20-03-2006, 20:14 | #1 |
Ağaç Dostu
|
Eğirdir
Günün her saatinde renk değiştiren gölü ve eşsiz tabiatı ile CENNETABAD EĞİRDİR. Bir kış günü giriyoruz Eğirdir'e. Gölden esen sert rüzgar yüzümüzü yakıyor yakmasına ama havadaki oksijen oranı da bir o kadar yaşama sevinci ile dolduruyor içimizi. Kolay değil cennette olmak.. Gölü yukarıdan görmek için akşam saatlerinde sivritepe'ye doğru kıvrıla kıvrıla çıkıyoruz, Sivritepe'ye vardığımızda "bir de kış günü gidip görmelisin Eğirdir'in renklerini" diye bize öğüt veren bir dostumuzun ne kadar haklı olduğunu görüyoruz. Güneş daha dik iken masmavi olan göl bir saat sonra yeşilin tonlarına bürünüyor. Bu güzelliği yansıtmak bu renk cümbüşünü fotoğraflamak ne mümkün. Gözümüzün algıladığı bu renkleri sizlere biraz olsun yansıtabilmek amacı ile basıyoruz deklanşörlere.. EĞİRDİR, Isparta ili sınırlarında yer alan Eğirdir, her mevsim ve günün her saatinde renk değiştiren Eğirdir Gölü, tapusu Eğirdir halkı tarafından Yüce Önder Atatürk'e verilen Can adası, Türk Silahlı kuvvetlerinin Dağ Komando Okulu, dünyada eşine az rastlanan Kasnak Meşesi ve Sığla Ormanları, Türkiye'nin en önde gelen Kemik Hastalıkları Hastanesi, elması ve sadece Eğridir'de görülen Apollon Kelebeği ile tarih ve doğa zengini bir ilçedir. Eğirdir kentinin Lidya'nın son hükümdarı Kroisos (M.Ö.560-547) tarafından kurulduğu ve ilk adının da "Krozos" olduğu sanılmaktadır. Şehrin iç kalesi de Lidyalılar tarafından yaptırılmıştır.Romalılar döneminde ilçe Prostanna diye anılmıştır. Yörede ilk Türk yerleşiminin 1071'den birkaç yıl sonra gerçekleştiği sanılmaktadır. Anadolu Selçuklu hükümdarı III. Kılıçaslan 1204 yılında çevredeki şehirler ile birlikte, Eğridir'i de Selçuklu egemenliği altına almıştır. Selçuklular, sayfiye yeri olarak kullandıkları Eğridir'e doğal güzelliklerinden dolayı Cennetâbad ismini vermişlerdir. 1391'de Eğirdir ve yöresi Osmanlı egemenliğine girmiştir. Daha sonra Timur ve Karaman oğulları idaresine de giren Eğirdir, Sultan II. Murat zamanında 1423'te tam olarak Osmanlı topraklarına katılmıştır. Tanzimat'tan sonra ise Konya Vilayeti Hamit Sancağına bağlı bir kaza olmuştur. Cumhuriyetin kurulmasından sonra da Eğirdir, ilçe statüsünü korumuştur. Eğirdir Gölü : Göller Bölgesinin en büyük doğal zenginliklerinin başında Eğirdir Gölü gelmektedir. Isparta ili sınırları içinde yer alan ve kuzey-güney uzanımlı büyük bir çöküntü alanının kuzey sınırında oluşmuş tektonik bir göl olan Eğirdir Gölü, 482 kilometrekarelik yüzölçümü ile Türkiye'nin 4. büyük gölüdür. Deniz seviyesinden 917 metre yükseklikte bulunan göl, ortalama 14 metre derinliğe sahiptir. Eğirdir Gölü'nün en derin noktası 16,5 metredir. Kuzey - güney uzunluğu 50 km olan gölün, doğu - batı genişliği 3-15 kilometre arasında değişmektedir. Kuzeyde kalan ve daha küçük bir alanı kaplayan bölümüne Hoyran Gölü, güneyde kalan bölümüne Eğirdir Gölü denir. Her iki bölüm Hoyran Boğazı ile birleşir. Zengin balıkçılık potansiyelinin yanı sıra, sulama ve enerji üretimi bakımından da önem taşımaktadır. Gölden çevredeki tarım alanlarının sulanmasında yararlanıldığı gibi, bir regülatör ve kanalla Kovada I ve II hidroelektrik santrallerinin su ihtiyacı da karşılanmaktadır. 1994 yılı sonlarında tamamlanan tesislerle Isparta'nın içme suyu ihtiyacının bir bölümü de Eğirdir Gölü'nden sağlanmaktadır. Gölde, Eğirdir'e bir yolla bağlanmış bulunan iki küçük yarım adacık bulunmaktadır. Birincisi Can Ada, ikincisi ise, Yeşilada'dır. Yeşilada: Eğirdir şehir merkezine 1.5 km. uzaklıkta olan Yeşilada, 9 hektar alan üzerinde taş temelli ahşap evleri, dar sokakları ve küçük balıkçı barınağı ile otantik özelliğini korumaktadır. Eskiden halk arasında NİS olarak bilinen Yeşilada, ev pansiyonculuğunun yaygınlığı ve balık lokantaları ile dikkat çeker. Adada ayrıca Hıristiyanlarca kutsal sayılan Ayastefanos kilisesi yer almaktadır. Canada: Eğirdir ile Yeşilada arasında yer alan 7000 m2 büyüklüğünde sevimli bir adacıktır. Yapılaşma yoktur. Sadece piknik alanı olarak düzenlenmiştir. Ada Atatürk'ün Eğirdir'i ziyareti sırasında 1 Şubat 1933 tarihli Belediye Encümen Kararı ile kendisine hediye edilmiştir. Atatürk'ün ölümünden sonra mirasçıları tarafından yeniden Eğirdir Belediyesi'ne bağışlanmıştır. Canada, çadır ve karavan turizmine güzel bir mekan teşkil eder. Ayrıca güzel bir piknik alanı olarak çevre halkının ilgi gösterdiği bir yerdir. Her iki ada'da son yıllarda Eğirdir Belediyesi tarafından düzenlen heykel yarışmalarında mermer taşından yapılan modern heykeller yer almaktadır. Yeşilada, özellikle sazan,levrek ve bölgede yetişen alabalık ve kerevit türü ürünleri sunan balık lokantaları ile yerli ve yabancı turistlerin ilgisini çekmektedir. Yalnızca doğal güzellikleri açısından değil, tarihi ve kültürel mirası açısından da eski yunan, Selçuklu ve Osmanlı eserleri bakımından çok zengin bir ilçemiz olan Eğirdir'in tarihi ve kültürel mirasını biraz tanıyalım isterseniz. Prostanna : Pisidia şehirlerinden bir tanesidir. Eğirdir Sivrisi'nin arkasında Camili Yayla üzerindedir. Şehrin kesin yeri, L. Robert tarafından, Bedre Köyünün yukarısındaki Yazılıkaya'da bulunan bir sınır yazıtı ile tespit edilmiştir. Bu yazıt Prostanna ile Parlais'in sınır yazıtı idi. Antik kentte sınır duvarları ve bazı bina temelleri vardır. Şehrin Akropolisi 200 metre yükseklikte kurulmuştur. Sur duvarları içerisinde dikdörtgen şeklinde bir bina vardır. Bu bina bir tapınaktır. Diğer üç bina ise, halka ait binalardır. Bizans devrine ait hiçbir kalıntı yoktur. M.Ö. l. yüzyıldan itibaren sikke basmaya başlamıştır. Parlais : Roma kolonisi olarak kurulmuştur. Diğer koloni şehirlerin en küçüğüdür. Bugünkü Barla'dadır. Görünürde herhangi bir kalıntısı yoktur. Parlais, Maecus Aurelius döneminden, Caracalla dönemine kadar M.Ö. 1. yüzyıldan itibaren sikke basmıştır. M.Ö. 25. yılında Galatya Eyaletine dahil edilen şehrin adı "Colonia Julia Augusta Parlais'tir. Ayastefanos kilisesi : Eğirdir ilçesinin Yeşilada mahallesinde yer alır. Dış duvarları moloz taştır. Çatı ve iç mekan sütunları ahşaptır. 19. yüzyılda inşa edilmiş olup, 1998 yılında restore edilmiştir. Ayagiorgios kilisesi : Eğirdir ilçesi Barla Bucağı'nda dağın yamacında yer alır. Dikdörtgen planlı olup, moloz taşlarla 1805 yılında yapılmıştır. Kilisenin çatısı yıkılmış olup, duvarlarının bir kısmı ayaktadır. Eğirdir kalesi : Eğirdir ilçesinde göle doğru uzanan yanmada üzerinde iç ve dış kale vardır. Dış kalenin yalnız temelleri kalmıştır. İç kale ise bugün hala ayaktadır. Yarımadayı kuzey - güney doğrultusunda keser. Kesin yapılış tarihi bilinmemekle birlikte M. Ö. 4. yüzyılda yapıldığı tahmin edilmektedir. Roma ve Bizans döneminde çeşitli tamirler görmüştür. Dış kaplama taş bloklar, iç kısmı ise moloz dolgudur. En son Hamidoğulları devrinde tamir edilmiş ve Timur'un Eğirdir'i istilası sırasında tahrip edilmiştir. Eğirdir'in bundan sonraki dönemlerde savunmaya fazla ihtiyacı olmadığından kale tamir edilmemiştir. Eğirdir ilçesinin tam orta bölümünde yer alan iki Selçuklu eseri ilçenin iki caddesini de birbirine bağlayan bir geçit görevini görüyor. Kemer üzerine yapılan minaresi ile dünyada tek örnek olan Hızırbey camii ile Dündarbey Medresesi karşılıklı bir şekilde ilçeye aynı bir güzellik kazandırıyor, Hızırbey camii : Eğirdir'de bulunan camilerin en büyüğü olup, duvarları kagir ve üstü toprak dam olarak ilk defa Hızır Bey tarafından yaptırılmıştır. Kesin tarihi bilinmemekle birlikte 1327 - 1328 yıllarında inşa edildiği sanılmaktadır. Böcüzade, Isparta Tarihi isimli kitabında II. Gıyaseddin Keyhüsrev tarafından yaptırılmış olabileceğini ve Hızırbey'in, camiyi tamir ettirmiş olabileceğini ileri sürmektedir. Cami, 1814 yılında çıkan bir yangında tamamen yanmış, Yılanlıoğlu Şeyh Ali Ağa'nın önderliğiyle yeniden yaptırılmıştır. 1820 yılında tekrar ibadete açılmıştır. 1878 ve 1884 tarihlerinde tekrar onarım gören caminin damı Burhanoğlu Hacı Murat Ağa tarafından kiremitle örtülmüştür. Cumhuriyet döneminde Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından bugünkü durumuna getirilmiştir. Büyüklüğü, tarihi önemi, minberinin yapısı bakımından büyük bir kültür varlığıdır. Ayrıca kemer üzerinde yapılan minaresiyle dünyada tek olduğu iddia edilmektedir. Dündarbey Medresesi : Eğirdir ilçesinin en merkezi yerinde bulunan, taş medrese adıyla da anılan bina, 1237 yılında Selçuklu Sultanı II. Gıyasettin Keyhüsrev zamanında han olarak yapılmıştır. Daha sonra 1301 yılında Hamidoğlu Dündar Bey tarafından Medrese haline getirilmiştir. Medrese iki katlı olup, ortada avlu yer alır ve 30 hücresi vardır. Medresenin girişinde büyük bir taç kapı vardır. Kapının etrafında Selçuklu karakterinde geometrik şekille süslenmiştir. Yapının malzemeleri yakındaki Eğirdir Kervansarayından sökülerek getirilmiş ve medresede kullanılmıştır. Dündar Bey Medresesi bugün turistlere yöresel giysiler ve Isparta Gülbirlik ürünleri satışı yapılan bir kapalı çarşı olarak kullanılmaktadır. Ağa Camii : İlçenin Ağa Mahallesinde bulunan cami, 1413 yılında inşaa edilmiştir. 1712 yılında da camiye dönüştürülmüştür. Minaresi 1777 yılında yapılan caminin damı daha sonra onarılarak kiremitli hale getirilmiştir. Yılanlıoğlu Camii: Yazla Mahallesi'nde Şeyhül İslâm El Berdaî Türbesi yanında, Yılanlıoğlu tarafından 1806 yılında taş minareli olarak yaptırılmıştır. Cami, Vakıflar Genel Müdürlüğünce onarılmış ve bugünkü durumuna kavuşmuştur. Ada Camii : Yeşilada (Nis Adası) içinde yer alan cami, önce kilise olarak inşaa edilmiş, II. Osman'ın 1618 yılında çıkardığı bir fermanla ibadete açılmıştır. İlk adı Kız Kilisesi'dir. Kale Camii : Kale Mahallesi'nde, mescitten camiye çevrilmiş bir yapıdır. İnşaa tarihi bilinmemektedir. Sinan Paşa Camii : Yan duvarları kagir, üzeri ahşap ve toprak damlı olarak inşaa edilmiştir. Minaresi renkli tuğladan yapılmıştır. Kapısı üzerindeki kitabede, 1376 tarihinde yapıldığı kayıtlıdır. Buna göre caminin Isparta ve havalisi, Osmanlı idaresine geçmeden 6 yıl önce yapıldığı anlaşılmaktadır. Kapının içerisinde sol tarafta gömülü bulunan bir kişinin mezar taşında; Hafız Tutî'i Karamanî ibaresi ve 1392 tarihi görülmektedir. Camii, 1878 yılında onarılarak damı kiremitli hale getirilmiştir. Cumhuriyet döneminde Vakıflar Genel Müdürlüğünce onarılan camii, bugünkü durumuna kavuşmuştur. Baba Sultan Türbesi : Baba Sultan Türbesi, kapısındaki kitabeden anlaşıldığına göre Hamidoğlu İlyas Bey zamanında, 1358 yılında İsa Bin Musa adındaki zat için yaptırılmıştır. Türbe içindeki Baba Sultandan başka türbedarı olan Sureti Baba (Zorti Baba) ile Palaz Baba adlarında iki kişinin mezarı daha vardır. Son zamanlara kadar Sakahane tabir edilen su soğutma yeri vardı. Burada bulunan küplere sabah suları gelip geçen içerdi. Bugün bunlar kalmamıştır. Türbe ziyarete açıktır. Eğirdir Kervansarayı : Anadolu Selçuklu kervansaraylarının en büyüklerindendir. Konya - Antalya kervan yolunda yer alan han, doğu - batı doğrultusundadır. Avlu ve kapalı mekan olmak üzere iki kısımdan meydana gelmiştir. Her iki bölümde de örtü tamamen yıkılmış ve günümüzde hiç bir iz kalmamıştır. Avlunun doğu duvarı tamamen yok olmuştur. Avluda birkaç yolcu odasının temel izleri kalmıştır. Kervansaray 1237 yılında yapılmış ve portali yerinden sökülerek Dündar Bey Medresesi'ne 1301 yılında taşınmıştır. CENNETTEN BİR BAŞKA KÖŞE Eğirdir için Selçukluların burası Cennetabad'dır sözünü haklı çıkartırcasına gölün her bir kıyısında renklerin ayrı bir dansı çıkıyor karşımıza. Kovada gölü milli parkı başta olmak üzere birçok doğal güzellik Eğirdir'e gelenleri büyülüyor. Kovada Gölü Milli Parkı : İçinde benzersiz doğal güzellikler barındıran Kovada Gölü Milli Parkı 6.534 hektar büyüklükte olup, 1970 yılında milli park ilan edilmiştir. Eğirdir ilçesinin Kırıntı Köyü yakınlarında çam ormanları arasında girintili çıkıntılı doğal güzellikleri olan bir göldür. Tatlısu levreği (sudak), tatlısu istakozu ve sazandan meydana gelen göl faunası sayı olarak oldukça iyi durumdadır. Kızılçam, meşe, çınar ağaçlarından meydana gelen bitki örtüsü ve parkın tabii güzellikleri arasındadır.Çevresinde orman ve göl kenarı, günübirlik piknik alanı olarak kullanıldığı gibi, çadır ve karavan turizmi de yapılmaktadır. Kasnak Meşesi Ormanı : Eğirdir ilçesi Yukarı Gökdere köyünde ender bulunan bir ormandır. Kasnak Meşesi olarak bilinen ağaçlar ile sedir ve ardıç ağaçlarının bulunduğu eşsiz bir doğa harikasıdır. Anıtlar Kurulu Kararı ile Doğal Sit olarak kabul edilmiştir. Çamyol : Eğirdir - Sütçüler karayolu üzerinde 15. kilometrede yer alan orman içi dinlenme tesisidir. İnsana ferahlık veren temiz . orman havasının bulunduğu tesiste içme suyu ve piknik yapmak için gerekli olan düzenlemeler yapılmıştır. Altınkum Plajı : Eğirdir Tren İstasyonunun altında bulunan plaj, ince kumlu olup, gölün yüzmeye en elverişli yeridir. Soyunma kabinleri, duşu, gazinoları, büfesi, elektriği, telefonu mevcuttur. Altınkum plajında 50 çadır kapasitesi olup, ayrıca kiralık bungalowlar da vardır. Kıyıdan 200 metre uzaklaşıldığı halde boyu geçmeyen sığlığıyla güvenli bir plajdır. Bedre Koyu : Eğirdir Barla yolu üzerinde merkeze 11 kilometre mesafede, 1500 metre sahil şeridi olan güzel bir dinlenme yeridir. Soyunma kabinleri, gazinoları, umum mutfakları ve kampingleri vardır. Bedre koyu da oldukça sığdır. Mağaralar : Eğirdir ilçesinde, araştırılmış mağaralardan İnönü, Damlataş, Kocakır, Kapız ini, Su ini, Belbaşı ve Culak mağaraları yer almaktadır. Pınar Pazarı : Pınar Pazarı, yemyeşil bir düzlük, gürül gürül akan soğuk suları bulunan mesirelik ve belli zamanlarda geleneksel pazar kurulan Bağlar Mahallesinde bir yerdir. Eylül ayından itibaren haftada bir gün, panayır mahiyetinde açık pazar kurulur. Sekiz hafta devam eden pazarda, her çeşit ticari eşya, koyun, davar üretici tarafından getirilen süt ürünleri, sebze ve meyve satılır. Kebapçı fırınları, açık hava lokanta ve kahveleri pazara gelenlerle dolup taşar. Çandır Kanyonu ve Kral Yolu : Yazılı Kanyon ve Çandır, Eğirdir'e 60 km uzaklıkta 600 hektarlık bir koruma alanıdır. Adını akarsu boyunca devam eden Kral Yolu üzerindeki Grekçe yazıdan alır. Berrak buz gibi su, yeşil bir orman ve heybetli kayalar bu bölgenin tipik özelliğidir. Bu kanyonu da gelecek sayılarımızdan birinde sizlere tanıtacağız. Yaz ve kış sporları Eğirdir ve çevresi, sportif faaliyetler açısından da giderek gelişiyor. Eğirdir Gölü, su kayağı, su altı dalış, yelken gibi pek çok su sporlarına elverişlidir. Gölde balıkçılık yapılmaktadır. Eğirdir'i çevreleyen dağlarda trekking, dağcılık ve yamaç paraşütü yapılmaktadır. Son yıllarda yalnızca yaz turizmi açısından değil kış turizmi açısından da iddialı bir hale gelmiştir. Eğirdir sonbaharın ortalarından sonra kar tutmaya başlayan yüksek dağlarla çevrili. Bunlar Dedegöl Dağı, Akdağ ve Barla Dağı olarak sıralanıyor. Isparta ile Eğirdir arasında kalan alanda ise 2.637 m. yüksekliğindeki Davras Dağı bulunuyor. Kış ve kayak turizmine elverişli olan Davras Dağı, tek zirveli bir dağ ve özellikle "alternatif" kış sporları yönünden önemli bir geleceğe sahip. Dağın, Isparta ile Eğirdir arasında olmasına ve her iki yerleşim biriminden de rahatlıkla ulaşılmasına rağmen, Eğirdir'i merkez almak, turistik açıdan daha çekici olanaklar sunuyor. Ancak Davras'ı her iki yerleşim biriminden de görebilmek mümkün. Davras'ta yapımı 1997 yılında bitirilen Kayak Evi, 20 odası ve 50 yatağı ile kayakçıların hizmetine açık. Isparta Gençlik ve Spor Müdürlüğü'nce işletilen kayak evi, dev bir tesis denilecek kadar büyük. Kayak evinin hemen yakınından başlayan iki kişilik telesiyej hattı 1.155 m. yatay uzunluğa sahip. Başlangıç istasyonunun 1.674 m'den başlayan telesiyej hattı, kayakçıları ve gezginleri 287 m'lik artı bir yüksekliğe, 1.961 m'ye ulaştırıyor. Bu yükseklikteki bir dağda, çayevinin ardından yeni açılan ve sadece kayakçılara hizmet veren 700 m. uzunluğundaki teleski hattı bulunuyor. Taşıyıcılarını 2.400 m'ye ulaştıran teleksi hattından sonrası ise, iş bütünüyle kayakçılara ve deneyimlerine kalıyor. Biz bir kış günü ziyaret edebildik Eğirdir'i. Ama renklerin güzelliği, doğanın ihtişamı bizi kış günü olmasına rağmen büyülemeyi başardı. İlk baharı yazı sonbaharı ve kışı ile aslında Eğirdir ve çevresi dört mevsim ziyaret edilebilecek bir cennet olarak sizleri bekliyor. Yazı ve Fotoğraflar : Sekoya Gigantea - 2006 Kaynak: Sekoya Gigantea |
Konu Araçları | |
Mod Seç | |
|
|