agaclar.net

Geri Dön   agaclar.net > Ağaçlar > Geniş Yapraklı Ağaçlar
(https)




Beğeni Düzeni1Beğeniler
  • 1 Gönderen S Güngör

Cevapla
 
Bookmark and Share Dış Bağlantılar Konu Araçları Mod Seç
Eski 18-06-2006, 02:08   #1
agaclar.net
 
Mine Pakkaner's Avatar
 
Giriş Tarihi: 06-01-2006
Şehir: İzmir
Mesajlar: 10,707
Galeri: 99
Populus (Kavak Ağacı)

Dr.Faruk Şakir Özay

KAVAK VE SÖĞÜT ZARARLILARI


1- GİRİŞ



Kavak ve söğüt gibi hızlı gelişen ağaç türleri çok eski yıllardan beri yetiştirilip kullanılmaktadır. Ancak odun hammaddesine olan ihtiyacın artması ve bu talebin doğal ormanlarla karşılanamaması, orman dışı sahlarda hızlı gelişen ağaç türleriyle ağaçlandırmalar tesis edilmesini zorunlu kılmıştır. Çok hızlı gelişmeleri ve diğer türlere göre çok kısa idare süresi olmasıyla kavak ağaçlandırmaları çok önem kazanmıştır. Kavakçılığın hızlı gelişmesiyle birlikte bazı zararlı ve hastalık problemleriyle mücadele mecburiyeti ortaya çıkmıştır. Bu zararlıların ortaya çıkışında tek tür veya klonla geniş alanda ağaçlandırmalar yapılması yanında, ağaçlama ve bakım faaliyetlerinde yapılan hatalar da rol oynamaktadır. Burada önemli Köklerde, gövde ve dallara arız olarak önemli ekonomik zararlara sebep olan böcekler incelenmektedir.

2. Yapraklarda Zararlı Olan Böcekler

2.1. Melosoma populi L.
Erginleri 9-11 mm boyunda, oval yapıdadır. Baş, boyun kalkanı ve kalkancık metalik siyahimsı mavi veya yeşilimsi mavi, kanat örtüleri tuğla kırmızısı olup uç kısmında küçük siyah leke bulunur



Avrupa, Kuzey Afrika, Asya, Japonya’da yaygın olarak bulunur, öncelikle Populus spp. ve kısmen Salix spp.lerde zarar yapar .
Türkiye’de Aydın, Bilecik, İstanbul, İzmit, Bursa, Denizli, Trabzon, Sarıkamış, İzmir, Kastamonu, Sinop, Kars, Bitlis, Adapazarı, Balıkesir, Çanakkale, Bolu , Kırklareli, Edirne, Zonguldak civarında Populus alba, P. canadensis, P. nigra var. pyramidalis, P. tremulae, P. x. euramericana, Salix alba ve S. babylonica’lar üzerinde tespit edilmiştir .
Bu böceğin erginleri, kışı toprakta ve ot v.s. arasında saklanarak geçirir. Bahar gelince yeni sürgün ve taze yapraklar üzerine giderek beslenir ve yaprakların alt yüzüne yumurtlarlar. 7-15 gün sonra çıkan larvalar önceleri siyah renkli olup yaprakların önce taze kısımlarını yerken, büyüdüklerinde yedikleri yaprakların sadece damarları kalır. 20-25 günlük bu beslenme devresinden sonra olgunlaşan larva, yaprakların alt yüzünde krizalit olur ve bir hafta sonra ergin çıkar, hava şartlarına göre bu erginlerden de yeni bir nesil oluşur. En son neslin erginleri, yaprak dökümüne kadar yapraklarda beslenir ve sonra kışlarlar. Bir ağacın üzerinde bu böceğin hem ergin, hem yumurta, hem de larvalarına aynı anda rastlamak mümkündür.

2.2. Byctiscus Populi L. (Sigara Böceği)
Erginler 7-8 mm boyunda, koyu madeni mavi ve bazıları menekşe renklidir. Kanat örtülerinin ucu yanlız profilden görülebilen açık renkli ince tüylerle kaplıdır .
Avrupa, Sibirya, Orta Asya’da bulunmakta ve Alnus glutinosa, Betula alba, Fagus silvatica, Populus tremula, P. alba, Salix caprea, Carpinus betulus, Acer pseudoplatanus, Crataegus oxyacanthoides, Prunus spinosa, Prunus domestica, Pirus communis, Vitis vinifera’ larda yaprakları sigara şeklinde sararak zararlı olmaktadır .
Türkiye’ de İstanbul, Bursa, Balıkesir-Dursunbey, Afyon, İzmit, Adapazarı, Denizli, Sinop, Lüleburgaz civarında Populus nigra, P. x. eur. I- 214 ve P. tremula, Salix alba türlerinde zarar yaptığı tespit edilmiştir .
Kışı toprak içinde geçiren erginleri Nisan-Mayıs aylarında ortaya çıkar. Bunlar 10-15 gün yaprak ve tomurcuk yiyerek beslendikten sonra dişi ergin bir yaprağı ana damara paralel olarak sarar ve içine ortalama 4 adet yumurta bırakır. Sonra bu sigarayı 1-5 adet yaprakla daha sarar.



Sigara içinde bulunan yumurtalar 10 gün sonra açılır, içinden kirli beyaz larvalar çıkar. Bu larvalar bulundukları sigaranın içinde 20-25 gün beslendikten sonra genellikle sigara ile toprağa düşerler. Olgun larva toprağa girer ve orada krizalit olur. 10 günlük bir krizalit devresinden sonra ergin hale geçerler. Erginler topraktan çıkmak için kışın geçmesini beklerler. Sigara gibi sarılmış yapraklar işlevini yerine getiremez. Bu sebeple yoğun tasallut halinde oluşan sigaralar yere düşmeden toplanarak yakılmalı veya sigaraların toprağa düşmesinden itibaren toprak bol bol işlenmelidir.

2.3. Lymantria dispar L.(Sünger örücüsü)
Erkek ve dişi kelebekler renk, şekil ve boyutları itibariyle birbirinden farklıdırlar. Erkek kelebeklerin kanat açıklığı 35-45 mm’dir. Genel olarak renkleri açık kahverengi olup ön kanatları üzerinde siyahımsı dalgalı 5 bant görülür. Arka kanatlar ön kanatlardan daha açık renkli ve düzdür. Dişi kelebeklerin kanat açıklıkları 55 - 65 mm’dir, vücutları daha dolgun yapılıdır, kirli sarı tüylerle kaplıdır ve abdomenin ucunda daha yoğun olan tüyler yumurtaların üzerini örtmede kullanılmaktadır. Kanatlar kirli beyaz renkte olup ön kanatta enine dalgalı bantlar bulunur. Antenler ipliğimsidir
İsveç’in güneyinden itibaren Avrupa, Kuzey Afrika, Sibirya, Japonya, Çin’e kadar olan kuşak içersinde, Asya’da ve Amerika’da yayılmıştır. Polifag bir zararlıdır, Romanya’da 270, Rusya’da 300, Amerika Birleşik Devletleri’nde 450, Polonya’da 477 bitki türü üzerinde yaşayabilmektedir .
Türkiye’nin hemen hemen her yerinde mevcuttur. Quercus, Salix Populus, Carpinus, Corylus, Arbutus, Erica, Cistus, Pinus, Pseudotsuga menziesii türleriyle, meyve ağaçlarında zarar yaptığı tespit edilmiştir .
Bu zararlının bir kelebek olan ergini Temmuz'da çıkar. Erkek ve dişi kelebekler farklı görünüştedir. Dişiler özellikle toprağa yakın kısımlar başta olmak üzere gövdeler ve alçak dallar üzerine yumurtlarlar. Yumurtaları 200-250 adetlik topluluk halinde bırakıp, üstlerini salgıladıkları sarımsı tüyler ile örterler ve sünger görünümü verirler. Kışı yumurta safhasında geçirir. Tomurcuklar uyanırken, larvalar da yumurtalardan çıkarak yapraklara giderler.



Oburca 6-10 hafta boyunca yaprak yerler ve olgunlaşan larvalar, yaprak ve dallar arasında krizalit olur. Bu krizalitlerden 10-15 gün sonra kelebekler çıkar. Yılda bir generasyon verirler.

2.4. Stilpnotia (Leucoma) salicis L. (Beyaz kavak kelebeği)

Kelebeklerin antenleri ve bacaklarının eklem yerleri esmer, vücudununun diğer yerleri beyazdır. Dişilerin anteni ipliğimsi, erkeğinki çift taraflı tarağımsıdır. Kanat açıklığı 35-50 mm olarak ölçülmüştür.
Avrupa’nın tamamında, Asya’da Altay dağlarından, İran ve Anadolu’ya kadar yaygındır, Japonya, Kuzey Amerika’da da bulunmaktadır. Salix, Populus, Alnus, Betula, Malus, türlerinde zarar yapmaktadır .
Türkiye’de geniş dağılışa sahip bir kelebektir, Ankara, K.Maraş, Erzurum, Toroslar, Amasya, Eskişehir, Denizli, Edirne, Tekirdağ, Kırklareli, Bursa, Sakarya, Kocaeli, Bolu, Ağrı, Diyarbakır, Erzincan, Muş, Ardahan, Kars dolaylarında Salix spp. ve Populus spp.’lerde zararlı olduğu belirlenmiştir .
Bu böceğin beyaz bir kelebek olan ergini Mayıs sonu-Haziran'da çıkar. Dişiler 150-200 adet açık yeşil renkli yumurtayı sedefimsi bir örtü altında gizleyerek yaprak ve gövde üzerine bırakırlar. Bu yumurtalardan 15 gün sonra çıkan ve önceleri siyah renkli olan larvalar



Temmuz'da olgunlaşır, ipeğimsi iplerle birleşmiş bir veya birkaç yapraktan oluşmuş beşik içinde krizalit olurlar. Ağustos’ta bunlardan erginler çıkar. Bunların koyduğu yumurtalardan çıkan larvalar, sonbahar yağış ve soğuklarının başlaması üzerine genellikle gövde üzerindeki kabuk çatlakları arasında saklanarak kışı geçirirler. Bahar gelip ilk sürgünler çıkmaya başlayınca yeniden yapraklara taşınıp beslenmeye başlarlar. 20-30 gün beslendikten sonra aynı şekilde krizalit olurlar ve kelebekler çıkar.

2.5. Pygaera anastomosis L.

Erginin kanat ve gövdesi sütlü kahverengiden koyu kahverengine kadar değişir, ön kanatlarda çok açık kahverengi çizgi ve bantlar bulunur. Kelebekler hareketsizken kanatlarını çatı şeklinde vücutlarına yapışık halde bulundurduklarından fark edilmeleri zordur. Kanat açıklığı dişilerde 30-40 mm, erkeklerde 25-35 mm’dir.
Kuzey ve Orta Avrupa, Kuzey İtalya, Balkanlar, İskandinav Ülkeleri, Sibirya, Kore, Pakistan, Çin, Japonya’da yayılmış olup Populus, Salix, Prunus domestica, Crataegus oxyacantha türlerinde zarar yapmaktadır .
Türkiye’de Marmara Bölgesi ve Samsun çevresinde kavak ve söğütlerde tespit edilmiştir .
Önemli bir yaprak zararlısıdır. Biyolojinin incelendiği Bursa ve İzmit yöresinde yılda 4 generasyon vermektedir. Zararlının larva safhası 1,2,3. generasyonlarda 18-20, pupa safhası da 7-12 gün sürmektedir. Kışlayan 4. generasyonun larva süresi 240-245 gün, pupa süresi ise 12-15 gündür. Kışlama ikinci ve üçüncü larva safhasında bir kokon içinde dal çatlakları ve yara yerlerinde olur. Dişi çiftleşmeden 2-3 gün sonra ortalama 350-650 kadar yumurta bırakır. Yumurtaların olgunlaşma süresi 3-5 gün kadardır.



Larva pupa olana kadar 5 kez deri değiştirir. Olgun halde boyu 30-32 mm’dir. Larvalar ilk iki safhada yaprakları iskelet halinde bırakacak şekilde beslenirler, 3. safhada kalın damarlara dokunmaksızın yaprak ayasını yerler, 4. safhada sadece orta damara dokunmazlar, olgun larvalar ise yaprak sapı hariç tamamını yerler.

2.6.Nycteola asiatica Krul.
Erginlerin kanat açıklığı 21-25 cm, kirli gri olan ön kanatlarında zikzaklı çizgilerle sınırlandırılmış kahverengi bir leke bulunur. Arka kanatlar daha açık renklidir.
Orta Asya orjinli olduğu bilinen kelebeğin larvaları Asya ve Avrupa’nın her tarafında yaygın bir kavak zararlısıdır.
Bu kelebeğin dişileri yumurtalarını Haziran sonu-Ağustos’ta kavakların tepe sürgünlerindeki yaprakların üstüne, sedef parlaklığında topluluklar halinde koyar.Süt beyazı renkli bu yumurtalardan 2-3 gün sonra tırtıllar çıkar.



Yumurtalardan çıkan tırtıllar açık sarı- krem renklidir, beslendikçe önce sarımtırak sonra açık yeşil, olgunlaşınca tamamen yeşil olurlar. Vücut halkalarında kıldan ince tüyler vardır. Bu tırtıllar salgıladıkları örümcek ağı gibi salgılarla 2-3 yaprağı birleştirip sararlar. 1-2 ay yaprakları yiyerek beslenen bu tırtıllar havaların soğuk gitmesi halinde (Eylül-Ekim) beslendikleri yaprak üzerinde koza örüp kışı o halde geçirirler. Havaların sıcak gitmesi halinde ise krizalit olurlar ve 15 günlük bir devreden
sonra erginler çıkar. Kışlayan tırtıllar ise yaz başlangıcında krizalit olur ve erginler çıkar. Kışlayanların bir kısmı ise yaz başlangıcını beklemeden baharda ergin olurlar ve yumurtlarlar. Havaların çok müsait geçmesi halinde yılda 3, hatta 4 nesil bile verebilir. Bu sebeple aynı sürgün üstünde bile bu zararlının türlü büyüklükte tırtıllarını görmek mümkündür.

Devamı diğer mesajda


Düzenleyen Mine Pakkaner : 18-06-2006 saat 18:05
Mine Pakkaner Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 18-06-2006, 02:08   #2
agaclar.net
 
Mine Pakkaner's Avatar
 
Giriş Tarihi: 06-01-2006
Şehir: İzmir
Mesajlar: 10,707
Galeri: 99
3. Gövde ve Dallara Arız Olan Böcekler

3.1. Melanophila picta Pall.
Erginleri;11-12 mm uzunluğunda, oval yapılı, gövde esmer bakır renginde, madeni parlaklıktadır, kanat örtülerinin her birinde ufak altın sarısı lekeler bulunur. Yumurta;oval, 3 mm büyüklüğünde, önceleri saydam, sonra bırakılan yerin rengini alırlar. Larva; yumurtadan yeni çıktığında 2 mm olan uzunluğu, olgun halde 30 mm ‘ye ulaşır, ön göğüsün diğer vücut parçalarından daha geniş olması (6 mm-3-3-5 mm) belirgin özelliğidir. Açık sarı renkli pupa şekil ve büyüklük yönünden ergine benzer.
Orta Asya, Rusya, Kafkasya, İran, Suriye, Avrupa, Kuzey Afrika’da yaygındır. Türkiye’de Doğu Karadeniz Bölgesi dışında her yerde görülen çok önemli bir zararlıdır .
Kavak ve söğüt türlerinde zararlı olan böceğin erginleri Mayıs sonu-Ağustos arasında görülür. Çıkan erginler gövdelerin yerden 2 -2.5 m yüksekliğe kadar olan kısmına, özellikle kök boğazı ve civarına yumurtlarlar. 10 gün süren kuluçka devresinden sonra çıkan larvalar süratle kabuğu deler, kabuk altı odununda yayvan bir yiyim yaptıktan sonra odun içine girerek yukarı doğru giden içi öğüntü dolu yollar açar ve kışı burada geçirirler.


Bunlar ilkbaharda 15-20 günlük bir pupa devresi geçirip ergin olurlar.
Tasalluta uğrayan genç ağaçların rüzgar tesiri ile kırıldıkları görülür. Bu böceğin tasallutunun ana sebebi ağacın su kıtlığı çekmesidir. Sulamada noksanlık veya kök gelişmesini önleyici her türlü kültürel yanlışlıklar bu böceğin tasallutuna sebep olur.
Yer seçiminden başlayarak bütün işlemler tekniğine uygun yapıldığında böcek tasallutundan söz edilemez. Zararlı görüldüğünde, öncelikle zararlının gelmesine yol açan kültürel eksiklikler giderici tedbirler alınmalıdır.

3.2. Agrilus ater L.
Erginleri; kanat örtüleri mat zeytin yeşili veya siyahımsı yeşildir, üzerinde sıra teşkil edecek şekilde beyaz kıllardan oluşan üçer nokta bulunur. Alın yeşilimtırak karın halkaları menekşe rengidir. Gözler büyük, antenler kısadır. Böceğin boyu 8-9 mm dir .


Avrupa ve Küçük Asya’da yaygın olan bu böcek kavak, söğüt, kayın ve huş türlerinde zarar yapmaktadır. Türkiye’de kavak türlerinde ve özellikle melez kavaklar üzerinde İzmit, Kırklareli , Edirne, Ankara, Eskişehir, Çaycuma, Safranbolu, Adapazarı, Geyve, Mengen ve Osmaniye civarında tespit edilmiştir .
Bu böceğin Haziran-Temmuz'da çıkan erginleri gövdelerin 3 -4 m yüksekliğe kadar olan kısmına yumurtlar. Bu yumurtalardan 10 gün sonra kirli beyaz, sonuncu karın halkası pense ağzı gibi 2 uçlu larvalar çıkar. Bu larvalar kabuk altındaki odun tabakasında yılankavi görünümlü, içi öğüntü dolu yollar açarlar .


Larvaların olduğu gövde kısmı renk değiştirir, üzerine bastırınca kabuk içeri çöker ve dışarıdan bakıldığında öğüntülü kırmızı-kahverengi akıntıların çıktığı görülür. Kabuk altı odununda beslenen larvalar, kışın başlangıcında oduna 3 -4 cm girer ve orada bir beşik içinde kışlar. Baharın ortasında pupa safhasına geçer. A. ater ağaçların gövdelerinde açtığı larva yollarıyla su ve besi maddesi iletim borularını kestiğinden tasallut yerinde gelişme durmakta ve burada toplanan öz suyu çürümelere sebep olmaktadır. Yoğun zararlarda galeriler gövdeyi çevrelemekte ve ağacı kurutmaktadır.

3.3.Cryptorrhychus lapathi L.

Ergin böcekler 7-9 mm boyundadır. Hortum geriye doğru kıvrıktır ve uzunluğu baş ile göğüs toplamı kadardır. Kanat örtüleri arkaya doğru daralır ve koyu kahverengi siyah renklidir. Boyun kalkanının yanları ve kanat örtülerinin arka 1/3 lük kısmı beyazımsı pullarla örtülüdür. Boyun kalkanının genişliği uzunluğundan fazladır ve ortası çıkıntı halinde ince çizgilidir.
Tüm Avrupa’da bulunmakta özellikle Fransa, Belçika, İtalya, İspanya, Romanya’da önemli zararlar yapmaktadır. Sibirya, Japonya, Kore, Kuzey Afrika ve Kuzey Amerika’da görülmekte, başta Populus olmak üzere Salix, Alnus, Betula, Fagus türlerinde zarar yapmaktadır. Adapazarı, Akyazı, Hendek, Karasu, Düzce, Samsun, Yozgat, Akdağmadeni yörelerinde I-214 ve Samsun kavak klonunda tespit edilmiştir .

Larvaları dal ve gövdelerde galeriler, erginleri sürgünlerde yaralar açarak zararlı olmaktadırlar. Kışı larva safhasında kabukta hareketsiz geçirmekte ve tomurcukların patlamasıyla larva beslenmeye başlamaktadır.


Zararlının bulunuşu testere talaşı şeklindeki öğüntüler, öz suyu akıntısı ve tasallut yerinin testere kesiği gibi görüntü almasıyla anlaşılabilir .


Marmara Bölgesi şartlarında Nisan ortasına kadar odun tabakasında yüzeysel yiyim yaptıktan sonra galeri açarak oduna girmektedir. Galeriler genelde yukarı doğru açılmakta, 3-4 cm çapındaki gövdelerde özde, daha kalın gövdelerde yüzeyden 2.5-3 cm’lik derinlikte bulunmaktadır. Yumurtadan çıkan larva 1-1.2 mm boyunda, baş açık kahverengi,vücut süt beyazı, olgun halde 8-10 mm boyunda, vücut hafif sarımsı beyaz renkte ve C şeklinde kıvrıktır. Larva galerinin sonunda öğüntülerle hazırladığı bir beşik içinde pupa olur. Pupa 9-l0 mm boyunda krem rengindedir.

Mayıs sonlarında pupalar görülmeye başlamakta, pupa safhası 12-15 gün sürmektedir. Ergin çıkışı Haziranın ilk haftasından Temmuz ortalarına kadar sürmektedir. Çıkan erginler taze sürgünlerde yaralar açmak suretiyle beslenirler. Yumurta koyma Temmuz-Ağustos aylarında olmaktadır. Bölgemiz şartlarında kışlayan ergine rastlanmamıştır.

Marmara Bölgesi’nde yılda bir generasyon vermekte ve kışı larva safhasında kabuk dokusu içinde beslenmeksizin geçirmektedir. Fidanlık ve ağaçlandırmaların ilk yıllarında çok önemli bir zararlıdır.
Mücadelesi; Öncelikle böceğin etkinliği çap artımı ile ters orantılı olduğundan kültürel işlemleri zamanında uygulayarak ağacın büyümesini hızlandırmalı ve direncini arttırmalıdır. Fidanlıklarda fidan dağıtımı öncesi gerekli kontroller yapılarak zararlının tasallutlu fidanlarla yayılması önlenmelidir. Böcek kavaktan başka kızılağaç, söğüt, huş ve kayında da zararlı olduğundan, tasallut hallerinde kavak ağaçlandırmasından yakınındaki bu tür ağaçlar da kontrol edilmelidir. Zararlının çok görüldüğü yerlerde baltalık şeklinde üretim yapılmamalıdır. Yoğu tasallut hallerinde birincisi Kasım ikincisi ilkbahar başlangıcı (Mart sonu- Nisan başları) olmak üzere iki ilaçlama yeterli olmaktadır. Burada hedef larvaların kabuk dokusu içinde olduğu zamandır .

3.4. Sciapteron tabaniformis Rott.

Ön kanatları esmer kahverengi, arka kanatları saydamdır. Gövde madeni mavi veya mavimsi siyah renklidir. Dişilerde abdomenin 2. ve 4., erkeklerde 2.,4.,6. ve 7. karın halkalarının arka kenarlarında sarı bant bulunur. Kanat açıklığı 25-30 mm dir .


Soğuk bölgeleri hariç Avrupa ve Asya ile Kuzey Afrika’da yaygındır Salix spp. ve Populus spp. zararlısıdır .
Türkiye’nin tamamında ve özellikle kavak fidanlıkları ve yeni ağaçlandırmalarında dikkate değer bir zararlı olduğu belirlenmiştir .
Kelebeğin larvaları genç gövde ve sürgünlerde galeriler açarak, fidan ve yeni ağaçlandırmalarda zararlı olur.

Marmara Bölgesi’nde erginler Nisan sonu-Ağustos ayları arasında görülürler ve yumurtalarını yara yerleri, kabuk çatlakları arasına teker teker koyarlar. Yumurtalar parlak siyah renkli oval ve 842 x 529 mikron büyüklüktedir. Yumurta koyduktan 9-14 gün sonra çıkan larvalar kabuk altına girerek, önce kabuk altında yüzeysel yiyim yapar sonra odun dokusunda galeriler açarlar. Gövdede larvanın varlığı ince testere talaşı şeklindeki öğüntüler ve zarar yerinde şişkinlik oluşmasıyla anlaşılır. Olgun larva 20-25 mm boyda, başı kestane kırmızısı, vücudu kirli beyaz olup siyah renkli sırt çizgisi bulunur. Larvanın açtığı galeriler 5-6 mm çapında, 12-15 cm boyundadır. Larva galeri içinde kışladıktan sonra Nisan ortalarından itibaren hazırladığı uçma deliği yanında baş tarafı çıkış deliğine gelecek şekilde pupa olur. Pupa l5-20 mm boyda ve esmer sarı renklidir. Pupa safhası 14-15 gün kadar sürer. Çıkış anında pupa kılıfının yarısı karakteristik bir şekilde deliğin dışına çıkar.
Yılda bir generasyonu vardır, kışı larva safhasında galeri içinde geçirir. Fidanlık ve genç ağaçlandırmalarda görülen en önemli zararlılardan biridir.
Önleyici tedbirler; zarar izi olan fidanlar ağaçlandırmalarda kullanılmamalı, ergin çıkış periyodunda ağaçlarda budama yapılmamalı ve fidanların yaralanmamasına özen gösterilmelidir. İlaçlı mücadele larva odun dokusuna girmeden önce yapılmalıdır. Buna göre en uygun ilaçlama zamanı ilk ergin çıkışından 20 gün sonra başlanılmalıdır. Ergin çıkış periyodu uzun (Mayıs-Ağustos) olduğundan, ilacın etki süresi dikkate alınarak gerektiğinde tekrarlanmalıdır. En etkili aktif madde olarak 120 gr/hl konsantrasyonunda hazırlanmış Fenitrothion ve Fentoate olarak tavsiye edilmektedir.

3.5. Gypsonoma dealbana ( Frölich )
Kanat açıklığı 15 mm olan kelebeğin gövde ve bacakları koyu gri, ön kanatlarının arka kısmı gri kahverengi, ortası sarımsı beyaz bantlı ve üst kısmı sarı kahverengi beneklidir. Arka kanatları gri kahverengidir. Larva başlangıçta kirli beyaz, olgunlaştığında ise açık şarap kırmızısı renkte olup 10 mm boya erişmektedir. Pupa kızıl kahverengi ve 6-7 mm boydadır.
Avrupa’da İngiltere, Akdeniz kıyısı ülkeleri, Norveç, Almanya ve İsviçre’de yaygın olan kelebeğin larvaları fındık,kavak,söğüt türlerinde zarar yapmaktadır .
Türkiye’de Marmara, İç Anadolu, Ege, Karadeniz, Akdeniz ve Güney Doğu Anadolu Bölgesi’nde hemen hemen bütün kavak fidanlıklarında, Karadeniz Bölgesi’nde fındık bahçelerinde zarar yaptığı saptanmıştır.
Kelebeğin larvaları hem yaprakta yiyim yapmakta, hem de sürgünlerin içinde galeriler açarak kurumasına sebep olmaktadır


Mayıs sonunda çıkan ve bir kelebek olan erginlerden oluşan tırtıllar 15 gün yaprak dokusunda beslenir ve sonra sürgün içine girer, orada 1 ay kadar beslendikten sonra toprağı iner, krizalit olur, Ağustos’ta ergin çıkar. Çıkan erginler de yaprağa yumurtlar ve oluşan tırtıllar buradan sürgünlere değil, kışlamak üzere gövdeye geçer (bilhassa gövdenin toprağa yakın kısımlarına)orada kışı geçirir. Baharın başlangıcında kışlamadan çıkan tırtıl henüz yeni oluşan yapraklara gider ve onların üzerinde ancak 2-3 gün beslendikten sonra sürgün içine girer. Sürgünde beslenen tırtıl olgunlaşınca toprağa iner ve Mayıs sonlarında erginler çıkar. Mücadelesinde hedef yaprakta beslenen tırtıllarıdır. Mayıs sonunda oluşan tırtıllar yapraklarda 10 gün, Ağustos’tan sonra oluşanlar ise yapraklar düşünceye kadar beslenir.

Zararlıya karşı alınabilecek tedbirler; Zararlının etkisini azaltılması için ağacı kuvvetlendirici bakım çalışmalarına (çapa, sulama) önem verilmelidir. Larva sürgündeyken yapılan sulamalarla oluşan büyüme enerjisi ile sürgün içinde bulunan larvayı ezerek öldürebilmektedir. Fidanlıkta belli aralıklarla kontroller yapılarak sürgünü terkederek toprakta pupa olduğunda çapa yapılması etkili bir mücadele yöntemidir. İlaçlı mücadele sadece larvaların yaprakta beslendiği devrelerde (Mayıs sonu –8-10 gün ile Ağustos ayından yaprak dökümüne kadar olan devrede yapılabilir.

3.6. Chionaspis salicis L.

Tasalluta uğramış ağaçlar uzaktan bakıldığında beyaz pullarla donanmış gibi görünürler. Dişi fertlerin koruyucu kalkanları genellikle armut şeklinde konveks, bazen virgül şeklinde, 1.5-3 mm uzunluğunda, grimsi veya sarımsı beyaz renktedir


Erkek pupa gömlekleri 0.4 mm eninde 1.3 mm boyundadır, beyaz renklidir ve üzerinde uzunluğuna üç çizgi bulunur. Çıplak dişinin uzun oval sırt kısmı görülür şekilde halkalıdır. Kırmızı olan pigidium büyük ve yuvarlaktır, orta loblar belirgindir.

Amerika, Avrupa, Asya ve Kuzey Afrika’da bulunan koşnil daha çok Salix, Acer, Alnus, Corylus, Fraxinus, Genista, Sorbus, Sarathamnus, Syringa, Tilia, Vaccinum türlerinde, bazen Betula, Quercus, Ribes, Vitis ve diğer bazı ağaç türlerinde görülmektedir .
Türkiye’de bütün bölgelerde Salix ve Populus türleri, Kastamonu’da ayrıca Vaccinum arctostophyllos üzerinde tespit edilmiştir .

Gövde ve dallarda özsuyu emerek zararlı olmaktadır. Yoğun populasyonlarda ağaçların gövde ve dalları tamamen koşnil ile kaplanmakta, ağaç tamamen ölmekte veya zarar görmüş kısımları kurumaktadır. Koşnil Marmara Bölgesi’nde kışı yumurta safhasında geçirmekte ve Nisan başlarında yumurtadan çıkan larvalar çıktığı gövde üzerinde 1-2 gün dolaştıktan sonra uygun yer bularak sabitleşip emmeye ve kabuk oluşturmaya başlamaktadır.

Genellikle Haziran-Temmuz aylarında dişi ve erkek fertler erginleşir. Bu dönemde dişi kalkanlarının yanında bol miktarda erkek pupa gömlekleri görülmektedir. Gözlemlerimize göre Ağustos ayından itibaren kalkanların altında ergin dişi ile birlikte yumurtalar da görülmeye başlamaktadır.

3.7. Lepidosaphes ulmi (L.)

Ergin dişinin kalkan boyu 3-3.5 mm, geniş kısmı 1.2 mm, grimsi kahverengi virgül veya midye şeklindedir


Erkek pupa kalkanı ovaldir, arka kenarı kavislidir ve dişilerin kalkanından daha açık renktedir. Kalkanın baş kısmında portakal sarısı renkte larva kılıfı vardır. Boyu 1.5 mm kadardır. Kabuk altındaki dişi fert sarımsı beyaz renkte, vücut oval, ön tarafı dar, pigidium geniş ve yuvarlaktır.

Ülkemizde oldukça yaygın ve içinde kavak ve söğütün de olduğu çok sayıda bitkide zararlı olmaktadır .
Zarar şekli ve etkisi C.salicis ile aynıdır. Yılda iki generasyon vermekte ve kışı yumurta safhasında geçirmektedir.

Koşnillere karşı ilaçlı mücadele Yaz mücadelesi ve Kış mücadelesi olmak üzere 2 devrede tatbik olunabilir. Yaz mücadelesi, yavrular kabuk bağlamadan ilkbaharda ve yaz başlangıcında yapılır. Kış mücadelesi ise kalkan altındaki ergin ve yumurtalara karşı uygulanır.

4. Köklerde Zarar Yapan Böcekler

4.1 Melolontha melolontha L.
Erginleri oval, şişkin vücutlu, kahverengidir. Protorax kanat örtülerinden daha koyu renktedir, kanat örtülerinin üzerinde uzunlamasına çıkıntılı çizgiler vardır. Bacaklar ve anten kırmızımsı renkte, anten topuzu erkeklerde daha büyük ve 7 yapraklı, dişininki 6 yapraklıdır. Vücudun alt kısmı beyaz ince sık tüylerle kaplıdır. Göğüs ve karın halkaları, siyahımsı halkalar halinde belirgindir. Dişilerde pygidium ince ve uzun bir çıkıntı ile biter, erkeklerinki kısa ve kalındır. Erginlerin boyları 20-30 mm’dir.
İsveç’in güney kısımları dahil Avrupa’nın büyük kısmı ile Kafkaslar’da bulunan ve çok sayıda bitkide zararlı olan polifag bir türdür .

Türkiye’de fidanlık, yeni ağaçlandırmalar ve kültür bitkilerinde çok önemli zararlara neden olabilen bu böcek İstanbul, Adapazarı, Trabzon, Sinop, Eskişehir, İzmit, Bursa, Manisa, Erzincan, Antalya yörelerinde tespit edilmiştir .

Böceğin larvası, köklerde beslenmek suretiyle zarar yapar, ergin böcek fidan ve ağaçların yapraklarını yer, kitle üremesi olduğu yıllarda özellikle fidanlar için tehlikelidir.


Böceğin mücadelesinde kültürel tedbirler önemli yer tutar. Larvaların yüzeye yaklaştığı bahar aylarında yapılacak derin sürümlerle larvaların açığa çıkmasını sağlar. Larvalar açık hava şartlarına dayanamazlar ayrıca kuşlar için gıda kaynağı olurlar. Yumurtlama zamanı yapılacak ot temizliği ve çapalama ile hem yumurta koyma hemde konan yumurtaların gelişmesini engellemektedir. Erginlerin görülmesinden 10-15 gün sonra yapılacak gölleme şeklindeki sulama fazla rutubete dayanamayan larvaların ölmesini sağlamaktadır. Ayrıca erginleri ışık tuzağı ile yakalayarak imha edilmesi çok faydalı olmaktadır.

4.2. Capnodis miliaris Klug.

Erginleri 30-32 mm boyunda, ön göğüs 10-11 mm genişliğindedir. Üstü yer yer dökülebilen beyaz veya mavimsi tozlarla örtülü gövdesi mat siyah, bazende parlak esmer renklidir. Kınkanatlarda leke ve çıkıntılardan başka beş tane ayrı siyah leke görülür. Antenleri ince ve ipliğimsidir.

Bu böceğin Türkiye şartlarında Mayıs sonu-Ağustos'ta görülen erginleri, yaprak ve taze sürgünlerle beslenip, toprakta ve kuru yapraklar altında kışı geçirirler. Mayıs sonlarında yeniden beslenmeye başlar, çiftleşir ve ağacın hemen dibinde toprak üzerine yumurtlarlar (Çok az yumurtada kök boğazına konulur). Bu yumurtalardan 10-13 gün sonra çıkan larvalar süratle toprağa girer, kökü arayıp bulur, kemirerek geniş yollar açarlar. Bunlar kış gelince kökteki beslenmesini keser, bahar gelince yeniden beslenmeye başlarlar. Mayıs'ta 20 günlük bir krizalit safhası geçirip ergin hale geçerler. Bu böcek, özellikle aşırı kumlu topraklarda ve sulama ile toprak işlemelerinin yetersiz yapıldığı kavaklık ve fidanlıklarda son derece büyük zararlara sebep olur.

Bu zararlıya karşı, tasallut durumunda alınacak en etkili tedbir; İlkbaharda sıcaklığın 20ºC'lerde seyretmeye başladığı devrede (Türkiye şartlarında, zararlının bulunduğu yerlerde genellikle Mayıs ayıdır) her 15 günde bir sulamalar yapmak ve toprak rutubetinin % 80'nin altına düşmemesini sağlamaktır. Bu durumda yumurtadan çıkan larvalar yürüyerek, kökleri bulamadığından ölmektedir.

Sulama imkanının kısıtlı olduğu zamanlarda yapılan toprak işlemeleri ile de açığa çıkan yumurta ve larvaları süratle öldürmek mümkün olmaktadır. Kimyasal mücadeleye karar verilirse bu sulama ve toprak işlemeleri ile paralel yürütülmelidir. İlaç kullanımında hedef, yumurtadan çıkmış ve henüz kök aramakta olan larvadır.

4.3. Aegeria apiformis Clerck.

Büyük bir arıya benzeyen kelebeğin kanat açıklığı 3,2-4,2 cm’dir. Toraxın her iki yanı sarı beneklidir.


Son iki segmeti hariç abdomen segmentlerinin her birinde sarı bir bant vardır, son iki segment ise tamamen sarıdır. Yumurtalar koyu sarı renklidir ve dağınık olarak bırakılır. Olgun larva 4-5 cm boya erişir, baş kahverengi, vücudu açık krem renklidir.


Asya, Avrupa ve Kuzey Amerika’da yaygındır. Kavaktan başka kızılağaç, ıhlamur, söğüt, huş ve dişbudakta zarar yapmaktadır.
Böcek yumurtalarını ağaçların kök boğazına veya hemen yakınında toprağa koyarlar. 15-20 gün sonra çıkan larvalar kök kabuğunu delerek aşağıya doğru giden ve 20-50 cm kadar uzunlukta galeriler açarlar. Çok sayıda tasallut olduğunda kesim çağına gelmiş ağaçları bile kurutabilmektedir. Ülkemizde generasyonunu iki yılda tamamlamaktadır .
Böcek zararlarını önleyici tedbirler; Böcek zararlarının görüldüğü yörelerde kökleri sökmeden veya kurutmadan yeni dikim yapılmamalıdır. Larvalar yumurtadan çıkmak için belli belli oranda rutubete ihtiyaç duyduğundan, yaz aylarında ağaç diplerindeki ot, çalı, dal parçaları, kuru yaprakların temizlenmesi ve çapalama çok etkili olmaktadır. İlaçlı mücadele larva kök dokularına girmeden önce yapıldığında etkili olmaktadır.

5. SONUÇ

Ağaçlandırma çalışmalarında zararlılarla mücadele söz konusu zararlıyı gördüğümüz anda değil, arazi etüt safhasında başlar son ürün alınana kadar devam eder.

Mücadeleyi iki safhada inceleyebiliriz.

Dolaylı mücadele:
Saha seçimi ve bu sahaya en uygun tür veya klon seçiminden başlar, arazi hazırlığı, sağlıklı fidan seçimi, tekniğine uygun dikim, bakım çalışmalarının eksiksiz yapılması gibi çalışmalardan oluşur. Bu gibi çalışmalar zararlı tasallutunu azaltmada çok etkilidir.

Doğrudan Mücadele:

Zararlı tasallutu gözlendiğinde eğer ekonomik zarar söz konusuysa bu mücadele yöntemi kullanılır. Mücadelede yapılacak en son işlem ilaç kullanmak olmalıdır. Safhaları şöyle özetlenebilir:

a-Mekanik mücadele: Zararlı tasallutuna uğramış ağaç veya fidanın gelişimini engellemeyen dalların kesilmesi, fidanlıklarda zararlı tasallutuna uğramış zayıf kalmış fidanların sökülerek imha edilmesi gibi işlemlerdir.

b- Kültürel işlemler: Bazı böcekler kültürel işlemlerdeki eksikliklerin bitkilerin mukavemetini azaltması sonucu etkili olmaktadır (Örneğin sulama noksanlığı, M.picta zararı görülmesine yol açar, su ihtiyacı giderildiğinde zararlının etkisi ortadan kalkmaktadır). Köklerde zarar yapan ve larva safhasında biyolojik devrinin bir kısmını toprakta geçiren zararlı böceklere karşı toprak işleme ile başarılı sonuçlar alınmaktadır.

c- İlaçlı mücadele: Mekanik ve kültürel işlemlerle yeterli sonuç alınamadığı takdirde ilaç kullanımı gündeme gelmektedir. İlaç kullanıldığı takdirde, ilacın seçilmesi, hazırlanması, kullanılma zamanı ile ilgili kriterlere uyulmalıdır.

Kaynak:
http://www.angelfire.com/ks/faruk/zarar.html


Düzenleyen Mine Pakkaner : 18-06-2006 saat 18:12
Mine Pakkaner Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 18-06-2006, 02:14   #3
agaclar.net
 
Mine Pakkaner's Avatar
 
Giriş Tarihi: 06-01-2006
Şehir: İzmir
Mesajlar: 10,707
Galeri: 99
Kavak Ve Söğüt Zararlilari Ile Mücadele

Dr.Faruk Şakir Özay

KAVAK VE SÖĞÜT ZARARLILARI İLE
MÜCADELE TEDBİRLERİ

1.Koruyucu Mücadele:

Bu mücadele zararlıların gelişini veya etkinliğini önleyici bütün kültürel tedbirleri içerir. Kültürel tedbirler yerine getirilirken entomolojik ve fitopatolojik açıdan en fazla dikkate alınması gereken hususlar aşağıda özetlenmiştir:

1.1. Yer Seçimi:

Don çukurlarına kavaklık veya fidanlık kurmaktan kaçınılmalıdır.Çünkü don sebebiyle oluşan yaralar fizyolojik zayıflığa neden oldukları gibi zararlı böcek ve mantarlar için giriş yeri oluştururlar. Özellikle rüzgar etkisinin çok olduğu yerlerde ve uzun süre ıslak kalan sahalarda kavaklık tesis edilmemelidir.

1.2. Klon Seçimi:

Kavak için ne kadar uygun bir yer olursa olsun şayet klon isabetle seçilmemişse zararlıların tasallutlarını engellemek mümkün olamaz. Sonuçta kavak fizyolojik zafiyete girer.
  • Geç donların olduğu yerlerde tomurcukları erken uyanan klonlar kullanılmamalıdır. Böyle yerlerde diğer şartlar elveriyorsa örneğin I-45/5l klonu tercih edilmelidir.
  • Erken donların olduğu yörelerde yeni sürgünlerin odunlaşması geç olan klonları seçmemelidir. Böyle yerlerde P.deltoides klonlarından kaçınılmalıdır. Diğer taraftan erken donların olduğu yerlerde pas mantarına mukavemeti belirlenmiş klonlar kullanılmalıdır.
  • Tuzluluk problemi olan yerlerde tuzluluğa dayanıklı klonlar kullanılmalıdır.
  • Kavaklıkların tesis edildiği bölgede her zaman etkin olan mantar hastalıkları belirlenerek bunlara mukavemeti bilinen klonlar seçilmelidir. Çünkü, yaprak zararlısı olan pas mantarları gibi bazı mantarlar fizyolojik zayıflığa neden olarak zararlı böcekler için uygun şartlar yaratırlar.
  • Rüzgar tehlikesi çok olan yerlerde ehrami tepeli ve küçük yapraklı klonlara yönelmelidir.
  • Kavaklık kurulacak yerde sanayi tesislerinden dolayı hava kirliliği var ise, zararı yaratan gaza mukavim olduğu bilinen klonlar kullanılmalıdır.
1.3. Arazi Hazırlığı:

Kavaklık tesis olunacak sahada toprak şartlarına uygun arazi hazırlığı yapılmadığı takdirde kavaklar yeterli kök gelişmesi yapamadığından özellikle gerekli su alımında zorlanırlar ve aşağıdaki şartların dikkate alınmaması durumunda ağaçlandırmalarda kesinlikle M. picta pall. tasallutu görülür.
  • Kavaklık tesis edilecek sahada tam saha toprak işlemesi yapılmalıdır. Pulluk tabanı oluşmuş ise, toprak işlemeleri bu tabanı yırtacak şekilde ve derin olarak uygulanmalıdır. Aksi takdirde kökler gelişme imkanı bulamazlar.
  • Vejetasyon devresi içinde uzun süre su altında kalan ve taban suyu seviyesinin yüzeye çok yakın olduğu yerlerde drenaj kanalları açılmalıdır. Zira kavak durgun suya dayanamaz, susuzluğa eşdeğer bir durum ortaya çıkar.
  • Kesilmiş bir kavaklığın yerine yeniden ağaçlandırma yapılacak ise zararlı toprak mantarlarının tasallutuna mani olmak için arazideki köklerin çıkarılmasının şart olduğu, hatta kök mantarları önceden çok etkin oldu ise araziyi 3-5 sene boş bıraktıktan sonra dikim yapılması gerektiği unutulmamalıdır.
1.4. Kullanılacak Fidanların özellikleri:

Normal şartlarda en iyi köklenmeyi sağlıklı fidanlar yapacaktır. Bu sebepten yeterli çap gelişmesi yapmış, hastalıksız, böcek tasallutlarına uğramamış fidanlar kullanılmalıdır.
Dikilecek fidan yeterli şekilde budanmış olmalıdır. Aksi takdirde sürgün sayısına bağlı olarak yaprak sayısı artar yaprakların harcadığı suyu yeterli gelişmeyi henüz yapamamış kökler karşılayamayacağı için fidan dikim krizini atlatamaz ve kesinlikle M. picta tasallutuna uğrar.

1.5. Dikim Zamanı:

Tomurcuklar uyanmadan dikim yapılmalıdır. Aksi durumda fidan yeterli kök gelişmesi yapamadan yapraklanma olur, yaprakların harcadığı suyu köklerinden temin edemeyen fidan dikim krizini atlatmada zorlanır.

1.6. Dikim Çukurunun Derinliği:

Dikim çukuru derinliği ile ksilofaj böcek tasallutları arasında yakın bir ilişki vardır:
  • Kök ile gövde büyüklüğü arasında denge olmaz ise M. picta tasallutu kaçınılmazdır. Dikim çukurunun derinliği ile fidanın boyu arasında yeterli oran olmalıdır. Diğer bir ifade ile dikilecek fidan boyu arttıkça dikim çukuru derinliği artmalıdır.
  • Kurak devrede taban suyu seviyesini belirleyip toprağın özelliklerine göre kapilarite ile suyun yükselebileceği seviyeyi dikkate alarak dikim çukuru derinliği belirlenmelidir
  • Dikim çukurları açılırken toprağın altında ne olduğu bilinmelidir. Şayet yüzeyden itibaren belli bir derinlikte bir çakıl tabakası veya geçirgen olmayan bir tabaka var ise ve taban suyu seviyesi bu tabakanın altında kalıyorsa kapilerite ile yükselen su bu tabakayı aşamaz.
  • Rüzgar zararlılarının çok görüldüğü yerlerde mantıken dikim çukuru derinliği mümkün olduğu kadar arttırılmalıdır.
  • Don zararlılarının çok görüldüğü yerlerde derin dikim yapılmalıdır.
1.7. Dikim Hataları:
  • Dikim yapılırken yurdumuzda en çok görülen hata fidan dibine toprak yığılmasıdır.Bu yığın içinde kökler oluşur ve kurak devrede yığınla birlikte içindeki kökler de kurur. Kök - gövde dengesi bozulduğundan fidan krize girer.
  • Dikim yapılırken fidan dibine konulan toprak iyi sıkıştırılmaz ise fidan rüzgar ile sallanır ve özellikle ağır topraklarda dipte boşluk oluşur, kökler kopar. Su açığı olur ve M. picta gibi Buprestidae�lerin tasallutları görülür.
1.8. Dikim Çukurunun Genişliği:
Dikim çukurunun geniş açılması fidan için büyük avantaj sağlar. Dikilen fidan işlenmiş bir toprakta kök geliştirme imkanı bulur ve dikim krizini kolay atlatır. Bu sebeple toprak ağırlaştıkça çukurun çapı arttırılmalıdır.

1.9. Dikim Çukurunun Çeperi:

Rutubetli ve kil oranı yüksek topraklarda, burgu ile dikim çukuru açıldığında sert ve parlak bir çeper oluşur. Oluşan kökler bu çeperi aşamaz ve genişleyemez. Köklerin bu kısıtlı gelişimi fidanı krize sokar ve zayıf düşmesine sebep olur. Bu sebeple bu çeper dikimden önce bir bel küreği v.s. ile birkaç yerinden yırtılmalıdır.

1.10. Sulamalar:
  • Sulamalar zamanında yapılmalıdır. Verilen su kavağın kök alanının en dibine kadar ulaşacak miktarda olmalıdır. Yeterli suyu alamayan kavakta M. picta, çok aşırı susuzluk durumunda Agrilus sp. tasallutları kaçınılmaz olmaktadır.
  • Killi topraklarda bol su kullanarak fakat , seyrek sulama yapılmalıdır. Zira böyle topraklarda suyun kök alanına tamamen işlemesi için zaman gerekir. Durum böyle olduğu halde sulamalar az su kullanarak seyrek yapılırsa M. picta tasallutu görülür.Sık sık sulama yapılırsa yüzeyden itibaren belirli bir tabaka devamlı olarak su ile doygun kalır ve gövdenin bu tabaka içinde kalan kısmı havasız kalarak çürür. Bu durumda ise son derece tehlikeli Agrilus sp. tasallutları görülür.
  • Kumlu veya çakıl ve taş oranının yüksekliği sebebiyle çok geçirgen olan topraklarda sulamalar az su ile fakat sık sık yapılmalıdır.
  • Taban suyunun yüzeye çok yakın olduğu yer ve zamanlarda sulama yapılmamalıdır. Sulamalar sonucu taban suyu seviyesi daha da yukarı çıkar ve kökler son derece yetersiz bir sahada gelişme zorunda kalacağından kriz başlar.
  • Kavaklıkların kirli sular (örneğin kanalizasyon) veya tuz oranı belli bir dereceyi aşan sular ile sulanması son derece tehlikelidir. Özellikle deterjan artıkları kökleri öldürür ve ağaçları ölüme götürür.
1.11. Toprak İşlemeleri:
  • Kavaklıkların tesisinden sonra her yıl uygun zamanlarda sürüm yaparak toprak işlenirse (bunu yaparken ağaçları yaralamaktan kaçınılmalıdır) oluşan köklerin derine gitmesi tahrik edilir ve kök gelişmesi daha iyi olur. Fakat bu toprak işlemelerinin kuruluşu takip eden yıllarda hiç yapmayıp sonradan yapılması durumunda yüzeye yakın kökler tahrip olacağından kök -gövde dengesi aniden bozulur ve ağaç krize girer. Krizin şiddeti az ise M. picta çok ise Agrilus tasallutu görülür.
  • Yeni ağaçlandırma sahalarında sulama imkanı yok ise alınabilecek en güzel tedbir kurak devrede yüzeysel toprak işlemeleri yapmaktır.Bu şekilde M. picta tasallutlarını toprak ve iklim şartlarına da bağlı olarak belirli şekilde önlemek mümkündür.
1.12. Gübreleme:

Bu konuda en büyük yanlışlık azotlu gübrelerin fazla kullanılmasında yapılmaktadır. Fazla azot, odun dokusunu poroz yaparak, ksilofaj böceklere direnci azalttığı gibi odunlaşma sürecini uzatmakta ve don zararlarının artmasına sebep olmaktadır.Bu nedenle M. picta ; Agrilus sp. ve C. lapathi gibi ksilofaj böceklerin etkin olduğu yerlerde azotlu gübre kullanımına kesinlikle son verilmelidir.

1.13. Monokültür:

Bilindiği üzere monokültür zararlıların lehinedir. Geniş sahalarda kavaklıklar kurarken, toprak ve iklim şartlarına bağlı olarak birden fazla klon kullanmak, bant ve alan halinde karışıklık yaratır ki, zararlılardan korunmada son derece olumlu sonuç verir.

1.14. Budama:

Budamada yapılan hatalar böcek , mantar , bakteri tasallutları bakımından çok önemlidir. Budamalar ya hiç yapılmamakta ya da ağacı fizyolojik zayıflığa uğratacak şekilde şiddetli uygulanmaktadır.İkinci durumda böcek zararları kendini göstermektedir. Bu sebeple budamalar yapılırken budamanın şiddeti ve zamanı açısından aşağıdaki hususlar dikkate alınmalıdır.
  • Budamaların zamanı o yörede etkin olan (veya olabilecek ) zararlının biyolojisine uygun zamanda yapılmalıdır.
  • Budamalar gereğinden fazla yapılmamalıdır.
1.15.Ot Öldürücü İlaçların Yanlış Kullanımı:

Fidanlık ve ağaçlandırmalarda bazen ara tarım nedeniyle herbisit kullanılmaktadır. Fakat istenmeyen bitkiyi öldüren bir herbisit�in kavağın köklerini de öldürmesini önlemek için rasgele herbisit kullanılmamalıdır.

1.16. Ara Tarım:

Kullanılacak ara tarım bitkisinin özellikle sulama ve toprak işleme açısından istekleri kavağınkiler ile uyum sağlamalıdır.

2. Doğrudan Mücadele:

Zararlının etkin olması halinde(Bir zararlının varlığı değil etkin oluşu önemlidir.)uygulanan mücadeledir. Fakat herhangi bir tasallut görüldüğünde düşünülecek ilk şey ilaç kullanma olmamalıdır. Zira bazı kültürel tedbirler alınmaz ise ilaç kullanmanın da yararı yoktur. Bu tür mücadeleye en basit tedbirin ne olduğunu düşünmekle başlamalı, ilaç kullanımı en son çare olmalıdır. Bu anlayışa öncelik verilmede aşağıdaki hususlar dikkate alınmalıdır:

2.1. Mekanik Mücadele:
  • Kavaklık ve fidanlıklar sık sık gezilerek uğradığı tasallut sebebiyle düzelemez duruma gelmiş ağaç veya fidanlar yakılarak imha edilmelidir.
  • Tasallutun yoğunluğu imkan veriyor ise, tasalluta uğramış organlar el ile toplanarak veya kesilip alınarak mekanik mücadele yapılmalıdır. Mesela Bystiscus populi L. mücadelesinde içinde böceğin kurdu olan sigarları el ile toplama imkanı vardır.
2.2. Kültürel Mücadele:

Kültürel mücadelede iki esaslı silah vardır; Birisi toprak işlemeleri diğeri ise sulamalardır:
  • Larva safhasında biyolojik devrinin bir kısmını toprakta geçiren zararlılara karşı toprak işlemeleri ile son derece olumlu sonuçlar almak mümkündür. Mesela Melolontha melolontha L., Capnodis miliaris Klug ve Aegeria apiformis kurtları toprakta bulunur. Bunların kurtları açık hava şartlarına dayanamazlar. Bu sebeple sürüm yaparak bunlara karşı mücadele etmek mümkündür. Diğer tarafta toprak işlemeleri ile bazı böceklere barınak görevi gören bitkiler ile bazı zararlı mantarlara ara konukçu olan bitkiler de ortadan kalkar. Toprak işlemeleri havalanmayı artırarak köklerin çürüklük yapan mantarlara direncini sağlar. Bunun yanı sıra Dothichiza populea ve Cytospora chrysosperma gibi zafiyet mantarlarının etkisini, fidanın gelişimini artırarak büyük ölçüde azaltır.
  • Toprak işlemeleri ile mantar tasallutuna uğramış( Örneğin pas mantarları) yaprakları toprağa karıştırarak bulaşmayı çok büyük ölçüde engellemek mümkündür.
  • Ağaç köklerinin kemirgenler tarafından tahribi köklerin su ve besin alımını olumsuz etkiler ve ağaçları krize sokar. Bu durumda kemirgenleri rahatsız edici toprak işlemeleri yapmalı veya onlara karşı tiksindirici kimyasal mamuller kullanmalıdır. Durum bu iken ağaç gövdelerine, kabukta yanmaya sebep olan mineral yağ gibi zararlı maddeler sürerek krize sokmamalıdır.
  • Sulamalar hem bazı zararlı böceklerin topraktaki kurtların, hem de başta Buprestidae�ler (özellikle M.picta) olmak üzere ksilofaj böceklerin dolaylı olarak kurtlarını öldürmek için kullanılabilir ve bazen son derece iyi sonuçlar verir. Kavaklarda M. picta tasallutu olduğundan ilk ve etkili tedbir sulamadır. Capnodis miliaris Klug. erginleri görüldüğünde sulama yapılırsa ve toprak rutubeti % 80 civarında tutulursa, yumurtadan çıkan kurt köke ulaşamaz ve açlıktan ölür. Gypsonoma aceriana�nın fidanlıklarda ilkbaharda görülen ilk generasyonunda, yapılan sulamalar ile sürgün içindeki kurtları, büyüme enerjisi ile başka bir tedbir almadan tamamen öldürmek mümkündür.
2.3. İlaçlı Mücadele:

İlaçlamalarda yapılan hatalar hem beklenen neticelerin alınmasını önlemekte hem de ilaç kullanımını arttırmaktadır. Bu sebeple bu tür mücadelede aşağıda belirtilen hususlara dikkat etmelidir.
  • Bir zararlı ortaya çıktığında hemen ilaç kullanımına girişildiği uygulamada çok sık rastlanılan bir durumdur. İlaçlamada amaç, zararlıyı ekonomik zarar sınırı altında tutmak olmalıdır. Bu sınır ise ağacın tabi tutulduğu kültürel çalışmalar, yaş, ekolojik şartlar ve hatta ağacın değerlendirilmesi şekline göre değişimler gösterir. Bu sınıra hangi şartlarda ne zaman varıldığını tespit ise bilgi ve deneyim ister, uzman gözüyle incelemeyi gerektirir. Bu tür mücadeleye karar vermede esas unsur; böceğin mevcut olması değil, ekonomik zarar yapıcı düzeyde bulunması ya da bu düzeye ulaşabilmesi durumudur.Yani ilaç zararlı var diye değil, etkin zarar yaptığında kullanılmalıdır. Normal gelişmesini yapmış iki yaşından büyük bir kavak ağacının tacının, ilkbaharda bir böcek tarafından %50 sinin ortadan kaldırılmasıyla artım kaybının sıfır olduğu araştırmalar sonucu ortaya konulmuştur.
  • Herhangi bir zararlı böceğe karşı ilaçlardan birinin rasgele seçimi çok yanlıştır. Bir zararlının hangi biyolojik devresinde hangi ilacın yeterli düzeyde etkin olduğu araştırmalarla ortaya konmaktadır.
  • Uygulayıcı önerilen ilaçlar içinden seçim yaparken özellikle şu konuları dikkate almalıdır: Zararlı böceğin belli bir biyolojik devresinde kullanılması önerilen bir ilacın her yerde aynı sonucu vermesi mümkün olmayabilir. Zira ilaçların etkinliğini sınırlayan ya da arttıran sıcaklık ve nemlilik koşulları vardır. Bu koşullardan uzaklaştıkça ilacın etkisi azalır ve hatta ağaçta tahribata neden olabilir. Bu nedenle ilaç seçerken özellikle kullanılacak yerdeki iklim koşulları ilacın aktif maddesinin gerektirdiği koşullarla mutlaka mukayese edilmelidir.
a-Kullanılacak ilaç "selektif" olmalı; yani sadece mücadelesini düşündüğümüz zararlı sınıfına etki etmeli, böylece yararlı böceklere zarar verilmemelidir.
b-Seçilen ilaç, ağacın fenolojik devresine bağlı olarak zarar yapmamalıdır.
c- Etki süresi uzun olan ilaçlar; ancak çok gerektiği durumlarda kullanılmalıdır. Zira bu tür ilaçlar, ilaçlama sonrası göç ederek gelen yararlı böcekleri de büyük ölçüde öldürmektedirler.
d- Önerilen ilaçlardan, insan ve diğer sıcak kanlılar için zehir etkisi az olanlar tercih edilmelidir. Bunun için LD 50 değerleri küçük olanları kullanmaktan mümkün olduğunca kaçınmalıdır.
e- Önerilen ilaçlardan ucuz olanları tercih edilmeli, bu arada aynı ilacın aynı yerde ve aynı zararlıya karşı yıllarca kullanımı ile o ilaç aktif maddesine dayanıklı böcek neslinin oluşumuna engel olmak için, yukarıdaki esasları dikkate almak kaydıyla, devamlı olarak aynı ilacı kullanmaktan kaçınmalıdır.
  • İlaçlama aletinin seçiminde ilacın formülasyonundan başka; hava durumu, zararlının ağaç üzerinde bulunduğu yerler ve hayat devresi, ağaçlar arası mesafe, arazi durumu ile ilaçlamanın bitirilmesi gerekli devre gibi konular dikkate alınmalıdır. Bu konularda yapılacak yanlışlıklar ilacın etkisini çok azaltır. Örneğin henüz kabuk , ya da kabuk altı dokularda iken kavaklarda; C. lapathi, M. picta gibi böceklerin kurtlarına karşı sıvı ilacın fırça ile gövdeye uygulanması, ilacın kabuğa iyi işlemesini sağladığından, pulverizasyona göre çok daha iyi sonuç vermektedir.
  • İlaçlama aletleri her kullanımdan sonra bütün aksamı ile yıkanıp temizlenmelidir. Bu temizlik başka bir türlü ilaç kullanılacak ise, daha büyük titizlikle yapılmalıdır. Özellikle alet önceden ot ilacı atmada kullanılmış ise temizlikten sonra aletin deposu amonyaklı su ile doldurulup 24 saat bekletilmelidir.
  • Su ile karıştırılarak kullanılan ilaçlarda karışımın dikkatle hazırlanması gerekir. Oysaki uygulamada bu konuda çok büyük yanlışlıklar yapılmaktadır. Herhangi bir böceğe karşı; bir sıvı ilaç kullanımı ortaya çıkmış ve sonuçta bir karışım hazırlanması gerekmiş ise şu hususlar hiçbir zaman unutulmamalıdır.
a)Temiz su kullanılmalıdır.

b)Tavsiye edilen konsantrasyona mutlaka uyulmalıdır.Az kullanılırsa kesinlikle sonuç alınamaz. Daha yüksek konsantrasyonlarda kullanıldığında ise her şeyden önce ekonomik açıdan zarara uğranılır. Yüksek konsantrasyon kullanımının yararı olmadığı gibi, bazı durumlarda bitkide yanma ve benzeri şekilde görülen zararlara da sebep olunabilir. Öte yandan önerilenin üzerinde konsantrasyon yararlı böceklerin daha çok sayıda ölmesine ve bu yolla doğal dengenin zararlılar lehine bozulmasına neden olur.

c)Konsantrasyonu sağlamada esas olan tavsiye edilen ilacın içerdiği aktif madde yüzdesidir. Bu nedenle ilacın ticari adına dayanarak karışım hazırlamak çok büyük yanlışlıklar oluşturmaktadır. İlaç karışımı hazırlamadan önce ilacın ticari ismi değil, aktif maddenin konsantrasyonunun ne olduğu bilinmelidir.

d)Karışım hazırlanırken boş depoya önerilen miktarda ilaç konulup sonra su eklemekten kesinlikle kaçınılmalıdır. Kullanılacak ilaç ayrı bir kapta bir miktar su ile karıştırılıp hazırlandıktan sonra, üzerine konsantrasyona uyacak şekilde su eklenmelidir.

e)Hazırlanan ilaç karışımı hemen kullanılmalıdır. Zira en iyi ilaç bile zamanla çöker ve homojen duruma gelmesi zorlaşır. Üstelik kullanılan suyun pHsı yüksek ise, hazırlanan karışım bozulur ve ilacın etkinliği yok olabilir.
  • Uygulamada sık görülen yanlışlardan birisi de ; ilaçların rasgele karıştırılmasıdır. Her şeyden önce 2 ilacı birbirine karıştırma gereği olup olmadığı tespit edilmelidir. Bu genelde aynı zararlının çeşitli devredeki fertlerini öldürmek ya da iki ayrı zararlıya karşı aynı zamanda mücadele etmek için yapılan bir işlemdir.
Bir zararlı böceğe karşı ilaçlama zamanını tespit iki yönde ele alınmalıdır.

a) Zararlının biyolojisine bağlı olarak zamanlama: Zararlının ağaç üzerinde ilacın ulaşabildiği yerde ve uygun biyolojik devrede olduğu zamanı kapsar. Çeşitli etkenler altında bu dönem her yıl aynı zamana rastlamaz ve her yöreye göre de değişim gösterir. İlaçlama devresi için Mart sonu ya da Nisan başı gibi belirli bir tarih değil ; zararlının uygun biyolojik devreye gelip gelmediği esas alınmalıdır. Örneğin Marmara yöresinde C. lapathi ye karşı ancak tomurcukların patlaması ile nisan ayı ortası arasında ilaç kullanmak mümkündür. Bu devreyi örneğin; Erzurum şartları için geçerli saymak mümkün değildir.

b)İlacın kimyasal yapısına göre belirlenen ikinci bir zamanlama daha vardır. Bu konuda çok çarpıcı bir örneği C. lapathi'ye karşı yapılan bir ilaçlamadan verebiliriz. Parathion ve Diazinon esaslı 2 ilaçla bu zararlının kurtlarına karşı yapılan ilaçlama denemesinde , aynı hava sıcaklığında ve aynı konsantrasyonda nispi hava rutubeti arttıkça kurtların ölüm yüzdesi de artmıştır. Bu artış alçak konsantrasyonda daha belirgin olmuştur. 100 litre suya l00 gram Parathion ilavesiyle hazırlanan konsantrasyondaki ilaç mahlül % 50 nisbi hava rutubetinde kullanıldığında ölüm yüzdesi % 35, % 85 nispi hava rutubetinde % 70 olmuştur. Konsantrasyonda aktif madde yüzdesi l50 gram olduğunda ise ölüm yüzdesi oranları % 50 nisbi rutubette % 67, % 85 nisbi rutubette ise % 80 bulunmuştur. Görüldüğü gibi ilacın kullanımı sırasında nisbi hava rutubeti son derece önemli rol oynamıştır. Bu durum ilacın özelliğine göre ilaçlama yapılırken hava hallerinin ne kadar önemli olduğunu ortaya koymaktadır.


Kaynak:http://www.angelfire.com/ks/faruk/mucadele.html


Mine Pakkaner Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 18-06-2006, 02:27   #4
agaclar.net
 
Mine Pakkaner's Avatar
 
Giriş Tarihi: 06-01-2006
Şehir: İzmir
Mesajlar: 10,707
Galeri: 99
Kavak Ağacı

KAVAK ZARARLISI ÖNEMLİ MANTAR, VİRÜS ve BAKTERİLER

1. Yaprak ve Sürgün Zararlısı Mantarlar
1.1. Melampsora sp. (Pas mantarları)

Kavak yapraklarında "Pas Hastalığı"nın nedeni olarak bilinen ve hepsi de parazit olarak pas mantarları grubu içinde yerini alan, Melampsora cinsi, kavakçılıkta büyük bir öneme sahiptir.

Yurdumuzda kavaklar üzerinde saptanan en önemli Melampsora türü Melampsora allii-populina Kleb 'dir Bu mantar genellikle iklim şartlarına bağlı olarak Haziran ayından itibaren, kavak yapraklarının alt yüzünde, önceleri, takriben 0.5 mm çapında, seyrek, açık sarı, daha sonra tamamen yaprak yüzeyini kaplayan ve 1-1.5 mm çap'a kadar varabilen, bu arada rengi de portakal sarısı ve sonunda pas rengine dönüşen spor yatakları (Uredo yatakları) ile ortaya çıkar. Önceleri üzerleri bir zarla kaplı olan bu yataklar sporların olgunlaşıp portakal sarısı rengini almasıyla, açılarak içindeki sayısız Uredospor'ların yağmur, böcek, rüzgar ve hatta insanlar aracılığı ile etrafa yayılmasını sağlarlar (Resim 19).



Büyüme mevsimi içinde, hastalığın bir fertten diğerine bulaşması bu yolla olmaktadır. İklim şartlarının uygunluğu ve bazen duyarlı klonların varlığı ile, yaprak yüzeyi tamamen bu yataklarla örtülür. Neticede yaprak adeta kırmızı pas rengini alır ve bunun sonucunda oluşan nekroz sonrasında erken ve şiddetli olarak alt dallardan başlayan bir yaprak dökümü ortaya çıkabilir. Bitkinin bir taraftan dökülen yapraklardan dolayı besin kaybına uğraması, diğer taraftan genç sürgünlerin gerekli şekilde odunlaşmaması sonucu bu fidanların soğuk ve dondan zarar görmeleri kaçınılmazdır .

Bunun sonucu olarak diğer sekonder karakterli böcek ve mantarların özellikle, Cytospora chrysosperma (Pers.) Fr. nın tasallutu görülebilir . Melampsora allii-populina Kleb. belli şartlarda biyolojik seyrini ara konukçu bitki olmadan tamamlayamamaktadır. Bu bakımdan, bu floranın sahadan uzaklaştırılması önemli bir koruma önlemi olarak gözden uzak tutulmamalıdır. Ayrıca, yere dökülen ve gelecek büyüme devresi içinde hastalığın ortaya çıkışı ve yayılmasını sağlayacak yaprakların derin bir sürümle toprağa karıştırılarak ortadan kaldırılması, ihmal edilmemelidir . Fidanlık ve ağaçlandırmalarda bu mantara karşı uygulanacak kimyasal bir mücadele, ancak kültürel önlemlerle beraber yürütüldüğünde başarılı olmaktadır .

1.2. Marssonina brunnea (Ell.et Ev) P.Magn.

Dünya kavakçılığının en önemli parazit mantarlarından biri olan Marssonina brunnea (Ell. Et Ev.) P. Magn. Kavaklarda büyük ekonomik zararlara sebep olabilmekte ve bazı önemli kavak klonlarının kullanımını engellemektedir. Bu mantar, iklim koşullarına bağlı olarak, genellikle Nisan ayından itibaren kavak fidanlık ve ağaçlandırmalarında yapraklar üzerinde çok küçük, önceleri tek tek dağılmış, yuvarlak, kahverengi, orta kısımları pulumsu, beyaz görünüşlü lekecikler ile ortaya çıkar.



Uygun şartlarda, bu lekecikler büyüyerek 1-2 mm çap'a ulaşır ve daha sonra da bunların birleşmeleri sonucu oluşan, geniş kahverengi lekeler yaprağı kaplar. Bunlar, aslında mantarın eşeysiz üreme organlarıdır (Acervulus). Mantar, şiddetli tasallut sonucunda bazen yaprak damarlarında, yaprak sapında ve genç dallarda da görülür (Resim 20). Duyarlı kavak klonlarında bu mantarın erken ve ani yaprak dökümüne, taze sürgün kopmalarına, hatta yaşlı ağaçların odunlarında önemli deformasyonlara sebep olduğu da belirlenmiştir.

Uygun iklim şartlarında, mantarın olgunlaşan karakteristik sporları; rüzgar, yağmur, böcekler aracılığı ile etrafa dağıtarak hastalığı bulaştırır ve bu durum büyüme devresi boyunca devam eder. İlk tasallutlar ve kurumalar, alt dallardan başlar ve kuruyan yapraklar kıvrılarak dökülür. Sonuçta, fidan ve ağaçların yalnız tepe kısımlarındaki dallarında açık renkli, seyrek yapraklar dikkati çeker ki bu, mantarın varlığını belirleyici enteresan bir görünümdür.

2. Gövde ve Dallara Arız Olan Mantarlar
2.1. Cytospora chrysosperma (Pers.) Fr.

Dünyada ve Ülkemizde melez kavaklarda olduğu gibi, Karakavak fidanlık ve ağaçlandırmalarında gövde ve dallara tasallut eden en önemli mantarlardan biridir. Cytospora chrysosperma (Pers.) Fr. sağlık durumu bozulmuş fertlere tasallut ederek, zararlı olmaktadır. Bu mantar ülkemizde, özellikle Karakavaklarda don, dolu zararı görmüş veya birkaç yıl arka arkaya Septoria populi Derm'nin tasallutuna uğramış, fertler üzerinde daha sık görülmektedir.



Hastalığın ilk belirtileri, kambiyumun tahribi sonunda kabukta görülen ve esmerden siyaha kadar değişen, renkli lekelerdir . Hastalığın daha ileri aşamasında kabuk üzerinde, küçük, siyah, yuvarlakça, yaklaşık 0,1-0,2 mm. büyüklüğündeki kabartılar dikkati çeker. Bu kabartılar, mantarın eşeysiz üreme organlarıdır (Pycinidium). Bu organlar genellikle Mart ve Nisan aylarında belirgin hale gelirler. Hastalığın daha ileri aşamasında bu mantar için çok karakteristik olan, önceki çok küçük sarımsı, sonraları boyları 3-4 cm'ye kadar varan sarı portakal renginden, canlı kırmızıya varan, helezoni, kıvrımlı kordonlar, belirir (Resim 21).

Rutubetli şartlarda, özellikle yağmurdan sonra, üreme organlarını dolduran olgunlaşmış sporlar, dışarıya atılarak rüzgar, yağmur ve böcekler aracılığıyla çevreye yayılır ve hastalığın bulaşmasına neden olurlar. Bu mantarın kavaklara tasallutu, ağaçların en hassas olduğu ve kendisinin de en faal bulunduğu kış aylarına rastlar. Bu suretle, ortaya çıkan hastalık gelişerek Ağustos-Eylül sonuna kadar devam eder.

Ancak, büyüme mevsiminin başında, hastalığın gelişmesi yönünden bir yavaşlama vardır. Bu arada, fidanlar için uygun şartlar yoksa ve meteorolojik açıdan çok şiddetli sıcaklar, geç donlar ve zayıf fidan kullanılması gibi şartlar bir araya gelirse, hastalık büyüme mevsiminin başında ortaya çıkarak, kısa bir süre içinde tüm fertleri ölüme götürebilir. Bu mantara karşı koruma önlemleri, genel anlamıyla kültürel önlemleri içerir.

2.2. Discosporium populeum Sacc. et Briard. (Dothichiza populea Sacc.et Briard.)
Yıllardan beri kavak fidanlık ve genç ağaçlandırmalarında, dal ve gövdelere tasallutuyla tanınan en önemli mantarlardan biridir. Bu mantar, yurdumuzda son senelerde etkin zararlara neden olmaktadır. Mantarın bitkiye işleyebilmesi için bir giriş yerinin olması şarttır. Düşen yaprak sapının hasıl ettiği yara, tomurcukların kopma yerleri, taze sürgünlerin uç kısımları bile mantarın girişi için uygun yerlerdir. Bu mantarın, ilk belirtisi genç gövde ve dallarda kabuk üzerinde, çeşitli büyüklükteki açık kahverengiden siyaha varan lekelerdir.




Hastalığın daha ileri dönemlerinde ise, kabuğun açılmasıyla ortaya çıkan 0.5-2 mm. çapında, üzeri pullu, ağzı koyu kahverengi, siyah renkli bir krateri andıran bazen tek tek dağıtılmış, bazen ise birleşerek daha genişlemiş oluşumlar (Resim 22) dikkati çeker ki bunlar, mantarın spor organlarıdır (Pycnidium). İklim koşullarının uygunluğuna göre değişmekle birlikte, genellikle Mart-Nisan aylarında bu spor organları içinde yer alan olgunlaşmış sayısız, çok küçük sporlar, rüzgar, yağmur ve böcekler aracılığıyla çevreye dağılarak hastalığı yayarlar.

Hastalığın kavaklarda gelişimi, fidanların en duyarlı, parazitlerin de en aktif bulunduğu Ekim-Mart aylarına rastlar. Böylece gelişmesini sürdüren hastalığın eylül ayı sonuna kadar devam ettiği görülür. Bu mantarlara karşı korunma önlemlerinin başında, konunun fidanlıktan itibaren ele alınması düşünülmelidir. Tüm çeliklerin dezenfekte edildikten sonra kullanılması ve dağıtılması gereklidir. Bunun için de, çeliklerin % 2'lik civalı preparatlarla işlem gördükten sonra dikilmesi uygundur. D.populea bir zayıflık paraziti olduğundan alınacak koruma önlemlerinin ağırlık merkezinin kültürel önlemler oluşturmaktadır. Ancak, öncelikle en etkili ve kesin korunma önleminin, hastalığa dirençli klonların seçimi olduğu unutulmamalıdır.

3. Köklere Arız Olan Mantarlar



Bu tür mantarlar kök çürüklüğüne neden olurlar. Tasalluta uğrayan kavağın yaprakları sararıp dökülür ve neticede ağaç kurur. Corticium sp., Rosellinia sp. ve Armillaria mellea (Fr) Karst. (Resim 23) en fazla rastlanan kök mantarlarıdır. Bunlar yalnız köklere değil gövdenin toprak seviyesinde de çürükler yaparlar. Kök mantarına karşı alınabilecek en etkili önlem: kavakların kesiminden sonra arazideki kök artıklarını temizlemek, iki-üç yıl geçmeden aynı araziye kavak dikmemektir. Dikimlerden sonra ise toprağın havalanmasını sağlayacak toprak işlemelerine önem verilmelidir.


4. Virüs Hastalıkları



Virüs hastalıkları genellikle yaprak renginde değişmeler, yaprak, gövde ve dallarda anormal gelişme, kabuk nekrozu gibi belirtilerle ortaya çıkar. Bu hastalıklar kavağın normal gelişimini aksatırlar, en önemlisi Mozaik virüsüdür (Resim 24).

5. Bakteri Hastalıkları

Bakteri hastalıkları çürüklük, nekroz, solgunluk,ur ve kanser oluşumları ile kendini gösterir. En önemlisi ve en çok görüleni ur oluşumuna sebep olan Agrobacterium tumefaciens 'dir. Bu bakterinin oluşturduğu önceleri ufak ve üstleri düz, sonradan renkleri esmerleşerek sertleşen girintili çıkıntılı şekil alan urlar, bitkinin hem toprak altı hem de toprak üstü kısımlarında görülebilir. Ancak en fazla kök boğazı ve ana kök üzerinde rastlanır.

KAYNAK:



Düzenleyen malina : 18-06-2006 saat 13:53
Mine Pakkaner Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 18-06-2006, 02:36   #5
agaclar.net
 
Mine Pakkaner's Avatar
 
Giriş Tarihi: 06-01-2006
Şehir: İzmir
Mesajlar: 10,707
Galeri: 99
Kavak Ağaci

KAVAK FİDANLIK TEKNİĞİ

Teknik Kavakçılık

Kavak ağacı, özellikle yurdumuzun ormanca fakir olan bölgelerinde, halkımız, tarafından çok iyi bilinen ve uzun yıllardan beri sevilerek yetiştirilen bir ağaç türüdür. Ağaçsız bölgelerde yaşayan köylümüzün başta yapı kerestesi olmak üzere, odun hammaddesine duyduğu her türlü ihtiyacı kavaklardan karşılanır.
Kavak ağacı dikmek ve kavakçılık yapmak, arazinin değerlendirilmesinde karlı bir işletme şeklidir ve orman dışı alanlardan odun üretimi için çok önemli bir kaynaktır. Toprak kullanma bakımından tarım için emniyetli olmayan kenar arazilerin değerlendirilmesini sağlar. Diğer taraftan özel aralıklarla dikilmek suretiyle çevresindeki arazinin tarımsal ürün verimin artmasına yardımcı olur. Ayrıca tarım arazisinin orasına burasına serpilmiş şekilde ağaçlar, halkımızın yakacak ve yapacak odun ihtiyacını karşılar ve dar zamanlarda onlara yardımcı olurlar (Resim 1).


Fidan Üretimi
Modern ve teknik kavakçılıkta ağaçlandırmalar fidan kullanmak suretiyle kurulur. Bu nedenle sağlıklı, sağlam gövde yapısına sahip, söküldükten sonra fazla bekletilmemiş kaliteli fidanlar satın alınmalı, ne olduğu belli olmayan, dal veya çelikler kullanılmamalıdır. Boyları 2.5-3.0 metreden ve yerden bir metre yükseklikten ölçülen çapları 2.5 santimden daha az olan melez kavak fidanları alınıp dikilmemeli, özellikle daha kalın çaplı fidanlar tercih edilmelidir.
Kavaklar endüstriyel anlamda vejetatif yoldan gövde çelikleri vasıtasıyla üretilirler. Böylece klon denilen belli ve iyi özelliklere sahip fertler genetik olarak değişmemiş olarak, uzun müddet yetiştirilebilirler (Resim 2).
Çeliklerin Elde Edilmesi

Çelikler, çok yaşlı ağaçların bir yaşındaki çeşitli sürgünlerinden ve çelik elde etmek amacıyla tesis edilen çelik bahçelerinden elde edilirler. Çelikler alınırken gövdenin odunlaşmış ve tomurcukların tam teşekkül etmiş olmasına dikkat edilmelidir. Çeliklerin kalınlığı 15 mm'den az ve 30 mm'den çok olmamalıdır. Pratik olarak baş parmak kalınlığında olan melez kavak çelikleri fidan yetiştirmede en iyi sonucu verirler. Çelik uzunluğu genellikle 20-22 cm arasında değişir. Çelik üzerinde 5-6 adet tomurcuk bulunması uzunluğu tayin edecek iyi bir ölçüdür

Kullanılacak sürgünlerin ve gövdelerin, çelik halinde kesilip toprağa dikilebilecekleri en uygun zaman kış sonu veya ilkbahar başlangıcıdır.
Değişik iklimlerde de olsa toprağın çelik dikim zamanında tavda olması şarttır. Don korkusu olmayan yerlerde çelikler büyümenin durduğu mevsimin herhangi bir zamanında ve hemen toprağa dikilmek üzere alınabilirler. Çeliklerin kesilirken kaide olarak üst kısmı düz, alt kısmı meyilli olarak kesilir. Böylece dikim esnasında çeliklerin alt ve üst kısımları kolayca ayırt edilebilir. Ayrıca meyilli kesim dikim anında çeliklerin toprağa kolayca girmesini sağlar.


Çeliklerin Dikilmesi

Çeliklerin dikileceği topraklar:
gıda maddelerince zengin, derin, oldukça gevşek, hafif alkalen, doğal olarak serin, sulanmaya uygun, organik maddelerle iyi bir şekilde gübrelenmiş olmalıdır. Ayrıca toprak, çelik dikimlerine hazırlanırken derin bir şekilde sürülmelidir.
Fidan yetiştirmek için kullanılacak fidanlıkta veya özel arazi parçasında çelikler düzenli bir aralık ve uzaklıkta dikilirler. Sıralar üzerinde çelikler arasındaki uzaklık, melez kavaklar için 50 cm'den az olmamalıdır. Sıra aralıkları ise 1.50 m ile 2.00 m arasında değişebilir. Ancak bu aralık, bakım için kullanılacak traktörün ve ekipman cinsine göre 2.20 m'ye kadar büyüyebilir.
Gövde çelikleri, toprak yumuşak ve tavda olduğu taktirde doğrudan doğruya toprağa sokulmak suretiyle dikilirler. Toprağa sokulan çeliklerin etrafının toprakla iyice sarılması temin edilmelidir. Dikim yapılacak topraklar pek gevşek değilse ve çeliklerin zedelenme ihtimali varsa, dikimden önce çizel pullukla açılan çizgiler içerisine dikim yapılmalıdır .

Fidanlıkta Uygulanacak Bakımlar

Dikimi yapılacak çeliklere, zamana ve toprağın nemine bağlı olarak vakit geçirmeden su verilmesi gerekir .Çeliğin köklenmeğe başladığı ve diğer otsu bitkilerle rekabette bulunduğu bu devrelerde çapa yapılması mutlaka gereklidir. Ancak ilk zamanlarda fidan etrafındaki otların elle temizlenmesi, sadece boşlukların çapalanması, görememekten dolayı meydana gelecek olan zayiatları önler. Fidanlıkta fidan aralarında hiçbir şekilde ot çıkmasına izin verilmemelidir. İlk yıl boyunca devamlı bir şekilde ve bir programa göre; önce sıra üzerlerinde çapa ile derince toprak işlenmeli ve ot mücadelesi yapılmalı, sonra sıra aralarında diskaro çekilerek bakım işlemi tamamlanmalıdır. Ayrıca periyodik sulamalara devam edilmelidir

Dikilmiş olan gövde çelikleri genellikle birden fazla sürgün verirler. Bu sürgünler 35-40 cm'e ulaştıkları zaman en kuvvetlisi bırakılır, diğerleri dipten kesilirler. Bu işleme tekleme denir. Teklemeden bir veya iki gün sonra muhakkak sulama yapılmalıdır. Genellikle teklemeden başka ilk yıl budama yapılmaz. İkinci yıl vejetasyon mevsiminin başlamasından önceki yapraksız dönemde gövde uzunluğunun topraktan itibaren üçte birlik kısmındaki dallar budanır ve çatal tepeler düzeltilir. Bu anda dikkat edilecek husus fidanların gövdelerini kısa zamanda ve en kuvvetli şekilde geliştirebilmeleri için yeteri kadar dala ve yaprağa sahip olmalarına dikkat etmek, aşırı budamaya kaçmamaktır



Genellikle ikinci yılın yaz sonunda veya Ağustos sonunda, fidanlar çeşitli parazitlerin girişini engellemek için dal diplerinde hafif tırnaklar kalacak şekilde, elin yetiştiği yere kadar budanarak dallardan temizlenir. Böylece fidanlar sınıflandırılmaya ve sökülmeğe hazır hale gelirler .
Tüm bu bakım tedbirleri yanında, fidanlıkta böcek ve hastalıklar sıkı bir şekilde takip edilmelidir. Herhangi bir böcek ve hastalık görüldüğü takdirde muhakkak koruyucu ilaçlama veya mücadele yapılmalıdır. Tereddüt anında ise bu konuda yardım istenmelidir.

Sınıflandırma ve Söküm
Kavak yetiştiren fidanlıklarda 2 yaşındaki (0-2) kavak fidanları iki kalite sınıfına ayrılarak yetiştiriciye dağıtılmaktadır. Bununla beraber 1 yaşında iyi gelişmiş fidanlar da elverişli yetişme yerlerinde dikime uygun sayılırlar. Melez kavak fidanları fidanlıktan sökülmeden önce, yerden 1.00 m yükseklikten ölçülen çapına göre: 4.0 cm'den büyük olanlar I.'ci sınıf, 2.5-4.0 cm arasında olanlar II'.ci sınıf olarak ayrılırlar. Ölçme yapılan yere kaliteye göre kırmızı yağlı boya ile bir çizgi veya iki çizgi çizilir. İkinci sınıf olmayan, yani 2.5 cm çaptan daha ince olan cılız fidanların kullanılmasına izin verilmez.
Ayrıca çap bakımından her iki sınıfa dahil olan fakat kırık, yaralı, hastalıklı ve böcek tahribatı bulunan fidanların dağıtılmasına ve kullanılmasına izin verilmemelidir .
Fidanlar dikime uygun zamanlarda sökülürler. Söküm işlemi keskin bel küreklerle veya genellikle traktöre monte edilen özel söküm bıçağı ile yapılır. Bu bıçaklar güçlü traktörlerle fidan köklerinin altından geçirilir. Böylece fidanların yan kökleri kesilir ve yerinden büyük ölçüde oynar. Sonra işçiler vasıtasıyla topraktan kolayca çıkarılarak kökleri 15-20 cm kalacak şekilde budanır ve sonradan kullanılmak üzere arazinin uygun bir yerinde gömüye alınırlar .

KAYNAK:
http://www.kavak.gov.tr/turkce.html

Mine Pakkaner Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 18-06-2006, 02:46   #6
agaclar.net
 
Mine Pakkaner's Avatar
 
Giriş Tarihi: 06-01-2006
Şehir: İzmir
Mesajlar: 10,707
Galeri: 99
PARK ve BAHÇELERDE KAVAK AĞACI KULLANIMI

KAVAK AĞACI ve


PARK ve BAHÇELERDE KAVAK AĞACI KULLANIMI


Name:  kavak.jpg
Views: 18571
Size:  41.2 KB
Basınımızda zaman zaman bahar aylarında kavak ağaçlarından yayılan pamukçuklara "polen" yakıştırması yapılarak, bunların alerjen olduklar veya başka şekillerde insan sağlığını kötü yönde etkilediği yönde yazılar yer almaktadır. Bazı gerçekler bilinmeden yapılan bu tür spekülasyonlar, Türkiye’de ve birçok ülkede çok önemli bir ağaç türü olan kavaklara karşı halkımızın, üreticilerimizin ve yerel yönetimlerin olumsuz görüş ve düşüncelere sahip olmasına yol açabilmektedir. Hatta bazı bölgelerimizde, halkın da baskısıyla yerel yönetimlerin kavağa karşı adeta savaş açtıkları ve bölgelerindeki kavak ağaçlarını kitle halinde kestirdikleri duyulmaktadır. Ancak, aşağıdaki 28/4/2005 tarihli Posta Gazetesi'nden alınma aşağıdaki haberde de görüleceği üzere, bu iddiaların doğru olmadığı bilim adamlarınca ifade edilmektedir.



Öncelikle, dişi kavak ağaçlarından yayılan ve aşağıdaki resimde görülen bu pamukçukların "polen" olmadığı bilinmelidir.



Kavaklar bir cinsli iki evcikli ağaçlardır. Diğer bir ifadeyle bir kavak ağacı ya dişi, ya da erkektir. Dişi kavak ağaçları üzerindeki tohum salkımlarında oluşan ve olgunlaşmış tohumu taşıyan pamukçuklar Mayıs ayında uçarak etrafa yayılırlar.

Esasen insan sağlığına hiçbir zararlı etkisi bulunmayan ve kısa süre etrafta uçuşmaktan başka bir zararı olmayan bu pamukçuklar polen değil; ağacın tohumlarının rüzgarla uzak mesafelere taşınmasını sağlayan tabii birer paraşüttür. Buna karşılık erkek kavak ağaçları pamukçuk yaymazlar. Kent ağaçlandırmalarında pamukçuk oluşturmayan ve aşağıda gösterilen erkek kavak ağaçlarının (bazı kavak klonları erkektir) kullanılması halinde böyle bir sorun ile karşılaşılmayacağı açıktır.
Ülkemizde yaygın olarak üretilen kavak klonları ve cinsiyetleri şöyledir:
I-214, İtalyan melez kavağı, dişi
KOCABEY, Karakavak, dişi
SAMSUN, Amerikan Karakavağı, erkek
GAZİ, Karakavak, erkek
ANADOLU, Karakavak, erkek



Kavak, hızlı büyümesi ve yüksek odun verimi ile çok önemli bir ticari ağaç türü olmasının yanında, park ve bahçelerde süs ağacı olarak da kullanılmaktadır. Ancak kavaklar park - bahçe ve yerleşim yerlerinde peyzaj amaçlı olarak dikilirken, öncelikle pamukçuklarla ilgili asılsız şikayetlere konu olmamaları için, yukarıda açıklanan özelliklerine dikkat edilmelidir.

Belediyelerin, peyzaj mimarlarının ve park - bahçe düzenlemesi ile uğraşan kişilerin bu gerçekleri bilmelerinde ve şikayetlerin önüne geçmek için park-bahçelerde mutlaka erkek klon kullanmalarında yarar vardır.

Diğer taraftan, eğer "polen" denilen ve erkek çiçek organlarından yayılan, alerjik etkileriyle bazı insanların sağlığını olumsuz yönde etkileyebilen çiçek tozları ele alınacak olursa, sadece kavakların değil, çiçekli-çiçeksiz tüm bitkilerin üremek için polen yaydığı unutulmamalıdır.

Bitkiler, gözle görülemeyecek kadar küçük olan ve bir kısmı rüzgarlarla km'lerce uzağa taşınan bu tozlar vasıtasıyla tohum bağlayıp, meyva verebilmektedirler. Hepsi birer polen kaynağı olan tarımsal bitkilerin hem daha yaygın, hem de her zaman insanlara daha yakın olduğu düşünülecek olursa, kavaklar söz konusu edilmeden önce bunların çok daha ön planda olduğu görülecektir. Ancak bitkiler polen yayıyor diye ne tarımsal faaliyetleri durdurmak, ne de kavaklıkları ortadan kaldırmak, hatta bunların sözünü bile etmek mümkün değildir.

Erkek kavak ağaçlarında, henüz yapraklanmadan önce Nisan ayı içinde, 4-5 cm uzunluğunda ve 1-2 cm kalınlığındaki erkek çiçek salkımları oluşmakta ve bunlar olgunlaştıktan sonra içlerindeki polenler rüzgar vasıtasıyla çevreye yayılmaktadır. Aşağıdaki resimde de görüldüğü gibi, sarı renkte ve toz halindeki bu polenler, genelde kent halkı tarafından şikayet konusu olmamakta, yerlerde toz halinde görülebilmektedirler.

Name:  polen.jpg
Views: 18368
Size:  67.8 KB

Diğer taraftan, polenlerden başka, yine alerji etmeni birçok toz, bakteri ve mantarların, Kuzey Afrika çöllerinden rüzgarlarla özellikle bahar aylarında ülkemize kadar taşındığı bilinmektedir (Prof. Dr. Cemal SAYDAM).

Kavak ağaçları ve gerek ticari, gerekse peyzaj amaçlı kavak dikimleri hakkında, talep eden herkesin başta İzmit, Kavakçılık Araştırma Enstitüsü olmak üzere Çevre ve Orman Bakanlığı'nın herhangi bir fidanlığından gerekli bilgileri ve bazı fidanlıklardan yukarıda isimleri verilen erkek kavak klonlarını temin etmeleri mümkündür.
Kavak ağacı, hızlı büyümesi, ucuz ve hızlı odun verimi, yazın koyu gölgesi ile gerek kent sakinlerinin, gerekse köylünün yüzyıllardan beri beğenerek yetiştirdiği geleneksel bir ağaç türümüz olarak varlığını sürdürecektir.

Kaynak:
http://www.kavak.gov.tr/turkce.html

Mine Pakkaner Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 18-06-2006, 21:08   #7
Yeni Üye
 
Giriş Tarihi: 11-06-2006
Mesajlar: 3
Galeri: 1
merhaba,
adım engin karakaş
1966 doğumluyum,
1968 tarihinden itibaren kavak fidanı yetiştiriyouz.
birde site mevcut, bu siteyi agaclar nete eklemek için bayağı girişim yaptım sonuçsuz kaldı, yardım edebilirmisiniz.
sitede ki bilgiler ile yazdıklarınız aynı yerden alınmıştır.
www.kavakfidani.com

senginx Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 18-06-2006, 22:31   #8
agaclar.net
 
Mine Pakkaner's Avatar
 
Giriş Tarihi: 06-01-2006
Şehir: İzmir
Mesajlar: 10,707
Galeri: 99
Hoşgeldiniz Engin Karakaş,

Sitenizin adresini fidanlıklar bölümüne ekleyeceğim. Sizi aramızsa mesajlarınızla, katkılarınızla sık sık görmek isteriz.
Selamlar

Mine Pakkaner Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 19-06-2006, 22:02   #9
Yeni Üye
 
Giriş Tarihi: 11-06-2006
Mesajlar: 3
Galeri: 1
teşekür ederim

senginx Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 06-09-2007, 19:46   #10
Yeni Üye
 
Giriş Tarihi: 14-08-2007
Şehir: istanbul
Mesajlar: 6
kavak agacının altında yetısen bıtkılere bır zararı varmıdır

emaskulasyon Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 24-09-2007, 15:20   #11
Yeni Üye
 
Giriş Tarihi: 18-09-2007
Şehir: antalya
Mesajlar: 2
lütfen bilgi yardımı; populus spp

sanırım çok yaygın olduğundan kimse kavaklar hakkında ayrıntılı bilgi vermemiş. internette de bulamadım ve sanırım neden aynı. bu ağaç kimdir, kimlerdendir, şeceresi, özellikleri, bünyesindeki kimyasal vb ve alt cinslere göre resimleri lazım.. Bu konuda yardımcı olacaklara bir amatör olarak minnettar kalırım.

eskicihalil Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 24-09-2007, 15:49   #12
Ağaç Dostu
 
aydolum's Avatar
 
Giriş Tarihi: 07-03-2006
Şehir: Kayseri
Mesajlar: 209
Galeri: 3
bende bir kitap var ama sizinle nasıl paylaşacağımı düşünüyorum

aydolum Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 04-05-2009, 22:19   #13
Ağaç Dostu
 
Alonesmaug's Avatar
 
Giriş Tarihi: 27-04-2009
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 115
Ben kavak ağacına köy ağacı diyorum kendi çapımda.Nerde bir köy varsa ordan kavaklar yükselir.

Alonesmaug Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 17-06-2009, 01:57   #14
Ağaç Dostu
 
S Güngör's Avatar
 
Giriş Tarihi: 29-05-2009
Şehir: istanbul
Mesajlar: 199
ben düzceliyim. bizim buralarda ticari amaçlı ekim dikimi yapılır kavağın. şahsen ben pek tasvip etmiyorum. çünkü düzce verimli toprakları olan bir yer. kavak ekerek tembellik yapıyoruz galiba. ekiyor, 10 sene bekleyip kesiyorlar. çok nadiren her sene kavağına bakım yapana da rastlıyorum. bazı zamanlar sert rüzgarlarda yıkılrlar. özellikle kesim zamanı geçmiş olanları rüzgara bile gerek kalmadan yıkılabiliyor. bu arada kavak ağacının altında söğüt ağacı bile sağlıklı yetişemiyor. o yüzden bahçelere tavsiye etmem. servi kavağı tavsiye ederim. ince ve uzun.(ama rüzgara, kara gördüğüm kadarıyla dayanıklı) çok masum bir ağaç. özellikle ankara yolunda küçük köylerde çok güzel örnekleri var. görenler bilir. ancak fidecilerde bulmak oldukça zor. ben mevsiminde çelikle edinmeyi düşünüyorum. kanada kavağı kadar arsız değil. başa bela olmaz. internette yeterli görsel mazeme bulunmuyor. umarım becerip yakınlardaki ağaçlardan fotoğraf çekip eklerim. aylardır siteden yararlanıyorum. biraz faydam dokunsun istiyorum.

S Güngör Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 17-06-2009, 21:55   #15
Ağaç Dostu
 
S Güngör's Avatar
 
Giriş Tarihi: 29-05-2009
Şehir: istanbul
Mesajlar: 199
çektiğim kavak servilerin fotoğraflarını paylqşmak istedim. umarım becerebilmişimdir.

Eklenen Resimler
   
YeniBON beğendi.
S Güngör Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 01-06-2017, 12:59   #16
Yeni Üye
 
Giriş Tarihi: 10-04-2013
Şehir: Istanbul
Mesajlar: 16
Merhabalar;
yazlığımızdaki 2 söğüt ağacı 2 sene arayla isminin "Agrilus ater" olduğunu düşündüğüm haşere yüzünden gövdenin 1m yükseğinden içten çürüyerek rüzgarın etkisiyle kırıldı ağaçların boyları 5m kadar vardı sizden rica direk bu zararlının olmaması için tedbir ve sonrası için ilaç tavsiyesidir. Söğüt ağacını çok sevdiğimden yeniden ektim, teşekkürler.

mu-rat Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 26-11-2020, 12:26   #17
Yeni Üye
 
Giriş Tarihi: 26-11-2020
Şehir: Ankara
Mesajlar: 3
Merhaba,
Yukarıda da aynı soru sorulmuş ancak cevap göremedim.
Yeni aldığımız arazinin çevresindeki tarlalar hep kavak dikili ve arzimizi sebzelik olarak şekillendirmeyi düşünüyoruz (alırken bunun sorun olacağı aklımıza gelmedi) komşu köylüler burada sebze yetiştiremeyeceğimizi kavakların sebzeleri yakacağını söylüyor. bu konuda bilgisi olan var mıdır acaba?

Kavaklar arazimize gölgelik yapmıyor arazi çok güzel güneş alıyor.

Bilgisi olan paylaşabilirse çok mutlu olurum.
Şimdiden teşekkür ederim.

Alıntı:
Orijinal Mesaj Sahibi eskicihalil Mesajı Göster
sanırım çok yaygın olduğundan kimse kavaklar hakkında ayrıntılı bilgi vermemiş. internette de bulamadım ve sanırım neden aynı. bu ağaç kimdir, kimlerdendir, şeceresi, özellikleri, bünyesindeki kimyasal vb ve alt cinslere göre resimleri lazım.. Bu konuda yardımcı olacaklara bir amatör olarak minnettar kalırım.

efuliciftlik Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Cevapla

Konu Araçları
Mod Seç

Gönderme Kuralları
Yeni konu gönderemezsiniz
Konulara yanıt veremezsiniz
Ek dosya yükleyemezsiniz
Kendi gönderilerinizi düzenleyemezsiniz

BB code Açık
Smilies Açık
[IMG] Kodu Açık
HTML Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Forum saati Türkiye saatine göredir. GMT +2. Şu an saat: 12:54.
(Türkiye için GMT +2 seçilmelidir.)


Forum vBulletin Version 3.8.5 Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Optimization by vBSEO 3.6.0
agaclar.net © 2004 - 2024