agaclar.net

agaclar.net (http://www.agaclar.net/forum/)
-   Doğa, Çevre, Ekoloji, Gıda Hukuk ve Politikaları (http://www.agaclar.net/forum/doga-cevre-ekoloji-gida-hukuk-ve-politikalari/)
-   -   Yabancı ağaç türlerinin başkent kuşatması (http://www.agaclar.net/forum/doga-cevre-ekoloji-gida-hukuk-ve-politikalari/1469.htm)

malina 27-06-2006 20:45

Yabancı ağaç türlerinin başkent kuşatması
 
Yabancı ağaç türlerinin başkent kuşatması

http://www.birgun.net/themes/default/images/pix.gif
Ankara'da yılbaşından bu yana yılların emeğiyle yetişen koca çınarlar "budama" gerekçesiyle kavağa çevrildiler. Hele bazı çınarlar "Bir ağaca bu denli zarar verilebilir; bir ağaç bu denli kötü budanabilir" dedirten görüntüde. Onlarca yıldır emek verilip büyütülen ağaçlar bilgisizce, sorumsuzca ve acımasızca doğrandı. Yapanlar, yaptıranlar kim? Ağaçları dikmek, bakmak, korumakla yükümlü olan belediyeler! Olaya tanık olanlar sadece üzülmekle yetiniyorlar. Az sayıdaki duyarlı insanın çırpınışları ise ağaçları kurtarmaya yetmiyor. Böylesi girişimler karşısında herkesin ortak bir refleksle duruma müdahale etmesi gerekiyor.

Aslına bakılırsa yapılan eylemlerin çoğuna "budama" demek doğru değil. Budama; ağacın kendisine ve yanındaki ağaçlara zarar veren, kuruyan, hastalıklı dallarının daha iyi gelişmesine olanak verecek şekilde, uygun biçim ve zamanda kesilmesidir.

Hatalı budama ile açılan yaralar sonrasında erken çürümelerin başladığı, ağacın doğal ömrünün kısaldığı, biçiminin bozulduğu gün gibi ortadadır. "Neden bu denli bilgisizce ve acımasızca budama (kesme!) yapıyorlar?" sorusuna "Fazla odun elde etmek için" yanıtı verilebilir.

Bir ikinci neden ise tepesine kadar dalları kesilmiş çınarların dibine yeni ağaçlar dikmek. Kızılay'dan Gazi Mustafa Kemal Bulvarı boyunca Maltepe Camii'ne doğru yürürseniz çınarların dallarının nasıl budanıp altlarına yalancı servi ağaçlarının dikildiğini görebilirsiniz. Üstelik bundan beş yıl önce şimdi dikilen ağaçların yerlerine doğu mazısı dikildiği, bunlardan çoğunun kuruduğu, kalanlarının da söküldüğü belleklerimizdeki tazeliğini koruyor.

DİKİLEN AĞAÇ TÜRLERİ

Yapılan bu yanlış uygulamalar gözden kaçırılmak istenirmiş gibi, başka bulvar ve caddelere, boyları 5-6 metre olan değişik türlerde ağaçlar dikiliyor. Yurtdışından satın alınarak dikilen bu ağaçların hangi ülkeden, kaç tane ve kaça alındığını bilmiyoruz.

Bilgi edinme hakkımı kullanarak Ankara Büyükşehir Belediyesi'ne (ABB) başvurdum, ilgili dairenin verdiği yanıtta sorulan soruların hiçbirine açıklık getirilmeyip, başvurum "Bahse konu ağaçlar, bakım şartnamesi gereğince fidan dikim çalışmaları kapsamında olup Ankara'nın iklim şartlarına uyum gösteren türler seçilmiştir. Ayrıca ağaçların tutma kapasitelerini artırmak amacıyla boylu ve formlu olmasına özen gösterilmiştir. Bitkilerin temini ile ilgili maliyetlerde ise birim teklif Ayarlandırması yapılmıştır. Dikim çalışmalarımız program dâhilinde ilkbahar ve sonbahar aylarında yapılmaktadır" biçimindeki açıklamayla geçiştirilmiştir.

Çevre ve Orman Bakanlığı 2004 yılında 116 devlet orman fidanlığından 39 tanesini kapat-ma-satma kararı aldı. Gerekçe olarak Türkiye'nin fidan gereksiniminin özel sektör tarafından karşılanabilir noktaya geldiği, devletin pahalı çalıştığı, kaliteli fidan üretemediği gösterildi.

Derneğimiz bu karara karşı dava açtı. Önce yürütmeyi durdurma, Eylül 2005'te de iptal kararı çıktı. Dava döneminde, biri yürütmeyi durdurma kararından sonra olmak üzere 6 fidanlık satıldı. ABB'ye ait fidanlıklarda da yıllardır yeterli fidan üretimi yapılmıyor. Buna karşılık aynı belediyede çeşitli mesleklerden 80 dolayında teknik eleman çalışıyor. Oysa dışarıdan fidan satın alınması, tür seçimi, dikim yerlerinin belirlenmesi kararlarında ilgili dairede çalışan teknik elemanlara danışılmadığı yapılan uygulamalardan anlaşılıyor.

HESAP VEREN YOK!

Önce kamu varlıkları olarak fidanlıklar gözden çıkarıldı ve parayı verip fidanları dışarıdan alma yaklaşımı egemen kılındı. Ardından her şeyin özelleştirilmesi geldi. Bizim ödediğimiz vergilerle, mali çerçevesini tam olarak bilemediğimiz ama büyük olduğundan emin olduğumuz savurganlıklar yapılıyor ve kimse hesap vermiyor! Cebimizden çıkan paranın kontrolünü önce biz yapmalıyız.
Diğer yandan, planlama, mimari ve kültürel öğelerle birlikte kent dokusunu oluşturan, oluşturacak olan ağaçların tür ve yer seçiminde titizlik göstermeli, buna önem vermeliyiz. Bunun için bizler günlük yaşamın birer parçası olarak süreçlere müdahil olmalı, bireysel tutumlarımızı ortaklaştırmalıyız.

Ahmet Demirtaş
Kırsal Çevre ve Ormancılık Sorunları Araştırma Derneği Yönetim Kurulu Üyesi



AKLA TAKILANLAR...

  • "Ankara'nın iklim koşullarına uyum gösteren türler seçilmiştir" savı gerçek dışıdır. Yurtdışından getirilen gürgenin Ankara'nın ekolojik koşullarına uygun olduğu nasıl ileri sürülebilir? Bu kararları alırken hangi uzmana danışılmıştır?
  • Hangi tür ağacın ne zaman ve nasıl budanacağı bilinmemektedir. Cadde ve sokaklarda yanlış budama sonucu kurumaya yüz tutmuş, gövdesi çürümüş, kendi türünden başka her şeye benzeyen yalancı akasya, dişbudak, sofora, mahlep ve akçaağaçlar bulunmaktadır. Neredeyse doğal büyüme biçimini koruyabilmiş ağaç görmek olanaksızlaşmıştır.
  • Dikilecek ağaç ve ağaççıkların seçiminde titiz davranılmalı; Anadolu'da doğal olarak yetişen türler seçilmelidir. Yabancı türler ise planlanmış belirli yerlere ve amaca uygun olarak dikilmelidir. Meşe çeşitliliği açısından en varsıl ülkelerden birine dışarıdan meşe fidanı getirtilip dikilmesinin haklı bir gerekçesi olamaz.
  • Bulvarlarda toprak yapısı bilinmeyen ve 0,5-1 metre genişliğindeki refüjlere gürgen, meşe, ıhlamur, batı çınarı gibi yüzlerce ağacı dikerken bunların 20-50 yıl sonra erişecekleri boyutlar göz önünde bulundurulmamaktadır. Bazı yerlerde yeni ağaçları dikmek için 10-15 yaşındaki eski ağaçların sökülmesi nasıl açıklanabilir?
  • Tür ve yer seçiminin yanlış yapıldığının en belirgin örneği Ahlatlıbel'den Gölbaşı'na inen yolun kenarlarında ve refüjünde görülebilir. Buraya 2004 yılında 1,5-2 metre boyunda yüzlerce mazı fidanı dikilmişti. Bir yılda kuruyan bu fidanların yerine kenarlara yalancı akasya, refüje ise çınarlar dikilmiştir. Şu anda çınarların tümüne yakını kurumuştur. Savurganlığı, özensizliği, gösteriş merakını bundan iyi ne örnekletebilir?
Birgün Gazetesi

vifer 28-06-2006 18:12

Bir kaç ay önce Dolmabahçedeki çınar ağaçları yola devrilmişti yanılmıyorsam altı araç hasar görmüştü. Budama ağaçların daha genç ve kuvvetli olmasını sağlıyor mu acaba?

sezinci 28-06-2006 18:21

Yabancı ağaç türlerinden de bahsedecektim unuttum. Getirilen ağaç güzelse ve dikilecek yere uyum sağlayabilecekse neden olmasın. Kaldı ki İtalya, Holanda, Almanya gibi ülkeler süs bitkileri konusunda bizim birçok fidan üretici firmaya ders verebilecek kadar iyi yapıyorlar bu işi.

Bizde iyileri yok mu? Var tabii ki. Ama sınırlı sayıda üreticide bulunuyor.

Kapatılan Devlet Fidanlıklarının çoğu zaten süs bitkileri üretimi yapmıyor. Kalan fidanlıklarda ise devlet kendi ağaçlandırmalarında kullanacağı fidanları üretiyor. Bu da zaten kendisine yetiyor. Devlet süs bitkisi yetiştirmekle uğraşmamalı zaten. Daha önemli işleri var:)

sezinci 28-06-2006 18:24

Alıntı:

Orijinal Mesaj Sahibi vifer
Bir kaç ay önce Dolmabahçedeki çınar ağaçları yola devrilmişti yanılmıyorsam altı araç hasar görmüştü. Budama ağaçların daha genç ve kuvvetli olmasını sağlıyor mu acaba?

Budama ağaçların daha kuvvetli olmasını sağlamaz. Sadece üzerindeki yük azaldığı için aynı kök kuvvetiyle daha az ağırlık kaldırıyor.

vifer 28-06-2006 18:54

Alıntı:

Orijinal Mesaj Sahibi yılmaz
Budama ağaçların daha kuvvetli olmasını sağlamaz. Sadece üzerindeki yük azaldığı için aynı kök kuvvetiyle daha az ağırlık kaldırıyor.

budama ağaçların çapına büyümesini sağlar çapına büyüyen ağaç daha sağlam olmaz mı?

denizakvaryumu 29-06-2006 09:09

İthal ağaca karşı değilim,bu sayede yeni ağaçlarla tanıştık örneğin:

Antalya otogarı muhteşem ithal palmiyeleri ve ağaçları ile görenleri büyüler zamanında eleştiri konusu olmuştu.
Örneğin Ankara Harikalar diyarı şehirde tutmayan bir çok tür burda güzel bir görüntü veriyor.
Örneğin ben,portekizden ithal fındık limon ve portakal ağaçlarım balkonda duruyor ve görüntüleri harika.
örneğin İzmir mısırdan gelen palmiyelerle konak ve bağlantı yolları çok güzel gözüküyor


Ancak ithal ağaçların bu işi araştırmadan şehrin yollarına orta ve yan refüjlerine ekilmesine karşıyım,Ankarada çoğu kurudu oysa orta ve yan refüjlere
Bursa-kestel de yetiştirilen 2-3 metrelik ıhlamur ağaçları ,top akasyalar dikilebilirdi (at kestanesi olmaz çünkü kestaneleri sonbaharda düşmeye başlıyor ve bu durum trafik için tehlikeli)

malina 29-06-2006 09:41

Alıntı:

İthal ağaca karşı değilim,bu sayede yeni ağaçlarla tanıştık
Konu neden yazılmamış sorulara cevaplar biçimine dönüyor ?

İlk yazıyı uzun diye tam okumamış birisi, ister istemez yazıda "ithal ağaca" karşı bir söylem var sanıyor, oysa yazıda sizin de dile getirdiğiniz gibi "bu işi araştırmadan şehrin yollarına" dikilmesi söz konusu ediliyor...

"ağaçların hangi ülkeden, kaç tane ve kaça alındığı" sorusuna cevap verilmemesi de başka bir nokta...

Kısacası, alta yazan arkadaşların, şu ithal ağaçlar çok güzeldir, iyidir içerikli, tek tek ağaç ismi yazarak, konuyu esastan saptırması endişesiyle bunu yazıyorum...

malina 29-06-2006 10:31

Ağaç budamanın ölçüsü

Yukarıdaki link de budama konusuyla ilgilidir... Budamaya dair örneğe bakıp ağacın sonraki gelişimine dair fikirlerinizi belirtir misiniz?

malina 29-06-2006 14:42

Ahmet Bey yazısının biraz kısaltıldığını söyledi ve orijinalini gönderdi. Umarım buradaki tartışmalara katılacak zamanı bulur...

Teşekkür ederiz :)


KAVAĞA ÇEVRİLEN ÇINARLAR
YABANCI TÜRLERLE ANKARA KUŞATMASI


Kavak düşmanlığı aldı başını gidiyor.İstanbul ve Ankara Büyükşehir sınırlarını kapsayan uygulama kararları yaygınlaştırılarak Anadolu kasabalarına değin uzandı.Duyanlarınız olmuştur gerekçe olarak; kavak polenlerinin insanlarda alerjik rahatsızlıklara yol açtığı hatta astım krizleri oluşturduğu öne sürüldü.bilgisizlik ve takıntı inatla, ısrarla sürdürülüyor. Konu ile ilgili olan insanlar, örgütler ve bilim insanları sürekli olarak açıklama yapıp yazılar yazdılar ama dinleyen yok. Bir kez kavaklar allerjen dedilerse sözlerinden dönmezler.

Kırsal Çevre ve Ormancılık Sorunları Araştırma Derneği olarak dört yıldır çeşitli girişimlerde bulunup yazılar yazdık. Kavak konusunda karar alanlara; polen olarak nitelendirdiğiniz uçuşan şeylerin dişi kavakların tohumlardır, bunların allerji yaptığına ilişkin bir araştırma bulunmadığını belirttik. Kavak polenlerinin erkek bireyler tarafından mart ve nisan aylarında oluştuğunu, o dönemde ise alerjik durumlara az rastlandığını ekledik. Allerjik polen üreten bitkilerin ilk sıralarında; buğdaygiller, kazayağıgiller, ayçiçeğigiller, çamgiller ve Akçaağaçlar bulunmakta kavaklar geri sıralarda yer almaktadır. Olsun onlar düşmanın kavak olduğunda karar kılmışlardır. O nedenle kavaklar birer ikişer kesilerek yok edildiler.Kavak sayısı belirgin bir şekilde azalınca yeni hedefler bulunmalı.

Başkent’ te yaşayanların ve sık gelenlerin dikkatini çekmiştir.Yıl başından bu yana yılların emeği olan güzelim koca çınarlar “budama yapıyorum” diyerek kavağa dönüştürüldüler. Hele bazıları içler acısı. Görünce, bir ağaca bu denli zarar verilebilir, bu denli kötü budanabilir dedirten görüntüde. Onlarca yıldır emek verilip büyütülen ağaçlar bilgisizce, sorumsuzca ve acımasızca doğrandı. Yapanlar, yaptıranlar kim? Ağaçları dikmek, bakmak, korumakla yükümlü olan belediyeler. Olaya tanık olanlar ve görenler üzülmekle, kendi kendilerine sokurdanmakla yetiniyorlar. Bir şeyler yapmak gerektiğini düşünen az sayıdaki duyarlı insan ise deyim yerindeyse ‘ çırpınıyor’ ama ağaçları kurtarmaya yetmiyor. Böylesi girişimler karşısında herkesin ortak bir refleks gösterip müdahelede bulunması gerekir.

Aslına bakılacak olursa yapılan eylemlerin çoğuna budama demek doğru değil. Budama ; ağacın kuruyan, hastalık taşıyan, ağacın kendisine yanındakilere zarar veren ve daha iyi gelişmesine olanak verecek dallarını, yaralarını kolayca onaracak biçim ve zamanda kesilmesidir. Budama diye yapılan şeyde, ağacın doğal biçiminin bozulduğu, açılan yarlar sonucunda erken çürümelerin başladığı ve ömrünün kısaldığı gün gibi ortada. Çirkinleştirilip ucubeye döndürülmesi başka konu. Neden bu denli bilgisizce ve acımasızca budama ( kesmek desek daha doğru olacak) yapıyorlar sorusuna bir yanıt verilecekse, fazla odun elde etmek demek gerekiyor.Evet kışlık odun çıkmış olacak. Başka bir neden daha var. Tepesine değin dalları kesilmiş çınarların altına ikinci ağaçları dikmek için yer açılıyor. Durum tam olarak böyle. Kızılay’ dan Gazi Mustafa Kemal Bulvarı boyunca Maltepe Camisine doğru yürürseniz; Çınarların dallarının nasıl budanıp altlarına yalancı servi ağaçlarının dikildiğini görebilirsiniz. Üstelik beş yıl önce şimdi dikilen ağaçların yerlerine doğu mazısı dikildiği, bunlardan çoğunun kuruduğu, kalanlarının da sökülerek uzaklaştırıldığı belleklerimizde.

Kötü budanmış çınarları görmeye yüreğiniz elveriyorsa; Kuğulupark’ ın yanından İran Caddesi boyunca yukarı doğru yürüyüp izleyin. Dayanma gücünüz kaldıysa yukarı devam edip Seğmenler Parkı’ nın bitişindeki ağaçların tepelerinin bile kesilerek yontuya çevrildiğine tanık olun.

Yapılan bu yanlış uygulamaları gözden kaçırmak istenirmiş gibi, başka bulvar ve caddelerde boyları 5-6 metre olan değişik türde ağaçlar dikilmekte. Yurt dışından satın alınarak dikilen bu ağaçların hangi ülkeden, kaç tane alındığını ve kaça alındığını bilmiyoruz. Öğrenmek amacıyla ( bilgi edinme hakkını kullanarak) Ankara Büyükşehir Belediyesi, Çevre Koruma Daire Başkanlığı’ na 1.5.2006 da başvurdum. İlgil Dairenin 15.5.2006 tarihinde verdiği yanıtta sorulan soruların hiçbirine açıklık getirilmeyip ”Bahse konu ağaçlar, bakım şartnamesi gereğince fidan dikim çalışmaları kapsamında olup Ankara’ nın iklim şartlarına uyum gösteren türler seçilmiştir. Ayrıca ağaçların tutma kapasitelerini artırmak amacıyla boylu ve formlu olmasına özen gösterilmiştir. Bitkilerin temini ile ilgili maliyetlerde ise birim teklif fiyatlandırması yapılmıştır. Dikim çalışmalarımız program dahilinde ilkbahar ve sonbahar aylarında yapılmaktadır” biçimindeki açıklamayla geçiştirilmiştir. Geçiştirilmekle kalınmamış bilimsel katkılarda da bulunulmuştur! Ağaç boyunun ve formunun tutma kapasitesini artırdığını bilmeyen çevrelere duyurulur.

Sıkça yinelediğimiz bir belirlemenin “her olgunun ekonomik, toplumsal, siyasal ve küresel boyutları vardır” ne denli doğru olduğunun bir kanıtı sanki yaşananlar.

Anımsanacağı gibi Çevre ve Orman Bakanlığı 2004 yılında 116 devlet orman fidanlığından 39 tanesini kapatma-satma kararı aldı.gerekçe olarak Türkiye’ nin fidan gereksinmesinin özel sektör tarafından karşılanabilir noktaya gelindiği, devletin pahalı çalıştığı, kaliteli fidan üretemediği gösterildi.Derneğimiz bu karara karşı dava açtı. Önce yürütmeyi durdurma, eylül 2005 te ise iptal kararı çıktı. Dava döneminde birisi yürütmeyi durdurma kararından sonra olmak üzere 6 fidanlık satıldı. Söğütözü Fidanlığı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’ ne satıldı. Yine bildiğimiz başka bir gerçek; Ankara Büyükşehir Belediyesine ait fidanlıklarda yıllardır yeterli fidan üretimi yapılmıyor. Buna karşılık Aynı belediyede çeşitli mesleklerden 80 dolayın teknik eleman çalışıyor. Son yıllarda ülkede boylu fidan bulunmuyor şeklinde görüşler açıklanıyor. 1980 lerden sonra izlenen politikalarla kamu kuruluşları hantallaştırılıp işlevlerinden uzaklaştırılmış, ardından da özelleşme adı altında bu günkü sonuçlar çıkmıştır. Zonguldak Kömür Ocakları’nın kapatılarak dışardan kömür alınması karaları ile fidanlık kararlar arasındaki benzerlik yok mu?

Dışarıdan fidan satın alınması, tür seçimi, dikim yerlerin belirlenmesi kararlarına ilgili dairede çalışan teknik elemanlara danışılmadığı besbellidir. Kendi iradeleri dışında gelişen süreçten onların da rahatsızlık duydukları kanısındayım.

Uygulamanın Sakıncaları

a) “Ankara’ nın iklim koşullarına uyum gösteren türler seçilmiştir” savı gerçekdışıdır. Yurtdışından getirilen gürgenin Ankara’ nın ekolojik koşullarına uygun olduğu nasıl ileri sürülebilir. Bu kararları alırken hangi orman mühendisinin görüşü sorulmuştur.

b) Hangi tür ağacın ne zaman ve nasıl budanacağı bilinmemektedir.Cadde ve sokaklarda yanlış budama sonucu kurumaya yüz tutmuş, gövdesi çürümüş, kendi türünden başka bir şeye benzeyen yalancı akasya, dişbudak, sofora, mahlep ve Akçaağaçlar bulunmaktadır.Neredeyse doğal büyüme biçimini koruyabilmiş ağaç görmek olanaksızlaşmıştır.

c) Ankara öncelikle Başkent olması nedeniyle cadde,sokak ve parklara dikilecek olan ağaç, ağaççıkların seçilmesinde titiz davranmalı, Anadolu’ da doğal olarak yetişen türler seçilmelidir. Yabacı türler ise planlanmış belirli yerlere ve amaca uygun olarak dikilmelidir. Meşe çeşitliliği açısından en varsıl ülkelerden birisi olan ülkemize dışarıdan meşe fidanı getirilip yaygın olarak dikilmesinin haklı bir gerekçesi olamaz.

d) Bulvarlardaki 0,5-1 metre genişliğinde ve toprak yapısı bilinmeyen refüjlere gürgen, meşe, ıhlamur, batı çınarı gibi yüzlerce ağacı dikerken,20-50 yıl sonra erişecekleri boyutlar göz önünde bulundurulmamaktadır. Bazı yerlerde yeni ağaçları dikmek için 10-15 yaşındaki eski ağaçların sökülmesi nasıl açıklanabilir.

e)Tür ve yer seçiminin yanlış yapıldığının en belirgin örneği Ahlatlıbel’ den Gölbaşı’ na inen yolun kenarlarında ve refüjünde görülebilir. Belirtilen yerde 2004 yılında 15,-2 metre boyunda yüzlerce mazı fidanı dikilmişti. Bir yılsa kuruyan bu fidanların yerine; kenarlarda yalancı akasya, refujde çınarlar dikilmiştir. Şu anda çınarların tümüne yakını kurumuştur. Savurganlığın,özensizliğin, gösteriş merakının bunda iyi ne örnekletebilir.

Özet:

Önce kamu varlıkları olarak fidanlıklar gözden çıkarıldı, ardından parayı verip dışarıdan alırız yaklaşımı egemen kılındı. Ardından her şeyin özelleştirilmesi.Bizim ödediğimiz vergilerle, mali çerçevesini tam olarak bilemediğimiz ama büyük olduğundan emin olduğumuz savurganlıklar yapılıyor.

Mimari, kültürel öğelerle birlikte kent dokusunu oluşturan-oluşturacak olan ağaçların tür ve yer seçimine de titizlik göstermeli önem vermeliyiz.Bunun için günlük yaşamın bir parçası olarak müdahil olmalı, bireysel tutumlarımızı ortaklaştırmalıyız.


3.6.2006
Ahmet Demirtaş
Kırsal Çevre ve Ormancılık Sorunları Araştırma Derneği Yön. Kur. Üyesi

vifer 29-06-2006 18:41

Merhaba;
Hürriyetin Ankara ekinde çıkan bir açıklama vardı bu konuda 9600 ağaç dikildiği bunların 400 tanesinin kuruduğu hakında.Gölbaşı tarafına dikilen ağaçlardan kuruyanlar sökülmeye başlandı sanırım yerine yenisi dikilecek.Ayrıca iki milyon adet çalı ve ağaç türü alınmış bu yıl ithalatları ağırlıkla italya'dan yapılıyor.

Ahmet Demirtaş 01-07-2006 13:24

Budama konusu da ağaç türü seçimi gibi bilgi ve özen isteyen bir etkinlik. Budama; ağaçların kurumuş, hastalanmış, kendine yararı olmayan öteki ağaçlara zarar vermesini önlemek veya ağaca istediğimiz bir biçimi vermek amacıyla dallarını tekniğine uygun bir biçimde ve uygun bir dönemde kesilmesi
olarak tanımlayabiliriz. Yapılan uygulamaların ise buna uymadığını gözlemleyebiliyoruz. Dolmabahçe de devrilen çınarın durumu konusunda bir şey söyleyemiyorum, çünkü görmedim.

Ahmet Demirtaş 01-07-2006 13:52

Yazının tümünü okumuşsanız; dışarıdan yabancı türlerin getirilmesine ve dikilmesin karşı olduğum düşüncesini çıkaramazsınız. Önceden belirleyip planladığınız yerlere denemek ve tanıtmak amacıyla yabancı tür ağaçlarıdikmekte ne sakınca olsun. Ama Ankara' da bütün cadde,bulvar ve parklara yalnızca yababcı tür ağaçlar dikildi. Bilimsel olarak bir çok sakıncasının yanında parasal tutarını da hesaba katmalısınız. Bir tane batı çınar 879 YTL olduğunu( 2 asgari ücret) biliyor musunuz?
Ankara da tutmayan ama sizin 'Harikalar Diyarı' nda başarılı olduğunu söylediğiniz ağaç türünü/türlerini açıklarmısınız?
Kısaca bilgisizlik ve özensizlik diye bir problem. Karar verenler ve uygulayanlarda bu nitelikler olmalı. Size bir örnek; 2-3 yıl önce Ankara' da kavşaklara palmiyeler dikilmişti. Bu gün kaç tanesinin yaşadığını söyleyebilir misiniz?

Ahmet Demirtaş 01-07-2006 14:05

Herkesin bir ağaç türünü sevmesi doğal. Bu konuda bir tatışma yok zaten. Ankara' gibi bir Başkent yabancı tür ağaçlarla donatılıyor. Ekolojik olarak neye yolaçabileceğini bilen yok. Öncelikle Türkiye' nin doğal türleri ( orijine de dikkat edilerek) seçilmesi aklın ve bilim gereği. Dışarıdan getirilen süs bitkilerinden söz etmedim. Yalnızca ağaçlar. Dögol Bulvarı' nda sizin beğendiğiniz top akasyalar yok edildi ( en az on yaşında) yerlerine Ne dikildi? Gürgen.
Belirtmek istediğim ağaç türü belirlenirken öncelikle planlama yapılmalı. Toprak yapısı, su durumu, dikilecek yerin topağrafik, iklim özelliklerii gözönünde bulundurularak tür seçimi yapılmalı. Bunlar yapılmadığı gibi dışarıdan getirilerek
dikilen ağaçlara dünyanın dövizi verilmekte kaynaklar savurganca harcanmaktadır. Peki sonunda bu paraları kim ödeyecek?

malina 01-07-2006 14:16

Özellikle budama konusunda, İstanbul ve Ankaradaki bu yaygın davranış hakkında nasıl bir açıklama yapılabilinir? Diğer şehirlerdeki durumu bilen arkadaşlar da yazarsa seviniriz...

malina 01-07-2006 17:36

Buraya yazanların bazılarının, aşağıdaki cümleleri onayladığı gibi bir anlam çıkıyor. Yanılıyor muyum?
  • Büyük paralar ödeyerek yurt dışından ağaç alınmasını onaylıyorum.
  • Bunların belirlenmiş park ve bahçeler için alınmış olması gerekmez.
  • Önemli olan ağacın, bildiklerimizden farklı olmasıdır, Nereye dikiliyor, tutar mı tutmaz mı, yerli türlerin özelliklerini bozar mı, beni ilgilendirmez.

malina 02-07-2006 07:55

Ağaç ithaline 1 yılda 100 milyon Euro

CHP İstanbul Milletvekili Berhan Şimşek ilginç bir 'sorumluzluk' dosyası açıyor. "Dört aydan beri üzerinde çalışıyorum" diyor.
Elinde kalın bir dosya var; yazışmalar, raporlar ve soru önergeleri.
Şimşek "Belediyeler sorumsuz bir şekilde bir yıl içinde 100 milyon Euro tutarında bitki ve yol ağacı alabilir mi? Maalesef benim tespitim bu. Biraz da bu ülke düşünülmeli bu kadar döviz israf edilmemeli. İtalya'dan ithal edilen bu özellikteki ağaçlar Türkiye'de yetişmiyor mu yani? Latince; Tilia Argentea, Platanus, Populus, Acer, Alnus ve Fraxinus sözcükleri bazılarına hoş gelebilir ama biz biliyoruz ki bunlar (sırasıyla) ıhlamur, çınar, kavak, akçaağaç, kızılağaç ve dişbudaktır" diyor.

Hürriyet'in Ankara ekinde 'İthal ağaçlar kuruyor' (14.6.2006) başlıklı habere değiniyor. Haberde, Ankara Büyükşehir'in ithal ettiği 9.600 ağaçtan 400'ü kuruduğu, Gökçek'in de sebebini araştırdıkları yazılıyor.
"Ancak sebep ortada. Halbuki kurumanın sorumlusu da Sayın Gökçek'tir" diyor Şimşek...
Kendisine gelen bazı belgeler üzerindeki çalışmasını dört aydır sürdürdüğünü anlatarak şöyle diyor:

"Ankara Büyükşehir Belediyesine bağlı Anfa adlı şirket, İtalya'dan ağaç ithali için Tarım Bakanlığı'ndan izin alıyor. Geçen kasım-aralık ayında bir partide yaklaşık 3 milyon Euro'luk 20 bin ağaç Ankara Gümrüğüne getiriliyor. Asıl skandal bundan sonra başlıyor. Ağaçların TIR'dan indirilmeden gerekli 'Nematolojik analiz'ler yapılması gerekirken, bu işlem yerine getirilmiyor.
'Bürokrat bizden belediye bizden' anlayışı ile bitkiler hiçbir önlem alınmaksızın, resmi evrakta 'geçici depolama' adresi olarak gösterilen 'İstanbul Yolu'nun 14.5 kilometre'ye indiriliyor. Ne yazık ki, ağaçların indirildiği yer Gökçek'in ünlü 'Göksu Parkı' çıkıyor; yanik yönetmelikte gösterilen 'karantina depolama' bölgesi ile ilgili bir yer değil."

45 GÜN BEKLETİLİYOR

Berhan Şimşek, "İlgili yasanın, ithal edilen bitkilerin 10 gün içinde 'tahlil' edilmesini öngördüğünü, ancak buradaki işlemin 45 gün sonra yapıldığının anlaşıldığını" belirterek şöyle devam ediyor:

"Ankara Zirai Mücadele Enstitüsü'nün (7-10 aralık 2005, sayı 2976) raporunda, gelen ağaçlarda bitki paraziti 'Nematod'un bulunduğu tespit ediliyor. Bunun sebebi de, hastalıklı ağaçların, parktaki sağlıklı ağaçların arasına konulması... Bunun sebebi de, kural tanımamayayak bilim dışı davranıp 'ben yaptım oldu' zihniyetinde nedense israrcı olunmasıdır.

VİTRİN BELEDİYECİLİĞİ

Şimşek, olay kendisine intikal edince dikilen ağaçların köklerinden örnek alınmasını istiyor. Ziraat Mühendisleri Odası Genel Başkanı Gökhan Günaydın uzmanlara bir araştırma yaptırıyor. (Günaydın olayın sonuçlarını yandaki sütunda anlatıyor.) Zararlı sayılan 'bakterili ve mantarlı' fidanların ortaya çıkması üzerine Şimşek şöyle devam ediyor:

"Ağaçlandırma ve bitki varlığımıza ve toprağımızın özenle korunması duyarlığına vurulan bir darbedir bu, sorumsuzluktur. Emlakçılık ve vitrin belediyeciliği anlayışının acı sonuçlarıdır. Ödemiş'te, Bayındır'da, Yalova'da bitki ve fidan yetiştiren üreticinin, köylünün diktiği ağaçları, bitkileri alıcı beklerken, maşallah AKP'li belediyeler milyon Euroları İtalya'ya akıtıyorlar. Size daha sonra, İtalya'ya eşi-dostu ile 'ithal gezisi'ne çıkan ve 2 trilyonluk palmiye-ağaç ithal eden İstanbul Bahçelievler Belediye Başkanı Osman Develioğlu'nun öyküsünü de anlatacağım. Bu, fakir-fukara, garip-guraba edebiyatı ile ülkeyi ve belediyeyi yönetenlerin ibret fotografıdır.

- Ankara Büyükşehir Belediyesi, bu ağaçları imha etti mi?

- Sadece Melih Gökçek biliyordur. İmha ettiyse bile bir komisyon oluşturularak bir 'karantina' kurulması ve dikilen tüm ağaçlarının analizlerinin yapılması gerekiyor bu tür vakalarda. Ama iş işten geçti, paralar buhar olup uçtu. Yukarıda söylediğim gibi sorumlu davranılarak ithal işlemleri prosedürüne uygun bir şekilde yapılmış olsaydı, böyle bir rezalet yaşanmazdı. İşin traji komik tarafı 14.6.2006 Ankara Hürriyet ekinde yeralan Gökçek'in sözleri... '400 ağaçın kuruduğunun gözlendiğini söyleyerek ortadakiler tuttu, kenardakiler tutmadı, sebebini araştırıyor' diyor ama sebebini söylemiyor. Sayın Gökçek, lafı hiç dolaştırmasın, sebebi kendisinin sorumsuzluğudur. Elimdeki belgeler bunu açıkca anlatıyor.

- Bu ağaçlar İtalya'dan hastalıklı şekilde getirilirken, bu konuda bir yaptırım yok mu?

- Olmaz olur mu? Avrupa Konseyi kurallar koymuş. Türkiye bunu 9.5.2000 tarihli Resmi Gazete'de yayınlayarak taraf olmuş. 'Tüm üye devletlere girişinin ve oralarda yayılmasının yasaklanması gerekli zararli organizmalar arasında 'Nematod' da gösteriliyor. Bizim de koruyucu önlemler almamız gerekiyor, ama kuralları kim dinliyor ki... Bilim ve belgeler 'ben yaptım, oldu' anlayışını reddediyor. AB kapısında Türkiye'nin en önemli konusu tarımken, AKP belediyeciliğinin, ne kadar vurdumduymaz olduğu gözler önüne seriliyor. Erzak, Çin malı oyuncak ve ulufe dağıtarak belediyecilik yapılmaz.
Belediyecilik sorumluluk işidir."
Bu konudaki skandal ithal yazılarına devam edeceğiz.

Üniversitenin raporu: 'Nematod' bakterisi

ZİRAAT Mühendisleri Odası Genel Başkanı Gökhan Günaydın, milletvekili Şimşek'in kendilerine başvurması üzerine, Peyzaj Mimarları Odası uzmanları ile Ankara'da Protokol, Oran, İstanbul, Eskişehir ve Konya Yolları'na dikilen ağaçlar üzerinde bir araştırma yaptıklarını belirterek şöyle konuşuyor:

"Uzmanlarımız, bu yollarda 20'nin üzerinde ağaç kökünden bitki kılçal kök numenesi aldı. Nematod analizi için Ankara Ziraat Fakültesi'ne gönderdik. 6.6.2006 tarihinde gelen raporda, hem toprakta hem de bitki köklerinde önemli oranda 'Saprofit nematod bakterisi' görüldüğü bildirildi.

Nematodlar, uzun vadede, bitki varlığını yok etmek üzere çalışan canlılardandır. Artık bu toprak temizlenmeden, ister ithal ister yerli fidan olsun bu toprakta bir bitkinin yetişmesi mümkün değildir. İncik Yolu'na gidip bakın; orta rejüfdeki bütün fidanlar kurumuş vaziyettedir.

Yalçın BAYER

Hürriyet

malina 02-07-2006 08:21

BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.00
6 Haziran 2006 Salı
Alıntı:

En basit bir şey söyleyeyim size: Antalya’da -Lara- 10 kilometrelik yolun maliyeti 26 trilyon lirayı geçmiş. Yani, 10 kilometrelik yol, 3-4 milyon dolara mal olan, kilometresi mal olmuş; otoban fiyatlarından dahi pahalı.

Şartnameye ne konmuş ben size bir şey söyleyeyim; ithal ağaç, bilmem kaç milyon dolarlık ithal ağaç dikilecek yola. Niye konuyor bunlar; çünkü, ihaleyi alan firma, ihale edildikten sonra şartname hazırlanırken, en çok para kısmı bu işlerde olduğu için, para kazandıracak, şartnameye para kazandıracak kalemler birer birer ilave ediliyor.

Onun için biz diyoruz ki, ihale edilmeden bu şartnameyi bu millet görsün; bu şartnamede kaç milyon dolar ithal ağaç, ithal ağacın boyu, ebadı, ne olacak, bunları da bir görsün bakalım. Yani, şeffaf devlet dediğimiz, şeffaf yönetim dediğimiz anlayışı hâkim kılacak, ihalelerdeki yolsuzlukları bir noktada ortadan kaldıracak; şartnameyi hazırlayanların adrese teslim, firmaya teslim şartname hazırlamalarını önleyecek, onun önüne geçecek -tedbir mahiyetinde- bu teklifi kanunlaşması dileğiyle huzurunuza getirdik. Yolsuzlukla mücadele iddiasında olan bir iktidarın, İhale Kanununda bu tür mini bir değişikliği ve devletin bütçesine de hiç bir külfet getirmeyen bu kanun teklifini gündeme almasını teklif etmekteyiz.

Süleyman Sarıbaş Anavatan Partisi Malatya Milletvekili
http://www.tbmm.gov.tr/tutanak/donem...am/b11101h.htm

malina 16-08-2006 10:04

Alıntı:

Başkentte ithal ağaç savurganlığı
15/08/2006

http://www.birgun.net/themes/default/images/pix.gif
21 Haziran'daki yazımda kavakların alerji yaptığı gerekçesiyle kent silutinden silindiğinden, Ankara'daki çınarların "budama" adı altında doğranarak kavağa çevrildiğinden, Ankara'daki bulvar ve caddelere yabancı ağaç türlerinin dikildiğinden ve bütün bunların sakıncalarından söz etmiştim. Ne yazık ki Ankara Büyükşehir Belediyesi'nin (ABB) kent içi ağaçlandırma ile gerilimli ilişkisi bir türlü bitmiyor.

2006'nın Nisan ve Mayıs aylarında Ankara'nın çeşidi bulvar, cadde ve sokaklarına farklı türlerde binlerce ağaç dikildi. Hepsi yurtdışından getirtilen fidan denemeyecek bu ağaçların her biri 4-7 m. boyunda ve en az 10 cm. çapında. Bu ağaçların hangi ülkeden, hangi türden kaç adet alındığı ve tanesinin ne kadara mal edildiği önem taşıyor. Bilgi edinme hakkı çerçevesinde ABB Çevre Koruma Daire Başkanlığı'na başvurmuştum. İlgili daire, bilgi vermek yerine çalışmaların nasıl yürütüldüğünü, çalışmalar sırasında nelere dikkat edildiğini açıklayan bir yanıt vermişti. Bunun üzerine istenen bilgilerin verilmediğini, bilgi edinme hakkının kullanılamadığını belirten, bilgi verilmesine engel bir durum varsa bunun nedenlerinin bildirilmesini isteyen ikinci bir dilekçe yazdım.

Buna yanıt olarak 5397 ıhlamur, 2717 çınar, 687 atkestanesi, 179 leylandi servi olmak üzere toplam 8980 adet fidan dikildiği; bir adet çınarın 879,75 YTL'ye, ıhlamurun 286,19 YTL'ye, leylandi servinin 370,98 YTL'ye ve atkestanesinin 287,15 YTL'ye mal olduğu belirtildi. Ağaçların hangi ülkeden alındığı yine belirtilmedi.

İlk yazıda "Ankara'nın iklim şartlarına uyum gösteren türler seçilmiştir" denmesine karşın ikinci yazıda "Yerli veya ithal olmasına bakılmamaktadır" açıklaması yapıldı. Eğer amaç kamuoyunu yanıltmak değilse vahim bir bilgisizlikle karşı karşıyayız.

SAVURGANLIĞIN BOYUTLARI

Uzun vadede hem dikilen ağaçların, hem de ekosistemin geleceği açısından tür seçimi kadar orijin seçiminin de önem taşıdığının bilinmemesi hafife alınacak bir durum değil. Toroslar'ın 900 metre yüksekliğinde yetişen kızılcam fidanı Ankara'da iyi bir gelişme gösterebilirken aynı dağın 100 metre yüksekliğinde yetişen kızılcam fidanı Ankara kışına dayanamamakta. Orijin seçimi bu denli önemli iken tanesine 879,75 YTL ödenerek alınan fidanların nereden geldiğine önem vermeyen bir anlayışa ne demeli?

Bazı bilgileri vermekten kaçınıldığını vurgulamak durumundayım. Gençlik Caddesi'ne ve Turan Güneş Bulvarı'na meşe, Dögol Caddesi'ne ve yine Turan Güneş Bulvarı'na gürgen ağaçlarının dikilmesine karşın bunların sayıları ve fiyatları bildirilmedi. Bu durumda ya bilgi vermekten kaçınılmış ya da dikilen ağaçların türü bilinmemekte. Sonuç olarak bilgi ve özenden yoksun olarak sürdürülen ağaç dikim çalışmaları ile on binlerce YTL boşa harcandı. Asgari ücretle çalışan bir işçinin neredeyse iki aylığı tutarında bir bedelle satın alınarak (bir adet çınar 879,75 YTL) dikilen fidanların yüzlercesi şimdiden kurudu. Bunların bedeli bizim ödediğimiz vergilerle karşılanıyor. Ankara koşullarına uygun, nitelikli ve sağlıklı doğal türlerimiz dururken kaynağı ve niteliği yeterince bilinmeyen yabancı türlerin dikilmesi başarısızlığa ve ekolojik yıkıma davetiye çıkarır. Bu yaklaşımın adı da savurganlıktır.

Dışarıdan getirtilen bu ağaçların köklerinde yapılan araştırmada "nematod" adlı bitki paraziti saptandığı bazı gazetelerde yazıldı. Bu ağaçların böcek ve mantar zararlısı taşıyabileceği için var olan ağaç ve bitkilere de zarar verebileceği gözardı ediliyor. Ayrıca var olan ağaçlarda bulunup da zarar vermeyen bazı böcek ve mantarlar yeni getirtilen ağaçlara zarar verebilir. Bu sakıncalar araştırılmamıştır.

BİLGİSİZ VE ÖZENSİZ SEÇİMLER

Belediyenin tür ve yer seçiminde bilgisiz ve özensiz olduğunu anlamak için ağaç dikilmiş caddeleri görmek gerekir. İlgi duyan herkesi buraları gezmeye ve sonuçları yerinde görmeye çağırıyorum. Bunlardan iki tanesinin durumunu kısaca açıklamaya çalışalım.

Birincisi Ahlatlıbel'den Gölbaşı'na giden bulvardır. "1. Ulusal Kent Ormancılığı Kongresi"ne katılanların Nisan 2004 tarihinde yaptıkları Beynam Ormanı gezisi sırasında, anılan yere baştan başa mazı dikildiği saptanmıştı. Yıl sonuna varmadan bu ağaçların hepsi kuruduğundan bunların yerine çınar dikilmişti. 2 metre genişliğinde olan refüje 5-6 metre aralıklarla boydan boya çınarlar dikilmiş; aralarında kalan boşluklara ise metrekarede 20 tane olmak üzere "kadıntuzluğu" (Berberis sp.) dikilmişti.

2006 yılında Atatürk Bulvarı'nın Kuğulupark kavşağı ile Milli Egemenlik Parkı arsında kalan bölümünde dikilen in adet ıhlamurun 59'u tutmuş, 52'si kurumuş. Tutmuş görünenlerin de bir kısmı sağlıklı değil.

Turan Güneş Bulvarı'na dikilen 137 meşeden 80'i kurumuş. Buralarda yapılan uygulamada da fidan seçiminde yeterli özenin gösterilmediğini, dikim tekniğine uyulmadığını görüyoruz.

Anadolu'da doğal yetişen ağaç türlerimiz dururken ölçüsüzce yabancı tür ağaç getirip dikmek ancak özenti ve gösteriş düşkünlüğü ile açıklanabilir. İşsizliğin, yoksulluğun katlanılmaz boyudarda olduğu ülkemizde, döviz ödeyerek dışarıdan fidan getirtmek kaynak savurganlığıdır. Bunun ileride yol açabileceği ekolojik tehlikeleri görmemek ise sorumsuzluktur.

Yapılan bu yanlışların, savurganlığın, keyfiliğin ortaya çıkan zararların sorumluları denetlenmeyecek mi? Onlar bizden toplanan vergileri sorumsuzca harcamayı sürdürecek, biz de başkentte yaşayan yurttaşlar olarak bunu izlemekle yetineceğiz; öyle mi? Kesinlikle hayır!



ÇARPICI ÖRNEKLER

Ahlatlıbel-Gölbası
arasındaki bulvarda 8.5.2006 tarihinde yapılan incelemede ve çekilen saydamlarda aşağıdaki durum belirlenmiştir:

» Ahlatlıbel üzerinde bulunan Oran Köprüsü'nden başlamak üzere 200-300 metre uzunluktaki bölümde üç sıra, aşağıda çevre yolu köprüsüne kadar uzanan orta bölümde ise tek sıra çınar dikilmiş. Yaklaşık 3 metre boyunda ve 10 cm. çapında olan 486 adet çınar fidanından 296 tanesi tam olarak kurumuş. Çınarların 90 tanesinde gövdenin yarısı kurumuş; kalan bölümde ise 10 cm. boyunda sürgünler bulunmakta. 100 fidanın gövdesi tümüyle kurumuş; toprak düzeyinden 3-5 yapraklı sürgünler çıkmış. Tanesi 879,75 YTL'ye alındığı bildirilen 486 adet çınar fidanından 'Tutmuş, sağlıklı gelişiyor" diye gösterilebilecek bir tane fidan yok.

» Gövdesinin yarısı kurumuş, yarısı yapraklı olanları "tutmuş" saysak bile (90 adet) 396 adet çınar fidanı kurumuş. Başarısızlığın yüksek olmasının nedenleri ancak fidanların köklerinin daha önceden kurumuş olması, dikimin tekniğine uygun yapılmaması, dikim yeri toprağının elverişli olmaması ve fidanların dikimden sonra susuz kalması ile açıklanabilir.

» Fidanların sağlıklı olduğunu, tekniğine uygun dikildiğini, toprak özelliklerinin elverişli olduğunu ve dikim sonrası sulandığını varsaysak bile bu denli yoğun trafiğin yaşandığı 2 metre genişliğinde olan bir alana çınar dikilmesi doğru değil. 50 yaşına gelmiş çınar ağacının boyutları kafamızda canlandığında yanlışlık daha iyi anlaşılır.

» 2 metre genişlikte ve 1250 m. uzunlukta olan refüjde, çınarlar arasına metrekareye 20 adet dikilen kadıntuzluğu (Berberis sp.) başlangıç bölümünde hiç tutmamış; aşağılarda ise bunların ortalama 1/3'ü tutmuş. Dikilen 50 000 adet kadıntuzluğunun 2/3'ü kurumuş. Bunların tanesi 1 YTL olsa yaklaşık 36 000 YTL boşa gitmiş. Metrekareye 20 adet fidan dikilmesi zaten tekniğe uygun değilken bunun 2/3'ünün kuruması ek bir savurganlık.

» Yalnızca bu yolda yapılan uygulama ile 396x879,75=348 381 YTL, 1x36 000=36 000 YTL (Berberis sp.'nin fiyatı bildirilmediği için yaklaşık) olmak üzere toplam 384 381 YTL çöpe atılmış. Ankara'da dikilen ve binlercesi kuruyan ağaçların maddi tutarını, bunun yanında hiç hesaba katılmayan ekolojik zararları bir düşünün bakalım.

AHMET DEMIRTAŞ
Kırsal Çevre ve Ormancılık Sorunları Araştırma Derneği Yönetim Kurulu Üyesi

Birgün Gazetesi


Forum saati Türkiye saatine göredir. GMT +2. Şu an saat: 20:54.
(Türkiye için GMT +2 seçilmelidir.)

Forum vBulletin Version 3.8.5 Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Optimization by vBSEO 3.6.0
agaclar.net © 2004 - 2024