25-11-2006, 10:40 | #1 |
agaclar.net
|
Acarkent, Acaristanbul
Orman’dan dava Mutlu KOSER / İSTANBUL Çevre Bakanı Pepe’nin "İstanbul’un yüz karası" dediği Acaristanbul’daki 829 adet villanın kat irtifaklarının iptali için Acarlar İnşaat Taahhüt Sanayi ve Ticaret A.Ş.’ye karşı dava açtı. Mahkemeden, yasaya aykırı yapıldığı iddia edilen villaların satışını engellemek için de tedbir istendi. ORMAN Genel Müdürlüğü, Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe’nin, "İstanbul’un yüz karası" dediği Acaristanbul’daki 829 adet villanın kat irtifaklarının iptali için Acarlar İnşaat Taahhüt Sanayi ve Ticaret A.Ş.’ye karşı Beykoz Asliye Hukuk Mahkemesi’nde dava açtı. Dilekçede, idareden izin alınmadan ve yasalara aykırı olarak yapıldığı iddia edilen villaların iyi niyetli üçüncü kişilere devrini önlemek için mahkemeden tedbir istendi. Mahkeme, tedbir verilip verilmeyeceğinin duruşmada belirlenmesine karar verdi. RUHSAT BELEDİYEDEN Orman Genel Müdürlüğü daha önce mahkemelik olduğu İsmet Acar ile oğlu Erdal Acar’ın sahibi olduğu şirkete 14 Kasım’da yeni bir dava daha açtı. Müdürlüğün avukatı Elmas Erdem’in mahkemeye verdiği dilekçede Beykoz Dereseki Köyü, 4-5 paftada yer alan, 215 ve 216 sayılı parsellerin yapılan satış sonucu Serdaroğlu Özel Ormanı olarak Acarlar İnşaat adına tescil edildiği anlatıldı. Dilekçede, davalıların 6831 sayılı Orman Kanunu’nun 52. maddesinin 2. paragrafındaki " Öancak şehir kasaba ve köy yapılarının toplu olarak bulunduğu yerlerdeki hususi orman alanlarında, bu kanunun 17. maddesine göre izin almak ve yatay alanın yüzde 6’sını geçmemek üzere imar planına uygun inşaat yapılabilir" hükmüne aykırı olarak Orman İdaresi’nden izin almadan Beykoz Belediye Başkanlığı’ndan 10.04.2003 tarihinde yapı ruhsatı aldıkları söylendi. MİMARLARDAN DA DAVA Orman İdaresi’nden izin alınmadan Beykoz Belediyesi’nin yapı ruhsatı vermesinin yasal olmadığı anlatılan dilekçede, Mimarlar Odası’nın söz konusu yapı ruhsatının iptali için Beykoz Belediye’sine karşı İstanbul 3. İdare Mahkemesi’ne dava açtığı ifade edildi. Dilekçede, mahkemenin verdiği yapı ruhsatının iptali kararının Danıştay’da temyiz aşamasında olduğu belirtildi. 6831 sayılı Orman Yasası’nın 52. maddesinin 1. Fıkrası’nda hususi ormanların 500 hektardan küçük parçalar teşkil edecek şekilde parçalanıp başkalarına temlik ve taksim edilemeyeceği şeklinde düzenlendiği anlatılan dilekçede, "Taşınmazlar üzerinde tesis edilen kat irtifakı ile taşınmazların yüzde 6’sını geçecek şekilde tamamı üzerinde inşaat yapılmasına imkan vermesi ve kat irtifakı kat mülkiyetine çevrildiğinde kat mülkiyetinin devri halinde ona bağlı arsa payı birlikte geçecek olup taşınmazların 500 hektardan küçük parçalara bölünmesi imkanı doğacağından kat irtifaklarının iptali yasal zorunluluktur" denildi. Kat irtifakları iptal edilirse 829 villa tapusuz hale gelecek. Güya % 6’lık Acarkent, Beykoz- Kavacık’ta 2 bin 300 dönüm üzerine inşa edilmiş, 1453 villadan oluşan bir proje. Ancak korkunç gerçek, Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe’nin sözleriyle ortaya çıktı: Yüzde 6 yapılaşma hakları varken, yüzde 96 yaptılar. 2346 dönüm arazi üzerine kurulan Acaristanbul’da 9 ayrı tipte 833 villa var. Kullanım alanları 199 ile 698 metrekare arasında değişen 2 ve 3 katlı villa tipli evlerin yanı sıra; ikiz, üçüz ve dördüz tipte de villa seçenekleri bulunuyor. Bölgede nasıl bir tahribat yapıldığı, hava fotoğraflarında açıkça gözler önüne seriliyor. Pepe, "İstanbul’un akciğerlerinin hoyratça talan edilmesini istemiyorum" diyor. Ama atı alanın çoktan Üsküdar’ı geçtiği anlaşılıyor. Tarifeli tanıtım Fatih Sultan Mehmet Köprüsü çıkışından sonra, ormanın içinden geçen yaklaşık 10.5 km. ardından Acaristanbul’a ulaşılıyor. Acaristanbul Evleri, Beykoz’a 6 km. (yaklaşık 8 dk.) ve Acarkent’e 5 km. (yaklaşık 6 dk.) uzaklıkta. Site içindeki yolların toplamı 19 kilometreyi buluyor. Acarlar’ın internet sitelerinde villalara gidiş, bu grafikle anlatılıyor. Silahlı adamları memurları korkuttu ÇEVRE ve Orman Bakanı Osman Pepe, İsmet Acar ve oğlu Erdal Acar tarafından yapılan Acarkent Sitesi’yle ilgili şunları anlatmıştı: "Acarlar, inşaat için biz seçilmeden önce 12 aylık bir ön izin almış. Evraklar yetişmeyince de ekstra almışlar. Süre olunca, ben bakanlığımın ilk günlerinde izni iptal ettim. Sonra bunlar Orman Fakültesi’nden 4 öğretim üyesinden oluşan bir heyet kurmuşlar ve mahkemeden ’Bakanlıktan izin alınmasına gerek yok’ diye bilirkişi raporu almışlar. O kararla Beykoz Belediyesi’nde ruhsatlarını alıp inşaata başlamışlar. Normal olarak belediyeden ruhsat aldıktan sonra bizim bölge müdürlüğümüze getirmeleri lazım. İtiraz etme hakkımız var. Bölge müdürlüğümüzde bir bölge müdür yardımcımızı ayarlamışlar. 2 ay itiraz edilmeyince, ruhsat kesinleşmiş. Biz o kişiyi görevden aldık, sonra onlar alıp istihdam ettiler. Serdaroğlu Ormanı’nda (Acaristanbul) da yüzde 6 sınırını aşacaklarını düşündüm. Bölge müdürümüz, muhafaza memurlarıyla geçen yıl kapılarına gitti. İçeri alınmadılar. ’Nasıl giremezsiniz’ dedim. ’Efendim, adamlar silahlılar. Korktuk’ dediler. Kaymakamlığa şikayet edildi." Pepe yanıltıyor ACAR Şirketler Topluluğunun Yönetim Kurulu Başkanı İsmet Acar, dün düzenlediği basın toplantısında Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe’nin Acaristanbul Projesi ile ilgili beyanı karşısında şoke olduğunu söyledi. İsmet Acar, Pepe’nin açıklamaları ile kamuoyunu yanılttığını, ailesinin ve şirketinin itibarına gölge düşürdüğünü söyledi. Pepe’nin açıklamalarının yanlış bilgilendirilmeden kaynaklandığını söyleyen Acar, içinde 833 villa sosyal ve kültürel tesislerin bulunduğu ve milyonlarca dolara mal olacak proje için her türlü yasal prosedüre uyulduğunu söyledi. Pepe’nin orman işletmesi memurlarının denetim için Acaristanbul’a alınmadığı ve silah tehdidi ile korkutulduğu şeklindeki iddiaların da doğru olmadığını söyledi. Acarkent ve Acaristanbul’da yüzde 6 yasal sınırının aşıldığı, yüzde 96 yapılaşma olduğu iddialarını hayal mahsulü olarak nitelendiren İsmet Acar, Acarkent’in Taks alanının yüzde 6’sının villa yüzde 2 sinin sosyal tesisler, yüzde 22’sinin de yol alanı olduğunu, taban oturmaları ile birlikte Acarkentin yapılaşmanın yüzde 8’i geçmediğini söyledi. Acar, "İzin uygundur. 3 Kasım Seçimlerinden sonra seçimi kaybeden iktidar işlemleri tamamlayamadı. Burayla ilgili Mimarlar Odasının açtığı davalar sürüyor. Dava bitmeden Acaristanbul’a tek bir çivi bile çakılmayacak. Acaristanbul’un şu anki yapılaşması yüzde 4.56’dır" dedi. Hürriyet |
25-11-2006, 10:44 | #2 |
agaclar.net
|
|
25-11-2006, 14:31 | #3 | ||
agaclar.net
|
Alıntı:
Alıntı:
|
||
27-11-2006, 08:36 | #5 |
agaclar.net
|
PROF’LAR OLUR VERDİ ORMAN Bakanlığı ile Acarlar arasındaki tespit davasında ise Türkiye’nin önde gelen uzmanlarından oluşturulan bilirkişi heyetinin, Acarİstanbul projesi için ’Yapı ruhsatı verilmesi uygundur’ kararı verdiği ortaya çıktı. Acarİstanbul projesi için ön izni bulunan Acarlar’ın kesin izin başvurusunun Orman Bakanlığı tarafından reddedilmesinin ardından Acarlar Beykoz 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde 11.12.2002’de tespit davası açtı. İŞTE BİLİRKİŞİ Heyette, Türkiye’nin önde gelen uzmanlarından Yıldız Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Şehir ve Bölge Planlama Bölüm Başkanı Prof. Dr. Zekai Görgülü, İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi Ormancılık Hukuku Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Sedat Ayanoğlu, İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi Orman İnşaatı ve Transportu Anabilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Mesut Hasdemir, Galatasaray Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yüksel Dinçer ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi Eski Planlama ve İmar Daire Başkanı Mimar Nihat Macit yer aldı. İnceleme ve araştırmalarını detaylı bir rapor haline getiren heyet, mahkemeye 25.12.2002’de ’yapı ruhsatı verilmesinde yasal açıdan bir sakınca bulunmadığı’ yönündeki raporu sundu.[/quote] Kaynak |
29-11-2006, 00:33 | #6 |
agaclar.net
|
İstanbul’da Kişi Başına Düşen Yeşil Alan Ne Yazık ki Acaristanbul’daki Bir Villanın Tuvaletinden Bile Daha Küçük Çevre ve Orman Bakanı Osman PEPE, görevini yerine getirerek İstanbul Beykoz ormanlarında göz göre göre yaşanan orman katliamına el koydu ve konuyu gündeme taşıyarak infial yarattı. Ne yazık ki; Beykoz ormanlarında yaşanan bu hukuk dışı yapılaşmanın binlerce benzeri ülke ormanlarımızı tehdit ediyor. TEMA Vakfı Genel Müdürü Dr. Uygar ÖZESMİ, konuya ilişkin yaptığı açıklamada, “Çevre ve Orman Bakanı Osman PEPE’yi, Beykoz ormanlarına el koyduğu için kutluyoruz. TEMA Vakfı, ormanlarımızın korunmasına yönelik her türlü girişim ve çalışmada her zaman Bakanlığın yanında olacaktır. dedi. Ormanların iklim değişikliğine karşı en büyük güvencemiz olduğunu ifade eden Dr. ÖZESMİ, İstanbul’da 239 bin ha orman alanı bulunuyor, bu da kentin yüzölçümünün % 44,8’ine karşılık geliyor. İstanbul’da en az 10 milyon insan yaşadığını varsayarsak kişi başına 239 m2 yeşil alan düşer. Bu rakam çok trajiktir, dahası İstanbul Büyükşehir Belediyesi yerleşim sınırlarını ele alarak hesapladığımızda, kişi başına düşen yeşil alan 4.64 m2, yani belki de Acaristanbul’daki villaların tuvaletinden bile daha küçüktür” dedi. Küresel iklim rejiminin düzenleyicisi olan ormanlar, toprağı ve suyu koruyan en önemli ekosistemdir. Ormanlarımızın, tarım alanlarımızın ve sahip olduğumuz doğal varlıklarımızın korunması, sürdürülebilir yaşam ilkelerini gözeterek mevcut yasalarımızı uyguladığımız ve takipçisi olduğumuz takdirde mümkün olacaktır. TEMA VAKFI |
02-12-2006, 12:56 | #7 |
agaclar.net
|
Orman katliamına yargı yolu göründü Acarlar İnşaat'ın iki çalışanıyla ilgili kararı görüşen Yargıtay 3. Ceza Dairesi, soruşturmanın genişletilmesini istedi, 'Asıl yargılanması gerekenler şirket sahipleriyle yöneticiler' dedi Gökçer Tahincioğlu - Ankara Yargıtay, çevre katliamı yaşanan, Acarlar İnşaat'ın Serdaroğlu Özel Ormanı'nda yaptığı Acaristanbul Projesi'ne yönelik tartışmalara nokta koyacak bir karara imza attı. Acarlar İnşaat'ın iki çalışanı hakkındaki kararı bozan Yargıtay, asıl yargılanması gereken kişilerin yapılaşmadan yarar sağlayan şirket yöneticileri olduğunu vurguladı. Buna göre İsmet Acar, oğlu Erdal Acar ve üst düzey yöneticiler hakkında ceza davası açılabilecek. Orman suçlarına bakmakla yetkili 3. Ceza Dairesi, söz konusu kararı 2 Kasım'da, Acarlar İnşaat'ın çalışanları Mehmet Haluk Öztürk ve Gürbüz Aslan hakkında açılan davanın temyiz incelemesi sonunda verdi. Göz göre göre beraat Orman muhafaza memurları, 16 Eylül 2003'te Acarların villalar yaptığı Serdaroğlu Özel Ormanı'ndaki yol çalışmasını fark etti. Memurlar, İstanbul 3. İdare Mahkemesi'nin bölgede yapılaşma faaliyetinde bulunulmasını yasaklamasına, Çevre ve Orman Bakanlığı'ndan da izin alınmamasına rağmen Acarların inşaatlara başlamasını tutanak altına aldı. Tutanakta, yol yapım talimatını, Serdaroğlu Özel Ormanı Mesul Müdürü Öztürk'ün verdiği ve iş makinesini kullanan Aslan'ın da talimatı uyguladığı belirtildi. Ancak Beykoz Cumhuriyet Savcılığı, takipsizlik kararı verdi. Yapılan itiraz da Kadıköy 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nce reddedildi. 3. Ceza Dairesi de takipsizlik kararını kaldırarak sanıklar hakkında dava açılmasını sağladı. Beykoz Sulh Ceza Mahkemesi, sanıkların beraatına karar verirken dosya temyiz üzerine yeniden 3. Ceza Dairesi'ne geldi. Daire, oybirliğiyle aldığı kararda da beraat kararını bozarak soruşturmanın genişletilmesini istedi. Özel ormanda yapılaşma için Çevre ve Orman Bakanlığı'nın izninin gerekli olduğunun vurgulandığı kararda, inşaat yapılan alan için bu iznin verilmediği, idare mahkemesinin de inşaatların yapımına izin vermemesine rağmen yapılaşma faaliyetlerinin sürdüğü, bu durumun da "hukuka aykırı" olduğu belirtildi. Bu nedenle sanıkların sorumluluğunun sınırlı olduğunun belirtildiği kararda, "Yapılaşmadan yararı olan yöneticilerin de cezai yönden sorumlu oldukları anlaşılmaktadır. Bunların da davaya dahil edilmesi gerekmektedir" denildi. Mahkeme dosyaya hava fotoğralarının da konulmasını istedi. Gözler mahkemede Beraat kararının hatalı olduğunun, yerel mahkemenin eksik inceleme yaptığınını ifade edildiği Yargıtay kararına göre, yerel mahkeme dosyayı yeniden inceleyecek. Mahkeme, Yargıtay'ın istediği araştırmalar yapıldıktan sonra da İsmet Acar, oğlu Erdal Acar ve şirket yöneticileri hakkında suç duyurusunda bulunup bulunmayacağına karar verecek. Mahkeme, Yargıtay'ın talebini yerinde görmez, ilk kararında direnirse, dosya Yargıtay Ceza Genel Kurulu'na gelecek. Milliyet |
02-12-2006, 12:57 | #8 |
agaclar.net
|
Geçmişi - Yakın Geçmişi - Bugünü |
02-12-2006, 13:14 | #9 |
agaclar.net
|
Ormanda inşaat nasıl genişledi? Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe'nin Acar İnşaat'ın Serdaroğlu Ormanı'ndaki faaliyetiyle ilgili müdahalesinin sonuçları merakla bekleniyor. Acarkent ve Acaristanbul projeleri yeni değil. Orman Bakanlığı'ndaki işlemlere baktığınızda yanıtlanması gereken bazı sorular ortaya çıkıyor. Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe, Acarlar'a inşaat izni vermediklerini, ancak mahkeme kararıyla bu firmanın ruhsat aldığını açıklamıştı. Acarların ön iznini iptal eden eski Orman Bakanı Prof. Dr. Nami Çağan. Yönetmelik değişikliği Pepe'nin şikâyetçi olduğu işlemlerin gelişmesi Prof. Dr. Çağan'ın verdiği bilgiye göre şöyle: Çağan'ın bakanlığı sırasında Acarların projesi kendisine sunulduğunda projedeki inşaat öngörüsü yüzde 6 oranını aştığı için ön izin iptal ediliyor. Acarlar, bunun üzerine mahkemeye başvurarak bilirkişinin olumlu raporuna istinaden ruhsat almayı başarıyorlar. Ancak, Orman Bakanlığı'nın kesin iznini alamıyorlar. Çağan, görevi Pepe'ye devrediyor. Temmuz 2005'te özel ormanlarda yapılacak inşaatlarda yüzde 6 hesabına girmeyecek kalemleri belirleyen bir yönetmelik değişikliği yapılıyor. Yüzde 6'ya girmeyen inşaat kalemleri uzun bir listeden oluşuyor. Çevre ve Orman Bakanı Pepe döneminde yapılan bu değişiklik özel ormanlardaki inşaat alanını genişletiyor. Bir diğer gelişme de Acarların kesin izin talebiyle yaptıkları başvuruda gözleniyor. Orman Bakanlığı Daire Başkanı Ahmet Güzel imzasıyla Acarlara yazılan cevabi yazıda kesin izin başvurusuyla ilgili belgelerinin tamam olduğu ve işlemin devam ettiği bildiriliyor. Serdaroğlu Ormanı'nda inşaat başlıyor ve devam ediyor. Bu işlemlerin ortaya çıkardığı soruların başında yönetmeliğin neden değiştirildiği geliyor. Özel ormanda inşaat oranı olan yüzde 6 hesabına nelerin girmeyeceği belirlenirken, dolaylı olarak inşaat alanı neden artırılıyor? Bakanlığın işlemi duruyor İnşaat devam ederken, denetim yapılıyor mu? Yapılıyorsa denetim raporlarında neler tespit ediliyor? Hukuki olmadığı öne sürülen bu inşaatların, "hukuka uydurulması"nda bürokratların katkısı olduğu açık. Eski Orman Bakanı Prof. Dr. Nami Çağan'ın da ifade ettiği gibi, İstanbul Orman Bölge Müdür Vekili, bakanlığın işlemlerini yürütmüyor. Evrakı saklayarak bakanlığın itiraz süresini geçiriyor. Daha sonra aynı bürokrat, bu şirkette işe başlıyor. Bakanlığın vermediği izin mahkeme tarafından nasıl veriliyor? Bu mahkemeye bilirkişilik yapan Orman Fakültesi öğretim üyesi veya üyeleri, firma lehine nasıl görüş bildiriyorlar? Üç yıldır devam eden işlem ve faaliyetler neden durdurulmuyor? Çağan'ın mesajı açık Eski Orman Bakanı Prof. Dr. Nami Çağan, bakanlığı devrettiğinde inşaata başlanmadığını ve ön izni bizzat iptal ettiğini belirtiyor ve ekliyor: "Bu işler anlaşılıyor ki, bürokrasinin de dahliyle yürütülmüş. Bunun anlamı açık değil mi?" Bizce açık. Ortaya çıkan bu süreçte kamu yetkisini kişisel çıkar karşılığında kullanan herkesin ortaya çıkarılması ve olayın adli mercilere yansıtılması gerekiyor. Fikret Bila - Milliyet |
02-12-2006, 13:41 | #10 | |
agaclar.net
|
Özel Ormanlarda Ve Hükmi şahsiyeti Haiz Amme Müesseselerine Ait Ormanlarda Yapilacak Iş Ve Işlemler Hakkinda Yönetmelikte Değişiklik Yapilmasina Dair Yönetmelik 26 Temmuz 2005 Alıntı:
|
|
02-12-2006, 13:54 | #11 |
agaclar.net
|
ÖZEL ORMANLARDA YAPILAŞMA CUMHURİYET HALK PARTİSİ Grup Başkanlığı Tarih : 25.11.2005 Sayı : 9226 TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA Aşağıdaki sorularımın Çevre ve Orman Bakanı sayın Osman PEPE tarafından yazılı olarak yanıtlanmasını arz ederim. Erdal KARADEMİR İzmir Milletvekili Orman kadastrosu ve 2B’ler konusu çözümlenmeden, bu kez basında, “Özel Ormanlar”da bir yağma ve talanın yaşandığı haberleri kamuoyuna yansımış bulunmaktadır. Bilindiği üzere; özel ormanların yönetimi ve korunmaları, Devletin kontrol ve denetimi altında olmak üzere, 31.08.1956 tarihli ve 6831 sayılı Orman Yasası’nın 55. maddesi hükümlerine göre sahiplerine ait olmakla beraber, imar ve planlama faaliyetleri, Orman Yasası’nın 17. maddesine dayanarak ve usulleri uygulama yönetmeliğinde belirtildiği üzere, Çevre ve Orman Bakanlığı’ndan kesin izin almak koşuluyla, yasanın 52. maddesine tabidir. Dolayısıyla, Orman Yasası’nın 52. maddesine göre, özel ormanlarda inşaat yapılabilmesi için; 1. Çevre ve Orman Bakanlığı’ndan kesin izin almak, 2. Parselin tapuda kayıtlı yatay alanının yüzde altısını (%6) geçmemek, 3. imar planlamasına uygun olmak, koşullarının birlikte yerine getirilmesi gerekmektedir. 6831 sayılı Orman Yasası’nın 50, 51, 52, 53, 54, 55 ve 56. maddeleri ile düzenlenen özel ormanlarda inşaat yapılması hakkındaki kuralların uygulama esasları, 25 Nisan 2002 tarihli ve 24736 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan, “Özel Ormanlarda ve Hükmi Şahsiyeti Haiz Amme Müesseselerine Ait Ormanlarda Yapılacak İş ve İşlemler Hakkında Yönetmelik” ile açıklanmıştır. Bu yönetmelikte, 26 Temmuz 2005 tarihli Resmi Gazete’de yayımlandığı üzere, kapsamlı değişiklikler yapılmıştır. Yönetmeliğin 10. maddesinde, imar planındaki yollar %6’lık yapılaşma kapsamı içinde iken, yapılan değişiklikle kapsam dışı bırakılmıştır. Ayrıca pek çok tesis de benzer biçimde kapsam dışı bırakılmıştır. Özel ormanlarda, doğal yapının ve bitki örtüsünün olabildiğince korunması yerine, özel orman sahipleri lehine rant yaratılması ve haksız kazanç elde edilmesini amaçlayan değişikliklerin yapıldığı görülmektedir. Bu bağlamda; 1-Türkiye genelinde kaç adet özel orman alanı bulunmaktadır? Özel ormanların illere göre ve hektar cinsinden miktarı nedir? 2-Bu özel ormanlardan hangileri üzerinde yapı vardır? Bu yapıların sayısı nedir? Ve kaç adedine ruhsat ve iskan verilmiştir? Bu yapılardan kaç tanesine, 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 32. ve 42. maddelerine göre işlem yapılmıştır? 3-Özel ormanlarla ilgili olarak, Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından herhangi bir dava açılmış mıdır? Açılmış ise konusu ve sonuçları nedir? 4-Bakanlığınızdan alınmış bir kesin izin olmadan yapı ruhsatı verilmiş özel orman var mıdır? Bakanlığınızca bu tür yerler hakkında ne tür işlem yapılmıştır? Kaynak |
02-12-2006, 13:57 | #12 |
agaclar.net
|
Bulursam cevabı da koyacağım, her türlü yardım alınır |
02-12-2006, 14:02 | #13 |
agaclar.net
|
|
06-12-2006, 12:09 | #14 | ||
agaclar.net
|
Alıntı:
Alıntı:
|
||
07-12-2006, 13:18 | #15 | |
agaclar.net
|
Alıntı:
|
|
07-12-2006, 21:55 | #16 |
Ağaç Dostu
|
Benim anlamadığım bir husus var. Acaba nasıl özel orman sahibi olunuyor? Daha önce tarım arazisi olarak kullanılan bir arazi kendi haline bırakılınca ormanlaşıyormu yoksa orman olarak korunagelen bir devlet arazisi bedelli veya bedelsiz olarak şahsa devredilerek özel orman haline mi geliyor. Başka bir şekilde özel orman tesisi mümkün mü? |
07-12-2006, 22:26 | #17 |
Kaybettik, Allah rahmet eylesin
|
Burada bakımsız bir arazi yaşar holdinge verilmişti orman oluşturuluyordu.. hatta yaban hayatı gelişsin diye ormana yiyecekler bırakılıyordu.. şimdi oraya yaşar üniversitesinin kampüsü yapılacak deniyormuş aynı yerde |
08-12-2006, 12:33 | #18 | |
agaclar.net
|
Alıntı:
|
|
08-12-2006, 14:03 | #19 |
Ağaç Dostu
|
Vallahi sevgili Malina tek kişilik ordu gibisiniz. Çabanızda destekçiniziz. Ayrıca bu durumu sadece 993-1995 yıllarında Orman Bakanlığı yapan Hasan Ekinci'nin ve eski Orman Bölge Müdür Yardımcısı Niyazi Kurtuluş'un kabahati gibi gösterme lobisini de tokat gibi bir yanıtı şu aşağıdaki bağlantıda Emin Çölaşan'ın tam metnini okuyabilirsiniz: http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/gost...8485&yazarid=5 "...Orman yağmasının İstanbul'daki en büyük sorumlusu Büyükşehir Belediyesi ile ilçe belediyeleridir. Büyükşehir 1994'ten, yani tam 12 yıldan beri Milli Görüş çizgisindeki Refah, Fazilet ve AKP'li yönetimlerin elinde. 1994 sonrasında sırasıyla Recep Tayyip Erdoğan, Ali Müfit Gürtuna ve şimdi Kadir Topbaş. Orman Bakanlığı ise tam dört yıldan bu yana AKP'de! Allah rızası için söyleyin, bunca yılda bunlar bu yağmayı görmedi mi? Bilmiyorlar mıydı? Elbette biliyorlardı, görüyorlardı. O kadar ki, Recep Erdoğan bile kaçak yapısı nedeniyle mahkemede yargılanıp ceza almıştı. İstanbul ormanları talan edilip yağmalanırken bu ekip hep göz yumdu. Jetonları şimdi düştü ve işin üzerine göstermelik olarak gidiyorlar. Göreceksiniz, Yimpaş ve İslamcı holdingler vurgunu şimdi gündemden nasıl düştüyse, yapanın yanına kár kaldıysa, orman olayı da birkaç gün sonra gündemden düşecek ve büyük çoğunluğundan bugün bile işbaşında olan Milli Görüş çizgisindeki şahısların sorumlu olduğu, göz yumduğu bu rezalet de unutulup gidecek. Sorumlular aslında yanı başımızda ve bizi yönetiyor. Ama onlardan hesap soran yok ve olmayacak..." Emin Çölaşan |
31-01-2007, 14:56 | #20 |
Yeni Üye
Giriş Tarihi: 02-01-2007
Şehir: Isparta
Mesajlar: 10
|
Greenpeace ve Tema nerelerde bu konuda biriside bunu açıklasada öğrensek ! |
31-01-2007, 17:10 | #22 |
agaclar.net
|
Herkes seçimlerinin sonuçlarına katlanmak zorundadır... |
02-02-2007, 12:07 | #24 |
Yeni Üye
Giriş Tarihi: 02-02-2007
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 3
|
Herkese merhabalar. Ben nette dolanırken forumunuzu buldum, Acarkent’le ilgili tartışma dikkatimi çekti, üye olup görüşlerimi belirtmek istedim. Öncelikle peşinen belirteyim, bundan 5 yıl önce Acarkent’te ev aldım, 2,5 yıldır da Acarkent’te oturuyorum. Sayın Halit Togay’ın sorduğu soruya cevap vermek gerekirse, Osmanlı’da, Tanzimat Fermanını izleyen dönemde ormanların özel mülkiyet konusu olması kabul edilmiş, bu durum 1926’da İsviçre’den alınan Medeni Kanun’la devam etmiş, 1937 tarih ve 3116 sayılı ilk Orman Kanununda tekrarlanmıştır. İnönü yönetimi döneminde 1945’te 4785 sayılı kanunla ormanlar devletleştirilmiş, muhtemelen Batı sistemi içinde yer alma politikası uyarınca yine İnönü döneminde Mart 1950’de 5658 sayılı kanunla devletleştirilen ormanlar iade edilmiştir. Ancak, herhalde, bürokrasi egemenliğinin ortamını hazırladığı için, bürokrasiye daima hakim olan devletçi zihniyetin etkisiyle iade kanunu çok sınırlı uygulanmış, Türkiye’de özel orman oranı, komünist ülkelere benzer şekilde “binde bir”in altında kalmıştır. Özel ormanların yaklaşık yarısı İstanbul ilindedir. Avrupa’da olduğu gibi Türkiye’de de özel ormanların toprağının yanında yetişen ağaçları da şahıslarındır. Devletin yetkisi yalnızca, ormanın amenejman planına göre işletilmesini denetlemektir. Devletin bu denetim dışında bir hak ve yetkisi yoktur. Yani özel ormandaki ağaçlar, milletin, devletin, kamunun vs değil, o arazinin sahibinindir. Burası hukuk ağırlıklı bir forum olmadığı için Acarkent’te devletin tapusuna güvenerek ev almış insanların tapularına bir zeval gelirse, Medeni Kanuna göre devletten tazminat hakkı doğacağı (milyar dolar eder) gibi konuları geçiyor ve çevre konusuna geliyorum. Saip Molla çiftlikleri, tapu kaydında çalılık ve maki olarak geçiyor. Acarkent’e gelmiş olanlar bu doğal örtünün hiç dokunulmadığı yerlerde nasıl olduğunu bilirler. Çok seyrek ve bodur ağaçlar ile insanın dizine kadar yükselen dikenler. Ben de evimi aldığımda bahçemde 3 tane 2 metre boyunda ve kurumak üzere olan ağaç ve her yürüdüğümde paçamdan içeri girip ayağımı kan revan içinde bırakan dikenliklerden başka bir şey yoktu. Şimdi 1300 metrekarelik bahçemde 60’tan fazla leylandi, 5 tane meyve ağacı, 3 tane çam ağacı, çeşitli çiçekler, ve çim var. Bakımları da tarafımdan her sene epey bir bütçe harcanarak gerçekleştiriliyor. Acarkent’te oturuma başlanmış tüm mahallelerde durum bu şekilde. Zaten iskan alınabilmesi için minimum 25 metrekareye 1 ağaç dikmemiz gerektiği söylenmişti yetkililer tarafından. Acarkent’te oturum arttıkça Acarkent yeşillenmeye devam edecek, eskiden olmadığı gibi bir orman görünümü kazanacaktır. Benim leylandilerim dizime geliyorlardı, şimdi hepsinin boyu 2,5-3 metre oldu. Kısacası basında söylendiği gibi bir ağaç katliamı yok Beykoz ve Acarkent’te. Toplam 1452 ev var. Bunların taban alanları yaklaşık 125 bin metrekare ediyor. Bu da 2290 dönümlük Saip Molla Çiftliğinin % 6’sından daha düşük. Zaten bu hesap böyle olduğu için bu projelere 20 yıl önce başlanabilmiş, yetkili organlarca onanıp kesinleşmiş imar planları yapılmış, iskan ruhsatları alınmış, kat irtifak ve kat mülkiyetleri kurulmuş. Acarkent’in yapımı sırasında Dalan, Sözen, Erdoğan, Gürtuna gibi 4 belediye başkanı görev almış. Hepsinin dönemlerinde de işler devam etmiş. Çavuşbaşında yüzlerce site devlet arazisi/ormanı içinde tapusuz, ruhsatsız yapılmışken, Sultanbeyli gibi bir “şehir” devlet arazisi/ormanı içine tapusuz ve ruhsatsız olarak inşa edilmişken ve bunlara tek bir kimse gık bile demezken her şeyi yasal olan ve hususi arazi üzerine kurulu Acarkent’in üzerine gidilmesi, işin içinde başka hesapların olabileceği düşüncesini akla getiriyor. Tabi Acarkent sakinlerinin bir eli yağda bir eli balda zenginler olarak bilinmesi (ki çoğunluk, parasının emeğiyle kazanan ücretlilerden oluşuyor) işi daha bir popüler hale getirdi. Orman devletçiliği ideolojisi, halkımızda, ormanın her yerde devlete ait olduğu ve olması gerektiği düşüncesini yarattığından olsa gerek, basındaki kampanyada da bu düşüncenin izleri gözlemleniyor. Ansiklopedik kaynaklara göre, Avrupa’nın % 80-90’ı eski orman alanıdır. Nüfusun artması tarım ve yerleşim alanlarının yaygınlaşmasıyla, günümüzde bu oran % 40 dolayına gerilemiş, sosyo-ekonomik gelişmenin sonucunda gerileme durmuştur. Halen Avrupa ormanlarının % 98’i doğal olmayan, emekle üretilen ormanlardır. Üretilen ormanların gelişme hızı ve piyasa tercihine uygunluğu yönünden daha ekonomik olduğu kabul edilmektedir. Sanırım biraz uzunca oldu. Başınızı ağrıttıysam kusuruma bakmayın. Sevgiler, saygılar Düzenleyen heavyduty : 22-02-2007 saat 09:32 |
02-02-2007, 12:48 | #25 |
Yeni Üye
Giriş Tarihi: 02-01-2007
Şehir: Isparta
Mesajlar: 10
|
evet bende gidip biyerlere ev yapıp bakın benimde leylandilerim var 5 metre diye olayın yönünü değiştireyim. Güzel fikir. yani moloz dökülmüş bir araziyi temizleyip ağaç dikerek orayı sahiplanmekte mümkün olur şu anki durumlara göz yumulursa bakın oralar güzelleşiyor diyerek. hatta yıkık surlar bile sahiplenilebilir |
02-02-2007, 14:29 | #26 | |
Yeni Üye
Giriş Tarihi: 02-02-2007
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 3
|
Alıntı:
Sahiplenme konusuna gelirsek, kimsenin kendi olmayan bir şeyi sahiplenmesi gibi bir olay yok burda. Yani benzetmeniz geçersiz. Çünkü burası zaten Osmanlı'dan beri özel mülk. Devletin, milletin falan değil. Kimsenin kamuya ait bir şeyi sahiplendiği yok. Önce bu ayrımı yapmak lazım. Burası hazine arazilerine inşaat yapılan yerlerden değil. Çok açık olmalı bu husus. Değerlendirmelerinizi yaparken "burasının herkesin arazisi olduğu" düşüncesini kafanızdan çıkarırsanız daha sağlıklı olacak. Genel olarak yapılan yanlış bu çünkü. Siz de eğer kendinize ait bir araziniz varsa, imar kurallarına uygun olarak, gerekli ruhsat ve izinleri alarak inşaatınızı yapar, tapu ve iskanını alır, oturur ve isterseniz leylandi, isterseniz palmiye, isterseniz kavak dikebilirsiniz elbette. Aynı Acarkentte yapıldığı gibi. Saygılarımla |
|
03-02-2007, 13:38 | #27 | |
Ağaç Dostu
|
Alıntı:
Bazı noktalardan sizinle birlikteyim ama ciddi olarak itiraz edilecek şeyler de var. 1. Sanırım hemen bahçenize çıksanız çok yakınınızda Beykoz Konakları'nı göreceksiniz ve bu bölgenin ağaçlar tam olarak kesilmese olabilecek haline ait bir fikir oluşacak. Bölgenin tabii ormanı Beykoz Konakları'nda kısmen kalmış olan o gümrah ormandır. 2. Evlerin taban alanları dışında a. garajlar var yeraltında olsalar dahi üstlerinde sağlıklı bir ağaç gelişimi olmuyor. Bunlar da ev başına 80 metrekare cıvarındatutuyor. b. bahçedeki betonla kaplı alanlar teras sahanlık vb. hesaba dahil değil. c. her binada girişte inen veya çıkan merdivenler var bunlarda hesaba dahil değil. d. evleri ayıran duvarlar ve bahçe duvarları hesaba dahil değil. e. esas mühimi yollar kaldırımlar sosyal tesisler gibi ortak kullanım alanları da hesaba dahil değil. bunlar yönetmeliklerde birtakım açık noktalar bulunup kitabına uydurulmuş olsa dahi kanunun ruhuna uygun değil. Sanırım hukukçusunuz siz daha iyi bilirsiniz. 3. Çavuşbaşı, Sultanbeyli ve diğerleri konusunda söylediklerinize tamamen katılıyorum. Aksi düşünülemez bile. 4. Acarkentin herşeyinin yasal olduğu da açık . 5. İşin içinde başka hesaplar olduğuna dair söylentiler de zaten dolaşıyor. 6. Orman devletçiliği konusunda size katılmıyorum . Özel ormanın hali ortada . Esas olan ormanın Acarkent'te izi dahi yok. Bahçede yetişmiş olan ağaç katiyen orman manasına gelmiyor. 7. Özel ormanda %6 bina yapımı bence ormanın %94 ünün orman vasfını koruyarak kalması demek olmalı, yoksa binaların oturum alanlarının arazi yüzölçümünün %6sına denk gelmesi değil. 8. Zıraate ayrılmış arazilerde %5 yapılaşma izni verilirken (ve son derece ciddiyetle takip edilen bir konu bu) orman alanında %6 yapılaşma verilmesi zaten yeterince haksız bir durum . Hülasa, sizin mülkiyet haklarınızın ihlaline, tapu iptal davasına sonuna kadar karşıyım ama Acarkent ve diğerleri gibi örnekler bir daha olmamalı. Devlet ormanlarının işgaline hepimiz karşıyız sanırım. Belki işgal edenlere bile sorsak karşıyız diyecekler. |
|
03-02-2007, 15:21 | #28 |
Yeni Üye
Giriş Tarihi: 02-02-2007
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 3
|
Sayın Halit Togay, Hukukçu değilim. Ama aylardır süren haksız saldırılar, açılan davalar sonucunda karşımıza konu hakkında ne çıkarsa okuyoruz. Hukukçu komşularımız tarafından da bilgilendiriliyoruz. Kanımca Acarkent, Acaristanbul ve Beykoz Konakları meselelerinin kamuoyunda "gecekondu" muamelesi görmesinin başlıca sebebi, buraların devlet arazisi olduğu düşüncesinden kaynaklanıyor. Ben de şahsen devletin arazisine inşaat yapıp bundan rant elde edilmesinden nefret ediyorum. Acarkent'te ev almamın nedeni herşeyin yasal olması idi zaten. Bu taraflarda ev ararken tüm emlakçılar Çavuşbaşında, Çekmeköy'de çok daha ucuz ama tapusuz yerler almam için görüş bildirdiler. Ben ise tapusuz, ruhsatsız, izinsiz, kaçak bir evim olmasını istemediğim için epey bir daha fazla para vererek Acarkent'te ev aldım. Halen basında çıkan haberlerde "hepimizin ormanı" tarzı yaklaşımlar sürüyor. Oysa benim bir başkasının arabasında, bankadaki parasında hak iddia etmem ne denli yanlış ise, bu arazinin herkesin malı olduğu düşüncesi de aynı ölçüde yanlış. Sizin için söylemiyorum bunu, siz gördüğüm kadarıyla konuya epey vakıfsınız. Benim bahçemin hemen bittiği yerdeki vadide karşımdaki evlerle aramda kalan bölgeye hiç dokunulmamış, Acarkent'in eski örtüsünü görebiliyorum. Dediğim gibi kısa ve bodur ağaçlar var. Çok da seyrek dizilmişler. İnsanların "orman" deyince Belgrad Ormanı benzeri bir yer düşündüklerini görüyorum. Oysa bura o yoğunlukta ve boyutta ağaçlar hiç olmamış. Tapumda "bir kıta çalılık" şeklinde geçiyor. Basında yer alan % 94 hesabını bilmeyenler okuyunca sanki 100 metrekarelik bir arazinin 94 metrekaresine beton dökülmüş gibi anlıyorlar. Oysa böyle değil. Binaların sadece oturdukları alan dikkate alınması gerekirken her katı ayrı ayrı hesaplıyorlar. Ayrıca bahçeleri de bu hesaba dahil ediyorlar. Sosyal tesisler ve yollar için imar planına not düşülmüş (sanırım Büyükşehir Belediyesi tarafından) % 6'nın dışında bırakılmaları için. Bunlar da % 2 civarında tutuyor. Sonuçta bunların hepsi şimdiye kadar çok defa sorgulanmış, gerek belediye, gerek Orman Bakanlığından tüm gereken izinler ve ruhsatlar alınmış, hatta bildiğim kadarıyla yargıda beraat etmiş hususlar. Benim bahçemde otopark yok. Arazinin uygun olduğu yerlerde, ev sahibinin bütçesi de yeterliyse (çünkü epey masraflı bir iş) bazı evlerin bahçelerinin alt kısmı istinat duvarları yapılarak otopark haline getirilmiş. Otopark, teras, merdiven gibi kısımların çok fazla bir şey tutmayacağını, devede kulak kalacağını, evlerin tabanlarına eklendiğinde % 6'yı geçmeyeceğini düşünüyorum. Acarkent henüz yeni sayılabilecek bir yerleşim yeri. Bir kısmında oturum yok denecek kadar az. Yoldan geçerken görülen de bu kısım. Oturumun olduğu yerler giderek daha fazla yeşilleniyor. Ağaçlara hiç bir şey yapmadan inşaat yapılması düşüncesi ise hayatın gerçeklerine aykırı. Araziye hafriyat kamyonları, iş makineleri, beton mikserleri ve pompaları girecek, altyapı inşaatları yapılacak vs bunlar yapılırken bir miktar ağacın kesilmesi kaçınılmaz. Dile kolay 1452 evden bahsediliyor. En geç 10-15 sene içinde yemyeşil bir görüntüye kavuşacaktır Acarkent. Batı Avrupa'da ormanların çoğu özel mülkiyette. Orman içi yerleşim yerleri var. Bunlar da dikme orman. Yani önce yerleşip sonra orman haline getiriyorlar. Ben ormanların devlet mülkiyetinde olması gerektiği gibi bir zorunluluk görmüyorum. Ankara otoyolunda giderken dikkat edilirse Düzce civarında büyük kavak ormanları oluşmuş. Bunlar her ne kadar çarpık miras sistemi yüzünden iyice küçülüp karlı tarım yapılması imkansız hale gelen verimli tarım arazilerinde olsa da, özel ormancılığın kendi kendine ortaya çıkmış örnekleri. Yukarı bir bölgeden bakınca boyutunun ne denli büyük olduğu daha bir ortaya çıkıyor. Sonuçta bu işin teknik detayları mahkemede tekrar sorgulanacak. Ama şu davanın açılması ve kamuoyunu bu denli işgal etmesinin vebalini bu işin sorumluları ödeyebilecek mi bilemiyorum. Tapu, bir devletin en önemli güvenilirlik belgesidir. Kendi verdiği tapuyu 20 sene sonra sorgulamak devlet ciddiyetiyle bağdaşmaz. İşte devletimizin bu gibi keyfi ve hak hukuk tanımaz tutumları yüzünden yabancı sermaye ülkeye reel yatırım yapacakken bir kez daha düşünüyor, ve vazgeçiyor. Yabancı sermayeyi geçin, yerli sermaye artık ülkeden kaçıyor. Acarkent ve Beykoz Konaklarında mülk sahibi olan yabancılar, kredi kullandırmış yabancı sermayeli bankalar var. Hepsi de şaşkınlık içindeler. Geçenlerde Riva'daki arazi için Galatasaray klübünün Hollandalı bir yatırımcı firma ile yaptığı anlaşmanın bu tartışma yüzünden suya düştüğü, Hollandalı firmanın vazgeçtiği haberleri çıktı. Son olarak, Medeni Kanunumuzun içtihatla da desteklenen 1007. maddesini hatırlatarak sözlerimi bitireyim: MADDE 1007.- Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur. Saygılarımla |
30-04-2007, 01:31 | #29 |
-
Giriş Tarihi: 17-10-2006
Şehir: yozgat
Mesajlar: 9
|
Tabiat Varlıkları Koruma Kurulları , DAHA ÇOK ACAR KENTLER YARATIR...
Nasıl mı? AKP, birçok konuda olduğu gibi, şehir planlamacılığı konusunda da tartışmalı bir uygulamaya imza atmış durumda. Ve bu uygulamada söz konusu olan; şehirlerimiz… Bu uygulamada yine, kurumları, bilimden siyasete doğru kaydırma eğilimi söz konusu. Gazi Üniversitesi Öğretim Görevlisi Sn. Tahir Çalgüner’in konuya ilişkin araştırma ve açıklaması şöyle: A.K.P hükümeti döneminde, Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulu, yönetmeliğinin 8.maddesi 2002 yılında değistirildi. Değişikliğe göre: Bakanlık, önceden ismen belirlediği (isme talep) Şehir plancısı kökenli olmayan yandaslarına, kurul üyeliği olmasının yolunu açan bir uygulama getiriyor. İlgili maddeye göre, kurul üyeleri seçiminde; şehir plancıları odasına üye kaydı sartı aranmaksızın, üniversitelerin şehircilik dallarında görevli ya da emekli herhangi bir ögretim üyesinin yeterli şart olarak getirilmesi, eksik ve kurulların teknik kapasitesini zayıflatıcı bir duruma neden olabileceği açısından eleştiriliyor. Böylelikle oda yönetimi bu kişileri ve kararlarını mesleki etik denetime tabi tutamıyor. Koruma kurulları özerkliğini ve tarafsızlığını yitiriyor, siyasi baskılara açık hale getiriliyor. Ancak, 1993 tarihli TMMOB Sehir Plancıları Odası Genel Kurulu kararına gore; Şehir planlamasinin 16 Üniversitede eğitim veren, bağımsız bir meslek disiplini olduğu vurgulanarak, oda üyelerine ``lisans diploması``zorunluluğu getirilmiş ve lisans üstü öğrenimin bir meslek unvanı sağlayamayacağı, ilgili YÖK kararlarına da atıfta bulunup, karara bağlanmıştır. Her türlü plan onamasının yasallığı ise odaya kayıtlı üyelerin imzası ile mümkün olabilmektedir. Şehir plancısı “lisans diploması” na ve Y.Ö.K denklik belgesine de sahip olmayan ve hayatlarında hiçbir planın müellifi de olmayan , ilgili üniversite personelinin bir kısmının, Şehir plancıları odasından üyelik ihraçları ise; yazılı şikayete bağlı imiş ya da öyle söyleniyor. A.O.Ç ve Alaaddin tepesi gibi diğer kentsel, tarihi ve doğal değerlerimize “maksimum tecavüz” olursa, nedeni bilim ve meslek adamlarımız değil, kararların altına atılan imzalarıdır. İmzalarına iyi bakalım. Tanıdık gelebilir. Konunun çözümü ve bu sakıncalı durumun engellenmesi için, top YÖK’de gibi gözüküyor. Çünkü yayınlayacağı bir genelgeyle, yetkisini kullanabilir ve planı bozabilir. Önümüzdeki süreçte YÖK’ün tavrını ve uygulamalarını hep birlikte izleyeceğiz. Kurumlarla (özellikle bilimsel kurumlarla) karşı karşıya gelmekten hiç sıkılmayan AKP hükümeti, karşısında bir kez daha YÖK’ü bulacak mı ? Göreceğiz… Yazar; Serdar Seren Hakimiyeti milliye Dergisi |
26-05-2007, 20:15 | #30 |
Ağaç Dostu
|
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, şehirdeki yeşil alan miktarını artırmak için binaların çatılarını yeşil alana çevireceklerini söyledi. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş ise göreve geldiklerinden bu yana kişi başına düşen 1 metrekarelik yeşil alan miktarını 2,5 metrekareye çıkardıklarını ifade etti. İstanbul Çevre Planı'nın hazırlandığını ve kentin ne şekilde kullanılacağının, nerelerin yeşil alanlar olarak kalacağının belirlendiğini anlatan Topbaş, kentteki yeşil alan miktarını artırmak için binaların çatılarının teras haline getirilerek bahçeler oluşturulmasını düşündüklerini, bu konuyla ilgili çalışmalarının sürdüğünü kaydetti. [Tarih: 25 Mayıs 2007 Kaynak: Zaman Yazan: Mükremin Albayrak] Bu haberin, ilk bakışta bu başlıkta ne işi var? gibi kel alaka bir duruşu olabilir ama güdük ve sığ zihniyetin yazılı fotoğrafı olarak buraya çok uygun düşeceğini sanıyorum. Sen güzelim ormanı yağmalat, ondan sonra çatıları yeşil alana çevir! Bu zihniyet muhtemelen uydu antenlerini de saksı olarak görüyor... |
|
|