agaclar.net

Geri Dön   agaclar.net > Doğaya ve Yaşamınıza Sahip Çıkın > Doğa, Çevre, Ekoloji, Gıda Hukuk ve Politikaları
(https)




Cevapla
 
Bookmark and Share Dış Bağlantılar Konu Araçları Mod Seç
Eski 29-10-2006, 16:07   #1
agaclar.net
 
malina's Avatar
 
Giriş Tarihi: 04-04-2004
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 37,244
Galeri: 88
Zeytinciler-Ormancılar Meydan Savaşı

ŞİMDİLERDE “3. ZEYTİNCİLER – ORMANLAR MEYDAN SAVAŞI” GÜNDEMDE…


Yücel ÇAĞLAR
Kırsal Çevre ve Ormancılık Sorunları Araştırma Derneği-ANKARA


Özet

Ülkemizde “Devlet ormanı” sayılan arazilerden ormancılık dışı amaçlarla yararlanma eğilimleri giderek hem yoğunlaşıyor hem de çeşitleniyor: Önceleri ormanların içinde ve bitişiğindeki köylülerin tarım ve yerleşme yeri kazanma amacıyla ormanları yok etme eylemleri ve ormanlardaki yabanıl zeytinliklerin aşılanarak zeytin plantasyonlarına dönüştürülmesiyle başlayan bu eğilim günümüzde turizm, madencilik, enerji, vakıf üniversitelerinin yatırımlarına, belediyelerin çöp depolama tesislerine “devlet ormanı” arazileri tahsis edilerek sürdürülüyordu. Bu amaçla çeşitli hukuksal düzenlemeler yapılmıştı. Bu düzenlemelerle “bozuk” sayılan devlet ormanlarında zeytincilik yapılabilmesine de izin verilmişti. Öyle ki, 1990’lı yıllarda TARİŞ’le Orman Bakanlığı arasında bu amaçla bir protokol bile imzalanmıştı.

Ancak, TEMA’nın başvurusu üzerine Danıştay’ın 8. Dairesi 2003 yılında Ağaçlandırma Yönetmeliği’nin bu uygulamaya dayanak olan 14. Maddesini, “zeytin orman ağacı değildir” gerekçesiyle iptal etmiş, bu doğrultudaki uygulamaları da durdurmuştu. Ardından Çevre ve Orman Bakanlığı bu kararın değiştirilmesi için Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulu’na başvurmuştu. Bu gelişmeler üzerine TMMOB Orman Mühendisleri Odası da (OMO), geçtiğimiz yıl İzmir’de bir panel düzenleyerek konuyu yeniden gündeme getirdi.

Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği ile TARİŞ Zeytin Grubu ve Ege Orman Vakfı tarafından desteklenen bu panelde Danıştay 8. Dairesi’nin söz konusu kararının yanlışlığı öne sürülmüş, bu panelin ardından da Oda bu doğrultuda bir rapor hazırlayarak “muhtemel görüşmelerde dikkate alınması” dileğiyle Danıştay Dava Daireleri Genel Kurul üyelerinin bilgisine sunmuştur.

Raporun sunuş yazısında ise, anılan panelde “...zeytinin orman ağacı olduğunda mutabakat sağlanmıştır. Şayet 8 inci Daire kararı aynı şekilde genel kurulda kabul edilerek kesinleşecek olursa, ormanların aleyhine mülkiyet davalarının açılacağı ve sonucunda orman alanlarının daraltılabileceği kanısına....” varıldığı belirtildikten sonra “zeytinin orman ağaççığı olduğu, aksi bir kararın ormanların aleyhine işleyebileceği” öne sürülmüştür.

OMO ve yandaşları, temel amaçlarını gizlemekte, bu nedenle de gerçekleri çarpıtmaya çalışmaktadır:
  • OMO, gerçekte, özel kişi ve kuruluşların “bozuk” sayılan devlet ormanlarında yapacakları “öze ağaçlandırmaların” yanı sıra zeytincilik de yapabilmelerine izin verilmesini sağlama çabası içindedir. Çünkü, bu, Anayasanın 169 ve 6831 sayılı Orman Kanunu’nun 57. Maddelerine göre ancak “zeytinin”, orman ağaççığı/ağacı sayılmasıyla olanaklıdır.
  • Orman ağaççığı/ağacı sayılabilecek ve sayılmayabilecek “zeytin”, gerçekte, iki farklı bitki çeşididir: Orman ve/veya maki ekosistemlerinde doğal olarak yetişen, dolayısıyla da bu ekosistemlerin doğal bileşenlerinden birisi olan bitki çeşidi, “zeytincilik” tarımı yapılabilen bitki çeşidi değildir. Zeytincilik yapılabilmesi için bu çeşidin aşılanması gerekmektedir. Ancak, aşılandığı zaman da orman ağaççığı/ağacı olma özelliklerini yitirmekte; bir tarım/kültür bitkisine dönüşmektedir. Öte yandan, özel kişi ve kuruluşların zeytincilik yapmak amacıyla dikebilecekleri zeytin ağaççıkları/ağacı ise açıktır ki tarım/kültür bitkisi olacaktır; orman ağaççığı/ağacı bitki çeşidi olmayacaktır. Her iki durumda da, yani tarım/kültür bitkisi zeytin dikilerek ve orman ekosistemlerindeki yabanıl bitkilerin aşılanması uygulamlarında 6831 sayılı Kanunun 57. Maddesinin “orman sahasını artırma” amacına uygun “ağaçlandırma” işleminden söz edilemez. Dolayısıyla, Orman Kanunu’nun bu maddesi uygulanarak “devlet ormanı” sayılan arazilerin zeytin plantasyonları oluşturmaları için özel kişi ve kuruluşlara tahsis edilebilmesi hukuksal olarak olanaksızdır. OMO, bu gerçekleri saklama çabası içindedir.
  • Bu nedenlerle, tarım/kültür bitkisi olarak kullanılan “zeytin” çeşidi ile orman ve maki ekosistemlerinde doğal olarak yetişebilen “zeytin” çeşidi birbirinden ayrılmadığında “zeytin orman ağacı değildir” ya da “zeytin orman ağacıdır” tezleri, bilimsel dayanaktan yoksundur.
  • Öte yandan uygulamalar sırasında söz konusu ayrım göz önünde bulundurulduğunda, OMO’nun öne sürdüğü gibi ne ormanların içindeki “zeytin” sayılan bitki çeşidinin bulunduğu alanlar “orman” sayılmayarak ormanlarımız daraltılabilecek ne de ormanlarımızın içinde zeytincilik tarımı yapılabilmesine izin verilebilecektir. Buna karşılık, bu ayrım yapılmadan ormanlarımızın içinde zeytincilik yapılmasına izin verildiğinde ise bir yandan zeytincilik yapılacak orman arazileri, deyiş yerindeyse “orman olmaktan çıkacak”, bir yandan da zeytincilik etkinlikleriyle bu arazilerin çevresindeki ormanlara ve bu ormanlarda yapılan ormancılık çalışmalarına çeşitli zararlar verilebilecektir; ki, bu işlemler de Anayasanın 169 ve 6831 sayılı Orman Kanunu’nun da çeşitli maddelerine açıkça aykırıdır.
***
  • Görüldüğü gibi, ormanlarımız bu kez de zeytincilerin ve yandaşlarının, deyiş yerindeyse, “saldırısıyla” karşı karşıyadır. Başka bir söyleyişle, “3. Zeytinciler-Ormanlar Meydan Savaşı” gündemdedir. Ülkemizdeki tüm ormanların gözetilmesinden, “devlet ormanı” sayılan arazilerin korunmasından, geliştirilmesinden ve genişletilmesinden sorumlu olan Çevre ve Orman Bakanlığı ile Anayasanın 135. maddesine göre “kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşu” sayılan TMMOB Orman Mühendisleri Odası ile kimi hukukçu bilimadamları ve avukatlar, dahası Ana Muhalefet Partisi bu “savaşta” zeytincilerin yanında yerlerini almıştır. Bakalım ormanların yanında kimler olacak? Bu değini, “ormanlardan yana” olanların çabalarına karınca kararınca katkıda bulunmak amacıyla hazırlanmıştır. Umarım bir katkısı olur.


Düzenleyen malina : 29-10-2006 saat 16:39
malina Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 29-10-2006, 16:10   #2
agaclar.net
 
malina's Avatar
 
Giriş Tarihi: 04-04-2004
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 37,244
Galeri: 88
SUNUŞ

Türkiye’de ormanların başına gelenler, deyim yerindeyse “pişmiş tavuğun başına gelmemiştir”: Bitkisel üretim ve hayvancılık yapmak, yerleşmek için arazilere gereksinme duyulmuş, ormanlar yakılmış yıkılmış; maden, turizm ve enerji yatırımcılarına, vakıf üniversitelerine, kamu kurum ve kuruluşlarının eğitim tesislerine, alt yapı yatırımlarına arazi sağlama gereği ortaya çıktığında orman arazilerinden başkası akla gelmemiş, ormanların içinde ve bitişiğinde yerleşik köylü yurttaşlarımızın, yaylacıların yapacak ve yakacak odun gereksinmelerini çevrelerindeki ormanlardan karşılamalarına çoğu zaman göz yumulmuş, ormancılık çalışmalarının yerel ve ülkesel siyasal ve bürokratik egemenlerin ormancı çalışanlar üzerindeki baskıları nedeniyle tekniğine uygun yapılamamasının yol açtığı “teknik orman yıkımlarını” kimseler dert edinmemiş... Yine de iyi direnebilmiş ormanlarımız bunca saldırıya.

Ne var ki, bu saldırılar artık çok daha etkili stratejiler ve taktiklerle yapılıyor: Sözgelimi; orman alanlarının genişletilmesi için özel hukuksal düzenlemeler yapılırken aynı düzenlemelerle 1982 Anayasasında bile başkalarına devredilmemesi olanaksızlaştırılmış “devlet orman” sayılan arazilerin özelleştirilmesi anlamına gelebilecek uygulamalara hukuksal dayanaklar sağlanabilmiştir; “devlet ormanı “sayılan araziler, “devlet ormancılığını millet ormancılığına dönüştürme” söylemiyle siyasal iktidarın yandaşın belediyelerin insafına terkedilebilmiştir.

Anayasanın 170. Maddesinde yer verilen “...ormanların korunmasına ve geliştirilmesine orman köylüsüyle işbirliği” yaptırımına dayanılarak bir yandan orman muhafaza memurluğu düzeni tasfiye edilirken bir yandan da milli park, tabiat parkı, tabiatı koruma alanı vb statülerle koruma altına alınmış ormanların, ağaçlandırma alanlarının korunması köy tüzel kişiliklerine bırakılabilmiştir.

Kısacası, Anayasalardaki ve yasalardaki yaptırımların; bakanlık ve genel müdürlük düzeyinde son derece yaygın ormancılık kuruluşlarının; orman fakültelerinin, araştırma enstitülerinin, ormancı demokratik kitle örgütlerinin, “ulusal ormancılık programlarının”, onbine yaklaşan orman mühendisinin, sayıları giderek artan “ormanseverlerin” varlığına karşın ormanlarımız yazgısına terk edilmiş onlarca yıldır.

Şimdilerde ise, “bozuk” sayılan orman alanlarının zeytin plantasyonlarına dönüştürülmesine yönelik “savaş” yeniden başlatılmıştır. Gerçekte “savaş”, bilindiği gibi, iki yanlı bir olgudur; başka bir söyleyişle, savaşların savaşan iki yanı vardır. Oysa, yeniden başlatıldığını öne sürdüğüm “savaşta”, iki yan yok: Bir yanda zeytinciler ve yandaşları öte yanda da ormanlar var. Ancak, yalnız bırakılmış ormanlar bu “savaşta” ne yapabilir ki...

Ama ormanların da gerektiğince bilgili, kararlı ve yürekli yandaşları olursa bu “savaşın” sonuçları; başka bir söyleyişle, ormanlarımızın “makus tarihi” değiştirilebilir.

Bu, değini, bu yandaşlara ulaşabilmek umuduyla hazırlanmıştır.

malina Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 29-10-2006, 16:12   #3
agaclar.net
 
malina's Avatar
 
Giriş Tarihi: 04-04-2004
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 37,244
Galeri: 88
Türkiye’de zeytinciliğin sorunu arazi yetersizliği değildir, değildir ama...

Türkiye’de zeytincilik yapabilmek için her türlü koşul var; toprak, iklim, arazi, gen kaynağı, işgücü, bilgi ve deneyim birikimi. Var, var ama, zeytinciliğimiz hiç de benzer koşullara sahip ülkelerdeki düzeyde gelişmiş değil: Verim düzeyi düşük, yeterince nitelikli ürün elde edilemiyor, üretilenler gerektiği gibi işlenip pazarlanamıyor vs.

Oysa, zeytinyağına yönelik istek hem Dünyada hem de ülkemizde hızla büyüyor. Bu eğilimin Türkiye’de de olumlu getirileri olabilecektir: Uygun arazilerin daha iyi değerlendirilebilmesi, kırsal yerleşmelerde istihdamın artırılması ve gelir düzeyinin yükseltilebilmesi, dolayısıyla kırdan göçün yavaşlatılması, dışsatım gelirlerine katkıda bulunulması, toprak erozyonun azaltılması, yurttaşlarımızın daha sağlıklı beslenebilmesi bu getirilerin başlıcaları.

Bu nedenle, aklı başında kimsenin zeytinciliğin ülkemizde de geliştirilmesine yönelik çabalara karşı çıkması düşünülemez.

Ancak, zeytinciliğin nasıl, başka bir söyleyişle de ne pahasına gerçekleştirileceğinin de bu bağlamda sorgulanması gerekiyor: Eğer var olan zeytinliklerde verim düzeyi yükseltilerek, zeytincilik için uygun nitelikte ancak herhangi bir amaçla kullanılmayan yahut ekonomik getirisi görece olarak daha düşük etkinliklerle kullanılan araziler zeytinciliğe kazandırılarak sağlanabilecekse bu gelişmeye kimselere karşı çıkamaz kuşkusuz.

Ne var ki, ülkemizde, zeytincilik de, hemen hemen her dönemde, çeşitli yönlerden deyiş yerindeyse astarı yüzünden pahalı uygulamalarla “geliştirilmeye” çalışılmıştır.

Sözgelimi, otlakların, makiliklerin, dahası orman arazilerinin zeytinliklere dönüştürülmesi yeğlenmiştir. Bu eğilim şimdilerde yeniden gündemde. Oysa, zeytincilik yapılan yerlerde verimliliğin artırılmasına, zeytinliklerin başka tarımsal etkinliklere ve yerleşme alanlarına dönüştürülmesinin engellenmesine yönelik önlemler alınabilse, sorun büyük ölçüde çözümlenebilecek. Ancak, bu, artık son derece zorlu bir yol.

Böyle olduğu için de yine zeytinlik yapılacak yeni arazileri genişletme yoluna başvuruluyor ve her zaman olduğu gibi akla ilk olarak yine orman arazileri geliyor. Çünkü, başta Ege ve Akdeniz Bölgeleri olmak üzere ülkemizin kimi yörelerindeki ormanlarda aşılandıklarında zeytin tarımı yapılabilecek ağaççıkların/ağaçların bulunduğu “orman” sayılan araziler var. Üstelik bu araziler, yalnızca orman ürünü verim gücü temel alınarak yapılan tek boyutlu bir değerlendirmeyle “bozuk orman” sayılıyor.

Dolayısıyla, “bozuk ormanların” hesaplanabilir ekonomik getirisinin görece olarak düşük olmasından hareketle de bu arazilerin ekonomik getirisi daha yüksek zeytincilik vb etkinliklerle değerlendirilmesi kolaylıkla öne sürülebiliyor. Kısacası, yine işin kolayına kaçılıyor.

malina Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 29-10-2006, 16:14   #4
agaclar.net
 
malina's Avatar
 
Giriş Tarihi: 04-04-2004
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 37,244
Galeri: 88
“1. Zeytinciler – Ormanlar Meydan Savaşı”nı Zeytinciler Kazanmıştı…

Henüz Cumhuriyetin ilk yıllarında gündeme gelmişti “1. Zeytinciler – Ormanlar Meydan Savaşı”:

İlk olarak 1929 yılında çıkarılan 1528 sayılı Yabani Ağaçların Aşılanması Hakkında Kanun”la ormanlara karşı açılan savaş, 1939 yılında 3573 sayılı “Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerin Aşılattırılması Hakkında Kanun” ve 1940 yılında aynı adla yürürlüğe konulan 2-121-927 sayılı Nizamnameyle sürdürülmüş; 1949 yılında yayımlanan Devlet Ormanları İçinde Bulunup da İmar Edilecek Yabani Zeytin Sahalarının Tefrikine Dair Talimatname” ve 1956 yılında 3753 sayılı yasanın kapsamının genişletilmesiyle de sözcüğün tam anlamıyla bir orman kıyımına dönüşmüştür.

Bu nedenledir ki, 1960 yılında Milli Birlik Hükümeti uygulamayı durdurmak zorunda kalmıştır. Ardından da, 1961 Anayasası’nın 131. maddesinde yer verilen orman koruyucu yaptırımlarla “ateş kes” dönemine girilmiştir. Ancak, bu arada zeytinlik arazilerin genişliği de 1950-1960 döneminde yaklaşık iki kat artarak 2,8 milyon dönümden 5,4 milyon dönüme çıkmıştır.

malina Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 29-10-2006, 16:15   #5
agaclar.net
 
malina's Avatar
 
Giriş Tarihi: 04-04-2004
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 37,244
Galeri: 88
“2. Zeytinciler – Ormanlar Meydan Savaşı”nın galibi ormanlar olmuştu…

“2. Zeytinciler – Ormanlar Meydan Savaşı” ormanların korunmasından ve geliştirilmesinden sorumlu Orman Bakanlığı tarafından başlatılmıştır.

Büyük bir olasılıkla inanılır bulunmayacaktır, bu savaşta Orman Bakanlığı da zeytincilerin tarafından saf tutmuştur:

Orman Bakanlığı önce 1986 yılında 6831 sayılı Orman Kanunu’nun ağaçlandırma çalışmalarıyla ilgili 57. maddesini değiştirerek “Orman sahasını artırmak maksadıyla orman sınırları içinde yangın ve çeşitli sebeplerle meydana gelmiş açıklıklarda; verimsiz, vasıfları bozulmuş ve amenajman planlarında toprak muhafaza karakteri taşımadığı halde muhafazaya ayrılmış orman alanları ile devlete ait olup orman yetişme muhiti şartları bakımından elverişli olan yerlerde, köy tüzel kişilikleri ve diğer gerçek ve tüzel kişiler tarafından...” ağaçlandırma yapılması olanağını getirmiştir.

Ardından 1998 yılında da Ağaçlandırma Yönetmeliği’ni ve sonra da 13 sayılı Özel Ağaçlandırma Çalışmaları başlıklı “tamim”i çıkarmıştır. Böylece “devlet ormanı” sayılan alanlar içinde, özel orman statüsüne sahip ormanların yetiştirilmesinin yanı sıra bu alanların tamamında ve/veya bir kısmında kekik, adaçayı, defne, gebere, güvey otu, kuşburnu, antepfıstığı ve zeytin yetiştiriciliklerine de izin vermeye başlamıştır.

Kısacası, Bakanlık, “devlet ormanı” sayılan arazileri hukuksal olarak “savaşa” uygun duruma getirmiştir.

“Savaş” ise 2001 yılında “Ağaçlandırma Yönetmeliği esaslarına göre devlet ormanı sayılan alanlarda Türkiye zeytinciliğinin geliştirilmesi ve zeytin varlığının artırılması için...” Orman Bakanlığı ile SS Zeytin ve Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatifleri Birliği arasında imzalanan protokolle başlatılmıştır.

Bu protokolde “savaş” nedeni de açıklıkla ortaya konulmuştur: “...orman varlığının artırılması ve bozuk orman alanlarının imar-ihyasının yapılması; bu alanların ekonomimize katkı verir hale getirilmesi; zeytin ve zeytinyağı üretim ve ihracat miktarının artırılması…”

Ancak, bu kez ormanlar yalnız değildir; TEMA vardır sözgelimi. Dahası, TEMA’nın başvurusu üzerine yargı da ormanların safında bu “savaşa” katılmıştır. Danıştay’ın 8. Dairesi 2003 yılında “zeytin orman ağacı değildir; bu ağaç türüyle özel ağaçlandırma yapılamaz !” kararını vererek henüz eyleme dönüştürülemeyen “2. Zeytinciler – Ormanlar Meydan Savaşı”nı durdurmuştur.

malina Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 29-10-2006, 16:18   #6
agaclar.net
 
malina's Avatar
 
Giriş Tarihi: 04-04-2004
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 37,244
Galeri: 88
Şimdi ise “3. Zeytinciler – Ormanlar Meydan Savaşı” gündemde…

Belki yine inandırıcı bulunmayabilecektir: “2. Zeytinciler – Ormanlar Meydan Savaşı”nı başlatan da Çevre ve Orman Bakanlığı olmuştur. Ancak, “3. Zeytinciler – Ormanlar Meydan Savaşı”, öncekilerinden çeşitli yönlerden farklı bir düzen içinde yürütülmektedir.

Sözgelimi TMMOB Orman Mühendisleri Odası, İÜ Orman Fakültesi’nin bir hukukçu öğretim üyesi ve (Çevre ve) Orman Bakanlığı’nın artık emekli olmuş genel müdür ve de müsteşar yardımcısı ile ilgili dairenin eski başkanı ve Başbakanlık 1. Hukuk Müşaviri, dahası, Ana Muhalefet Partisi de, bilerek ya da bilmeden (!) bu “savaşın” zeytinciler safında yer almıştır.

Buna karşılık ormanların safında ise, ne yazık ki kimseler saf tutmamıştır; ne ilgili “demokratik” kitle örgütleri, ne “çevreciler” ve “doğa korumacılar” ne de orman aşkıyla yanıp tutuşanlar…

Öte yandan, “3. Zeytinciler – Ormanlar Meydan Savaşı”, izlenen “strateji” ve “taktikler” yönünden de öncekilerden farklıdır: Bir kez, ormanlardan ve “orman köylüsü” sayılan yurttaşlarımızdan yana bir söylemle sürdürülmektedir. İkincisi, “bilimsel” bir yaklaşım görüntüsü sergilenmektedir.

TMMOB Orman Mühendisleri Odası’nın tarafından 2005 yılında İzmir’de düzenlenen “Türkiye’de Özel Ağaçlandırmalar” konulu bir panelde ve bu panel sonrasında hazırlanıp “Danıştay Başkanlığına Sunulmak Üzere Özel Ağaçlandırma Paneline Yönelik Hazırlanan İnceleme Raporu”nda öne sürülen görüşler bu gerçeği açıklıkla ortaya koymaktadır. Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği ve TARİŞ Zeytin Grubu ile Ege Orman Vakfı tarafından da desteklenen bu panelde öne sürülen ibretlik görüşlerden bir seçkiyi, yorumunu Size bırakarak aşağıda bilginize sunuyorum:
  • Eski Ağaçlandırma ve Erozyon Kontrolü Genel Müdürü, Eski Orman Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı, TMMOB Orman Mühendisleri Odası AR-GE Komisyonu Başkanı ve hem de “Panel Koordinatörü” Eşref GİRGİN:
  • “…orman ağacı türlerinden olan zeytin hakkında Danıştay’ın ilgili dairesinden orman ağacı değildir diye son derece tehlikeli bir karar çıkmış(tır)…Bu karar ile zeytin orman ağacı değildir denildiği zaman orman kapsamına giren alanlardaki zeytinliklerin orman dışına çıkartılması gibi son derece tehlikeli bir oluşumla karşı karşıya kalınacaktır.
  • Emekli Başbakanlık 1. Hukuk Müşaviri ve Orman Genel Müdürlüğü eski Kadastro ve Mülkiyet Daire Başkanı ve 1. Hukuk Müşaviri ve hem de Avukat Nurten ÖZER:
  • “ Zeytin orman ağacı değildir demek, bence çok büyük bir yanılgıdır. Eğer, biz, zeytini orman ağacı saymazsak, dediğim gibi, bundan sonra kadastro çalışmalarında da büyük baskılar olacaktır. Şimdiye kadar orman sayılan yerlerle ilgili olarak hem davalar açılacaktır. Hem de idarenin başı çok ağrıyacaktır diye düşünmekteyim.
  • İ.Ü.Orman Fakültesi Öğretim Üyesi ve Ormancılık Hukuku Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Sedat AYANOĞLU:
  • “Sanıyorum bunun çözümü de var, bir şekilde çözüme bağlanabilir... Bütün bu düzenlemelerde, gerek yönetmelik değişikliklerinde, gerek kanun değişikliklerinde fakülteden görüş istenildiği zamanda biz bu endişelerimizi dile getiren raporlarımızı getirdik, başka bir amacımız yoktur. Bu sistemler uygulanabilir mi dersek; uygulanabilir. 57. maddede gerekli düzenlemeler yapılarak, bunlarla 17. maddeye atıfta bulunarak, bir süre konularak, sanki oralarda bina ve tesis yapıyormuş gibi ki, ağaç dikmek de bir tesistir. İzne bağlanabilir ve hukuki şablonuna oturtulabilir. ..”
  • TMMOB Orman Mühendisleri Odası*:
  • “Anayasada ve Orman Kanununda zeytinin orman ağaççığı olmadığına dair bir hüküm bulunmamaktadır. Aksine sahipli arazilerde bulunanların dışında, orman ağacı olduğuna dair bir dizi mevzuat ve yargı kararları mevcuttur. Zira yürürlükteki mevzuatta ve adli kararlarda zeytinlik, fıstıklık ve harnupluklar sahipli arazide bulunursa orman sayılmamaktadır. …Danıştay 8 inci Dairesinde açmış olduğu dava sonucunda, “Zeytin Orman Ağacı Değildir” yönünde karar verilmiştir. Bu karar, panelde de konunun uzmanlarınca tartışılmıştır. Sonuçta zeytinin orman ağacı olduğunda mutabakat sağlanmıştır. Şayet 8 inci Daire kararı aynı şekilde genel kurulda kabul edilerek kesinleşecek olursa, ormanların aleyhine mülkiyet davalarının açılacağı ve sonucunda orman alanlarının daraltılabileceği kanısına varılmıştır.
  • CHP Zeytin ve Zeytinyağı Üreticilerinin Sorunlarını Araştırma Komisyonu Raporu (04 Ocak 2006):
  • Ege Bölgesi’nin sahil şeridinde zeytin yetiştirilmeye uygun, diğer ürünlerin yetişme olanağı bulunmayan boş alanlar ile başka ürünlerin verim düşüklüğü nedeniyle değerlendiremediği bozuk orman alanları yaklaşık 12 milyon dekardır. Bu bozuk orman alanları ve zeytinciliğe uygun hazine arazileri geçmiş uygulamalar da dikkate alınarak, gerekiyorsa yeni yasal düzenlemeler de yapılarak, özellikle yörenin topraksız ve az topraklı köylülerine zeytin ağacı dikilmesi amacıyla verilmelidir.”
Sözün özü, denilmektedir ki;
    • “Zeytin” ağaççığı/ağacıdır; orman ağaççığı/ağacı sayılmaması, “orman” sayılan alanların daraltılmasına yol açabilecektir.
    • “Devlet ormanı” sayılan arazilerin “bozuk” sayılan yerlerinin zeytincilik yapacak topraksız ve az topraklı köylülere verilmelidir.
    • “Bozuk” sayılan ormanlarda zeytinciliğe izin verilmesi, ulusal ekonomiye katkıda bulunacaktır
Gerçekten de öyle mi acaba? Açıktır ki, bu, yanıtı bilginize ve bakış açınıza göre değişebilecek bir sorudur.

-------------------------------------
*TMMOB Orman Mühendisleri Odası’nın 28 Haziran 2006 tarihinde Danıştay 1. Başkanlığı ile Danıştay Dava Daireleri Genel Kurulu Başkanlığı’na yaptığı başvurulardan aktarılmıştır.

malina Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 29-10-2006, 16:21   #7
agaclar.net
 
malina's Avatar
 
Giriş Tarihi: 04-04-2004
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 37,244
Galeri: 88
Sapla saman, bilerek ya da bilmeden birbirine karıştırılıyor…

“Zeytin” hem orman ağaççığıdır/ağacıdır hem de değildir ! Çünkü, hem “orman ağaççığı/ağacı” sayılabilecek hem de sayılamayacak “zeytin” ağaççıkları/ağaçları vardır*:

İnsan eliyle yetiştirilmiş ya da “yabanıl” iken aşılanarak zeytin elde edilebilen ağaççığa/ ağaca dönüştürülmüş olanlar, bilimsel olarak artık tarım/kültür bitkisidir. Öyle ki, bu ağaççıklar/ağaçlar artık aynı “zeytin” türünün bir çeşididir**

Bu “zeytin” ağaççığı/ağacı çeşidi, ormanlarda doğal olarak bulunmaz ve orman ağaççığı/ağacı sayılmaz, sayılamaz.

Uygun ekolojik koşullarda, bu kapsamda da, çoğunlukla Ege ve Akdeniz Bölgelerindeki “orman” sayılan arazilerde, maki ekosistemlerinde doğal olarak yetişebilen yabanıl zeytin ağaççıkları/ağaçları (ya da delicelikler) ise aynı türün farklı bir çeşididir***.

Bu “zeytin “çeşidi tarım/kültür bitkisi değildir; içinde bulunduğu orman ve/veya maki ekosisteminin doğal bir bileşenidir.

1998 tarihli Ağaçlandırma Yönetmeliği’nin Danıştay 8. Daire tarafından iptal edilen 14. maddesinin “b” bendinde; “Devlet ormanı sayılan yerlerde; asli orman ürünü veren ağaç türlerinin yanı sıra tali orman ürünü veren orman ağacı ve ağaççıklarından ceviz ile yetişme muhiti şartları açısından tabii olarak yetişen kestane, antepfıstığı (menengiç, sakız ağacı), zeytin, mahlep ve harnup türleri kullanılarak …saf veya karışık ormanlar tesis etmek amacıyla özel ağaçlandırma izni verilebilir.” yaptırımına yer verilmiştir.

Çok açıktır ki, bu yaptırımda sözü edilen “zeytin”, tarım/kültür bitkisi olan “Olea europaea sativa”dır. (ya da “Olea europaea var europaea”).

Yine çok açıktır ki, özel kişi ve kuruluşlar da “devlet ormanı sayılan yerlerde asli orman ürünü veren ağaç türleriyle” yapacakları “özel ağaçlandırma” çalışmaları sırasında yalnızca bu “zeytin” çeşidinden ağaççık/ağaç fidanlarını dikmek isteyecektir; aşılanmadığında zeytin vermeyecek “Olea europaea sativa oleaster” (ya da “Olea europaea var. sylvestris”) çeşidinden fidanları ise dikmeyecektir .

Bu yalın gerçekler göz önünde bulundurulduğunda;
  • Danıştay 8. Daire’nin ”orman ağacı” saymadığı “zeytin” ağaççığının/ağacının “zeytinin” tarım/kültür bitkisi olan “Olea europaea sativa” (ya da “Olea europaea var europaea”) çeşidi olduğu;
  • ormanlarda doğal olarak yetişen ve içinde bundukları orman ekosistemlerinin doğal bileşenlerinden birisi olan yabanıl zeytin ağaççıklarının/ağaçlarının (ya da deliceliklerin) ise (“Olea europaea sativa oleaster” ya da “Olea europaea var. sylvestris”) “orman ağacı” sayılması gerektiği ve
  • ancak böylesi bir ayrım temel alınarak yapılacak uygulamaların “orman” sayılan alanların daraltılmasına yol açmayacağı, aksine, orman ekosistemlerine zarar verebilecek zeytincilik çalışmalarını önleyebileceği
çok daha kolay kavranabilecektir.

Ancak, “3. Zeytinciler – Ormanlar Meydan Savaşı”nda zeytincilerin safında yer alanlar, bu son derece yalın gerçeği nedense göz önünde bulundurmamaktadır.

Bu, yalnızca bilgisizlikle açıklanabilecek bir tutum mudur? Hayır, değildir. Çünkü, gerçek amaç, “bozuk” sayılan orman alanlarında ekonomik getirisi daha yüksek olan zeytincilik yapılmasına da hukuksal dayanak sağlamaktır ve bu amaçla da, deyim yerindeyse “Anayasaya, yasaya karşı hile” yoluna başvurulmaktadır.

Bu gerçek, anılan panelde açıkça “Arkadaşlar bu türler hem orman ağacı olmaları ve hem de ekonomik bakımdan kıymetli olmaları nedeniyle doğal yetişme ortamlarında izin verilmek üzere Yönetmeliğe koyduk” ve “Böylece hem ülke ekonomisine ve kırsal kesime önemli bir girdi sağlanmış, hem de orman halk ilişkilerinin gelişmesi ve ormanlara sosyal baskının azaltılması yönünden önemli bir mesafe alınmıştır” diyebilen “eski genel müdür ve müsteşar yardımcısı” Eşref GİRGİN tarafından da dile getirilmektedir.****

İşte, tam da bu bağlamda, İ.Ü.Orman Fakültesi Öğretim Üyesi ve Ormancılık Hukuku Ana Bilim Dalı Başkanı Prof.Dr.Sedat AYANOĞLU’nun, yukarıya da aktarılan yaklaşımının anımsanması gerekiyor.

Prof.Dr.Sedat AYANOĞLU’nun; “...sanki oralarda bina ve tesis yapıyormuş gibi ki, ağaç dikmek de bir tesistir. İzne bağlanabilir ve hukuki şablonuna oturtulabilir...” biçiminde dillendirdiği yaklaşımının zeytincilerin ve yandaşlarının yapmak istediklerine, deyim yerindeyse hukuksal “kılıf hazırlamaktan” başka bir sonuç vermeyeceği açıklıkla ortaya çıkmıyor mu?


-----------------------------
*Anımsatmakta yarar var: Bu bağlamda geçen “çeşit” sözcüğü, canlıların sınıflandırılmasında “alttür” kategorisinden sonra gelen bir sınıflandırılma kategorisidir

** TC Doğu Akdeniz Zeytin Birliği’ne göre “Olea europaea sativa”; GÜ Fen-Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü öğretim üyelerinden Sayın Prof.Dr. Hayri DUMAN’a göre de “Olea europaea var europaea”.

*** Yine TC Doğu Akdeniz Zeytin Birliği’ne göre “Olea europaea sativa oleaster”; GÜ Fen-Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü öğretim üyelerinden Sayın Prof.Dr. Hayri DUMAN’a göre de “Olea europaea var. sylvestris”.

****Gerçekte, anılan Paneldeki konuşması sırasında; “… Eğe, Akdeniz ve Marmara bölgesi ormanlarında tabii olarak bulunan yüzlerce hektarlık delicelik (Olea Oleaster) ve yabani zeytinliklerin (Olea europaea) orman dışına çıkartılmasının yolu açılmış olacaktır. Orman Genel Müdürlüğü Orman İdaresi ve Planlama Daire Başkanlığı kayıtlarında, Eğe ve Marmara bölgesinde yer alan Muğla, İzmir ve Balıkesir Orman Bölge Müdürlüğü ormanlarında yabani zeytin ve deliceliklerin orman ağaççığı olarak yer aldığı ve ormanların asli unsurları olduğu görülmektedir.” diyebilen Eşref GİRGİN, sanki bu gerçeğin ayırdındadır. Ancak, Eşref GİRGİN, ilgili kuruluşun Genel Müdürü iken hazırladığı dava konusu 1998 tarihli Ağaçlandırma Yönetmeliği’nde özel kişi ve kuruluşların “devlet ormanı” sayılan yerlerde “özel ağaçlandırma” yaparken dikmelerine izin verilen “zeytinin”, gerçekte tarım/kültür bitkisi olan “zeytin” çeşidi olduğunu görmezlikten gelmektedir. Neden acaba ?

malina Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 29-10-2006, 16:24   #8
agaclar.net
 
malina's Avatar
 
Giriş Tarihi: 04-04-2004
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 37,244
Galeri: 88
Hem hukuk dışı hem de orman ekosistemlerinde onarılamayacak yıkımlara yol açabilecek bir yaklaşım gündemdedir !

Zeytinciler ve yandaşları ormanlara karşı, deyiş yerindeyse, haksız ve hukuk dışı bir “savaş” başlatmıştır. Çünkü, yapmak istedikleri, hem Anayasanın 44, 63, 169 ve 170 hem de 6831 sayılı Orman Kanunu’nun 2. ve özellikle de “devlet ormanı” sayılan arazilerde özel kişi ve kuruluşların “özel ağaçlandırma” yapmalarına izin veren 57 ile 115. maddelerine aykırıdır.

Yapılmak istenen Anayasamızın 44. Maddesine aykırıdır, çünkü, bu maddeye göre; “...Topraksız olan veya yeter toprağı bulunmayan çiftçiye toprak sağlanması, üretimin düşürülmesi, ormanların küçülmesi ve diğer toprak servetlerinin azalması sonucunu doğuramaz”.

Oysa, “bozuk orman” sayılan “devlet ormanı” arazilerinde “zeytinin” tarım/kültür bitkisi çeşidiyle zeytincilik yapılması, “ormanların küçülmesine” yol açacak bir işlemdir.

Yapılmak istenen Anayasamızın 63. Maddesine aykırıdır, çünkü, bu maddeye göre; “Devlet tarih, kültür ve tabiat varlıklarının ve değerlerinin korunmasını sağlar...”. Oysa, söz konusu uygulamayla “bozuk orman” sayılan orman ekosistemlerinin, makiliklerin, başta yabanıl zeytinler olmak üzere doğal bileşenleri kısmen ya da tümüyle ortadan kaldırabilecektir.

Yapılmak istenen Anayasamızın 169. Maddesine aykırıdır, çünkü, bu maddeye göre; “Devlet ormanlarının mülkiyeti devrolunamaz. Devlet ormanları kanuna göre Devletçe yönetilir ve işletilir. Bu ormanlar zaman aşımı ile mülk edinilemez ve kamu yararı dışında irtifak hakkına konu olamaz.”

Oysa, söz konusu yaklaşımlarda “bozuk orman” olarak değerlendirilse de “devlet ormanı” sayılan alanlar, kamu yararının gözetilmesini güvenceye alabilecek hiçbir düzenleme yapılmadan ormancılık dışı bir amaca tahsis edilmesi öngörülmektedir.

Öte yandan, Anayasanın 169. Maddesine göre, yalnızca; i) “Orman olarak muhafazasında bilim ve fen bakımından hiçbir yarar görülmeyen, aksine tarım alanlarına dönüştürülmesinde kesin yarar olduğu tespit edilen yerler” ile ii) “31.12.1981 tarihinden önce bilim ve fen bakımından orman niteliğini tam olarak kaybetmiş olan tarla, bağ, meyvelik, zeytinlik, gibi çeşitli tarım alanlarında veya hayvancılıkta kullanılmasında yarar olduğu tespit edilen araziler” ormancılık düzeni dışına çıkarıldıktan sonra ormancılık dışı amaçlarla kullanılabilecektir.

Oysa, tarım/kültür bitkisi çeşidiyle zeytin plantasyonu kurulmak üzere tahsis edilecek alanlar henüz Anayasanın öngördüğü biçimde bir değerlendirmeye tutulmamış ve dolayısıyla da, en azından şimdilik orman sınırları dışına çıkarılmamış, halen “devlet ormanı” sayılan yerlerdir.

Yapılmak istenen Anayasamızın 170. Maddesine aykırıdır, çünkü, bu maddeye göre; “bilim ve fen bakımından orman olarak muhafazasında yarar görülmeyen” yerlerin yalnızca “orman içi köyler halkının kısmen veya tamamen bu yerlere yerleştirilmesi için Devlet eliyle anılan yerlerin ihya edilerek bu halkın yararlanmasına tahsis...” edilebilmesi olanaklıdır. Bu amacın dışında, bu gibi yerlerin ormancılık dışı bir amaca tahsis edilebilmesi, anayasal olarak olanaksızdır.

Yapılmak istenen 6831 Sayılı Orman Kanunu’nun 2. Maddesine aykırıdır, çünkü, bu maddenin “B” bendine göre; “31.12.1981 tarihinden önce bilim ve fen bakımında orman niteliğini tam olarak kaybetmiş yerlerden tarla, bağ, bahçe, meyvelik, zeytinlik, fındıklık, fıstıklık (antep fıstığı ve çam fıstığı) gibi çeşitli tarım alanları veya otlak, kışlak, yaylak gibi hayvancılıkta kullanılmasında yarar olduğu tespit edilen araziler ile şehir, kasaba ve köy yapılarının toplu olarak bulunduğu yerleşim alanları...”, “orman” sınırları dışına çıkarılabilmektedir.

Oysa, zeytin plantasyonlarına dönüştürülmesi için tahsis edilecek “bozuk orman” sayılan alanlar, daha önce de belirtildiği gibi henüz “orman” sınırları dışına çıkarılmamıştır.

Yapılmak istenen 6831 Sayılı Orman Kanunu’nun 57. Maddesine aykırıdır, çünkü, bu maddeye göre “Orman sahasını artırmak maksadıyla orman sınırları içinde yangın ve çeşitli sebeplerle meydana gelmiş açıklıklarda; verimsiz, vasıfları bozulmuş ve amenajman planlarında toprak muhafaza karakteri taşımadığı halde muhafazaya ayrılmış orman alanları ile devlete ait olup orman yetişme muhiti şartları bakımından elverişli olan yerlerde, köy tüzel kişilikleri ve diğer gerçek ve tüzel kişiler tarafından...” ağaçlandırma yapılması olanaklıdır.

Oysa, zeytinciliğe tahsis edilebilecek “bozuk orman” alanlarında yeni ormanların yetiştirilmesi ve/veya “bozuk orman” alanlarının imar ve ıslah edilmesi öngörülmemekte; bu alanların, zeytin plantasyonlarına dönüştürülmesi amaçlanmaktadır. Zeytincilik ve bu amaçla da herhangi bir alanı zeytin plantasyonuna dönüştürmek, orman yetiştirmek amacıyla ağaçlandırma yapmak değildir. Dolayısıyla da, bu işlemin 57. Maddenin “Orman sahasını artırmak” amacı ile doğrudan ya da dolaylı olarak hiçbir ilişkisi bulunmamaktadır.

Yapılmak istenen 6831 Sayılı Orman Kanunu’nun 115. Maddesine de aykırıdır, çünkü, bu maddeye göre yalnızca “Devlet ormanları üzerinde kamu yararına yapılacak her türlü yapı ve tesisler için herhangi bir şekilde irtifak hakkı tesisi...”ne izin verilebilmektedir. Açıktır ki “bozuk orman” alanlarında zeytincilik yapılması bu kapsamda değerlendirilebilecek bir işlem değildir.

Öte yandan, zeytin plantasyonlarında yoğun olarak verim artırıcı kimyasal kullanılabilmekte, ormancılık bağdaştırılamayacak iş ve işlemler yapılmaktadır. Bu uygulamaların, zeytinliğe dönüştürülmüş “bozuk orman” alanlarında ve çevresindeki “verimli orman” orman ekosistemleri üzerinde olumsuz etkileri, çoğu durumda kaçınılmazdır.

Kısacası, “bozuk ormanlarda” zeytincilik yapılması, en azından ekolojik yönden, deyiş yerindeyse “astarı yüzünden pahalı” bir işlemdir.

malina Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 29-10-2006, 16:26   #9
agaclar.net
 
malina's Avatar
 
Giriş Tarihi: 04-04-2004
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 37,244
Galeri: 88
Kaldı ki, tarım/kültür bitkisi “zeytin” ağaçlarının oluşturduğu topluluklar, orman ekosistemlerinin işlevlerini görememektedir…

Ormanların, “ekosistem” özelliğini sürdürmesi durumunda, canlıların varlıklarını sürdürebilmesi için gerekli ekolojik koşulların korunmasına yaşamsal önemde katkılar sağladığı bilinmektedir. Toprak ve su dengesinin korunması, orman ekosistemlerinin bu katkılarının başına gelmektedir. Kuşkusuz, her türlü bitki örtüsü böylesi işlevleri az ya da çok görebilmektedir.

Ancak, orman ekosistemlerinin bu işlevi görme düzeyi çok daha yüksektir. Sözgelimi, % 8-9 eğimli bir arazide 20 cm kalınlığında bir toprak kütlesinin su erozyonuyla taşınabilmesi için;
  • Pamuk tarımı yapılan alanda 21;
  • Mısır tarımı yapılan alanda 50;
  • Münavebeli tarım yapıldığında 67;
  • Hiçbir biçimde ekilmeyen bir alanda 15 bin;
  • Ormanla kaplı bir alanda 27,4 bin ve
  • Sürekli olarak çayırlarla kaplı bir alanda 171,5 bin
yıl geçmesi gerekmektedir.*

Buna karşılık, bir başka araştırmanın bulgularına göre de; zeytinliğe dönüştürülmüş % 30’dan daha eğimli alanlarda toprak taşlılığı ve sularla taşınan toprak miktarı artmış; su tutma kapasitesi azalmıştır.**

---------------------------
* İlhan AKALAN-Orhan DOĞAN, “Türkiye’de Toprak Erozyonun Boyutları, Sorunları ve Çözümler”, Toprak-İnsan ve Çevre Sempozyumu, 3-4 Haziran 1991, TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası, Ankara. S: 26.

** Renan TUNALIOĞLU, Türkiye’de Zeytin-Orman İlişkilerinin Çeşitli Açılardan İncelenmesi, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, İzmir, 1991; s: 25

malina Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 29-10-2006, 16:31   #10
agaclar.net
 
malina's Avatar
 
Giriş Tarihi: 04-04-2004
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 37,244
Galeri: 88
SONUÇ: “3. Zeytin–Orman Meydan Savaşı” nı ormanlarımız kazanmalıdır !

Görünüşe bakılırsa, zeytinciler ve zeytinyağcılar, “3. Zeytin–Orman Meydan Savaşı”nda çok daha örgütlü. Anlaşılan, önceki girişimlerden önemli dersler çıkarmışlar. Ayrıca, yine görünüşe bakılırsa, kendilerine, “kraldan çok kralcı” kesilebilecek “yetkin” yandaşlar da bulmuşlar.

Ne var ki, bu aşamada 1982 Anayasası ve 6831 sayılı Orman Kanunu bile ormanlardan yana. Bir de, ormanlarla gerçekten de gönül bağı bulunanlar doğa ve orman popülizmiyle oyalanmak yerine gönüllerinin yanı sıra akılları, bilgileri ve eylemleriyle ormanların safında yerlerini gerektiğince bir alabilse, bu “meydan savaşından”, en azından daha az zararla çıkılabilecek.

Bu, olanaklı mı; evet olanaklı: Anımsanacağı gibi konu şimdilerde Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulu’nun gündeminde. Açıktır ki, bu düzlemde “Hukukun Üstünlüğü” ve Yargının Bağımsızlığı” ilkelerinin gözetilmesini beklemekten öte bir çabaya girmek olanaksız. Ancak, bu düzlem dışında da yapılması gerekenler, yapılabilmesi olanaklı olanlar var.

Türkiye’de tüm ormanların gözetilmesinden¸”devlet ormanı” sayılan alanların korunması, geliştirilmesi ve genişletilmesinden sorumlu olan Çevre ve Orman Bakanlığı, Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulu’na başvurarak “safını” belirlemiştir.

Anayasanın 135. maddesine göre “kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşu” sayılan TMMOB Orman Mühendisleri Odası da bu “safta” yerini almıştır. “Kamuya yararlı” derneklerden sayılan Türkiye Ormancılar Derneği, Türkiye Ormancılık Kooperatifleri Merkez Birliği vb kitle örgütleri ile orman fakültelerinin ise hangi “safta” yer aldıkları bilinmiyor.

Bu nedenle, sorumluluk büyük ölçüde yurttaşlarımıza düşüyor.

Yurttaşlarımız, basınımız, sendikalarımız, kooperatiflerimiz vb oluşumlarımız, sözgelimi;

Başta 9 orman fakültesi olmak üzere üniversitelerin ilgili fakülte ve bölümlerine, araştırma enstitülerinden ve TÜBİTAK’tan;
  • ormanlarda doğal olarak yetişebilenler ile tarım/kültür bitkisi olarak değerlendirilmekte olan “zeytin” ağaççığı/ağacı arasındaki farklılıkların;
  • doğal orman ekosistemlerinde tarım/kültür bitkisi olarak değerlendirilmekte olan “zeytin” ağaççıkları/ağaçlarıyla zeytincilik yapılmasının ekolojik etkilerinin
tüm boyutlarıyla ortaya konulmasına yönelik inceleme ve araştırmaları yapmaları ve bulguları kamuoyuyla paylaşmaları için isteklerde bulunabilir;

Çevre ve Orman Bakanlığı üzerinde;
  • “orman” sayılacak arazilerin sınırlarını belirleme çalışmalarının bitirilmesi ve tapuya tescil edilmesi,
  • “orman” sayılan arazilerdeki ekosistemlerin her türlü ekolojik özelliklerinin ve değişme dinamiklerinin ortaya konulması,
  • “orman” sayılan arazilerin nerelerinin hangi amaçlarla yönetileceğine açıklık getirilmesi,
  • “orman” sayılan arazilerin yönetim amaçlarının ekolojik sorunların önlenmesi ve ülkesel güvenliğin sağlanması dışında hiçbir nedenle değiştirilmemesi için hukuksal düzenlemelerin gerçekleştirilmesi;
  • ormanların yönetimiyle ilgili her türlü veriye ve bilgiye sınırsızca ulaşabilme olanaklarının sağlanması
için yeterince kararlı, sürekli ve etkili demokratik baskılar üretebilir.

Görüldüğü gibi, ormanlarımızın başta “3. Zeytin–Orman Meydan Savaşı”ndan en az zararla çıkabilmesi için de son derece zorlu ve bir o denli de uzun soluklu uğraşların verilmesi gerektiriyor. Verilmezse eğer, ormanlarımız turizmciler, madenciler, enerjiler, vakıf üniversiteleri gibi zeytincilerin de insaflarına terkedilmiş olacaktır.

Ne yazık ki, ormanlar onlarla başedebilecek donanıma sahip değil. Değil ama dostları da mı yok? Ben olduğuna inanıyorum. Yanılıyor muyum acaba?

malina Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 04-04-2008, 19:06   #11
agaclar.net
 
malina's Avatar
 
Giriş Tarihi: 04-04-2004
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 37,244
Galeri: 88
Sil, baştan

Alıntı:
Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu, şöyle devam etti:

''Anayasada zeytinle ilgili 'Zeytin, orman ağacı değildir' diye yanlış bir karar var. Bana göre yanlıştır. Zeytinden güzel orman ağacı olur mu?

Zeytin, fevkalade faydalı, her şeyinden istifade ettiğimiz bir ağaçtır. Dolayısıyla bununla ilgili hukuki problemlerin, üreticilerimizin de yardımıyla çözülmesi gerekiyor. Bunu yapamazsak, artan nüfusun zeytinyağı ve zeytin ihtiyacını Suriye'den, Tunus'tan, İspanya ve İtalya'dan karşılamak zorunda kalırız.''
31 Mart 2008

www.haberaktuel.com

malina Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 08-04-2008, 15:31   #12
Ağaç Dostu
 
Oğuz Karsan's Avatar
 
Giriş Tarihi: 04-12-2006
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 1,085
Galeri: 181
Zeytin Orman Ağaci Olmamali

Merhaba,

Zeytin ağacı orman ağacı değildir.Olmamalıdır da, Çünkü ağaç olarak delice denen çeşitleri ormanlarda bayırlarda yetişse de normanl olarak bildiğimiz zeytin ağacı aşılanmak suretiyle meyve verecek duruma gelir.

Zaten Zeytinciliğin Islahı adı altındaki kanunda bu durum açıkça belirtilmiştir.
Kanunu aşağıya yapıştırıyorum.

ZEYTİNCİLİĞİN ISLAHI VE YABANİLERİNİN

AŞILATTIRILMASI HAKKINDA KANUN (1)


Kanun Numarası : 3573

Kabul Tarihi : 26/1/1939

Yayımlandığı R. Gazete : Tarih : 7/2/1939 Sayı : 4126

Yayımlandığı Düstur : Tertip : 3 Cilt : 20 Sayfa : 174


Madde 1 – Alelümum aşılı zeytinlerin bakım, tımar ve toplanma ve sıklarının kökletme ve yeniden fidan dikme suretile meydana getirilecek zeytinliklerin tesis ve yetiştirme, yabani zeytinliklerin açma ve aşılama işleri Tarım ve Köyişleri Bakanlığının direktifi altında yapılır.

Madde 2 – (Değişik: 28/2/1995 - 4086/1 md.)

Orman sınırları dışında bulunan ve Devletin hüküm ve tasarrufunda olan yabani zeytinlik, Antep fıstığı ve harnupluklar ve her nevi sakız nevileri ile orman sınırları dışında olup da 17.10.1983 tarih ve 2924 sayılı Kanun kapsamında bulunmayan zeytin yetiştirmeye elverişli fundalık ve makilikler Tarım ve Köyişleri Bakanlığınca tespit edilip haritalanır.

Madde 3 – (Değişik: 28/2/1995 - 4086/2 md.)

Yukarıdaki madde gereğince tespit edilen alanlar yerel koşullar dikkate alınmak suretiyle Tarım ve Köyişleri Bakanlığınca belirlenecek esaslara göre en az 25 dönümlük parseller halinde parsellenir ve bilinen araçlarla ilan edilir.

Bu alanlarda yabani zeytin, fıstıklık ve harnupluk ile sakız nevileri olan menengiç, buttum, yabani sakız, Filistin sakızı ağaçlarını aşılayıp yetiştirecekler ile zeytin yetiştirmeye elverişli fundalık ve makilik alanlarda gerekli temizlemeyi yapıp zeytin dikim alanları meydana getirecekler, dilekçe ile arazinin bulunduğu en büyük mülki amire başvururlar. Başvuranlar arasında Bakanlıkça belirlenecek esas ve öncelik sırasına göre seçilen kişilerden, bu işlemleri yerine getireceklerine dair bir yükümlülük belgesi alınır. Fidan dikecek olanlara devletçe maliyet bedeli üzerinden zeytin fidanı sağlanır.

Beş yıl süre ile taşınmazın gayesine uygun olarak kullanıldığı Tarım ve Köyişleri Bakanlığınca tespit edilenlere mahallin en büyük mülki amiri tarafından tapuları devredilir. Bu yolla verilen taşınmazlar hiç bir şekilde veriliş amacı dışında kullanılamaz. Bu taşınmazlar; miras dahil hiç bir şekilde bölünemez, veriliş tarihindeki yüzölçümü hiç bir şekilde küçültülemez. Aksi takdirde Hazinece geri alınır. Bu hususlarda taşınmaz siciline gerekli şerh verilir.

Bu maddeye göre verilen süre içinde aşılama, temizleme, dikim ve bakım işlemleri yapılmamış olursa verilen izin Bakanlıkça resen iptal edilir.

——————————

(1) Bu Kanun hükümleri 9/7/1956 tarih ve 6777 sayılı Kanun gereğince sakız ve nevileriyle harnupluklara da teşmil edilmiştir.




1662


Madde 4 – (Mülga: 28/2/1995 - 4086/8 md.)

Madde 5 – (Mülga: 28/2/1995 - 4086/8 md.)

Madde 6 – (Mülga: 28/2/1995 - 4086/8 md.)

Madde 7 – Birinci derece askeri memnu mıntakalarda bulunan aşılı zeytinlerin bakım, yabani zeytinlerin aşılanması işleri zeytin bakım teşkilatının vereceği talimat altında mahallin askeri makamlarınca yaptırılır.

Madde 8 – Devlet malı zeytinliklerden aşılanmak üzere bir şahsa veya şirkete veya köylüler manevi şahsiyetlerine verilecek yabani zeytinlik sahası yirmi hektardan yukarı olamaz. Ancak aldığı sahayı vekaletçe tayin edilecek müddet içinde mahsuldar hale getirenlere müracaatları takdirinde aynı miktarda yeni parçalar verilir. Bu tevziatta evvela toprak sahibi olmıyanlar, sonra en yakın köylüler ile küçük çiftçiler tercih olunur. İcabında bu yirmi hektar miktar İcra Vekilleri Heyeti karariyle tezyit edilebilir.

Madde 9 – Dekar başına on beş ağaçtan fazla ve on ağaçtan aşağı olmamak üzere yabani zeytinlikleri aşılı bir hale getirmeyi taahhüt edenlere Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankasınca, mevzuatı dairesinde ve kanunun 10, 28 inci maddeleri hükümlerine göre, ağaç başına bir liraya kadar kredi verilir.

Madde 10 – Bankaca ikraz edilecek paranın birinci kısmı arazi tamamen temizlenip delicelerin aşılanmağa elverişli bir hale getirildiği hakkındaki zeytin bakım memuru raporuna müsteniden, ikinci kısmı da yapılan aşının yüzde doksan muvaffak olduğu yine memur raporile tesbit edilmek şartiyle aşının tatbikından bir sene sonra verilir.

Madde 11 – Aldığı arazi parçasını açıp deliceleri aşıya hazır bir hale getirerek Ziraat Bankasından ilk taksiti alıpta o mevsimde aşı işini bitiremeyenlerden bankadan aldıkları para faizile beraber, bankanın zirai alacaklarının tahsili yolundaki usulüne tevfikan istirdat olunur ve tapu da iptal edilir.

Madde 12 – Aşılı zeytinliklerin bakım işleri için zeytin müstahsillerine mahsulün satış mevsiminde ödenmek üzere Ziraat Bankasınca kısa vadeli ikraz yapılır.

Madde 13 – Muayyen kıtadaki zeytinliklerde toprak ve ağaçlar ayrı ayrı hakiki veya hükmi şahıslara ait olduğu takdirde arazinin kıymeti yüksek ise toprak sahibine, ağaç kıymeti daha fazla ise bunun sahibine diğerinin malını satın alması teklif edilir. Her iki taraf da reddettikleri takdirde arazi Hükümetçe kıymetlerine nazaran aralarında taksim edilerek tapuya bağlanır.

Madde 14 – (Değişik: 28/2/1995 - 4086/3 md.)

Zeytinliklere her çeşit hayvan sokulması, yerleşim sahaları hariç, zeytin sahalarına en az bir kilometre yakınlıkta koyun ve keçi ağılı yapılması yasaktır.

Ancak çift sürme ve nakliyatta kullanılan hayvanlara ağızlık takılması şartıyla müsaade edilir.

Bu hükme riayet etmeyenler, zarar görenin şikayeti üzerine 1 aydan 3 aya kadar hapis ve meydana gelen zararın vehametine göre iki milyon liradan on milyon liraya kadar para cezasına mahküm edilirler. Fiilin tekerrürü halinde hapis ve para cezası bir misli artırılır.

Çiftçi mallarını korumakla yükümlü bulunanlarca düzenlenen tutanaklar aksi sabit oluncaya kadar geçerlidir.

Madde 15 – Beş yüz ağaçtan aşağı olmamak üzere yabani zeytin aşılıyanlara veya aşılı zeytinlerinin bakım işlerini en iyi yapanlara Tarım ve Köyişleri Bakanlığınca takdir edilecek miktarda nakti mükafat verilir.




1663


Madde 16 – Fenni budama aletlerile aşı takımlarının zeytin müstahsilleri arasında yayılabilmesi için budama ustalarile ehil müstahsillere Tarım ve Köyişleri Bakanlığınca meccanen budama aşı takımı ve levazımı verilebilir.

Madde 17 – (Değişik: 28/2/1995 - 4086/4 md.)

Devlet, zeytinciliğin ıslahı, yeni zeytin dikim alanlarının tespiti, zeytin dikim ve yetiştirilmesinin teşviki ile verimin artırılması, hastalık ve zararlılarla mücadele ile ürün elde etmekte masrafları azaltıcı araç ve gereçlerin imal ve ithalinde gerekli kolaylıkları sağlar.

Zeytinlik bölgelerin il veya ilçelerinde zeytin hastalık ve zararlıları ile mücadele amacı ile 1580 sayılı Kanun hükümleri dairesinde birlikler kurulur. Zararlılarla mücadelede Devlet birliklere gerekli araç, gereç ve finans kaynaklarını sağlar ve bu konuda Tarım ve Köyişleri Bakanlığınca yeterli eleman görevlendirilir. Ürünün elde edilmesinden sonra üretici, birlikçe tespit edilecek payına isabet eden mücadele giderini öder. Ödemeyen üreticiden amme alacağının tahsiline dair usul ve esaslarla bu pay birlikçe tahsil edilir.

Yukarıdaki fıkra gereğince kurulacak birliklerin kuruluş ve çalışma esasları ile zeytinliklerin bakımı Tarım ve Köyişleri Bakanlığınca üç ay içinde hazırlanacak yönetmelikle belirlenir. Belirlenecek bu kurallara göre zeytinliklerine bakmayan üreticiden ağaç başına yirmibeşbin lira hafif para cezası alınır.

Madde 18 – (Mülga: 28/2/1995 - 4086/8 md.)

Madde 19 – Alelümum el, hayvan ve makine kuvvetile işleyen yağhane ve zeytinyağı fabrikalarında ve salamura zeytinciliğinde yüksek vasıflı zeytinyağı ve salamura zeytin tanesi istihsal edilebilmesi için alınması lazımgelen telkinci ve öğretici tedbirleri almağa Tarım ve Köyişleri Bakanlığı salahiyetlidir.

Madde 20 – (Değişik: 28/2/1995 - 4086/5 md.)

Zeytinlik sahaları içinde ve bu sahalara en az 3 kilometre mesafede zeytinyağı fabrikası hariç zeytinliklerin vegatatif ve generatif gelişmesine mani olacak kimyevi atık bırakan, toz ve duman çıkaran tesis yapılamaz ve işletilemez. Bu alanlarda yapılacak zeytinyağı fabrikaları ile küçük ölçekli tarımsal sanayi işletmeleri yapımı ve işletilmesi Tarım ve Köyişleri Bakanlığının iznine bağlıdır.

Zeytincilik sahaları daraltılamaz. Ancak, belediye sınırları içinde bulunan zeytinlik sahalarının imar hudutları kapsamı içine alınması halinde altyapı ve sosyal tesisler dahil toplam yapılaşma, zeytinlik alanının % 10'unu geçemez. Bu sahalardaki zeytin ağaçlarının sökülmesi Tarım ve Köyişleri Bakanlığının fenni gerekçeye dayalı iznine tabidir. Bu iznin verilmesinde, Tarım ve Köyişleri Bakanlığına bağlı araştırma enstitülerinin ve mahallinde varsa ziraat odasının uygun görüşü alınır. Bu halde dahi kesin zaruret görülmeyen zeytin ağacı kesilemez ve sökülemez. İzinsiz kesenler veya sökenlerden ağaç başına ikimilyon liradan beşmilyon liraya kadar hafif para cezası alınır. Kesilen ve sökülen ağaçlar müsadere edilir.

Bu Kanunun yayımından önce zeytinlik alanlarına ilişkin kesinleşmiş imar planları geçerlidir.

Madde 21 – Bu kanunda yazılı suçlardan dolayı muhakeme icrası sulh mahkemelerine aittir.

Madde 22 – Zeytin ve zeytinyağ standardı için İktisat Vekaletinin talebi ile zeytin bakım teşkilatına daimi vazife verilebilir.

Madde 23 – (Mülga:28/2/1995 - 4086/8 md.)

Ek Madde 1 – (Ek:28/2/1995 - 4086/6 md.)

3573 sayılı Kanunda geçen ziraat vekaleti ibareleri, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı olarak değiştirilmiştir.




1664


Ek Madde 2 – (Ek: 28/2/1995 - 4086/7 md.)

Bu Kanunun 2 ve 3 üncü maddeleri;

a) Kamu hizmetine tahsis edilmiş veya fiilen bu amaçla kullanılan taşınmaz mallarda,

b) Kamu kurum ve kuruluşlarının hazırladıkları planlarda tarım dışı kullanıma ayrılmış alanlarda,

c) Deniz kıyı kenar çizgisine 2 000 metre, tabii ve suni göl kıyı kenar çizgisine 500 metreden az mesafede bulunan alanlarda,

d) 2565 sayılı Askeri Yasak Bölgeler ve Güvenlik Bölgeleri Kanununa göre 1 inci derecede askeri yasak bölge kapsamına giren yerlerde,

e) 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu kapsamında bulunan yerlerde,

f) 3083 sayılı Sulama Alanlarında Arazi Düzenlenmesine Dair Tarım Reformu Kanununa göre uygulama alanı ilan edilen yerlerde,

Uygulanmaz.

Madde 24 – Bu kanun neşri tarihinden muteberdir.

Madde 25 – Bu kanun hükümlerini Adliye, Dahiliye, İktisat ve Tarım ve Köyişleri Bakanları yerine getirir.


Her kanunumuz gibi bu kanunda da eksikliklerimiz veya yanlışlarımız mutlaka olacaktır. Ama yıllarca zeytinciliği teşvik eder görünen ve köylüyü cesaretlendiren devlet bir anda zeytin ağacını orman ağacı ilan ederse bir düşünün bakalım neler olur. Herkes zaten ağaç ve ormanla kavgalı birde bu durum resmen savaş ilanı sayılır.

Belki zaman içinde başka kanunlarla desteklenerek çözüm bulunabilir ama birden hiç bir neden yokken zeytin ağacı orman ağacıdır denirse bu orman açısından kaosa yol açar.
Zaten 2B yasasını halledememişiz bir de üstüne bu sorun eklenirse işin içinden hiç çıkamayız. Diye düşünüyorum.

Ayrıca ormanı ve ağacı insanına sevdirip barış yapamayan hiçbir proje ile ağaçlar ve ormanlar kurtarılamaz.

Saygılar

Oğuz Karsan Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 12-01-2009, 11:14   #13
Ağaç Dostu
 
nariçi's Avatar
 
Giriş Tarihi: 28-09-2008
Şehir: Gaziantep-Adıyaman
Mesajlar: 3,411
Galeri: 8
Tarafsız bilirkişilerce ve tarafların şahitliğinde arazi vasfı incelenip hangi sektör de daha faydalı ve uyum varsa o sektör desteklenmeli. Zeytincilik verimli ve devamlılığında sakınca yoksa zeytincilik teşvik edilip sınırları çizilir, toprak erozyonu varsa orman formu daha faydalı ise ona göre karar verilmeli. Bu konuda komisyonlar kurulup acilen sorun çözülmelidir.

nariçi Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Cevapla

Konu Araçları
Mod Seç

Gönderme Kuralları
Yeni konu gönderemezsiniz
Konulara yanıt veremezsiniz
Ek dosya yükleyemezsiniz
Kendi gönderilerinizi düzenleyemezsiniz

BB code Açık
Smilies Açık
[IMG] Kodu Açık
HTML Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Forum saati Türkiye saatine göredir. GMT +2. Şu an saat: 17:46.
(Türkiye için GMT +2 seçilmelidir.)


Forum vBulletin Version 3.8.5 Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Optimization by vBSEO 3.6.0
agaclar.net © 2004 - 2024