agaclar.net

Geri Dön   agaclar.net > Doğaya ve Yaşamınıza Sahip Çıkın > Doğa, Çevre, Ekoloji, Gıda Hukuk ve Politikaları
(https)




Beğeni Düzeni12Beğeniler

Cevapla
 
Bookmark and Share Dış Bağlantılar Konu Araçları Mod Seç
Eski 08-06-2010, 21:21   #1
agaclar.net
 
malina's Avatar
 
Giriş Tarihi: 04-04-2004
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 37,244
Galeri: 88
Yeşil yeşil diye diye madenciler taarruzda

Zeytin üreticileri, tüccarı olan tüm örgütler el ele verdi ‘var olma’ savaşı veriyor. Yanlarında Balıkesir AKP milletvekili Ali Osman Sali, İzmir CHP milletvekili Mehmet Ali Susam.

İmza topluyor, Ankara’nın tüm mercilerine yazılar gönderiyorlar, gidip dertlerini anlatıyorlar. Çözüm bulabiliyorlar mı? Hayır. Çünkü Enerji Bakanı Taner Yıldız‘ın tavrı net:
“Altındaki, üstündekinden değerliyse kazalım.”

Madencilere yeşil ışık yakan daha da yukarıda. Başbakan Erdoğan da ‘cevherlerin gün yüzüne çıkarılmasından yana.’

Madenciler kazacak, asıl cevher Kaz Dağları, Madra Dağı yok edilecek.
Zeytinciler diyor ki, “Biz zeytincilerin kendi dertlerine ilave bu sefer MADEN LOBİSİ canımıza kastedecek mahiyetteki bir yasayı oldubittiye getirip Meclis Genel Kurulu’nda görüşülme aşamasına getirmeyi başardı.”

Sesleniyorlar, “Ey sayın Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Başkanlığı, Meclis yaz tatiline girmeden önce Genel Kurul’da görüşülecek 3213 sayılı Maden Kanunu tasarısında, alelacele ve kendi komisyonlarında görüşülmeden yer alan, maden lobisinin
oldubittiye getirerek değiştirmek istediği 3573 sayılı Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerin Aşılattırılması Hakkındaki Kanun’un 20. maddesinin 1.Fıkrası ve sonra gelen fıkralara eklenen yeni fıkralar Madra Dağları ve Kaz Dağları’ndaki tüm zeytin, orman ve yaban alanlarını talan edip, yok edecektir. Yeşile, suya ve toprağa verilecek zarar bölgenin ana geçim kaynağını ortadan kaldıracaktır.”

Edremit Körfezi’ndeki tüm zeytin üreticileri ve aileleri 3573 sayılı ZEYTİN YASASI’nın değişmesine karşı elbirliği yapıyor, tek ses çıkarmaya çalışıyor. Maalesef ki maden lobisi o kadar etkin ki, zeytincilerin sesi Ankara’da duyulmuyor.

‘Dünya kurnazlara ders verecek’
Maalesef yeni moda ‘yeşilim, yeşilsin’ modası. Dünyayı korumayı özümsemeden, bakıyorsunuz şirketler şimdilerde ‘yeşil ekonomi’ haberleri için birbiriyle yarışıyor.

Topluma yatırım, sosyal sorumluluk projelerinde de benzer bir yarış var. ‘Topluma yatırım yapıyorum’ diye kendi reklamını yapan şirketlere bu köşe, en azından uzak duruyor. İsveç-Stockholm‘de taksicilik yapan Yusuf Eryiğit‘in gönderdiği yoruma bayıldım, sizinle paylaşmak istedim.

“On yıldır Stockholm’de taksi sürmekteyim. İnsanlarıyla yüzleşirken, sokaklarını, kaldırımlarını karalama defterime tümden kaydettim. Yani, ayak basmadığım sokak, tanımadığım insan karakteri kalmadı. İsveçliler dediler ki ‘iklim değişikliği konusunda dünyaya örnek olacağız.’ Gazla çalışan arabalara büyük yatırım yaptılar, şehrin birbirinden uzak yerlerindeki benzin istasyonlarına gaz pompaları yerleştirdiler, gel gelelim gaz yok.”
Okuyucu içselleştirmeden yeşil dünya adına yapılan makyajları anlatmış ve şu yorumunu eklemiş:
“Zamanın kurnazlara ders verdiği dönemdeyiz. Doğal felaketlerle birlikte zamana kurgulanmış, korkunç savaşlar peşi peşine sökün edebilir. Amaç kurnazın daha da kurnazlaşmadan önünü kesmek.”

Önce zeytinin yol haritası çizildi, şimdi ‘yolu’ delik deşik ediyorlar

Türkiye’de zeytinciliği koruyan madde şu:
“Zeytinlik sahaları içinde ve bu sahalara en az 3 kilometre mesafede zeytinyağı fabrikası hariç zeytinliklerin gelişmesine mani olacak kimyevi atık bırakan, toz ve duman çıkaran tesis yapılamaz ve işletilemez. Bu alanlarda yapılacak zeytinyağı fabrikaları ile küçük ölçekli tarımsal sanayi işletmeleri yapımı ve işletilmesi Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nın iznine bağlıdır”

Bu maddeyi şöyle değiştiriyorlar:
Bakanlıkça tespit ve ilan edilen zeytinlik sahaları içinde zeytinliklerin üreme ve gelişmesine mani olmayacağı Çevresel Etki Değerlendirme sürecinde belirlenmiş olan zeytinyağı fabrikaları, zeytine dayalı tarımsal sanayi işletmeleri, madencilik arama ve işletme faaliyetleri ile geçici tesisler ve yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı elektrik üretim tesisleri, seracılık, termal tesisler yapılabilir ve işletilebilir.”

Şeytanın gör dediği madde de bu. Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi (UZZK) Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Mustafa Tan da Ankara’ya gönderdiği itiraz dilekçesinde diyor ki, “2006 ve 2009 yıllarında iki kez TBMM Zeytincilik Araştırma Komisyonu, zeytinciliğin sorunlarını ve yol haritasını ele almıştı.” Zeytinciliğin teşviki amaçlı yol haritası şimdi madenciler lobisi sayesinde delik deşik ediliyor.

FUNDA ÖZKAN
Radikal
08 Haziran 2010

malina Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 09-06-2010, 09:21   #2
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 22-03-2009
Şehir: izmir
Mesajlar: 850
Yeşilin katledilmesini tartışıyorsak, söz de yenilenebilir enerji, yeşil enerji diye doğayı tahrip eden rüzgar enerjisi sistemlerini de eleştirmemiz gerekir.

Rüzgar Enerjisi Santralleri de bildiğiniz gibi özellikle orman ve sit alanlarına kuruluyor. Her bir rüzgar enerjisi sistemi betonerme yapısı, temeli, çevre güvenliği inşaatları ile birlikte yaklaşık olarak 500 m2 doğal alanı tahrip ediyor.

Bununla kalmayarak, pervanelerinin rüzgar tarama alanı futfol sahası kadar olan bu sitemler insan ve çevre sağlığına zarar verecek kadar gürültü üretiyorlar.

Bununla beraber, hidro elektirik santrallerinin, kuruldukları yerlere verdiği mikro klimatolojik iklim değişikliği zararı gibi, manyetik alan kirliliği ve dolayısıyla her türlü bitki ve hayvan yaşamını engelliyor.

Rüzgar enerji üretim sahaları çok dağınık ve geniş arazilere kurulduğundan dolayı, üretilen elektriğin ulusal enerji nakil hatlarına bağlanması için de her bir rüzgar santraline ayrı ayrı ( her birinin ortalama bağlantı hat uzunluğu 20-50 km arasında ) bağlantı hatları ile bağlanması gerekiyor.

Ve insan, hayvan, bitki sağlığına son derece zararlı bu enerji nakil hatları başta kanser olmak üzere, kalp ve dolaşım sistemi hastalıklarına sebebiyet veriyor.

Örneğin Alaçatı bölgesinde mevcut 4 ayrı rüzgar santrali için 4 ayrı hat çekilmiş durumda. Otobandan Alaçatı sapağına gelirken sağlı sollu yüksek gerilim hatlarının nasıl bir görüntü sergilediğini zaten görüyor olmalısınız.

Demem odur ki, zararsız, doğa dostu, çevreci diye bildiğimiz şeyler, aslında bu kadar aldatmaca doluyken, yeraltı zenginliklerimizin çıkarılmasına yine aynı sebeplerle haksız yere karşı çıkmak doğrumudur?

Yapılması gereken zengin maden varlığımızın çıkarılmasıdır. Ancak çok katı kurallar, yüksek denetimler sağlanarak yapılmalıdır.

Bir şeye engel olmak işin kolay yanı. Hem maden çıkarıp hem de doğaya minimum zarar vermek mümkün değilmidir.

Siyanür ile altın çıkarılmasına karşı olan zihniyetler acaba bilirlermi ki İstanbul Kapalı Çarşı, İzmir Kemeraltı, Ankara Altıncılar, Mardin, Urfa, Gaziantep Telkari üreticileri, Trabzon Burması imalatçıları yılda 40-50 ton altını işlerken ne kadar siyanür başta olmak üzere kimyasal ve zehirli madde kullanıyorlar?

Demir çelik sektörü, otomobil fabrikaları ve bir çok ağır sanayi siyanürden dahamı az zehirli atık kullanıyor?

Tarım sektörü, hobi süs bahçeleri, peyzaj düzenlemeleri doğaya hiçmi zahir saçmıyor?

Bir iki satır da zeytincilik üzerine olsun.

Dünya zeytin ve zeytinyağı üretiminde ilk üçdeyiz. Liderliğe de oynuyoruz. Sağlıklı beslenmek için de herkesin hem fikir olduğu bir besin kaynağı olduğunu bileyen yok.

Zeytin alanlarına 3 km mesafede yağ fabrikası dışında bir tesis yapılamaz dediğin zaman ülkenin büyük bir alanında kıpırdayamazsın.

Maden sadece kaynağında çıkarılabilir. Ulusal çıkarlarımıza uygun bir rezerv varsa da kesinlikle işletilmelidir. Zeytin ağaçları çok rahat taşınabildiği gibi, olası maden rezervlerinin etrafına da koruma bandı çekerek üretimin yapılmamasını sağlayabiliriz.

Bergama da altın çıkarılmasına karşı halkı ayaklandıranlar malesef Alman adına hareket eden altın kartelleri ve onların ülkede ki işbirlikçileridir.

Dünya altın rezerv birincisi açık ara ile Almanya dır. İki dünya savaşı kaybeden bu ülke, kaybettiği her savaş sonrasında paranın pul olduğunu görüp altın üzerine sermaye biriktirmeyi seçmiştir.

Bergama dahil altın sahalarının tümün de Almanlar dışarı da kalmış ve yaygara burada kopmuştur.

Mesut Yılmaz Hükümeti zamanında ülkenin doğalgaz ve havagazı rezervleri 50 yıllığına batan Enerkon şirketine peşkeş çekilmiş, doğalgaz dan elektrik üretimine devlet desteği ile izin verilmiştir. Bu izinleri başta İngiliz ve ABD şirketleri almışlardır. En pahalı elektirik üretim şekli doğalgazla olmaktadır.

Santrallerin kurulduğu dönemde 1 kW elektirik üretimi 6 Eurocent seviyesindeyken devlet bu elektriği 7 Eurocent den alıyordu. Hidroelektrik ile maliyet 3 Eurocent, rüzgar ile en iyi maliyet 4 Eurocent olduğu için de devlet doğalgaz santrallerine ucuz gaz vererek onların maliyetini de 4 Eurocent e düşürme garantisi vermiştir.

Bu durumda o gazın ek maliyetini biz ödüyoruz. Ülke kaynakları Alman lar dışında hemen her ülkeye verilince, Alman lar da altına ve Belçika, İsrail kökenli şirketlerle birlikte de maden sahalarına göz dikmişlerdir.

Bu kaynaklardan Alman lara pay düşmeyince de Bergama da ayaklanma çıkarılmıştır. Bir yılda o sahada üretilmesi planlanan altın miktarı ülkenin ithal ettiği ortalama 40-50 ton altının 1/3 kadar dır.

Tüm altın varlığımız işletilir olursa da yıl da 120 ton altın üretilebilecektir. Türkiye ithal edip, işleyerek ihraç ettiği 35-40 ton altını ithal etmez de kendisi üretirse bu kimsenin işine gelmez.

Bir çok ülkenin maden rezervleri ya tükenmiş ya da tükenmek üzeredir. Bu durum da madencilik için çok ciddi planlamalar yapılmalı ve emperyalist güçlerin eline geçirilmeden, bulundukları yerde insan ve çevre sağlığını tehtit etmeden işletilmeleri sağlanmalıdır.

Hiç bir şey gördüğümüzü sandığımız gibi değildir. Dünya da öyle tehlikeli güçler vardır ki, onlar nasıl isterlerse o göz ile görmeniz sağlanır.

Kendisini en aydın ve duyarlı sananlar bile aslında kralın çıplak olduğunu malesef göremiyorlar.

balbay Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 09-06-2010, 19:13   #3
Ağaç Dostu
 
Fatoş's Avatar
 
Giriş Tarihi: 19-12-2009
Şehir: İzmir
Mesajlar: 1,660
Galeri: 120
Wink

Sn. Balbay, altın madenine karşı çıktığımız için bizleri Almanya tarafından kışkırtılmış bireyler olarak görüp, ima ediyorsanız yanılıyorsunuz!
Hiç Kozak'a gittiniz mi?
Orada yaptıkları çevre tahribatını gördünüz mü?
Yeraltısularının yönünü fay hatlarına indirip altına ulaşmaları hakkında bir bilginiz var mı?
Kaç bin dönüm çam fıstıklığı arazisi tahrip edilecek onu biliyor musunuz?
Dünyanın tek ekolojik çam fıstığıyla elde edilen gelirle çıkarılacak altının gelirini kıyasladınız mı?
Altın madeni orada işini bitirdiğin de alt üst ettiği ekolojik dengeyi tekrar yerine getirebilecek mi? Bu imkansız, kimyasallarla kirletilmiş toprakta çam ağacı yetiştirip fıstığını gönül rahatlığıyla tüketip ihraç edebilir miyiz?
Ne yazık ki sizin dediğiniz gibi uzaktan hiç kimse olayın bu tarafını göremiyor.

NOT; Bizim hiç Alman'larla hiç ilgimiz yok ! Kralın çıplaklığıyla da bir ilgimiz yok!
Biz sadece oranın halkı olarak yaşadığımız güzel yörenin doğal güzellikleriyle ünlü Kozak yaylasını, kendi mülkümüz olan çamlıkları ve yayladan çıkan Edremit, Bergama, Ayvalık ovalarını besleyen yeraltı sularınının kirlenmesini, kaybolmasını istemiyoruz. Sevgiyle kalın...

Fatoş Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 09-06-2010, 19:46   #4
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 22-03-2009
Şehir: izmir
Mesajlar: 850
Sevgili Fatoş,

Sizler direk Alman yanlısı olmaya bilirsiniz. Ama bu olayların başlangıcını yaratan bunların yanlısı gizli güçlerdir.

Ben hem söylediğiniz yerleri, hem söylediğiniz ürünleri, hem de neyin kaça ihraç edildiğini ayrıntılı araştırma komisyonları raporları ile biliyorum.

Bu ve buna benzer konular da devlet adına hareket etmek, toplumsal tavır koya bilmek adına bedelinide ceplerimiz den ödeyerek yerinde araştırmalar yaptık.

Olayı direk olarak Kozak Yaylasına, çam fıstığına bağlamayın. hele ki binlerce dönüm arazi diye de lütfen abartmayın.

Neye ne kadar ruhsat verildiğini, ne şekilde imalat yapılacağını çok net biliyorum.

Sizin duyduğunuz endişeleri ben ve benim gibi gerçekten hisseden ve çare arayan kişilerin duyarlılıklarıyla kıyaslamayın.

Yine ve altını çizerek ne demek istediğimi tekrarlıyorum!

Doğaya minimum zarar vermek koşulu ile, yeraltı zenginliklerimiz kesinlikle kullanılmalıdır.

Ancak bu asla ve asla suistimaller ile olamaz. Gayri medeni, gayri ahlaki, gayri sıhhi şartlar da üretim bizim görüşümüze göre de kabul edilemez.

Sizde kabul etmelisiniz ki engellemek, yasaklamak medeniyetin ve onun ihtiyaçlarının önüne geçmeye çalışmaktır ki bu da asla başarılı olamaz.

Biz gerekli şartların oluşturulması halinde yeraltı zenginliklerimizin milli şirketlece kullandırılmasını destekliyoruz.

Yazdığım onca satır arasından sadece bir kaç tanesini alıp, gerisini görmezlikten gelmek bana ve bedelini ödeyerek hazırlanan bilimsel, tarafsız çalışmalara haksızlıktır.

TBMM komisyon raporlarına hem iktidar, hem de muhalefet partilerince ortak heyetler atanmış ve 1990-2000 yılları arasında yapılan ahlaksızca, fütursuzca işler ortaya konmuştur.

Bu araştırmalar da emperyalist güçlerin ülke üzerine oynadığı karanlık oyunlar belgeleri ile ortaya konmuştur.

Ülke üzerine basit, popüler politikalar ile yaklaşmak, ülke menfeatlerinden ziya de bahsi geçen emperyalist güçlere hizmet eder.

Olayları kişiselleştirmenin manasının olmadığına inanıyorum.

Bir çok konuda belgeleri ile neyin ne olduğunu ispata hazırım.

Eğer bu forum da sadece bildiğimiz güncel popülerist basit görüşler değer bulacak ve aksi görüşler dikkate alınmayacaksa ya susalım ya da belgeleri ile neyin ne olduğunu ortaya koyalım herkes şapkasını önüne koysun düşünsün.

Bana inanın, hiç bir şey göründüğü gibi değil.

balbay Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 09-06-2010, 19:49   #5
Ağaç Dostu
 
nariçi's Avatar
 
Giriş Tarihi: 28-09-2008
Şehir: Gaziantep-Adıyaman
Mesajlar: 3,411
Galeri: 8
Bu konuda Madenlerden daha önemli sürdürülebilir (yenilenebilir) milli servet ormanların veya floranın korunması için Çevre ve Orman Bakanlığı gereken hassasiyeti gösterip ağırlığını koymuyor. Raporları emrivaki olarak yapıyorlar.

nariçi Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 09-06-2010, 20:57   #6
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 22-03-2009
Şehir: izmir
Mesajlar: 850
Sevgili Nariçi'

Madenlerden daha değerli diye bir tespit yapmanın doğru olduğunu düşünmüyorum.

Yanlış anlaşılmalara karşı tekrar ne demek istediğimi kısaca açıklamak durumunda kalıyorum.

Yaşadığımız, soluk aldığımız, tek yer bu doğa. Her şey den öncelikli olmak üzere korunması gerektiğine sonuna kadar inanıyor ve katılıyorum.

Benim itirazım, körü körüne ve işin gerçek yüzünü görmeden yapılan tümden reddedici mantık.

Hem doğa korunup hem de işletmeler gayet basit olrak açılabilir.

Saçınızı boyuyormusunuz?
Altın ya da gümüş, bujiteri takı takıyormusunuz?
Ayakkabı, tekstil ürünleri giyiyormusunuz?
Beslenmek için çarşıdan pazardan gıda alıyormusunuz?
Otomobiliniz var mı?
Yazlığınız, bahçeli bir eviniz?
Kullandığınız ilaçlarınız varmı?
Vaz geçemediğiniz televizyon dizileriniz, okumaya bayıldığınız kitaplarınız var mı?
Elektriksiz ne kadar yaşayabilirsiniz?
Kozmotik kullanırmısınız, çamaşır bulaşık için deterjan kullanırmısınız?


Bu uzayan liste içerisinden kaçını yapmıyorsunuz?

Ne kadar kimyasal kullandığınızı bir düşünün.
Bir yeni güne daha nefes alarak, yaşadığınızı düşünerek uyandığınız da, her an, saat, gün, ay, yıl, bu dünya ya ne kadar zehir kattığınızı düşünün.

Hepimiz bir gün daha fazla nefes alabilmek için, o nefesi biraz daha kaliteli, daha iyi şartlar da alabilmek için tonla zehir şaçıyoruz.

Ne olur, neye ne için nasıl itiraz ettiğinizi uzun uzun düşünüp sonra eleştiri ve itirazlarımızı ortaya koyalım.

50 dekardan fazla bostan eker dururum. Bir gram ilaç, kimyasal kullanmam. ürünümün, emeğimin yarıdan fazlasını böcü börtü, kuş ve yabani otlar yer.

Şampuan, sabun, boya, kozmetik, luzumsuz araç, kimyevi madde kullanmam.

Ama bu kadar dikkat etmeme rağmen benim bile doğaya verdiğim zarar çok büyük.

Varın kendi zararınızı kendiniz hesaplayın.

Ben muhasebemi yapıp vicdanımı susturamadığımdan bu kadar itiraz ediyorum her şeye.

balbay Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 09-06-2010, 21:15   #7
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 10-03-2009
Şehir: Balıkesir
Mesajlar: 907
Galeri: 43
Madenlerin kullanılır hale gelmesinin ülke menfaatlerine etkisi konusunda Sayın balbay ile aynı fikirdeyim.

köknar Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 09-06-2010, 23:02   #8
Ağaç Dostu
 
Fatoş's Avatar
 
Giriş Tarihi: 19-12-2009
Şehir: İzmir
Mesajlar: 1,660
Galeri: 120
Kozak Yaylası'nın Altını Üstüne Getirdiler

Maden Tasarısının Mecliste görüşüleceği bu hafta, yılda 100 milyon dolarlık çam fıstığı üreten Bergama Kozak Yaylası'ndaki gergin bekleyiş sürüyor. Özel bir şirketin altın çıkarmak için 8 bin fıstık çamını kestiği belirtilirken, 7-8 yıl sürmesi öngörülen madencilik faaliyeti için yöre halkının yüzlerce yıllık kazanç kapısının yok edildiği dile getiriliyor.




TASARININ HEDEFİNDE DOĞA ALANLARI VAR
Bu hafta TBMM Genel Kurulunda görüşülmesi beklenen tasarı nedeniyle gözler Türkiye'nin doğal zenginliklerine çevrildi. 24 Mayıs'ta TBMM Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonunda kabul edilerek meclise gönderilen "Maden Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı", önümüzdeki günlerde çok tartışma yaratacak gibi görünüyor. Tasarının meclisten geçmesi durumunda Türkiye'nin doğa koruma alanlarıyla yaban hayatı sahaları ve (kurul kararlarıyla) zeytinlikler maden faaliyetlerine açılabilecek.



KOZAK YAYLASINDA KAYGILI BEKLEYİŞ
Başta Kaz Dağları olmak üzere 2004 yılından buyana maden yasasının mağduru olan birçok bölgede endişeli bekleyiş sürerken, dünyanın en önemli çamfıstığı üretim merkezlerinden biri olarak bilinen İzmir- Bergama'daki Kozak Yaylası halkı da gelecek kaygısıyla yatıp kalkıyor. 17 köyün en önemli geçim kaynağı olan ve yılda yaklaşık 50 milyon dolarlık ihracat girdisi sağlayan fıstık çamları, 2006 yılında bölgede altın madeni çıkarmak için izin alan Koza Altın şirketinin çalışmalarının ardından önemli ölçüde tehdit altında.






FISTIK ÇAMI YILDA 100 MİLYON DOLARLIK İHRACAT KAYNAĞI
Bölgedeki altın madenciliğiyle ilgili sorularımızı yanıtlayan Kozak Yaylası Çevre Koruma Derneği Basın Sözcüsü Gülden Karabudak, ulusal ve uluslararası kuruluşların resmi verilerine dayanarak hazırladıkları raporlara göre, kayıt dışı girdilerle birlikte 5 milyon adet fıstık çamı bulunan Kozak Yaylasında yılda yaklaşık 100 milyon dolarlık çam fıstığı üretildiğini kaydetti. Uluslar arası İlişkiler ve Dış Ticaret Uzmanı olan Karabudak, çam fıstığı üretiminin bölge halkının ekonomik bağımsızlığını sağlamasının yanında devlete de büyük bir ihracat girdisi sağladığını belirtti.




KOZAK'A ÇİVİ BİLE ÇAKILMAMALI
Kozak Yaylası'nın 800 yıllık geçmişiyle günümüze kadar dimdik ayakta kalan bir bölge olduğunu belirten Karabudak, yaylanın 2006'dan itibaren vahşi madenciliğin ellerine teslim edildiğini savundu. Bölgede madencilik girişiminin başlamasıyla birlikte yöre halkının örgütlenerek üniversiteler ve sivil toplum örgütlerinden destek almaya başladığını anlatan Karabudak, konuyla ilgili yapılan panellerde bilim insanlarının 'bu bölgede bırakın altın madenciliği yapılmasını, bir tane çivi çakmak için bile kırk yıl düşünülmesi gerekir' yönünde bir sonuca vardıklarını ancak buna rağmen çalışmaların hız kesmeden sürdüğünü kaydetti.
KOZAK HALKI YAŞAMA HAKINI İSTİYOR
Bölgedeki madencilik faaliyetleri sırasında 8 bin fıstık çamının kesildiği söyleyen Karabudak, bölgeden çıkarılacak altınla çam fıstığının ekonomik yönden karşılaştırmasını da yaptı. 7-8 yıllık bir yatırım olması öngörülen altın madeninin bu süreçte toplam 623 milyon dolarlık kazanç sağlayacağını belirten Karabudak, buna karşın aynı süre içerinde çam fıstığı üretiminden 1 milyar 190 milyon dolarlık gelir elde edilebileceğini söyledi. 100 kişiye istihdam sağlayacak maden şirketine karşın çam fıstığı tarımının toplamda 650 kişiye iş olanağı sağladığını vurgulayan Karabudak, 300 yıllık geçmişi olan fıstıkçamı üretiminin birkaç yüzyıl daha bölge halkına gelir getirebileceğini vurgulayarak, 'Kozak Yaylası halkı yaşama hakkı ve hukuk istiyor' dedi.

MECLİS KOMİSYONUYLA 'SORU SORMAYIN, DİNLEYİN!' GERİLİMİ
Kozak Yaylasında tepkilere neden olan altın madenciliği faaliyetlerini incelemek için meclis tarafından görevlendirilen Madencilik Sorunlarını Araştırma Komisyonu'nun incelemeleri sırasında ilginç diyaloglar yaşanmıştı. Komisyon Üyesi CHP Afyon Milletvekili Halil Ünlütepe ile inceleme sırasında işletmede bulunan Koza Altın Şirketi'nin sahibi Akın İpek arasında geçen konuşma gerilime neden olmuştu. Ünlütepe'nin bir soru sorması üzerine şirket yetkililerinin 'soru sormayın, sadece verilen brifingi dinleyin' yanıtını vermesiyle başlayan gerilim, komisyon üyesi Ünlütepe'nin salonu terk etmesine neden olmuştu.




Haber: Yusuf Yavuz / 08.05.2010

Fatoş Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 09-06-2010, 23:08   #9
Ağaç Dostu
 
Fatoş's Avatar
 
Giriş Tarihi: 19-12-2009
Şehir: İzmir
Mesajlar: 1,660
Galeri: 120
Bu yazı ,Atlas dergisinin haziran ayı sayısında yayınlandı.

Fatoş Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 09-06-2010, 23:43   #10
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 22-03-2009
Şehir: izmir
Mesajlar: 850
Benim görüşüm değişmeyecek. Kozak Yaylasını korumak da, yeraltı zenginliklerimizi kullanmak da birlikte ve beraberce mümkün.

Aksini idda eden bana saydığım kimyasallardan yıl da ne kadar tükettiğini açıklasın.

balbay Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 10-06-2010, 00:01   #11
Ağaç Dostu
 
Cumhur Tonba's Avatar
 
Giriş Tarihi: 08-07-2008
Şehir: EDİRNE-ANTALYA
Mesajlar: 11,420
Galeri: 80
Alıntı:
Orijinal Mesaj Sahibi balbay Mesajı Göster
Benim görüşüm değişmeyecek. Kozak Yaylasını korumak da, yeraltı zenginliklerimizi kullanmak da birlikte ve beraberce mümkün.
Aksini idda eden bana saydığım kimyasallardan yıl da ne kadar tükettiğini açıklasın.
Sayın Balbay,
Tahmin ediyorum ki bu sorunuza cevap veren çıkmaz. Çıkamaz.
Çuvaldızı batırmadan önce, iğneyi kendimize batırmamız lazım.
Tüm kullanılan bulaşık, çamaşır, temizlik malzemelerinin atıkları Türkiye genelinde benim tahminimce topraklarımız, nehirlerimiz ve denizlerimize karışıyor. Zaten Dere, çay ve nehirlerimiz doğal kanalizasyon.
Bundan dolayı hiç boşuna cevap beklemeyin.

Cumhur Tonba Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 10-06-2010, 01:03   #12
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 22-03-2009
Şehir: izmir
Mesajlar: 850
Siz de bende, ve malesef hepimiz de biliyoruz ama pek işimize gelmiyor. sadece hanımların saç boyasında ki hidrojenperoksit bile siyanürden kat be kat tehlikeli.

20 yıl önce Uğur Dündar bir takım deterjan kartellerine savaş açıp diğer kartellerin sözcülüğünü yapmıştı.

O zamanlar internet de yoktu ki bir bilene soralım, araştıralım, ne dedilerse inandık.

Şimdi bakıyorum da tüm dünya halkları gibi bizler de ahlaksız ve fütursuz sermayelerin elinde oyuncak olmuşuz.

Şeytan diyor bırak malı mülkü, internetini de, medeniyetini de, çık insandan, medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavardan uzak bir yere, 300 yıl öncesinde ki gibi yaşamaya bak.

Bari bedensel atıklarımdan başka zararım olmaz bu dünyaya. yediklerimde doğal olacağına göre, o bedensel atıklar da en fazla faydalı gübre oluverir.

Bu tanrısal olma aç gözlülüğü varya, insan denen canavarın sonu olacak.

Doğal selleksiyona olabildiğince dur demek için, türlü üreme teknikleri, hastalıklarla savaş, beslenebilme teknikleri geliştikçe, insan nesli giderek tanrısallaşma arzusundan çok, yok oluşa kürek çekiyor.

balbay Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 10-06-2010, 08:40   #13
Ağaçsever
 
Giriş Tarihi: 25-06-2009
Şehir: Denizli
Mesajlar: 94
Sayın Balbay' a katılıyorum, konu ile alakası biraz uzak gözüksede bir örnek vermek istiyorum;

Rahmetli Necip Hablemitoğulları' nın ölümünü duydunuz mu acaba?
Son uğraştığı konu Bergama Altın Madenleri ve Alman Vakıfları idi. Tek kurşun ile şehit edilmiş bir hocamızdı. Kurşun çekirdeğinin çizilerek daha etkili hale getirilmesi gibi ufak bir ayrıntıda tesadüf idi.

Mutlaka çevre korunmalı, önlemler alınmalı ancak şahsımız adına bir ev yaparken bile çevreye ne kadar zarar verdiğimizi görmüyoruz ve/veya görmek istemiyoruz. Ülkemiz adına faydalı bir eylemde olumlu eleştiri yerine sürekli "İstemezükçüleri" oynuyoruz.

Belki hoşafta yağ olmaması da güzeldir.


Düzenleyen fskandemir : 10-06-2010 saat 10:46
fskandemir Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 10-06-2010, 10:56   #14
agaclar.net
 
malina's Avatar
 
Giriş Tarihi: 04-04-2004
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 37,244
Galeri: 88
Alıntı:
Doğaya minimum zarar vermek koşulu ile, yeraltı zenginliklerimiz kesinlikle kullanılmalıdır

madencilik için çok ciddi planlamalar yapılmalı ... insan ve çevre sağlığını tehtit etmeden işletilmeleri sağlanmalıdır.

gerekli şartların oluşturulması halinde yeraltı zenginliklerimizin milli şirketlece kullandırılmasını destekliyoruz

Ancak çok katı kurallar, yüksek denetimler sağlanarak yapılmalıdır.
Balbay, cümlelerinizden alıntı yapıp, kalınlaştırarak vurguladım. Onları cımbızla seçmişsiniz demezseniz bir sorum olacak.

Madencilik sektörü sizin de önerdiğiniz gibi mi çalışıyor? Yapılmalı, edilmeli diyerek olmuyor bu işler...

malina Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 10-06-2010, 12:55   #15
Ağaç Dostu
 
ayazkentli's Avatar
 
Giriş Tarihi: 10-04-2009
Şehir: İzmir
Mesajlar: 1,641
Galeri: 1
Dün gece saat 01.00 civarında meclis tv'de maden yasası görüşmeleri (oylaması) vardı.

Bazı değişiklikler yapılması için, Balıkkesir, izmir ve Afyon milletvekillerinin birlik'te imza attığı önergeleri okutuldu ama, sayısal çoğunluğun akp'de olması nedeniyle değişen bir şey olmadı.

ayazkentli Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 10-06-2010, 13:28   #16
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 22-03-2009
Şehir: izmir
Mesajlar: 850
Madencilik sektörü de insanın bulunduğu her yerde olduğu gibi hem doğru ve kurallarına uygun, hem de kural tanımadan çalışıyor.

İş insan da biter. Kanun , kural bile bir yere kadar işler. Yeter ki içiniz de olsun.

Yasaklamak, engellemek, çare olamadığı gibi geleceklerin ipotek altına alınmasıdır.

Ben bir soru sorayım,

2004 yılından beri kanunla yasalaştığı halde kaç kişi evsel atıklarını 4 ayrı şekilde tasnifleyip, kurallarına uygun biriktirip o şekilde bertaraf ediyor?

Yasa ile eviniz de bile sigara içmeniz yasakken, tiryakilerin kaçı buna uyuyor?

Kaçımız tüm trafik kurallarına harfiyen uyuyor?

İnsanın olduğu her yerde ayırt edici unsurlar olacaktır.

Mesele kuralları olan düzenleri oluşturmak ve uygulamaktadır.

Madencilik sektörünün bir kısmı de kurallara uymuyor, tarım sektörünün de. Fıstık ağaçları da ederine bakılmaksızın önemlidir, yeraltı zengilikleri de.

balbay Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 10-06-2010, 13:45   #17
Ağaç Dostu
 
ayazkentli's Avatar
 
Giriş Tarihi: 10-04-2009
Şehir: İzmir
Mesajlar: 1,641
Galeri: 1
Altındaki, üstündekinden değerliyse kazalım.” (enerji bakanı taner yıldız).

Eğer bu mantıktan olaya bakıyorlarsa, hükümet madeni Kozak'tan uzak tutsun.

Çünki maden en fazla 10 yıl, bilemediniz 20 yıl çalışır, tüm altını çıkarır, altın biter ve maden gider.

Ama,

Kozak çamları nerdeyse osmanlı zamanından beri hem bölge'ye, hem'de ülke ekonomisine katma değer sağlıyor. Değil 10-20-50 yıl, daha kimbilir kaç tane 100 yıl, bu ülke ekonomisine katkı sağlayacak. Çünki yöre insanı bu ağaçlara gözü gibi bakıyor, her yıl çoğaltıyor. Çoğalan her ağaç, ülke ekonomisine (+) katkı demektir. Altın belli miktarda bulunuyor ve sonu var, ama bu ağaçların sonu olmadığı gibi, her yıl sayıları artıyor'da (daha doğrusu maden gelinceye kadar artıyordu).

Kozak bölgesinde yeraltındaki'mi değerli, yerüstündeki'mi?

Belki bazı arkadaşlarımız, ağaçlara zarar vermeden, yani kesmeden ve her hangi bir kimyasal kullanmadan, hem altın çıkarılsa, hem'de bu ağaçlar'dan yararlanılsa iyi olmaz'mı, bu mümkün değil'mi diye sorabilirler.

Mümkün değil.

Çünki siyanür ve başka bir kimyasal kullanılmasa (AB geçen ay, siyanür ile altın çıkarılmasını yasakladı ama bizim hükümet uygulamaz), hatta ağaçlar kesilmese dahi, esas tehlike, yeraltının oyulmasıdır.

Çünki şu anda ağaçların ihtiyacını karşılayan su, yeraltı derinliklerine ineceği ve ağaçların kökleri bu su'ya ulaşamayacağı için, susuzluktan kuruyacaklar. Bu nedenle hem altın, hem çam fıstığının AYNI ANDA ekonomiye kazandırılması, şu an için mümkün görünmüyor.

ayazkentli Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 10-06-2010, 21:35   #18
Kaybettik, Allah rahmet eylesin
 
memet's Avatar
 
Giriş Tarihi: 18-02-2006
Şehir: İzmir
Mesajlar: 13,948
Galeri: 11
Siyanürle altın çıkarılmaz. Çıkarılan cevher siyanürle ayrıştırılır. Altını siyanür dışında saflaştırmanın bir yolu daha vardır civa kullanmak hem daha pahalıdır hem daha az altın elde edilir. Emin misiniz siyanür kullanımının yasaklandığından, madeni saflaştırmanın bilinen başka yolu şimdilik yok.

Ülkemizde devlete ait işletmelerde de siyanürle gümüş ayrıştırıyor. Hiç karşı çıkıldığını görmedim.

memet Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 10-06-2010, 23:35   #19
Ağaç Dostu
 
nariçi's Avatar
 
Giriş Tarihi: 28-09-2008
Şehir: Gaziantep-Adıyaman
Mesajlar: 3,411
Galeri: 8
Madencilik sektörünün şartnamelere uymadığının en basit örnek kanıtı, Sayın Ulaştırma Bakanı'nın 3.Boğaz köprüsü proje sunumunda güzergah tanıtımında söylediği "projede yok olacak orman alanları yerine maden işletme sahalarındaki açıklıkları ağaçlandıracağız" demiştir. Demekki bu sahalarda çalışmış olan şirketler görevlerini yapmamış.

nariçi Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 11-06-2010, 03:06   #20
agaclar.net
 
malina's Avatar
 
Giriş Tarihi: 04-04-2004
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 37,244
Galeri: 88
Alıntı:
Orijinal Mesaj Sahibi balbay Mesajı Göster
Madencilik sektörü de insanın bulunduğu her yerde olduğu gibi hem doğru ve kurallarına uygun, hem de kural tanımadan çalışıyor.

İş insan da biter. Kanun , kural bile bir yere kadar işler. Yeter ki içiniz de olsun.

Yasaklamak, engellemek, çare olamadığı gibi geleceklerin ipotek altına alınmasıdır.

Ben bir soru sorayım,

2004 yılından beri kanunla yasalaştığı halde kaç kişi evsel atıklarını 4 ayrı şekilde tasnifleyip, kurallarına uygun biriktirip o şekilde bertaraf ediyor?

Yasa ile eviniz de bile sigara içmeniz yasakken, tiryakilerin kaçı buna uyuyor?

Kaçımız tüm trafik kurallarına harfiyen uyuyor?

İnsanın olduğu her yerde ayırt edici unsurlar olacaktır.

Mesele kuralları olan düzenleri oluşturmak ve uygulamaktadır.

Madencilik sektörünün bir kısmı de kurallara uymuyor, tarım sektörünün de. Fıstık ağaçları da ederine bakılmaksızın önemlidir, yeraltı zengilikleri de.
Kuralları iplemeyenleri eleştirin o zaman. Şu an zeytinliklerin madenler için gerekirse gözden çıkarılması çalışmaları var.

Evinde sigara içiyorsun, trafik kurallarına uymuyorsun diye konuyu sulandırmanın ne gereği var?

Tamam çok şeyin civisi çıkmış olabilir, biz burada nasıl toparlanır diye fikir üretmeye çalışıyoruz. Yoksa sal hepsini gitsin demek kolay, biz de diyelim o zaman...

malina Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 11-06-2010, 03:44   #21
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 22-03-2009
Şehir: izmir
Mesajlar: 850
Bu kadar sertleşecek ne var anlamadım? Bu tartışma içerisinde geçen her konu bir diğerinden ayrılmaksızın önemlidir.

Bahsettiğim ve örneğini verdiğim konular olayı sulandırmak bir yana sözüm ona duyarlı olduğunu sananları biraz öz eleştirye sokmak içindir.

Kimse benden daha duyarlı değil. Kimse söylediklerim ve fikirlerimden dolayı beni daha az duyarlı göremez.

Bir şeyleri korumak için illa diğer şeyler engellenemez. Zeytin ağacına, çam ağacına ilacı basan zihniyet çok fazlayken, ahlaksızca iş yürüten madenciye bileti kesmek ya da illa çevreci olacağız diye de konunun özü nedir bilmeden sahiplenmek bence doğru değil.

Neden se forum da açılan bir konuyu eşeltirdiğimiz de olay kişiselleşiyor ve sertleşiyor.

İlla yanlış olduğunu bile bile susmalı ya da konunun lehinde mi olmamız gerekiyor?

Evde sigara, trafik kuralı göz önüne geliyorsa, kurallara kimin ne kadar uyduğunun öz eleştirisini vurgulamak içindir.

Asıl diğer konu topluluğuna bir daha göz atılsın. Kim ne kadar kimyasal kullanıyor?

Ben her konu da kurallarına uygun işleyişlerin olmasından yanayım. Bu ot içinde geçerli taş içinde. Ayıbı kim yapıyorsa beraber tepesine binelim.

Ama bir kaç madenci hata yapıyor diye de tüm sektöre bilet kesmeyelim. Her iki ulusal varlığımız da bize aynı oranda gereklidir.

balbay Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 11-06-2010, 04:16   #22
Ağaç Dostu
 
gurbik67's Avatar
 
Giriş Tarihi: 25-01-2008
Şehir: Zonguldak
Mesajlar: 868
nasıl bir fabrika bacasına filtre takılıp ta vereceği zarar asgariye indirilmeye çalışılıyorsa, insan oğlunun ve diğer canlıların yaşamına zarar verecek her türlü faaliyetlerin asgariye indirilmesi her kezin görevi olmalıdır.

bu zararların sıfırlanma olasılığı olmadığına göre; hayvancılıktan, ormancılıktan ve madencilikten elde edilen gelir, istihdam göz önünde bulundurulduğunda
yapılacak fazla bir şeyin olmadığı görülmekte.

o maden değersiz bu daha değerli, o fosil yakıt, bu yenilebilir yakıt tesbiti yapmanın da çok doğru olmadığı kanısındayım.

örnek; altın madeninde on binlerce ağaca zarar verilirken kömür çıkarmak için milyonlarca ağaca zarar verilmektedir.

nasıl ki hayvan severlerin mutlaka deri ayakkabı giymesi gerekiyorsa, bir kısım insanlar parfüm kullanıyorsa, bu faaliyetler devam ediyorsa ; yapılacak iş vaz geçmek olmadığına göre tehlike asgariye çekilmek olacaktır.

bir otomobilin verdiği zarar, sera gazları doğacak nesilleri etkileyecekse, yabancıların karadeniz'e gelip kimyasal fıçıları atıyorsa bundan herkez sorumlu olmazmı.

zonguldakta denize girmenin zor olduğu (pislikten dolayı) herkezin de tepkili olmasından dolayı , belediyenin yaptığı anostan , halkı çöp toplama daveti
üzerine vatandaşlardan (45000) kişiden sadece on kişinin gelmesi, düşünülmesi gereken konuların başını çekmektedir.

tüm Türkiye de inanıyorumki tablo aynı olur.hiç bir şey yan etkisiz değildir yeterince içersen şifa fazlasını içersen intihar, ikincisini yapmayalım.

gurbik67 Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 11-06-2010, 11:01   #23
Ağaç Dostu
 
nariçi's Avatar
 
Giriş Tarihi: 28-09-2008
Şehir: Gaziantep-Adıyaman
Mesajlar: 3,411
Galeri: 8
Ben ormancılık sektöründe 30 yıl çalıştım. Ormanın, floranın, doğal hayatın ne olduğunu bilmeyenler ahkam kesiyorlar.

nariçi Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 11-06-2010, 11:01   #24
agaclar.net
 
malina's Avatar
 
Giriş Tarihi: 04-04-2004
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 37,244
Galeri: 88
Madde sabaha karşı değişti, zeytinlikte maden aramak yok

Kamuoyu tepkisi etkisini gösterdi ve zeytinlikler, maden arama alanı olmaktan kurtuldu.

Meclis Genel Kurulu’nda önceki gece sabaha karşı geçen Maden Yasası’nda yapılan son dakika değişikliğiyle, zeytinlik alanlarda da maden aranmasına izin veren düzenleme metinden çıkarıldı. Madde, zeytinliklerde madenciliğin yanı sıra petrol ve doğalgaz arama ve işletme faaliyetlerine de izin veriyordu.

Ormanlarda sınırlama
Yine yapılan bir son dakika değişikliğiyle, devlet ormanları ile yaban hayatı koruma alanlarındaki maden arama faaliyetlerine de sınırlama getirildi. Devlet ormanlarındaki maden arama ve işletme faaliyetleriyle, bu faaliyetlerle ilgili ruhsat süresine bağlı olarak yapılacak geçici tesisler için Orman Kanunu hükümleri uygulanacak. Ormanlardaki madencilik faaliyeti için zorunlu olan su, haberleşme, yol ve altyapı tesislerinin yapımına da, bedeli karşılığında Çevre ve Orman Bakanlığı’nca izin verilebilecek. Devlet ormanları sınırları içindeki tohum meşcereleri, gen koruma alanları, muhafaza ormanları, orman içi dinlenme yerleri, nadir ekosistemlerin bulunduğu alanlarda yapılacak madenciliğe ruhsatın verilmesi de yine Çevre Bakanlığı’nın yetkisinde olacak.

Can güvenliği freni
Madencilik faaliyetleri ile ilgili ruhsat verilmesi için harç ve teminat yatırılması zorunlu olacak. Maden üretiminde devlet hakkı, ocaktan çıkarılan madenin ocak başındaki fiyatından alınacak. Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerde yapılacak madencilik faaliyetlerinden devlet hakkı yüzde 30 fazlasıyla alınacak. İşletme projesine aykırı faaliyette bulunulması ve faaliyetlerin can ve mal güvenliği açısından tehlikeli bir durum oluşturulduğunun tespit edilmesi durumunda maden üretimi durdurulacak.

Yaban hayatı kriteri
İçme ve kullanma suyu rezervuarının maksimum su seviyesinden itibaren 1000-2000 metre mesafe genişliğindeki şeritte, galeri usulü patlama yapılmaması ve alıcı ortama arıtma yapılmadan doğrudan su deşarj edilmemesi koşuluyla madencilik faaliyetlerine izin verilebilecek. 2000 metreden sonraki koruma alanı içinde ise çevresel etki değerlendirme raporu doğrultusunda madencilikle ilgili yapılaşma olabilecek. Yaban hayatını koruma ve geliştirme sahalarındaki maden arama ve işletme faaliyetleriyle, bu faaliyetler için gerekli geçici tesislere de, çevresel etki değerlendirme raporlarına göre izin verilecek.

İş güvenliği sorumluluğu
Maden ruhsat sahiplerinin ruhsat sahalarının bir kısmı veya tamamında üçüncü kişilere yaptıkları rödövans sözleşmelerinde, bu alanlarda yapılacak madencilik faaliyetlerinden doğacak sağlığı ve güvenliği ile ilgili idari, mali ve hukuki sorumluluklar, rödövansçıya ait olacak. Bu, ruhsat sahibinin sorumluluklarını ortadan kaldırmayacak.

Kaçak madene el konulacak
YASAYLA, kaçak maden ocaklarıyla mücadeleyi güçlendirerek yeni grizu facialarının önüne geçmeyi hedefleyen ciddi yaptırımlar içeren düzenlemeler de getirildi. Ruhsatsız ya da başkasına ait ruhsat alanında üretim yapıldığı tespit edilirse, madene el konulacak. Bunu yapanlar hakkında, üretilen madenin ocak başı fiyatının 2 katı tutarında para cezası verilecek. Sevk fişi olmadan sevk edilen madene de el konulacak, madenin ocak başı satış bedelinin 5 katı tutarında idari para cezası uygulanacak.

Meclis, uranyumu az daha mineral yapacaktı
MECLİS’ten önceki gece sabaha karşı geçen Maden Yasası’nda, dünyanın en tehlikeli radyoaktif maddesi uranyum, az daha mineral sınıfına dahil ediliyordu. Yasayı hazırlayan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın, son şeklini veren Başbakanlığın, teknik incelemesini yapan Meclis Sanayi Komisyonu’nun gözünden kaçan bu hata, Meclis Genel Kurulu’nda fark edilerek düzeltildi. Yasanın ilk maddesinde, “Radyoaktif mineraller” başlığı altında, dünyanın en tehlikeli radyoaktif maddeleri arasında yer alan uranyum, toryum ve radyum sayıldı. Bu hatayı fark eden MHP'li Alim Işık, ciddi bir terminoloji hatası yapıldığı itirazında bulunarak, “uranyumun element olmasına karşın mineraller sınıfına alındığını, buna da bilim dünyasının güleceğini” söyledi. Işık, bu maddenin tamamen metinden çıkarılması için önerge verdi; ancak önerge AK Partililer’in oylarıyla reddedildi. Ak Parti, sonra, hatanın düzeltilmesi için önerge verdi.

Turan YILMAZ/ANKARA
Hürriyet

malina Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 11-06-2010, 23:28   #25
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 22-03-2009
Şehir: izmir
Mesajlar: 850
Günümüzde, özellikle de ülkemiz de, uzun yıllardır süre gelen suistimaller sonucu, her ne sektör, konu başlığı, işlerlilik, oluş vesaire üzerine malesef binlerce ses, görüş ve düşünce eylemi ortaya çıkmaktadır.

Bazı arkadaşlar özel mesajlarıyla yazdıklarımı taktir edip teşekkür ederken, bazı arkadaşlar da neredeyse beni yeşil katili, doğa düşmanı, madenci savunucusu ilan etmişer.

Tüm bunlar, bazı tahammülsüzlüklere rağmen en azından tartışılabilir bir platformun bu forum da ortaya çıktığını, medeni düzeyde paylaşımın, zıt görüşlerin nasıl paylaşıldığını, hiç bir şeyi göz ardı etmeden, kayırmadan tartışabildiğini gösterdiğini ortaya koymuştur.

Site sahibi ve çok büyük emekleri olan isim vermeksizin önemli katkıları asla ve asla göz ardı edilemeyecek, bizlere söz hakkı ve görüş bildirme fırsatı veren, bila bedel yeşil için günlerini, emeklerini esirgemeyen KAHRAMANLARA sonsuz teşekkürler ederim.

Beni soracak olursanız,

Soyadımın anlamı;

Türk soyunun geçtiği, yaşadığı, bir şekil de tarihe iz bıraktığı yerlerde yazılı olarak bıraktığı, genelde taş yazıtlara BALBAY denir.

Benim soyum KARAMAN BEYLİĞİDİR. Atalarım ne Osmanlı ya, ne de tarih boyunca zulme, haksızlığa, adaletsizliğe, en önemlisi de boyunduruğa asla ne izin vermişler, ne de suistimal etmişlerdir.

Bir tek zeytin fidanı da, kozalağı fayda versin vermesin çam ağaçları da, yeraltı zenginliklerimizin tümü de, kimsenin uğramadığı ya da uğrayamadığı dağ başında ki kıytırıktan sayıldığı halde, büyük çevrime katkısı sonsuz olan çayır otunun da koruyucusu, savunucusu olarak da yaşadığımız, soluk aldığımız bu etken çevre bizim umurumuzda dır.

Her türlü lisansı, işletme izin ve hakları, prosedürleri şahsım ve şirketlerimce yasal olarak tam yerine getirildiği halde, kanunların üstünde olan vicdanım, izin vermediği, yeşile ve nefes aldığım ortama bazı yönleri ile zarar vereceğini hissettiğim 3 adet kanuni maden lisansımı işletmiyorum.

Siyasi görüşü ne olursa olsun, kendini duyarlı ya da duyarsız bir ortamda, oluşun içinde hisseden, her türlü demokratik görüş sahibi olduğuna gerçekten inanan, tahammül sahibi, duyarlılık sahibi, gerçek TÜRK AYDINLARI nı TARAFSIZ OLABİLME ŞARTI İLE görüş bildirmeye davet ediyorum.

Dayanağı olmayan koyu yeşil başkaldırılar asla ve asla sonuca ulaşamaz.

Dayanağı olmayan, topluma ve yaşadığımız çevreye rağmen yapılan kapitalistçe saldırılar asla ve asla başarılı olamaz.

Bu dünya 5 milyardan daha fazla yaşa sahiptir. 2 tehlikeli paylaşım savaşı ( Dünya Savaşı ) yaşamıştır. Bir üçüncüsüne de, aşırı uç yasak ve suistimallere de tahammülü yoktur.

Bize zeytin ağacı ve faydaları da, yer altında bulunan kaynaklar da eşit ve ayırt edilemeyecek önemde faydalıdır.

Bir konunun taraftarı ya da fanatiği olmak zorunda değiliz.

Tek gerçek vardır, hayatta kalabilmek, üremek ve bunu sürekli kılacak bir oratamı korumak.

Lütfen eleştirilerinizi yaparken, kriterlerinizin ne olduğunu, nereye fayda sağladığını çok ince düşünerek hareket edelim.

balbay Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 11-06-2010, 23:46   #26
Ağaç Dostu
 
nariçi's Avatar
 
Giriş Tarihi: 28-09-2008
Şehir: Gaziantep-Adıyaman
Mesajlar: 3,411
Galeri: 8
Korunması birinci derecede önemli, özel önemi olan ormanlık flora-fauna kriterleri belirlenerek ormanlık alanlar koruma zonlarına ayrılmalı.
Birinci derecede koruma zonlarında hertürlü ormancılık ve doğa ihya faaliyetleri dışında izin verilmemeli.
İkinci derece de koruma zonlarında kıymetli ve ender minerallerin çıkarınlaması önceliğine göre kapalı işletmeciliğe ancak izin verilmeli. Ocak girişleri öncelikle orman idaresinin uygun göreceği alanlardan açılmalı. Bu alanlarda da diğer sektörlere izin verilmemeli.
Üçüncü zonda flora olmayan sadece orman toprağı vasfında ki alanlarda sadece madencilik izinleri verilmeli açık alan işletmesinde işletme sonucu beklenmeden heryıl düzenli flora ihyası yapılmalı.
Bugünkü maden işletmeciliği şekli orman alanları dışında ki hali, bozkır ve hazine arazilerinde ancak yapılabilmeli.
Unutmamalı ki flora ve faunanın yoğun olduğu alanların tasarrufu orada yaşayan her türlü canlının ortak hakkıdır. Sonuçta her ne kadar insan için herşey yaratıldı dense de onlarsız insanın bir anlamı ve varlığı da söz konusu olamaz.

nariçi Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 12-06-2010, 00:11   #27
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 22-03-2009
Şehir: izmir
Mesajlar: 850
Bunları sıralayabilmeniz, kategorilemeye yönelik görüş belirlemeniz inanın çok , ama çok önemli.

Bana, bize, hepimize,

Ne tek başına zeytin ve zeytin ürünleri,
Ne maden çeşitleri,
Ne de tehlikeli ya da tehlikesiz olduğunu idda eden diğer etmenler fayda veremez.

Bir tek gerçek vardır!!!!!

Tümden varoluş, tümden yok oluş.

Yok oluş derken, doğa sizide, benide, bizi de umursamaz.

Siler geçer.

Onun yaşı çok olgun. Sen ben 70-110 yıl yaşayınca rekorlara vesile oluyoruz ya

Bu dünya 5 milyardan daha yaşlı ey vurdumduymaz.

Senin gibi, benim gibi çok ama çok nesli toprağa gömdü.

Gel bir anlaşma yapalım!!!!

Fütursuzca tüketirsen, ne kendi geleceğine faydalı olursun, ne sen kalırsın ne ben.

Benim temennim nasihat değil!!

Az çok da olsa, yaşamın devam etmesine senin de benim de hepimizin katkısı olsun.

balbay Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 12-06-2010, 02:07   #28
Ağaç Dostu
 
gece's Avatar
 
Giriş Tarihi: 22-02-2007
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 1,670
Galeri: 32
Alıntı:
Orijinal Mesaj Sahibi balbay Mesajı Göster
...

Tüm bunlar, bazı tahammülsüzlüklere rağmen en azından tartışılabilir bir platformun bu forum da ortaya çıktığını, medeni düzeyde paylaşımın, zıt görüşlerin nasıl paylaşıldığını, hiç bir şeyi göz ardı etmeden, kayırmadan tartışabildiğini gösterdiğini ortaya koymuştur.

...

Beni soracak olursanız,

Soyadımın anlamı;

Türk soyunun geçtiği, yaşadığı, bir şekil de tarihe iz bıraktığı yerlerde yazılı olarak bıraktığı, genelde taş yazıtlara BALBAY denir.

Benim soyum KARAMAN BEYLİĞİDİR. Atalarım ne Osmanlı ya, ne de tarih boyunca zulme, haksızlığa, adaletsizliğe, en önemlisi de boyunduruğa asla ne izin vermişler, ne de suistimal etmişlerdir.

...görüş bildirmeye davet ediyorum...
Davete icabet asıldır.

Beni de soracak olursanız.

Soyadım; dürüst, doğru, düzgün anlamında binlerce yıldır kullanılan Türkçe sözcüktür.

Soyum, Karaman beyliğidir. Kolomb, Amerika'ya varmazdan onyıllar öncesinden beridir, hem anne hem baba tarafım, Avrupa'da yaşamaktadır. Atalarım; tarih boyunca zulme, haksızlığa, adaletsizliğe hep karşı çıkmış, özgürlüklerine hep bağlı kalmışlar, başkalarınınkine de saygı duymuşlardır.

Gereksiz olmayan bu girişten sonra sadede gelirsem: Doğaya salt mülkiyet hakkı ile bakmak, zorlama, tahakküm ile yaklaşmak yanlıştır. Doğa çeşitliliktir, birçok hak hem vardır, hem sürekli değişip, dönüşmektedir.

Nariçi'nin sınıflandırmasındaki kurallara katılıyorum. Her yer, her para getirecek arazi, maden sahası olarak görülmemeli, olmamalıdır.

Günümüzde bir madenci sadece devlet ile anlaşıp, birçok canlının doğup, büyüdüğü, yaşadığı, ürediği, öldüğü, ölmüşlerinin bulunduğu doğa alanına selamsız, destursuz gelmekte, orada yaşayanlara olabildiğince ve hesapsızca zarar vermektedir. Çoğunlukla oradakilere hiçbir yarar sağlamayıp, zincirleme ölümlere ve ekonomik yıkımlara varan ve sadece zarardan oluşan bir etki yapmaktadır.

Gerekçesi; bu daha kârlı, ben ruhsat aldım, haklıyım'dır. Oysa onun haklılığı sadece kendi yönündendir. Oradakilerin haklarını en hafifinden hiçbir şekilde hesaba dahil etmemektedir.

Bu, yanlıştır, değişmelidir.

Dışarıdan, sonradan gelenin orada yaşayanlara saygı göstermesi gerekir. Bu saygı lâfla olmaz. Orada yaşayan, ataları orada ölmüş olan insanlardan başlamak üzere tüm canlılara düşman değil, dost olduğunu ispat etmelidir.

Bunun yolu zarar vermemektir. Ancak omlet yapılacaksa yumurtanın da kırılması zorunluluğu karşısında, bu nasıl gerçekleştirilebilir?

Mesele buradadır; zarar vermeme, verilecek zararı önleme, telafi etme yolu bulunmalıdır.

Oradaki canlıların sürekliliği ve yaşam şartları için haldır, huldur doğayı tahriple işe başlamak yerine, madenci ve devletin ekonomik gücü kullanılarak, o madencilik faaliyetinden etkilenecek alandan daha büyük alanlar önceden imar, ihya edilerek bir geçiş, taşınma sağlanarak çözüm yoluna gidilip, oradakilerin süreklilikleri kesilmeyip, zora sokulmayabilir.

Bu aşama iyi düzenlenir, ayağı yere basar çözümler aranır, bulunursa insanlar için istihdam ve geçim bozulmamış, geliştirilmiş, diğer canlılar için de yaşam hakkı ihlal edilmemiş olur.

Burada çekirdek düşünce tüm yükün bir tarafta kalması değil, sigorta örneğinde olduğu gibi paylaşılıp, geliştirici olmasındadır. Diğer canlıların taşınması da kimilerine ütopik gelse bile, doğaya katkı çok ve çeşitli yollardan mümkündür. Arı kolonileri ile, bitki çeşitliliği ile, uygun dönemde yabani tohumları saçarak, uygun ağaçları ve diğer bitkileri ekip, dikerek v.s. birçok alanda faaliyet yürütülebilir ve bu işin yükü makul olmak koşuluyla, madencinin ölçülü, biçili desteği ile (madenden yararlanan odur çünkü) sağlanabilir. Devlet katkı verebilir.

Ölçü, zarar vermemek ve en az yarar oranında bedel olmalı ve ödenmelidir.

Ne de olsa; vermeden almak, almadan vermek...



gece
süreklilikte şecere önemlidir diyen forum kişisi

gece Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 12-06-2010, 09:04   #29
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 22-03-2009
Şehir: izmir
Mesajlar: 850
Tamamen katılıyorum. Hatalıyı düzeltmeli, eksik gidermeli, güzeli oluşturmalıyız.

Tabi önce kendimizden başlayarak. Ben 3 yıl önce karbon emisyonu ile ilgili AB toplantılarından birisine katıldığım da bir test e tabi tutuldum.

Tek başıma bir yıl içerisinde doğaya verdiğim zarar dolayısı ile her yıl 113 ağaç dikmem gerekiyordu. 4 kişilik ailemi hesapladığımda ise 436 ağaç dikmemiz gerekiyordu.

3 yıl önce bilebildiğim kadarıyla doğaya, çevreme en az zararı verdiğimi düşünüyordum.

Sonra yaşam kalitemden hiç bir şey eksilmeden daha az karbon salmaya, daha az zehirli ve zararlı atık üretmeye başladım.

Çöpümü ayrıştırmaktan tutun da, kullandığımız temizlik kimyasallarına kadar, fosil yakıt tüketmekten, elektronik araç gerek kullanımına kadar çok dikkatli davrandığımız halde,
yılda hala 4 kişilik aile olarak 90 ağaç dikmemiz gerekiyor.

Ben 90 rakamına takılmadan çok daha fazlasının dikilmesine, yaşatılmasına vesile oluyorum.

Ortalama bir büyük şehir yaşayanının ürettiği karbonu telafi edebilmesi için yılda 150 ağaç dikmesi gerekiyor.

Vurdum duymaz madenci de, zeytin yetiştiricisi de, evinde oturan emekli amcalar, teyzeler de, hepimiz sırf hayatta kalabilmek için doğaya zarar veriyoruz.

Hem de sektörel zararlardan çok daha fazla.

balbay Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 12-06-2010, 12:59   #30
Ağaç Dostu
 
gece's Avatar
 
Giriş Tarihi: 22-02-2007
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 1,670
Galeri: 32
Sn. balbay ameliyathaneye bekleniyorsunuz!

Sayın balbay, söylediklerinizde çok haklısınız. Ancak konu başka bir konu. Bu başlığın işlediği konu açısından son yazınızın ana fikri; 'sektörel zarar (madencilerin zararı) önemsizdir' olmuş, dolayısıyla ihmal edilebilir'e bağlanmış görünüyor. Oysa önceki yazılarınızdan böyle düşünmediğiniz ortada.

Bu son yazı itibariyle bana sanki bir kalp ameliyatı sırasında ameliyathanedekilerin, ameliyatı bırakıp, hastanın da sigara içmesi nedeniyle toplumdaki sigara ya da yeterli beslenememe sorunlarını tartışmaları gibi geldi.

Oysa yapmaları gereken ameliyata odaklanıp, başarıyla bitirip, yarayı içeride makas ya da sargı bezi unutmadan dikmeleri, sigara ve diğer tüm genel sorunları başka yer ve zamana bırakmaları değil midir?


gece
madenciler toprağı kazmadan, kesmeden, biçmeden mi madeni çıkarıyorlar ki örnek abartı olsun? Diyen forum kişisi

gece Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Cevapla

Konu Araçları
Mod Seç

Gönderme Kuralları
Yeni konu gönderemezsiniz
Konulara yanıt veremezsiniz
Ek dosya yükleyemezsiniz
Kendi gönderilerinizi düzenleyemezsiniz

BB code Açık
Smilies Açık
[IMG] Kodu Açık
HTML Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Forum saati Türkiye saatine göredir. GMT +2. Şu an saat: 14:43.
(Türkiye için GMT +2 seçilmelidir.)


Forum vBulletin Version 3.8.5 Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Optimization by vBSEO 3.6.0
agaclar.net © 2004 - 2024