agaclar.net

Geri Dön   agaclar.net > Bitki Dünyası > Enerji Bitkileri
(https)




Beğeni Düzeni1Beğeniler

Cevapla
 
Bookmark and Share Dış Bağlantılar Konu Araçları Mod Seç
Eski 08-06-2006, 14:30   #1
Ağaç Dostu
 
Selahattin Yılmaz's Avatar
 
Giriş Tarihi: 16-05-2006
Şehir: Bursa
Mesajlar: 5,284
Galeri: 15
Kanola

İstatiksel rakamlarla aram pek yoktur o nedenle yağ ile ilgili pek rakam veremeyeceğim yine de isteyen arkadaşlar için rakamlar ulaşamayacağım uzaklıkta değiller.

Yağ sanayi son yıllarda tesktil sektöründe ki krizler nedeniyle gelişen tarım yatırımlarının bir ayağını teşkil etmektedir.

Önümüzdeki 10 yıl içerisinde ülkemizde tarımın çehresi değişecek. Hazine arazilerinin kiralanması, tarım arazilerinin ucuzluğu ve bu konudaki avrupa birliği kredileri ve hükümet desteklerinin şimdi ve gelecekte verilecek olması büyük sermaye sahiplerini tarıma yatırım yapmaya yöneltmektedir. Çiftçimizdeki arazi parçalılığının aksine yüzlerce hektara varan kişisel yatırımların varlığı son yıllarda gündeme gelmektedir ve çığ gibide büyümektedir. Hatta bu tarımsal yatırımların yabancılarla ilgili kısmı doğu bölgelerimizde milli sınırlar açısından endişe duyulan boyutlara ulaşmıştır. Şahsen ben ülkemiz tarımı açısından bahsettiğim 10 yılı yatırım yılları olarak görüyorum. Yani önümüzdeki yıllarda yapılacak yatırımlarla ülkemiz tesktilde kaybettiği sözü tarımda kazanacaktır. Ancak burada çiftçimiz sanırım epey sıkıntı çekecek, çünkü sermayenin ve yatırımın gücüne ancak birlik olarak dayanabilirler. Tarım İl müdürlükleri çiftçileri koopetratifleşmeye veya birlikler kurmaya çağırsada zor biraya gelen bir çiftçi yapımız var.

Bütün bu yatırım çabaları şimdilik tarımda bir kaç ayak oluşturmuş durumdadır bu ayaklardan birisinin yağ olduğunu söylemiştik işte yağında ayaklarından birisi de sevgili Mine Pakkaner'in bana hatırlattığı Kanola bitkisidir.

Kanoladan biyodizel yakıt eldesi yatırım alanı oluştuktan bu yana bu konuya inanılmaz yönelim ve yatırım olmuş ve olmaya devam etmektedir. Dünya çapında petrole olan zamlar 8 saat gibi kısa bir zamanda elde edilen biyodizel ve biyobenzin sanayi ile tarım arasındaki köprüyü kurulmasını sağlamıştır. Kanolanın biyodizel yakıtı üretimindeki önemi sadece kanoladan biyodizel yakıtı eldesinin mümkün olmasından değil diğer yağların aksine kanoladan elde edilen yağların donma ısısnın düşük olmasından kaynaklanmaktadır. Özellikle yemek fabrikalarında kızartmada kullanılan atık yağlar ve diğer bitkisel yağlardan da biyodizel elde edilmektedir. Ancak diğer yağların yüksek donma ısıları onların mevsimsel kullanılabilirliğini sınırlandırmaktadır ve bu da kanolayı yağ eldesi için tercih sebebi yapmaktadır.

Kanola aslında bir yem bitkisidir. Tohumdaki yağ oranı yüksektir ve 2,5 kilogram yağlı tohumundan 1 litre biyodizel elde edilmektedir, biyodizel sonucu üretilen gliserinde yan ürün olarak kıymetli bir değerlendirme aracıdır.

Kontiniu sistemle elde edilen yağ hammaddesi doğal olarak ülkemizde dar bir ekim alanına sahip kanola bitkisinin tarımsal üretimine dikkatide çekmiştir çünki hammadde sıkıntısı çekilmektedir. Ancak daha yeni yeni tanınan bir bitki olduğundan ekim alanı da doğal olarak yeni yayılmaktadır. Verilen teşviklerle ekim alanların yaygınlaşmaya çalıştırılıyor olsa da tarımsal maliyetinin yüksekliği hammaddenin yurt dışından getirmesine yol açmıştır. Hammadde temini gros tonluk gemilerle son bir kaç yıldır ihtiyaca binanen ve daha ucuz temin edilebilmesi açısından Ukrayna'dan yapılmaktadır. Yine ülkemizde sınırlı ekim alanına sahip kanola daha ucuz maledilebilir olmasından ve arazi kiralarının ülkemizden daha ucuz olmasından Ukrayna'da 1000 lerce hektar arazi kanola için yerli yatırımcılarıza hizmet vermektedir. Ülkemizde bu yatırımcıların kişisel üretim girişimleri maliyetler nedeniyle yetersiz kalmaktadır.

Dışardan daha ucuz temin edilebildiği halde yetersiz hammadde temini sorunu yine de yaşanmaktadır ve pazarlama sorunu şimdilik olmayan bir bitki konumuna gelen kanola üreticiden daha fazla ilgi beklemektedir ki bu konuda yurt dışına bağlılığımız azalsın ve temin kolaylaşsın. Biyodizele yapılan yatırımlarda da biyodizel üretimi aşamalarında yağ dışında gerekli hammadde sorunları da yaşanmaktadır çünkü bu hammadde konusunda da sorunlar olmaktadır. Diğer hammaddelerin dışardan temin ediliyor olması bu açığı kapatacak yeni yatırımları da beraberinde getirecektir.

Selahattin Yılmaz Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 08-06-2006, 14:46   #2
Ağaç Dostu
 
Selahattin Yılmaz's Avatar
 
Giriş Tarihi: 16-05-2006
Şehir: Bursa
Mesajlar: 5,284
Galeri: 15
Kanola Yetiştiriciliği

Kanolanın Önemi:

Bitkisel yağ kaynağı olarak Kanola ülkemize II. Dünya savaşı sırasında Bulgaristan ve Romanya'dan Gelen göçmenlerle kolza adı ile ülkemize girmiş ve Trakya'da ekim alanı bulmuştur. Ülkemizde rapiska, rapitsa, kolza isimleriyle de bilinen kanola kışlık ve yazlık olmak üzere iki fizyolojik döneme sahip bir yağ bitkisidir. Kanola tanesinde bulunan%38-50 yağ,%16-24 protein,zengin oleik ve linoleik asit miktarı ve yağının kaynama noktasının yüksek olması (238 0C) nedenleriyle önemli bir yağ bitkisidir.

İklim ve Toprak İstekleri:

Kanola bitkisi kışlık ve yazlık olarak yetiştirilebilmektedir. Ülkemizde genellikle kışlık kanola tarımı yapılmaktadır. Kışlık kanola kışa kar altında -15 0C 'ye kadar dayanıklıdır.Ancak kışa girerken rozetleşmesini tamamlamış olması gerekmektedir. Bunun için Ekim ayının başında tavlı toprağa ekilmeli ve çıkışı sağlanmalıdır.Kışa rozet dönemi oluşmadan giren kanola bitkileri sıfırın altındaki sıcaklıklardan zarar görmektedir.Yazlık kanola daha çok ılıman iklim bölgeleri olan Ege ve Akdeniz'de yetiştirilmektedir.
Konola bitkisi kumlu ve hafif topraklar dışında hemen hemen her toprakta yetişmektedir. Su tutan, göllenen tarım alanlarında çok zarar görmektedir. En iyi yetiştiği toprak humuslu, derin yapılı, nötr veya hafif alkali ve hafif asit topraklardır (pH: 4.2-7.2).

Toprak Hazırlığı:

Kanola tohumu çok küçük ve çimlendikten sonra toprak yüzeyine çıkış yüzdesi düşük olduğundan tohum yatağının iyi hazırlanması gerekmektedir. Mümkünse iç bölgelerde buğday hasadından sonra gölge tavına sürüm yapılmalıdır. Daha sonra kazayağı ve tırmık ile tohum yatağı keseksiz ve tavı kaçırmadan hazırlanmalıdır. Ekimden önce toprağın yüzeyinin düzgün olması ve bastırılması için tapan çekilmelidir. Tapan çekilmezse tohumlar derine gideceğinden üniform düzgün bir çıkış sağlanamaz.

Ekim Zamanı


Ekim zamanı toprak ısısı ile yakından ilgilidir. Çimlenmenin iyi olabilmesi için toprak ısısı en az 10-12 0C olmalıdır. Kanola ekim zamanı Trakya, Marmara, Ege, Güneydoğu Anadolu bölgelerinde 15 Eylül- 15 Ekim tarihleri arasında yapılmalıdır. Karadeniz bölgesinde sahil kuşağında en uygun ekim zamanı 15 Eylül- 20 Ekim tarihleri, iç kesimlerde 20 Eylül- 10 Ekim tarihleri kanola için uygun ekim zamanıdır. Bu şekilde iyi çıkış yapan kanola bitkileri kışa 4-6 yaprak (rozet dönemi) arasında girer ve kuvvetli bir kök sistemini geliştirerek soğuktan zarar görmez. Eğer kanola ekimleri Kasım ayına sarkarsa genç fideler zarar görmektedir. Bu nedenle kanola ekiminde geç kalınmamalıdır.

Tohumluk

Kanola tarımında tohumluğun önemi büyüktür. Çiftçiler kendi hasat ettikleri üründen kesinlikle tohumluk olarak ayırmamalıdır. Çünkü kanola bitkisi % 34 lere varan ölçüde yabanı hardal türleri ile melezlen-diğinden ikinci yıl hasat edilen ürün tohumluk olarak ekildiğinde hasat edilen ürünün yağında erusik asit ve küspesinde glukosinalat oranı artacaktır. Her yıl kontrollü olarak üretilen sertifikalı tohumlukların üreticiler tarafından alınması gerekmektedir. Alınacak tohumluğun ekileceği bölgede denenmiş ve kış soğuklarına dayanıklı olması gerekmektedir.

Ekim Şekli

Kanola ekimi yonca ekim makinası gibi küçük tohumları ekebilen mekanik **** pnomatik mibzerlerle yapılmalıdır. Üreticiler gelişmiş ekim makinalarını kullanarak sıra arası, sıra üzeri ve ekim derinliğini kolaylıkla ayarlayabilirler. Bu tip gelişmiş ekim makinaları ile ekimde 1 da a kullanılan tohum miktarından önemli tasarruf sağlanmakta, 1 da 800-1000 gr yeterli olmaktadır ve düzgün bir çıkış elde edilmektedir.
Kanola akiminde sıra arası mesafe 20 cm, sıra üzeri mesafe ise 3-4 cm arasında olabilir. Ekim derinliği 1.5-2 cm civarında olmalıdır. Aşırı sık ve derin ekimden kaçınılmalıdır. Derin ekimde çıkışlar mütecanis olmaz, geç kalır ve kışa iyice gelişmeden gireceğinden zarar görür. Sık ekim için de aynı zayıf gelişme söz konusudur. Zayıf kök yapısına sahip kanola bitkileri kış soğuklarından önemli ölçüde zarar görmektedir. Bazı gevşek yapıdaki topraklarda ekimden sonra merdane geçirilirse çıkış iyi olmaktadır.

Bakım

Normal zamanında yapılan ekimlerde kanola gür geliştiği için içerisinde yabancı ot barındırmaz. Tarlada yabancı ot olarak hardal varsa kanola ekilmez. Çünkü ikisi de aynı familyadan olduğundan mücadelesi zordur ve daha sonra hasat edilecek kanola ürününe karışarak kaliteyi bozar. Ayrıca kanola bitkileri Nisan ayına kadar olan gelişme döneminde toprakta taban suyu yüksekliğine ve su tutmasına karşı çok hassas olduğundan yağışlı dönemlerde tarlada göllenme olursa hemen su tahliye edilmelidir.

Gübreleme

Kanola her 50 kg verim için toraktan 1 kg S (kükürt) kaldırmaktadır. Buna göre uygulanacak gübre formlarının amonyum sülfat türü olmasına dikkat edilmelidir. İyi bir verim alabilmek için dekara 12-14 kg saf azot, 7-8 kg fosfor verilmelidir. Azotlu gübrenin yarısı ( 6 kg/da), fosforlu gübrenin tamamı ekimle birlikte, azotlu gübrenin diğer yarısı Şubat sonu Mart başında sapa kalkma döneminde verilmelidir.

Ekim Nöbeti

Kanola yetiştiriciliğinden yüksek verim alabilmek için mutlaka münavebe yapılmalıdır. Kanolanın gireceği bazı münavebe modelleri şu şekilde olabilir;
1. Model: Ayçiçeği + Kanola + Buğday +Mısır
2. Model: Buğday + Kanola + Baklagil + Ayçiçeği
3. Model: Buğday + Kanola + Şekerpancarı + Kavun-Karpuz
4. Model: Ayçiçeği + Kanola + Buğday

Kanola Tarımında Yabancı Ot Mücadelesi

Yabancı ot mücadelesi kanolanın ilk yetişme devresinin ilk ayında çok önem taşır ve yapılması % 20-30 oranında daha fazla verim alınmasını sağlayabilir. Hızlı gelişme yeteneğine sahip yabancı otlar özellikle ilk gelişme devresinde faydalı tarla alanını kaplayarak kanola bitkisinin gelişmesini engelleyerek ve bitki besin maddelerine ortak olarak önemli oranda zarar yaparlar. Kanola bitkisi 30-40 cm boyunda olduğunda gür gelişip, gölge yaparak diğer yabancı otların gelişmesini büyük oranda engellemektedir.

Kanola Hastalık ve Zararlıları

Kanolanın önemli zararlıları toprak pireleri, tarla salyangozu, kanola sap hortumlu böceği, lahana kelebeği ve yaprak bitidir. Özellikle Trakya'da bazı lokasyonlarda lahana kelebeği ve Karadeniz Bölgesinde de yaprak biti zararı fazladır. Yaprakların ve çiçek saplarının öz suyunu emerek beyazlama yapmakta ve önemli verim kayıplarına neden olmaktadır. Bu zararlılar ile ilaçlı mücadele yapılmalıdır.
Önemli hastalıkları ise mildiyö, kolza kök uru, kurşuni küftür. Trakya'da hastalıklar pek yaygın değildir.

Kanola Tohum Bağlama

Kanola çiçeklenme döneminde tozlanma için çeşidin kendine tozlanmasının az veya çok olmasına bağlı olarak yüksek oranda bal arılarına ihtiyaç duyar. Bu nedenle çiçeklenme dönemindeki sürede kanola tarlaları yakınında arı kovanı bulunması harnuplarda (kapsüllerde) döllenme ve tane tutmayı artırır. Çiçeklenme ve döllenme bitkide alttan yukarı doğru olmaktadır. Nisan sonu Mayıs ayı başlarında kanolanın çiçeklenmesi arılara bol miktarda çiçek tozu sağlamaktadır.

Hasat ve Depolama

Kanola, havaların sıcak veya yağışlı gitmesine ve çeşidin erkenciliğine bağlı olarak çiçeklenmeden 40 ile 50 gün sonra hasat olumuna gelir. Trakya'da 10 Haziran, Akdeniz'de 10 Mayıstan itibaren kanola hasadı yapılabilmektedir. Kanola hasat olumuna geldiğinde bitkilerin sap, yaprak ve kapsülleri tamamen kuruyup sararır. Kırmızımsı sarı bir renk oluşur. Tohum kahverengiye dönüşmüşse hasat zamanı gelmiş demektir. Kanola bitkisinde olgunlaşma aşağıdan yukarıya doğrudur. Hasatta bitkileri tam olgunlaşması beklenirse alt kapsüllerde çatlama ve dökülmeler görülür. Erken hasatta ise üst kapsüller tam olgunlaşmadığından hasat kaybı olur. Kanola taneleri çok küçük olduğundan hasada başlamadan önce biçerdöverin ayarları çok iyi yapılmalıdır. Dekardan alınan verim ekilen çeşidin verim gücüne ve toprak verimliliği ile iklim koşullarına bağlı olarak 250-350 kg arasındadır. Emniyetli bir depolama için tanelerin rutubeti %9 u geçmemelidir. Kuru ambarlarda depolanmalıdır. Aksi halde çok çabuk kızışma olur ve küflenir.

http://www.ziraatci.com

Selahattin Yılmaz Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 08-06-2006, 23:06   #3
agaclar.net
 
Mine Pakkaner's Avatar
 
Giriş Tarihi: 06-01-2006
Şehir: İzmir
Mesajlar: 10,707
Galeri: 99
Kanola Bitkisi


Bitki gelişimi nasıldır?

Kanola bitkisi ekimden kısa bir süre sonra çıkış yapar. İkinci yapraktan sonra ortadan üçüncü ve dördüncü yaprak çıkar. Kışa 6-7 yapraklı girmesi gerekir. Kışa ne kadar güçlü girerse soğuktan (don) zarar görme riski o kadar az olur. İlkbaharda havaların ısınmasıyla çok çabuk gelişen bir bitkidir. Tüm yabancı otları hemen bastırır. Sapa kalkma ile birlikte çiçek tomurcukları oluşur. Tarlada en erken çiçek açan bitkilerdendir. Bir taraftan çiçek dallanırken bir taraftan da koltuklardan yeni çiçekler açar. Tarla adeta sapsarı olur bütün arı ve böcekler kanola tarlasına dolar. Arıcılık içinde ideal bir bitkidir. Daha sonra harnuplar oluşur. bu meyveler yeşil renklidir.bir bitki 1- 1,5 metre boylanabilir ve 50 cm çapa ulaşır. mayıs sonuna doğru sararmaya başlayan harnuplar hasada yaklaşır. Bitkiden yaklaşık 2000 yeni tohum oluşmuştur.






HASAT NASIL YAPILIR?

Hasat buğday biçerdöveriyle hiçbir değişiklik yapmadan yapılır. Kontür- kontürbatör ayarı 3 cm ye ayarlanır yaklaşık 500 devirde alt elek tamamen kapatılarak yapılır. Harnuplar tamamen sararınca hasat yapılır.Yavaş hasat yapılmalıdır. Hasad gecikirse harnuplar çatlar ve kanola tohumları kendiliğinden dökülür. Hasad gecikmişse sabahın erken saatlerinde yapılmalıdır.

VERİM NE KADAR ?

Verim dekar dan ortalama 200-250 kg dır. İyi bakılırsa 400 kg’a kadar çıkar. fiyatı 50 YKr./kg dolaylarındadır.

DEVLET TEŞVİĞİ NE KADARDIR?

Devlet teşviki 1 kg için 20 YKr. Ekim yapılınca il veya ilçe tarım müdürlüklerine müracaat edilir ve hasattan sonra devlet tarafından belirtilen tarihlerde teşvik ödenir.

ÜRÜN KİMLERE SATILIR?

Ürünü devlet olarak Karadeniz birlik alır özel sektörden yağ fabrikaları da alır. Kurulan Birçok biyodizel firması da ürünü almaktadır. Kanola dan 1. sınıf yemeklik yağ üretilebildiği gibi sanayi hammaddesi ve biyodizel (biyomotorin) üretilir .

Kaynak:

Çiftçi Broşürü'nden alıntı

Doç. Dr. Fatih KILLI
KSÜ Ziraat Fakültesi Tarla Bitkileri Bölümü, Kahramanmaraş

Mine Pakkaner Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 09-06-2006, 08:49   #4
Ağaç Dostu
 
Selahattin Yılmaz's Avatar
 
Giriş Tarihi: 16-05-2006
Şehir: Bursa
Mesajlar: 5,284
Galeri: 15
Olgunlaşma genelde alttan üste doğru olduğundan üst kaspsüllerin tam olgunlaşması beklenmez. Ancak alt kapsüllerin dokunulduğunda düşecek üst kapsüllerinde henüz kapsülleri dağılmadığı zaman aralığı yakalanabilmektedir. Yine de bu ürün ülkemiz biçerdöver operatörleri içinde yeni bir ürün olduğundan dane kaybını en aza indirmek için bu konuda bir eğitim almaları gerekmekte. Şimdilik biçerdöverle hasat bir sorun çünkü operatörlerin kanolanın hasatınına acemilikleri yanında biçerdöverlerin mekanizmaları da bu konu için tam uygun değildir.

Yağ amaçlı tohum üretiminde geniş ekim alanları söz konusu olduğundan dane kayıpları göze alınarak biçerdöverle hasat yapılmakta fakat tohumluk eldesi amacı ile yapılan ekimlerde bitkiler tam olgunlaşmadan evvel yere serilen büyük bir naylonun üzerine orakla biçilen bitkiler yığın yapılarak elle biçerdövere verilmektedir. Şimdilik tohumluğunun kilosu devlet desteği ile 2 ytl civarı piyasada ise 12-20 ytl arasında geziyor. Çalıştığım kurum aynı zamanda bir hizmet içi eğitim merkezi. Yani Tarım Bakanlığı personeli ile Çiftçi eğitimi yapıyor. Bu konu ile yani kanola bitkisinin biçerdöver ayarları ve dane kaybını azaltmak için alınacak tedbirler açısından bu yıl biçerdöver operatörlerini eğitmek amaçlı ile bir teklif geldi, sanırım bir eğitim söz konusu. Ancak bu teklif Bursa'da hatta Türkiye'de kanola bitkisinin yayılmasını sağlayan firma olan ÜÇLER Tohum - Rıdvan GÖKÇE'den geldi. Saolsun işletmemiz emektarı Necdet usta da daha önceki ekimlerde dane kaybını en aza indirebilmiş bir operatördür. Bu da diğer biçerdöver operatörlerine tecrübemizi aktarmamız için bir fırsat veriyor tabi... Ama yine de bu konolanın hasad sorununu ortadan kaldırmıyor. Ve hasadın başından sonuna en az dane kaybıyla geniş ekim alanlarını hasad etmek bu üretimin en büyük tarımsal amacı olsa gerek.

Selahattin Yılmaz Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 10-06-2006, 00:46   #5
Ağaç Dostu
 
DevrilgenKayik's Avatar
 
Giriş Tarihi: 01-05-2006
Mesajlar: 103
Galeri: 4
Kolza yağı bir dönem(70-80lerde) Trakya'da yaygın olarak ekilmiş. Bununla beraber Kolza yağı'nda yüksek oranda erusik asit denen bir yağ asidi bulunur
(C22:1). Bunun özellikle çocukların gelişimine zararlı etkisi anlaşıldıktan sonra bütün dünyada olduğu gibi Türkiye'de de gıda için kullanımı yasaklandı. Kanola yağı ise, Kanada'da geliştirilmiş, bu kolzanın doğal hibritlenmesi sonucu elde edilen bir çeşidi. Erusik asit oranı da % 2'den daha az. Kanola yağı düşük doymuş asit, göreceli yüksek omaga-3 oranı sayesinde değerli bir yağ.

DevrilgenKayik Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 24-06-2006, 03:06   #6
Yalnız Çınar
 
Giriş Tarihi: 22-05-2006
Şehir: İzmir
Mesajlar: 103
Selam arkadaşlar;

Bana çok uzun gelen bir aradan sonra, tekrar burada yazabilmek için vakit ayırmak çok güzel. Öncelikle tüm İzmir gurubundan toplantıya katılamadığım için özür diliyorum. Gerçekten katılmayı çok istediğim bir toplantıydı. Ancak çok ani işlerim için şehir dışında olmak zorunda kaldım. Uzun zamandır da birşeyler yazabilecek kadar vakit ayıramadım. Fakat şimdi çok mutluyum.
Yağlı tohumlar konusununda kanola ile ilgili yeterli bilgileri Klimanjaro ve Mine Hanım çok güzel aktarmışlar gerçekten. İlave edecek neredeyse hiç birşey yok.
Yazılabilecek üçbeş satır da şöyle olabilir.
Arkadaşlar, kanola dışa bağımlı petrol politikamızın rahatlamasının, çiftçimizin daha mutlu olmasının, ekilebilir topraklarımızın daha verimli kullanılmasının, hayvancılık ve arıcılık alanındaki yararlarının,sosyo ekonomik katkıları yanı sıra,çevreye olan pozitif etkileri ile geleceğin stratejik yakıtlarından olan biyolojik yakıtlara olan katkısının, gözardı edemeyeceğimiz, toprak yapımıza ve iklimimize en uygun bitkilerin başında geliyor.

Şöyle düşünüyorum;
Ülkemizde yüzbinlerce dönüm arazi her yıl nadasa bırakılarak atıl olarak duruyor.Kanolanın baklagiller. buğday arpa, şeker pancarı gibi ürünlerin arkasından münavebeli ekiliyor olması çiftçimize muhteşem bir kazanç kapısı açıyor.
Düşünsenize belli bir bölgede binlerce dönüm arazi kanola ekilmiş durumda, çiçeklenme döneminde yer sarı, gök mavi her yer sapsarı kanola çiçekleri ile bezenmiş burada arıcılık yapılmaz da ne yapılır?
Hasatın hemen ardından, aynı yerde kurulmuş olan yağ fabrikaları, biyodizel tesisleri ve üretilen protein değeri çok yüksek olan küspe ile de hayvancılığın ne kadar gelişeceğini düşünsenize?
Bir de yan ürünleri hesaba katarsak, tıpkı bu bitki kurban eti gibi diyorum ben hiçbir yeri zayi olmuyor israf edilmiyor.

Tüm dünyada petrol şirketlerinin yeni politikasını biliyor musunuz?
Her biri çok büyük ve verimli arazileri sahiplenme peşindeler. En iyimser bilim adamlarının bile 25 - 30 yıl ömür biçtiği fosil kökenli yakıtlar çok yakın zamanda maliyet açısından çok daha yüksek olan daha derin sondajlarla açılan kuyulardan elde edilebilecek. Petrol fiyatlarının bu kadar yükselmesinin ardında biraz da pahalı üretilecek petrol maliyetlerinin şimdiden bir kısım yatırım finansmanını sağlamak yatıyor.
Dikkat ederseniz petrol ile hareket eden makina ve araçların yakma teknolojileri her geçen gün biraz daha gelişiyor ve hatta değişiyor.Önceleri daha az yakıtla daha uzun süreli daha verimli ve yüksek performans hedefleniyor iken, şimdilerde artık enerji kaynaklarının çeşitliliği üzerinde yoğunlaşılıyor. Batılı ülkelerin çok kısıtlı olmasına rağmen ekili alanlarında tarım politikalarını enerji bitkileri üzerine yoğunlaştırmaları dikkat çekiyor. Son üç beş yıl öncesine kadar Avrupada biyodizel üretiminde tesis ve üretim açısından en zengin ülkeler İtalya ve Çek Cumhuriyeti iken Almanyanın son üç yıldır izlediği tarım politikaları neticesinde bu ülkelerin çok ilerisine gitmesi çok önemli bir tespit olacak.
Sadece biyo yakıtlar değil. Aynı zamanda diğer temiz enerji kaynaklarının titizlikle araştırılıyor ve de geliştiriliyor olması dikkatlerden kaçmamalı. Amerikada birçok eyalette tüm kamu taşımacılığı alanında, ulusal parklardaki tüm araçlarda, bilhassa denizcilik işletmelerinde, Amerikan ordusunda, deniz kuvvetleri ve hava kuvvetleri gibi ABD nin çok önemli kuvvetlerinde programlı şekilde biyodizel ve diğer biyo yakıtların (bioethanol-biogaz gibi) kullanımı hızla arttırılmakta. Hibrit araçlar, güneş enerjisi ile çalışan araçlar, birçok ülkede rüzgar tiribünleri ve kojenerasyon tribünlerle enerji üretimi katlanarak artan sayılarla ifade edilmeye başlandı. Petrol rezervlerinin azalması yanında iklim değişikliklerinin, küresel ısınmanın tehlikeli boyutlara ulaşması daha temiz enerjilere yönelmeyi zorunlu kılıyor.
Gelişmeler umut verici olmasına karşın, ülkemizde nasıl bu yarışa dahil oluruz çabaları veya politikaları üretilecek iken, daha düne kadar biyodizele ne kadar ÖTV koyalım tartışmaları yapılıyordu. Nihayet aklı selim birileri çıktı da bu olayın stratejik önemini ısrarla bu ülkeyi yöneten insanlara anlattı. Son iki üç yılımı çok sıkı takiple geçirdiğim, üniversiteler, iş çevreleri ve Avrupa Birliğinin politik olmayan sağduyulu temsilcilerinin hazırladığı programlarda gerçekten çok büyük çabalar harcandı. Bilgilendirme toplantıları nihayet sonucunu vermeye başladı ve ülkemizde de bu konu ile ilgili geniş bir kamuoyu oluşturuldu.
İş adamları, yatırımcılar ve yöneticiler arasında köprü olan hocalarıma, çabaları ve bu güne kadar vermiş oldukları mücadeleler için teşekkür ediyorum.
Ülkemizin neredeyse tüm üniversiteleri, bu konu üzerine o kadar iyi odaklanmış ve o kadar güzel programlar hazırlamışlar ki; işadamlarına sadece uygulamak kalıyor.

''Çok çalışmamız lazım çooooook.'' diyorum yeniden yazana kadar....

Hoşçakalın dostlarım...

Yalnız Çınar Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 30-06-2006, 13:07   #7
agaclar.net
 
Mine Pakkaner's Avatar
 
Giriş Tarihi: 06-01-2006
Şehir: İzmir
Mesajlar: 10,707
Galeri: 99
Yalnız Çınar çok ara veriyorsunuz

Mine Pakkaner Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 17-06-2008, 22:50   #8
Ağaç Dostu.
 
mahon67's Avatar
 
Giriş Tarihi: 09-11-2007
Şehir: Karabük -- Ankara
Mesajlar: 870
Kanola

Kanola bitkisi tüm yağ bitkileri içerisinde tek yıllık ,kışlık ekilebilen bir bitkidir. Diğer özellikleri yağ kalitesi buna bağlı yağ asitleri kompozisyonu mükemmeldir. Zeytinyağına yakındır. Omega 3 ce ene zengin bitkidir.Kanola yağ oranı ile %43-48 oranı ile iyi bir bitki olup küsbesi de değerlidir. Kanola bitkisi yoğun tarıma uygundur. Ekimi dikimi hasadı kolaydır. En zor durumu çıkışı ve ilk gelişimidir. Kaliteli ve vaktinde bir çıkış kanola tarımında başarı ve verimi getirmektedir.

Ülkemizde son yıllarda kanola tarımına ilgi arttı. Kanola ya verilen ciddi destekler bunu tetikledi. Biyodizel üretiminde EN 14214 stardandı için ideal hammadde olması kanola bitkisine talebi artırdı. Diğer yağlardan daha düşük iken kanola fiyatları artıyor.

Ülkemizin yağ bitkileri açısından önemli bitkisi Ayçiçeği olmakla birlikte kanola bunun tahtını sallamaya başladı. Özellikle Çorum , Merzifon bölgesi de dahil olmak üzere tüm Trakya da Ayçiçeklerinin kuraklıktan ciddi bir şekilde etkilenmesi yağlı tohum üreticileri ,üretici birlikleri ve biyodizel fabrikalarının talepleri doğrultusunda çiftçiler kanolaya kaymaya başladı.

Kanola bitkisinin kışlık olması ve küresel ısınma ve kuraklıktan en az etkilenmesi bunu cazip kılıyor. Hibrit kanola çeşitlerinin tohumlarının piyasaya girmesi de yüksek verimi getirmeye başladı. Soğuğa dayanıklı ve yağ oranı yüksek olan verimli hibrit çeşitler ile kanola tarımı hızla artmaya başladı.
Şu an kanola yol altın oldu. Tüm fabrikalar kanola peşinde . Sözleşmeli ekim modeli ile ekim yaptırma yoluna gidiyorlar.Ülkemizde ne kadar kanola yetişirse yetişsin alıcısıda var ihracıda mümkün. Kanola altına eşdeğer.
Alternatif bitki arayanlar Kanola yı düşünsün

Saygılarımla.
Necmettin TÜRKOĞLU
Ziraat Mühendisi

Kaynak: www.tarimsalpazarlama.com

mahon67 Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 02-07-2008, 10:26   #9
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 19-06-2008
Şehir: Artvin
Mesajlar: 394
Galeri: 25
Alternatif yağ bitkisi.Bulunduğumuz yörelerde örnek tanıtım yapılmak istenirse,katkıda bulunmak isteriz.Ülkemiz için iyi olan her türlü araştırma ve geliştirme faaliyetlerini yürekten desdekliyoruz.

Emine Aktaş Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 03-07-2008, 00:26   #10
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 19-06-2008
Şehir: Artvin
Mesajlar: 394
Galeri: 25
KANOLA YAĞI VE KANSER RİSKİ….

Kanola Yağı, Kolza bitki tohumlarının genetik yolla ıslah edilmesi ile elde edilmiş tohumlardan üretilen bir yağ çeşididir. Kozla ise gıda yağ bitkilerinin içinde en fazla zehirli olanıdır. Öldürücü zehirli olduğu için Böcekler onu yemezler..

Kanada tarafından geliştirilip dünyaya tanıtıldığından dolayı "Canadian oil, low acid" kelimelerinin başlangıç harflerinin birleştirilmesinden oluşturulan canola(kanola) ismi ile yayılmıştır.

Kolza yağı uzun yıllar makinalarda ve bilhassa buharlı makinalarda yağlama maddesi olarak kullanılmıştır. İkinci Cihan harbinden sonra yenebilir yağ yapımına yönelinmiş 1950 li yıllarda marketlerde satılmaya başlanmışdı.

Ancak hayvanlar üzerinde yapılan deneyler insan sağlığında kalp hasarlarına sebep olduğunu ortaya koydu. Bunun üzerine bazı ülkelerin araştırmacıları bu yağın kullanılmasının tehlikeli olduğunu bildirdiler.

Yıllar gittikçe kötüye gidiyordu. Kozla (kanola)yağı, insanda ve hayvanda amfizem solunum sıkıntıları, kansızlık, kabızlık, aşırı duyarlılık ve körlük sebebi olabiliyor. Yasak edildiği tarihte İngiltere ve Avrupada 1986-1991 arasında sığır, koyun vs gibi büyükbaş hayvanların yemlerinde kozla yağı kullanılmakta idi. O dönemde hızla DELİ DANA hastalığı başgöstermişti.

Kanola yağının etkileri konusunda fareler üzerinde yapılan çalışmalar pekçok problemleri göstermiştir. Farelerde kalp, böbrek, böbrek üstü ve trioid bezlerinin yağlı dejenerasyonu gelişme göstermiştir. Diyetlerinden kanola yağı çıkarıldığı zaman birikimler eriyor,fakat organlardaki hasarlı dokular geride kalıyor. Kanola yağı bağışıklık sistemini de zayıflatıyor.

Bu yağda yoğun bir şekilde bulunan erusik asitin akciğer kanseri ile bağlantıları üzerinde durulmaktadır. Sinir ve kan dolaşım sistemlerinde de zararlı etkileri olduğu bildirilmektedir. Zararlı etkilerinin kanola yağının doğrudan bir trans yağ asidi oluşu ile ilişkilendirilmektedir.

Bu yağlar kullanılarak üretilen margarinlerin daha da büyük bir risk taşıyacağı ifade edilmektedir.

Diğer yandan, Kanola tohumlarının genetik yapısı üzerinde oynanarak daha düşük erosik asit oranlı yağ elde edilmeye çalışılmakta olduğu bildirilmektedir.

Problem, çok ucuz olduğu için, haberimiz olmadan ekmekte, margarinde ve her çeşit işlenmiş gıdada kanola yağının kullanılmış olabileceğidir. Burada tüketici olarak bizim uyanık, bilgili ve sorgulayıcı olmamız önemlidir. Böylece gıdalarımızın içerisine katılabilecek bu gibi zararlı katkıların bilgisini önceden temin etmiş oluruz. Sağlıklı olmadığı için, Yemek yağı ve salata yağı olarak kanola yağı kullanmaktan kaçınmalıyız.

Bugün için bu yağdan ve türevlerinden uzak durmanın daha uygun olacağını düşünüyoruz.

Kaynak:
http://en.wikipedia.org/wiki/Canola
http://www.shirleys-wellness-cafe.com/canola.htm
http://www.aspartame.ca/page_oho3.htm
http://www.findhealer.com/glossary/C.php3

Emine Aktaş Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 03-07-2008, 00:38   #11
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 19-06-2008
Şehir: Artvin
Mesajlar: 394
Galeri: 25
Evet ;ülkemiz için iyi olan araştırma ve geliştirme faliyetlerine tam desdek veririz ama risk ve tehlikeleri olan her faaliyete de tepkimizi gösteririz.

Emine Aktaş Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 03-07-2008, 12:56   #12
sdk
Ağaçsever
 
Giriş Tarihi: 30-10-2007
Şehir: izmir
Mesajlar: 69
Almanya bir baştan diğer uca kadar heryer kanola ekili.Bende şaşırmıştım ;Türkiye'de neden bu kadar yok diye.Demekki bundan sonra sık sık göreceğiz.Şuan yarar ve zararları konusunda net bir bilgim yok ama görüntü muhteşem.Dağlar tepeler heryer sarı

sdk Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 21-07-2008, 13:31   #13
Yeni Üye
 
Gürsels's Avatar
 
Giriş Tarihi: 29-01-2008
Şehir: bursa
Mesajlar: 11
Kanola yağının yararları/zararları ?

Basınımızın bu yağ ile ilgili yazılarından ve fiyatının diğer bitkisel yağlara göre ucuz olmasından dolayı 2-3 aydır bu yağı kullanıyorum. Biraz araştırma yaptığımda bu yağın çok enerji veren bir yağ olduğunu, zehirli bir bitki olduğunu, bilim teknik dergisi ise bu yağın insan sağlığına zehirli bir etkisinin olmadığını yazmış. Bitkisel yağlar konusunda kafası karışmış bir kişi olarak forumumuzda bu konu ile ilgili bilgilerinizi rica ediyorum. Saygılarımla...

Gürsels Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 29-07-2008, 11:40   #14
Ağaçsever
 
Giriş Tarihi: 19-10-2006
Şehir: Eskişehir
Mesajlar: 42
Bölgelere göre uygun kanola tohum cinsleri ve temin yerleri hakkında detaylı bilgi verilebilir mi?

uyartem Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 19-11-2008, 15:27   #15
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 22-06-2007
Şehir: Rize
Mesajlar: 482
Galeri: 35
Konunun uzmanı kişiler tarafından mesajım farkedilirse kesin ya da kesine yakın net bir cevap alabilirsem çok sevinirim. Omega-3 bakımından zengin olduğu ve çok hafif olduğu söylenen "KANOLA YAĞI" ( Kolza yağı değil ) BESLENME AÇISINDAN SAKINCALI MI YOKSA FAYDALI MI ?
Diğer alanlardaki faydalarından bahsetmiyorum sadece beslenme açısından yararlı mı zararlı mı? Eğer zararlıysa neden yasaklanmıyor? Piyasadaki hazır gıdalarda ucuz olduğu için kullanılıyor olabilir mi?

Faydalı olduğunu okuduğumuzdan bir miktar soya yağı ve kanola yağı almıştık. Şimdi Emine Hanımın yazdıklarını okuyunca tereddüte düştüm. Reyonlardaki kanola yağlarında da indirime gidiliyor.

İşin aslı nedir gerçekten merak ediyorum. Faydalı olduğuna dair metinler de internette dolaşıyor Birini aşağıya alıntıladım. Kısacası çok çelişkili bilgiler var. Ben denedim. Çok hafif ve kokusuz bir yağ, su gibi ince ama yazılanları okuyunca canım sıkıldı.


KANOLA YAĞI

Kanola yağı en ideal yağ oranılarına sahip bir bitkisel yağdır.Benzerleri arsında en düşük doymuş yağ oranına sahiptir. Bu özelliğinin yanında ciddi miktarda Omega-3 yağı içerir. Zeytinyağının önemli bir alternatifi olan Kanola yağı zengin içeriğiyle tercih edilmesi gereken bir yağdır.

1 yemek kaşığı Kanola yağında (14 gram)

Kolesterol:
0

Protein:
0

E Vitamini:
2.4 miligram

K Vitamini:
266 mikrogram

Doymuş Yağ:
1gram-1.7 gram

Doymamış yağ:
12-13 gram

Tekli doymamış:
8.2 gram

Çoklu doymamış:
4 gram

Serbest yağ asidi:
% 0.3


Kanola yağı tekli doymamış yağlar yönünden zengin dolayısıyla kötü kolesterolü engelleme özelliğine sahiptir. Bu zeytinyağını da yararlı yapan özelliktir. Tekli doymamış yağ oranı zeytinyağında %73, kanola yağında ise bu orana çok yakın olup %63'tür.
Kanola yağı ayçiçek yağından daha fazla ısı ya dayanır.
Diyette serbest yağ asidi miktarının en az olması gerekir. Çünkü Serbest yağ asidi miktarının kanda kronik olarak yüksek seyrettiği durumlarda, pankreasın iyi çalışmadığı ve diyabet hastalığına ortam hazırladığı sonucuna varılmış bulunuluyor.
Kanola ve diğer yağlı tohumlar filizlenme sırasında aldıkları yağış miktarından ya da işlenmeden önceki depolanma koşullarından etkilenerek serbest yağ asidi miktarı artabilmektedir. Ancak bu miktarın binde 4'ten (%0.40) az olması ürünün kaliteli olarak nitelenmesi için yeterlidir. Kanada ya da Avustralya'da üretilen kanola yağları % 0.35 serbest yağ oranları içeriyorlar ve kaliteli olarak nitelendiriliyorlar.

Bu durumda ülkemizde üretilen kanola yağı için %0.30 serbest yağ oranı ile daha kaliteli diyebiliriz.

Baldaş Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 19-11-2008, 15:58   #16
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 13-04-2006
Şehir: Ankara
Mesajlar: 9,099
Galeri: 25
Sonuçta kanola yağı elde etmek için bitkileri rafine işleminden geçirmek gerekmiyor mu?

Bence önemli noktalardan birisi de bu.İşlemden geçmiş yağ sağlıklı olabilir mi?

denizakvaryumu Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 19-11-2008, 16:00   #17
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 22-06-2007
Şehir: Rize
Mesajlar: 482
Galeri: 35
Emine Hanım yalnız şöyle birşey farkettim: Google'a kanola yazınca çıkan olumsuz yazılar hep birbirinin kopyası. Tek bir metin kopyalanıp kopyalanıp yapıştırılmış; metnin kaynağı ise belli değil. Yani araştırmayı hangi bilimadamının yaptığı nerede yayınlandığı belli değil. Başka da bir metin göremedim, gözümden kaçmış olabilir.

Ayrıca metin bir uzmanın elinden çıkmış gibi durmuyor. Kolza yağı yerine sürekli Kozla yağı denmiş. Kelimeler yanlış yazılmış. Bir de metin tutarsız ve devrik cümlelerle yazılmış. Şu cümleye dikkat edin: Ancak hayvanlar üzerinde yapılan deneyler insan sağlığında kalp hasarlarına sebep olduğunu ortaya koydu Bence hiçbir uzman ya da doktor böyle bir cümle yazmaz. Bir de şu cümleye bakın: Yıllar gittikçe kötüye gidiyordu

Bir de şunu okuyun: Kanola yağının etkileri konusunda fareler üzerinde yapılan çalışmalar pekçok problemleri göstermiştir

Şüphe uyandıran bir metin bence bu...Hangi amaçla yazılmış bilemiyorum...

Konuya tamamen tarafsızım. Sadece merak ediyorum. Zararlı mı yararlı mı?


Denizakvaryumu yazınızı şimdi farkettim. O da konununu bilemediğim başka bir boyutu. İşlemden geçmiş olması dediniz işlemden geçmeyen yağ yok ki piyasada.

Artık bildiğim bir akrabamdan tereyağı alıyorum azar azar onu kullanıyorum... Biraz hareket edersek sorun da kalmaz herhalde...

Baldaş Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 19-11-2008, 16:16   #18
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 13-04-2006
Şehir: Ankara
Mesajlar: 9,099
Galeri: 25
Örneğin rafine olmuş zeytinyağı ile soğuk sıkım zeytinyağı içindeki E vitamini miktarını karşılaştırdığınızda gerçekler hemen ortaya çıkar.

----------------------

Örneğin;

Organoleptik özellikleri açısından oldukça zengin selection yağımız %0.5 asidite; 10 meqO2/kg'den düşük peroksit ve en fazla 197 mg/kg Vit E seviyesine sahiptir.

http://www.zeytinim.com/urunlerimiz.aspx?type=zy

Sonuçta en fazla %1 asidite ve 15 meqO2/kg peroksit ve 180 mg/kg Vit E düzeyi olan, özel harman ortaya çıkar. SIENA Belediyesi Tadım Komisyonu tarafından, tatlı, hafif meyve tadında yorumuyla değerlendirilmiştir.

http://www.zeytinim.com/urunlerimiz.aspx?type=zy

Peki rafine olmuş zeytinyağı içindeki E vitamini ne kadar ? Ya da var mı?

denizakvaryumu Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 19-11-2008, 21:41   #19
Ağaç Dostu
 
copur 09's Avatar
 
Giriş Tarihi: 19-11-2006
Şehir: Nazilli
Mesajlar: 592
Selam; sayın Denizakvaryumu yağların ortaya çıkartılmasında sağlıklı olan yöntem nedir? Ben Nazilli civarında bir iki zeytin yağı sıkma fabrikasını ziyaret etmiştim. Yağları kontini sistem diye bir işlemle elde ediyorlardı.
Zeytin meyvesi ezildikten sonra; çamur kıvamında getirilip, su ile birlikte bir kazanda ısıtılıp karıştırılıyordu. Anlattıklaına göre bir müddet sonra ayrı kapalı bir kazanda basınç altında posa, su ve yağ ayrıştırılıyormuş.

copur 09 Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 20-11-2008, 08:09   #20
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 13-04-2006
Şehir: Ankara
Mesajlar: 9,099
Galeri: 25
Name:  zzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzçöşi.jpg
Views: 5958
Size:  46.2 KB

Eskiden ben de asit derecesinin tek belirleyici faktör olduğuna inanıyordum, sonradan rafine ile 7-8 asit derecesindeki yağların 1 in altına indirildiğini öğrenince asıl belirleyici faktörün E vitamini ve peroksit oranı olduğunu öğrendim.

Aldığınız yağların yukarda verdiğim örneklerde olduğu gibi E vitamini ve peroksit oranını sorgulayınız derim.

Ben sıcak sulu kontini sistem yağları almıyorum.Soğuk sistem-sızma yağları tercih edin.

Hele bir de "burun yağı" ya da "zeytin sütü" denilen yağı bulabilirseniz işte yağın keyfi o zaman çıkar.

http://www.lezzet.com.tr/mutfak_kulturu/01691/

http://kedilimutfaklar.blogspot.com/...2/edremit.html

http://akayzeytinyag.azbuz.com/readA...00000005993088

http://www.huseyinmeral.com/

denizakvaryumu Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 20-11-2008, 09:21   #21
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 13-04-2006
Şehir: Ankara
Mesajlar: 9,099
Galeri: 25
Alıntı:
Orijinal Mesaj Sahibi copur_09 Mesajı Göster
Selam; sayın Denizakvaryumu yağların ortaya çıkartılmasında sağlıklı olan yöntem nedir? Ben Nazilli civarında bir iki zeytin yağı sıkma fabrikasını ziyaret etmiştim. Yağları kontini sistem diye bir işlemle elde ediyorlardı.
Zeytin meyvesi ezildikten sonra; çamur kıvamında getirilip, su ile birlikte bir kazanda ısıtılıp karıştırılıyordu. Anlattıklaına göre bir müddet sonra ayrı kapalı bir kazanda basınç altında posa, su ve yağ ayrıştırılıyormuş.

Taş değirmenin zeytini hamur haline getirmesinden sonra hamur çuvallara sandalye minderi kalınlığında koyulur.

Çuvallar bir teknenin içerisinde üst üste koyuldukça birbirini ezer ve çuvalların her tarafından şelale gibi yağ akar.İşte bu yağa “Burun,tekne,kavata yağı,zeytin sütü ” veya en çok bilinen adı ile “çiğ yağ” denir.

Binlerce yıldır zeytinyağının bilinen şifa özelliklerini en çok barındıran,eczanelerde,aktarlarda ilaç diye satılan zeytinyağı “çiğ yağdır”. Elbette konuştuğumuz yağ hiçbir tarım ilacı,suni gübre kullanmadan yetişen zeytinlerden elde ediliyorsa geçerlidir.

Çuvallardan sızan çiğ yağ akışı durduktan sonra çuvallar prese koyulup sıkılır.Çuvallar sıkıldıkça yağ süzülerek aşağıya oradan da krom borular vasıtası ile ilk dinlenme yeri olan krom depolara akar. Adına “kara su” denen su ile akan b bu yağa “kuru sıkım” denir.

Bu sıkımdan sonra çuvallara soğuk su dökülür.Çuvallar indirilip tek tek yıkanarak tekrar üst üste koyulup sıkılır.Bu işlemede “soğuk sıkım **** soğuk baskı” denir. Bu aşmaya kadar üretici aslında bir zeytinden beklediği yağ alımının %95 ini elde etmiştir. Biz 2007’de %23, 2008 yılında da %21.5 oranında yağ elde ettik.

İşte bundan sonra ekolojik tarımın 40 dereceye kadar izin verdiği,çoğunlukla tüm modern,el değemeden “kontini” denen çağdaş (!!!) sistemle 70-90 derece sıcak su vererek sonrasında da tortuyu ayırmak için 5000-9600 devirlerle santirfüj-separatörlerin kullanıldığı zeytinin ciğerini sökme yöntemi başlar!

Umarız gerçekleştirdiğimiz taş değirmen-soğuk baskı ile zeytinyağı elde etme yöntemi yeniden keşfedilir.Üretici yağını plastik bidonlarda değil de paslanmaz çelik denen krom depolarda saklar.

Siz zeytinyağı dostlarıda yağı aldığınız yere mutlaka sorun nasıl ürettiğini,kaç derece sıcak su kullanıldığını,nerede sakladığını… ve elbette ışıkta,güneşin altında bekleyen yağları tercih etmemelerini eğer tenekede aldıysanız yağınızı eve gidince mutlaka cam şişelere aktarmayı unutmayın.

Biz İmece Evi’inde salata ve kahvaltılarda soğuk adını verdiğimiz “soğuk sıkım” yağımızı kullanıyoruz.Yemeklerde ise zaten 40 derece sıcak işlem gören dostlarımızın doğal yağını “sıcak yağ” olarak adlandırıp kullanıyoruz. Afiyet,şifa olsun ::-) İsmail Yenigünİmece Evi-Kazdağı

http://www.imeceevi.org/index.php?op...=128&Itemid=35

Name:  zzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzbnuıop.jpg
Views: 5201
Size:  21.1 KB

denizakvaryumu Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 20-11-2008, 10:10   #22
Ağaç Dostu
 
copur 09's Avatar
 
Giriş Tarihi: 19-11-2006
Şehir: Nazilli
Mesajlar: 592
Teşekkür ederim sayın Denizakvaryumu, biz sağlıklı diye zeytin yağını tercih ediyorduk. Fakat üretim aşamasındaki işlemlerin bu şifa kaynağının etkisini bu derece etkilediği hiç aklıma gelmemişti. Bu yörede taş baskı olup olmadığını araştırayım bakalım.

copur 09 Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 27-02-2009, 13:56   #23
Ağaçsever
 
Giriş Tarihi: 13-02-2009
Şehir: İSTANBUL
Mesajlar: 80
kanola bu bitkiyi devamlı gidip geldiğim yer olan Tekirdağ da çok görmekteyim...

nazmikoc Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 02-03-2009, 21:14   #24
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 19-06-2008
Şehir: Artvin
Mesajlar: 394
Galeri: 25
Konuyu tekrar gündeme getirdiğinize sevindim. Denizakvaryumu tesbitlerin ve gösterdiğin örneklere katılmamak mümkün değil, eline sağlık. Sayın Baldaş, dikkatinizi çeken konulara hak veriyorum ama şu var ki hafızalarımızı zorlarsak, gerçekten de o yıllarda deli dana hastalığı başgöstermiş, insanlar panik yaşamıştı.
Kanolanın üretiminin kolay ve yağının hafif olması cazip görünse de, riskli olabilme ihtimalini gözden kaçırmamak gerekiyor. Bu konuda duyarlı arkadaşların, burada görüşlerini paylaşması bakışaçımızı genişletecektir.

Emine Aktaş Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 11-04-2009, 00:34   #25
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 22-03-2009
Şehir: izmir
Mesajlar: 850
Sevgili Arkadaşlar'

Tüyambir olarak adlandırılan Türkiye Yağlı Tohumlar Merkez Birliği dahil dünyada ki birçok bio dizel kurumlarında bir şekilde bulundum. Bahsi geçen bio dizel ürünler tamamen, gıda ihtiyaçlarımızın üretim alanlarına vurulan birer kelepçedir. Birini üretelim derken diğerine olan ihtiyacımız daha fazla oranda artmaktadır.

Bio dizel ekilebilir tarım alanları kullanılmamak kaydı ile denenebilir. Aksi taktirde tamammen bir yok oluş politikasıdır. Ayrıca elde edilen yenilebir nebati yağlar konusunda çok çelişkili ve aldatıcı bilgiler verilmektedir. Ayçiçeği yağında olduğundan daha fazla rafinerize işlemleri uygulanmak zorunda olan kanola, fındık gibi nebati yağ üretimleri kesinlikle tümden sakıncalıdır.

650 C derecelere varan ısıl işlemlerden geçen bu tip yağlar doğal zeytinyağı gibi ürünlerden oldukça uzak üretimlerdir. Bu derecelere varan ısıl işlemler kansorejendir. Ayrıca çeşitli markaların bolca reklamlarla aldatmacalara soyundukları margarin reklamlarıda tümden yalandır. Margarin %70 ayçiçek yağına, belirli bir prosesde %30 su püskürtülmesidir. Dolayısı ile ne kalp dostu nede sağlıklı bir üründür. İçerisine katıldığı söylenen tereyağı-zeytinyağı aromaları da dahil, omega türevleri de tamamen sağlıksız ve doğal ürün özelliklerinden uzaktır.

Konu ile ilgili olarak araştırmalarınızı lütfen internette yapınız.


Düzenleyen balbay : 11-04-2009 saat 09:18
balbay Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 11-04-2009, 03:08   #26
Ağaç Dostu
 
gece's Avatar
 
Giriş Tarihi: 22-02-2007
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 1,670
Galeri: 32
Melek ya da Şeytan evime almak istemem!

Birbirine taban tabana zıt iki kanola profili var, her ikisi de doğru olamayacağına göre, ne yapacak, hangisine inanacağız?

Hangisi olursa olsun, birine inanıp ona göre yaklaşım belirlemekten daha da kötüsü ise şüphe içerisinde kalakalmak.

İşin teknik yönünü bilmem, bilinen ve aktarılanları özetlersem;

Canola, isminin de işaret ettiği üzere Laboratuvar ürünü bir bitki, doğal değil, bu kesin, o kadar kesin ki tohumunu her durumda üretenden almak zorundasınız.

Yandaşlarının (bu söz herhangi bir şekilde eleştiri içermiyor) en önemli argümanı para. Paranın çok önde olduğu hemen her şeyin kirli olduğunu çekinmeden söyleyebilirim.

Öncesi yok, yani kanola olarak 1970'lerin önecesi yok, kolza ve yağı başka bir şey olduğu gibi, o da besin olarak pek parlak bir sicil sunmuyor.

Yakıt eldesi için üretiminin besin üreten tarımı dolaylı olarak olumsuz etkiler düşüncesi var. En az önemsediğim konu da bu, çünkü zaten tarımda emeğin karşılığını (emek harcayana) vermeme geleneksel yaklaşımının da bir sınırı olmalı, tarım üreticisine 'köle' bakış açısının dışında da bakılabilmeli, bakılmıyorsa bedeli ödenmeli, bedeli fazla bulanlar bir zahmet yazın gölgede, denizde serinleyeceğine güneş altında hiç olmazsa birkaç gün çalışmalı.

Rafineri süreci de sağlık açısından bir başke eksi puan zaten.

Bu durumda ben niteliğe bakarım, niceliğe değil. İstediği kadar ucuz olsun, istediği kadar omegası olsun, evime sokmam.

Herşeyden önce kendini ispattan çok çok uzakta bir bitki ve yağı sözkonusu, dün bir bugün iki, kötü sonuçların görünmesine yetecek zaman bile geçmemiş. Zarar görenlerin büyük kısmı can çekişmeye bile başlamamıştır (kalp kası tahribatı, akciğer kanserinden bahsediliyor, dikensiz gül bahçesinden değil!).

Risk olarak körlük, doku (hemde kalp, akciğer) tahribatı varsa, orjinalini (kolza) bile hayvanlar yemiyorsa, hele hele zeytin gibi kendini milyon kez ispatlamış, mis gibi, lezzeti tartışmasız rakibi var ve bu kadar ucuzken, kanolayı alıp eve getirmek bana anlamsız geliyor.

Kanola karşıtı yazıların kasıtlı olarak başlatıldığını ve her yere kopyalandığını varsaysam bile, zeytinin doğal olarak yetiştiği yerde yaşayıp, Lab. bitkisini tercih etmek hiç bana göre değil.

Verimliyse, petrol karşısında ise kesinlikle kanolayı tercih ederim, en azından insan kanı bulaşmış değil. Biyoyakıt olarak isteyen, istediği kadar üretsin. Tabii hep tohumunu dışarıdan alacaksak daha doğru bitkilere öncelik verilebilir.

gece
zeytinyağından şaşmayan, forum insanı!

gece Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 21-11-2009, 21:38   #27
Ağaçsever
 
Giriş Tarihi: 21-10-2009
Şehir: muğla
Mesajlar: 47
bence önemli olan alternatif enerjilerdir.. güneş, rüzgar, su enerjini iyi kullanmadıktan degerlendirmedıkten sonra verimli tarım arazını alternatif enerji için harcamak buyuk bir aptallık olur.. dünyada gıda sorunu insanların hayatlarını tehdit ederken bunu enerji için 2. plana atmak ne kadar dogru??

citrus Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 20-06-2010, 16:19   #28
Ağaçsever
 
Giriş Tarihi: 13-06-2010
Şehir: istanbul
Mesajlar: 95
Kanola= gdo

Kanola kolza bitkisinin genetiği değiştirilerek yağı zararsız hale getirilmiş versiyonudur. Kanola isimi de KANADA isminden gelir. Kanada yağı imajı vermek için sonradan verilmiş bir isim ve yeni üretilmiş genetiği değiştirilmiş bir canlıdır.
dolayısıyla çok uluslu sirketlerin ve tarım tekellerinin zeytin yağına karşı ürettiği bu ürünün üzerinde konuşulmaya bile değmeyen tehlikeli ve zararlı bir tür olduğuna inanıyorum.
Tbiki farklı fikirleriniz deolabilir ancakkanola hakkında ikig erçeği kimseinkar edemez sanırım

Kanola Genetiği Değiştirilmiş bir üründür.
Kanolayı dünya pazarında teşviklerle ayakta tutmaya çalışan kişiler Kanadalı gıda tekelleridir.

fikirci Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 21-06-2010, 00:55   #29
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 22-03-2009
Şehir: izmir
Mesajlar: 850
Küspesi hayvanları, çiçekleri arıları, yağı insanları zehirleyen bu GDO lu bitki malesef ülkemiz de de yeterince tahribat yapmış ve yapmaktadır.

balbay Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 21-06-2010, 08:52   #30
Ağaçsever
 
Giriş Tarihi: 13-06-2010
Şehir: istanbul
Mesajlar: 95
ne adına kimin çıkarına Mucize!!!

Genetiği değiştirilmiş bitkilerde malesef hep aynı sözleri duyuyoruz.
Alternatif,
Mucize,
Gelecek bunabağlı
İnsanlığı doyuracak
Kirlenmeyiöneleyecek

Malesef ... Kendisi riskiçeren ve gentik bir bomba olan bitkilernasıl olurda mucize olurlar
Arkasınabaktığımızda hep aynı 3-4 tarım kartelinin adıçıkıyor. Bu ürünleri piyasaya sürerken özellikle tüm üreticilerikendilerine bağımlı kılacak "kısırlaştırma" işlemi mutlaka yapılıyor. Üsütüne üstük genetik mutasyona uğratılmış bu bitkilerin zararlı olup olmadığını deneyecek vakit olmadı. Bu işin kökeni 1980 lere gidiyor. Eğer bu bitkiler yeni bir ür aspirin olsaydı hala satışına izin verilmiyor ve labaratuvar denemeleri yapılıyor olurdu.
Bu kavga kimkimin yağını kullanacak kavgasıdır.Benim fikrim 10 bin yıllık zeytin ve zeytin yagından daha güvenli tek yağ türü yoktur. Yan ürünlerine gelince. dedik ya aspirin olsa satılamazdı şimdi. mutant bitkileri dogaya yaymaktan başka çaresi kalmadıysa insanlık zaten bitmiş demektir.

Çok temiz bir sektör değil gıda sektörü
tüm dünyayı mutant soyaya batırıp çıkardılar. sSözde bin yıllık sağlık mucizesiymiş. Soya nezaman yendiyse uzak doğuda. devbir yalan. O bilgepirinç ve darıyla yaşadı binlerceyıldır. En çok kullanılan tahıl tütü olan mısırda GDO oranı %80 i geçmiş durumda. Şu an soya ve mısırdan kaçamıyoruz.
Çikolatanın içinde onlar hazırç orbada onlar, market yoğurdunda bile katkı olarak onlar var. Oysa soya yenemez bir türdü sadece bir çeşit ektresi çıkarırlır ve sos olarak kulllanılırdı düne kadar. Şimdi enbüyük sanayi hammeddesi.
Enerji bitkisi lafıdır gidiyor. Önce kolza sonra onun mutant hali Kanola. Oysa buna gerek varmıydı. Bu gün üretilen mısırın %80 i yenemez özellikteki enerji ve sanayi tipi ürünler. Ama olmaz mısır tekeli Amerika Kanadayada bir ürün lazımdı.Kolza mutantlaştırılıp Kanadanın adı şerefine KANOLA adı verildi. Kanolanın ortaya çıkışı sırf KANADA' nın milli çıkarları içindir.
Kendimize soralım bu mutant bitkiler dünyanın mı kurtuluşu yoksa bazı şirketlerin mi?
Ülkesinde zeytin çekirdeği filizlenmeyen Kanadanın akdeniz havzasında tüm zeytinciliği mahfedecek şekilde teşviklerle kendi mutant bitkisini dayatmasını doğal bir gelişme mi kabul edeceğiz. Kanolanın gerçekbir enerji bitkisimi yoksa kendi kucuk kıyametimiz mi olduğunu mutlaka yaşayarak mı ögrenmek zorundayız.

Kaldıki tarım bakanlıgı sağolsun ülkemizde bir ürünün genetik mutasyonlu olup olmadığını test etme **** engelleme girişimi hiç yok.marketlerdeki çin sarmısaklarına ne diyeceğiz?

fikirci Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Cevapla

Konu Araçları
Mod Seç

Gönderme Kuralları
Yeni konu gönderemezsiniz
Konulara yanıt veremezsiniz
Ek dosya yükleyemezsiniz
Kendi gönderilerinizi düzenleyemezsiniz

BB code Açık
Smilies Açık
[IMG] Kodu Açık
HTML Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Forum saati Türkiye saatine göredir. GMT +2. Şu an saat: 01:11.
(Türkiye için GMT +2 seçilmelidir.)


Forum vBulletin Version 3.8.5 Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Optimization by vBSEO 3.6.0
agaclar.net © 2004 - 2024