19-03-2011, 09:58 | #391 | |
Ağaç Dostu
|
Alıntı:
Bu hesapları kim hangi kriterlere göre yapıyor? Bu araştırmanın maliyetini kim karşılıyor? Çıkan sonuçları kim neye göre değerlendiriyor? Tarafsız olduğunu sanan var mı? Kaza olmadığı sürece belki geçerli bir sonuçtur. Ancak kaza olduğu zaman? Radiyasyonun seçici davrandığını hiç sanmıyorum, "aman Ahmet benim lehime yazılar yazdı, nameler döktü" diye kayırmıyacaktır Radiyasyon yüklü bulutlar bizim çizdiğimiz sınırlara da aldırmaz, şurası ABD, burası Paragvay demiyecekler. Hepimizi etkileyecek Sizin Antinükleğer sığınanız var mı? Bildiğiniz bir yerde böyle bir sığınak var mı O zaman Nükleğer enerjiyi desteklemek niye? Gidebileceğiniz başka bir Dünya mı var? Benim yok, o yüzden... |
|
20-03-2011, 11:26 | #392 | |
agaclar.net
Giriş Tarihi: 22-03-2007
Şehir: Kocaeli
Mesajlar: 8,962
|
Alıntı:
|
|
20-03-2011, 11:36 | #393 | ||
agaclar.net
|
Alıntı:
Oyunu bilincle kullanmak, oyunu bilincle oynamak Önizleme sayfaları açılıyor, bir dener misin? |
||
21-03-2011, 15:24 | #394 | |
Yeni Üye
Giriş Tarihi: 21-03-2011
Şehir: Ankara
Mesajlar: 5
|
İçim Rahat
Bakan 'içim rahat' dedi Alıntı:
http://haber.gazetevatan.com/bakan-i...366058/2/Haber Nükleer'i Akkuyu'ya değil, Yalova'ya yapın http://www.yacep.org/haber/haber_detay.asp?haberID=257 |
|
23-03-2011, 23:03 | #395 |
Ağaçsever
Giriş Tarihi: 15-02-2011
Şehir: Gebze-Kocaeli
Mesajlar: 61
|
lütfen yaftalamadan okuyun. şu aralar nükleerin moku çıksada ikidebir altını çizmeye çalıştığım gereklilikler ve gerçeklerle ilgili yetkin bir kimsenin önümüzdeki dönemde enerji ile ilgili görüşlerini paylaşmak istedim.... alıntı'' Dünya Enerji Sistemi Köklü Değişikliklere Sahne Olacak Shell'in yayınladığı ve enerjinin geleceğinin incelendiği "Signals and Signposts" adlı raporda, önümüzdeki 40 yılda dünya enerji sisteminde olası senaryolar değerlendirildi Raporda dünyanın istikrarsız bir geçiş dönemine ve yoğunlaşmış ekonomik döngülere girmekte olduğunu yayımlayan şirket, “emtia fiyatlarındaki patlama dursa da geri gelebilir” uyarısında bulundu. Rapora göre, önümüzdeki 40 yılda dünya enerji sisteminde köklü gelişmeler yaşanacak. Ekonomi, enerji ve çevre kaynaklı sorunlara karşı, sivil toplum-kamu sektörü-özel sektör işbirliğinin yaşamsal önem kazanacak . Rapor özetle gelecek on yıllarda artacak olan dünya nüfusunun enerji talebinin, geleneksel enerji kaynaklarından sağlanan arzı aşacağını öngörüyor. Bununla birlikte CO2 ve diğer sera gazlarının oluşturduğu iklimsel ve çevresel baskılar ve bunun yanında içme suyuna erişim ve besin üretmek için toprak için artan rekabetin daha da yoğunlaşacağını belirtiyor. Rapora göre, enerji kullanımında bir kademe atlaması görülüyor. Gelişmekte olan ülkeler ile nüfus devleri olan Çin ve Hindistan, sanayileştikçe, şehirleştikçe, altyapı oluşturdukça ve ulaşım kullanımlarını artırdıkça, ekonomik büyümelerinde enerjiyi en yoğun şekilde kullanacakları bir döneme giriyorlar. 2050 yılında talep üç kat büyüyecek Talep baskısı, alternatif arzını ve enerji kullanımında daha verimli olmayı teşvik edecek. Fakat sadece bunlar artan talep gerginliğini tamamen dengelemeye yetmeyebilecek. Gelişen ekonomilerin tarihsel gelişme modellerini izlenecek olursa, 2050'ye gelindiğinde, enerjiye olan temel talep 2000 yılındaki düzeyinin üç katına çıkmış olabilecek. Raporda, "Bu arada, biyo-yakıtlar gibi alternatif enerji kaynakları enerji karışımının çok daha önemli bir bileşeni olabilir fakat arz-talep gerilimini tamamen çözecek bir 'sihirli değnek' bulunmamaktadır" denildi. Akıllı şehirler, sürdürülebilir politikanın desteklenmesi ve ticari ve teknolojik yeniliklerin bir miktar talep azalmasına yol açabileceği belirtilen raporda, şöyle denildi: "Aynı şekilde fiyat şokları, düşünmeden geliştirilen politikalar ve hayal kırıklığıyla sonuçlanan girişimler de. Zaman ölçütü temel bir faktördür. Binalar, altyapı ve enerji santralları on yıllarca ayakta kalır. Araç stokları 20 yıl sürebilir. Yeni enerji teknolojileri ticari ölçekte ortaya konulmalıdır. Bunların endüstriyel kapasite oluşturması ve enerji sisteminin en azından yüzde 1-2'sini karşılamaya yeterli olabilmesi için 30 yıllık sürdürülebilir iki basamaklı bir büyüme gerekir. Gelecek beş yılda uygulanacak politikalar gelecek on yıldaki yatırımlara şekil verir ki, bunlar da 2050 yılındaki küresel enerji fotoğrafını büyük ölçüde şekillendirir. Küresel ekonomik kriz, jeopolitik ve ekonomik gücün batıdan doğuya kaymasıyla örtüştü. Bu belirleyici kayma, küresel ekonomik ve politik sistemi de dönüştürmektedir. Değişim yavaş yavaş olmaktadır, ancak bunun potansiyel sonuçları derindir. Batıdaki ekonomik kriz bu eğilimi hızlandırabilir. Gelecek kuşaklar 2008'i bir dönüm noktası olarak görebilirler. Dünya belirsiz bir politika dönemiyle karşı karşıyadır. Stratejik hatalar ortaya çıkmaktadır. Yükselen güçler artan bir şekilde ve öz güvenle kendi ulusal çıkarları olarak gördükleri konularda ısrar etmektedirler. Bu kollektif güvenliği güvence altına alan küresel mekanizmaları baltalamaktadır." Raporla ilgili açıklama yapan Shell Ülke Başkanı Ahmet Erdem, "Sorumluluk sahibi bir uluslararası enerji şirketi olarak Shell dünyanın gelecekteki enerji gereksinimlerinin ele alınmasına ve gelişmeler konusunda daha yaygın bir anlayışın geliştirilmesine kendisini adamıştır. Enerji senaryolarımızdaki en son güncellemeler, Signals & Signposts, küresel ekonomik zayıflama veya güçlenmeye doğru gidiş bağlamında düşüncelerimizi geliştirmektedir." şeklinde konuştu.'' |
23-03-2011, 23:06 | #396 |
Ağaçsever
Giriş Tarihi: 15-02-2011
Şehir: Gebze-Kocaeli
Mesajlar: 61
|
tabi bizi tüketime iten,teşfik edenlerinde zaten bunlar olduğunu sözlediğinizide unutmadım.. |
24-03-2011, 05:57 | #397 |
Kaybettik, Allah rahmet eylesin
|
"Yükselen güçler artan bir şekilde ve öz güvenle kendi ulusal çıkarları olarak gördükleri konularda ısrar etmektedirler. Bu kollektif güvenliği güvence altına alan küresel mekanizmaları baltalamaktadır." İsterseniz bunu da unutmayın. "Küresel çıkarlarımızı ulusal çıkarları gereği baltalıyorlar" diye bütün anlatıklarının altında yatan gerçeği ağzından kaçırmış firma. |
24-03-2011, 08:14 | #398 |
Ağaçsever
Giriş Tarihi: 15-02-2011
Şehir: Gebze-Kocaeli
Mesajlar: 61
|
tabii görüyorum, dilerseniz paragrafın tamamını alalım.... ''Gelecek kuşaklar 2008'i bir dönüm noktası olarak görebilirler. Dünya belirsiz bir politika dönemiyle karşı karşıyadır. Stratejik hatalar ortaya çıkmaktadır. Yükselen güçler artan bir şekilde ve öz güvenle kendi ulusal çıkarları olarak gördükleri konularda ısrar etmektedirler. Bu kollektif güvenliği güvence altına alan küresel mekanizmaları baltalamaktadır."'' |
24-03-2011, 16:33 | #399 |
Ağaçsever
Giriş Tarihi: 12-02-2010
Şehir: Istanbul
Mesajlar: 47
|
Kolektif güvenliği güvence altına alan küresel mekanizmalar. Yani şimdi Shell bizim enerji güvenliğimiz için mi çalışacak ? Yapmayın yahu, onların küresel mekanizmalar ile güvence altına almaya çalıştıkları sadece kendi para kazanma güvenceleridir, varlık sebepleri budur, bundan para alırlar, kişisel olarak beceremezlerse kovulurlar, firma olarak beceremezlerse batarlar; tabii kolektif güvenlik derken kendi devletlerinin enerji güvenliğini kastediyor olabilirler, çünkü bilirler ki Ortadoğu'da örneğin Irak pazarına girmek için sadece para ve teknoloji yetmez, orayı bombalayacak bir de ordu gerekir; bunun da bir diyeti vardır elbet orduyu finanse eden devletin çıkarlarını korumak. Bütün bunların bizim -veya hedefteki ülkelerin- ulusal çıkarlarına hiç bir faydası yoktur, hatta söylenildiği gibi bunlar ulusal çıkarlar ile çatışır. Bu durumda kendi çıkarlarını korumak için hemen bir operasyon yaparlar; TV'ler, gazeteler, bilim adamları vb. vb. bir bakmışsınız ulusal çıkarlarınıza aykırı şey olmuş en mantıklı seçenek; tüm karşı düşüncede olanlar da bir şekilde yaftalanmış, salak konumuna düşmüş. O da olmaz yine de ulusal çıkarlarda direnilirse bir anda iç karışıklık, çatışma, sonrasında demokrasi operasyonu; ondan sonra bir anda operasyonu yapan ülkelerin çıkarlarını güvence altına alan küresel mekanizmaların çalışması... Kusura bakmayın ama ulusal çıkarları korumak için kendi ülkenize başkalarının bakış açısından bakmaktan daha kötü bir şey olamaz. |
24-03-2011, 17:01 | #400 |
Ağaç Dostu
|
FULYA CANŞEN ntvmsnbc Güncelleme: 18:24 TSİ 21 Mart. 2011 Pazartesi BERLİN - Almanya’daki Heidelberg Üniversitesi’nde bir grup bilimadamı, ulusların doğal afetler karşısında nasıl davrandığını sosyokültürel açıdan araştırdı. Araştırmanın amacı afet kültürünün toplumsal haritasını çıkararak, halkın felaket hafızasını kuvvetlendirip daha fazla insanın kurtulmasını sağlamak. Bu araştırmaya göre, uluslar yaşadıkları çevreye göre tavır gösteriyorlar, daha doğrusu doğal risklere göre yaşıyorlar. Ayrıca her halkın kendi kültürüne göre bir felaket hafızası var. Örneğin daha bireyci olan Amerikalılar felaketler karşısında daha çok kendilerine, Kübalılar ise devlete güveniyorlar. Bu nedenle bir felaket sırasında Kübalıların bulundukları yeri boşaltmak Amerikalılardan çok daha kolay. Almanlar yaşanan felaketleri hatırlatmak için elinden geleni yaparken, İtalyanlar kısa sürede unutuyorlar. Felaketlerde toplumsal algı da çok önemli. Almanya’da trafik kazalarında her yıl binlerce insan hayatını kaybediyor ancak bu toplum tarafından felaket olarak algılanmıyor. Trafik canavarı kavramı Almanca da yok örneğin. Eskiden felaketler tanrı vergisi idi, bugün doğanın öcü olarak yorumlanıyor ve suçlu aranıyor. Heidelbergli bilimadamlarının araştırmasına göre, her toplumda değişmeyen bir durum var. O da felaketlerden en çok, riskli bölgelerde yaşamaya itilen yoksulların zarar görmesi. Aynı araştırma felaketlerin giderek siyasileşmeye başladığını da ortaya çıkarıyor. ALMANYA İÇİN DÖNÜM NOKTASI, TÜRKİYE İÇİN TÜP PATLAMASI Japonya’da meydana gelen nükleer felaketin Almanya için bir dönüm noktası, Türkiye içinse bir tüp patlaması kazası gibi algılanması yukarıdaki araştırmayı haklı çıkarıyor. Japonya’daki felaket Almanya’da cepheleri sertleştirmekle kalmadı, milyarlık zarara rağmen hükümetin ekim ayında nükleer santrallerin ömrünün uzatılmasına dair verdiği kararı askıya alıp, yedi eski tip santralin kapatılmasını planlamasına neden oldu. Japonya’daki felaket ayrıca siyaset ve enerji sektörü arasında bugüne kadar var olan bağı zayıflattı. Çünkü, güçlü bir nükleer enerji lobisine rağmen Almanya’da güçlü bir nükleer enerji karşıtı kamuoyu var. Ve kamuoyunun baskısı sadece siyaseti değil, ekonomiyi de etkiliyor. Örneğin 15 Mart’dan beri Alman Havayolu Lufthansa Japonya’ya uçmuyor. Binlerce Alman, elektrik şirketini değiştirerek çevreci olanlarını tercih etti. Sadece Almanya değil, Almanya sınırına yakın Fransa’daki nükleer santrallerin de güvenliğinin test edilmesi talep ediliyor. CEM ÖZDEMİR BİR ŞANS Bugünlerde Alman medyasında en çok aranan siyasetçiler Yeşiller Partisi üyeleri. Yapılan bazı kamuoyu yoklamaları Yeşillerin oy oranının yüzde 3 kadar arttırdığını da gösteriyor. Yeşiller Partisi Eş Başkanı Cem Özdemir’in Türkiye kökenli olması aslında faydalanılması gereken bir tesadüf. Almanya’nın pekçok ülke tarafından örnek alınan yenilenebilir enerji yasası Özdemir’in milletvekilliği sırasında hazırlanıp hayata geçirildi. Özdemir, bu yasayla ilgili bilgileri defalarca, nükleer enerji hazırlığı içinde olan Ankara’ya ilettiğini ancak herhangi bir sonuç alamadığını belirtiyor. Özdemir’e göre, nükleer enerjinin eskidiği apaçık ortada. Tıpkı nükleer enerjinin yarattığı felaketin tanrı vergisi ya da doğanın öcü olmadığı gibi. Teknolojinin ürünü nükleer felaket, acı da olsa hafızası henüz zedelenmemiş bütün halkları bilinçlendirmeye zorluyor. Politikacıları da! |
24-03-2011, 17:07 | #401 |
Kaybettik, Allah rahmet eylesin
|
Kolletif güvenlikten kastedilenin ne olduğuna dair yazı yazacaktım. Webgezer zaten benim yazacağımdan daha iyi yazmış aynı içerikte. Bir ülke kendi ulusal çıkarını düşünmeyecek de başka neyi düşünecek, shell'in global karları uğruna ulusal güvenliğini mi satışa çıkaracak? Düzenleyen memet : 01-04-2011 saat 11:43 |
01-04-2011, 11:38 | #402 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 18-02-2009
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 538
|
:(
Bu yağmurlara dikkat. Sonunda japon radyasyonu bize de ulaştı... http://www.haberturk.com/yasam/haber...i-tespit-ettik Düzenleyen aydın : 01-04-2011 saat 12:12 |
04-04-2011, 19:14 | #403 |
agaclar.net
Giriş Tarihi: 22-03-2007
Şehir: Kocaeli
Mesajlar: 8,962
|
Epeydir yazmıyoruz ancak Fukushima ile ilgili haberler gelmeye devam ediyor. Endişe ile izliyoruz. Santraldeki sızıntı durdurulamıyor. Aylarca durdurulamıyacağı açıklandı. Şu ana kadar dahi toprak, su ve deniz kirlendi. Hava yoluyla etraftaki topraklara yerleşti. 80 km yarıçaptaki bölgenin 50-100 yıl boyunca kapatılması konuşuluyor. İnsanlar su içemez, bir şey yiyemez hale geldi. Kirlenmenin etkileri ve yayılımı henüz bilinmiyor. Yiyecek zincirindeki yayılma git gide genişliyor. Hatta, santral çevresinde erişilemeyen, radyasyon sebebiyle mahsur kalan insanların varlığından söz ediliyor. Felaketi durdurabilmek için gösterilen çabalar çoktan prosedür dışı. Birinin aklına geliyor, şöyle yapsak durdururmuyuz diye, yapıyorlar ama durmuyor. Ertesi gün başka bir şey deniyorlar. Bunu neden söylüyorum. Determinist prosedürler her şeyi önceden görmeyi ve buna göre yapılacakları belirlemeyi esas alır. Bu yüzden nükleer santrallerin prosedürleri çok ağırdır. (gördüğüm bir tanesinde 20bin+ prosedür olduğunu yazmıştım daha önce). Eminim Japonlarınki de öyleydi. Oysa doğanın insan deterministliğiyle alakası yoktur. Prosedür yazmışlar, ona göre felaket yaratayım demez, kendi kafasına göre davranır. Bir dostumuz, blogdaki yazımıza şöyle bir yorum bırakmıştı: "Bir sistem tasarlanirken iki turlu yaklasilabilir: 1. fail-safe (olasi bir cokusu onlemeye calisan bir sistem) 2. safe-fail (cokusten kolayca ayaga kalkabilecek bir sistem) Dogada sistemler, organizmalar safe-fail'dir, sistemlerin illaki cokecegi kabul edilir ama tahribatin etkilerinden kolayca ayaga kalkabilecek sekilde evrilir. Mesela ayagi kopan bir orumcek, kuyrugu kopan bir kertenkele hayatina devam edebilir. Ama insan yapisi sistemlerde nedense enerji olasi felaketleri onlemek icin harcanir. Ben doganin yaklasiminin hayatta kalma acisindan daha dogru oldugunu dusunuyorum. Bugun konusuluyordu, eger tsunami sirasinda gelen dalgalar icin yapilan duvar 1.2 m daha yuksek olsaymis bu felaket onlenebilirmis. Bir sonraki tsunaminin 1.3 m'lik dalgalar yaratmayacaginin garantisi nedir? Kisaca demem o ki, onceligimiz safe fail sistemler yaratmak olmali, eger yaratamiyorsak o sistemi insa etmemeliyiz. Bir nukleer santralin safe fail seklinde insaat edilebilecegine dair inancim ise pek zayif." Bu yorum aradaki farkı çok güzel açıklıyor. Her türlü tedbiri alacağız diye böyle bir şey yapılamaz, çünkü eninde sonunda bu tedbirler bir şekilde, er ya da geç işe yaramayacaktır. Çünkü doğanın kanunlarına aykırı. Yorumda ifade edildiği gibi, felaket gerçekleştiğinde kimse zarar görmeden, en azından etrafa ve nesillere sirayet etmeden kolayca sıyrılabilmenin bir yolu olursa doğa ile uyumlu bir sistem tasarımı yapılmış olur ki, içinde radyasyon olan bir şeyde bu söz konusu değil. Onun için de bu konunun grisi yok, siyah ve beyaz kadar net. Düzenleyen MeyveliTepe : 04-04-2011 saat 22:06 |
04-04-2011, 20:30 | #404 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 14-03-2009
Şehir: Tekirdağ
Mesajlar: 288
|
Çernobil'in üzerinden tam tamına 25 yıl. geçmiş. 25 yılda bir nükleer felaket... ÖLÜMÜN DİĞER ADI ÇERNOBİL Özdek EVRİM 26 Nisan 1986 günü gece yarısını 1 saat 24 dakika geçmişti, eski Sovyetlerin RBMK tipi nükleer reaktörlerinden kurulmuş atom santrallerinden birinin 4. reaktöründe iki büyük patlama meydana geldi. Bu tarihe kadar adı duyulmamış bu santralin adı Çernobil’di. Çernobil adı bu tarihten sonra ölümün adlarından biri olacaktı. Çernobil kazasından sonra o bölge de yaşayan 116.000 insan ilk bir ay içinde göç ettirildi, ama bu göç edenlerin hemen hemen hepsi zaten ölümcül dozun üzerinde radyasyon almıştı. Yine kaza sonrasında bölge de temizlik ve onarım işlerinde çalıştırılan 600.000 insan, ölümcül doz olan 10 millisievert’in 16.5 katı yani 165 millisievert radyasyona maruz kalmışlardı. Bu insanların büyük çoğunluğunun yaşamları büyük acılar içinde son bulmuştur. Bölge ile ilgili araştırma yapan bilim insanları, 5 milyonun üzerinde insanın yüksek düzeyde radyasyona maruz kaldığını söylüyorlar. Bu kaza sonrasında 264.000 hektarlık bir alan da tarım yapılamaz duruma geldi, 485 köy ise tamamen boşaltıldı. Kaza sonrasında radyoaktif bulutlar 27-30 Nisan arasında, Finlandiya, İskandinavya, Belçika; 28 Nisan-2 Mayıs arasında Doğu ve Orta Avrupa, Güney Almanya, İtalya, Eski Yugoslavya, Ukrayna ve Eski Doğu Bloğu Ülkeleri, Türkiye-Karadeniz; 1-4 Mayıs arasında Balkanlar, Romanya, Bulgaristan, Türkiye-Trakya; 2 Mayıs’tan sonra Karadeniz-Türkiye olmak üzere çok geniş bir alanı etkiledi. Bu bölgelerde radyasyona bağlı hastalıklarda normalin üzerinde artışlar gözlemlendi. Unıcef’e göre beyaz Rusya’da 1988’den bu yana çocuklarda görülen hastalıklardaki artış oranları; sinir sistemi ve duyu organları %43, kan dolaşımı hastalıkları %28, cinsel organ ve üriner sistem hastalıkları %39, kemik, kas ve bağ dokuları hastalıkları %62, kan üreten organ hastalıkları %24, demir eksikliği anemisi %10, endokrin sistem bozuklukları %8, şeker %28, doğuştan kalp ve dolaşım hastalıkları %25, kötü huylu urlar %38 olarak duyurulmuştur. Ukrayna Sağlık Bakanlığı kazadan sonra üçte birini çocukların oluşturduğu 3,5 milyon kişinin ciddi rahatsızlıklarla pençeleştiğini açıkladı. Ukrayna'da tiroit kanserine yakalananların sayısı yine on kat artmıştı. Uluslararası Kanser Araştırmaları Derneği'nden Dr. Elisabeth Cardis'in önderliğindeki Dünya Sağlık Örgütü bilim insanları, Beyaz Rusya'daki Gomel'de, kaza günü dört yaşın altında olan çocukların yüzde 36,4'ünün tiroit kanserine yakalandığını açıkladılar. Beyaz Rusya'da yaşayan kadınların yaşam süreleri 74 yıldan 58'e inmiş durumda. Bölgede kazadan 9 yıl sonrasında sakat doğan çocuk sayısı yüzde 20'lere ulaştı. Beyaz Rusya Sağlık Bakanlığı'nın verdiği bilgilere göre, ülkedeki çocukların yüzde 29'u kronik hasta. Ukraynalı bilim insanı Dr. Georgiy Lisiçenko, Dinyeper Nehri'ndeki radyoaktivite düzeyi konusunda yetkilileri uyarıyor. Bu nehir, Kiev'de ve ülkenin pek çok yerinde 30 milyon insanın içme suyunu karşılıyor; bunun yanı sıra, tarlalarda sulama amaçlı kullanılıyor… Dünya da Çernobil atom santralindeki kaza öncesinde ve sonrasında da çok sayıda nükleer kaza meydana gelmiş, bu kazalar sonucunda da çevreye yayılan radyasyon insan ve diğer canlılar üzerinde ölümcül etkiler göstermiştir; fakat daha lokal kalmıştır. Çernobil kazası ile ilk kez ortaya çıkan durum bu santrallerdeki kazaların sınır tanımadığıdır. Çernobil’in ölüm bulutları çok geniş bir sahayı etkilemiştir. Çernobil’den Türkiye’de en fazla etkilenen bölge doğal olarak Karadeniz bölgesi olmuştur. Bu bölge de üretilen çayları serpinti sonrasında içerek, halkında içmesi gerektiğini söyleyen bakanlardan tutunda, bu bölgede havada, toprakta ve suda radyasyon ölçümleri yaptırmayan ve hatta yapılan ölçümleri de halktan saklayan iktidarlar.... ....... Ölümün diğer adı Çernobil oldu, bir Kez daha hiçbir yerin ölümle anılmaması için; Ne Sinop’ta, Ne Mersin’de, Ne Türkiye’de ve Ne Dünya’da nükleer istemiyoruz! Nükleere Hayır! http://www.mersinnkp.com/yazidetay.asp?id=8 |
12-04-2011, 12:21 | #405 | |
agaclar.net
Giriş Tarihi: 22-03-2007
Şehir: Kocaeli
Mesajlar: 8,962
|
International Atomic Energy Agency Fukushima Nuclear Accident Update Log Alıntı:
Şimdi büyük bir "cesaret", "girişimcilik", "yatırımcılık" vb. sıfatlarla nükleer santralleri kuran, kurulmasına karar veren kişi ve kurumlar, ileride 7 seviyesine çıkmış bir nükleer felaketle karşılaştığımızda, şayet hatırlanırlarsa ve hala hayatta iseler sorulduğunda, "ne yapalım, o günün şartları öyleydi. Böyle olacağını bilseydik yapmazdık" diyecekler. Aynı, çernobil günlerinde insanları radyasyonlu çay içmeye davet eden bakanın çok sonradan söyledikleri gibi. |
|
12-04-2011, 15:13 | #406 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 07-09-2007
Şehir: Samsun
Mesajlar: 375
|
Konuya duyarli arkadaslarimizi 24 Nisan'da Istanbul/Kadikoy'de yapilacak "Nukleer Santrallere ve Yasami Yok Eden Enerji Uretimlerine Hayir " mitingimize davet ediyorum. |
12-04-2011, 17:00 | #407 |
Yeni Üye
Giriş Tarihi: 31-07-2009
Şehir: kırşehir/Çiçekdağı
Mesajlar: 23
|
Amaç dünya üzerinde bizim de artık nükleer enejimiz var diye şarkı türkü söylemekse tamam HEMEN kuralım.Velakin uzun vadelere bakmakta fayda var her ne olursa olsun güneş ve rüzgar enerjisini Çölde cadırını klima ile buzdolabıyla süsleyen Ayrımcılık yaptığım sanılmasın zira üzülürüm buna ama Bedeviler varsa neden TÜRKİYE"DE yok. Hayır o değilde nükleer Reaktöre yapılacak olan yatırımın bu sektörlere teşvik olarak verilmesi inanın tüm vatandaşlarımız için can simidi olaçaktır.Yok lpg de vergi az yükseltelim mantığı ile vergi barışı ayağıyla tüketimi bitir ve sonrada vergileri enerji üzerinden yükselt MANTIKSIZLIK. Her evin apartmanın üstünde bir solar enerji paneli ve ruzgar tribünü koy ama yok sen o zaman vergiye özellikle özel tüketiçi vergisine tabisin ve inanın beklediğiniz kadar az olmayacaktır. Her ne kadar sürç-i lisan eyledikse de NÜKLEERE alternatifleri olduğu süreçe HAYIR diyorum. |
03-05-2011, 21:39 | #408 |
Yeni Üye
Giriş Tarihi: 04-10-2009
Şehir: ADANA
Mesajlar: 4
|
arkadaşlar szi bilmeme ama ben santral yapılacak olan yerlerde protesto direniş için orada olacağım bu bir canlı olmanın ödevidir diye düşünüyorum |
30-05-2011, 10:24 | #410 |
Ağaçsever
Giriş Tarihi: 15-02-2011
Şehir: Gebze-Kocaeli
Mesajlar: 61
|
|
31-05-2011, 10:00 | #412 | |
agaclar.net
|
Sadece bir linkle geçiştirilmesin, koplayalalım... Alıntı:
|
|
07-07-2011, 16:02 | #413 |
Kaybettik, Allah rahmet eylesin
|
Japonya'da santral radrasyon sızdırmaya devam ediyor.Olumlu bir gelişme olduğuna dair hiç bir belirti yok. Çernobil'den daha kötü bir durum devam ediyor.Ama "çevreci duyarlığı" sıkıldı sanırım konudan. Felaket herkesin gündeminden düştü. |
04-08-2011, 14:26 | #414 |
Kaybettik, Allah rahmet eylesin
|
Japonya bütün nükleer santrallerini kapatıyor ve Türkiye'deki nükleer santral ihalesinden çekilmiş. Fukuşima nükleer santralindeki felaket, sızıntının durdurulduğuna dair bir haber yok. Çevrecilik magazin boyutunda algılanan bir durum olduğu için gündemden düştü. Düzenleyen memet : 09-08-2011 saat 18:32 |
09-08-2011, 18:20 | #415 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 05-04-2007
Şehir: Appleton-İngiltere
Mesajlar: 1,706
|
Savaşlar bir aldatmacadır. Ölen askerler gelecek nesiller rahat etsin diye öldüklerini sanırlar ya da öyle inandırılırlar. Halbuki gerçekten gelecek nesilleri kurtarmak istiyorsak, Bugün nükleere karşı savaşmalıyız. Mersin'e Sinop'a gidenler bir avuç insanla sınırlı kalmamalı. Her yerde ve her ortamda Nükleer Karşıtlığını gösterelim. Bu çaba ancak böyle başarılı olabilir. Japonya bile ihaleye katılmaktan vazgeçtiyse, bunun nedenini hükümet yetkilileri düşünmelidir. Nasıl bir şeye imza attıklarının farkında olmalılar. |
25-08-2011, 07:10 | #416 |
Kaybettik, Allah rahmet eylesin
|
"ABD'nin Virginia eyaletinde meydana gelen 5,9 büyüklüğündeki depremin ardından, İrene kasırgasının ikinci darbeyi vurduğu North Anna nükleer santralinde "acil durum alarmı" verildiği, hasar tespit çalışmalarının yapıldığı bildirildi." kaynak, CNN |
12-03-2012, 12:21 | #417 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 16-01-2012
Şehir: Antalya
Mesajlar: 405
|
Konunun tamamını çok uzun olduğu için okuyamadım ama başından, ortasından, sonundan okuyabildiğim kadar okudum. Gördüğüm kadarı ile karşı olanlar hep aynı bakış açısı ile bakmış. Analitik düşünüp, konuyu her açıdan incelememiz gerekir. Evet hiç kimse başka alternatifler varken nükleer santral istemez. Ben de ailemin yaşadığı şehirde nükleer santral istemem. Özellikle bizim milletimizin işini pek profesyonel yapmadığını düşünürsek olası kaza veya ihmal ihtimali, gelişmiş ülkelere göre daha fazla olur. Peki alternatif ne olacak? Enerjiyi ithal ediyorken Türkiye kalkınabilir mi? KALKINAMAZ. Enerjiye harcadığınız para sizin ucuza imalat yapmanızı engeller, ihracatta rekabetinizi düşürür, ithalatın yükselmesinin önünü açar. Şu an Türkiye ekonomisinin gözle görülür en büyük sorunu olan 'cari açık' sorununu çözmeye engel olur. Bağımsız olabilir mi? OLAMAZ. Enerjiyi satın aldığınız ülkelere her zaman muhtaç olursunuz, enerjiyi kestikleri an sanayiniz durur, kaos ortamı başlar. En temiz enerji kaynağının rüzgar ve güneş enerjisi olduğu muhakkak ama Türkiye'nin sadece sınırlı bir kısmına rüzgar santrali kurulabilir, güneşten enerji üretmek ise şu an ki teknolojik imkanlarla çok pahalı. Kısaca sadece rüzgar ya da güneş enerjisi ile Türkiye'nin enerji ihtiyacını karşılamak imkansızdır. Doğalgaz kaynağımız olmadığına göre doğalgaz ile elektrik üretmek Türkiye için çok mantıksızdır, zaten bu alternatifte dışa bağımlılığı açar. Almanya'nın 2022'ye kadar tüm nükleer santralleri kapatması ile ilgili konuyu okurken atlanılmaması gereken bir madde var, Almanya'nın enerji ithal etmemesi koşulu ile santraller kapanabilir diyiyor yani diğer kaynaklardan üreteceği elektrik Almanya için yeterli olacaksa santralleri kapatacak. Gerekirse enerjiyi ithal ederim ama yine de santrali kapatırım gibi bir düşünceleri yok. Bu durumda santralleri kapatırım sözü muhtemelen sadece kamuoyunun güncel tepkisini azaltmak, oy almak gibi tipik siyasi amaçlar için söylenmiş sözler gibi geliyor. 2022 gelsin de görelim gerçekten kapatacak mı? Hiç sanmıyorum. Evet riski büyük ama kalkınamamış ve bağımsız olamayan bir Türkiye'de yaşamaktansa, kendimin, ailemin risk altında olduğunun farkında olarak, nükleer enerjiye EVET diyiyorum. Düzenleyen syılmaz : 12-03-2012 saat 17:37 Neden: Düzeltme |
08-04-2012, 01:37 | #418 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 08-03-2012
Şehir: ANKARA
Mesajlar: 209
|
Kuşkusuz dünyada nükleer felaketten en fazla nasibini almış ülke Çernobil'in yaşandığı Ukrayna'dır. Peki derslerini almışlar mı bakalım? - Üretilen enerjinin %50'si nükleer santrallerden. - 15 civarında santral var. - Uslanmamışlar... 2004 yılında 2 yeni büyük santral yapma kararı almışlar. Hımm... fazla tartışmaya da gerek yok demek ki... Felaketi yaşayan dahi nükleer kullanmaya devam etmek istiyor. Hep Almanya'dan bahsedilmiş. Almanya'nın kapatma kararı "koşullu". Eğer yerine koyabileceği enerji kaynakları olursa kapatacağını söylüyor. Eğer 10 sene içerisinde mucizevi bir kaynak yaratamazlarsa kapatmayacaklar demektir. Rüzgar enerjisi çözüm değil. Çünkü tam verimle kullanılsa bile en fazla enerjinin %20-25 inin rüzgardan elde edileceği öngörülmüş. Kısacası, Alman politikacılar vatandaşa yalan söylemiş. Bugünü kurtaralım da 2021'e Allah büyüktür demişler. Ayrıca kapatacağını söylediği bir kaç santralinde ekonomik ömürlerinin bittiği ve zaten kapatılacağını da eklemeye gerek var mı bilmiyorum. |
08-04-2012, 12:43 | #419 |
Ağaç Dostu
|
Enerji de dışa bağımlıysak 2 nükleer enerji santrali değil 10 veya 20 nükleer enerji santrali yapmak lazım. Binbir zorluklarla kazandığımız parayı neden dış ülkelere verelim. Doğalgaza yapılan zam malum ortada. Enerji üretmemiz şart. |
08-04-2012, 20:06 | #420 |
Ağaç Dostu
|
Analitik düşünüp, konuyu her açıdan incelememiz gerekir. Evet hiç kimse başka alternatifler varken nükleer santral istemez. Ben de ailemin yaşadığı şehirde nükleer santral istemem. Peki sizin oturduğunuz bölgede niçin nükleer santral istemiyorsunuz da, benim veya başkalarının oturduğu bölgede istiyorsunuz? O bölgelerde yaşayan insanların hayatı daha az mı değerli? Nükleerin kurulacağı bölgelerde yaşayanlar da nükleer enerji santralı istemiyorlarsa, santral niye o bölgede kurulsun. Nükleerin zararlarını kabul ediyorsunuz, fakat enerji tüketiminin azaltılmasını ve azaltılmasını da düşünmelisiniz. Nükleer enerji ile enerjide bağımsız olmayacağız. Hammaddeyi yine yurtdışından ithal edeceğiz. |
|
|