agaclar.net

Geri Dön   agaclar.net > Doğa ve yaşama dair her şey > Doğasever, İnsansever, Hayvansever Web Siteleri
(https)




Beğeni Düzeni74Beğeniler

Cevapla
 
Bookmark and Share Dış Bağlantılar Konu Araçları Mod Seç
Eski 04-01-2015, 11:04   #31
agaclar.net
 
MeyveliTepe's Avatar
 
Giriş Tarihi: 22-03-2007
Şehir: Kocaeli
Mesajlar: 8,962
Alıntı:
Orijinal Mesaj Sahibi antebi
Evet doğru söylüyorsunuz, Yazının kaynağı Saraçoğludur,

Organik tarım 'hikaye' mi? 96 noulu mesajda belirtilmiş. Saraçoğlu gibi profesörlük ünvanı kazanmış kişilerin görüşlerine itibar edilebilir diye düşünüyorum. Konunun doğru olup olmadığını ispat etmek bana değil Saraçoğluna düşer.
Demek ki, ispatı profösöründen menkul O yazıdaki iddiaların bilimsel araştırmalara dayanıp dayanmadığını dahi bilmiyorsunuz hatta ilgilenmiyorsunuz. Her profösörün söylediği her şeye böyle mi inanırsınız?

Alıntı:
Orijinal Mesaj Sahibi antebi
Alıntı:
Orijinal Mesaj Sahibi MeyveliTepe
Hibrid tohumun F1 seviyesinden sonra elde edilen meyveden alınan tohumun F1'den farklılaşması da tohum şirketlerinin ticaretlerinin devamlılığında bir araç oluyor.
Bu yazı size ait. F1 tohumlara karşı olmadığınız anlamını çıkarabileceğimiz pek çok ifadeniz olduğu göz önüne alındığında sizin herhangi bir tarım firmasıyla bağlantılı olabileceğiniz geliyor aklıma. Öyledir demiyorum yanlış anlamayın.
Alıntıladığınız cümlemi beğenmemişsiniz anlaşılan

Nesini beğenmediniz de bu cümle sebebiyle herhangi bir tarım şirketiyle bağlantılı olabileceğim iddiasına kapıldınız?

Siz ne anladınız o cümleden? Tercüme edilmesi mi gerekiyor acaba?

Cümle, f1 seviyesinden sonra tohum açınım gösterir, bu yüzden yetiştiriciler tekrar tekrar tohum satın almak zorunda kalır, tohum şirketleri de devamlılıklarını böyle sağlar diyor. Buna katılmıyormusunuz, böyle değil mi? Yanlış mı? Sizin terminolojinize mi uymadı? Cidden merak ettim.

Alıntı:
Orijinal Mesaj Sahibi antebi
Arkadaşımın kızı doğduğunda şeker hastası olarak doğdu, bu durumun sağlıksız beslenme ile ilgili olduğunu düşünüyorum. Sağlıklı beslenme sağlıklı tohumla başlar, kendi benzerini üretemeyen tohumun sağlıklı olduğuna kimse beni inandıramaz, kusura bakmayın.
Kimsenin sizi herhangi bir şeye inandırmak mecburiyeti yok (inandıranların alakasız bir dalda da olsa profösör unvanı olması yetiyormuş ya, neyse).

Bu durumda çakal eriği, ahlat vb. doğada kendi yetişenler hariç hiç bir meyve de yememeniz gerekir

Alıntı:
Orijinal Mesaj Sahibi antebi
Alıntı:
Orijinal Mesaj Sahibi MeyveliTepe
Bu tohumların f2 seviyesinde f1'deki ürünü vermemesi ise tohum şirketlerin kendilerince sürdürülebilirliğini sağlayan bir durum ve bazı küçük şirketler dışında hibrid olmayan tohum ıslah etmezler.
Sizin yazınızdaki koyulaştırarak vurguladığım konuya karşıyım. Başkada karşı olduğum bir durum yok. Tekrar belirteyim benim karşı olduğum tek yıllık, geri dönüşümsüz, kısır olan tohumlardır. Gen havuzumuzun gittikçe küçülmesidir. Bu nedenle yerel tohumların devamının sağlanmasını isteğim karşısında geri dönüşümsüz tohumları savunmak niye anlamadım.
Yine aynı anlama gelen bir cümleme yine karşı olduğunuzu yazmışsınız.

Bu cümle bir iddia değil, sav değil, fikir değil, sadece bir saptama. Nesine karşısısınız ve okuduğunuzda ne anlıyorsunuz? Son cümlenizden, benim cümlemi "geri dönüşsüz" tohumların savunması diye algıladığınızı düşünüyorum, öyle mi? Öyle ise sadece terminoloji değil, aynı zamanda ciddi bir dil ve anlam farkı sorunumuz da olduğunu söylemeliyim.

Gen havuzu ile nasıl bir alaka kurdunuz? Cümleden öyle bir anlam da mı çıkardınız?

Alıntı:
Orijinal Mesaj Sahibi antebi
Umarım buradaki suçlama bana ait değildir. Benim paylaşımlarım da eğer değişiklik yapmamışsam mutlaka kaynak belirtirim. Bunu bir çok paylaşımda kaynak olarak agaclar.net'i göstermemden de anlayabilirsiniz. (1 ocak tarihli paylaşımım https://www.facebook.com/groups/yere...3969904080872/ Ama alıntılar üzerinde değişiklik yapmışsam kaynak belirtmem doğru olmaz diye düşünüyorum.
Yok, siz normal karşılayanlardandınız sanırım Grubunuzun çok basit etik kurallardaki durumu bakımından bir örnekti sadece.

Alıntı:
Orijinal Mesaj Sahibi antebi
Yabancı dilim olmadığı için bu dökümanları anlamam mümkün değil, gruptaki bir çok insan da benim durumumdadır. Eğer bunların Türkçesi veya Türkiyede yapılan araştırmalar varsa bunların linkini verirseniz sevinirim.
Bilginin üretilmediği, en iyi ihtimalle çok eksikli kopyalandığı bir yerde Türkçe ile özgün araştırmalar da olmuyor maalesef. Uluslararası süreli yayınlarda yayınlanan özgün araştırmaların Türkçeye çevrilmesi için bir müessese de yok. Bu durumda her şey Saraçoğlu'nun ispatı söyleyeninden menkul yazılarına hapsoluyor galiba

MeyveliTepe Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 05-01-2015, 02:44   #32
Ağaç Dostu
 
birnefestoprak's Avatar
 
Giriş Tarihi: 14-07-2012
Şehir: Ankara/Morgantown
Mesajlar: 2,797
Alıntı:
Orijinal Mesaj Sahibi antebi Mesajı Göster
Sizden bir de ricam var Türkçe karşılığı olan yabancı kelimeler kullanmayın. Herkesin anlayacağı bir dil kullanır ve Türkçemize saygı gösterip sahip çıkarsanız sevinirim. (İnovatif= Yenilik, Yenilikçi)
Konunun ucundan tutulacak nokta olmadigini anlayinca körükleme yapmaya mi basladiniz? Inovatif kelimesinin anlami "yenilik, yenilikci" miymis?

birnefestoprak Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 05-01-2015, 04:13   #33
Ağaç Dostu
 
birnefestoprak's Avatar
 
Giriş Tarihi: 14-07-2012
Şehir: Ankara/Morgantown
Mesajlar: 2,797
Bastan soyleyeyim; ne hibrit tohum ustune dayali bir is yapip para kazaniyorum ne de ciftcilere hibrit tohum ekmelerini tavsiye ediyorum. Bunun yaninda, sirf birseyi tercih etmiyoruz diye, onunla ilgili kimisi yalan boyutlarina varan kimisi de dupeduz bilgisizlik, tembellik ve merak etmemekten kaynaklanan propagandist yaklasimlara onay vermek zorunda miyim? Tabii ki hayir.

Simdi diger konulara gecelim:

Alıntı:
Bhut Jolokia biber tohumu dağıtımı yapılırken bu biberin nerede yetiştiğinin değil atalık tohum olup olmamasının önemi vardır.
Diger ifadeyle soyle diyorsunuz: "Tasnif ve arsivleme olmasin (zaten bugune kadar olmamis), ne gerek var. Fransiz domatesini Antalya'daki yerel tohum senliginde kirmizi domates diye dagitalim. Sonra o domatesi alan kisi tohumunu cogaltip baskalarina "Antalya'dan kirmizi domates" diye dagitsin. Ayni domatesi yetistiren ucuncu kisiler de domatesi Antalya'nin yerli domatesi diye bilsin." Ne guzel, atalik tohumlar korundu Yurtdisinda bu isi ciddiyetle yapan kurumlarin atalik tohumlari nasil korudugunu, hangi sartlarda nasil yetistirdigini hic arastirdiniz mi?

Alıntı:
Bence var, çünkü hibrit tohumla beraber kimyasal kullanı artmıştır, bu nedenle de topraklarımız gün geçtikçe kirlenmektedir. Toprakları bizden sonraki nesillere kullanılmayacak bir halde bırakılmasını istemiyorum.
Yani tesadufe bakin ki, Sn Ismail Kuzucu bu soylediginize yukarda yanit vermis. Hemen bakalim:

Alıntı:
Maddi yönünü geçtim yerli ekimde aşırı derecede ilaç kullanımı gerekiyor. (Her tür için geçerli değil.) Örnek: Ben bu sene f1 lahana ektim sadece 2-3 defa tırtılla mücadele ettim. (1 defa etkisi 1 hafta olan ilaç, geresi organik mücadele.) Diğer yerli fide eken ise 5 defa fungisit ilaçlaması yaptı. Diğer ilaçlamaları saymıyorum. Siz olsanız hangi ürünü alırdınız??
Sn Ismail Kuzucu, F1 fide ektigi icin daha az ilaclama yaptigini soyluyor. Yerli fide (sanirim atalik tohumu kastediyor) eken diger ciftcinin de daha fazla ilaclama yaptigini soyluyor. Bu duruma gore, F1 fide yetistirmeyle ilaclama arasinda bir dogru oranti var mi? Organik tarim yapilarak F1 tohum yetistirilemez mi? Turkiye'de hic F1 tohum ekilmese, ilaclama da sona mi erecek yoksa ilaclamada ciddi oranda azalma saglamak icin biyodinamik tarim uygulamalarina mi gecilmeli?

Alıntı:
Saimbeylinin ince kabuk kokulu domatesini hem tohumdan hem fideden üretme çabalarım sonuçsuz kaldı. Bir tane bile domates alamadım.
Eger Turkiye'de baska bir yerde Saimbeyli adinda bir yerlesim birimi yoksa ve siz bu cesidi yine Adana'da kendi yasadiginiz yerde yetistirmeye calisip bir tane bile domates alamadiysaniz, kusura bakmayin ama konu adaptasyonla ilgili degil. Forumda tecrubeli uyelerimizin yeni yetistiricilere yardimci oldugu basliklar var; yetistirmeyle ilgili sorularinizi orda sorabilirsiniz. Tohumunu da agaclar.net tohum paylasimi etkinligine gonderip paylasirsaniz bu cesidin yayginlasmasina katkida bulunmus olursunuz.

Alıntı:
Yerli atalık tohum statüsünü hak etmenin bir ölçüsü varmı?
Var. Daha once de bahsettigim kistaslar. Ozetleyeyim: Uzerinde mutabakata varilan kabule gore, tohumun yerlesikligini ve belli bir yetistirici grubu icinde (bu tek bir kisi olabilecegi gibi, bir aile de koy de olabilir, ayni toplum icinde zamanla daha genis bir alana da yayilabilir) surdurulebilirligini kanitlamak adina, tohum amator islah yoluyla elde edildikten sonra en az iki insan nesli boyunca (yaklasik 50 yila tekabul eder) yetistiriliyor olmasi atalik tohumun atalik sinifina girmesi icin yeterli.

Ornek:

1. nesil-Babanizin cesidi bahcesinde islah ettikten sonra evdeki yemeklerde kullanilmak uzere yetistirdigi nesil.

2. nesil-Sizin babanizdan miras kalan tohumu yetistirdiginiz nesil (bu asamada tohum zaten atanizdan size aktarilmis durumda ama siz de sonraki nesillere aktararak tohumu tanitacaksiniz)

Kamba Biberi (eger ayni cesitten bahsediyorsak), Bulgaristan kokenli ama tohum konusunda tasnif ve arsivleme yapilirken kesinlikle atlanmamasi gereken cok onemli bir konu insan. Her tohumun, bilsek de bilmesek de, mutlaka bir hikayesi var ve atalik olarak sonraki nesillere aktarilan her tohum, insanla ve onun ait oldugu veya kendini ait hissettigi toplumla ozdeslesir. Bulgaristan'da yasayan birisinin tohumu Edirne'ye gondermesi baska birsey, tohumu bohcasina koyup goc ettigi Edirne'de yetistirmesi baska. Kendisinin bir parcasi gormese birlikte getirmezdi. Her durumda, tohumun kokeninin belirtilmesi zorunludur. Tohum kataloglama isi ciddi bir is ve bir kolleksiyoner titizliginde yapilmali.

Alıntı:
Aynı düşünceleri paylaştığımızın farkında mısınız? TİGEM'in "Sertifikalı tohum kullan %25 ürün artışı olsun" anlamında reklamları halen panolarda yer almakta. Şimdi ben elimdeki tohumu sertifikalandırırsam benim ürünüm %25 artacak mı? Ayrıca atalık, yerel tohum olduktan sonra sertifikalı olmasınında bir sakıncası yok. Ancak çiftciye tarım desteği şartını sertifikalı tohum kullanımına bağlanmasına karşıyım. Çiftçi kendi tohumunu kullandığında da destek almalı. Burada anlaşamadığımız bir durum yok sanırım.
Sertifika konusundaki dusuncenizi ayrica uzun uzun tartisabiliriz. Simdilik tartistigimiz konu kapsamindaki sorunlu noktayi tekrar vurgulayayim. Sizin kullandiginiz anlamiyla, "yerel tohum" diye bir kavram yok. Yerli (Turkiye menseyli) atalik tohum var; bir de daha kucuk olcege inerek incelenebilecek yerel atalik tohum var. Turk Dil Kurumu'ndan "yerel"in anlami:

Alıntı:
sıfat Yöresel
Yerel atalik tohuma ornek: Ege'nin yerel atalik tohumlari, Aydin'in yerel atalik tohumlari vb.

Dunya uzerinde cok farkli toplumlarin binlerce degerli atalik tohumu var (kendi bahcelerimde Uzak Asya'dan da Avrupa'dan da Turkiye'den de tohum yetistiriyorum). Bunlarin hepsi degerlidir ama Fransa'nin kavununu Izmir'e getirip yetistirdiginizde, Izmir'e has yerel tohum elde etmis olmuyorsunuz; o yine Fransa'da ait oldugu yore neyse oranin yerel tohumu oluyor. Ayrica, daha once de dedigim gibi yerellik kavramini adaptasyon sureciyle ozdeslestirmek de cok anlamsiz. Size Charentais tohumu gondereyim, Adana'da ekin, yetistirici olarak bir hata yapip bitkiyi oldurmedikten sonra hemen sonuc alirsiniz. Bu tip bir yerellik kavrami one surerek de zaten elimizde hicbir arsiv bilgisi bulunmayan tohum cesitlerinin tasnifini cok daha zorlastirmis olacaksiniz. Yani bu haliyle, yararinizdan cok zarariniz olacak.

Alıntı:
"Amacimiz; yerli degil YEREL TOHUMLARIN kullanimini artirmak icin bu tohumlarin uretimini desteklemek ve paylasimina yardimci olmaktir "

Yerli dendiğinde Anadoluya yani bizim topraklarımıza özgü tohum anlaşılır, oysa yerel diyerek dünyanın herhangi bir bölgesinde yetişen yerel tohumu kastettim.
Simdi siz bu tanimi yaptiginiza gore, su videoyu gostereyim (sizin mensubu oldugunuz dernek de sanirim videoda bahsedilenle ayni, oyle degilse lutfen belirtin):

https://www.youtube.com/watch?v=iPtPbVPGiD4

Hakan Bey, videonun 13. saniyesinden baslayarak dernegin amacini anlatiyor:

Alıntı:
Dernegimizin amaci, yerel tohumlarimizi yasatmak, neslini devam ettirmek ve yerel tohumlarimizi islah etmektir. Ha nicin yerel tohumlarimiz bu kadar onemlidir? Soyle soyleyeyim ben size, tohumuna sahip cikmayan bir millet gelecegini kaybeder.
Burdaki yerel tohum tanimiyla sizinkinin bir alakasi var mi? Hakan Bey, tohumuna sahip cikmayan bir millet derken Uganda Halki'ni mi kastediyor?

Bir soru daha: "Yerel tohumlarimizi islah etmektir." denirken ne kastediliyor? Siz tabii bunu Hakan Bey'in yerine yanitlamak istemeyebilirsiniz ama bir fikriniz varsa, bizi de aydinlatir misiniz?

loveforlife beğendi.
birnefestoprak Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 05-01-2015, 04:29   #34
Ağaç Dostu
 
birnefestoprak's Avatar
 
Giriş Tarihi: 14-07-2012
Şehir: Ankara/Morgantown
Mesajlar: 2,797
Alıntı:
F1 tohumlara karşı olmadığınız anlamını çıkarabileceğimiz pek çok ifadeniz olduğu göz önüne alındığında sizin herhangi bir tarım firmasıyla bağlantılı olabileceğiniz geliyor aklıma. Öyledir demiyorum yanlış anlamayın.
Sn MeyveliTepe, Sn antebi oyle demek istemiyor, sakin yanlis anlamayin; bir de benim durumumu dusunun

Alıntı:
Bilginin üretilmediği, en iyi ihtimalle çok eksikli kopyalandığı bir yerde Türkçe ile özgün araştırmalar da olmuyor maalesef. Uluslararası süreli yayınlarda yayınlanan özgün araştırmaların Türkçeye çevrilmesi için bir müessese de yok. Bu durumda her şey Saraçoğlu'nun ispatı söyleyeninden menkul yazılarına hapsoluyor galiba
Google'a yazinca şak diye ciktigi icin bence sorun yok

birnefestoprak Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 09-01-2015, 08:05   #35
Ağaçsever
 
antebi's Avatar
 
Giriş Tarihi: 25-05-2013
Şehir: Adana
Mesajlar: 49
Sayın meyvelitepe,
Özgür Tohumlar | Meyvelitepe - Çılgın Kalabalıktan Uzak

Yazınız çok güzel, burada yazdıklarınızla bizim yapmaya çalıştıklarımız arasında fark varmı? Ben göremedim. Eğer farklı bir konu varsa belirtirseniz sevinirim.
Son parağrafınız
"Uzun sözün kısası, dünya mirası tohumlar tüm ülkelerin tüm insanlarındır diye düşünüyoruz. Kaybedilmemelidirler, her iklime uygun, her lezzet beklentisine uygun, bir çok farklı özellikte, verimli, kimsenin özel malı olmayan yüz binlerce çeşite sahip çıkması gerekenler öncelikle tüketenlerdir, onlar gerçekten isterlerse, yetiştiricilere doğrudan ulaşmanın yollarını bulurlar ve sistemi zorlarlarsa, yetiştiricileri hem risk alan hem de en fazla karın tokluğuna çalışanlar olmaktan kurtarırlarsa, sonunda onların istediği olur ve yetiştiriciler o tohumları ekerler, çünkü artık asıl problem tohumların bulunabilirliği değildir."
şeklinde, sanırım yerel ile yerli tohum farkı da burada çıkıyor. Saygılar.

antebi Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 10-01-2015, 23:08   #36
agaclar.net
 
MeyveliTepe's Avatar
 
Giriş Tarihi: 22-03-2007
Şehir: Kocaeli
Mesajlar: 8,962
Sn.Antebi,
Linkini verdiğiniz yazımızda anlattıklarımız "tohum" konusunda özet de olsa duruşumuzu ve düşüncelerimizi ifade ediyor.

Yapmaya çalıştıklarınız, varmak istediğiniz sonuçlar o yazıda anlatılanlarla paralellik gösteriyor mu bilmiyorum, bunu siz söyleyeceksiniz.

Dikkat ettiyseniz, o yazıda Saraçoğlu'nun yazdığı şeyler referans olarak alınmamış.

Karşı çıksak bile pazarlamaya yönelik ürünler için üretilmiş hibrid tohumlara "genetiği ile oynanmış tohumlar" da demiyoruz.

Yukarıda bir mesajınızda alıntıladığınız ve ne anladığınızı bilemediğim cümle farklı sözcüklerle de olsa orada yine var.

Dahası, orada belli bir oranda iddia içeren her sözün doğruluğuna dair bilimsel kanıtlar gösterme imkanım var. Atalık tohumları uydurma şeylerle yüceltmeye kalkışmamışız yani. "Hibrit"e de hibrid demişiz ama atalık tohuma da halel getirmemişiz

Doğru bildiğiniz bir şeyi anlatırken, doğruya varmayı umut ederken, attığınız her adım, söylediğiniz her şey de doğru olmalıdır bence. İlk yanlışınız doğru diye bildiğiniz hedefin sorgulanması ve şüphelenilmesi sonucunu doğurur.

Söz gelimi, hibrid tohumlara ikide bir "genetiği ile oynanmış" demek yanlış ve yanıltıcıdır. Genetiği ile oynanmış tohumlar "Genetically Modified Organism" veya "Living Modified Organism" terimlerinden gelir ve canlıların rekombiant DNA teknolojisi adı verilen yöntemlerle doğada kendi kendine olamayacak şekilde bioteknoloji yardımıyla DNA yapılarının değiştirilmesi anlamına gelir. Bir terminoloji ve tanım olarak bunun tartışılır bir tarafı yok.

Tüm dünyada GDO lobileri toplumların direncini kırmak için GDO'ları iyi bir şeymiş gibi göstermeye çalışırlar ve sattıkları tohumlardaki genetik değişikliği, normal, olağan, zaten var olan bir şeymiş gibi göstermeye çalışırlar ve insanların algılarında GDO'lu tohum ile hibrid tohumun eşitlenmesinden çok mutlu olurlar. Çünkü, en eski atalık tohumların bile kökeni hibrittir, insanlar yüzlerce yıldır hibrid (ister F1 ister F99) ürünlerle beslenirler, "onlar sağlığa ve çevreye zararlı değil ise GDO'lar da zararlı değildir" algısı GDO şirketleri açısından yönetilmesi çok kolay bir algı olacaktır. Hibrid olan her şeyi GDO ile eş tutarak "zararlı" demeyi yerel tohumları öne çıkarmanın yegane yolu gibi göstermek ise bence kendi ayağına kurşun sıkmak gibi bir şey. Çok kolay çökertilir ve yanında atalık tohumları da götürür, gdo'ları da normalize eder, çünkü argümanın iler tutar bir yanı yok.

Siz, "Bu tohumların f2 seviyesinde f1'deki ürünü vermemesi ise tohum şirketlerin kendilerince sürdürülebilirliğini sağlayan bir durum ve bazı küçük şirketler dışında hibrid olmayan tohum ıslah etmezler." şeklindeki cümlemi çok yadırgamiş, hatta bundan dolayı bir tarım şirketiyle irtibatlı olduğumu düşünmüşsünüz ya (bu cümleden ne anladığınızı hala bekliyorum), ben de ikide bir hibridlere "genetiği ile oynanmış" demenizden (videoda da var) acaba bu organizasyon GDO lobisinin bir parçası mı diye düşünmeden edemedim

Son derece iyi bir niyetle ve grubunuzun hiç bir ard niyeti olmadığını var sayarsam sadece bu başlıktaki #2 nolu mesajımı tekrarlayabilirim.

Tavsiyem, her argümanın doğruluğunu mutlaka araştırın. Hibrid hibrittir, atalık tohum da atalık. Atalık tohumu yüceltmenin yolu, onlara rakip gibi gösterdiklerinizi desteksiz kötülemekten geçmez, atalık tohumlar zaten yücedir. Kalabalıkta her kafadan bir ses çıkar kabul, ama doğrudan ve etikten ayrılmayın demek gönlümden geçer.

MeyveliTepe Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 11-01-2015, 05:28   #37
Ağaç Dostu.
 
vetman996's Avatar
 
Giriş Tarihi: 21-08-2008
Şehir: Manisa-Salihli
Mesajlar: 772
Merhaba.

Tartışmayı alevlendiren "hibrit"i tam olarak irdeleyememek sanırım. Hibriti gerçek anlamda kullandığında ata yadigarı tohumların da hibrit olduğunu görüyorsunuz ve problem yok. Ama biz hibrit tohumu DNAsı ile oynanmış tohum olarak algılamıştık bir süre. Sayın MeyveliTepe hocamızın uyarmasıyla daha iyi anladık. Prof. Saraçoğlu da bu yanlışı görmüş olacak ki "ebter tohum" ifadesi kullanmaya başlamış.

Bunun yerine "DNAsı ile oynanmış tohum" desek "GDO"lu tohum anlaşılacak. "Ebter" kelime anlamı "Soyu Kesik" yani ilk yıl verim veriyor ikinci yıl verim vermiyor anlamına geliyor sanırım.

Hibrit tohumu sonunda anladık ama ticari tohum üreticilerinin sattıkları tohumlar için yeni bir terminolojiye ihtiyaç var. Bu "Ebter" olabilir mi bilmiyorum. Selamlar...

loveforlife beğendi.
vetman996 Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 11-01-2015, 17:43   #38
Ağaçsever
 
antebi's Avatar
 
Giriş Tarihi: 25-05-2013
Şehir: Adana
Mesajlar: 49
Sayın Meyvelitepe,
Mesleğim Ziraat mühendisliği, ancak profilime bakarsanız bilgisiz ziraat mühendisi yazıyor. Bunun nedeni çalıştığım kurum nedeni ile bu güne kadar mesleğimi yapamamış olmamadan kaynaklanıyor. Sizin bilginizin ve tecrübenizin benden kat kat fazla olduğunu biliyorum ve saygı duyuyorum ve de bilmediğim konularda yardım edeceğinizi umuyorum.

Tarımda başımıza ne geliyorsa Mendel kanunları yüzünden geliyor . Genetiği değiştirilmekle genetiği ile oynamak aynı anlamamı gelir bilmiyorum. Kendi algılamamı söyleyeyim: genetiği değiştirilmiş organizma, normalde bünyesinde bulunmaması gereken ve başka bir canlıdan gen transfer edilmiş canlı, genetiği oynanmış; aynı tür canlılar arasında doğal veya suni yolla gen transferi gerçekleşmiş canlı olarak algılıyorum. Bu doğrudur diye iddiam yok. Eğer algılamam yanlış ise videoda dernek kurucu üyelerinden birisi olan sayın Karahanoğlu yanlış ifade kullanmış demektir.

Evet haklsınız insanlarımız GDO ile hibrit aynı şey sanıyorlar, bunun böyle olmadığını anlatmamız lazım.

Hibrit tohum konusunda, kısır olan hibrit tohumları ifade edebilmek için ayrı bir terim bulma zorunluluğumuz olduğunu düşünüyorum. Sayın vetman996 arkadaşımızın önerisi değerlendirilebilir.Ayrıca hibrit tohumların atalık tohumlardan daha fazla ürün verdiği düşüncesinde değilim. Bunu elimde bulunan biber çeşitleri ile kanıtlayabilirim. Saksıda yetiştirdiğim süs biberinden bir defa da (bir sezon da değil) topladığım biber sayısı 146 dır. Aynı şekilde sivri acı biberim bir dalında 10-15 tane biber veriyor. Hiç bir hibrit tohumun bu verimi sağlayacağını düşünmüyorum.

Not: Yükseltilmiş sebze bahçeleri konusunu + sizin blogunuzu inceliyorum. Bunu bu sene uygulayacak yer olacak gibi. Bu konuda destek olmanızı rica ediyorum.

antebi Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 12-01-2015, 01:52   #39
agaclar.net
 
MeyveliTepe's Avatar
 
Giriş Tarihi: 22-03-2007
Şehir: Kocaeli
Mesajlar: 8,962
Alıntı:
Orijinal Mesaj Sahibi vetman996 Mesajı Göster
Merhaba.

Tartışmayı alevlendiren "hibrit"i tam olarak irdeleyememek sanırım. Hibriti gerçek anlamda kullandığında ata yadigarı tohumların da hibrit olduğunu görüyorsunuz ve problem yok. Ama biz hibrit tohumu DNAsı ile oynanmış tohum olarak algılamıştık bir süre. Sayın MeyveliTepe hocamızın uyarmasıyla daha iyi anladık. Prof. Saraçoğlu da bu yanlışı görmüş olacak ki "ebter tohum" ifadesi kullanmaya başlamış.

Bunun yerine "DNAsı ile oynanmış tohum" desek "GDO"lu tohum anlaşılacak. "Ebter" kelime anlamı "Soyu Kesik" yani ilk yıl verim veriyor ikinci yıl verim vermiyor anlamına geliyor sanırım.

Hibrit tohumu sonunda anladık ama ticari tohum üreticilerinin sattıkları tohumlar için yeni bir terminolojiye ihtiyaç var. Bu "Ebter" olabilir mi bilmiyorum. Selamlar...
Sn.Vetman996,
Türkçede "ebter" diye bir sözcük yok. Bu sözcük arapçada olmasına rağmen anladığım kadarıyla arapçada da kullanılan bir sözcük değil. Bilinen tek referansı (arapça uzmanları daha net bilgi verebilir) Kur'anda Kevser suresinde geçiyor olması. Burada da putperestlerin Hz.Muhammed'in iki oğlunu küçük yaşta kaybetmesinden dolayı soyunu sürdürecek kimse kalmamış olmasına istinaden söylemiş oldukları belirtiliyor.

Tohumlar için "ebter" sözcüğünün kullanılması sadece Saraçoğlu'na ait bir icat olsa gerek.

Bir an için "ebter" sözcüğünün geniş anlamda "soyu kesik" anlamına geldiğini var sayalım. Bu durumda, bir canlının soyunun kesikliği, "ebter" oluşu, üreme kaabiliyetinin olmaması veya böyle bir kaabiliyetinin kalmamış olması şeklinde anlaşılmalı.

Bu nasıl olur? Söz gelimi katır böyle bir şey (Elbette burada bir canlı türü olarak katırın ebeveynlerinin tam olarak aynı tür olmadıklarını da dikkate almak gerek). Bitki tohum vermezse olur. Bitkinin verdiği tohumun çimlenme kaabiliyeti yok ise olur. Tohumdan çimlenen bitkinin meyve verme ve dolayısıyla da tohum verme kaabiliyeti yoksa olur. Bu durumda varsayımımıza istinaden o tohuma ebter tohum diyebiliriz (sadece varsayım).

Peki, böyle bitkiler var mı? Evet var. Terminatör geni eklenmiş bir kısım GDO'ları saymazsak, senelerdir severek yediğimiz portakal, çekirdeksiz üzüm. Son senelerde çekirdeksiz karpuz, salatalık da ürettiler galiba (hiç çekirdeksiz mi, az çekirdekli mi bilmiyorum). Bunların soyu kesik. Bitki kendinden yeni bir bitki üretemiyor.

Canlılarda hibridlenme veya Türkçesiyle melezlenme yaşamın devamının da bir gerekliliği. Yaşamın sürekliliği için canlıların gen havuzlarının daralmaması, genişlemesi gerekir ki adaptasyon kaabiliyetleri de düşmesin gelişsin.

Mısırın anavatanı olan Meksikada eski atalık tohumlarını zaman zaman yabani mısırların kendiliğinden yetiştiği alanlara ekerler ve tohumluklarını bunlardan alırlar. Yabani mısırlarla tozlanan tohumlarının daralmış olan gen havuzlarını genişletirler. Bunun sonucunda yeni tohumlukları daha iyi gelişir, şartlara daha dayanıklı olur ve verimliliği artar.

Tersine bir örnek vereyim. Çok beğendiğiniz bir atalık tohumu tek bir bitki olarak yetiştirin ve en beğendiğiniz tek meyveden tohum alın. Bunu aynı şekilde 4-5 yıl devam ettirin. Beş yıl sonra o tohumun zayıfladığını görürsünüz, çünkü gen havuzu daralmıştır.

Bu bakımdan tüm canlılar aynı. Geçmişte Avrupa saltanatlarında çok görülen bir şey. Kan karışmasın, soy katışıksız devam etsin diye ensest evlilikler sonucunda bir sürü sakat, yarım akıllı kralları olmuştu. Sebebi gen havuzunun daralmasıydı.

Esas sorunuza gelince, karşı sorum şu. Bir isim bulmak zorunda mıyız? Buna ihtiyacımız var mı?

Şayet bütünü tüm boyutlarıyla biliyorsak, neyin nasıl olduğunu, ne olursa olumlu, ne olursa olumsuz olduğunu kavramışsak özel isimlendirmelere de ihtiyacımız olmaz.

Tohumlar özelinde karşı çıkmamız gereken, üretenden doğrudan tüketene kadar olan süreçte insiyatifin sadece, üretenlerle tüketenlerde olmasını engelleyen her şey. Üzerinde bir çok laf ettiğimiz o öcü hibridler bu sürecin içinde küçük bir cüz ve tüketen ile üreten doğrudan konuşmaya başladığında sessiz sedasız yok olur gider. Bunu sağlayamadığımız durumda ne desek, ne yapsak boş. Ancak şayet şanslı isek elimizdekini koruyabiliriz.

Peki ümit var mı? Evet var.

MeyveliTepe Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 12-01-2015, 03:27   #40
agaclar.net
 
MeyveliTepe's Avatar
 
Giriş Tarihi: 22-03-2007
Şehir: Kocaeli
Mesajlar: 8,962
Alıntı:
Orijinal Mesaj Sahibi antebi Mesajı Göster
Sayın Meyvelitepe,
Mesleğim Ziraat mühendisliği, ancak profilime bakarsanız bilgisiz ziraat mühendisi yazıyor. Bunun nedeni çalıştığım kurum nedeni ile bu güne kadar mesleğimi yapamamış olmamadan kaynaklanıyor. Sizin bilginizin ve tecrübenizin benden kat kat fazla olduğunu biliyorum ve saygı duyuyorum ve de bilmediğim konularda yardım edeceğinizi umuyorum.

Tarımda başımıza ne geliyorsa Mendel kanunları yüzünden geliyor . Genetiği değiştirilmekle genetiği ile oynamak aynı anlamamı gelir bilmiyorum. Kendi algılamamı söyleyeyim: genetiği değiştirilmiş organizma, normalde bünyesinde bulunmaması gereken ve başka bir canlıdan gen transfer edilmiş canlı, genetiği oynanmış; aynı tür canlılar arasında doğal veya suni yolla gen transferi gerçekleşmiş canlı olarak algılıyorum. Bu doğrudur diye iddiam yok. Eğer algılamam yanlış ise videoda dernek kurucu üyelerinden birisi olan sayın Karahanoğlu yanlış ifade kullanmış demektir.

Evet haklsınız insanlarımız GDO ile hibrit aynı şey sanıyorlar, bunun böyle olmadığını anlatmamız lazım.

Hibrit tohum konusunda, kısır olan hibrit tohumları ifade edebilmek için ayrı bir terim bulma zorunluluğumuz olduğunu düşünüyorum. Sayın vetman996 arkadaşımızın önerisi değerlendirilebilir.Ayrıca hibrit tohumların atalık tohumlardan daha fazla ürün verdiği düşüncesinde değilim. Bunu elimde bulunan biber çeşitleri ile kanıtlayabilirim. Saksıda yetiştirdiğim süs biberinden bir defa da (bir sezon da değil) topladığım biber sayısı 146 dır. Aynı şekilde sivri acı biberim bir dalında 10-15 tane biber veriyor. Hiç bir hibrit tohumun bu verimi sağlayacağını düşünmüyorum.

Not: Yükseltilmiş sebze bahçeleri konusunu + sizin blogunuzu inceliyorum. Bunu bu sene uygulayacak yer olacak gibi. Bu konuda destek olmanızı rica ediyorum.
Sn. Antebi,

Ben ziraat mühendisi de değilim. Hali hazırda sizin bildiğiniz bir çok şeyi de bilmiyor olabilirim (sözgelimi, kimyasal gübrelerle hiç ilgilenmediğim için 20-20-20 gübredeki fosfor oranının yirmi olmadığını çok sonraları, hidroponik okurken öğrenmiştim, oysa siz okuldan bilirsiniz zaten).

Muhtemelen iyi bildiğim tek şey öğrenme metodolojisi. Bu metodolojinin kullanılma motivasyonu ise tamamen ihtiyaçtan kaynaklanıyor. Yani ihtiyaç duyduğum bir şeyi bir çok kaynaktan doğrulayarak öğrenmeye, şayet pratik bir şey ise ve imkanlarım da elveriyor ise deneyerek görmeye gayret ederim.

Bu noktada söylemeden geçemiyeceğim önemli bir şey var. Bir şeyi, okulda ve klasik bir öğrenim müfredatı içinde öğrenmiş kişiler, her zaman olmasa da çoğunlukla, ilk öğrenmiş olduklarının kalıpları içine sıkışıyorlar. Sonradan, ilk öğrendiklerine aykırı gelecek bir şey duyduklarında ise yadırgıyorlar. Bununla çok karşılaşıyorum. Onların ilk öğrendiklerinin ne olduğunu bilmediğim için bu defa da ben yadırgıyorum

Başka bir nokta; öğrenilen şey şayet bir bilgi ise, bilgiyi bilginin üretildiği kaynaktan öğrenmek ile bilginin üretilmediği kaynaktan öğrenmek arasında çok fark olduğu. Maalesef ülkemiz çok uzun bir süredir bilginin üretildiği yer değil ve tıp, bilişim, bazı mühendislik dalları (hepsi değil) dışında (özellikle tarım) çalışan insanların kimi öyle bir alışkanlığı olmadığından kimi de imkanı olmadığından üretilen bilgiden haberi olmuyor.

Her gün, sadece tarımı ilgilendiren alanlarda bile onlarca yeni araştırma sonucu yayınlanıyor. Bunların hemen hemen hiç biri Türkçe kaynaklardan izlenemiyor. Bir şey lazım olduğunda Türkçe kaynakları hemen hemen hiç kullanmıyorum. Bazen es kaza rastladığım Türkçe bir araştırmanın çok benzerinin daha önceki bir tarihte başka bir ülkede zaten yapılmış olduğuna rastlayınca da önce üzülüyorum, sonra da hiç yoktan iyidir diyorum

"Genetiği ile oynanmış" sözünü GDO'dan ayırarak aynı tür canlılarda ve doğal olarak da gerçekleşebilecek hibritler için kullanmak doğrumudur derseniz, bence doğru değildir. Çünkü "genetiği ile oynanmak" sözündeki oynama hibrit bir tohumun ebeveyn genlerini alarak tek tek ebeveynlerden daha geniş bir gen havuzuna sahip olmasındaki gen değişikliğini açıklamıyor.

Bir an için açıkladığını var sayalım. Bu durumda genleriyle oynanmamış bir şey bulmak zor. Buna bizler de dahiliz.

Hibrid tohumların verimli olduğu varsayımını atalık bir tohumdan yetiştirilmiş biberin çok güzel verim vermesiyle çürütemeyiz. Atalık tohumlar da çeşidine, adaptasyonuna, yetiştirilmesine, o sezonki iklime, ışığa, suya, gübresine, rüzgarına göre çok güzel verim verebilirler.

İddiamız, her koşula uygun, verimli, lezzetli bir atalık tohum da vardır değil mi?

Vandana Shiva, olabildiğince iyi takip etmeye çalıştığım bir kişi. Onun ve kurucusu olduğu Navdanya'nın çok güzel örnekleri var. Musonlar sebebiyle sel basan tarlalarda, tuzlu toprakta, sadece yağmurla sulanabilen ve hiç yağmur yağmayan kurak topraklarda yetişip ürün verecek tohumları bulup üretip çiftçilere dağıttıklarını anlatır. Oysa küresel şirketlerin hibridleri belirli ideal koşulların varlığı varsayımına göre üretilmişlerdir ve aynı tohum her yere gönderilir. Bu varsayılan koşulların olmadığı yerlerde ise tamamen bir fiyasko olur (aşağıda linklerini verdiğim yazılar ofisinden izin alarak yaptığımız bir konferansının çevirisi - dört sene geçmiş ama okuduğumda hala ümit veriyor).

Bundan 5-6 yıl önce kuzey amerikadan getirttiğim atalık black-chery domates ilk yıl her salkımda sadece 20 civarında domates vermişti. Ertesi yıl bir salkımdaki domates sayısı 200'ün üzerindeydi. Tohum öğrendi. Bunu genlerle de açıklamak kolay değil.

Şayet bu tohum hibrid olsaydı ve ertesi sene yine yeni tohum alarak bu çeşidi ekseydim hep her salkımda yirmi domates olan verimlilikte olacaktı. Her sene yeniden satın alınan bir tohumun adapte olma imkanı da olamıyor.

Hibrid tohumların verimli olması varsayımı her zaman geçerli değildir. İdeal koşullarda yetiştirilmiş olsalar bile yüksek verimi hedefleyecek şekilde ebeveyn seçilmemiş ise yüksek verimli olmayacaktır. Fakat genel olarak şu söylenebilir. Bir hibrid, tek tek ebeveyni olan çeşitlere göre daha geniş bir gen havuzuna sahiptir ve bunun etkisi mutlaka olur. Uyar, uymaz ayrı.

Çok güzel verim aldığınız biberlerinizde tek bitki ve tek meyveden aldığınız tohum ile yetinmemenizi öneririm. Farklı bitkilerden ve farklı meyvelerden tohum alın ki verimlilik ertesi yıl da devam etsin, gen havuzu daralmasın
---------------------------------------------------
Shiva - Yeryüzü demokrasisi 1
Shiva - Yeryüzü demokrasisi 2
Shiva - Yeryüzü demokrasisi 3

devrann beğendi.
MeyveliTepe Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 12-01-2015, 03:58   #41
agaclar.net
 
MeyveliTepe's Avatar
 
Giriş Tarihi: 22-03-2007
Şehir: Kocaeli
Mesajlar: 8,962
Sn. Antebi,

Sormak ve söylemek istediğim asıl konu ile ilgili bir kaç şey daha var.

Yukarıda bir mesajınızda, (bizim etkinliğimizi de kastederek) sağdan-soldan tohum toplamadığınızı, sadece derneğin bahçesinde ürettiğiniz tohumları dağıttığınızı yazdınız. Videoda ise uzun uzun internet üzerinde tohum dağıtımının ne kadar hatalı olduğundan bahsediyor ve tohum üretilen özel bahçeden orada da bahsediyor ve profesörlerin nezaretinde tohum üretildiğini anlatıyor.

Öncelikle şunu söylemeliyim. Biz sağdan soldan tohum toplamıyoruz. Aslında hiç tohum toplamıyoruz. Bu yıl, sizin dernek bahçesi gibi ülkenin farklı yerlerindeki 40 bahçe, sadece kendilerinin üretmiş olduğu tohumları dağıttılar. Ağaçlar.net'in, bu 40 bahçeyi bir araya getiren, başından sonuna kadar organizasyonu yapan, lojistik maliyetini minimuma indiren, paylaşılan tohumların ne olduğu belirsiz bir liste değil de, standart bir katalog haline getirilmesine zemin hazırlayan, giden gelen her şeyi kayıt altına alan bir rolü oldu sadece.

Etkinlik sonunda, her bahçe kimlere hangi tohumları gönderdiğini bilir. Her tohum alan kimden, hangi bölgeden, hangi koşullarda yetiştirildiğini bildiği tohumları alır. Paylaşan ile tohumu alanın, tohumların yetiştirilmesi sürecinde de irtibat imkanı vardır.

Paylaşımcı yetiştiricilerin bahçelerine profesörler nezaret etmiyor belki, ama bilebildiklerince hastalıksız tohum göndermeye çalışıyorlar.

Şayet siz dağıtacağınız her tohumu özel bir laboratuara gönderip virüsten ari olduğunu test ettirmiyorsanız, belirli bir çeşidin saf bir çeşit olduğunu tesbit için gen analizine tabi tutmuyorsanız dernek bahçesinde yetişen tohumluğun diğer 40 bahçede yetişenden bir üstünlüğü olmaz.

Bir ara Buğday Derneğinin çalışmalarına katıldım. Onların yaklaşımı tamamen farklı (şapkamı çıkarırım). Dağıtılacak her tohumu mutlaka virüs testine gönderiyorlar. Bazı çeşitleri ise gen analizine tabi tutuyorlar. Söz gelimi, gen analizine göre saf çengelköy hıyarını bulamamışlardı. Şimdi buldular mı bilmiyorum. Bende var bir çengelköy hıyarı, çok eski, onu ektiğim zaman bahçede uzak bir yere bile başka hiç bir hıyar çeşidi ekmem bozulmasın diye. Teste göndersek ne çıkar bilmiyorum, belki o da saf çıkmaz.

Bu sebepten dolayı sadece 3-5 çeşide odaklanabiliyorlar. Fazlası yapabilecekleri bir şey değil.

Sorularıma gelince; grup mesajlarınız yakın zamana kadar geliyordu, bir forum ve bir web sitesi açmışsınız. Fakat bunların hiç bir yerinde ne bahçenizden ne de 1000 kişiye ortalama 25 çeşit tohum dağıtıldığından bahsedildiğini görmedim.

Rica etsek, nasıl bir bahçede, hangi koşullarla, kaç çeşit tohumluk üretiyorsunuz, bunlara ait katalog bilgilerinin, nereden geldikleri, kaç nesildir derneğinizde oldukları vs. bilgi verebilirmisiniz?

Ayrıca, 1000 kişiye ortalama 25 çeşit tohumu nerede nasıl dağıttınız, üreten ve veren siz olduğunuza göre, nerelerde, kimler aldı, takip ediyormusunuz. Dahası, sessiz sedasız hangi yöntemle bunu başardınız? Biz burada 500 küsür çeşitten 11.500 poşet dağıttık, tanıtımı, katalogu, lojistiği, dağıtım sonrası süreci vs. o kadar gözler önünde ki sağır sultan bile duydu. Gelecek yıl bahçe sayısının epey artacağını, dağıtılacak poşet sayısının da çok artacağını düşünerek tecrübenizden yararlanmak isteriz.

MeyveliTepe Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 12-06-2015, 22:12   #42
Ağaç Dostu
 
birnefestoprak's Avatar
 
Giriş Tarihi: 14-07-2012
Şehir: Ankara/Morgantown
Mesajlar: 2,797
Daha once yazacaktim fakat vakit bulamadim. Forumda cokca gorulen bir egilim hakkinda birkac birsey soylemek istiyorum. Cesitli konu basliklarinda "Google'dan baktim boyle boyle diyor, demek ki siz yanlis biliyorsunuz", "bakin su internet sitesinde su universitede gorevli bir akademisyen soyle bir aciklama yapmis, demek ki isin dogrusu bu", "bakin soyle bir konferans bildirisi yayinlanmis, gercekler apacik ortada" gibi cok sayida ifade var.

Agaclar.net, bir bilimsel referans degil populer bir kaynak dolayisiyla burda kurulacak neden-sonuc iliskilerinde "akademik" kaynaklarin kullanilmasindan daha dogru birsey olamaz ama bunun da sinirlari belli. Genel bir tartisma yurutuyorsak, zaten kaynak gostermeden, kendi bilgimize/tecrubemize gore ilerliyoruz. Bir bilgiyi %100 dogru kabul etmeden once asagidaki listeleri gozden gecirmekte fayda var:

Mevcut bilginin aksini iddia ederken kaynak olarak neler kullanilabilir?

Istisnasiz tek kaynak, uluslararasi hakemli dergilerde (Science Citation Index) yayinlanan makaleler. Bu makalelerin bile cok buyuk bir kismi hicbir konuda kesin hukme varmazken internet siteleri ya da roportajlar kaynak olarak kullanilamaz. Soz konusu makalelerin sonuc kisimlarinda da genelde “boyle olabilir”,” bulgular bunu gosteriyor ama bu konuda ek olarak su su konularda da gozlemlerin yapilmasi gerekir” gibi ifadeler kullanilir. Zaten akademisyen olarak hazirladiginiz makaleyi %100 kesinlik iceren bir havada sunarsaniz, derginin hakemleri sizi makaleyi gonderdiginize pisman ederler

Belli sartlara bagli olmak uzere doktora tezi. Uluslararasi alanda yeterligi benimsenmis bagimsiz bir bilim kurumunun finanse ettigi ve gidisatini bilimsel kriterlere gore benimsedigi (bu kurumlar, calisma bilimsellikten uzaklasmissa sponsorluktan cekilirler) ya da bu niteliklerdeki (uluslararasi hakemli dergilerde yayin dahi yapmis olsa) bir doktora hocasinin yuruttugu bir doktora tezinin sonuclari bir konuyu savunmada delil olarak degil, konuya katkida bulunmasi ve uygulamada fikirler vermesi, ufuk acmasi adina kullanilabilir. Cogu durumda, doktora tezi tek basina birsey ifade etmiyor. Esas onemli olan, doktora tezinin sonuclarini kullanarak yukarda bahsettigim dergilerde yayinlayacaginiz makaleler. Yani, doktora tezi "hibrit domatesten alinan tohum meyve vermez" dese bile bu birsey ifade etmiyor. Ilk once, bu sonucun, SCI siralamasindaki dergilerden birinde kabul edilip yayinlanmasi gerek.

Mevcut bilginin aksini iddia ederken kaynak olarak neler kullanilamaz?

Yuksek lisans (ing. master) tezi. Genelde, ustune yazildigi konu hakkindaki mevcut bilimsel calismalarin derlendigi bir rapor gibidir. Ogrenci olarak sansliysaniz, bir miktar tecrube edinme sansiniz var. Yuksek lisans calismasi, hayatta sonraki asamaya gecmek, belli bir terfi almak icin kullanilan bir basamaktan cok fazlasi degil.

Yukardaki kapsamda olmayan doktora tezi. Kurumsal yeterligi uluslararasi alanda taninmamis bir kurumun finanse ettigi, uluslararasi hakemli dergilerde yayin yapmamis bir doktora hocasinin yuruttugu (kariyerinin ilk asamasinda olup bu dergilerde ilerleyen zamanlarda yayin yapacak olanlar haric) ve kendini belli kriterler bakimindan kanitlamamis bir doktora komitesinin yuruttugu doktora tezinin sonuclarinin, birakin kanit olarak kullanilmayi, tavsiye niteliginde kullanilmasi bile dogru degil. Bu tip bir kaynak kullanimi, yuksek lisans tezinin kullanimindan daha olumsuc sonuclar yaratir.

Konferans bildirgeleri, konferanslarda yapilan konusmalar, herhangi bir toplantida yapilan PowerPoint sunumlari, bilgi notlari, Facebook mesajlari, sifaci hocalarin (ozellikle vatandasin vergilerinden kesilen paralarla aylik 14,000 TL maas alanlar) kadin programlarinda soyledikleri tez curutmede kaynak olarak kullanilamaz. Cok unlu bir profesor de olsaniz konferans bildirgesini kanit olarak kullanamazsiniz.

Diger faydali kaynaklar (bunlarin da bilimsel bir iddiasi olamaz veya iddiaya ihtiyac olmayan durumlarda kullanilirlar ama ozellikle ulasimlarinin kolay olmasinin isimize yaradigi ornekler cok sayida):

Sadece genel-gecer, dogrulugu su goturmez ya da ustunde genel kanaat olusmus bilgiler icin Google. Ornegin; “Turkiye Cumhuriyeti’nin baskenti Ankara’dir.”

Bir akademisyenin kesinlik icermeyecek ve tavsiye niteligi tasiyacak sekilde yaptigi uygulamalardan verdigi ornekler. Or. dogadaki gozlemler, konu hakkindaki cesitli olasiliklari anlamamiza yardimci olacak saha calismalari.

Akademi baglantili olmayip faydali bilgiler ve uygulama ornekleri sunan, ufuk acan bloglar, Youtube videolari, derlenip internete yuklenmis faydali dokumanlar ve diger gorseller. Burda dikkat edilmesi gereken de kullanilan dilin bilimsel kesinlik tasimamasi. Turkce’de MeyveliTepe blogu cok iyi bir ornek, cok faydali bilgileri bilimsel yontem kullanarak, ki bu az gorulen bir durumdur, elde edilen gozlemler, sonuclar empoze edilmeden veriliyor; bol bol faydalanin. Yani MeyveliTepe blogunda bile bilimsel yontem kullanilmasina karsin, verilen tavsiyelerde bir kesinlik olmadigi gibi, herhangi bir gozlemin "mucizevi" olarak nitelendirildigi bir ornek gormedim. Diger kaynaklar incelenirken de bu nitelikler aranmali.

*Aklima geldikce yukardaki listeleri yenilerim.


Düzenleyen birnefestoprak : 15-06-2015 saat 20:06
birnefestoprak Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 15-06-2015, 20:05   #43
Ağaç Dostu
 
birnefestoprak's Avatar
 
Giriş Tarihi: 14-07-2012
Şehir: Ankara/Morgantown
Mesajlar: 2,797
Evet, tasnifte trajedi devam ediyor: https://www.facebook.com/groups/yere...3155285162333/

Facebook kullanmayanlar icin yazinin tamami (Yerel Tohum Dernegi'nin Facebook sayfasindan alinmistir):

Alıntı:
YERLİ NE DEMEK YEREL NE DEMEK?

Türk Dil Kurumu (TDK) sitesine tanımlar şu şekilde;
Yerel: Bir yere, bir bölgeye ilişkin olan.
Yerli: Yurt içinde yapılan veya bir yurdun kendine özgü niteliklerini taşıyan, Belli bir bölgede yetişen, otokton.

Bu tanımları tohum açısından değerlendirdiğimde burada benim anladığım, dünyanın her hangi bir bölgesinde, o yörede yetişen, o yöreye özgü olan tohumlar yerel tohumlar, ama ülke bazında yetişen veya yetiştirilen tohumlar yerli tohumlar oluyor.

Bu konuyu örneklendirecek olursak, Adananın Saimbeyli ilçesinin Kötün denen bir domatesi vardır. Bu domates o yöreye ait bir çeşittir. O yörenin adı ile anılır. Aydının kemer patlıcanı Aydın patlıcanı olarak anılır.

İtalya da yetiştirilen San Marzano domatesi Bursa yöresinde yetiştirildiği için Bursa domatesi olarak anılır. Antep patlıcanı, Urfa biberi gibi.

Oysaki Ülkemizde yetişen tüm patlıcanlar, biberler ve de domateslerin hiç biri ülkemize ait değildir. Bunların hepsi başka ülkelerden ülkemize gelmiş ve hem yerelleşmiş (Bölgeselleşmiş) hem yerlileşmiştir.

200-300 yıl önce Anadolu da yaşayan halk ne domates yemiştir ne biber ne de patlıcan. Yemeklerde salça dahi kullanmamışlar. Zavallı padişahlar salçasız yemekler yemişler.

Lale deyince tüm dünyada Hollanda akla gelir oysa Hollanda soğan lalelerini bizim ülkemizden götürmüştür. Yine İngilizler Ankara tiftik keçilerini bizim ülkemizden götürmüştür. A.B.D. Antep fıstığını ülkemizden götürmüştür. Buğday, Çavdar tüm dünyaya Anadolu’dan dağılmıştır.

Daha birçok örnek verilebilir. Antep fıstığı, Diyarbakır karpuzu, Kırkağaç kavunu, Çengelköy hıyarı, Kadirli turpu gibi.

Bu yazıyı yazmamın nedeni; Manisa da ektiğim Hollanda hıyarı ile A.B.D. kökenli yuvarlak hıyarların fotoğraflarının paylaşımı sonucu çıkan tartışmadır. Bu ve benzeri tohumlar geldikleri ülkenin yerel tohumlarıdır. Zaten yerli tohum denmiyor yerel tohum deniyor.

Şimdi elin adamı ülkemizde hibrit tohum yetiştiriyor ve buna yerli tohum deniyor, kullananda yerli tohum kullandım diyor.

Ülkemizde İtalya’nın Fiat, Fransa’nın Renault marka arabaları üretiliyor adına da yerli otomobil deniyor. Oysaki bizim bir tek yerli otomobilimiz var o da Devrimdir. Ve de uluslar arası politikalar nedeniyle üretilememiştir.

Geçen sene dağıtımını yaptığımız Halep karası karpuz çekirdeğini, Bulgaristan kökenli dev domates tohumunu, Makedonya’nın Tetova mısırını isteyenler çok oldu. Zaten adlarına bakarsak ülkemize has bir çeşit olmadıkları bellidir. Ama bunlar ülkemizde yetiştirilmektedir. Bu tohumlar ile Hollanda hıyarı arasında fark yoktur.

2000 km uzaktaki Diyarbakır’ın karpuzunu, 1200 km uzaktaki Saimbeyli’nin domatesini İzmir de yetiştirince bir şey olmuyor ama burnumuzun dibinde ki Girit adasına özgü bir çeşit yetiştirince mi sorun oluyor.

Arkadaşlar derneğin ve de grubun adı Yerel tohumdur. Yerli tohum değildir. Öncelikle kavramları kafamızda oluşturalım. Gereksiz tartışmalara girmeyelim.

Şükrü Yıldızdal
Dernegin bu uyesi (sanirim kendisi uye ve umarim dernek yetkilisi degildir), TDK'dan yerel ve yerli kavramlarinin tanimini bulup yazinin basina eklemis. TDK'dan verilen tanimlarda, kendi mantigi icinde bence bir yanlis yok. Peki yorum dogru mu?

Yerli tohumlarin korumaya alinmasi kapsaminda tekrar tekrar ifade etmekte fayda var (bu konu, dernegin kendi Facebook sayfasinda da kafa karisikligina yol acmis olacak ki, aciklama yapma geregi hissedilmis ama aciklama hem sacmaliklarla dolu hem de daha cok kafa karistiriyor):

Yerel Tohum Dernegi'nin bakis acisi

Yerel tohum: Domates ustunden gidelim. Dernegin mantigina gore, domatesin genetik anavatani Guney Amerika oldugu icin, Anadolu'da birkac yuzyildir yetistirilen hicbir domates yerli degildir, hepsi yereldir(?). Yerel olanlar da aslinda Guney Amerika'nin yerli domatesidir

Dunyanin her tarafindan atalik tohumlari toplayalim. Bunlari ornegin Izmir'de dagitalim ve Izmir'in yerli domatesi ya da Almanya'ya ait bir domatesi harmanlayalim. Yerli/yabanci kaynassin, hepsi yerel olsun. Herseyi gectim; siz tohumun kokenini takip ederek insanlarin goc yollarinin dahi tespit edilebilecegini bilmiyor musunuz?

Aciklamayi yapan uyenin kafasi, yazinin ilerleyen bolumlerinde iyice karisiyor:

Alıntı:
İtalya da yetiştirilen San Marzano domatesi Bursa yöresinde yetiştirildiği için Bursa domatesi olarak anılır. Antep patlıcanı, Urfa biberi gibi.


San Marzano Domatesi'ne Bursa Domatesi diyecekmisiz. Bu bey, San Marzano'nun nesiller boyu yetistiriciler araciligiyla seleksiyon yapila yapila elde edildigini ve bu seleksiyon surecinin hala devam ettigini bilmiyor herhalde. San Marzano cesidi esas alinarak, ayni tohumdan verim/tat/meyve buyuklugu gibi parametreler bakimindan bugune kadar elde edilen seleksiyonlarin listesi (en yenilerden birisi Lungo 2 ve seleksiyon devam ediyor):

San Marzano 3
San Marzano Bush
San Marzano Lungo
San Marzano Lungo 2
San Marzano, Pink
San Marzano Redorta
San Marzano Gigante
San Marzano La Padino
San Marzano Lampadina
San Marzano Nano
Super San Marzano

Bunlardan hangisi Bursa Domatesi, bana birisi yardimci olabilir mi?

Bu dernegin Anadolu'da yuzyillar boyunca tat/doku/koku/meyve buyuklugu/bitki ozellikleri vb bircok ozellik bakimindan tohum seleksiyonu yapan ve bize Maniye, Karahidir, Devetabani gibi onlarca domates cesidini miras birakan ciftcilere, koylulere, amator yetistiricilere hic saygisi yok mu? Peki Turkiye'de yine belli ozellikler gozetilerek 20. yuzyilda devlet kurumlari araciligiyla uretilmis ve hibrit olmayan (tohumu ekildiginde aslina uygun sonuc veren) domatesleri hangi sinifa sokalim?

Yine diyelim ki domateste durum boyle. Anavataninin, icinde Anadolu'nun da belli bir bolumunun bulundugu bolge oldugu dusunulen kavun icin nasil bir tasnif yapalim? Yerel Tohum Dernegi'ne gore yerli kavun da yok herhalde.

Alıntı:
Lale deyince tüm dünyada Hollanda akla gelir oysa Hollanda soğan lalelerini bizim ülkemizden götürmüştür. Yine İngilizler Ankara tiftik keçilerini bizim ülkemizden götürmüştür. A.B.D. Antep fıstığını ülkemizden götürmüştür. Buğday, Çavdar tüm dünyaya Anadolu’dan dağılmıştır.

Daha birçok örnek verilebilir. Antep fıstığı, Diyarbakır karpuzu, Kırkağaç kavunu, Çengelköy hıyarı, Kadirli turpu gibi.
Yukardaki iki paragraf ne demek istiyor? Burdan ne sonuc cikaralim? Kafa iyice karismis. Amerikalilar Antep Fistigi'na Amerika'nin yerel fistigi mi diyormus?

Alıntı:
Ülkemizde İtalya’nın Fiat, Fransa’nın Renault marka arabaları üretiliyor adına da yerli otomobil deniyor. Oysaki bizim bir tek yerli otomobilimiz var o da Devrimdir. Ve de uluslar arası politikalar nedeniyle üretilememiştir.
Fiat, yerli otomobil mi hakikaten? Bilgisi olan arkadaslar beni aydinlatabilir mi? Bence Fiat yerel otomobil

En sonda da ultimatom verilmis:

Alıntı:
Arkadaşlar derneğin ve de grubun adı Yerel tohumdur. Yerli tohum değildir. Öncelikle kavramları kafamızda oluşturalım. Gereksiz tartışmalara girmeyelim.


Ozetle, Turkiye'de hicbir is mi dogru durust yapilamayacak?


Düzenleyen birnefestoprak : 15-06-2015 saat 20:41
birnefestoprak Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 15-06-2015, 21:27   #44
Ağaç Dostu
 
loveforlife's Avatar
 
Giriş Tarihi: 21-05-2012
Şehir: BURSA
Mesajlar: 3,079
Galeri: 2
Alıntı:
Orijinal Mesaj Sahibi birnefestoprak Mesajı Göster
Ozetle, Turkiye'de hicbir is mi dogru durust yapilamayacak?
Ağlanacak halimize çok güldüm, çok!!!

loveforlife Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Cevapla


Gönderme Kuralları
Yeni konu gönderemezsiniz
Konulara yanıt veremezsiniz
Ek dosya yükleyemezsiniz
Kendi gönderilerinizi düzenleyemezsiniz

BB code Açık
Smilies Açık
[IMG] Kodu Açık
HTML Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Forum saati Türkiye saatine göredir. GMT +2. Şu an saat: 04:00.
(Türkiye için GMT +2 seçilmelidir.)


Forum vBulletin Version 3.8.5 Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Optimization by vBSEO 3.6.0
agaclar.net © 2004 - 2024