agaclar.net

agaclar.net (http://www.agaclar.net/forum/)
-   Evcil Hayvanlar / Genel (http://www.agaclar.net/forum/evcil-hayvanlar-genel/)
-   -   Hayvanlarla Anılar... (http://www.agaclar.net/forum/evcil-hayvanlar-genel/11256.htm)

tolgahann 14-11-2008 20:17

Hayvanlarla Anılar...
 
Bu bölümde hayvanlarla ilgili yaşadığımız acı,tatlı,komik anılarımızı paylaşalım.Konu yeni olduğundan ben komik bi anıyla başlıyım umarım sizde devamını getirirsiniz.

Laam Faresi:
Geçen bahar koyu bir hayvan sever olan ablam elinde üstü peçete ile örtülmüş bir pet bardakla bana geldi.Bardağı bir an bile elinden bırakmayan ablam en sonunda söze başladı.Bi süre havadan sudan konuştuk sonra bana bardağın içerisinde bir hayvan olduğunu söyledi.Beni iyice merak sarmıştı, hangi hayvan pet bardağa sığabilir diye düşünmeye başladım.Aklıma en kötü ihtimal şu duvar arasında yaşayan minik kertenkeler geldi.En sonunda peçeteyi açtı o anda sanki başımdan aşağıya kaynak sular döküldü.Bardağın içinde iki tane küçücük, tüysüz ve pespembe fare yavrusu vardı.İlk bakışta fare olduklarını anlamadım ama görüntüleri bile çok kötüydü.Neyse bizimki lafa girdi.Fareleri kediden zor kurtarmış,baştan eve götürmeye kalkmış ama eniştemde benimle aynı tepkiyi gösterip kesinlikle kabul etmemiş.O da değerli bardağını kaptığı gibi bana gelmiş.Benimde tepkim olumsuz olunca bardağı otlukların içine yana yatık şekilde bıraktık.Benimle bir hafta konuşmadı ama siz olsanız evinizde iki tane laam faresi beslemeyi kabul edermiydiniz?:(

Todor 14-11-2008 21:15

Sene 1978, 6 yaşında idim. İstanbul Fatih'te, Kadınlar Pazarı'nın orda oturuyorduk. Evimiz bahçeli idi.

Bir gün eve geldiğimde baktım, küçücük bir tay. Annesi doğumda ölmüş. Bizimkilerde tutup eve getirmisler. Bir kaç hafta bahçedeki odunlukta baktık. Biberonla besliyorduk. Çok küçük olduğum için hayal meyal hatırlıyorum ama rengi siyahtı. Alnında beyaz akıtması vardı. Hayal meyal...

O yaşlarda pek sonrası düşünülmüyor ama bizimkilerin bakabildiğimiz kadar bakmayı planladıklarını sanıyorum. Günde 3-4 kere süt ılıtıp, biberon ile veriyorduk. Bahçeye çıktığımızda koşarak yanımıza geliyordu. Karnını doyurduğumuz için geliyor sanıyordum ama bugün düşününce belkide bizi annesi sanıyordu diyorum.

Bir akşam üstü elimde biberonla bahçeye çıktığımda yerde yattığını gördüm. Ayağa kalkmaya çalışıyor ama kalkamıyordu. Mahallenin çocukları sırtına binmeye çalışınca beli kırılmış dediler. Yerde öylecene kıvranıyordu. Hiç bir şey yapamıyordum.

Bizimkiler götürdüler. Yolda mı öldü, uyutuldu mu bilmiyorum. Ama Fatih'teki su kemerinin ayağına gömdüklerini biliyorum. Çok ağlamıştım.

Fatih'i hiç sevemedim. Ama ne zaman su kemerinin altından geçsem atım aklıma gelir.

Nariel 14-11-2008 21:45

Aslında komik anılar da var ama hüzünlü anıları okuyunca benim de aklıma hüzünlü bir anı geldi.

Ben küçükken Ankara'a yaşarken, oturduğumuz lojman alanının içinde bir de tavşan barınağı vardı. Kocaman, etrafı yüksek tellerle çevrilmiş yeşil bir alan ve içinde irili ufaklı onlarca tavşan..

Alanın etrafında askerler ellerinde tüfek nöbet tutarlardı. Lojmanlardan birkaç arkadaş toplanırdık (yaşımız 6-7), o telli alanın arka tarafına dolanır ve tellerde daha önceden açılmış deliklerin yerini keşfederdik. Kimdi bilmiyorum ama birileri o telleri kol geçecek kadar kesip, sanırım tavşan çalmaya çalışıyordu.

Sonra otluk bir araziye gidip poşetle yonca toplayıp, tavşanları o delik kısmın altına toplamak için otları tepeden atardık, tavşanlar da koşup gelirdi. Hele bir de avuç kadar olan yavrular geldi mi bayram ederdik, hemen kolumuzu delikten sokup yavru tavşanı alır, poşete koyar ve kaçardık. Otluk arazide saatlerce tavşanı gezdirir, yedirir içirir, sever okşardık, sonra da (çocuk aklı) kapıda nöbet tutan askerin yanna tavşanı götürüp "asker abi bu tavşanı şurda otlarken bulduk" deyip geri verirdik.

Askerlerin yaptığımızı farkettiklerine dair imaları beni bu işten vazgeçiremedi, hatta kocaman siyah bir tavşanın elimi ısırması bile.

Ta ki başka birinin de bizim yaptığımız şeyi yapıp, tavşanı çaldıktan sonra geri getirip askere vermek yerine, tellerin tepesinden içeri fırlatıp tavşanın belini kırdığını öğrendikten ve o tavşanı yerde çok acınası durumda sürünürken görene kadar..

tolgahann 14-11-2008 22:33

Sn.Todor minik tay için çok üzüldüm.Benimde küçükken Karam adlı bi köpeğim vardı.Toprağı bol olsun pek boğazına düşkündü ve boğazı sonu oldu.Belediye ekiplerinin sokağa koydukları zehirli etlerden yiyerek rahmetli oldu.Bende günlerce ağlamıştım.

Cumhur Tonba 15-11-2008 01:21

Togahann.
Güzel bir konuyu açmışsın. Todor'un Minik Tayı için çok üzüldüm. O beni, ben onu anlarız. Çok anı var. Bu sayfayı yeniden ziyaret edip yazacağım.
Birde beli kırılan tavşan. Aslında benide yazacağım hüzünlü bir hikaye idi. İnşallah neşeli bir şeyler yazanda çıkar. Şu anda aklımda olan 3-4 anı var. Yazacağım.

Ferda Ülkümen 15-11-2008 14:08

Ben neşeli bir hikaye yazacağım. Ama hikaye babama ait.

Babam çocukluğunda harçlıklarıyla hayvan pazarından kulağı kesik bir eşek satın alıyor.

Bahçıvan eşeği öyle bir eğitiyor ki, eşek sırtına tenekeler yüklenince çeşmeye, küfeler yüklenince çarşıya gitmeyi öğreniyor. Hatta bahçıvan sırtına teneke yükleyip, deh dedi mi kendi başına çeşmeye gidiyor, onun küfelerle sığmayacağı kestirme patika yoldan giden bahçıvanla çeşme başında buluşuyorlar.

Bir hafta sonu yatılı okulda okuyan büyük amcamı kasaba göndermek istiyorlar, amcam kasabın yerini bilmediğini söyleyince, 'Sen eşeğe bin o seni götürür' deyip, eşeğe küfeler yükleniyor, yola çıkıyorlar.

Eşek kasabın önünde duruyor, amcam siparişleri veriyor, hesabı öderken elindeki para yetmiyor. Aldıklarını elindeki para kadar eksiltmesini söylüyor kasaba.

Kasaptan aldığı cevap şöyle;

‘Beyim sen onları al git, biz eşeği tanıyoruz’

Amcamın kredisi yok ama eşeğin var!

Cumhur Tonba 15-11-2008 18:04

Sayın Ferda Ülkümen.
Son cümlede koptum. Fıkralarla Türkiye proğramı var. Bunu görseler kaparlar.
Babanız sağ ise selam ve sevgilerimizi iletin. Değilse mekanı Cennet olsun.

some_at 15-11-2008 18:16

Sayın Todor
Gerçekten tay için kalbim cız etti, çok üzüldüm.

nariçi 15-11-2008 18:20

Ferda'nın ki fıkra olmuş. Hatırasını anlatsın!

some_at 15-11-2008 18:20

Alıntı:

Orijinal Mesaj Sahibi Ferda Ülkümen (Mesaj 316524)

‘Beyim sen onları al git, biz eşeği tanıyoruz’

Amcamın kredisi yok ama eşeğin var!

:D :D :D

Eşeğin eğitilebilineceği hiç aklıma gelmezdi. Genelde inatçı bir hayvan olarak düşünürdüm. Gerçektende bahçıvanı tebrik etmek lazım.

some_at 15-11-2008 18:22

Tolgahan konu için teşekkürler.

Cumhur Tonba 15-11-2008 18:23

Keşke benim yazacağım olayda neşeli olsaydı.
Fakat değil.

Şöyle başlamak istiyorum. 10-12 sene evvel elinize aldığınız gazetede şu başlık gözünüze çarpabilirdi.
Bir güvercin için 10 yaşındaki çocuğu boğazladı.
Bir ara kümese güvercinler dadandı. Bnde evin çatısının altına 5-6 tane lokum kasası koydum. Beyaz genç bir güvercinde geldi. Yem atardım. Yanıma iyice sokulmaya, kendilerini sevdirmeye başladılar. Hele o beyaz güvercin. Sesimi duysun hemen yanıma gelirdi.
Bir sene falan geçti. Yine herzamanki gibi kahveden eve geldiğimde daire olarak kullandığım( Köy Ziraat Teknisyenliği) bölüme geçtim. Orğ'un başına oturdum. Hafif hafif çalıyorum. Beyaz güvercin geldi. Orğ'un yanına kondu. Dinliyor. Byağ zaman 2-3 ay bana arkadaşlık etti.
İşte benim gazetelere geçebilecek olayı yaşamamın gecesi. Yine dairedeyim. Güvercin uçarak geldi ve yanıma kondu. Göğsündeki kar gibi tüyler kıpkırmızı kan. Öylece suratıma bakıyor. Elime aldım. Üst gaga yok. Kopmuş. Alt gaga kırık. Ne yem yiyebilir ne su içebilir.
Deli olacağım. Şırıngayla su içirdim. Birazda yumurta sarısı verdim.
Sabah olunca biraz araştırma. Ufaklıklara niye benim güvercini vurdunuz diye sanki o vurmuş gibi sertçe soruyorum. Birisi Vallahi ben vurmadım. Ercana doğum günü hediyesi havalı mı pompalımı tüfek almışlar. O vurdu dedi. Doğru evlerine gittim. Nenesi çıktı. Ercanla görüşebilirmiyim, biraz gelsin dedim. İyiki Uzunköprüye gitmiş.
Yemin ediyorum o anda karşıma çıksa onun boğazını sıkar ve katil olabilirdim.

Sonra allah'a hep dua ettim. İyiki karşıma çıkmadı diye.
İşte buda böyle bir anı.

Güvercin ne oldu diyorsunuız değil mi? Hayalinizde nasıl yaşamasını istiyorsanız öğle yaşadı.

nariçi 15-11-2008 18:26

Ben birgün kayın ormanında (İnegöl) gezerken baykuş'a ateş ettim, iyi ki nişan iyi alamamışım isabet etmedi ömür boyu pişmanlık duyardım. Ama bir şeyi öğrendim. Baykuş, yanından geçen kurşunun sesini duymuş veya görüntüsünü görmüş olmalı ki peşi sıra başını çevirdiğini fark ettim.

some_at 15-11-2008 18:35

Sevgili cumhur gerçektende çok vahim bir hikaye.
Bizim oralardada leyleklerin göç etme yeri, sürü halinde uçtuklarından açık hedef oluyorlar. Bazı kendini bilmezler ateş ediyorlar. Sonra nemi yapıyorlar. O güzelimmi güzelim kuşu çöpe layık görüyorlar. Sadece ateş etme hevesini tatmin ediyorlar.

Sayın nariçi iyiki gerçekten iyiki vuramamışsınız. İnsan bazen dalgın oluyor neyi niçin yaptığını anlamıyor.

Minem 15-11-2008 21:17

Küçücük bir tavşanım vardı. Doğumgünüm de hediye gelmişti. Bir kaç ay bakmıştım ve çok alışmıştım. Adı Kartopu idi. Hiç büyümüyordu. Sonradan öğrendim ki bunlar büyümesin diye iğne yapılıyormuş. Hep küçük kalıyorlarmış. O kadar akıllıydı ki. Sepeti pislenince sepetin kenarına resmen kuş gibi tüner, ordan aşağı inmezdi. Ta ki sepeti temizlenene kadar.

Annemin evi bahçelidir. Arada bir bahçeden minik fare bir fare ziyarete geliyor diye şu kartonlara filan sürülen yapışkanlardan almıştık. Bizimki de acıkınca sepetinden çıkmış evi dolaşmaya başlamış. Buzdolabının arkasında ki yapışkana yapışmış kalmış :( Eve geldim aradım taradım yok. Neden sonra buzdolabının arkasına bakmak aklımıza geldi. Baktım ki Kartopu orada. Neyse aldım minişi bir güzel temizledim. Malesef yapışan tüyleri yapışkandan ayırmak zor olduğu için tüylerini biraz kesmek zorunda kaldım.
Aradan bir kaç gün geçti, bizimki kendine geldi. Etrafımızda oynuyor zıplıyor. Birgün annem ben yokken evi toparlıyayım deyip karton koliye koymuş Kartopunu ve bahçenin kenarına koymuş. Ama bizim yaramaz kutu ıslanınca dışarı çıkmak istemiş, hoplaya zıplaya kartonun kapağını açmış. Açmasıyla kedinin bunu kapması bir olmuş :( Abimi bahçeden bahçeye kedinin peşinden yolladık kurtarsın diye ama malesef boğazından tuttuğu için ölmüştü:( Uzun zaman tavşan sevemedim...

Şimdi Sayın Coyote'nin avatar resmini gördükçe hep o geliyor aklıma...

Cumhur Tonba 15-11-2008 21:30

Nariçi: İyiki dediğiniz gibi olmuş.
Some at: Keşke onlar kendilerini o çöplüğe layık görseler.
Minem: Bu talihsiz kazalar maallesef her zaman olan şeyler. Kendinizi fazla üzmeyin.

Sevgi ve saygılar.

tolgahann 15-11-2008 23:51

Bende 4 yıl önce eminönünde satılan hamster'lerden 1 tane almıştım adı Kontes'tİ.2 yıl boyunca çok mutlu yaşadık ama ne yaptıysam ısırma huyundan vaz geçiremedim.

Beni gördüğü zaman garip garip sesler çıkarıyordu (sanırım sevindiği için) kafesten uzaklaştığım zaman sırtüstü yatıp ayaklarını sallıyordu tabi bende kıyamayıp tekrar yanına dönüyodum.

Onu yalnız bırakmaya kıyamadığım ama markete gitmem gereken günlerden birinde aklıma o an için bana çok parlak gelen bir fikir geldi..Kontes'i cebime koyup marketin yolunu tuttum.Alışverişimi bitirip kasaya gelene kadar her şey yolundaydı.Zaten bir elimi cebimden çıkaramıyorum bide aldıklarımı poşetlemem gerek allahtan kasiyer yardım etti.

Tam poşetlerimi alıp gidiyordum ki kontes serçe parmağımın tadına bakmak istedi tabi bende can acısıyla elimi cebimden hızla çektim.Kasiyer bana iyimisiniz deyince kendimi toparladım ve sadece evet iyiyim diyebildim.İşlediği suçun farkında olan kontes hareket etmeden cebimde duruyordu.

Sonuç olarak bidaha hiç o kasiyerin bulunduğu kasanın önünden bile geçemedim.Şu anda kontes aramızda değil ama ben onu hiç unutmayacağım,o benim fındık faremdi.:)

COYOTE 16-11-2008 12:39

Alıntı:

Orijinal Mesaj Sahibi Minem (Mesaj 316689)
Şimdi Sayın Coyote'nin avatar resmini gördükçe hep o geliyor aklıma...



Tüh sn Minem gerçekten üzüldüm..:( düşünemiyorum bile..

nariçi 16-11-2008 17:51

Ben tabi baykuşun bir özelliğini öğrenmiş oldum: Baykuş yanından geçen kurşun sesini duyuyor **** kurşunu görüyor. ancak kendisi için bir tehlike durumunu anlamadı.

tolgahann 16-11-2008 19:52

Baykuşların iç güdülerinin gelişmiş olduğnu duymuştum ama o baykuş nasıl tehlikeyi hissedememiş hayret.Ama ben vurulmamasına çok sevindim.

nariçi 16-11-2008 22:15

Köpeklerin akıllı olduğunu herkes biliyor ama duygusal olmaları daha dikkat çekici bence: Birkaç köpeğimiz oldu ama hepsi tarafik'e kurban gittiler. Evin önünden Doğuanadolu duble yolu ve demiryolu geçiyor kedi ve köpeklerin sonu buradan geçen araçların altında bitiyor. Ama Köpeğimizin biri hasta olmuştu. Kuyruk tarafından itibaren zayıflamaya başladı.gitgide zayıflayıp sonunda öldü. Bu arada bahçede zara verme durumu olduğunda bakışları ve sesi ile sanki bana dokunma der gibi davranıyordu. Ya da sinirlenip önemsediğim çiçek ve fidanları çiğniyor veya kırıyordu. Sonunda ölürkende bizim göremeyeceğimiz yere gidip ölüyorlar.

Todor 16-11-2008 22:20

Ömrüm boyunca rahat yüzü görmedim, bari ölürken huzur içinde, sessiz sakin bir yerde öleyim diyor olabilirler mi acaba?

tolgahann 16-11-2008 22:28

Benim evde beslediğim köpeğimde ilgilendiğim bitklere zarar veriyor.Bunu kıskandığı için yaptığını sanıyorum.

habibe 17-11-2008 10:53

Çok güzel konuşan muhabbet kuşum vardı. Karnında bir şişlik oluştu. Güvercin ve kuş satan birinin güvercinlerinde buna benzer şişlikleri tedavi ettiğini öğrendim. Muhabbet kuşuna bu tedaviyi yapamam. Güvercinler dayanabilir ama muhabbet kuşu ölür dedi. Bunun üzerine İstanbulda ki Anatolia hayvan hastahanesine götürdüm. Muayene edildi. Bir şey yapamayacaklarını yaklaşık 1 ay gibi bir süre sonrasında ölebilecerğini söylediler. Nitekimde 20 gün sonra kafeste kan damlalarının yanında öylece yatıyordu pırpırım.

Kuşları çok ama çok severim. Kuş avlayanları ise hiç anlayamam. Bu nasıl bir zevktir bilmiyorum.
Karamürselin Akçat köyünde, çok güzel bir arı kuşunu vurup sevinen ve bundan haz alan 60 yaşlarında bir adamın yüzü hep aklımda.
Elinde ki tüfeği alıp onu o an vurasım gelmişti.

nariçi 17-11-2008 13:16

Sayın Todor ve Tolgahann, köpekler çok duygusal hayvanlar, aynen öyle kıskanıyorlar. devamlı sevilmek istiyorlar. başkası her ne olursa onunla uğraşınca kıskançlık başlıyor. Ölümlerine gelince üç dört köpek aynı şekilde uzaklaşarak öldü rahatsızlıktan değil, sahibine olan saygısından.

efe-can 07-12-2008 17:07

Cesur'u Özlemek;
 
Öğrenci iken dersi dinlemediğim zaman; defterin bir köşesine ev, ağaçlar ve köpek resmi çizerdim. İllaki kapının önünde yatan bir köpek olacaktı.
Bu hayalimi bir buçuk yıl önce gerçekleştırdim. Yavru bir kangal aldım. Bahçemdeki eve getirdim. Diğer köpeğim küçük Can'a kendisini kabul ettirdi. Ben de onun adını Cesur koydum. Üç ay nerede ise kucağımda yatırdım. O kadar hızlı büyüdü ki anlatamam. Birbirimizi çok sevdik. Her sabah ben erken dışarı çıkmaz isem, bir yolunu bulup yatak odama gelir gıdımı yalar, patisini üzerüme atar havlardı. Hergün çim de saatlerce güreşirdik. En mutlu olduğu an bana goksünü vurup yere yıkması ve patilerini üzerime koyması idi. O mutlu olsun diye sık sık ona yenilirdim. Ormana yürüyüşe gittiğimde onu da götürür, saklambaç oynardık.
24 Kasım öğretmenler günü; yine ormana gittik. Akan sulara daldı daldı çıktı. Çok mutlu oldu. Oysa bana veda gösterisi yapıyormuş nereden bileyim.
Tam eve döndüğümüzde hain bir kurşun onu yere yıktı. Başını kucağıma aldım. Bana son defa baktı, derin bir nefes verdi. Vedalaştı.. Saçmanın deldiği yerden sıcak kan akıyordu. Parmaklarımla tıkadım. Sonra kaskatı oldu. Düşünme özelliğimi kaybetmiştim sanki.
Ormanda serin bir yere mezar kazdım. Soğuk yanaklarını binlerce öptüm. Küçük Can günlerce öldüğü yerdeki kanlarını koklamaya gitti. Eşim uzun zaman geceleri ağlıyarak uyandı. Rüyamızda görsek dahi birbirimizden saklıyoruz. Her 24 Kasım' da eşimle beraber onu anıp ağlıyoruz. Aslında onu anmadığımız gün yok gibi. Salonda asılı resmi; beni her an güreşe davet edecek gibi canlı.
İnsanlara kızdığım zaman "hayvan" demiyorum. Çünkü onlara iyi baksak öğreneceğimiz çok şeyler var.

Cloud 16-01-2009 23:03

bizim bir muhabbet kuşu vardı bahçe kapısı açık kalmış ordan pırr diye uçtu gitti annem hemen bana bağırdı kuş gitti diye ben hemen koştum kapıya baktım karşı evin çatısına konmuş beni görünce dışarıdan uçtu geldi geri omzuma kondu girdik beraber içeri :D

berduray 16-01-2009 23:24

Sayın Efe-can'ın anısı beni çok üzdü ve ne yazacağımı unuttum.

Kimmiş o katil, tespit edebildiniz mi?, hesap sorabildiniz mi? ne hakkı var ailenize , size böyle bir acı yaşatmaya...

Ne biçim 2 ayaklı canavarlar dolaşıyor ortalıkta ellerinde silahlar, mermiler inanamıyorum...

kahyanur 17-01-2009 00:25

Alıntı:

Orijinal Mesaj Sahibi efe-can (Mesaj 328106)
Öğrenci iken dersi dinlemediğim zaman; defterin bir köşesine ev, ağaçlar ve köpek resmi çizerdim. İllaki kapının önünde yatan bir köpek olacaktı.
Bu hayalimi bir buçuk yıl önce gerçekleştırdim. Yavru bir kangal aldım. Bahçemdeki eve getirdim. Diğer köpeğim küçük Can'a kendisini kabul ettirdi. Ben de onun adını Cesur koydum. Üç ay nerede ise kucağımda yatırdım. O kadar hızlı büyüdü ki anlatamam. Birbirimizi çok sevdik. Her sabah ben erken dışarı çıkmaz isem, bir yolunu bulup yatak odama gelir gıdımı yalar, patisini üzerüme atar havlardı. Hergün çim de saatlerce güreşirdik. En mutlu olduğu an bana goksünü vurup yere yıkması ve patilerini üzerime koyması idi. O mutlu olsun diye sık sık ona yenilirdim. Ormana yürüyüşe gittiğimde onu da götürür, saklambaç oynardık.
24 Kasım öğretmenler günü; yine ormana gittik. Akan sulara daldı daldı çıktı. Çok mutlu oldu. Oysa bana veda gösterisi yapıyormuş nereden bileyim.
Tam eve döndüğümüzde hain bir kurşun onu yere yıktı. Başını kucağıma aldım. Bana son defa baktı, derin bir nefes verdi. Vedalaştı.. Saçmanın deldiği yerden sıcak kan akıyordu. Parmaklarımla tıkadım. Sonra kaskatı oldu. Düşünme özelliğimi kaybetmiştim sanki.
Ormanda serin bir yere mezar kazdım. Soğuk yanaklarını binlerce öptüm. Küçük Can günlerce öldüğü yerdeki kanlarını koklamaya gitti. Eşim uzun zaman geceleri ağlıyarak uyandı. Rüyamızda görsek dahi birbirimizden saklıyoruz. Her 24 Kasım' da eşimle beraber onu anıp ağlıyoruz. Aslında onu anmadığımız gün yok gibi. Salonda asılı resmi; beni her an güreşe davet edecek gibi canlı.
İnsanlara kızdığım zaman "hayvan" demiyorum. Çünkü onlara iyi baksak öğreneceğimiz çok şeyler var.

Sayın Efe-Can;
Sizi çok iyi anlıyorum. Bende köpeğim Pako'yu trafik kazasında kaybettim. Resmi nickimi temsil ediyor. Edirne'ye öğrenci olan oğlumun yanına gitmiştim. Çorlu'dan hareket etmeden önce her zaman yaptığım gibi, oğlum için yaptığım yemek vs yi arabaya yüklerken Pako arka koltuğa atlamış ne yaptıysam indirememiştim. Ben işlerimi tamamlayıp iki saat sonra yola çıkıncaya kadar arabadan inmemişti..
Hep düşünürüm. Edirne'ye gitmeseydim kaza olmayacaktı, ama Pako çok istemişti gitmeyi ki arabadan inmemişti.
Oğlum ana caddeye paralel bir sokakta bir evde kalıyordu. evin karşısında boş bir arsa vardı. pakoyu oraya alıştırmıştım tuvalet ihtiyacı için. Tuvaletini yapar gelir evin kapısına patisiyle vurur, ben kapıyı açınca üzerime atlar, beraber eve girerdik. Çok itaatkar olduğu için kısıtlamamak için bağlı gezdirmiyordum . Yanımdan ayrılmaz, biraz önümden gider..Durur bekler, trafik olmayan sokaklarda dolaşırdık.
O sabah erken kalkmıştım. Önce Pako'yu tuvaletini yapması için dışarıya bıraktım. Sonra kahvaltı hazırlamaya başladım. Aradan 10 dakika geçti sanırım. Pako'nun kapıya vurmaması dikkatimi çekti. Dışarıya çıktım yok. Sokakları nasıl koşarak dolaştığımı , nasıl caddeye çıktığımı hatırlamıyorum. Pako caddenin karşısında yol kenarında yatıyordu. Beni görmesin, görüp caddeye atlamasın diye saklanarak yanına koştum. Bir gariplik vardı. Bana bakıyor ama kalkmıyordu. Kan olmamasına rağmen araba çarptığını anladım. Kucağıma alıp eve koştum. Oğlumla arabaya binip vet'e koşturduk. Veteriner kalp masajı, iğne yaptı..Ama zaten götürdüğümüzde kaybetmişiz.
Dünyam yıkıldı. Pako'yu Edirne'nin dışındaki bir meyva bahçesine götürdüm. Tam üç gün gömmeye kıyamadım. Hergün üç kez gidip baktım. Her seferinde kalkacak diye ümitlendim. En sonunda öldüğünü kabullenmek zorunda kaldım. Ve bir badem ağacı altına gömdük.
Benim acımın sizinkinden farkı vicdan azabı çekiyor olmam. O sabah Pako'yu bırakmasaydım bende onunla çıksaydım bu kaza olmayacaktı. Eğer ölümden sonra sevdiklerimi görebileceksem, böyle bir şey varsa sadece Pako'yu görmek isterim. Ona sarılıp kendimi affettirmek isterim.

tolgahann 17-01-2009 11:51

Sn.kahyanur anlıyorum acınız çok büyük ama kendinizi suçlamamalısınız.İnsanoğlunun olacakları önceden tespit etme gibi bir yeteneği yok.Sizde böyle olacağını bilseniz Pako'yu sokağa salmazdınız.Siz Pako'yu göremesenizde o hep sizin yanınızda eminim ve sizin kendinizi suçlamanız onu çok daha fazla üzer emin olun.

efe-can'ın anısına da çok üzüldüm.Duygularını anlamaya çalıştım ama olmadı çok büyük bir acı.Söylenecek pek bi sözde yok ama bunu yapan iki ayaklı şeytanların cezasını çekip çekmediğini merak ediyorum...


Forum saati Türkiye saatine göredir. GMT +2. Şu an saat: 22:31.
(Türkiye için GMT +2 seçilmelidir.)

Forum vBulletin Version 3.8.5 Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Optimization by vBSEO 3.6.0
agaclar.net © 2004 - 2024