agaclar.net

Geri Dön   agaclar.net > Doğaya ve Yaşamınıza Sahip Çıkın > Doğa, Çevre, Ekoloji, Gıda Hukuk ve Politikaları
(https)




Cevapla
 
Bookmark and Share Dış Bağlantılar Konu Araçları Mod Seç
Eski 14-09-2007, 10:28   #1
agaclar.net
 
malina's Avatar
 
Giriş Tarihi: 03-04-2004
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 37,246
Galeri: 88
Yeni Anayasa Taslağında Ormanlar, Çevre ve benzer konular

Yazıları alıntılanan kişilerlerden bazıları, yazının kapsamını kendi siyasi görüşleri doğrultusunda geniş tutmuş olabilirler. Agaclar.net forumda, sadece ormancılıkla ilgili öneriler yazılmalı, siyasi tartışmalara girilmemelidir.


Doç.Dr.Yücel ÇAĞLAR'ın görüşleri:


ANAYASA TASLAĞINDAKİ YAPTIRIMLAR ORMANLARIMIZDAKİ ANAYASAL VE YASAL YIKIMLARI DAHA DA YOĞUNLAŞTIRIP YAYGINLAŞTIRACAKTIR !

SUNUŞ

“Devlet ormanı” sayılan alanlar ülkemizde, farklı amaçlarla da olsa tüm siyasal iktidarların ilgi odağı olmuştur. Dolayısıyla, ormanlarımızı ve ormancılığımızı ilgilendiren çok sayıda anayasal ve yasal düzenleme girişimi gündeme getirilmiştir. Başlangıçta ormanların içinde ve bitişiğinde yaşayan yoksul yurttaşlarımızı siyasal yandaş kılmak amacıyla yapılan bu düzenlemeler, özellikle 1980’lerden bu yana farklı nitelik ve boyutlar kazanmış; turizm, madencilik, inşaat, üniversite, tarım vb alanlardaki yerli ve yabancı yatırımcıların arazi gereksinmesinin karşılanmasına yönelik olmuştur. Öyle ki 1937 yılında çıkarılarak devlet ormanlarının devlet tarafından işletilmesini sağlayan 3116 ve 1945 yılında çıkarılarak ormanları devletleştiren 4785 sayılı yasalar ile 1961 Anayasası dışında bugüne değin gerçekleştirilen tüm hukuksal düzenlemeler ormanlarımızın yıkımına, talanına yol açmıştır.

Anımsanacağı gibi bu doğrultudaki son girişim AKP tarafından 2003 yılında gündeme getirilmiş; devlet orman işletmeciliğinin özelleştirilmesine ve kamuoyunda “2B arazileri” olarak anılan arazilerin satılmasına yönelik Anayasa değişikliği olmuştur.

AKP, şimdi, Sayın 10. Cumhurbaşkanımız başta olmak üzere kamuoyunun yoğun karşı çıkışı nedeniyle sonuçlandıramadığı bu yaklaşımını yeniden gündeme getirmiştir. Prof.Dr. Ergun ÖZBUDUN ve arkadaşları tarafından hazırlandığı öne sürülen Anayasa Taslağı’nın 131. maddesinde yer verilen yaptırımlar bu yaklaşımın ürünüdür ve bu içerikleriyle kesinleştirildiğinde “devlet ormanı” sayılan araziler, deyiş yerindeyse, kapanın elinde kalacak, dolayısıyla da ormanlarımızda onarılamayacak yıkımlar yaşanacaktır.

Bu nedenle, gerek hazırlanma süreci ve gerekse içeriğiyle son derece antidemokratik olan Anayasa Taslağı’nın bütünü kapsamında ormanlar ve ormancılıkla ilgili yaptırımlarına da karşı çıkılması gerekmektedir.


***

Aşağıda bilgilerinize sunulan saptama ve öneriler, Anayasa Taslağı’nın özellikle bu maddelerine karşı gereğini yapacaklarını umduğum, beklediğim yurttaşlarımızın ve demokratik kitle örgütlerinin çabalarına karınca kararınca katkıda bulunmayı amaçlamaktadır. Bir yararının olmasını dilerim.


Doç.Dr.Yücel ÇAĞLAR
Kırsal Çevre ve Ormancılık Sorunları Araştırma Derneği Üyesi-ANKARA


12 Eylül Darbesi’nin özel koşullarında hazırlanıp yurttaşlarımıza dayatılan 1981 Anayasası’nın, özellikle 1961 Anayasası ile karşılaştırıldığında, her yönüyle antidemokratik olduğu bilinmektedir. Ek olarak, sonraki yıllarda yapılan değişikliklerle bu özelliği daha da pekiştirilen, kamusal varlıkların yerli ve yabancı sermaye tarafından yağma edilebilmesini kolaylaştıran, ulusal bağımsızlığımıza zarar verebilecek düzenlemelere dayanak olabilecek içerik kazandırılan bu Anayasanın değiştirilmesi kesin bir zorunluluktur. Ne yazık ki, sıkça dile getirilmesine karşın bu zorunluluğun yerine getirilmesine yönelik etkili çabalara girilememiştir. Dolayısıyla, yapıp ettikleriyle Cumhuriyetimizin tüm kazanımlarını kolaylıkla bir bir yok edebilen AKP iktidarı da, artık temel amaçlarını gerçekleştirebilecekleri bir Anayasa hazırlığı sürecine girebilmiştir.

Prof.Dr. Ergun ÖZBUDUN ve arkadaşları tarafından hazırlandığı öne sürülen Anayasa taslağında yer verilen yaptırımların çoğunluğu bu doğrultuda düzenlenmiştir. Anayasa Taslağı’nın ormanlarımız ve ormancılığımızla ilgili yaptırımları ise (EK 1), 1981 Anayasasındaki talancı yaptırımları da aratabilecek olumsuzluklar taşımaktadır. Daha açık bir söyleyişle, Anayasa Taslağı’ndaki söz konusu yaptırımlar öngörüldüğü gibi yürürlüğe girdiğinde;



Alıntı:
·Devlet ormanları yerli ve yabancı özel girişimcilere işlettirilebilecektir,



·Orman” sayılmayabilecek yerlerin kapsamı daha da genişletilebilecektir,


·Ormanlara tahrip edilmesine yol açabilecek siyasal propagandalar yapılabilecektir,

·ormanları yok edip tarım arazilerine ve yerleşme yerlerine dönüştürenler affedilecek ve bu gibi yerlerin yanı sıra “orman olarak muhafazasında yarar görülmeyen” yerlerin de satılmasından ya da kullanım hakkıyla devredilmesinden öncelikle yararlanabilecektir,

·“Orman vasfını yitirme durumu ile ilgili tarihsel sınırın 31.12.1981 tarihinden 23.07.2007 tarihine çekilmesiyle birlikte son 26 yıl içinde “orman niteliği” kaybettirilmiş yaklaşık 3,5 milyon dönüm orman arazisi de artık “orman” sayılmayabilecektir,

·Şimdilerde “orman” sayılan yerler “orman olarak muhafazasında bilim ve fen bakımından hiçbir yarar görülmediğinde”, yalnızca ormanların içinde yerleşik köylerdeki yurttaşlarımıza değil herkese satılabilecek ve bu kişiler satın aldıkları bu gibi yerleri tarım dışı amaçlarla da kullanabilecektir,

·Bugüne değin yapılabilen orman sınırlarını belirleme ve tapuya tescil çalışmaları büyük ölçüde geçersizleşebilecek, mülkiyet kargaşası artabilecek ve bu nedenle de, “orman” sayılan alanların etkili biçimde yönetimi tümüyle olanaksızlaşacak; toplumsal çatışmalar gündeme gelebilecektir,

·“Orman” sayılan alanları tarım arazilerine ve yerleşme yerlerine dönüştürme eylemleri özendirilecek; orman yangınları daha da artabilecektir;

·Ormanlarımızın içinde ve bitişiğinde yaşayan yoksul yurttaşlarımızın kalkındırılmasına yönelik çalışmalar anayasal dayanaklarından yoksun kalacaktır.




Çünkü, 1982 Anayasasında bile;


Alıntı:
·“devlet ormanı” sayılan yerlerin yerli ve yabancı özel kişi ve kuruluşlar tarafından işletilmesine izin verilmemiştir,



·orman olarak muhafazasında yarar görülmeyen” yerlerin ancak tarım alanlarına dönüştürülmesinde yarar bulunması durumunda “orman” sayılmaması koşulu getirilmiş ve bu gibi yerlerin yalnızca orman içinde yerleşik köylü yurttaşlarımızın yararlanmasına tahsis edilmesi olanaklı kılınmıştır,


·“orman niteliği” kaybetme durumuyla ilgili tarihsel sınır 31.12.1981 olarak belirlenmiş; yalnızca bu tarihten önce “orman niteliğini” kaybetmiş yerlerin “orman köylüsü” dışındaki kişi ve kuruluşlara satılması engellenmiştir,

·Orman Köylüsünün Korunması” başlığı açılarak ormanların içindeki ve bitişiğindeki yurttaşlarımızın kalkındırılması, ormanların gözetilmesi ve işletilmesi için devletin bu yurttaşlarımızla işbirliği yapması zorunlu kılınmıştır.




Yukarıda kısaca açıklanan nedenlerle Anayasa Taslağı’nın ormanlarımız ve ormancılığımızla ilgili yaptırımlarının yeniden düzenlenmesi gerekmektedir. Bu gereğin yerine getirilmesi sırasında 1981 Anayasasının;

·“Kıyılardan Yararlanma” başlıklı 43,
·“Toprak Mülkiyeti” başlıklı 44,
·“Tarım, Hayvancılık ve Bu Üretim Dallarında Çalışanların Korunması” başlıklı 45,
·“Kamulaştırma” başlıklı 46,
·“Sağlık Hizmetleri ve Çevrenin Korunması” başlıklı 56 ve
·“Tarih, Kültür ve Tabiat Varlıklarının Korunması” başlıklı 63.
maddelerinin “Ormanların Korunması ve Geliştirilmesi” başlıklı 169 ile “Orman Köylüsünün Korunması” başlıklı 170. maddelerinin;
“TOPLUMSAL, EKONOMİK VE ÇEVRESEL HAKLAR VE ÖDEVLER”
başlıklı bir “Bölüm” kapsamında birlikte ele alınması ve belirtilen maddelerin bütüncül bir yaklaşımla düzenlenmesi, düzenlemede “Su Kaynakları” ile “Biyolojik Çeşitliliğin” korunmasına yönelik yaptırımlara da yer verilmesi yöntemsel bir zorunluluktur. Aşağıda, yapılacak böylesi bir düzenlemenin ormanlar ve ormancılık boyutuna ilişkin bir öneri tartışmaya açılmıştır:

Ormanların Korunması ve Yönetilmesi

Madde ... :
Devlet, ormanların korunması ve genişletilmesi için gerekli kanunları koyar ve tedbirleri alır; bu amaçla yapılacak kamulaştırmalar kanunla düzenlenir.

Bütün ormanların gözetimi Devlete aittir. Ormanlar, kamu hizmetleri dışında ormancılık dışı amaçlarla kullanılamaz ve irtifak hakkına konu olamaz.

Devlet ormanları kanuna göre Devletçe yönetilir ve işletilir, Devlet ormanlarının mülkiyeti, yönetilmesi ve işletilmesi özel kişilere devrolunamaz. Bu ormanlar zaman aşımı ile mülk edinilemez.

Ormanlara zarar verebilecek hiçbir faaliyete ve eyleme müsaade edilemez; ormanların tahribine yol açacak siyasi propaganda yapılamaz ve orman suçları için genel ve özel af çıkarılamaz.

Yanan ormanların yerinde yeni ormanlar yetiştirilir ve bu yerler ormancılık dışı amaçlarla kullanılamaz.

Devlet ormanlarının içindeki köylerde yaşayanların kalkındırılması ve gereken hallerde başka yerlere yerleştirilmesi, ormanların korunmasında ve işletilmesinde Devlet ile işbirliği yapması kanunla düzenlenir.



EK 1: “Prof.Dr.ERGUN ÖZBUDUN VE ARKADAŞLARI”NIN (!) “SİVİL” ANAYASA TASLAĞI’NDA ORMANLAR VE ORMANCILIK

Ormanların Korunması ve Geliştirilmesi

Madde 131:
1) Devlet, ormanların korunması ve sahalarının genişletilmesi için gerekli tedbirleri alır. Bütün ormanların gözetimi devlete aittir. Yanan ormanların yerinde ve orman içinden nakledilen köyler halkına ait arazilerde derhal yeni ormanlar yetiştirilir. Bu yerlerde başka çeşit tarım ve hayvancılık yapılamaz. Bu yerler imara açılamaz.

2) Devlet ormanlarının mülkiyeti devrolunamaz ve kanuna göre buralar devletçe yönetilir, işletilir ve işlettirilir. Bu ormanlar zaman aşımı ile mülk edinilemez ve kamu yararı dışında irtifak hakkına konu olamaz.

3) Ormanlara zarar verebilecek hiçbir faaliyete müsaade edilemez. Münhasıran orman suçları için genel ve özel af çıkarılamaz..

4) Aşağıda belirtilen durumlar ve yerler dışında orman sınırları daraltma yapılamaz:
a) Orman olarak muhafazasında bilim ve fen bakımından hiçbir yarar görülmeyen ve tarım alanlarına veya başka alanlara dönüştürülmesinde kesin yarar olduğu tespit edilen yerler,
b) 23/07/2007 tarihinden önce ve fen bakımından orman niteliğini tam olarak kaybetmiş olan tarla, bağ, meyvelik ve zeytinlik gibi çeşitli tarım alanlarında veya hayvancılıkta kullanılmasında yarar olduğu tespit edilen araziler,
c) Şehir, kasaba ve köy yapılarının toplu olarak bulunduğu yerler.

5) 4. fıkranın (a), (b) ve (c) bentlerinde belirtilen yerlerin değerlendirilmesi veya gerçek ve tüzel kişilere satılması veya bedeli karşılığında kullanım hakkı verilmesi kanunla düzenlenir. Satış veya kullanım hakkı verilmesinde öncelik, fiilen bu arazileri kullananlar veya orman köylülerinindir.

malina Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 14-09-2007, 11:13   #2
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 04-08-2007
Şehir: denizli
Mesajlar: 113
Sevgili Malina,sizin haklı olduğunuz yer yok değil.Zaman zaman çok düşünmüşümdür ormanların korunmasını.Ama seçim öncesi odun kesmeye topluca giden orman köylümüz,keçilerini ,elindeki nacakla taze fideleri.sürgünleri yatırarak giden çobanlar,çoluk çocuğunu rüşvet parasıyla beslemekte beis görmeyen inşaat mühendisleri,mimarlar.........
Anasanın şekli nasıl olmuş ne farkederki.Uygulanmadıktan sonra

sapudeaure Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 14-09-2007, 11:28   #3
Ağaç Dostu
 
Arzu Kasapoğlu's Avatar
 
Giriş Tarihi: 11-07-2007
Şehir: Trabzon
Mesajlar: 1,813
Galeri: 256
Arkadaşlar, bu anayasa çıkamaz.Her yönü ile Akp ve işbirlikçilerine menfaat üzerine yazılmıştır.Antidemokratik olması bir yana ülke çıkarlarını hiçe saymakta
dır.Bu aşamada yapabileceğimiz ilk şey Orman Bakanlığını ve Başbakanlığı e-mail
yağmuruna tutmaktır.
Ağaçlar.net'in 15.000 den fazla üyesine sesleniyorum.Lütfen konuya sessiz kalmayalım.Bu iş ülkemizin geleceği başka Türkiye yok, gidicek yerimiz de yok.
Değerli hocalarımız bizlere yol göstersin, yapabileceğimiz her şeyi yapalım.
Ülkemizin her bir metrekaresine sahip çıkalım.

Arzu Kasapoğlu Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 14-09-2007, 13:25   #4
-
 
Giriş Tarihi: 08-03-2007
Şehir: -
Mesajlar: 95
Merhaba,
Lütfen sapı samana karıştırmayalım!
Anayasa taslağında ormanlarla ilgili maddede bir eksiklik, yanlışlık, fazlalık, olumsuzluklara sebep olabilecek bir ifade vs vs... varsa bu başlık altında bunu konuşalım.
İsterseniz anayasa taslağının "antidemokratik" oluşu veya "sivil" olmayışı için veya hazırlanmakta olan taslağın kimler ve sizce bilinen hangi "işbirlikçileri" için yarar sağlayacağını konuşmak için başka başlıklar açabilir bu başlıkların ağaçlar net ile ilgisi ve ilgisizliği hakkında forum üyeleri ve yöneticilerle demokratik veya antidemokratik yazışmalar yapabilirsiniz.

Lütfen bu önemli konuyu başka yerlere sürüklemeyelim.

Hazırlanan şey adı üstünde taslak ve bu taslakta toplumdan gelen tepkilere desteğe önerilere eleştirilere.. göre değişiklikler olacaktır. Bizim de bu noktada yapmamız gereken türk toplumunun bir parçası ve özellikle çevre, orman ve ağaçlarla ilgili bireyleri olarak ,agaclar.net forum katılımcıları olarak bu ortamda çevre ekoloji ve özel olarak düzenlenen maddeyle ormanlarla ilgili yapılmak istenen düzenlemeleri değerlendirmek ve görüşlerimizi en etkin şekilde ilgili kurumlara iletmek olmalıdır.


Konunun birinci mesajında geçen şu fikri sonuna kadar destekliyorum.

" Anayasa Taslağı’nın ormanlarımız ve ormancılığımızla ilgili yaptırımlarının yeniden düzenlenmesi gerekmektedir. Bu gereğin yerine getirilmesi sırasında 1981 Anayasasının;

·“Kıyılardan Yararlanma” başlıklı 43,
·“Toprak Mülkiyeti” başlıklı 44,
·“Tarım, Hayvancılık ve Bu Üretim Dallarında Çalışanların Korunması” başlıklı 45,
·“Kamulaştırma” başlıklı 46,
·“Sağlık Hizmetleri ve Çevrenin Korunması” başlıklı 56 ve
·“Tarih, Kültür ve Tabiat Varlıklarının Korunması” başlıklı 63.
maddelerinin “Ormanların Korunması ve Geliştirilmesi” başlıklı 169 ile “Orman Köylüsünün Korunması” başlıklı 170. maddelerinin;

“TOPLUMSAL, EKONOMİK VE ÇEVRESEL HAKLAR VE ÖDEVLER”
başlıklı bir “Bölüm” kapsamında birlikte ele alınması ve belirtilen maddelerin bütüncül bir yaklaşımla düzenlenmesi, düzenlemede “Su Kaynakları” ile “Biyolojik Çeşitliliğin” korunmasına yönelik yaptırımlara da yer verilmesi yöntemsel bir zorunluluktur."

Bunun dışında kişisel olarak anayasa taslağında ormanlarla ilgili yapılan 131.madde düzenlesinde geçen son 4.ve 5. fıkraların da "anayasa" hükmü olarak metinde yer almasına karşı olmamız gerektiğine inanıyorum.

nartsawa Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 14-09-2007, 14:14   #5
Ağaç Dostu
 
Arzu Kasapoğlu's Avatar
 
Giriş Tarihi: 11-07-2007
Şehir: Trabzon
Mesajlar: 1,813
Galeri: 256
Sayın Nartsawa, sapla samanı birbirine karıştıran bir insan hiçbir zaman olmadım. Siz herhalde her konuya muhalefet olmayı marifet sayan insanlardansınız.Yazdığım metin başta orman taslağı ile ilgili.Yücel çağlar'ın yazısını okursanız bu yasanın ne amaçla çıkarıldığını anlarsınız.

Arzu Kasapoğlu Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 14-09-2007, 15:01   #6
Yeni Üye
 
Giriş Tarihi: 07-09-2007
Şehir: izmir
Mesajlar: 17
Bir büyüğümüzün veciz bir deyişinden esinlenerek durum şöyle özetlenebilir.
Gelecek nesillerimize ait olan ormanlarımızı "babalar gibi" satacaklar.

miskenacar Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 14-09-2007, 15:29   #7
-
 
Giriş Tarihi: 08-03-2007
Şehir: -
Mesajlar: 95
Merhaba,
Sayın Arzu Kasapoğlu ben size sapla samanı karıştırıyorsunuz diye yazmadım.
Lütfen sapı samana karıştırmayalım! diye yazdım. Genele yazılmış bir ifade idi yazımın devamından bu ifadenin size yöneldiğini düşündünüzse yanlış bir kanaate varmışsınız. SİZE yönelik yazacak olsam "karıştırmayalım değil karıştırmayın! yazardım. İfademin size yönelik kısmı, yazdıklarımın " İsterseniz ...diye devam eden kısmıdır.
Hakkımda vardığınız yargı da gayet yersiz ve anlamsız olmuş eğer hayatta haklılığıma inandığım muhalif olunacak konular varsa ****** gereği gibi muhalif olurum ancak her konuya muhalefet etmek gibi bir "marifet" sahibi değilim.

Yazınızın anayasa taslağında madde olarak ele alınmış orman la ilgili düzenlemelerle alakasını kuramadım. Bu konu ile ilgili kendi düşünceleriniz yazacağınız yazınızı okumak isterim.
Yücel Çağlar 'ın şu aşağıdaki cümlede belirttiği umudunu amacını ve dileğini de aynen paylaşıyorum.
"Aşağıda bilgilerinize sunulan saptama ve öneriler, Anayasa Taslağı’nın özellikle bu maddelerine karşı gereğini yapacaklarını umduğum, beklediğim yurttaşlarımızın ve demokratik kitle örgütlerinin çabalarına karınca kararınca katkıda bulunmayı amaçlamaktadır. Bir yararının olmasını dilerim."

Amaç bir anayasa yapmak sanırım. Bize yurttaş olarak düşen de demokratik katılım kanallarını kullanarak, yapılacak bu anayasada yurttaşlar olarak bu en temel yasamızın bizim için önemli olan maddelerinin veya tümünün yapılmasında olumlu katkı sağlamaktır.

Umarım siz de beni doğru anlarsınız.

Saygılarımla..

nartsawa Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 14-09-2007, 17:02   #8
agaclar.net
 
malina's Avatar
 
Giriş Tarihi: 03-04-2004
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 37,246
Galeri: 88
Amacı aşan tartışmalar yapanları ve sürdürenleri engellemek zorundayım.
Bu konuda ayrıca bir uyarıda bulunmayacağım.


Orman Yük. Müh. İsmet ÖZTUNALI 'nın görüşleri aşağıdadır:


Anayasa Değişikliği Üzerine…(1)

Anayasa, devletin çatısını kuran ve hukuksal temelini oluşturan kurallar bütününe verilen addır. Halen, 7 Kasım 1982’de halkoyu ile kabul edilen bazı maddeleri muhtelif tarihlerde değiştirilen Anayasa yürürlüktedir. Mevcudu terk edip yeni bir Anayasa yapmaya yönelinmiştir. Böyle olunca da tartışma ve değerlendirmeler başlamıştır.

Derneğimizin ve girişimiyle bir araya gelen yakın amaçlı kuruluşların da yeni bir oluşum için kendi alanlarında görüş ve önerilerini belirtmemesi beklenemez. Bu sunuş, anılan belirtme için bir zemin oluşturma düşüncesiyle yapılmaktadır.
Ülkemizde çağdaş çevre anlayışına uygun yasal düzenlemelerin yürürlükte olan 1982 Anayasasıyla başladığı söylenmektedir. Anayasanın 56’ncı maddesi Çevre hakkını getirmektedir. Bu düzenlemenin yanı sıra, 43., 45. , 57., 63., 168. ve 169. maddelerde çevre kavramı içinde hükümler bulunmaktadır.

Ormanlar ve ormancılıkla ilgili ilk Anayasa hükmü, 9 Temmuz 1961’de kabul edilen Anayasa’nın 131.maddesidir. Sonradan, 1970 yılında 1255 sayılı yasa ile anılan 131. maddeye “bilim ve fen bakımından orman niteliğini kaybetme…” hükmü eklenmiştir. 1982 Anayasasının 169. ve 170. maddelerinde bu hüküm yer almıştır. 1961 Anayasasında bilim ve fen bakımından orman niteliğini kaybetme hali Anayasanın yürürlüğe girdiği 15 Ekim 1961 tarihi öncesi hükmü ile sınırlandırıldığı halde 1982 Anayasası sınırlama getirmemiş devamlılık sunmuştur. Bir arazinin (topraklarının) bilim ve fen bakımından değerlendirilmesi kullanımın diğer çeşitleri (tarım, hayvancılık, yerleşmeler-konut, sanayi, turizm gibi) için de gerekirken yalnız ormanlar için “icat” edilmesi dikkat çekmelidir. Bu “icat”ın hiçbir bilimsel ve hukuki dayanağı yoktur. Tamamen yapay, sadece ormanları işgal edip ele geçirenlere kazandırmak için yaratılmış bir yoldur. (Orman Kanununun 2’nci maddesi B bendinde hükme bağlandığı için 2/B olarak anılmaktadır.) Ülkemizde ormanlar, nitelik ve nicelik olarak yetersizdir. Ülke genelinde dağılımı dengesizdir.

İşlenebilir tarım arazilerinin %60’ında (16 milyon hektar) su erozyonu sorunu bulunmaktadır. Her türlü tarıma elverişli arazi varlığının sadece (yaklaşık 2 milyon hektar) %6.5 oranında olması nedeniyle, tarım arazileri geniş bir alan kapsamamaktadır. Tarım dışı kullanımlardan şikayet edilmektedir. Ülkemizin gelişme süreci, bunun doğurduğu yeni gereksinmeler, ekonominin türlü kolları arasındaki etkiler arazilerin (tarım, orman, mera) kullanım ve yararlanma yönlerini olumsuz kılmıştır.

Ayrıca, gerek nüfusu gerekse yaşam ölçüleri artan toplumun bir su tüketimi gereksinmesi yaşanmaktadır. Su yönetimi konu edilmektedir.
Dünya ölçüsünde ve doğal olarak Türkiye için de iklim değişikliği olayları bulunmaktadır.

Tüm belirtilen durum için yapılan çalışma ve düzenlemeleri kapsaması yönünde, “Devlet, toprak, su ve atmosferik kaynakların sosyal, ekonomik, kültürel ve savunma isterlerine uygun kullanılması amacı ile gerekli kuralları koyar, bu çalışmaların nasıl bir örgütlenme ve ne şekilde yapılacağı yasa ile düzenlenir” içeriğinde bir hükmün Anayasaya konulması uygun olur.

Yeni Anayasada da ormanlar ve ormancılık için hüküm bulunacağı anlaşılmaktadır. Yukarıda anılan 2/B arazileri için evvelce izlenip de yapılamayan satış amaçlı düzenleme olacaktır. Ayrıca, gene yukarıda belirtilen orman niteliği için “bilim ve fen” kaydının kalacağı, “Ormanların tahrip edilmesine yol açan siyasi propaganda yapılamaz” hükmünün kaldırılacağı söylenmektedir. Akla gelebilecek (devlet işletmeciliğinin kaldırılması gibi) değişikliklere karşı düzenleme şöyle olabilir:

“Devlet, ormanların korunması ve sahalarının genişletilmesi için gerekli yasaları koyar ve tedbirleri alır.

Yanan ormanların yerinde yeni orman yetiştirilir, bu yerlerde başka çeşit kullanma ve yararlanma olamaz. Bütün ormanların gözetimi Devlet’e aittir.

Devlet ormanlarının mülkiyeti devrolunamaz. Devlet ormanları yasaya göre, Devletçe yönetilir ve işletilir. Bu ormanlar, zamanaşımı ile mülk edinilemez ve kamu yararı dışında irtifak hakkına konu olamaz.

Ormanlara zarar verebilecek hiçbir faaliyet ve eyleme müsaade edilemez. Ormanların tahrip edilmesine yol açan siyasi propaganda yapılamaz; münhasıran orman suçları için genel ve özel af çıkarılamaz. Ormanları yakmak, ormanı yok etmek veya daraltmak amacıyla işlenen suçlar genel ve özel af kapsamına alınamaz.

Ormanlar içinde veya bitişiğindeki köyler halkının kalkındırılması, ormanların ve bütünlüğünün korunması bakımlarından, ormanın gözetilmesi ve işletilmesinde Devlet ile bu halkın işbirliğini sağlayıcı tedbirlerle, bu halkın gerekirse başka yere yerleştirilmesi yasa ile düzenlenir.”

Görüleceği gibi, bilimsel ve hukuki dayanağı bulunmayan “bilim ve fen” kaydı kaldırılmalıdır. Buna bağlı yerlerin satışı da konu olmayacaktır. Halen yürürlükte bulunan Anayasa’nın 169. maddesindeki “Yanan yerlerde orman yetiştirilir. Bu yerlerde başka çeşit tarım ve hayvancılık yapılamaz” hükmü vardır. Bu hüküm, sayılanların dışında yararlanma olabilir anlayışına yol açmaktadır. Bu nedenle net olarak, başka çeşit bir yararlanma olmayacağını belirtmek gereklidir.

İsmet ÖZTUNALI

malina Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 14-09-2007, 17:15   #9
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 04-08-2007
Şehir: denizli
Mesajlar: 113
(Orman Yük. Müh. İsmet ÖZTUNALI).Doğrudur bizim adımıza düşünsün.Sevgili Malina demek istiyorsunki bu çerçeve dışında düşünenleri.?

sapudeaure Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 14-09-2007, 17:19   #10
agaclar.net
 
malina's Avatar
 
Giriş Tarihi: 03-04-2004
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 37,246
Galeri: 88
Sadece kavga etmeden fikir belirtin diyorum...
Daha açık nasıl söyleyebilirim?

malina Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 14-09-2007, 20:10   #11
Ağaç Dostu
 
Arzu Kasapoğlu's Avatar
 
Giriş Tarihi: 11-07-2007
Şehir: Trabzon
Mesajlar: 1,813
Galeri: 256
Ülkemizde ormanların ekonomik bir değer olarak ele alınması bir çok canlıyı koruma dışı bırakmış ve yok olmaya mahkum etmiştir.Bu yok olmada toplumsal bilinçsizlik ve terör de önemli bir etkendir.Doğal varlıkların korunması anayasal olarak acilen güven altına alınmalıdır.Doğayı bir bütün olarak korumak için konusunda uzman akademisyenler, vakıflar(örn. tema ve diğer),sivil örgüt kuruluşları, hukukçular bir araya getirilmeli ve onların önerileri altında ormanla ilgili anayasa maddeleri çıkarılmalıdır.Bu arada toplumdaki bireylerde bilinçlendirilmeli ve ormanları koruma sürecine dahil edilmelidir.Rant amaçlı orman yangınlarının önüne geçebilmek için, İspanya da olduğu gibi yanan ormanlık alanlar otuz yıl imara kapatılarak bu alanların yeniden kendini onarmasına izin verilmelidir.
Bu arada avcılığında yasaklanması gerektiğine inanıyorum.Ormanların yanması, talan edilmesi demek sadece ağaçların değil içinde barındırdığı canlılarında yok olması demektir. Zaten yaşam alanları daraltılmış, zor koşullarda yaşayan, sayıları iyice azalan hayvanların bir de gelişmiş teknoloji silahlarla katledilmesi ve bunun adına da spor denilmesi akıl ve mantık sınırlarının dışında, vicdansızca bir harekettir.

Arzu Kasapoğlu Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 15-09-2007, 14:52   #12
Ağaç Dostu
 
ÇeteÇakal's Avatar
 
Giriş Tarihi: 04-02-2007
Şehir: BURSA
Mesajlar: 305
Alıntı:
Orijinal Mesaj Sahibi Arzu Kasapoğlu Mesajı Göster
Zaten yaşam alanları daraltılmış, zor koşullarda yaşayan, sayıları iyice azalan hayvanların bir de gelişmiş teknoloji silahlarla katledilmesi ve bunun adına da spor denilmesi akıl ve mantık sınırlarının dışında, vicdansızca bir harekettir.

Laf!!! Sadece bir şeyler yazabilmek için yazılmış cümleler. Avcı bir hayvan neslinin tehlikeye girmesinden en çok üzüntü duyacak ve o hayvanın çoğalması için ilk adımı atan kişidir. Belli bir populasyondaki en yaşlı ve erkek hayvanları vurur.... vs vs... Bunlar avcıların özellikleri. Ama bohçacılardan kaçakçılardan bahsediyorsanız; kaçakçılar her yerde...

ÇeteÇakal Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 15-09-2007, 18:44   #13
Ağaç Dostu
 
Arzu Kasapoğlu's Avatar
 
Giriş Tarihi: 11-07-2007
Şehir: Trabzon
Mesajlar: 1,813
Galeri: 256
Size bir açıklama yapma gereği bile duymuyorum.

Arzu Kasapoğlu Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 16-09-2007, 23:21   #14
Yeni Üye
 
Giriş Tarihi: 07-09-2007
Şehir: izmir
Mesajlar: 17
Bence yaşlı hayvanları da vurmasak daha iyi olur. Onlar da toynaklarının aralarında ya da dışkılarında bitki tohumlarını geniş bir alana yayıyor olabilirler. Kimbilir. Yok öyle değilse, vuralım gitsin, gübre mübre olurlar hiç olmazsa. Ama önce araştırmak gerek tabi.
Yalnız merak ettiğim bir şey var, 40 gram et için kuşlara eteş ediyorlar ya, acaba diyorum avcılarımız dalların, yaprakların arasından bu kuşların yaşlı olup olmadığını nasıl tespit ediyorlar?

Sevgiyle kalın...

miskenacar Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 03-10-2007, 11:38   #15
Ağaç Dostu
 
Müjgan's Avatar
 
Giriş Tarihi: 02-08-2004
Şehir: Ankara
Mesajlar: 4,544
Galeri: 30
Kamuoyuna Duyuru

KAMUOYUNA DUYURU

AKP tarafından hazırlatılan “demokratik ve sivil anayasa” ile; vatandaşlarımızın sağlıklı bir çevrede yaşama hakkı kaldırılıyor. Yeni orman kıyımlarına, orman yağmalarına ve orman yangınlarına davetiye çıkarılıyor.

60. Hükümetin “Demokratik ve Sivil Anayasa” adı altında ortaya koyduğu kapsamlı Anayasa taslağına ilişkin tartışmaların oldukça dar alanlarda ve birkaç madde üzerinden sürdürülüyor olması, örgütlerimizce kaygıyla karşılanmaktadır. Oysa, henüz resmen kamuoyunun bilgisine sunulmamış ancak dolaşıma açılmış yeni anayasa taslağında çevre sorunları, doğa koruma, ormancılık, toprak kullanımı, tarım ve hayvancılık, madencilik, kıyılarımız vb. doğa ve kültür varlıkları birer mala ve doğal “kaynak”a dönüştürülmüş ve piyasa ekonomisi devlet ideolojisi haline getirilmiştir. Söz konusu değişikliklerin hemen tamamı geri dönüşü mümkün olmayacak yıkımlara zemin hazırlayacak içeriktedir. Bu Taslak, 1982 Anayasası’nın mantıkî bir sonucudur.

Yaşama hakkı, kişinin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkı olmaktan çıkarılmaktadır. 1982 Anayasasında bile bir “insan hakkı” olarak yer alan “sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkı”, “sağlık ve konut hakkı”na taslak metinde yer verilmemiştir. Devletin çevre sorunlarını önleme konusundaki yükümlülüğü “en üst düzeyde koruma”, “çevre kalitesini iyileştirme”, “sürdürülebilir kalkınma” gibi son derece soyut ve tartışmalı kavramlarla hasıraltı edilmiştir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin, olanaklarının elverdiğince tedbir almasını gerektiren konular olarak düzenlenmiştir. Kısacacı, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşam hakkı mevcut hükümetlerin uygun göreceği kadar sağlanacaktır. Bu hakların yargı organları önünde kullanılması olanağı da böylece kısıtlanmaktadır. Ayrıca bu taslakta, tarım alanları ile meraların korunmasına, erozyonun önlenmesine, çiftçinin desteklenmesine yer verilmeyerek sosyal devlet ilkesinden uzaklaşılmıştır. Aynı zamanda, “kalkınmacılık” amacını yücelten sermaye birikimi amaçlanmakta, özgürlükler ise “yönetişim” maskesinde otoriter bir rejime feda edilmektedir.

1982 Anayasası’nın 169. ve 170. maddelerine karşılık gelen Taslaktaki 131. madde ile, 1982 Anayasası’nın bütün olumsuzlukları korunurken, orman yıkımlarına ve yağmasını zemin oluşturacak yeni hükümler eklenmiştir. “Bilim ve fen bakımından” orman sayılmama gibi muğlâk ifadeler korunurken, “orman niteliğini yitirme” durumu ile ilgili tarihsel sınır 31.12.1981 tarihinden 23.07.2007 tarihine çekilmektedir. Böylece son 26 yıl içinde “orman niteliği” kaybettirilmiş yaklaşık 3,5 milyon dekar orman arazisi 2B uygulamasına konu edilebilecek ve artık “orman” sayılmayabilecektir.

Taslakta öngörülen 131. madde dikkate alındığında;
  • Devlet ormanları yerli ve yabancı özel girişimcilere işlettirilebilecektir. Bu durum ormanların özelleştirilmesinin ilk adımıdır.
  • “Orman” sayılmayabilecek yerlerin kapsamı daha da genişletilmektedir.
  • Öte yandan 169. maddede belirtildiği gibi “orman” sayılan yerler “orman olarak muhafazasında bilim ve fen bakımından hiçbir yarar görülmediğinde”, yalnızca ormanların içinde yerleşik köylerdeki yurttaşlarımıza değil herkese satılabilecek ve bu kişiler satın aldıkları bu gibi yerleri tarım dışı amaçlarla da kullanabilecektir. Böylelikle ormanları yok edip tarım arazilerine ve yerleşme yerlerine dönüştürenler affedilecektir.
  • Ormanların tahrip edilmesine yol açabilecek siyasal propaganda yapılmasına olanak sağlamaktadır.
  • Ormanları tahrip edip yağmalayanlar bu taslakla affedilmiş, satış ve devir önceliği tanınmakla; orman yağmacılığı ödüllendirilmiş olmaktadır.
  • Bugüne değin yapılabilen orman sınırlarını belirleme ve tapuya tescil çalışmaları büyük ölçüde geçersizleşebilecek, mülkiyet kargaşası artabilecek ve bu nedenle de, “orman” sayılan alanların etkili biçimde yönetimi tümüyle olanaksızlaşacak; toplumsal çatışmalar gündeme gelebilecektir,
  • Ormanlarımızın içinde ve bitişiğinde yaşayan yoksul yurttaşlarımızın korunması, desteklenmesi ve güçlendirilmesine yönelik devletin ödevleri anayasal dayanaktan yoksun kalacaktır.
Kısacası “orman” sayılan alanları tarım arazilerine ve yerleşme yerlerine dönüştürme eylemleri özendirilmekte ve süreklilik kazandırılmaktadır. Anayasa taslağıyla, ormanlara yönelik olumsuz politikaların sürdürüldüğü anlaşılmaktadır. Oysa insanlığın geleceği için yaşamsal işlevleri olan ormanı ekosistem olarak görmek, toplumun ortak değeri olarak algılamak gerekir.

Başlıklar halinde saydığımız kaygıların tüm yurttaşlarımızı ilgilendirdiğini, tartışılmaya değer olduğunu düşünüyor: Halkımızı haklarına, ormanlarına, topraklarına, sularına, kıyılarına; kısacası tüm doğa ve kültür varlıklarına sahip çıkmaya çağırıyoruz.

Uzmanlık alanımızda çalışmalarımız yürütüyor, doğa ve kültür varlıklarını korumayı temel alan; demokratik, sosyal bir anayasayı birlikte yapmak için kişi, kurum ve kuruluşları göreve çağırıyoruz.

Saygılarımızla…

3 Ekim 2007, Çarşamba

KIRSAL ÇEVRE ve ORMANCILIK SORUNLARI ARAŞTIRMA DERNEĞİ
TARIM ORKAM-SEN
EKOLOJİ KOLEKTİFİ
ÇEKÜL VAKFI ANKARA TEMSİLCİLİĞİ
AGACLAR NET
İSTANBUL BAROSU
DOĞA KÜLTÜRÜ DERNEĞİ
ORMANCILIĞIMIZDA BİRLİKTE YÜRÜYÜŞ
TMMOB PEYZAJ MİMARLARI ODASI
TEMA ANKARA TEMSİLCİLİĞİ
OR-KOOP
GENÇLİK FEDERASYONU
EKOLOJISTLER ORG
DOĞADER
BURSA NİLÜFER YEREL GÜNDEM 21

Müjgan Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 03-10-2007, 13:36   #16
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 06-04-2005
Şehir: Ankara
Mesajlar: 132
Galeri: 24
Tüketici Hakları Derneği de ekleyebilirsiniz.
elinize sağlık

Dev Sekoya Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 05-10-2007, 14:55   #17
Ağaç Dostu
 
Vildan Sönmez's Avatar
 
Giriş Tarihi: 01-08-2005
Şehir: K.çekmece
Mesajlar: 5,186
Galeri: 1126
Arkadaşlar yeni yasa ile ilgili, Tema'nın imza kampanyasını yeni bir başlık altında ekliyorum.İlginize.

Vildan Sönmez Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 08-10-2007, 19:57   #18
agaclar.net
 
Mine Pakkaner's Avatar
 
Giriş Tarihi: 06-01-2006
Şehir: İzmir
Mesajlar: 10,707
Galeri: 99
Tarım ve Yeni Anayasa Üzerine

Tarım ve Yeni Anayasa Üzerine

Prof.Dr.Kamil Okyay SINDIR
TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi Başkanı
kamil.sindir@ege.edu.tr

Tek başına iktidara gelen Adalet ve Kalkınma Partisi, sahip olduğu çoğunluğa güvenerek yeni bir anayasa taslağı üzerinde hummalı bir çalışma içinde.

12 Eylül askeri darbesinin ortaya çıkardığı 1982 anayasası her ne kadar çeşitli defalar (1995, 2001, 2004) demokratikleşme sürecinin bir gereği olarak eksikleri ve yanlışları ile değişimlere uğratılmışsa da bundan önceki hemen tüm anayasa değişikliği çalışmaları siyasi partilerin de içerisinde yer aldığı toplumsal uzlaşının bir sonucu olarak gerçekleştirilmiş idi.

Oysa, bugünlerde gerçekleştirilen söz konusu taslak, iktidar partisinin, bazı anayasa profesörleri ve uzmanlarını bir araya getirerek, kendi arzuları, siyasi ve ideolojik tercihleri doğrultusunda kurgulanan bir çalışmanın ürünü olma yolundadır. Bu çalışmada başka hiçbir siyasi parti, sendika, demokratik kitle örgütü ve benzeri kuruluşların katılımı ve paylaşımının söz konusu olmadığı görülmektedir. Kaldı ki, yapılan, eskinin üzerinde birkaç değişiklik te değildir. Mevcut anayasamızın değiştirilemez maddeleri de dahil olmak üzere tümden ele alındığı yeni bir anayasa hazırlanmaya çalışılmaktadır.

Kamuoyuna yansıyan şekliyle söz konusu yeni anayasa taslağı; Cumhuriyetimizin temel değerleri ve temel hak ve özgürlüklerin garanti altına alınması kaygısından çok, küreselleşme ve ülkemiz için biçilen neo-liberal politikaların bir anayasal kurgusu gibi görünmektedir.

Taslağın, tarım, orman ve çevre ile ilgili yeni düzenlemelerine bakılacak olursa bu kurgu daha iyi anlaşılabilir. Örneğin, önceki tüm anayasalarda yer almasına rağmen, “toprak mülkiyeti”, “tarım ve hayvancılığın korunması”, “tarım ve hayvancılık alanında çalışanların korunması”, “kooperatifçiliğin korunması”, “orman köylülerinin korunması”, “tarım ve diğer sektörlerin dengeli ve uyumlu gelişimini sağlamaya yönelik planlama” ile ilgili maddeleri yeni taslakta yer almıyor.

Devletin, toprağın verimli olarak işletilmesini korumak ve geliştirmek, erozyonla kaybedilmesini önlemek ve topraksız olan veya yeter toprağı bulunmayan çiftçilikle uğraşan köylüye toprak sağlamak amacıyla gerekli tedbirleri alması önemsiz ve gereksiz görülüyor.

Devletin, tarım arazileri ile çayır ve meraların amaç dışı kullanılmasını ve tahribini önlemek, tarımsal üretim planlaması ilkelerine uygun olarak bitkisel ve hayvansal üretimi artırmak maksadıyla, tarım ve hayvancılıkla uğraşanların işletme araç ve gereçlerinin ve diğer girdilerinin sağlanmasını kolaylaştırması, bitkisel ve hayvansal ürünlerin değerlendirilmesi ve gerçek değerlerinin üreticinin eline geçmesi için gereken tedbirleri alması da gereksiz görülüyor yeni taslakta.

Diğer yandan, devletin önceki anayasalarda yer aldığı gibi, ekonomik, sosyal ve kültürel kalkınmayı, özellikle sanayinin ve tarımın yurt düzeyinde dengeli ve uyumlu biçimde hızla gelişmesini, ülke kaynaklarının döküm ve değerlendirilmesini yaparak verimli şekilde kullanılmasını planlamak, bu amaçla gerekli teşkilatı kurmak görevi de ortadan kaldırılıyor. Devletin, üretimin artırılması ve tüketicinin korunmasını amaçlayan kooperatifçiliğin geliştirilmesi yolunda alması gereken tedbirler de yeni dünya düzenine uygun düşmediği için olsa gerek ortadan kaldırılıyor.

Tüm bu maddelere yeni anayasada neden yer verilmediğinin iyi analiz edilmesi gerekir. Aslında hepimiz gayet iyi biliyoruz. Geçenlerde süt üretiminde 30 milyon dolarlık yatırım yapmış olan bir tarım işletmesinin üst düzey yöneticisinin söylediği birkaç söz bunun nedenlerini gayet iyi ortaya koyuyor.

Tarımsal ve sosyal konularda uzman edasıyla kelam eden zatı muhtereme göre; Türkiye’de Mustafa Kemal Atatürk’ün başlattığı demokratikleşme devrimini tamamlamak, darbeleri tarihe karıştırmak için köylülüğün tasfiye edilmesi gerekiyormuş. Hatta nüfusunun yüzde 35’i köylü olan bir toplumda demokrasinin oturması da mümkün değilmiş. Ayrıca mera kanunu da “sovyetik bir düzenin ürünü” olduğu için meraların köylünün ortak malı olması da son derece yanlış imiş.

Köylü vatandaşlarımızın kentlileştirilmesi ve var olan 4 milyona yakın çiftçi ailesinin yok edilerek, 40-50 bin sermaye-yoğun işletmeye dönüştürülmesi ülkemiz için tek çözümmüş. Anlaşılan, köylülüğün tasfiye edilmesi, yaklaşık 20 milyon köylümüzün, çiftçimizin kentlerin varoşlarında açlık, sefalet ve yoksulluk içerisinde yok olması pek uygun görülüyor.

İşte ne yazıktır ki, kamuoyuna yansıdığı şekliyle bilgimiz dâhilindeki yeni anayasa taslağında getirilmeye çalışılan anayasal düzen de, daha çok laikliğin erozyona uğratılacağı kaygısı üzerinde odaklanan tartışmalarla dikkatlerden kaçırılan, küreselleşme ve ülkemiz için biçilen neo-liberal politikaların bir anayasal kurgusu olmaktan öteye gitmeyecek gibi görünüyor.

Mine Pakkaner Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 08-10-2007, 22:29   #19
Ağaçsever
 
ekip2004's Avatar
 
Giriş Tarihi: 25-07-2007
Şehir: samsun
Mesajlar: 80
''Türkiye'nin sahibi,hakikisi ve efendisi hakiki müstahsil olan köylüdür.Yedi asırdan beri cihanın dört köşesine sevk ederek kanlarını akıttığımız,kemiklerini yabancı topraklarda bıraktığımız, ve yedi asırdan beri emeklerini ellerinden alıp ısraf eylediğimiz ve buna mukabil daima tahkir,terzil ile mukabele ettiğimiz ve bunca fedakarlıklarına ve ihsanlarına karşı nankörlük,küstahlık ve cebbarlıkla uşak menzelesine indirmek istediğimiz bu asil sahibin huzurunda bugün ihtiramla hakiki vaziyetimizi alalım.''(M.Kemal ATATÜRK)Cumhuriyet tarım kesiminde uğraşanların sorunlarını bilerek kurulduktan sonra hızlı iyileşmelerin ardından, dünyada hızla değişen ekonomik dengeleri yeterince takip edemeyen siyasilerimizin sayesinde bugün çok parçalanmış rantabl olmayan küçük işletmeler can çekişir duruma gelmiştir.Bu hali ile tarım arazi toplulaştırması,bu kesimde çalışan nüfusun tarım dışı hizmet,turizm,sanayi gibi başka karlı iş alanlarına kaydırılması,daha büyük arazilerde daha rantabl profosyonelce üretim yapılması ülkemiz ve bu tarım alanlarında yarı aç,yeterli eğitim,sağlık ve sosyal haklardan muzdarip çok büyük bir yekün tutan köylümüz için daha iyi olacağını düşünüyorum.Eski anayasalarda bu kesimi koruyan maddeler vardı netice ortada.Bu gerçeği gören herkesi yeni anayasa taslağını tamamen toptan red etmek yerine,katılmadığımız metinleri ayrıntılı belirterek girmesini istediğimiz kısımları burada açıkça yazarsak katkımız olur kanatindeyim.Hepiniz gibi bende ülkemi çok seviyorum...

ekip2004 Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 08-10-2007, 23:28   #20
agaclar.net
 
malina's Avatar
 
Giriş Tarihi: 03-04-2004
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 37,246
Galeri: 88
''Türkiye'nin sahibi,hakikisi ve efendisi hakiki müstahsil olan köylüdür. Yedi asırdan beri cihanın dört köşesine sevk ederek kanlarını akıttığımız,kemiklerini yabancı topraklarda bıraktığımız ve yedi asırdan beri emeklerini ellerinden alıp ısraf eylediğimiz ve buna mukabil daima tahkir, terzil ile mukabele ettiğimiz ve bunca fedakarlıklarına ve ihsanlarına karşı nankörlük, küstahlık ve cebbarlıkla uşak menzelesine indirmek istediğimiz bu asil sahibin huzurunda bugün ihtiramla hakiki vaziyetimizi alalım.''
M.Kemal ATATÜRK

Cumhuriyet tarım kesiminde uğraşanların sorunlarını bilerek kurulduktan sonra hızlı iyileşmelerin ardından, dünyada hızla değişen ekonomik dengeleri yeterince takip edemeyen siyasilerimizin sayesinde bugün çok parçalanmış rantabl olmayan küçük işletmeler can çekişir duruma gelmiştir. Bu hali ile tarım arazi toplulaştırması, bu kesimde çalışan nüfusun tarım dışı hizmet, turizm, sanayi gibi başka karlı iş alanlarına kaydırılması, daha büyük arazilerde daha rantabl profosyonelce üretim yapılması ülkemiz ve bu tarım alanlarında yarı aç, yeterli eğitim, sağlık ve sosyal haklardan muzdarip çok büyük bir yekün tutan köylümüz için daha iyi olacağını düşünüyorum.

Eski anayasalarda bu kesimi koruyan maddeler vardı netice ortada. Bu gerçeği gören herkesi yeni anayasa taslağını tamamen toptan red etmek yerine, katılmadığımız metinleri ayrıntılı belirterek girmesini istediğimiz kısımları burada açıkça yazarsak katkımız olur kanatindeyim.

Hepiniz gibi ben de ülkemi çok seviyorum...

****

İletişimi sağlamak için önce okunur olmamız gerekiyor. Bunu defalarca söylemiş olmaktan rahatsızım ama lütfen nokta ve virgüldün sonra boşluk bırakın, paragraf yapmayı unutmayın.

malina Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 18-10-2007, 21:46   #21
Yeni Üye
 
Giriş Tarihi: 07-08-2007
Şehir: ankara
Mesajlar: 19
Merhaba,
Ben gencim henüz; 82 anayasası çıktığında doğmamıştım bile. Ne darbeleri gördüm ne talanları. Ben kaygılıyım. Birey olduğumu farkettiğim günden bu yana çevre ve ekoloji adına birşeyler yapmaya çalışıyorum. Çünkü sahip olduğumuz tek şey bu gibi geliyor. Bu toplumsal unutkanlıkta kültür yozlaşıyor, globalleşen dünyada kimliklerinde bir önemi kalmıyor. İnsan hep güzeli arıyor. Ve bence o da doğada bulunuyor.
Dışa bağımlı bu sermaye piyasasında devletler "yok ben oynamıycamda" diyemiyor. O zaman herşey satılık hale geliyor işte. Sosyal devlet sadece alma gücü olanı destekliyor. Başkente su getirmeye çalışan devlet suyunu bile özellşetiriyor.
Ben kaygılıyım. Hukuktan pek anlamıyorum. Ama Çevre bir grup çevrecinin vicdanında değil bir devletin sorumluluğu altında olmalıdır. Maden yasası, tohum yasası, kıyı yönetmelikleri, 2B bütün bunlar yüksek ivmelerle gündeme oturup düşerken biz vicdan sahibi insanlar sadece aktivist olabiliyoruz. Muhalefet bile olamıyoruz. Ve ben merak ediyorum bizim demokrasimiz ne zaman sorumluluk alacak. Ben dediğim gibi ne ahkam kesecek kadar tecrübeliyim ne de o kadar bilgiliyim. Sadece kaygılıyım; kaygılı olanın bir grup insan olduğunu gördüğüm için.

abraxas Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 12-11-2007, 12:07   #22
Yeni Üye
 
Giriş Tarihi: 22-10-2007
Şehir: trabzon
Mesajlar: 1
Bu konuyla ilgili geç te olsa birşeyler yazmak isterim. Her konuda olduğu gibi bu konu da devletçilikle liberalizm tartışması yaşanmakta. Bunun tartışılması gerekir sorunu çözmek için. Ancak burası sanırım bunun tartışılacağı yer değil.

Ülkemizde ormanların %99,9 u devlete ait. Avrupa'da ve Amerika'da devlete ait ormanlar %50'nin altındadır. Yalnızca Kanada'da yanlış hatırlamıyorsam %90'ın üzerinde devlete aittir ormanlar. Ayrıca bu saydığım ülkelerin hepsinde orman işletmeciliği çoğunlukla özel girişimler tarafından yapılmaktadır. Bu ülkelerde ormancılık GSMH'den ciddi paylar almaktadır.

Ülkemizde orman alanlarının yarısı bozuk yapıdadır. Yani yaklaşık 10 milyon hektar alan bozuk yapıdadır. Kalan diğer 10 milyon alanı devlet işletmek durumunda. bununla birlikte bir de bozuk alanları ıslah etmek durumunda.

her iki işi de devlet yaptığında birincisi kaynaklar doğru kullanılmamış oluyor ikincisi de bunun maliyeti diğer sektörlerin yatırım paylarını azaltıyor.

Efendim ormanın-çevrenin parasal giderini yapmak ta ne demek demeyin. Bunun hem parasal değerini hesaplayıp hem de çevreye sahip çıkabiliriz. Bunu birçok ülke yaparken biz neden yapamayalım ki..

umit aktan Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 25-04-2008, 10:53   #23
Ağaç Dostu
 
Oğuz Karsan's Avatar
 
Giriş Tarihi: 04-12-2006
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 1,085
Galeri: 181
Orman Kanunları yeniden gözden geçirilmeli.

Merhaba,

Orman Kanunları yeniden gözden geçirilmeli. Bu tür tartışmalara bir son vermek için izlenecek en iyi yol yine hukuktan geçer. Ama doğru ve tarafsız hukuk. Gerektiğinde sadece ormanın lehine yorumlanabilecek muğlak ifadeler değil.

Orman kanununun ilk çıktığı 1937 den beri, sadece ormanı koruma adına konulan katı prensiplerin ve tek taraflı kanunların ormanlarımıza hiçbir fayda getiremediği ortadadır. Ancak nedense her gelen hükümet aynı yanlışları yapmayı inatla sürdürmektedir

Ormanlarını geliştirmeyi başarabilen ülkelere bakmak ta hiç akıllarına gelmemiş olacak ki. Hala Orman Bölge Müdürlükleri, Anayasaya ve kanunlara rağmen kaş yaparken göz çıkarmaya devam ediyor.

İlk önce yapılması gereken insana değer vermektir.İnsan faktörünü hesaba katmadan yapılan hiç bir planın başarıya ulaşma şansı yoktur.

Önce insanımızı ve orman köylüsüne hak ettiği değeri verir, sonra da ondan ağaç ve ormana önem vermesini istersek zaten bütün ülkemiz ormanla dolar. Ama adaletsiz kanunlara ve muğlak ifadelere bir de basiretsiz yöneticilerin yaptığı hukuksuz uygulamalar eklenirse işte bu günkü gibi tartışır dururuz.Ormanlarımız da yok olur gider.

Önce,siyasilerin yaptığı yanlışları düzeltmek ,sonra da hukuk düzenlemelerini yapmak zorundayız.

Kimse orman alanlarını tahrip edememeli cezalar caydırıcı olmalı. Ama aynı zamanda kanunlar da mantıklı,tarafsız ve adaletli de olmalı.

Orman Müdürlükleri keyfi davranmamalı, işlerini, yapmalı,vatandaşa doğru bilgi verilmeli, neresi orman neresi tarla belli olmalı.

Malesef ülkemizde1937 yılında 3116 sayılı kanunla başlatılan Orman Kadastrosu bitirilememiştir. Ülkemizdeki ormanların dörtte biri hala orman statüsünü kazanamamıştır. Herşey belirsizdir. Neresi orman neresi tarla belli değildir. Böyle olunca da orman müdürlükleri halka ve köylüye zulüme devam etmekte bir sakınca görmemektedir.

Adaletin yükünü boş yere ağırlaştıran yüzbinlerce dava sırf orman kadastrosu bitirilemediği veya adaletli davranılmadığından devam etmektedir. Peki acaba en fazla insan ve para desteğini alabilen Orman Bakanlıkları 1937 den beri neden bu işi bitirememişlerdir. Çok mu zor.? Son çalışan sayısı sanırım 60,000'in üzerinde ve bütçeside en fazla olan bakanlıkların arasındaydı.

Sadece tek taraflı hesap sorulan bir ülkede ormanlar gelişemez. Dededen kalma tapulu tarlalarında ağaç yetişmesine izin verdiği için hukuk hileleri ve adaletsiz orman mevzuatıyla arazisine el konulan biri,ağaç ve orman için ne yapabilir söylermisiniz? Diğer tarlasındaki ağaçların akibeti ne olacaktır ?

Ayrıca zararsız köylünün tarlasına saldıran orman müdürlükleri,Şehirlerde orman arazilerini işgal edenlere ve ormana esas zararı verenlere karşı ACABA neden bu kadar aciz kalmaktadır ?Görevlerini yapmalarını engelleyen nedir?

Bu soruların cevapları 70 yılda bitirilememiş orman kadastrosu kadar önemlidir.

Saygılar

Oğuz Karsan Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Cevapla


Gönderme Kuralları
Yeni konu gönderemezsiniz
Konulara yanıt veremezsiniz
Ek dosya yükleyemezsiniz
Kendi gönderilerinizi düzenleyemezsiniz

BB code Açık
Smilies Açık
[IMG] Kodu Açık
HTML Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Forum saati Türkiye saatine göredir. GMT +2. Şu an saat: 13:34.
(Türkiye için GMT +2 seçilmelidir.)


Forum vBulletin Version 3.8.5 Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Optimization by vBSEO 3.6.0
agaclar.net © 2004 - 2024