agaclar.net

Geri Dön   agaclar.net > Doğaya ve Yaşamınıza Sahip Çıkın > Doğa, Çevre, Ekoloji, Gıda Hukuk ve Politikaları
(https)




Beğeni Düzeni15Beğeniler

Cevapla
 
Bookmark and Share Dış Bağlantılar Konu Araçları Mod Seç
Eski 03-11-2006, 16:55   #31
agaclar.net
 
Mine Pakkaner's Avatar
 
Giriş Tarihi: 06-01-2006
Şehir: İzmir
Mesajlar: 10,707
Galeri: 99
Tohumculuk kanunu 31 Ekim 2006 akşamı yasalaştı.

Sayın Prof. Dr.Tayfun Özkaya' dan ZMO İzmir Grubuna gelen mesaj.

“Merhaba
Tohumculuk kanunu dün (31 Ekim 2006 akşam) yasalaştı. Yazının altında tutanaklardan bir özet göreceksiniz.
Yasalaşma sırasında küçük bir değişiklik yapılmıştır. Buna göre:
kayıtlı çeşidi bulunmayan bitki türleri ile kayıtlı çeşidi bulunmakla beraber bakanlığın gerekli göreceği tohumluk çeşitleri hakkında bu kanunun yürülüğe girdiği tarihten itibaren beş yıl süre ile uygulanmaz" denmektedir. (cümle düşüklükleri tutanaklardan)

Tarım Bakanı gerekçe olarak aşağıdakileri okumuştur:

"Gerekçe: Ülkemizde yeter sayıda kayıtlı çeşidi bulunmayan bitki türlerinde halen devam eden çeşit geliştirme ve çoğaltım faaliyetlerinin sürekliliğinin sağlanması gerekmektedir. Ayrıca, kayıtlı çeşit olsa bile bazı özellikleri ile ülke ekonomisi bakımından önem taşıyan bitki türlerinde yeni çeşitlerin ülke tarımına kazandırılması için öngörülen süreden daha uzun bir süreye ihtiyaç duyulmaktadır. Bu nedenle, geçiş dönemi beş yıl olarak düzenlenmiştir."

Şimdi bu ifadeden de anlaşılmaktadır ki aslında yasa Türkiye biyolojik çeşitliliğine ve genetik zenginliğimize büyük bir darbe indirmeye hazır bir silahtır. Yapılan bunun işlemesini kısa bir süre yavaşlatmış görünmektir.

Muhtemelen firmaların şimdilik ilgi göstermeyecekleri türler bu istisna içine alınacaktır. "Çeşit olsa bile yeni çeşitlerin kazandırılması için süreye ihtiyaç duyulduğu" ne anlama gelmektedir. Bunun anlamı açıktır: Ulusaşırı tohum devleri iki üç çeşitle diğerlerini silip süpürecektir. Onların tohumları ise bol bol kimyasal gübre ve ilaç olmadan yetiştirilemeyecek. Ancak endüstriyel tarımla rekabet eder görüneceklerdir.
Bedel doğanın katledilmesi olacaktır.
Aslında çeşit olsa bile çeşit haline gelmeyen populasyonlar çok değerlidir. Organik tarımla ilgili dernekler neden susuyor? Biyoçeşitllik konusundaki uzmanlar neden susuyor?

Saygılarımla.
Tayfun ÖZkaya”

Ek:
TBMM Tutanakları 31 Ekim 2006 (Tohumculuk kanunu hakkında) bazı kısımları alınmıştır. Tümü değildir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 662 sıra sayılı Tohumculuk Yasa Tasarısı'nın geçici 1'inci maddesinin üçüncü fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Mehmet Mehdi Eker
Tarım ve Köyişleri Bakanı
"5'inci maddenin birinci fıkrası hükmü ile 7'nci maddenin birinci fıkrası hükmü, kayıtlı çeşidi bulunmayan bitki türleri ile kayıtlı çeşidi bulunmakla beraber Bakanlığın gerekli göreceği tohumluk çeşitleri hakkında bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren beş yıl süre ile uygulanmaz."

BAŞKAN - Sayın Komisyon, katılıyor musunuz?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI VAHİT KİRİŞCİ
(Adana) - Olumlu görüşle takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Hükûmet?..

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Ülkemizde yeter sayıda kayıtlı çeşidi bulunmayan bitki türlerinde halen devam eden çeşit geliştirme ve çoğaltım faaliyetlerinin sürekliliğinin sağlanması gerekmektedir. Ayrıca, kayıtlı çeşit olsa bile bazı özellikleri ile ülke ekonomisi bakımından önem taşıyan bitki türlerinde yeni çeşitlerin ülke tarımına kazandırılması için öngörülen süreden daha uzun bir süreye ihtiyaç duyulmaktadır. Bu nedenle, geçiş dönemi beş yıl olarak düzenlenmiştir.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Geçici madde 1'i kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Geçici madde 1 kabul edilmiştir.

ORHAN ERASLAN (Devamla) - Şimdi, değerli arkadaşlarım, benim yöremde patates ekimi yapılır, üstelik, Avrupa ölçeğinde üretim yapılır. Patates tohumu da, ne yazıktır ve ne üzücüdür ki, dışarıdan ithal edilir. 1970'li yıllarda ithal edilen tohumlarla benim bölgeme patates böceği denilen bir zararlı geldi. Bu zararlı bizim habitatımızda olmayan bir zararlı, yeni dünyada olan bir zararlı; yani, Avrasya ve Afrika kıtasında, eski kıtada olmayan bir zararlı patates böceği, Kanada'dan ve Birleşik Devletlerden ithal edilen tohumlarla geldi, şimdi, benim ülkemde, benim coğrafyamda… Bu zararlıya karşı kullanılan dedetenin 1970'li yıllarda kullanımı yasaklanmasına rağmen, biz, bu böceğin gelmesi sebebiyle tonlarca dedeteyi bu zararlıyla mücadele için toprağımıza atmak zorunda kaldık, toprağımızı kirlettik, suyumuzu kirlettik, milyarlarca, milyonlarca dolar dövizimizi dışarıya akıttık. Bu, tohumculukta dışarıya bağlı olmanın bir sonucu.

Bununla bitmiyor değerli arkadaşlarım, bir örnek daha vermek istiyorum. Daha sizin döneminizde, sizin de içinde yer aldığınız Hükûmetin sizin Hükûmetiniz döneminde "syncyhtrium endoboticum" denilen bir mantar, Hollanda ve Almanya'dan ithal edilen, özel sektör aracılığıyla ithal edilen, tohumlarla getirildi. Bu patates siğili denilen ve toprakta çok uzun yıllar kalabilen, yirmi yıldan fazla kalabilen bir zararlıya, ürün kalitesini bozan bir zararlıya karşı bugün bilinen mücadele yolları etkili olamıyor. Kimi ziraat uzmanlarına göre yine 1990'lı yıllarda kullanımı yasaklanan metil bromürün kullanılması öneriliyor, kimileri buna karşı çıkıyor. Ama ortada bir şey var ki, karantina uygulaması olduğu. Bu zararlının önüne geçmek için karantina uygulaması yapıldı. Nevşehir ilinin Kaymaklı kasabasında, Derinkuyu ilçesinde, Niğde ilinin Ağcaşar köyünde bu karantina uygulamasıyla patates ekicileri tarlalarına patates ekemez oldu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

ORHAN ERASLAN (Devamla) - Bundan doğan kayıplar da çeşitli vaatlerle, parlak vaatlerle, çiftçiye, Hükûmetinizce giderileceği söylendiği hâlde bugüne kadar tatmin edici bir zarar giderme olmamıştır, tatmin edici bir alternatif geliştirilmemiştir, tatmin edici bir alternatif ürün konulamamıştır.
Ne acıdır ki, ürününü, tohumunu tarlaya ekemeyen… Yine devletin ihmali sonucu, devletin tohumluk konusunda çiftçiyi özel sektöre mahkûm etmesi sonucu bir kısım tarım topraklarımız, ne yazık ki, patates üretiminde kullanılamaz hale gelmiş, halkımız fakruzaruret içerisinde bırakılmıştır. Bu hususu burada dikkatinize çekiyorum ve bu Tohumculuk Yasası'nın çıkmamasını, bu Yasa'nın çiftçiyi tekellere bırakacağını bildiriyor, hepinize saygılar, sevgiler sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Eraslan.
Gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmemiştir.
43'üncü maddeyi okutuyorum:
Yürütme
MADDE 43.-

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir
İkinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.
Tasarının tümünün oylamasından önce, İç Tüzük'ün 86'ncı maddesine göre, lehte olmak üzere, Ümmet Kandoğan.
Aleyhte, Züheyir Amber… Yok.
Buyurun Sayın Kandoğan.
Sayın Kandoğan, 5 dakika süre veriyorum.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Sizleri saygıyla selamlıyorum.
Tohumculuk Kanunu Tasarısı üzerinde oyumun rengini belirtmek üzere söz aldım. Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Tohumculuk Kanunu, Türkiye'de üzerinde çok tartışılan, birçok maddesi çok ciddi manada eleştirilen bir Kanun Tasarısı. Benim de karşı olduğum, çok eleştirdiğim bir hayli maddesi var. Ama, genel olarak, tohumculuğun bir disiplin altına alınması düşüncesinden yola çıkarak böyle bir kanunun ihtiyaç olduğunu düşünüyorum. Ancak, ne yazık ki, bu Kanun'un, yine bir temel yasa olarak getirilmesinden dolayı, maalesef, bu konuyla ilgili olarak eleştirilerini, düşüncelerini ve önerilerini iletmek isteyen milletvekillerimiz, maalesef, yeterli ölçüde söz alamadılar. Ne hikmettir ki, Adalet ve Kalkınma Partisi, getirmiş olduğu birçok kanunu temel yasa olarak getiriyor.
Bakınız, Anayasa Mahkemesi, temel yasa olarak buradan geçen bir kanunun yürütmesini durdurdu. Kamu Denetçiliği Kanunu. Biliyorsunuz, bununla ilgili olarak, biz, buradan dedik ki: Bu kanun Anayasa'ya şu, şu, şu gerekçelerle aykırıdır, Sayın Cumhurbaşkanı bunu geri gönderir. Sayın Cumhurbaşkanı Kamu Denetçiliği Kanunu'nu bir kez daha görüşülmek üzere geri gönderdi. Biz tekrar bu kürsüye çıktık, dedik ki: "Aynen geçiriyorsunuz. Bu, Anayasa Mahkemesine gider. Anayasa Mahkemesinden de bu kanunla ilgili çıkacak olan karar mutlaka olumsuz olur." İtiraz ettiniz. İşte, şimdi, Anayasa Mahkemesi, kamu denetçiliğiyle ilgili çıkan kanunun yürütmesini durdurdu.
Şimdi, akşamdan beri, öğleden sonradan beri, Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekilleri ısrarla diyordu ki: "Muhalefet Meclisin çalışmasını engelliyor." Nasıl engelliyor? Meclisin denetim yapmayla ilgili hakkını kullanmak isteyen muhalefet milletvekillerine "muhalefetin çalışmasını engelliyor" diye itham edilen milletvekilleri olduk. Ama, bugün gördük ki, Sayın Cumhurbaşkanından Anayasa Mahkemesine gönderilen ve Anayasa Mahkemesince yürütmenin durdurulması kararı verilen kamu denetçiliğiyle ilgili, biz, burada, saatlerce çalıştık.
Şimdi, ben, buradan sormak istiyorum. Israrla dile getirmiş olmamıza rağmen, hangi gerekçelerle Anayasa'ya aykırı olduğunu söylememize rağmen, o kanun üzerinde ısrar edip, Meclisi saatlerce çalıştıran İktidar Partisi Grubuna ve milletvekillerine soruyorum: Bunun hesabını nasıl vereceksiniz? Demek ki, Meclisi boşa çalıştıran, Meclisin kıymetli vakitlerini... Israrla, inatla bu kanunları buradan geçirerek, Meclisin çalışmasını nasıl engellediğiniz çok açık bir şekilde ortada.
Şimdi, tarımla ilgili çok şey söylendi. Tarımın son dört yıldan beri içinde bulunduğu durum yürekler acısı değerli milletvekilleri.
Bakınız, yeni basında çıkan bir haber. "Türkiye'nin çeltik üretiminin önemli bir kısmını karşılayan Çankırı'nın Kızılırmak ilçesindeki çeltik üreticileri, ürettikleri çeltiği satamamalarını protesto etmek amacıyla ilçeyi kente bağlayan yol üzerindeki köprüyü trafiğe kapatıp eylem yaptı."
İşte, çok taze bir haber. Çeltik üreticilerinin durumlarının iyi olduğunu, fiyatın iyi olduğunu… Milletvekili şu anda karşımda. Eğer o milletvekilimizin dediği doğru idiyse, Çankırı'nın Kızılırmak ilçesindeki bu vatandaşlar ana yolu, trafiği niye kapattılar? Fındık ile ilgili olarak, Karadeniz milletvekillerimiz, geldiler, söylediler. Eğer fındık fiyatları, 2,6 milyon lira -2,6 YTL fiyatı- iyi bir fiyat ise, 100 bin fındık üreticisi Karadeniz'de niye toplandı değerli milletvekilleri?
Elimde rakamlar var. Son üç yıldaki girdi fiyatlarındaki artışlar: Mazotta yüzde 62, gübrede yüzde 63, tohumluk buğdayda yüzde 49'la yüzde 98, traktörde yüzde 93, yem fiyatlarında yüzde 110.
Ben şimdi soruyorum: Hangi tarım ürününde bu girdi…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Kandoğan, İç Tüzük'ün 86'ncı maddesi "kısa ve öz" diyor. Buna rağmen, herkese 5 dakika verdim, sadece oyunuzun rengini belirtmek üzere. Bu bakımdan, sizin sözünüzü uzatamayacağım, sadece selamlayın efendim.
Buyurun.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Girdi fiyatlarının artışı bu şekildeyken ürün fiyatlarının da nerelerde olduğunu bütün çiftçilerimiz, köylülerimiz çok yakından biliyorlar.
Ben, Tohumculuk Kanunu Tasarısı'nın birçok maddesine karşı olmama rağmen, tohumculukla ilgili Türkiye'de belli bir sistemi getireceği, bunu disipline edeceği düşüncesiyle olumlu oy kullanacağımı ifade ediyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kandoğan.
Aleyhte, Niğde Milletvekili Sayın Orhan Eraslan.
Sayın Eraslan, aynı ricayı size de yapıyorum, kısa ve öz.

ORHAN ERASLAN (Niğde) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; oyumun rengini belirtmek üzere söz almış bulunuyorum, hepinizi saygıyla selamlarım.
Önemli bir yasayı, ne acıdır ki, temel yasa biçimine getirdiniz. Ne izleyenler ne buraya çıkıp konuşanlar meramını ifade edemedi. Beşer dakikayla, beşer dakikayla Türk çiftçisinin geleceğini, Beşer dakikayla muhalefete bu imkanı vermeden, beşer dakikayla zayi ettiniz arkadaşlar. Bu doğru değil. Bu yasanın neresi temel yasa? Bunu enine boyuna tartışarak yapmamız gerekirdi.
Bakın, anlatamadık derdimizi. Tohumculuk nedeniyle benim ilimde, bir köyümde patates ekilemez durumda. Nevşehir ilimizin bir ilçesinde ve bir kasabasında patates ekilemez durumda. Ordu ilimizin bir ilçesinde patates ekilemez durumda.
Tohum nedeniyle gelen zararlılar, nematotlar, mantarlar vesaire nedeniyle. Bunlar dışarıdan geliyor. Tohum konusunda bir milli politika oluşturmazsanız, tohum meselesini İsrail tekellerinin hatırına, İsrail'in arzu ettiği şekilde, İsrailli tohum tekellerinin arzu ettiği şekilde düzenlerseniz, çiftçiye hizmet etmezsiniz. Bu doğru olmaz.
Şunu enine boyuna tartışalım: Bakın, biz, patates üretmek zorundayız. Bizim toprağımız patatese uygun, bizim iklimimiz patatese uygun, bizim karnımız patatesten doğar. Patates; çünkü, yumurtadan sonraki en tam besindir. Biz, genç nüfusuz, bu nüfusu beslemek zorundayız. Patatesin yerine buğday ekerek besleyemeyiz. Patatesin yerine başka bir şey ikame edemeyiz. Bizim ektiğimiz patates ondört ay dayanır depoda, dikkat buyurun, bir yıl demiyorum, ondört ay dayanır. Böyle bir imkanı bizim elimizden alıyorsunuz. Yani, bunun karşılığında, bakın, çiftçilerimiz patates ekemedi, toplandı geldi köylülerimiz, Tarım Bakanına götürdüm, köyün ileri gelenleriyle birlikte, rahmetli oldu Yaşar muhtarımızla birlikte, rahmetliyle birlikte, kooperatif başkanıyla birlikte. Adamlar mağdur, soruyorlar bana "ne yapalım, kapkaç mı yapalım" diyorlar köyün gençleri, yani o zaman yaldızlı parlak vaatler söylendi, çok vaatler verildi. Size inekler vereceğiz, size hayvancılık kredisi açacağız, size bilmem şunu yapacağız, size alternatif ürün… Çok cilalı şeyler söylendi…

AYHAN ZEYNEP TEKİN BÖRÜ (Adana) - Verdik, verdiğimiz yerler var.

ORHAN ERASLAN (Devamla) - Yok, öyle bir şey doğru değil. Bakın "verdik" diyorsanız, Yaşarlıları yığarım buraya, mahcubiyet yaşarsınız, doğru değil. Üç kuruş parayla, bunu telafi ettik,
telafi edici ödeme diyorsanız, bu, doğru değil arkadaşlar, doğru değil. Bizi dinliyor insanlar. Şimdi, mağduriyet yaşandı. İnsanlar mağdur durumda. Bu, tohumculuktan kaynaklanan bir şey; yani, üreticinin piyasada satılan, tohumcuda satılan ürünü alıp, tohumu alıp tarlaya atmaktan başka bir kusuru yok, özel bir laboratuvarı yok, onu denetleyebilme imkânı yok. Böyle bir denetimsiz ortamda tohumculuğu, bütünüyle, devletin elini çekip özel sektöre, bütünüyle ithalata veriyorsunuz. Hani, tohumculuk konusunda teknolojiniz ileri olur, gelişirsiniz, dünya çapında söz sahibi olursunuz da o zaman deriz ki, tamam, bu işi bir liberalize edelim, liberasyonda fayda var, bizim ülkemizin menfaatine, şirketlerimiz gider, Avrupa'da para kazanır, başka ülkelerde para kazanır deriz. Öyle bir şey yok. Biz, tohum alıcısı durumundayız. Üstelik de bir avuç tohuma milyonlarca lira ödeyen durumdayız. Yani, böyle bir haldeyken -nasıl olur anlayamıyorum, bunu kabul edemiyorum- yani, devletin üretme çiftliklerini, Atatürk yadigârı üretme çiftliklerini -tohum yetiştirsin diye- kapatarak, satarak, yok ederek, devleti, tümüyle fidanlık müdürlüklerini kapatarak, araştırma enstitülerini işlemez hale getirerek tümüyle kamuyu buradan çekip özel sektörün insafına çiftçiyi terk ediyorsunuz; yani, bu, doğru değil değerli arkadaşlarım. İhtimal ki, çiftçiye şunu demek istiyorsunuz, Sayın Başbakan bunu dedi: "Ananı al da git" demek istiyorsunuz. Analarını alıp gittiler, ama, babalarıyla geliyor; haberiniz olsun.
Saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

AYHAN ZEYNEP TEKİN BÖRÜ (Adana) - Orhan Bey, o adam deli, deli.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Eraslan.
Sayın Çorum Milletvekili Ali Yüksel Kavuştu Başkanlığımıza yazılı bir müracaatta bulunarak 69 uncu maddeye göre söz verilmesini talep etmiştir. Ancak, şu müzakere çerçevesinde 69 uncu maddeye göre sayın milletvekilimize bir söz verme imkânımız
yoktur; teşekkür ederim.
Komisyonun bir talebi var; buyurun…

ALİ YÜKSEL KAVUŞTU (Çorum) - Sayın Başkan, çeltiği kim konuşacak? Ben çeltikçiyim. Geçen de söz verilmedi. Bu hususta son söz milletvekilinindir. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Efendim "Son söz milletvekilinindir." diyorsunuz, ama, burada öyle bir prosedür de, şu anda size uygun bir söz verimi imkânı yok. Sizi anlıyorum. Başka şartlarda, inşallah, düşüncenizi açıklarsınız.
Komisyon Başkanı Sayın Kirişci söz istemiştir.
Buyurun Sayın Başkan.

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI VAHİT KİRİŞCİ (Adana) - Sayın Başkanım, son oylamaya geçilmeden önce bir konunun açıklığa kavuşturulması amacıyla Komisyon olarak ve İç Tüzük'ün 85'inci maddesine göre teknik bir düzeltme talebimiz vardır. Buna göre, Hükûmet tarafından verilen ve kabul edilen önergeyle 12'nci maddenin ikinci, üçüncü, dördüncü ve beşinci fıkralarında geçen "lira" ibareleri "yeni Türk lirası" olarak değiştirilmiştir, fakat, buralarda geçen meblağlar YTL'ye çevrilmemiştir. Bu sebeple, ikinci fıkrada geçen "on milyar lira"nın "on bin yeni Türk lirası", üçüncü fıkrada geçen "on milyar lira"nın "on bin yeni Türk lirası", dördüncü fıkrada geçen "yirmi beş milyar lira"nın ise "yirmi beş bin yeni Türk lirası", beşinci fıkrada geçen "üç milyar lira"nın "üç bin yeni Türk lirası" olarak değiştirilmesini bilgilerinize arz ediyorum.

BAŞKAN - Sayın Hükûmet bu düzeltmeye katılıyor mu?

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Katılıyoruz Sayın Başkan.

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, bu şekilde düzeltilen maddelerin hepsinin ayrı ayrı oylanması gerekir.

BAŞKAN - İzin verir misiniz… Başkanlık gereğini yapacak. Bu, zaten bir madde.
Şimdi, Hükûmetin de katıldığı, Komisyonun açıklamasını yaptığı maddeyi bu düzeltme çerçevesinde yeniden oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, Tasarı'nın görüşmeleri tamamlanmıştır.
Tasarı'nın tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Oylama için 3 dakikalık süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ancak, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy
kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum ve oylamayı başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Tohumculuk Kanunu Tasarısının açık oylama sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı : 264
Kabul : 236
Ret : 27
Çekimser : 1(x)
Böylece, yasa kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır; Hayırlı olsun dileğimizi ifade ediyoruz ve Sayın Bakan çok kısa bir teşekkür konuşması yapacak.
Buyurun Sayın Bakan. (AK Parti sıralarından alkışlar)

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Tohumculuk Kanun Tasarısı'nın görüşmeleri tamamlandı ve Yüce Meclisin tasvibiyle biraz önce kanunlaştı.
Tabii, burada, ben, öncelikle, emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. Kim bunlar, emeği geçenler? Üniversiteler, Ziraat Mühendisleri Odası, Ziraat Odaları Birliği, diğer kamu kuruluşları ve diğer sivil toplum kuruluşları ve hatta Anamuhalefet Partisinin Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonundaki çok değerli temsilcilerine -çünkü, hepsi, Komisyonda görüşülürken bu Yasa'ya katkı sağladılar, olumlu destek verdiler- hepsine huzurunuzda, ben, teşekkür ediyorum.
Tabiî, bu Yasa görüşmeleri aslında, bir, neredeyse rekora da vesile oldu; çünkü, ilk defa, bu kadar uzunca süre bir kanun görüşüldü. Burada, tabii, değerli sözcüler konu dışında -çoğu olmak üzere- önergelerde de esasen hiçbir değişiklik öngörmeden, esasa ait hiçbir değişiklik yapmadan, aynı, Tasarı'daki metnin tamamını önergeye çevirip sadece bir kelime, bir virgül bazen, bir kelime değiştirmek suretiyle, bunu, burada, uzunca süre konuşma vesilesi haline getirdiler. Tabii, bu, bir muhalefet anlayışı. Biz muhalefet çalışmalarına, muhalefet partisinin çalışmalarını, tabii, saygıyla karşılıyoruz; ama, bu vesileyle, tabii, Kanun Tasarısı'nın hak etmediği bir biçimde, Türk milletine de kafa karıştıracak yanlış bilgiler burada verildi. Bunlar doğru değil. Ben daha önceki görüşmelerimde birkaç kere bunu söyledim. Bir kere daha -bugün çünkü tekrar bunlar aynı şekilde tekrarlandı- bir kere daha ifade ediyorum: Bu Kanun Türk tarım sektörüne fayda getirecek, fayda sağlayacak bir Kanun'dur. Kesinlikle, söylenilenlerin, iddia edilenlerin, doğrulukla bir alakası yoktur; çünkü, yanlıştır, yanlış şeyler söylendi. Ne Türk tarımı uluslararası firmalara peşkeş çekilmekte ne yerli çiftçiler korumasız bırakılmakta. Bunların hepsinin tedbirleri alınmıştır ve bu Kanun Türk tarım sektörüne de, Türk tohumculuk sektörüne de hizmet edecek, hayırlı hizmetlere vesile olacak önemli bir Kanun'dur. Ben teşekkür ediyorum.
Bu arada, Sayın Kamacı'yı ben burada göremiyorum, demin söyledi çıktı, ısrarla, üç-dört kere altına basa basa söyledi, dedi ki:"Bu, işte sigorta havuzunda hiç para yoktur, bir kuruş para yoktur, eğer varsa bana söylesinler." Ben de kendisine ve değerli milletvekillerimize şu bilgiyi veriyorum: 2,6 trilyon TL para vardır sigorta havuzunda birikmiş. 10.234 poliçe kesilmiş, yani bundan 10.234 çiftçimiz istifade etmiştir bu Kanun'dan ve 2,6 trilyon lira da bu havuzda para birikmiştir; onu da ben bilgilerine sunmak istiyorum.
Esasen, bütün değerli konuşmacıların burada söyledikleri hususların hepsine verilecek cevap vardır; fakat, vakit olmadığı için ben sizin daha fazla zamanınızı almak istemiyorum. Bu Kanun'un hayırlı uğurlu olmasını diliyorum. Emeği geçen herkese teşekkür ediyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Bakan.
Sayın milletvekilleri, çalışma saatimiz tamamlanmak üzeredir; bu nedenle, alınan karar gereğince kanun tasarısı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 1 Kasım 2006 Çarşamba günü saat 14.00'te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
İyi akşamlar.
Kapanma Saati :21.55

Mine Pakkaner Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 10-11-2006, 14:47   #32
agaclar.net
 
Mine Pakkaner's Avatar
 
Giriş Tarihi: 06-01-2006
Şehir: İzmir
Mesajlar: 10,707
Galeri: 99
Tema Tohumculuk Kanunu Için Cumhurbaşkanina Başvurdu

TEMA TOHUMCULUK KANUNU İÇİN CUMHURBAŞKANINA BAŞVURDU


“Tohumculukta üretim – dış ticaret ve denetimin yabancı egemenliğine terk edilmesi yolunun açılması, ulusal bağımsızlığımızla bağdaşamaz.



İnsan sağlığı açısından büyük tehlikeler taşıyan GDO tohumlarının üretimi ve ithalatına olanak tanınması, kamu yararına olduğu kadar ve sağlıklı ve dengeli çevrede yaşama hakkına da aykırıdır.”



Kamuoyu ve ilgili toplum kesimlerinin yoğun ve yaygın karşı çıkışlarına rağmen Tohumculuk Kanunu 31.10.2006 tarihinde TBMM Genel Kurulunda kabul edilerek yasalaşmıştır.

TEMA’ya göre; Kanun tohumculuk sürecini kavramak ve sektörün gerek duyduğu ihtiyaçları karşılamak açısından kimi olumlu düzenlemeler getirmesine rağmen, ulusal bağımsızlığımız ve kamu yararının korunması ilkeleri bakımından son derece sakıncalı hükümler taşımaktadır.

Kanunun on beşinci maddesiyle “ülkemizde tohum üretimine ve ithalatına izin verilmesi ile tohumluk sürecinin denetlenmesi” gibi yetkilerin, özel sektöre devrinin yolu açılmaktadır. Bu maddenin uygulanması sonucunda, ulusal bağımsızlık ve kamu yararları açısından devletin elinde bulunması gereken kamusal yetkilerin, tümüyle yabancıların egemen olduğu özel kesime geçmesi kaçınılmaz olacaktır. “Hangi tohumun, hangi koşullarda, nerede üretileceğine, hangilerinin ithal edileceğine ve sürecin nasıl denetleneceğine”, doğal olarak kendi yararlarını düşünecek olan bu kesim karar verecektir.

Öte yandan, Kanunun üçüncü maddesindeki “çeşit” beşinci maddesindeki “üretim izni” ve yedinci maddesindeki “dış ticaret” başlıklı hükümler; genetiği değiştirilmiş organizma (GDO) tohumlarının ülkemizde üretimine ve ithalatına olanak tanıyan özellikleri ile kanımızca toplum sağlığına dönük ağır tehlikeler içermektedir. Kanunda, insan sağlığına zarar verdiği kanıtlanmış GDO’ların tohumlarının üretimini ve ithalini engelleyici hiç bir hüküm bulunmaması, doğal olarak ve teorik açıdan GDO tohumlarının da Kanun kapsamına girdiğini göstermektedir.

Kanunda kamu yararı adına devletin görev alanı yeterli açıklıkla tanımlanmamıştır.

Tohumculuk örgütlerinin işleyişlerine ilişkin olan tüzük ve yönetmelik gibi hukuksal metinlerde düzenlenmesi gereken hususlar gerekmediği halde Kanuna koyulmuş ve metnin yarısını oluşturmuştur.

Belirtilen nedenlerle 5553 sayılı Tohumculuk Kanunu; ulusal bağımsızlık ve kamu yararının korunması ilkelerine açıkça aykırı hükümler taşımaktadır.

Kanunun, yeniden görüşülerek ülke ulus yararları doğrultusunda değiştirilmesi olanağının sağlanması bakımından Sayın Cumhurbaşkanı tarafından bir kez daha görüşülmek üzere TBMM’ye geri gönderilmesini, toplumumuzun geleceği adına diliyoruz.

Sayın Cumhurbaşkanının her zaman sergiledikleri ulusal duyarlılıklarıyla, Kanunun geliştirilmesine olanak sağlayacak bir karar alacaklarına içtenlikle inanıyor ve güveniyoruz.

TEMA VAKFI

EK : Cumhurbaşkanlığı Makamından Kanunun geri gönderilmesini talep eden
gerekçe metni

EK


CUMHURBAŞKANLIĞI MAKAMINA

Hükümetçe hazırlanan Tohumculuk Kanun tasarısı, 31.10.2006 tarihinde TBMM Genel Kurulunca kabul edilerek, 5553 sayılı Kanun olarak yasalaşmıştır.

Ülkemizin başta toprak ve su olmak üzere doğal varlıklarının korunarak verimli kılınmasını temel görev edinen TEMA Vakfı, bu kaynakların korunması ile ilgili olarak bu düzenlemenin, ulusal bağımsızlık, kamu yararı, tarımsal gelişim amaçları ve genel hukuka uygunluk açılarından, sorumlulukla incelenmesini ve değerlendirmesini gerekli görmüştür.

Bu değerlendirme sonunda yasanın kimi yetersizliklerine karşın; “ıslah, üretim, sertifikasyon, iç ve dış ticaret, tohumculuk meslek kuruluşlarının oluşumu ve denetim” aşamalarına ilişkin hükümleriyle tohumculuk sürecinin bütününü kavradığı ve getirdiği öngörülerle sektörün duyduğu ihtiyaçları karşılamaya katkı vereceği görüşlerine varılmıştır.

Bununla birlikte TEMA Vakfı; çıkarılmış olan yasanın aşağıda kısaca özetlenen ve ekte ayrıntıları sunulan nedenlerle, bir kez daha TBMM tarafından görüşülmek üzere Sayın Cumhurbaşkanımızca geri gönderilmesinin gerekli olacağı düşüncesindedir.

1-Ulusal bağımsızlık ilkesi ve kamu yararının korunması amaçları ile kullanılması gereken “tohumluk üretimi ve dış ticaret izni verilmesi ve denetim yapılması” gibi kamusal yetkilerin, yasanın on beşinci maddesi ile esasen yabancı şirketlerin yönetim ve denetiminde bulunan tohumculuk özel kesiminin yararlarına kullanılabilecek biçimde özel hukuk tüzel kişiliklerine devredilmesi öngörülmektedir. Yasanın bu şekliyle uygulaması durumunda; “hangi tohumun, hangi koşullarda, nerede üretileceğine, hangi tohumların ithal ve ihraç edileceğine veya edilmeyeceğine, nasıl bir denetim yapılacağına” yabancıların yönetim ve denetiminde olduğu bilinen özel firmalar karar verebilecektir. Bu konuda özel firmalara devredilen karar yetkisinin, anılan tohumları kullanacak olan kişilere bugün ve ileriki tarihlerde verilebilecek zararların yeterli değerlendirmesini içermesi temel koşul olmalıdır. Bu tür kararları alanların topluma ve kamu makamlarına hesap verebilmeleri asıldır. Bunu sağlayacak, anılan karar süreçlerini kamu adına özenle izleyecek bağımsız denetim kuruluşlarına ve mekanizmalara önemli ihtiyaç vardır.

2-Yasanın üçüncü maddesinde yer alan “çeşit”, beşinci maddesinde bulunan “üretim izni” ve yedinci maddesinde açıklanan “dış ticaret” hükümleri teorik açıdan, insan ve çevre sağlığına zararı olduğu dünyaca kanıtlanmış Genetiği Değiştirilmiş Organizmaların (GDO) tohumlarını da kapsamakta ve içermektedir. Anayasamızın elli altıncı maddesinde tanımlanan “herkesin sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşamak hakkına sahip olduğu” ilkesi ve toplum sağlığının korunması temel sorumluluğu bakımından, GDO tohumlarının yasa kapsamından çıkarılmasını sağlayacak bir düzenlemeye gerek bulunmaktadır.

3-Yasanın on altıncı maddesinden başlayıp otuz dokuzuncu maddesine kadar devam eden hükümlerinde, oluşturulması öngörülen tohumculuk meslek kuruluşlarının işleyişlerine ilişkin olan ve tüzük ve yönetmeliklerle düzenlenmesi gereken hükümler bulunmaktadır. Tanımlanan bu niteliklerinden dolayı, bir yasa konusu olmaması gereken bu hususların, genel hukuk kuralları bakımından yasa metni dışına çıkarılması uygun olacaktır.

4.Yasanın otuz sekizinci maddesi; kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşu özelliği nedeniyle esasen ticaret yapması ve ticari yükümlülüğü olmaması gereken ve yasada anılan “alt birlikler” ile yine yasada yer alan “Birliğe”, aslında bu nedenlerle gerekmeyen ve hukuksal olmayan mali ayrıcalıklar tanımaktadır. Hukuka uygun olmadığı ekte sunulan görüşlerimizle açıklanan bu maddenin de yasa metninden çıkarılması uygun görülmektedir.

Toprak, su ve doğal varlıklarımızın korunması ve bunların verimli kılınması amacı doğrultusunda toplumsal sorumluluğumuzla hazırladığımız ve takdirlerine sunduğumuz önerinin Makamlarınca anlayışla karşılanmasını diler.


Prof. Dr. Çelik KURTOĞLU
TEMA Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı

EKLER:
1. 5553 sayılı Tohumculuk Kanununun bir kez daha görüşülmesi için TBMM’ne geri gönderilmesine ilişkin TEMA Vakfı gerekçe özeti.
2. Tohumculuk Kanunu değerlendirme raporu

Mine Pakkaner Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 13-11-2006, 08:08   #33
Ağaç Dostu
 
aybala's Avatar
 
Giriş Tarihi: 15-10-2004
Şehir: İstanbul-Maltepe
Mesajlar: 6,826
Galeri: 574
Tohumculuk Kanunu Meclis'te kabul edildi. Tarım Sektörü büyük bir tehlike ile karşı karşıya...

Türkiye, 5553 Sayılı Tohumculuk Kanunu'nun kabul edilmesi ile ciddi anlamda köşeye sıkıştırıldı. Köylümüz, çiftçimiz kendilerini bekleyen tehlikenin henüz farkında değiller ama maalesef gerçeğe herkesin titizlikle yaklaşması ve bir an önce bilinçlenmesi gerekiyor. Bundan böyle bahçelerinde domates, biber, lahana; tarlalarında buğday, arpa, mısır; meyve bahçelerinde erik, kayısı, şeftali yetiştirirken kendi tohum ve fidelerini kullanamayacaklarını, behemahal yasada konu edilen bazı belli şirketlerin tohumlarını almaya mecbur olduklarının daha farkında değiller.

İşin en hazin yanı ise, tarımda çalışan insanlarımızın kendi tohumlarını kullandıklarında da esrar kaçakçısı muamelesine maruz kalacakları şeklindeki anlamsız sonuç... Türk Milleti, AB ve ABD tarafından dayatılan ve maalesef ki AKP’li vekillerce hiç düşünülmeden, ana hatları ile okunmadan ve sonuçlarının ne olabileceğini tartmadan çıkarılan bu kanunla geleceğine ve bağımsızlığına çok büyük bir darbe vurulduğunu iyi görmeli.

Cumhurbaşkanı Sezer de, tüm tepki ve uyarılara karşın Türk tarımının ve Türk çiftçisinin bitişi anlamına gelen bu Kanunu 7 Kasım 2006 tarihinde onayladı. Artık son çare; kanunun Anayasa Mahkemesi’ne taşınması ve oradan da iptal kararının çıkması.
Bu kanun Türkiye’yi işgal sürecinin çok önemli bir ayağı. Bu kanunla birlikte Türkiye’nin “savaşsız işgali” ve teslim alınışı bir anlamda gerçekleşmiş oluyor. Neden mi?
ABD’nin, Irak’ı işgal ettikten hemen sonra hangi yasayı çıkarttırdığını biliyor musunuz?
O meşhur 81 nolu kararı çıkarttırdı ABD. Bu 81 nolu kararın yaklaşık 30 maddesi Irak’taki tohumların değiştirilmesi ve “çokuluslu tohum çetelerinin” Irak’a hakim olmasını temin ve garanti ediyordu. Yani Irak işgal edilmiş ve işgalin –nedense– ilk meyvesi tohumculuk yasası üzerinden toplanıyordu. 81 nolu karar çıktığı zaman da ifade etmiştik, şimdi de ifade edelim; bir ülkenin biyolojik çeşitliliği ve bu çeşitliliğin güvenliği, o ülkenin geleceğidir. Ülkeler, medeniyetler ve milletlerin yokoluşunda bu unsurlar büyük önem taşır.

Ne hazin tesadüftür ki(!), Irak’a “işgal meyvesi” olarak dayatılan 81 nolu kararın tohumculukla ilgili maddelerinin neredeyse tamamı, 31 Ekim’de Meclis’te kabul edilip, 7 Kasım’da Sezer tarafından onaylanan 5553 nolu Tohumculuk Kanunu’nda yer alıyor.
Savaşsız işgal bu olsa gerek.

Prof. Dr. Uçkun Geray
www.foresteconomics.org




Tohumculuk Kanununun TBMM Geçmesi Üzerine Değerlendirme

31 Ekim 2006’da TBMM’den geçen tohumculuk kanunu Avrupa Birliği uyum yasaları paketi içine alınarak ve temel yasa kabul edilerek yeterli bir tartışma ortamı sağlanmadan çıkarılmıştır. Tarım Bakanlığınca yasanın genetik olarak değişikliğe uğramış (kısaca GDO) tohumlukları da kapsaması planlanmış, kamu oyu tepkisi üzerine bu konudaki yapılacaklar sonraya ertelenerek GDO ile ilgili ifadeler yasadan çıkarılmıştır.

Yasa çok uluslu firmalara Türkiye tohumculuğunu teslim etme anlamına gelmektedir. Şu anda bile domates başta birçok sebze tohumu altından daha pahalı satılmaktadır. Gelecekte tarla bitkileri için de bu kadar olmasa da büyük fiyat artışları planlanmaktadır. Bu amaçla kataloğa kaydedilmeyen çeşitlerin veya çeşit haline gelmemiş tohumlukların iki yıl sonra satılmasına engel olunacaktır. Bu kalite getiriyoruz gerekçesi ile yapılmaktadır. Gerçekte ise örneğin Niğde’de patates kanseri (veya bakanlığın değişi ile uyuzunun) yabancı patates çeşitleri ile geldiğini hatırlatalım. Birçok hastalık yabancı tohum ithali ile Türkiye’ye girmiştir. Ne kalitesinden bahsediyorlar? Bu yüzden onlarca yıl Niğde’de birçok köyde patates ekilemeyecek, yasaklandı. Esas amaç onbin yıldır Anadolu’da çiftçilerin çabaları ile geliştirilmiş tohumlukların çok uluslu denen firmalarca el konulmasıdır. Binlerce genden oluşan çeşidimize iki gen katıp mülkiyetlerine alacaklar. Buna da fikri mülkiyet demekteler. Mülkiyetsiz fikirden yanayız. Bir anlaşma yapalım. Çok uluslu firma doğanın ve çiftçilerin geliştirdiği her çeşit başına örneğin 20 milyar dolar ödesin. Biz çeşitlerimizi kullanmaya devam edelim. O zaman belki bunu kabul edebiliriz. Ayrıca bizim çeşitlerimize kendi tohumundan kaçan genler için bizim çiftçilerimiz değil kendileri sorumluluk alsın. Biz değil onlar tazminat ödesin. Bunu kabul etmeyecekleri açıktır. Doğrusu hayat patentlenemez.

Yasa Tarım Bakanlığın tohum üretim, kontrol denetleme, anlaşmazlıkların çözümü gibi bir çok alandaki yetkisini kurulacak (çok uluslu şirketlerin etkin olacağı) tohumculuk birliğine bırakmaktadır.

Yasa biyoçeşitliliğe büyük bir darbe indirecektir. Büyük ölçüde aşınmış olmakla birlikte hala biyoçeşitliliğimiz bu ülkede 70 milyon insanın doyurulmasını eksik de olsa sağlamaktadır. Ancak ulusaşırı şirketlerin amacı bizim çeşitlerimizi, çeşit karışımlarımızı, ekotiplerimizi, köylü çeşitlerimizi silip süpürerek, bazılarını da mülkiyetine geçirerek ancak kimyasal gübre, ilaç vb. ile yetiştirilebilecek, güya verimli gerçekte ise doğayı ve çiftçileri yıkıma götüren birkaç çeşidi dayatmaktır. Tohumlar altın fiyatına olmaz ise gümüş fiyatına satılacaktır. Zenginliğimizi oluşturan tohumlarımız ise kaçak CD muamelesi görecektir. Amaç kaliteyi sağlamak ise yapılabilecek çok şey var. Ancak amaç kalite değildir. Yabancı tohumlarla birçok hastalığın ülkeye girmiş olduğunu bir kez daha yineleyelim. Bu CD benzetmesi bizzat yetkililerce yapılmıştır. Kim kimin eserini kopyalıyor. Yeni bir makine mı geliştirmişler? Yeşil devrim denilen süreç bazılarımızın sandığı gibi Dünya’ya çok iyi şeyler getirmemiştir. Dünya’daki biyoçeşitliliği yok etmeye devam etmektedir. Dünya’da sera gazlarının üretilmesinde tarımın payı FAO (Birleşmiş Milletler Tarım ve Gıda Örgütü) raporuna göre çok yüksektir.

Yasalaşma sırasında küçük bir değişiklik yapılmıştır. Buna göre, kayıtlı çeşidi bulunmayan bitki türleri ile kayıtlı çeşidi bulunmakla beraber bakanlığın gerekli göreceği tohumluk çeşitleri hakkında bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren beş yıl süre ile uygulanmaz" denmektedir. (cümle düşüklükleri tutanaklardan)

Tarım Bakanı gerekçe olarak aşağıdakileri okumuştur:

"Gerekçe: Ülkemizde yeter sayıda kayıtlı çeşidi bulunmayan bitki türlerinde halen devam eden çeşit geliştirme ve çoğaltım faaliyetlerinin sürekliliğinin sağlanması gerekmektedir. Ayrıca, kayıtlı çeşit olsa bile bazı özellikleri ile ülke ekonomisi bakımından önem taşıyan bitki türlerinde yeni çeşitlerin ülke tarımına kazandırılması için öngörülen süreden daha uzun bir süreye ihtiyaç duyulmaktadır. Bu nedenle, geçiş dönemi beş yıl olarak düzenlenmiştir."

Şimdi bu ifadeden de anlaşılmaktadır ki aslında yasa Türkiye biyolojik çeşitliliğine ve genetik zenginliğimize büyük bir darbe indirmeye hazır bir silahtır. Yapılan bunun işlemesini kısa bir süre yavaşlatmış görünmektir. Muhtemelen firmaların şimdilik ilgi göstermeyecekleri türler bu istisna içine alınacaktır. "Çeşit olsa bile yeni çeşitlerin kazandırılması için süreye ihtiyaç duyulduğu" ne anlama gelmektedir. Bunun anlamı açıktır: Ulusaşırı tohum devleri iki üç çeşitle diğerlerini silip süpürecektir. Onların tohumları ise bol bol kimyasal gübre ve ilaç olmadan yetiştirilemeyecek ancak endüstriyel tarımla rekabet eder görüneceklerdir. Bedel doğanın ve çiftçiliğin katledilmesi olacaktır.

Prof. Dr. Tayfun Özkaya
Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü öğretim üyesi


Düzenleyen malina : 13-11-2006 saat 13:26
aybala Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 14-11-2006, 05:12   #34
Ağaç Dostu
 
Mehmet Ali Aşık's Avatar
 
Giriş Tarihi: 10-09-2006
Şehir: Metropolis
Mesajlar: 161
Galeri: 19
Bu yasanin onaylanmasindan sonra somurge ve isgal altinda oldugumuza inanmamak elde degil.Bir seyler yapmazsak cocuklarimizin, torunlarimizin
sagligi soz konusu.


Genetik İşlenmiş Tohum Yasası Türklerin ve Türkiye'nin Sonu Olabilir - Doç. Dr. Ümit Sayın


Genetik olarak işlenmiş tohumların veya bu ' canavar-uzaylı bitkilerin' gerçek genotipini saptayacak teknolojik imkanlar Türkiye'de olmadığı için, ne yediğiniz hiç bir zaman saptanamayacak, ama bu canavar bitki-meyvaların etkileri yıllar ya da kuşaklar sonra ortaya çıkana kadar meçhul kalacaktır.
...
Genetik işlenmiş tohumların oluşturacakları canavar bitkiler normal görünmelerine karşın, ne yazık ki içerecekleri ve ruhunuzun bile duymayacağı enzimler, amino asitler ve diğer genetik materyel sayesinde tüm toplumdaki insanların beyninde nörotransmitter düzeyini değiştirebilirler, gelişmekte olan çocuklarda ise nöronal ağın oluşumunu değiştirebilirler. Bu etkilerin çoğu geri dönüşümsüzdür.
...
Kanser riskini çok artıracaklardır . Bu da yabancı ilaç şirketlerinin işine yarayacaktır.
Genetik İşlenmiş Tohum Yasası Türklerin ve Türkiye'nin Sonu Olabilir
Doç. Dr. Ümit Sayın


[





Son çıkan tohum yasasıyla, Türkiye'yi, Atatürk'ün, Gençliğe Hitabede uyarmış olduğu gibi gaflet, delalet ve hıyanet içinde yönetenler, Türklüğe ve Türkiye'ye son darbeyi vuruyor olabilirler. 1970'lerde tarım konusunda kendi kendine yeten ve bir tarım-hayvancılık ülkesi olan Türkiye bugün bu stratejik iki önemli unsurunu yitirmiş durumdadır. Son alınan kararlarla ve çıkarılan kanunlarla, Türkiye'nin çöküşünü hızlandırmak için elinden geleni yapanlar, Türkiye'yi Büyük Ortadoğu Projesi kapsamında daha da çaresiz hale getirmeye çalışmaktadırlar. Artık Türklere ve Türkiye'ye ihanet edildiği kesin kez ortadadır! Türkiye Cumhuriyeti adım adım çökertilirken, tarımı ve hayvancılığı yok edilirken, en stratejik kurumları yabancıların eline geçmiştir (Türk Telekom, Bankalar, Tüpraş vb.) .

Tarımı, hayvancılığı, ilaç sektörü olmayan ve bu konuda dışa bağımlı olan bir ülke savaşamaz, kendini savunamaz. Çökmeye ve yokolmaya mahkumdur.

Genetik Olarak Değiştirilmiş (GOD veya GE: Genetically Engineered) tohum belki de insanlık tarihinin en büyük dramı olacaktır.

Bu sayede biyolojik ve mikrobiyolojik savaşın her türlüsü çok büyük kolaylıkla yapılabilir. Yediğiniz ekmekten, meyveden, sebzeden, içtiğiniz biraya, şaraba, meyva suyuna kadar herşey ama herşey artık genetik olarak değiştirilmiş olarak odamıza, buzdolaplarımıza girecektir. Bunun kaçınılmaz anlamı şudur:

Çocuklarınızın vücutlarını oluşturan karbonhidrat, amino asit, yağ ve diğer bileşenlerin bile yabancı derin devletler tarafından kontrol edilebileceği !

Artık sadece beynimizin içine girmekle kalmayacaklar, bedenlerimize ve moleküllerimize kadar nüfuz edebileceklerdir. Bugün kendi halkına veya Avrupa halkına Genetik İşlenmiş yiyecekleri satamayan Amerikan ve İsrail firmaları ülkemizi yok etmeye ve çökertmeye azmetmiş başımızdaki bu yönetimlere bu tohumları satabilmektedirler. Bu tohumların hiç birisi yeterli uzun dönemli deneylerden ve testlerden geçirilmemiştir. Bunların toplumlar üzerindeki uzun süreli etkileri bilinmemektedir. Yeterli hayvan çalışmaları kesinlikle yapılmamıştır.

Genetik Olarak İşlenmiş yiyeceklerin özellikleri şöyledir:

Bu yiyeceklerde, basit dille anlatmak gerekirse, soyun devamını sağlayan genetik kodlar ortadan kaldırılmıştır, bu bitkiler tohum vermemektedir. Yani bu tohumları her yıl yeniden satın almak gerekmektedir. Böylece Amerika ve İsraile bağımlı hale gelmek söz konusudur. Ama ayrıca bir özellikleri daha vardır, bir kez bunlara genetik manüpülasyon yapılmışsa, bu manüpulasyonun sadece tohum verme yeteneği üzerine yapılıp, yapılmadığı bilinemez. Bilemediğiniz başka pek çok gen de bu bitkilere eklenmiş olabilir, ya da zamanla eklenecektir. Yani bu bitkilerin çoğu normal görünen CANAVAR BİTKİLER olabilir.
Bu tohumlar özel olarak bitki örtüsünün yapısını bozmak üzere kodlanmışlardır. Yani bir tarlaya ekildiğinde içerdikleri genetik bilgi sayesinde o bölgedeki bitki örtüsünü yok etmekte ve o bölgedeki diğer bitki örtüsünü belirli böcek türlerine veya mantar türlerine zayıf hale getirmektedirler. Böylece o böcek türlerini ortalığa salan (daha sonra da onları öldürmek için böcek ilaçlarını satan) dev şirketler bir kaç kez kar etmektedirler.

Örneğin GOD buğday ekilmiş bir tarlaya, bu sefer DOĞAL BUĞDAY ekmek isterseniz, toprağa karışmış olan genler nedeniyle ekeceğiniz buğday özel mantar ve böcek türlerine zayıf hale getirileceği için ürün almanız mümkün olmayacaktır.Yani bir tarlaya Genetik Olarak Değiştirilmiş tohum ekerseniz bir 50-70 yıl daha başka tohum ekemezsiniz. Böylece toprağın iç kimyasal ve genetik yapısı değiştirilmektedir. Burda Genetik olarak değiştirilmiş yiyecekleri savunanlar, bu 'canavar bitkilerin' mikroorganizmalara karşı daha dayanıklı olduklarını ve daha fazla ürün verdiklerini söylemektedirler. Bunun doğru olup olmadığı, bilimsel olarak ispatlanmış olup olmadığı, tartışmalıdır.
Bu tohumlar sadece üremesi durdurulmuş tohumlar değildirler. Bunlar aynı zamanda çok kolay farklı genlerle yüklenmiş tohumlardır. Yani bu tohumlardan oluşacak buğdayın, elmanın, portakalın görünümleri (fenotipleri) orjinale benzese de, aynı ALIEN filmindeki gibi bunlar ' canavar meyveler veya sebzeler' olacaktır. Üstelik sizin sindirim sisteminize girecek, karaciğerinizde ve beyninizde depolanacaklardır. Büyümekte olan çocuklarınızın vücutları bu canavar yiyeceklerle dolacaktır. Üstelik bazı etkileri de geri dönüşsüz olabilir.

Genetik olarak işlenmiş tohumların veya bu ' canavar-uzaylı bitkilerin' gerçek genotipini saptayacak teknolojik imkanlar Türkiye'de olmadığı için, ne yediğiniz hiç bir zaman saptanamayacak, ama bu canavar bitki-meyvaların etkileri yıllar ya da kuşaklar sonra ortaya çıkana kadar meçhul kalacaktır.İşte 2006 yılında Türkiye'yi yönetenler Türk ırkını nasıl yokedebileceklerinin hesabını belki de çok daha önceden Küresel Elitle birlikte yaptıkları için şimdi tüm yasaları geçirmektedirler.
Bu tohumlardan oluşacak ve gelişecek bitki örtüsü tamamen ülkeyi kaplayacak ve tüm toprağı işgal edecektir. Bu geri dönüşsüz bir olgudur ve en az 50-70 yıl bu topraklarda başka doğal bir bitki yetiştirmeniz mümkün olmayacaktır. Yani sadece beyniniz, karaciğerleriniz, kaslarınız işgal edilmekle kalmamakta, aynı zamanda da tüm topraklarınız, bitki örtünüz, ormanlarınız işgal edilmektedir.
Bu canavar bitkiler hakkında çok az şey bilinmekte, gerçek bilgiler yabancı derin devletlerin gizli laboratuarlarında ve kasalarında saklanmaktadır. Türkiye'de son 30 yılda TÜRK ırkında kısırlık % 30-40 oranında artmıştır [1] . Artık 6 Türk erkeğinden birisi kısırdır . Şu anda Türk ırkının yok edilmesi için zaten pek çok yöntem büyük olasılıkla kullanılmaktadır. Genetik İşlenmiş Tohumun da devreye girmesiyle, Büyük İsrail ve Büyük Kürdistan projeleri için, Türk ırkının kısırlaştırılması projesi tüm hızıyla sürecektir. 'Türkler Uyusunda Büyüsün, Kürtler Üresin de Büyüsün' sözü doğru hale gelmektedir.
Türkiye'de Genetik İşlenmiş Tohumun uzun süreli etkilerini araştırabilecek bir merkez veya teknoloji yoktur. Bu konuda ses çıkaran benim gibi ulusalcı, Atatürk milliyetçisi, vatansever bilim adamlarını ise üniversitelerden atmaya, haklarında olur olmaz nedenlerle mahkemeler açarak, hayatlarını zorlaştırmaya, mahvetmeye çalışmaktadırlar. Bu konuda halkı aydınlatacak ve gerçekleri ortaya çıkaracak tüm sesler, o demokrasiyi çok seven Batı ülkeleri ve Türk hükümeti tarafından anti-demokratik olarak susturulmakta, tüm alternatifler ortadan kaldırılmaya çalışılmaktadır. Bu konuda uzun dönemli araştırmalar yapılmadan, bu yiyeceklerin topluma, çocuklarımıza yönelik yaygın kullanılması insanlık suçudur .
Genetik işlenmiş tohumların oluşturacakları canavar bitkiler normal görünmelerine karşın, ne yazık ki içerecekleri ve ruhunuzun bile duymayacağı enzimler, amino asitler ve diğer genetik materyel sayesinde tüm toplumdaki insanların beyninde nörotransmitter düzeyini değiştirebilirler, gelişmekte olan çocuklarda ise nöronal ağın oluşumunu değiştirebilirler. Bu etkilerin çoğu geri dönüşümsüzdür. Bu etkiler ilk başta ortaya çıkmasa da bir kaç kuşakta ortaya çıkabilir. Bu etkilerin sonucunda tüm ırk bir kaç kuşak sonra kısırlaştırılabileceği gibi, depresyon ve zeka seviyesinde azalma, zeka geriliği, apati veya başka psikolojik, nörolojik sorunlar da oluşturulabilir.
Teknolojinin gelişmesiye bu canavar bitkilerin içine gelecekte başka ne müdahalelerde bulunulabileceği bilinemez. Örneğin salgın bir hastalığa veya virüse karşı bu bitkileri tüketen toplumlar daha dirençsiz hale gelebilir. Zaten Round Table ve CFR'nin almış oldukları kararlara göre, böyle bir biyolojik savaşla dünya nüfusunu tüketmeye Amerikalılar ve Yahudiler karar vermişlerdir [2] 1 .
Son çıkarılan tohum yasası sonucunda, Türkiye'ye sokulacak ve bitki örtümüzü işgal edecek canavar tohumlar ve bitkiler aşağıdaki etkileri yapabileceklerdir:

· Toplumdaki kısırlık oranını arttırıp 5-6 kuşak sonra Türklerin sayısının azalmasına yol açabileceklerdir.

· Alerji, enfeksiyon, çok çeşitli hastalıklara yakalanma riskini o toplumun genetik yapısına özgü yöntemlerle artırabileceklerdir.

· O toplumun genetik yapısını değiştirebileceklerdir.

· Kanser riskini çok artıracaklardır . Bu da yabancı ilaç şirketlerinin işine yarayacaktır.

· İnsanlardaki zeka, düşünme, normal psikolojik denge gibi fonksiyonları olumsuz yönde etkileyeceklerdir. Toplumda, genetik bozukluklar, depresyon, psikoz, nörolojik bozuklar, zeka geriliği veya düşük zeka, hastalıklara eğilim inanılmaz düzeyde artacaktır. Bu ilk 10 yıl içinde görülmese bile, 30-50 yıl içinde kendini gösterecektir.

· Türk toplumunu yok etmek ve genetik yapısını bozmak için uzun dönemde etkisi çıkabilecek pek çok kimyasal, amino asit veya genetik materyel bu şekilde topluma enjekte edilebilecektir.

· 50-100 içinde Türklerin kısırlaştırılması, genetik yapılarına tesir etmek, genetik materyeli bu yiyeceklerle tüm topluma yaymak, salgın hastalıklara karşı toplumu ortadan kaldırılabilir hale getirmek mümkün olacaktır.

· Bu canavar tohumlar ve canavar bitkiler nedeniyle sadece kendi bedeniniz değil, çocuklarınızın, torunlarınızın ve tüm ırkın bedeni ve beyinleri moleküler düzeyde işgal edilmektedir. Türk toplumuna ve Türk ırkına daha büyük bir ihanet olamaz.

Evet! Türk tarihinde hiç bir yönetim Türklere, Türkiye'ye ve kendi vatandaşlarına böylesine gaddar, hain ve acımasız olmamıştır. Bırakın Türk tarihini, Dünya Siyaset Tarihinde hiç bir yönetim kendi ülkesinin ulusal güvenliğinin aleyhine böylesine yoğun çalışmamıştır. Artık kim neyi beklemektedir, bu gidişe kim dur diyecektir, diyebilecek olanlar neyi beklemektedirler, bunu anlamak çok zordur. Yoksa herkes mi satılmıştır ve ülkesine ihanet etmektedir?

Bir kaç yıl daha beklenirse, Türkiye'nin ve Türklerin köleleştirilmesinin engellenmesi imkansızlaşacaktır, Türkler ve Türkiye işgal altındadır ve yok edilmektedir. Türklerin genetik yapılarına, Türk ırkına ve Türkiye'nin geleceğine müdahale söz konusudur.

Bu müdahale en ince, Derin Devlet teknolojileri, biyoteknolojiler ve sistematik gizli KARA BİLİM yöntemleri ile yapılmaktadır. Kimse demezse, artık Türk Halkı bu gidişe bir dur demelidir!


Düzenleyen Mehmet Ali Aşık : 14-11-2006 saat 05:37 Neden: duzeltme
Mehmet Ali Aşık Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 14-11-2006, 10:50   #35
agaclar.net
 
malina's Avatar
 
Giriş Tarihi: 03-04-2004
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 37,246
Galeri: 88
Tohumculuk kanunu

TOHUMCULUK KANUNU
Kanun No. 5553

Kabul Tarihi : 31/10/2006

BİRİNCİ BÖLÜM

Amaç, Kapsam ve Tanımlar
Amaç
MADDE 1 - Bu Kanunun amacı; bitkisel üretimde verim ve kaliteyi yükseltmek, tohumluklara kalite güvencesi sağlamak, tohumluk üretim ve ticareti ile ilgili düzenlemeleri yapmak ve tohumculuk sektörünün yeniden yapılandırılması ve geliştirilmesi için gerekli olan düzenlemeleri gerçekleştirmektir.

Kapsam
MADDE 2 - Bu Kanun; tarla bitkileri, bağ-bahçe bitkileri, orman bitki türleri ve diğer bitki türleri çoğaltım materyaline ait çeşitlerin ve genetik kaynakların kayıt altına alınması, tohumlukların üretimi, sertifikasyonu, ticareti, piyasa denetimi ve kurumsal yapılanmalar ile ilgili düzenlemeleri kapsar.

Tanımlar
MADDE 3 - Bu Kanunda geçen;
a) Alt birlik: Faaliyet konularına göre bitki ıslahçıları, tohum sanayicileri ve üreticileri, fide üreticileri, fidan üreticileri, tohum yetiştiricileri, tohum dağıtıcıları, süs bitkileri üreticileri ve tohumculukla ilgili konularda iştigal eden gerçek veya tüzel kişiler tarafından oluşturulan, tüzel kişiliğe sahip, kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşunu,
b) Araştırma kuruluşu: Bitki çeşitlerinin ıslahı veya bulunması ve geliştirilmesi ile ilgili faaliyet gösteren, nitelikleri ve çalışma usul ve esasları Bakanlıkça belirlenen kamu kurum ve kuruluşlarını veya özel kuruluşları,
c) Bakanlık: Tarım ve Köyişleri Bakanlığını,
d) Birlik: Türkiye Tohumcular Birliğini,
e) Çeşit: Bir veya birden fazla genotipin birleşmesinden ortaya çıkan ve kendine has özelliklerle tanımlanan, sözü edilen özelliklerden en az biriyle diğer herhangi bir bitki grubundan ayrılan, değişmeksizin çoğaltılmaya uygunluğu bakımından bir bütün olan, botanik taksonomi içinde yer alan genetik yapıyı,
f) Çeşit listesi: Kayıt altına alınan ve ticareti yapılan çeşitlerin yayımlandığı listeyi,
g) Durulmuşluk: Çeşidin, tekrarlanan üretimlerden sonra veya belirli çoğaltım dönemleri sonunda ilgili özellikleri değişmeksizin aynı kalmasını,
h) Farklılık: Bir çeşidin, müracaatının yapıldığı tarihte herkesçe bilinen çeşitlerden, tescile esas özelliklerden, en az bir tanesi bakımından farklılık göstermesini,
ı) Genetik kaynak: Bitki ıslahçıları ve bilim adamlarının ihtiyacı olan genlerin sağlandığı, bitki yapılarında genetik farklılık ve farklı özellikler içeren potansiyel populasyon, bir ülkede veya bir bölgede doğal olarak bulunan bitkilerin yabanî türleri ve bunların geçiş formları, yerel çeşitler, özel amaçlarla geliştirilmiş çeşitler ve bazı önemli karakterlere sahip ıslah materyallerini,
i) Islah: Elde bulunan çeşitlerin korunmasını ve devamlılığını sağlama, bunların üzerinde çalışarak özelliklerini daha da iyileştirme, genetik kaynak ve stoklardan yararlanarak çeşit veya çeşitler elde etme amacıyla yapılan çalışmaları,
j) Islahçı: Bir çeşidi ıslah eden ya da bulan ve geliştiren gerçek veya tüzel kişileri,
k) Kütük: Bu Kanun kapsamında kayıt altına alınan çeşitlerin ve genetik kaynaklar kapsamına giren materyallerin kayıtlı olduğu sicilleri,
l) Özel üretim alanları: Tohumluk üretimi yapılması amacıyla, sınırları Bakanlık tarafından belirlenen alanları,
m) Standart tohumluk: Kayıt altına alınan çeşitlere ait ve Bakanlık tarafından belirlenen bitki türlerinde, sadece laboratuvar kontrolleriyle ticarete arz edilen tohum veya çoğaltım materyalini,
n) Tavsiye listesi: Kayıt altına alınan çeşitlerin, yetiştirilmelerinin uygun olduğu bölgelerin belirlendiği listeyi,
o) Tescil: Yurt içinde veya yurt dışında ıslah edilen veya bulunan ve geliştirilen bitki çeşitlerinin farklı, yeknesak ve durulmuş olduğunun ve/veya biyolojik ve teknolojik özellikleri ile hastalık ve zararlılara dayanıklılığının ve tarımsal değerlerinin tespit edilerek kütüğe kaydedilmesini,
p) Tohumculuk sektörü: Bitki çeşitlerini ıslah eden, tohumlukları üreten, yetiştiren, işleyen, satan, dağıtan, satışa veya dağıtıma arz eden, ithal veya ihraç eden ya da tohumculuk ile ilgili diğer faaliyetlerde bulunan kamu kurum ve kuruluşları veya özel kuruluşlar ile bu kuruluşların oluşturduğu birlik veya derneklerden müteşekkil yapıyı,
r) Tohumluk: Bitkilerin çoğaltımı için kullanılan tohum, yumru, fide, fidan, çelik gibi generatif ve vegetatif bitki kısımlarını,
s) Tohumluk kontrolörü: Tohumluk sertifikasyonuna ilişkin kontrolleri yapan, numune alan ve piyasa denetimlerini yaparak bu konularda belge düzenleyen kamu görevlilerini veya özel kişileri,
t) Tohumluk kontrolü: Fiziksel ve biyolojik durumları tespit edilen tohumlukların, standartlara uygunluğunun kontrol edilmesini,
u) Tohumluk sertifikasyonu: Tohumlukların tarla ve laboratuvar kontrolleri sonucunda genetik, fiziksel, biyolojik ve sağlıkla ilgili değerlerinin standartlara uygunluğunun tespit edilmesi ve bunun belgelendirilmesi işlemini,
ü) Tohumluk sınıfı: Tohumlukların üretilmesinde takip edilen döl sırası veya generasyonunu,
v) Tohumluk standardı: Tohumluğun fiziksel ve biyolojik niteliklerini belirleyen kalite ölçülerini,
y) Üretim izni: Yurt içinde veya yurt dışında ıslah edilen veya bulunan ve geliştirilen bitki çeşitlerinin biyolojik ve teknolojik özellikleri ile hastalık ve zararlılara dayanıklılığının ve tarımsal özelliklerinin tespit edilerek, çeşit tescil edilinceye kadar verilen süreli izni,
z) Yeknesaklık: Çeşidin çoğaltımı esnasında, çoğaltma metoduna bağlı olarak beklenen varyasyonun dışındaki diğer özellikler yönünden bir örneklik göstermesini veya yeterince homojen olmasını,
ifade eder.

İKİNCİ BÖLÜM

Tohumlukların Kaydı, Üretimi, Sertifikasyonu, Ticareti ve Piyasa Denetimi
Kayıt altına alma
MADDE 4 - Bitki çeşitlerinin tescili, üretim izni ve standart tohumluk çeşit kaydı ile genetik kaynakların kütüğe kaydedilmesi Bakanlık tarafından yapılır.
Islah edilmiş çeşitler farklılık, yeknesaklık ve durulmuşluk ve/veya biyolojik, teknolojik özellikleri ile tarımsal değerleri belirlenmek suretiyle; genetik kaynaklar ise morfolojik ve/veya moleküler karakterizasyonu yapılarak kayıt altına alınır. Süs bitkileri ile çiçek tohumlarında kayıt şartı aranmaz.
Tarımsal bitki türlerine ait çeşitlerin; kayıt altına alınması, kütükte kalış süresi, kayıt altına almanın yenilenmesi, kütükten silinmesi, devamlılığın sağlanması, katalog oluşturulması ile ilgili hususlar yönetmelikle belirlenir.
Ayrıca tescil, üretim izni ve standart tohumluk çeşit kaydı ile ilgili usul ve esaslar bitki gruplarına göre yönetmelikle düzenlenir.

Tohumluk üretimi
MADDE 5 - Bakanlık tarafından, bitkisel ve tarımsal özellikleri belirlenerek sadece kayıt altına alınan çeşitlere ait tohumlukların üretimine izin verilir.
Tohumlukların yetiştirileceği özel üretim alanlarının özellikleri ile sınırları içerisinde tohumluk üretimi yapan ve bitkisel ürün yetiştiren gerçek veya tüzel kişilerin uyması gereken hususlar yönetmelikle belirlenir.
Özel üretim alanlarının sınırları içerisinde, Bakanlıkça izin verilmeyen tohumluk veya bitkisel ürün yetiştirilemez.

Tohumculuk sektörü, yurt içinde yatırım yapmak kaydıyla, Avrupa Birliği standartlarında ve uluslararası rekabete uygun bir şekilde gelişmesi amacıyla Bakanlıkça belirlenecek teşvik ve desteklerden yararlandırılır. Destekleme usul ve esasları, Bakanlık tarafından çıkarılacak tebliğ ile düzenlenir.

Tohumluk sertifikasyonu
MADDE 6 - Yurt içinde üretilen, 4 üncü maddeye göre tescil edilen veya üretim izni verilen çeşitlerden, tohumluk sınıflarına göre yetiştirilen ve üretilen tohumluklar, sertifikasyon işlemine tâbi tutulur.

Tarla ve laboratuvar kontrolleri yapılarak, tohumluk standartlarına uygun olarak sertifikalandırılan tohumluklar, usulüne göre ambalajlanarak etiketlenir.
Tohumluk sertifikasyon esasları ile ambalajlama ve etiketlemede uyulacak hususlar, bitki gruplarına göre yönetmelikle belirlenir.

Tohumluk ticareti
MADDE 7 - Yurt içinde sadece kayıt altına alınmış çeşitlere ait tohumlukların ticaretine izin verilir.
Bu tohumluklar, Bakanlık tarafından belirlenmiş nitelik ve standartlara uygun, sertifikalı veya kütüğe kaydedilmek üzere kabul edilmiş veya standart tohumluk olarak ambalajlı ve etiketli olarak ticarete arz edilir.

Tohumlukların ithal edilmesi ve ihracı Bakanlığın iznine tâbidir. İthal edilecek tohumluklarda yurt içi standartlara uygun olma şartı aranır. Tohumluk ithalatı ve ihracatına ilişkin usul ve esaslar, ilgili kurum ve kuruluşların görüşleri alınarak Bakanlıkça belirlenir.

Piyasa denetimi
MADDE 8 - Tohumlukları yetiştiren, işleyen ve satışa hazırlayan, dağıtan ve satan gerçek veya tüzel kişiler, Bakanlık tarafından yetkilendirilir ve denetlenir. Yetkilendirme ve denetim ile ilgili usul ve esaslar yönetmelikle belirlenir.
Ticarete arz edilen tohumlukların standartlara uygunluğu ile etiket ve ambalaj bilgilerinin doğruluğu Bakanlıkça denetlenir.

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

Ücret, İlân, Tazminat ve Ceza Hükümleri
Ücret
MADDE 9 - Sunulan hizmetler ile onaylanan ve düzenlenen belgeler karşılığında, aşağıda belirtilen ücretler alınır:
a) Başvuru inceleme ücreti.
b) Tescil ücreti.
c) Üretim izni ücreti.
d) Standart tohumluk kayıt ücreti.
e) Genetik kaynaklar kayıt ücreti.
f) Sertifikasyon hizmetleri ücreti:
1. Tarla kontrolleri ücreti.
2. Laboratuvar kontrolleri ücreti.
3. Belgelendirme ücreti.
4. Etiket ücreti.
g) Yayın ücretleri.
h) Diğer ücretler.
Bu ücretler, her yıl ocak ayında Bakanlık tarafından belirlenerek ilân edilir. Ücretler ile ilgili usul ve esaslar yönetmelikle düzenlenir.

İlân
MADDE 10 - 4 üncü madde hükümlerine göre kayıt altına alınan çeşitler ile tavsiye listesinde yer alan çeşitler, Bakanlıkça süreli olarak çıkarılacak bültende ilân edilir.
Bültende; kütükten silinen veya tavsiye listesinden çıkarılan çeşitler ile tohumculukla ilgili düzenlemeler hakkındaki bilgiler yayımlanır. Bültende ayrıca yer alacak hususlar, Bakanlık tarafından belirlenir.

Tazminat
MADDE 11 - Fiillerinin ayrıca suç sayılma hâli saklı kalmak üzere, zarara neden olan kusurlu tohumluğu üreten, satan, dağıtan, ithal eden veya başka şekilde piyasaya süren gerçek veya tüzel kişiler, meydana gelen zararı müteselsilen tazmin etmekle yükümlüdür. Bunlar zararı, kusurları oranında birbirlerine rücu edebilirler.

Dava, zarara uğrayanın zarara uğradığının tespit edilmesinden itibaren altı ay içinde, her hâlde zararın meydana gelmesinden itibaren iki yıl içinde açılabilir.

Ceza hükümleri
MADDE 12 - 4 üncü madde gereğince kayıt altına alınan çeşitlere ait tohumlukları;
a) Sertifikasyon işlemine tâbi tutulmadan ve standart tohumluk şartlarına uygun olarak kontrol edilip tohumluk analiz raporu alınmadan,
b) Bakanlıkça belirlenmiş asgarî tohumluk standardının altına düşürülmüş olarak veya tağşiş edilerek,
c) Yönetmeliğe uygun şekilde ambalajlamadan veya etiketlemeden ya da taklit ambalajlar veya taklit etiketlerle isim ve marka taklidi yaparak veya isim ve marka dışında da olsa iltibasa mahal verecek şekilde ibareler kullanarak,
d) Yönetmeliğine uygun hazırlandığı ve ilaçlandığı bilindiği halde, amacı dışında yemlik veya yemeklik olarak,
e) Sertifika işlemine tâbi tutulmadığı veya kontrol edilmediği hâlde, sertifikalandırılmış veya kontrol edilmiş gibi göstererek,
f) Çeşidin kayıt altına alınmasında belirlenen niteliklere uygun olmayacak şekilde yanıltıcı tanıtım ve reklam yaparak,
Satanlar, dağıtanlar, satışa ve dağıtıma arz edenler veya şahsî ihtiyacından fazlasını ticarete konu olacak kadar elinde bulunduranlara onbin Yeni Türk Lirası idarî para cezası verilir. Fiilin tekrarı halinde beş yıl süreyle faaliyetten men edilir. Bu tohumluklara Bakanlık tarafından el konulur ve bu tohumlukların müsaderesine sulh ceza mahkemesince karar verilir. Müsadere edilen tohumlukların imha edilmesine karar verildiği takdirde, imha işlemi masrafları bu fiilleri işleyenlere ait olmak üzere, Bakanlık tarafından gerçekleştirilir.

Bakanlıktan yetki almadan tohumluk yetiştiren, işleyen, satışa hazırlayan, dağıtan veya satan kişi veya kuruluşlara, onbin Yeni Türk Lirası idarî para cezası verilir. Fiilin tekrarı halinde para cezası iki kat olarak uygulanır. Bu tohumluklara Bakanlık tarafından el konulur ve bu tohumlukların müsaderesine sulh ceza mahkemesince karar verilir. Müsadere edilen tohumlukların imha edilmesine karar verildiği takdirde, imha işlemi masrafları bu fiilleri işleyenlere ait olmak üzere, Bakanlık tarafından gerçekleştirilir.

Bakanlıkça gerekli izni verilmeyen ve kontrolleri yapılmayan tohumlukları, ithal ve ihraç edenler ile ithal ve ihraç işlemlerinde gerçeğe aykırı bilgi ve belge verenler veya belgeler üzerinde tahrifat yaptıkları tespit edilenlere, yirmibeşbin Yeni Türk Lirası idarî para cezası verilir. Fiilin tekrarı halinde beş yıl süreyle faaliyetten men edilir. Bu tohumluklara Bakanlık tarafından el konulur ve bu tohumlukların müsaderesine sulh ceza mahkemesince karar verilir. Müsadere edilen tohumlukların imha edilmesine karar verildiği takdirde, imha işlemi masrafları bu fiilleri işleyenlere ait olmak üzere, Bakanlık tarafından gerçekleştirilir.

Bakanlıkça belirlenen tohumluk özel üretim alanları sınırları içerisinde kurallara uymadan tohumluk veya bitkisel ürün yetiştiren kişilere üçbin Yeni Türk Lirası idarî para cezası verilir. Bu ekilişler, masrafları üretimi yapanlara ait olmak üzere, Bakanlıkça söktürülür ve gerektiğinde imha edilir.

Bu maddede belirtilen idarî para cezaları, o yerin en büyük mülkî amiri tarafından verilir. Verilen idarî para cezalarına dair kararlar ilgililere, 11/2/1959 tarihli ve 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümlerine göre tebliğ edilir. Bu cezalara karşı tebliğ tarihinden itibaren en geç yedi gün içinde yetkili idare mahkemesine itiraz edilebilir. İtiraz, idarece verilen cezanın yerine getirilmesini durdurmaz. İtiraz üzerine verilen karar kesindir. İtiraz, zaruret görülmeyen hâllerde evrak üzerinde inceleme yapılarak en kısa sürede sonuçlandırılır. Bu Kanuna göre verilen idarî para cezaları, 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Âmme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre tahsil olunur.

Hükmün ilânı
MADDE 13 - Tohumlukların müsaderesine ilişkin dava sonucunda haklı çıkan tarafın menfaatinin veya haklı bir sebebin bulunması hâlinde, masrafları karşı tarafa ait olmak üzere, kesinleşmiş kararın günlük gazete veya benzeri vasıtalarla tamamen veya özet olarak ilân edilmesini talep etme hakkı vardır. İlânın şekli ve kapsamı ile ceza veya tazminat bedeli ile orantılı olarak tayin edilecek ilân bedeli kararda belirlenir.

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

İstisna ve Yetki Devri
İstisna
MADDE 14 –İhracat amacıyla ithal edilip üretilen bitkisel ürün veya tohumluklarda kayıt altına alınma şartı aranmaz. Bu madde kapsamındaki bitkisel ürünlerin ticareti Bakanlıkça belirlenen usul ve esaslara göre düzenlenir. Ayrıca, ticarete konu olmamak ve şahsî ihtiyaç miktarı ile sınırlı kalmak kaydıyla, çiftçiler arasında yapılacak tohumluk mübadeleleri ile deneme ve denetim amacıyla kullanılan ve miktarları Bakanlıkça belirlenen tohumluklar, bu Kanun hükümlerinden müstesnadır.

Yetki devri
MADDE 15 - Bakanlık, gerekli gördüğü hâllerde, 5 inci, 6 ncı, 7 nci ve 8 inci maddelerde belirtilen yetkilerini, kısmen veya tamamen Birliğe, kamu kurum ve kuruluşlarına, özel hukuk tüzel kişilerine veya üniversitelere; şartları belirlenmek kaydıyla, süreli veya süresiz olarak devredebilir.

Yetkiyi alanın, belirlenen şartlara uymaması hâlinde, devredilen yetkiler Bakanlıkça geri alınır. Yetki devredilen kişilerin, kastî olarak resmî kontrollerdeki kuralları ihlâl ettiği belirlendiğinde, ilgili tohumlukların belirlenen standartları karşıladığı durumlar haricinde, bunların düzenledikleri sertifikalar hükümsüz kılınır.

Belirli bir süreyle devredilen yetkiler süre bitiminde Bakanlıkça geri alınabilir veya belirlenen şartlarla yeniden devredilebilir.
Yetki devrinin şartları, yetki devredilecek Birlik, kamu kurum ve kuruluşları, özel hukuk tüzel kişileri ve üniversitelerle ilgili teknik ve fizikî şartlara ilişkin usul ve esaslar ile yetki devrinin geri alınmasında uygulanacak hususlar yönetmelikle belirlenir.

malina Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 14-11-2006, 10:51   #36
agaclar.net
 
malina's Avatar
 
Giriş Tarihi: 03-04-2004
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 37,246
Galeri: 88
BEŞİNCİ BÖLÜM

Alt Birlikler ve Türkiye Tohumcular Birliği
Alt birliklerin kuruluşu
MADDE 16 - Alt birlikler, tohumculuk sektörünün geliştirilmesi ile sektörde faaliyet gösteren gerçek veya tüzel kişiler arasında meslekî dayanışma sağlayarak meslekî faaliyetleri kolaylaştırmak, tohumculuk faaliyetinde bulunanların ekonomik ve sosyal haklarının korunmasını sağlamak ve mevzuatla verilen görevleri yerine getirmek amacıyla bitki ıslahçıları, tohum sanayicileri ve üreticileri, fide üreticileri, fidan üreticileri, tohum yetiştiricileri, tohum dağıtıcıları, süs bitkileri üreticileri ve tohumculukla ilgili diğer konularla iştigal eden en az yedi gerçek veya tüzel kişi tarafından faaliyet konularına göre kurulan, tüzel kişiliğe sahip kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşlarıdır.
Alt birlik, kuruluş ve çalışma esaslarını belirleyen tüzük ile Bakanlığa başvurur. Tüzükte ve kurucuların hukukî durumlarında mevzuata aykırılık ve noksanlık yoksa, alt birliğin kuruluşu Bakanlıkça onaylanır ve durum alt birliğe en geç onbeş gün içinde bildirilir. Alt birlik tüzüğü, alt birliğe yapılan yazılı bildirimden sonra onbeş gün içinde yerel bir gazetede ilân edilir. Alt birlik, tüzüğünün ilân edildiği günü izleyen üç ay içerisinde, ilk genel kurulunu toplamak ve organlarını oluşturmak zorundadır. Tüzük değişikliği kuruluş işlemlerine tâbidir.

Kuruluş bildirisinde, birlik tüzüğünde ve kurucuların hukukî durumlarında mevzuata aykırılık veya noksanlık tespit edildiği takdirde, bunların giderilmesi geçici yönetim kurulundan yazı ile istenir. Bu yazının tebliğinden itibaren otuz gün içinde belirtilen noksanlıklar tamamlanmaz veya mevzuata aykırılık giderilmez ise Bakanlığın ihbarı üzerine Cumhuriyet Savcılığı, birliğin feshi için yetkili mahkemeye başvurur. Cumhuriyet Savcılığı birliğin faaliyetlerinin durdurulmasını da isteyebilir.

Aynı konuda faaliyet gösteren birden fazla alt birlik kurulamaz. Tohumculukla iştigal eden gerçek veya tüzel kişiler faaliyet konularına göre birden fazla alt birliğe üye olabilirler; ancak, aynı anda birden fazla yönetim kurulunda görev alamazlar. Alt birliklerin faaliyet konuları ile ilgili çalışma merkezleri Bakanlıkça tespit edilir.

Üyelik
MADDE 17 - Tohumculukla ilgili faaliyette bulunan gerçek veya tüzel kişiler, faaliyet konuları ile ilgili alt birliğe üye olmak zorundadır. Üyelik ile ilgili usul ve esaslar alt birliğin tüzüğünde belirlenir.

Gerçek veya tüzel kişi alt birlik üyeleri, alt birliğe giriş sırasında giriş aidatı ve her yıl için yıllık aidat ödemekle yükümlüdür. Giriş aidatı ile yıllık aidat, onaltı yaşından büyükler için uygulanan aylık asgarî ücretin brüt tutarının yüzde onundan az, dört katından fazla olamaz. Giriş aidatının alındığı yıl için ayrıca yıllık aidat alınmaz. Süresinde ödenmeyen aidatlar alt birlikçe kanunî faizi ile tahsil edilir.

Alt birliğin görevleri
MADDE 18 - Alt birliğin görevleri şunlardır:
a) Üyeleri arasında iletişim ve dayanışma sağlamak.
b) Üyelerinin ve tohumculuk sektöründe faaliyet gösteren kişilerin, meslekî bilgi ve görgülerini geliştirmek üzere konferans, panel, kurs, seminer ve benzeri eğitim faaliyetlerinde bulunmak, kitap ve süreli yayınlar hazırlamak veya hazırlatmak.
c) Faaliyet gösterdikleri tohumculuk alt sektörünün geliştirilmesi için konuları ile ilgili yatırım yapmak, inceleme ve araştırma yapmak veya yaptırmak ve raporlar düzenlemek.
d) Tohumculuk sektörüyle ilgili kararların oluşmasına yardım etmek üzere öneriler ve raporlar hazırlamak ve bunları Birliğe sunmak.
e) Birliğe üye olarak ülke tohumculuğunun gelişmesine katkı sağlamak.
f) Mevzuatla verilecek görevleri yerine getirmek.
Alt birlik organları
MADDE 19 - Alt birliğin organları; genel kurul, yönetim kurulu, denetim kurulu ve disiplin kurulundan oluşur.

Alt birlik genel kurulu
MADDE 20 - Alt birlik genel kurulu, alt birlik üyelerinden oluşur. Yılda bir defadan az olmamak üzere ve yönetim kurulunun çağrısı üzerine üye tam sayısının salt çoğunluğu ile toplanır. Yönetim kurulunun veya denetim kurulunun kararı yahut genel kurul üyelerinin beşte birinin yazılı istemi üzerine olağanüstü toplantıya çağrılır. İlk toplantıda yeterli çoğunluk sağlanamazsa ikinci toplantıda çoğunluk aranmaz. Ancak, ikinci toplantıya katılan üye sayısı; yönetim, denetim ve disiplin kurulları asıl üyelerinin toplamının iki katından az olamaz. Bu toplantıda da gerekli çoğunluk sağlanamazsa alt birlik feshedilmiş sayılır. Toplantılarda kararlar, hazır bulunanların salt çoğunluğu ile alınır.
Alt birlikler, iki yıllık bir dönem için Birlik genel kurul toplantılarına katılmak üzere, on asıl ve on yedek temsilci seçer. Genel kurulun toplantıya çağrılması, toplanma ve Birlik genel kurulu temsilcilerinin belirlenmesi ile ilgili usul ve esaslar alt birliğin tüzüğünde belirlenir.

Alt birlik genel kurulunun görev ve yetkileri şunlardır:
a) Alt birlik organlarını seçmek.
b) Üyelik şartları, üyelikten çıkma ve çıkarılma konusunda karar vermek.
c) Giriş aidatı ve yıllık aidatı belirlemek.
d) Meslekleri ile ilgili tohumculuk alt sektörünün geliştirilmesi için temel ilkeleri belirlemek.
e) Yönetim kurulu ve denetim kurulu raporlarını görüşmek ve ibra edilip edilmemesine karar vermek.
f) Yönetim kurulunca hazırlanan bütçeyi görüşmek ve onaylamak.
g) Alt birliğin çalışmaları ve yönetilmesi ile ilgili genel ilkeleri belirlemek.
h) Alt birlik adına taşınır ve taşınmaz mal almak, satmak, ipotek etmek ve bunlar üzerinde her türlü aynî hak tesis etmek konusunda yönetim kuruluna yetki vermek.
ı) Birlik genel kurulu ve hakem kuruluna temsilci seçmek.
i) Tohumculuk faaliyetleri ile ilgili tesis, laboratuvar, işletme, eğitim merkezi kurulması ve bu yerlerin alet, ekipman ve diğer ihtiyaçlarının giderilmesi konusunda yönetim kuruluna yetki vermek.
j) Genel kurul toplantı kararlarının birer suretini Birliğe göndermek.
k) Tohumculuk sektörünün güncel konularını görüşmek.

Alt birlik yönetim kurulu
MADDE 21 - Alt birlik yönetim kurulu iki yıllık bir dönem için genel kurul üyeleri arasından seçilen en az beş asıl ve aynı sayıda yedek üyeden oluşur. Yönetim kurulu asıl üyeleri, ilk toplantılarında yönetim kurulunun vereceği görevleri yürütmek üzere gizli oyla, kendi aralarından bir başkan, bir başkan yardımcısı ve bir sayman üye seçerler. Yönetim kurulunun vereceği görevler ile alt birliğin işlerini yürütmek üzere bir genel sekreter tayin edilir. Genel sekreterin nitelikleri ile görevleri, alt birlik tüzüğünde belirlenir.

Yönetim kurulu başkanı; yönetim kuruluna başkanlık ve alt birliği temsil eder. Alt birliğin malî işlerinden ve bu konu ile ilgili defter ve kayıtların tutulmasından sayman üye ile birlikte, diğer defterler ve yazışmalarla ilgili olarak da genel sekreterle birlikte sorumludur. Başkanın yokluğunda kendisine başkan yardımcısı vekalet eder. Üst üste iki dönem başkanlık yapanlar aradan iki seçim dönemi geçmedikçe aynı göreve yeniden seçilemezler.

Yönetim kurulu ayda bir defadan az olmamak üzere başkanın çağrısı ile salt çoğunlukla toplanır. Katılanların salt çoğunluğu ile karar alınır; eşitlik halinde kararı, başkanın oyu belirler.

Yönetim kurulu toplantılarına ilişkin usul ve esaslar, alt birlik tüzüğü ile belirlenir.

Yönetim kurulunun görev ve yetkileri şunlardır:
a) Genel kurul gündemini hazırlamak ve genel kurulu toplantıya çağırmak.
b) Alt birliğin dönem bilançosunu, faaliyet raporunu ve tahmini bütçesini hazırlayıp genel kurula sunmak.
c) Genel kurul kararlarını uygulamak.
d) Üyeler arasında iletişim ve dayanışmayı sağlamak.
e) Üyelerin ve tohumculuk sektöründe faaliyet gösteren kişilerin meslekî bilgi ve görgülerinin artırılması ve geliştirilmesi için konferans, seminer, kurs, sempozyum ve benzeri eğitim işlerini düzenlemek.
f) Tohumculuk sektörünün geliştirilmesi için gerekli çalışmaları yapmak, sektörle ilgili inceleme ve araştırma yapmak veya yaptırmak.
g) Üyeler hakkında disiplin cezasını gerektiren veya suç teşkil eden fiillerin varlığı hâlinde, disiplin kurulunu göreve çağırmak.
h) Alt birlik adına taşınır ve taşınmaz mal almak, satmak, ipotek etmek ve bunlar üzerinde her türlü aynî hak tesis etmek.
ı) Genel kurulca verilecek diğer görevleri yapmak.

Alt birlik denetim kurulu
MADDE 22 - Denetim kurulu, genel kurul tarafından iki yıllık bir dönem için alt birlik üyeleri arasından seçilen üç asıl ve üç yedek üyeden oluşur. Denetim kurulu yılda en az iki defa toplanır ve üyeler ilk toplantılarında kendi aralarından gizli oyla bir başkan seçerler.
Denetim kurulunun toplanma usul ve esasları alt birlik tüzüğü ile belirlenir.
Denetim kurulunun görevleri şunlardır:
a) Alt birliğin tüm hesap ve işlemlerini incelemek.
b) Hesap ve işlemlerde gördüğü aksaklıkları en geç onbeş gün içinde yönetim kuruluna sunmak.
c) İki yıllık denetim sonuçlarını bir rapor hâlinde genel kurula sunmak.
d) Gerektiğinde genel kurulu olağanüstü toplantıya çağırmak.

MADDE 23 - Disiplin kurulu, genel kurulca iki yıllık bir dönem için alt birlik üyeleri arasından seçilen üç asıl ve üç yedek üyeden oluşur. Disiplin kurulu, yönetim kurulunun çağrısıyla toplanır. Disiplin kurulu üyeleri ilk toplantılarında gizli oyla kendi aralarından bir başkan ve bir de raportör seçerler.
Toplanma ve disiplinle ilgili usul ve esaslar alt birlik tüzüğü ile belirlenir.

Disiplin kurulunun görevleri şunlardır:
a) Yönetim kurulunun disiplin kovuşturması açılmasına dair kararı üzerine inceleme yaparak disiplinle ilgili kararları uygulamak ve cezaları vermek.
b) Yönetim kurulunun vereceği diğer görevleri yapmak.

Alt birlik gelir ve giderleri
MADDE 24 - Alt birliklerin gelirleri şunlardır:
a) Giriş aidatı ve yıllık aidat.
b) Üyelerin tohumculukla ilgili ürün, mal ve hizmet satışlarından binde üç oranında kesilecek komisyon.
c) Yatırım, ortaklık ve işletme gelirleri ile laboratuvar ve benzeri tesis gelirleri.
d) Fuar, organizasyon, reklam, tanıtım ve yayıncılık gelirleri.
e) İsim hakkı, logo, tohumluk etiketi, sözleşme ücretleri, hakemlik, arabuluculuk, danışmanlık, eğitim ve toplantı gelirleri.
f) Taşınır ve taşınmaz mallardan elde edilen gelirler.
g) Alt birlik yetkisinde bulunan işlemlerle ilgili izin, yetki belgesi ve tasdik ücretleri.
h) Faaliyet konuları ile ilgili diğer gelirler.
Alt birliğin giderleri, bu Kanun kapsamında verilen görevler ile kuruluş amaçları çerçevesinde yürütülen görevlerin ifasına yönelik faaliyetlerle ilgili giderlerdir.

Fesih
MADDE 25 - Alt birlik genel kurulu, genel kurula katılma hakkına sahip tüm üyelerin üçte iki çoğunluğu ile fesih kararı alabilir. İlk toplantıda çoğunluk sağlanamaması hâlinde ikinci toplantıda yönetim, denetim ve disiplin kurulu üye sayısının iki katından az olmamak üzere katılan üyelerle toplantı yapılabilir. Bu durumda fesih kararı, toplantıya katılanların üçte iki çoğunluğuyla alınır. Fesihle ilgili usul ve esaslar alt birlik tüzüğü ile belirlenir.

Türkiye Tohumcular Birliği
MADDE 26 - Türkiye Tohumcular Birliği; alt birlikler arasındaki işbirliği ve dayanışmayı temin etmek, tohumculuk sektörünün geliştirilmesi ile sektörde faaliyet gösterenler arasında meslekî dayanışma sağlamak ve mevzuatla verilen görevleri yerine getirmek amacıyla alt birliklerce kurulan, tüzel kişiliğe sahip, kamu kurumu niteliğinde meslek üst kuruluşudur. Birliğin kuruluşundan sonra alt birlikler, Birliğe üye olmak zorundadır.

Birliğin görevleri
MADDE 27 - Birlik, ülkenin tohumculuk sektörünün geliştirilmesini sağlamak amacıyla aşağıda belirlenen görevleri yapar:
a) Tohumculuk sektörünün geliştirilmesi ve tohumculuk politikalarının oluşturulmasına yardımcı olmak için Bakanlığa önerilerde bulunmak.
b) Ülkede ticareti yapılan tohumlukların kalite güvencesinin sağlanması için sistem oluşturmak.
c) Tohumculuk konusunda hazırlanan düzenlemelere ilişkin görüş bildirmek.
d) Üyeleriyle, kamu kurum ve kuruluşları ve diğer meslekî kuruluşlar arasında işbirliği ve koordinasyon sağlamak.
e) Üyeleri arasında çıkacak uyuşmazlıklarda, tarafların talebi üzerine arabuluculuk yapmak.
f) Ulusal ve uluslararası meslek örgütleri ile teknik işbirliği yapmak ve gerektiğinde bu örgütlere üye olmak.
g) Tohumculuk sektöründe araştırıcı ve ıslahçılara burs, hibe ve destek sağlayarak teknik kadroların oluşmasını sağlamak.
h) Üyelerinin ve tohumculuk sektöründe faaliyet gösterenlerin uymaları gereken meslekî etik kurallarını belirlemek.
ı) Tohumluk üretim sözleşmeleri düzenlemek ve uygulanmasını izlemek.
i) Tohumculuk sektörü ile ilgili yatırım yapmak, menkul ve gayrimenkul almak, satmak, rehnetmek, ödünç para almak, kuruluş amaçları doğrultusunda sosyal yardımlarda bulunmak.
j) Bakanlıkça bu Kanun kapsamında verilecek diğer iş ve işlemleri yapmak.
k) Mevzuatla verilecek diğer iş ve işlemleri yapmak.

Birliğin organları
MADDE 28 - Birliğin organları; Genel Kurul, Yönetim Kurulu, Denetim Kurulu, Disiplin Kurulu ve Hakem Kuruludur.

Birlik Genel Kurulu ve görevleri
MADDE 29 - Birlik Genel Kurulu, alt birliklerin kendi üyeleri arasından iki yıl için seçecekleri temsilcilerden oluşur. Temsilcilerin alt birliklerden çıkması, çıkarılması, ölümü, istifası hâllerinde yerlerine yedek temsilciler Genel Kurula katılırlar. Temsilcilerin Genel Kurula katılma masrafları, temsil ettikleri alt birlik tarafından karşılanır.

Genel Kurul, yılda bir defadan az olmamak üzere yönetim kurulunun çağrısı üzerine toplanır. Yönetim kurulunun veya denetim kurulunun kararı yahut genel kurul üyelerinin beşte birinin yazılı istemi üzerine olağanüstü toplantıya çağrılır. İlk toplantıda yeterli çoğunluk sağlanamazsa ikinci toplantıda çoğunluk aranmaz. Ancak, ikinci toplantıya katılan temsilci sayısı; yönetim, denetim ve disiplin kurulları asıl üyelerinin toplamının iki katından az olamaz. Genel Kurul, temsilci tam sayısının salt çoğunluğu ile toplanır ve toplantılarda kararlar, hazır bulunanların salt çoğunluğu ile alınır.
Genel Kurulun toplantıya çağrılması ve toplantılarla ilgili usul ve esaslar Birlik Tüzüğünde belirlenir.

Genel Kurulun görev ve yetkileri şunlardır:
a) Alt birlikler arasında işbirliği kurmak ve bunların gelişimi için gerekli tedbir ve kararları almak.
b) Tohumculuk alt sektörünün geliştirilmesi için temel ilkeleri belirlemek.
c) Birlik organlarını seçmek.
d) Birliğin çalışmaları ve yönetilmesi ile ilgili genel ilkeleri belirlemek.
e) Yönetim Kurulunca hazırlanan bütçeyi görüşmek ve onaylamak.
f) Yönetim Kurulu ve Denetim Kurulu raporlarını görüşmek ve ibra edilip edilmemesine karar vermek.
g) Alt birliklerce hazırlanan genel düzenlemeleri onaylamak.
h) Gerekli gördüğü hâllerde komisyonlar kurmak.
ı) Birlik adına taşınır ve taşınmaz mal almak, satmak, ipotek etmek ve bunlar üzerinde her türlü aynî hak tesis etmek konusunda Yönetim Kuruluna yetki vermek.
i) Tohumculuk faaliyetleri ile ilgili tesis, laboratuvar, işletme, eğitim merkezi kurulması ve bu yerlerin alet, ekipman ve diğer ihtiyaçlarının giderilmesi konusunda Yönetim Kuruluna yetki vermek.
j) Tohumculuk sektörünün güncel konularını görüşmek.
k) Alt birliğin gelirlerinden Birlik için ayrılacak katkı payını belirlemek.
l) Mevzuatla verilen diğer görevleri yerine getirmek.

Birlik Yönetim Kurulu ve görevleri
MADDE 30 - Birlik Yönetim Kurulu, iki yıllık bir dönem için temsilciler arasından Birlik Genel Kurulunca her alt birlikten en az bir temsilci olmak üzere seçilen asgarî beş asıl ve aynı sayıda yedek üyeden oluşur. Asıl üyeler ilk toplantılarında, Yönetim Kurulunun vereceği görevleri yürütmek üzere gizli oyla, kendi aralarından bir Başkan, bir Başkan Yardımcısı ve bir Sayman seçerler. Yönetim Kurulu Başkanı aynı zamanda Birliğin de başkanıdır. Yönetim Kurulunun vereceği görevler ile Birliğin işlerini yürütmek üzere bir Genel Sekreter tayin edilir. Genel Sekreterin nitelikleri ile görevleri, Birlik Tüzüğünde belirlenir.

Yönetim Kurulu Başkanı; Yönetim Kuruluna başkanlık ve Birliği temsil eder. Birliğin malî işlerinden ve bu konu ile ilgili defter ve kayıtların tutulmasından Sayman üye ile birlikte; diğer defterler ve yazışmalarla ilgili olarak da Genel Sekreterle birlikte sorumludur. Başkanın yokluğunda kendisine Başkan Yardımcısı vekalet eder. Üst üste iki dönem Başkanlık yapanlar aradan iki seçim dönemi geçmedikçe aynı göreve yeniden seçilemezler.

Yönetim Kurulu ayda bir defadan az olmamak üzere Başkanın çağrısı üzerine salt çoğunlukla toplanır ve katılanların salt çoğunluğu ile karar alır. Eşitlik halinde kararı, Başkanın oyu belirler.
Yönetim Kurulu toplantılarına ilişkin usul ve esaslar Birlik Tüzüğü ile belirlenir.

Yönetim Kurulunun görev ve yetkileri şunlardır:
a) Genel Kurul gündemini hazırlamak ve toplantıya çağırmak.
b) Birliğin dönem bilançosunu, faaliyet raporunu ve tahminî bütçesini hazırlayıp Genel Kurula sunmak.
c) Genel Kurul kararlarını uygulamak.
d) Alt birlikler arasında iletişim ve dayanışmayı sağlamak.
e) Üyelerin ve tohumculuk sektöründe faaliyet gösteren kişilerin meslekî bilgi ve görgülerinin artırılması ve geliştirilmesi için konferans, seminer, kurs, sempozyum ve benzeri eğitim işlerini düzenlemek.
f) Tohumculuk sektörünün geliştirilmesi için gerekli çalışmaları yapmak, sektörle ilgili inceleme ve araştırma yapmak veya yaptırmak.
g) Üyeler hakkında disiplin cezasını gerektiren veya suç teşkil eden fiillerin varlığı hâlinde, Disiplin Kurulunu göreve çağırmak
h) Birlik adına taşınır ve taşınmaz mal almak, satmak, ipotek etmek ve bunlar üzerinde her türlü aynî hak tesis etmek.
ı) Alt birliklerin aidatlarını süresi içinde yatırmalarını sağlamak ve bu konuda gerekli denetimleri yapmak.
i) Genel kurulca verilecek diğer görevleri yapmak.

Birlik Denetim Kurulu ve görevleri
MADDE 31 - Birlik Denetim Kurulu, Birlik Genel Kurulunca iki yıllık bir dönem için temsilciler arasından seçilen iki asıl ve iki yedek üye ile Bakanlık tarafından belirlenen bir asıl ve bir yedek üyeden oluşur. Denetim Kurulu yılda en az iki defa toplanır, üyeler ilk toplantılarında, kendi aralarından gizli oyla bir başkan seçerler.

Denetim Kurulunun toplanma usul ve esasları Birlik Tüzüğü ile belirlenir.
Denetim Kurulunun görevleri şunlardır:
a) Birliğin tüm hesap ve işlemlerini incelemek.
b) Hesap ve işlemlerde gördüğü aksaklıkları, en geç onbeş gün içinde Yönetim Kuruluna sunmak.
c) İki yıllık denetim sonuçlarını, bir rapor hâlinde Genel Kurula sunmak.
d) Gerektiğinde Genel Kurulu olağanüstü toplantıya çağırmak.

Birlik Disiplin Kurulu ve görevleri
MADDE 32 - Birlik Disiplin Kurulu, Genel Kurul tarafından iki yıllık bir dönem için temsilciler arasından seçilen üç asıl ve üç yedek üyeden oluşur. Disiplin Kurulu, Yönetim Kurulunun çağrısı üzerine toplanır. İlk toplantılarında gizli oyla kendi aralarından bir başkan ve bir de raportör seçerler.
Toplanma ve disiplinle ilgili usul ve esaslar Birlik Tüzüğü ile belirlenir.

Disiplin Kurulunun görevleri şunlardır:
a) Yönetim Kurulunun disiplin kovuşturması açılmasına dair kararı üzerine inceleme yaparak disiplinle ilgili kararları uygulamak ve cezaları vermek.
b) Yönetim Kurulunun vereceği diğer görevleri yapmak.

Birlik Hakem Kurulu ve görevleri
MADDE 33 - Birlik Hakem Kurulu, alt birliklerin kendi üyeleri arasından iki yıl için seçecekleri, konu uzmanı en az ikişer temsilciden oluşur. Seçilen temsilci sayısı kadar da yedek temsilci seçilir. Temsilcilerin birliklerden çıkması, çıkarılması, ölümü, istifası hâllerinde yerlerine yedek temsilciler Hakem Kuruluna katılır. Hakem Kurulu asıl üyeliğine seçilen temsilciler, Birlik ve alt birlik organlarında görev alamazlar.

Hakem Kurulunun görevleri şunlardır:
a) Birlik ve alt birlikler, alt birlikler ve üyeleri ile alt birlik üyeleri ve üçüncü kişiler arasında ortaya çıkacak ihtilafları uzlaşma, arabuluculuk ve hakemlik yoluyla çözmek.
b) Birliğin uluslararası uzlaşma, arabuluculuk ve hakemlikle ilgili yükümlülükleri çerçevesindeki görevlerini yürütmek.
c) Çalışma raporlarını Genel Kurula sunmak.

Birliğin gelir ve giderleri
MADDE 34 - Birliğinin gelirleri şunlardır:
a) Genel Kurul tarafından 17 nci maddedeki sınırlar çerçevesinde belirlenecek giriş aidatı ve yıllık aidatlar ile alt birliklerin her yıl brüt gelirlerinden ayıracakları en az yüzde onu oranında ödeyecekleri katılım payı.
b) Yatırım, ortaklık ve işletme gelirleri ile laboratuvar ve benzeri tesis gelirleri.
c) Fuar, organizasyon, reklam, tanıtım ve yayın gelirleri.
d) İsim hakkı, logo, tohumluk etiketi, sözleşme ücretleri, hakemlik, arabuluculuk, danışmanlık, eğitim ve toplantı gelirleri.
e) Taşınır ve taşınmaz mallardan elde edilen gelirler.
f) Yetkisinde bulunan işlemlerle ilgili izin, yetki belgesi ve tasdik ücretleri.
g) Faaliyet konuları ile ilgili diğer gelirler.
(a) bendi hükmü uyarınca; Birlik Genel Kurulu tarafından belirlenen en az yüzde on oranındaki katılım payı, Birlik Yönetim Kurulunun belirleyeceği bankalardan birine Birlik adına, alt birlik tarafından yatırılır. Katılım payları, bir önceki yıl brüt gelirleri üzerinden hesap edilerek izleyen yılın mart, haziran, eylül ve aralık aylarında eşit dört taksitte ödenir. Zamanında ödenmeyen katılım payları kanunî faizi ile birlikte tahsil edilir.

Birliğin giderleri, bu Kanun kapsamında verilen görevler ile kuruluş amaçları çerçevesinde yürütülen görevlerin ifasına yönelik faaliyetlerle ilgili giderlerdir.

Alt birlik ve Birlik organları seçimlerine katılma nitelikleri
MADDE 35 - Alt birlik ve Birliğe kayıtlı, onsekiz yaşını bitirmiş gerçek kişilerle, tüzel kişilerin tescilli ana sözleşmelerinde temsil ve bağlayıcı işlemler yapma yetkisi verilen gerçek kişi temsilcileri, bu Kanun hükümlerine göre alt birlik ve Birlik organlarının seçimlerinde oy kullanabilirler.

Alt birlik ve Birlik organlarına seçilebilmek için;
a) Türk vatandaşı olmak,
b) En az iki yıldır alt birliğe kayıtlı olmak,
c) Seçim tarihinde yirmibeş yaşını doldurmuş olmak,
d) İflas etmemiş ya da iflas etmiş olsa bile itibarını yeniden kazanmış olmak,
e) Taksirli suçlar hariç olmak üzere ağır hapis veya iki yıldan fazla hapis cezasıyla cezalandırılmamış olmak yahut affa uğramış veya tecil edilmiş olsalar bile basit ve nitelikli zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, evrakta sahtekarlık, inancı kötüye kullanma, yalan yere tanıklık, kaçakçılık, hileli iflas, görevi kötüye kullanma, resmî ihale ve alım satımlara fesat karıştırma, kara para aklama, Devlet sırlarını açığa vurma, terör, vergi kaçakçılığına iştirak suçlarından dolayı hüküm giymemiş olmak,
f) Ticaret ve sanat icrasından hükmen yasaklanmamış olmak,
g) Ticarî, ziraî ve sınaî kazanç dolayısıyla gelir veya kurumlar vergisi mükellefi olmak,
h) Okur, yazar olmak,
şartları aranır.

Yerli ve yabancı tüzel kişilerin, tescilli ana sözleşmelerinde temsil ve bağlayıcı işlemler yapma yetkisi verilen ve yukarıdaki özellikleri taşıyan gerçek kişi temsilcileri, bu Kanun hükümlerine göre alt birlik ve Birlik organlarına seçilebilirler. Seçilme yeterliliğini kaybedenlerin alt birlik ve Birlikteki görevleri sona erer. Organların seçimlerine katılma niteliklerine ilişkin diğer hususlar Birlik Tüzüğünde belirlenir.

Alt birlik ve Birlik üyelerinin haklarının kullanılabilmesi için tüzel kişilerin; sahibi, ortağı, yönetim kurulu üyesi, genel müdürü, murahhas azası seviyesinde üst düzey yöneticisi ve şirketi temsile, ahzu kabza yetkili olması ve bu hâlinin seçimden en az altı ay öncesini kapsaması şarttır.

Üye tüzel kişinin münfesih olması hâlinde, üyeliği ile birlikte seçilmiş olduğu alt birlik ve Birlik organlarındaki görevi sona erer.

Alt birlik ve Birlik organlarının seçim esasları
MADDE 36 - Alt birlik ve Birliğin organlarının bu Kanunda belirtilen seçimleri, yargı gözetimi altında, gizli oy ve açık tasnif esasına göre aşağıdaki fıkralarda belirtilen şekilde gerçekleştirilir.

Seçim yapılacak genel kurul toplantılarından en az onbeş gün önce seçime katılacak üye veya temsilcileri belirleyen listeler iki nüsha olarak o yer ilçe seçim kurulu başkanı olan hâkime tevdi edilir. Ayrıca, toplantıların gündemi, yeri, günü, saati ile çoğunluk olmadığı takdirde yapılacak ikinci toplantıya ilişkin hususlar da belirtilir. Toplantı tarihlerinin, gündemde yer alan konular da göz önünde bulundurularak görüşmelerin bir cumartesi günü akşamına kadar sonuçlanması ve müteakip pazar gününün dokuz-onyedi saatleri arasında seçimlerin yapılmasını sağlayacak şekilde düzenlenmesi zorunludur. Birden fazla ilçe seçim kurulu bulunan yerlerde görevli hâkim il seçim kurulunca belirlenir.
Hâkim, gerektiğinde ilgili kayıt ve belgeleri de getirtip incelemek suretiyle varsa noksanları tamamlattırdıktan sonra seçime katılacak üye veya temsilcileri belirleyen liste ile yukarıda belirtilen diğer hususları onaylar. Onaylanan liste ile toplantıya ilişkin diğer hususlar görevli ilçe seçim kurulu binası ile ilgili alt birlik veya Birliğin ilân yerinde asılmak suretiyle üç gün süre ile ilân edilir. İlân süresi içinde listeye yapılacak itirazlar hâkim tarafından incelenir ve en geç iki gün içinde kesin karara bağlanır. Bu suretle kesinleşen listeler ile toplantıya ilişkin diğer hususlar ilgili alt birlik veya Birliğe gönderilir.

Hâkim, kamu görevlileri veya aday olmayan üyeler arasından bir başkan ve iki üyeden oluşan bir seçim sandık kurulu atar. Aynı şekilde ayrıca üç yedek üye de belirler. Seçim sandık kurulu başkanının yokluğunda kurula en yaşlı üye başkanlık eder. Seçim sandık kurulu, seçimlerin Kanunun öngördüğü esaslara göre yürütülmesi, yönetimi ve oyların tasnifi ile görevli olup bu görevleri seçim ve tasnif işlemleri bitinceye kadar aralıksız devam eder.

Dörtyüz kişiden fazla üyesi bulunan alt birlik veya Birlikte her dörtyüz kişi için bir oy sandığı bulunur ve her seçim sandığı için ayrı bir kurul oluşturulur. Yüze kadar olan üye fazlalığı sandık sayısında nazara alınmaz. Seçimlerde kullanılacak araç ve gereçler ilçe seçim kurulundan sağlanır ve sandıkların konacağı yerler hâkim tarafından belirlenir.

Genel kurullarda yapılacak seçimlerde toplantıya katılma hakkı olanlar imzalı yazı ile aday olabilir veya gösterilebilir. Seçimlerde aday olanların listeleri organlara göre ayrı ayrı olmak üzere tek liste hâlinde veya her organ için ayrı listeler hâlinde genel kurul başkanlık divanınca adayların soyadı alfabetik sırasına göre sıralanıp yeteri kadar çoğaltılarak o seçimde görevli hâkime mühürlenmek üzere verilir. Listedeki isimlerin yanına herhangi bir unvan veya işaret konulmaz. Genel kurul toplantılarına katılma hakkı olanları gösteren listede adı bulunmayan üye oy kullanamaz. Oylar, oy verenin kimliğinin alt birlik, Birlik veya resmî kuruluşlarca verilmiş kimlik kartı ile ispat edilmesinden ve listedeki isminin karşısındaki yerin imzalanmasından sonra, oy verme sırasında sandık seçim kurulu başkanı tarafından verilen ilçe seçim kurulu mührünü taşıyan ve adayları gösterir listedeki isimlerin karşısına seçilecek organın asıl üyeleri kadarı işaretlenip ilçe seçim kurulu mührünü taşıyan zarflara konularak kullanılır. Bunların dışındaki kâğıtlara yazılan veya seçilecek organı oluşturan üye sayısından fazla adayın işaretlendiği oy pusulaları ile mühürsüz zarflardan çıkan pusulalar geçersiz sayılır.

Sayım ve döküm sırasında en fazla oy alanlar asıl üyeliklere diğerleri de aldıkları oy sırasına göre yedek üyeliklere seçilir. Oylarda eşitlik hâlinde kura çekilir. Seçim süresinin sonunda seçim sonuçları tutanakla tespit edilip seçim sandık kurulu başkan ve üyeleri tarafından imzalanır. Tutanakların bir örneği seçim yerinde asılmak suretiyle geçici seçim sonuçları ilân edilir. Kullanılan oylar ve diğer belgeler, tutanağın bir örneği ile birlikte üç ay süre ile saklanmak üzere ilçe seçim kurulu başkanlığına tevdi edilir.

Seçimin devamı sırasında yapılan işlemler ile tutanakların düzenlenmesinden itibaren iki gün içinde seçim sonuçlarına yapılacak itirazlar, hâkim tarafından aynı gün incelenir ve kesin olarak karara bağlanır. İtiraz süresinin geçmesi ve itirazların karara bağlanmasından hemen sonra hâkim, yukarıdaki hükümlere göre kesin sonuçları ilân eder ve ilgili alt birlik veya Birliğe bildirir. Hâkim, seçim sonuçlarını etkileyecek ölçüde usulsüzlük veya Kanuna aykırı uygulama nedeniyle seçimlerin iptaline karar verdiği takdirde, bir aydan az ve iki aydan fazla bir süre içinde olmamak üzere seçimin yenileneceği pazar gününü tespit ederek ilgili alt birlik veya Birliğe bildirir. Belirlenen günde yalnız seçim yapılır ve seçim işlemleri bu madde ile Kanunun öngördüğü diğer hükümlere göre yürütülür.

Görevli hâkim ve seçim sandık kurulu başkanı ile üyelerine 26/4/1961 tarihli ve 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanunda belirtilen esaslara göre ödenecek ücret ve diğer seçim giderleri ilgili alt birlik veya Birlik bütçesinden karşılanır. Seçimler sırasında seçim sandık kurulu başkanı ve üyelerine karşı işlenen suçlar Devlet memurlarına karşı işlenmiş gibi cezalandırılır.

Cezaî takibat
MADDE 37 - Alt birlikler ve Birliğin paraları ile para hükmündeki evrak, senet ve sair malları aleyhine suç işleyen ve bilanço, zabıtname, rapor ve diğer her çeşit kâğıt ve defterler üzerinde suç mahiyetinde değişiklik yapan veya bunları kasten yok eden organlara dahil üyeler ile personel hakkında Devlet memurları hakkındaki cezalar uygulanır.

Muafiyet
MADDE 38 - Alt birlikler ve Birlik, 24/4/1969 tarihli ve 1163 sayılı Kooperatifler Kanununa göre kurulan kooperatiflere sağlanan her türlü vergi ve harç muafiyetinden aynı koşullarla yararlanırlar.

Denetim
MADDE 39 – Bakanlık, alt birlikler ve Birliğin organları üzerinde idarî ve malî yönden gözetim ve denetim hakkına sahiptir.
Amaçları dışında faaliyet gösteren alt birlik ve Birliğin sorumlu organlarının görevlerine son verilmesine ve yerlerine yenilerinin seçilmesine, Bakanlığın veya bulundukları yer Cumhuriyet Başsavcılığının istemi üzerine o yerdeki asliye hukuk mahkemesince basit usule göre yargılama yapılarak karar verilir ve dava en geç üç ay içinde sonuçlandırılır.

Ancak, millî güvenliğin, kamu düzeninin, suç işlenmesini veya suçun devamını önlemenin yahut yakalamanın gerektirdiği hâllerde gecikmede sakınca varsa, alt birlik ile Birlik, vali tarafından faaliyetten men edilebilir. Faaliyetten men kararı, yirmidört saat içinde görevli hâkimin onayına sunulur. Hâkim, kararını kırksekiz saat içinde açıklar, aksi hâlde, bu idarî karar kendiliğinden yürürlükten kalkar.

malina Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 14-11-2006, 10:52   #37
agaclar.net
 
malina's Avatar
 
Giriş Tarihi: 03-04-2004
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 37,246
Galeri: 88
ALTINCI BÖLÜM

Çeşitli Hükümler
Orman bitki türlerine ilişkin hükümler
MADDE 40 - Bu Kanun hükümleri çerçevesinde orman bitki türlerine ilişkin olarak genetik kaynakların kaydı, tohumlukların üretilmesi, sertifikasyonu, ticareti ve piyasa denetimi iş ve işlemleri bir protokol çerçevesinde Çevre ve Orman Bakanlığına devredilir.

Yürürlükten kaldırılan hükümler
MADDE 41 – 21/8/1963 tarihli ve 308 sayılı Tohumlukların Tescil, Kontrol ve Sertifikasyonu Hakkında Kanun yürürlükten kaldırılmıştır.
Diğer mevzuatla 308 sayılı Kanuna yapılan atıflar bu Kanuna yapılmış sayılır.

GEÇİCİ MADDE 1 - Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce 308 sayılı Kanun ile ilgili mevzuat hükümlerine göre tescil edilen, üretim izni verilen ve ticarî sebze çeşit kayıt listesine alınan çeşitler, bu Kanun kapsamında kayıt altına alınmış sayılır.

Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce, 308 sayılı Kanun ile ilgili mevzuat hükümlerine göre özel sektör tarımsal araştırma kuruluşu olarak tescil edilen kuruluşların, araştırma ve ıslah yetkileri devam eder.

5 inci maddenin birinci fıkrası hükmü ile 7 nci maddenin birinci fıkrası hükmü, kayıtlı çeşidi bulunmayan bitki türleri ile kayıtlı çeşidi bulunmakla beraber Bakanlığın gerekli göreceği tohumluk çeşitleri hakkında bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren beş yıl süre ile uygulanmaz.

Bu Kanunun uygulanması ile ilgili yönetmelikler, Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde, Bakanlıkça hazırlanarak yürürlüğe konulur. Bu yönetmelikler yürürlüğe konuluncaya kadar, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte 308 sayılı Kanuna dayanılarak yürürlüğe konulan yönetmeliklerin bu Kanuna aykırı olmayan hükümlerinin uygulanmasına devam edilir.

GEÇİCİ MADDE 2 - Bu Kanuna göre seçilmeye engel bir hâli olmayan gerçek ve tüzel kişiler, alt birlik kurucusu olmak istedikleri takdirde, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde Bakanlığa başvurarak birer kuruculuk belgesi alırlar. Başvuru tarihinden itibaren bir ay içinde kurucu üyeler, Bakanlığın tespit edeceği merkezlerde beş üyeden oluşan birer geçici yönetim kurulu seçerler. Başvurularda Bakanlık, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte faaliyet gösteren dernek ve meslek kuruluşlarına öncelik tanır.

Bakanlıkça belirlenen merkezlerdeki geçici yönetim kurulları, geçici yönetim kuruluna seçildikleri tarihi takip eden bir ay içinde üye kayıt işlemlerini tamamlayarak 20 nci maddeye uygun olarak ilk genel kurullarını toplantıya çağırarak, organlarının seçimini gerçekleştirirler. 35 inci maddenin ikinci fıkrasının (b) bendi, organların ilk seçimlerinde uygulanmaz. Bu madde kapsamındaki alt birlikler, seçim sonuçlarını Bakanlığa bildirmekle tüzel kişilik kazanırlar.

En az üç alt birlik tüzel kişilik kazandıktan sonra Bakanlık, alt birliklerce seçilen Birlik Genel Kurulu temsilcilerini, Birlik organlarını seçmek üzere Ankara’da toplantıya çağırır. Birlik, organ seçimlerinin kesinleşmesiyle tüzel kişilik kazanır.
Bu madde kapsamına giren alt birlikler tüzel kişilik kazanıncaya kadar, alt birlik kurmak için gerekli olan ve bu Kanunda öngörülen hazırlık çalışmalarında ve temaslarda bulunabilir.

GEÇİCİ MADDE 3 - 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararname kapsamında olup, kayıt altına alınmış çeşitlere ait tohumlukları üreten kamu kuruluşunun memur ve sözleşmeli personeline; bir yıllık tutarı onaltı yaşını doldurmuş işçiler için geçerli olan bir aylık brüt asgarî ücret tutarının üç katını geçmemek kaydıyla üretimi teşvik primi ödenebilir. Bu ödeme, kuruluşun tohumluk üretimine devam ettiği sürece ödenir ve damga vergisi hariç herhangi kesintiye tâbi tutulmaz. Bu şekilde ödenecek üretimi teşvik priminin ödeme dönemiyle bu ödemeden yararlanmaya ilişkin usul ve esaslar; personelin unvanı, görev mahalli ve elde edilen tohumluk satış hasılatına katkısı dikkate alınarak Yüksek Planlama Kurulu tarafından belirlenir.

Yürürlük
MADDE 42 - Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

Yürütme
MADDE 43 - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

malina Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 14-11-2006, 14:45   #38
Ağaç Dostu
 
aybala's Avatar
 
Giriş Tarihi: 15-10-2004
Şehir: İstanbul-Maltepe
Mesajlar: 6,826
Galeri: 574
Belki anlış yerden başlamış olacağım ama ilk ilgimi çeken ücretler kısmı oldu. Özellikle de diğer ücretler kısmı.

İş yerindeki organizasyonlarda, görev tarifleri yapılır. Bunlarda genelde şöyle bir tanım yazar. Misal "şu eleman" şu ,şu, şu, işi ve amirinin verdiği tüm işleri yapar. O tüm işler olayı bitirir zaten.

Burada da benzer bir durum var. Zaten herşey yeterince ücretlendirilmiş. Gözden kaçan durumlar için de diğer ücretler kısmı eklenmiş. Harika.

Alıntı:
Ücret, İlân, Tazminat ve Ceza Hükümleri
Ücret
MADDE 9 - Sunulan hizmetler ile onaylanan ve düzenlenen belgeler karşılığında, aşağıda belirtilen ücretler alınır:
a) Başvuru inceleme ücreti.
b) Tescil ücreti.
c) Üretim izni ücreti.
d) Standart tohumluk kayıt ücreti.
e) Genetik kaynaklar kayıt ücreti.
f) Sertifikasyon hizmetleri ücreti:
1. Tarla kontrolleri ücreti.
2. Laboratuvar kontrolleri ücreti.
3. Belgelendirme ücreti.
4. Etiket ücreti.
g) Yayın ücretleri.
h) Diğer ücretler.
Bu ücretler, her yıl ocak ayında Bakanlık tarafından belirlenerek ilân edilir. Ücretler ile ilgili usul ve esaslar yönetmelikle düzenlenir.

aybala Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 28-12-2006, 15:20   #39
agaclar.net
 
Mine Pakkaner's Avatar
 
Giriş Tarihi: 06-01-2006
Şehir: İzmir
Mesajlar: 10,707
Galeri: 99
GDO ya Hayır Platformu'ndan

BASINA VE KAMUOYUNA:
25/12/2006

TOHUMUMUZA SAHİP ÇIKIYORUZ!

Yakın zamanda mecliste kabul edilen Tohumculuk Yasası’nın uygulanmaya başlamasıyla birlikte gündeme gelecek kimi sakıncalarla ilgili görüş bildiren demokratik kitle örgütleri ve bu örgütlere mensup kişiler bazı suçlamalarla karşı karşıya kaldı. Bu suçlamalardan sonuncusu Türkiye Tohumculuk Endüstrisi Derneği (TÜRK-TED) Yönetim Kurulu Eski Başkanı Yavuz Batur tarafından, GDO’ya Hayır Platformu üyelerinden Yavuz Dizdar’ın Dünya gazetesinde yayınlanan «Ey Sevgili Okurum; ‘Tohumuna sahip çık!’» başlıklı yazısına cevaben yapıldı. Sayın Batur daha önce de Ziraat Mühendisleri Odası (ZMO) tarafından yayınlanan bir basın bildirisine yanıt olarak ZMO Genel Başkanı Gökhan Günaydın’ı hedef alan bir metin kaleme almıştı.


Okumakta olduğunuz metin, saldırı ve suçlamaların biri ya da birkaçına yanıt vermekten ziyade, söz konusu suçlamaları gerçekleştiren kişi ve kurumlarla aramızdaki görüş farklılıklarının altını çizmek, kamuoyunu bilgilendirmek ve tarihe not düşmek amacını taşıyor.

“Uzman”lar ve uzman olmayı reddedenler

Son zamanlarda kulağımıza sıkça çalınan bir söz var; “uzman olmayan konuşmasın”. Sözün sahiplerine göre, kendi uzmanlık alanımız dışında herhangi bir konuda fikir beyan etmemiz son derece sakıncalı. Çünkü; siyaset yapmayı koyun gütmek sayan, ensesine vurmaya bile gerek kalmadan lokmasını teslim ediverecek tipte vatandaş arzu eden siyasetçi, sanayici vb. çevreler için en elverişli ortam bu şekilde yaratılabilir.

Gerek yaşadığımız dünya, gerekse geleceğimiz üzerinde söz sahibi olduğumuzun bilincinde olan bizler bu tip vatandaş olmayı reddediyoruz. Tarım, gıda, ekoloji, sağlık, çevre ve tüketici hakları gibi son derece geniş bir alanı kapsayan bir konuda faaliyet yürüten demokratik kuruluşlara mensup insanlar neden sözü edilen konularda görüş üretemesin? Ekonomiden ekolojiye, felsefeden etiğe, hukuktan siyasete kadar pek çok kaynaktan beslenerek konuşulması ve tartışılması gereken konular, neden tek bir alan üzerinde uzman olup kalan konularda dünyadan haberdar olmayan “uzman”ların insafına ve dar görüşüne terk edilsin? Uzmanlıktan kasıt, insanlık ve dünyada yaşayan tüm diğer canlılar yararına kullanılacak bir uzmanlık mıdır, yoksa yegâne güdüsü kâr etmek olan şirketlerin yararına kullanılacak bir uzmanlık mı? Sözkonusu şirketlerin çatısı altında çalıştığı ya da onların etki alanı içerisinde olduğu bilinen uzmanların bu konudaki niyeti şüpheye yer bırakmayacak kadar açık.
Tohumculuk Kanununun çiftçilerin haklarının çiğnenmesine yol açacağını, dolaylı olarak tüketicileri -yani bir avuç sanayici, tüccar vb. dışında hepimizi- olumsuz yönde etkileyeceğini, binlerce yıllık emeğin ve bilgi birikiminin bir ürünü olarak geliştirilmiş, geçmişteki ve gelecekteki tüm insanların üzerinde hak sahibi olduğu tohumların uluslararası tekeller tarafından gaspedilemeyeceğini savunan insanlara “siz tarımdan, tohum geliştirmekten ne anlarsınız” diye yanıt vermek ne kadar mantıklıdır?

Bir şirketin başka birine ait bir arazinin üzerine bina inşa etmeye çalıştığını farz edelim. “Benim arazimi gaspedip bina yapamazsın” diyen kişiye verilecek yanıt “sen mimarlık-mühendislikten ne anlarsın” mı olmalıdır?

Tüm bunlar bir yana; binlerce yıldır tohum geliştiren ve bu konudaki bilgilerini birbirleriyle ve tüm insanlıkla paylaşmakta sakınca görmeyen çiftçiler, bilgi birikimlerini patent altına almak gibi dâhiyane bir uygulamayı gündeme getirmedikleri için mi konularında uzman sayılmıyorlar?


GDO’ya Hayır Platformu; tarım, gıda, ekoloji, sağlık, çevre, tüketici hakları vb. konularda faaliyet yürüten pek çok demokratik kitle örgütünün biraraya gelmesiyle oluşmuştur. Platform üyelerinin uzmanlık alanları, sosyal konumları ve faaliyet alanları son derece geniş ve çeşitlidir. Kimilerinin “yarı cahil militanlar” olarak nitelendirdiği bu insanlar, konusundaki uzmanlığı son derece gelişmiş, üstelik başka alanlarda da fikir sahibi olabilecek entelektüel yeterliliğe sahip bireylerdir. Kâr hırsına hizmet etmekten başka bir işe yaramayan “uzman”lığı reddedenlerdir.

Durum böyle olmasaydı dahi, bir insanın herhangi bir konuda fikir yürütmek için başkalarından izin almaya ihtiyacı yoktur. Asıl sorgulanması gerekenler, her konuda izin mercii olmaya çalışanlardır.

Bilim ve teknoloji: Kim kime karşı?

Karşımıza sıkça çıkan bir başka suçlama bilim ve teknoloji karşıtı olduğumuza dair. İddiaya göre; gen transferi, transgenik canlı üretimi vb. olaylar yüksek teknoloji yardımıyla, bilimsel gelişme ve yeniliklerden faydalanılarak gerçekleştirildiği için onları baştacı etmemiz gerekiyor. Biz “yarı cahiller”, bu teknikler yardımıyla üretilmiş ürünlere karşı çıkmakla bilim ve teknolojiye de karşı çıkmış oluyoruz.


Bir maddenin ya da canlının yüksek teknoloji yardımıyla üretilmiş olması neden onu hikmetinden sual olunmaz payeye yükseltsin? Silahları, savaş makinalarını üretmekte kullanılan yöntemler de son derece yüksek ve gelişmiş bir teknolojinin ürünüdür, onların tasarlanması, yapımı için de bilimin son gelişmelerinden faydalanılır. Bilim ve teknolojiye dair buluşlar, gelişmeler insanlığa, dünyaya faydalı yönde kullanılabileceği gibi aksi yönde de kullanılabilir. Bir avuç uluslararası tarım ve gıda tekelinin kazançlarını katmerli hale getirmek yönünde kullanılan bilim ve teknoloji, dünyanın geride kalan büyük çoğunluğunun, yani bizlerin aleyhine işliyor demektir.


Tarım ve gıda tekelleri yalnızca DTÖ, IMF, Dünya Bankası gibi kuruluşlara nezdinde değil her alanda nüfuz sahibi. Bu alanların içerisine ne yazık ki bilim ve akademik kuruluşlar da dahil. Fonlar, bağış vb. ilişkiler nedeniyle uluslararası tekellerin etki alanına girmiş üniversitelerde, enstitülerde yapılan bilim, ancak sponsorlarının işine yarayan bilgi üretebilir.



Biz, sözkonusu tekellerin sponsorluğunda çalışma yürüten bilim insanları yerine bağımsız ve onurlu bir duruş sergileyen bilim insanlarının sözüne kulak vermeyi tercih ediyoruz.Tarım ve gıda tekellerinin propagandasını yapmak amacıyla kullanılan ‘bilim’ sözü, ancak televizyon reklamlarında “bilimin insanlığa armağanı” sloganıyla sunulan sakızlar için kullanılan ‘bilim’ sözü kadar anlamlıdır.

Açları kim doyuracak?

Bir başka iddia da açları doyurmak üzerine: Yukarıda sözü edilen yüksek bilim ve teknoloji sayesinde tarım öyle gelişecek, tarlalar öyle verimli ürün verecek, gıda o kadar çoğalacak ki, hayat bayram olacak. Yani gıda ve tarım şirketleri aslında kendileri için bir şey istemiyorlar, maksat tarımın gelişmesi ve açların doyurulması.


Biz “yarı cahiller” sözü edilen iddiaya karşı aklımıza bazı soruların gelmesine bir türlü engel olamıyoruz: Öyleyse tarım ve gıda tekelleri neden geliştirdikleri her tohum, hatta kendi geliştirmedikleri yabani bitki çeşitlerine varana kadar dünyanın dört bir yanındaki milyonlarca canlı çeşidi için patent alma yarışına girmiş durumda? Dünya çiftçilerinin binlerce yıllık emeklerinin ürünü olan tohumları saklamaları, değiş-tokuş etmeleri, birbirlerine satmaları neden engellenmeye çalışılıyor?

Son zamanlarda ABD, Kanada, İngiltere gibi muhtelif ülkelerde çifçilerin aleyhine açılmaya başlayan patentlerle ilgili davalar yukarıdaki soruların yanıtını vermek için fazlasıyla yeterli. Patentler açları değil, şirketleri koruyor.
Açlığın gıda azlığından kaynaklanıp kaynaklanmadığı da ayrı bir tartışma konusu. Açlığın giderek artmasına neden olan, uluslararası tekellerin kârlarına kâr katması amacına hizmet eden uygulamalar dayatan neo-liberal politikalardır. Sözkonusu politikaları muhtelif yaptırımlardan tehditlere kadar varan çeşitli yöntemlerle dayatansa DTÖ, IMF, Dünya Bankası gibi uluslararası kuruluşlar.


Gerçekler propaganda edilenden bambaşka. Dünyada gıda azlığı değil, fazlalığı söz konusu. Uluslararası tekellerin faaliyetinin merkezi haline gelen gelişmiş ülkelerde, özellikle buğday, mısır, soya, pirinç gibi dünya gıda tüketiminin önemli bir kısmını oluşturan gıda maddelerinde büyük bir üretim fazlası sözkonusu. Tarım ve gıda tekellerinin birbirleri arasındaki kıyasıya rekabetin kışkırttığı bu aşırı üretimin sonucunda ortaya çıkan ürün fazlası için yeni pazarlar yaratılmak zorunda.

Elbette bu pazarlar için en kolay aday, tarım sistemleri sorunlu, başka alanlarda da binbir zorlukla mücadele etmekte olan azgelişmiş ülkeler. Bu ülkelerin tarım sistemleri gıda ve tarım tekellerinin çıkarlarına hizmet eden neo-liberal politikalar doğrultusunda yeniden yapılandırılırken en fazla zarar görenler de tarımsal alandaki nüfusun büyük bir kısmını oluşturan küçük çiftçiler. IMF, DTÖ gibi kuruluşların dayattığı tarım politikaları sayesinde işlerini yapamaz hale gelen küçük çiftçiler birer birer açlar ordusuna katılıyor.

Rakamlar, istatistikleri tepetaklak ederek binbir türlü yorumlamakta uzman olan neo-liberal politika yandaşlarını bile çaresiz bırakır açıklıkta: Dünyadaki açların üçte ikisini topraklarından kopmak zorunda bırakılmış küçük çiftçi ve köylüler oluşturuyor.

Bir sorunu bizzat onu yaratan politikanın uzantısı olan uygulamalarla çözmek mümkün müdür? Yukarıda sözünü ettiğimiz, IMF, DTÖ, Dünya Bankası tarafından dayatılan politikaların bir uzantısı olan Tohumculuk Yasası, tarımsal sorunları çözmek bir yana, kısırdöngüyü kilit altına alarak gordionun düğümü haline getirmekten başka bir işe yaramayacaktır.


Medyatik iktisatçısından, kendi uzmanlık alanı dışındaki konularda herhangi bir fikri olmayan köşe yazarına, tek maksadı kârını artırmak olan sanayicisinden, halkı güdülecek koyun olarak gören politikacısına kadar tüm neo-liberaller, neredeyse birbirinin aynı müstehzi ifadelerle, değişen, küreselleşen dünyadan, çöken sistemlerden, artan açlıktan söz ediyor, kendi fikirlerine aykırı görüşteki herkesi “dar görüşlülük”, “militanlık”, “dinazorluk” gibi sözlerle suçluyorlar. Ortaya koyabildikleri tüm fikir zenginliği bundan ibaretken; sorunları bütün açıklığıyla gündeme getiren, kendilerinden başka alanlarda faaliyet yürüten insanlarla fikir alışverişi içerisinde olup, çözüm doğrultusunda politikalar gündeme getiren bilimcileri, demokratik kitle örgütleri mensuplarını, aydınları vb. dar görüşlü saymaları yavuz hırsızın ev sahibini bastırma gayretinden kaynaklanıyor olsa gerek.


Bizler dünyanın zenginliklerinin üzerine konmaya çalışan bir avuç azınlığı değil, açlığa ve yoksulluğa mahkum edilmeye çalışılan çoğunluğu temsil ediyor, safımızı onlardan yana belirliyoruz. Kendimizi dünya üzerinde yaşamış olan tüm insanların ürettiği maddi, manevi, doğal, tarihsel, kültürel zenginliğin ve çeşitliliğin mirasçısı olarak görüyoruz. Tüm suçlamalara ve yıldırma gayretlerine rağmen yaşanan her türlü soruna karşı fikir yürütmeye, çözüm üretmeye, dünyamıza, geleceğimize sahip çıkmaya devam edeceğiz.

TOHUM YAŞAMDIR, YAŞAM PATENTLENEMEZ!

GDO’YA HAYIR PLATFORMU







EK : Yavuz Batur’un Yavuz Dizdar’a ilettiği metin.

Alıntı:
Sayın Yavuz DiZDAR,

« Ey sevgili okurum – Tohumuna Sahip Çık » çarpıcı başlığı altında, yeni tohumculuk yasası ile ilgili olarak yazmış olduğunuz makaleyi üzülerek okudum. Üzüldüm çünkü « boyalı basın » alerjisi olan ve sürekli DÜNYA gazetesi okuyarak çeşitli konularda kendini geliştirmeye çalışan bir vatandaş olarak sizin gibi akademik kariyer sahibi bir kişinin eline geçirmiş olduğu köşesinden bu kadar konudan uzak, yalan yanlış, kulaktan dolma, toplama bilgilerle kamu oyunu yönlendirmeye çalışmasına isyan etmemek elde değil !
Nasıl bu kadar sorumsuz davranabiliyor ve ülkenin en ciddi gazetelerinden biri aracılığı ile bilgi kirliliği yaratabiliyorsunuz ?
Kendi uzmanlık konunuzda da bu şekilde davranıyorsanız, vay geldi elinize düşen hastalara !

Sayın Başbakanı da son cümlenizde tenkid ettiğinize göre sanıyorum moda söylemle « din tacirlerine » karşısınız ; ancak inanın sizin gibi modern üflemeciler halkımıza klasik üfürükçü hocalardan daha fazla zarar vermektedirler.

Gelelim yanlışlarınıza :

1. öncelikle « Günaydın » diyeyim çünkü bahsettiğiniz yasa yazınızda belirttiğiniz gibi artık « yürürlüğe konulmayı » beklemiyor çünkü tam bir ay (30 gün) önce TBMM tarafınan onaylanarak yürürlüğe girdi,

2. yeni yasada çeşit tarifi yapılırken arzuladığınız gibi « biyoteknolojik yöntemler ile » ibaresi kaldırılmış ve sizin gibi türk bilim insanlarının dünya uygarlığına bir hatırası olarak günümüzde büyüğünden küçüğüne tüm ıslahçı kişi ve kuruluşların kullanmakta olduğu bilimsel biyoteknolojik ıslah yardımcısı yöntemler yok sayılmıştır ! Sanıyorum burada « madem biz teknoloji geliştiremiyoruz, gelişmişine de para yetiştiremiyoruz, en iyisi bunları yok sayalım ve kendi mağaramızda sessiz sakin yaşayalım » mantığı ile hareket etmek arzusundasınız ; öyle ise bugünden tezi yok eğer yapabiliyorsanız TIP alanında da kullanılan tüm biyoteknolojik yöntemleri hatta bunlardan biri olan transgenik teknolojisini de görmezden gelin !
Sayın Dizdar, el insaf bari siz bir hekim olarak bu yanlışı yapıp yarı cahil militanlar gibi biyoteknolojik yöntemlerin sadece bir tanesi olan transgeniklere karşı olarak biyoteknoloji kelimesini metinlerden çıkartmaya kalkmayın !

3. Tohumların fahiş fiyatları, Bakanlığın tohum geliştirilmesinde, üretilmesinde ve dağıtımında ki rolü, yeni yasanın tekelleşme getireceği, vb. konularında yapmış olduğunuz tenkidlere aşağıda Ziraat Müh. Odası Başkanı genç politikacı adayı, iple samanı birbirine karıştırma uzmanı Sn. Günaydın'a vermiş olduğum cevap metninde bulacaksınız ; lütfen bu konuları kaşımadan eğer gerçekten ilginiz var ise önce militanlar ile değil gerçek konunun tarafları yani üretenler (tohumcu – yetiştirici) ile görüşünüz.

4. Ülkemizde GDO lı tohumların girişi, dağıtımı, ekilişi tamamen yasaktır. Burada da – umarım bilinçli değildir - büyük bir yanlış yaparak işlenmek üzere ülkemize ithal edilen ABD ve Brezilya kaynaklı mısır, soja daneleri ile tohumluğu karıştırmaktasınız. Yurt dışında 50.-USD bedelle satılan aygıtlar ile bir danenin transgenik olup olmadığı kolayca anlaşılabilmektedir ; size önerim madem ki bu konuya ilgi duyuyorsunuz bunlardan bir tane edinip, yaz aylarında tarlalarda inceleme yapmanızdır.

5. Ülkemizin 40 yıl önceki durumunu « karnı tok – sırtı pek » bir vatandaş olarak nostaljik olarak yad ediyorsunuz ancak günümüzde hala dış dünyaya kapalı, Enver Hoca'cı bir rejimin olamayacağını (sadece Kuzey Kore var onlar da yakında açlıktan birbirlerini yiyecekler) nasıl inkar edersiniz. Ekolojik tarım vb. zengin safsataları kitlelerin karınlarını doyurmuyor ! bunlar ancak Nişantaşı, Bağdat Caddesi « cafe » lerinde 10.-YTL ye bir adet sandöviç yiyebilecek mutlu azınlığın hezeyanları olarak kalmaya mahkumdur.

Devletimizin öncelikleri :

a. halkının güvenliğini sağlamak (bu nedenle kendimiz yapamadığımız için milyar dolarlara savaş uçağı almak zorundayız),

b. halkının sağlıklı yaşamasını sağlamak (bu nedenle kendimiz yapamadığımız için milyar dolarlara tıbbi alet,ilaç, vs. almak zorundayız),

c. halkının karnını doyurmak (bu nedenle kendimiz yapamadığımız için bedeli ne olursa olsun yeni teknolojileri almak zorundayız),

d. halkını eğitmek ve bağımsızlığımızı korumaktır (bu nedenle yeni teknolojileri kovalamak, uygulamak ve geliştirmek zorundayız).

6. Yeni tohumculuk yasasının bir « ihanet » yasası olduğunu iddia edenler bilmelidirler ki benzer yasalar Fransa'da 1940 larda, Hollanda'da 1950 lerde kabul edilmiş ve bu ülkeler bugün tohumculuk sektöründe dünyanın en gelişmiş ülkeleri arasına girmişlerdir.

Yapılması gereken yalan yanlış, bilgisizce tenkidler değil, yapıcı önerilerdir ; 1950 lerin hayali geleceğimizi aydınlatmaya yetmez !
1950 – 60 - 70 lerde « neleri yanlış yaptık ki bugün nal toplamaktayız ? » bunun analizi yapılmalı ve gelecek buna göre kurgulanmalıdır.

Bundan sonra uzmanlık alanınız dışında ki konularda yazarken daha dikkatli, ölçülü, araştırmacı ve sorumlu davranmanızı dilerim.

Saygılarımla,
Yavuz BATUR
Bir önceki T-TED (tohum endüstrisi derneği) yönetim kurulu başkanı,
(Çoğunluğu yerli sermayeli) Tohum şirketi yöneticisi
Anadolu Tohum AS - istanbul / Turkiye

Mine Pakkaner Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 28-12-2006, 15:43   #40
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 08-12-2006
Şehir: istanbul
Mesajlar: 1,239
Sn Mine hn. çok önemli bir forum açmışsınız. Bu bilgiler hepimiz için çok önemli.

sukranayalp Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 09-01-2007, 06:13   #41
Ağaç Dostu
 
Mehmet Ali Aşık's Avatar
 
Giriş Tarihi: 10-09-2006
Şehir: Metropolis
Mesajlar: 161
Galeri: 19
umudumuz Anayasa mahkemesinin bu yasasi iptal etmesi.


Cumhuriyet Halk Partisi, kamuoyunda ve özellikle tarım sektörünün içerisinde önemli tartışmalara yol açan ve daha sonra TBMM de kabul edilerek yasalaşan Tohumculuk Yasası nın iptali için Anayasa Mahkemesi ne başvuruda bulundu.

Mehmet Ali Aşık Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 01-02-2008, 16:16   #42
agaclar.net
 
malina's Avatar
 
Giriş Tarihi: 03-04-2004
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 37,246
Galeri: 88
Tohumda sömürge bedeli dönemi

Anadolu orijinli mercimek, buğday, nohut yurtdışında geliştirilip Türkiye’ye satılıyor. Tohumlarına ‘ıslahçı hakkı’ adı altında milyonlarca dolar ödeniyor

Türkiye tarımda patent hakkı olarak da bilinen ıslahçı hakkı konusunda uluslararası koruma ağına dahil oldu. Bundan böyle Türkiye, yıllardır yeni türler geliştirememesi nedeniyle ithal tohumlara bağımlı kalacak ve önemli miktarda ıslahçı hakkı bedeli ödeyecek. TÜBİTAK Bitki Teknolojileri Platformu Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Nazimi Açıkgöz, ıslahçı hakkı uygulamasını “sömürge bedeli” olarak tanımladı.

Aynı zamanda Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bitki Islahı ve Genetiği Bilim Dalı Başkanı Açıkgöz, dünyada ıslah edilen yeni çeşitler için fikri mülkiyet haklarının uygulandığını, buna Türkiye’nin de kasım ayında Uluslararası Yeni Çeşitleri Koruma Birliği’ne (UPOV) üye olarak dahil olduğunu söyledi.

Dünyada yeni türlerin ıslah edilmesi konusunda özellikle AB ve ABD’li şirketlerin yoğun çalışmalarının bulunduğunu, Türkiye’deyse birçok bitki türünde yıllardır geliştirme yapılmadığını bildiren Açıkgöz, şunları kaydetti: “1937 yılından bu yana arpada, 1990 yılından bu yana elmada yeni bir çeşit geliştiremedik. Sebzelerde halimiz perişan. Domates tohumu ıslahçı hakkı bedeli nedeniyle altın fiyatıyla yarışıyor. Meyvede ve kesme çiçekte eski türlerle üretim yaptığımız için ihracatımız artmıyor. Kesme çiçekte geçen yıl bir firmanın 4 TIR malına ıslahçı hakkını ödemediği gerekçesiyle Macaristan gümrüğünde el kondu ve ceza kesildi. Halen mısır tohumunun yüzde 95’i, ayçiçek tohumunun yüzde 60’ını ithal ediyoruz ve bu ıslahçı bedelini de ödüyoruz. Meyvede de alınan fidelerden elde edilen üretimin her yıl yüzde 5’ini ıslahçı hakkı bedeli olarak yurtdışına gönderiyoruz. Tablo bununla da kalmıyor. Anadolu orijinli mercimeği Kanada alıp geliştiriyor ve Türkiye’ye satıyor. Avustralya yine Anadolu’ya ait nohuttan yeni bir tür geliştirip adına ‘çumra’ diyor. ABD, Anadolu’dan aldığı bir buğday türünü soğuğa dayanıklı olacak şekilde geliştiriyor, adına ‘centurk’ diyor. Türkiye, tüm bu gelişmeleri seyrediyor.”

Binlerce üretici mahkemelik

Son iki yılda koruma altına alınan yüzlerce çeşidin yarısına yakınının yabancı kökenli olduğunu, bunun Türkiye’nin önemli miktarda ıslahçı hakkı bedeli ödeyeceği anlamına geldiğini ifade eden Açıkgöz, “Avrupalı birçok firma Türkiye’nin iklim koşullarının uygun olması nedeniyle tohum üretip ihraç ediyor. 2006’da 42 milyon dolarlık ihracat yapıldı. Bu alandaki ithalat ise 92 milyon dolar, bunun yarısı da ıslahçı hakkı. Bunun adı düpedüz sömürge bedeli. Türkiye kendi türlerini geliştiremezse ithalatını hızla artıracak, daha fazla ıslahçı hakkı ödemek durumunda kalacak ve (modern bir sömürge ülkesi) haline gelecektir” diye konuştu.

Açıkgöz, bu payı ödemediği için Avrupa’da binlerce üreticinin mahkemeye verildiğine dikkat çekerek, Türkiye’de de süs bitkileri ve makineli tarıma uygun pamuk türleri başta olmak üzere meyve, şaraplık üzüm, arpa gibi ürünlerde benzeri sorunlar yaşanabileceğini vurguladı.

Türkiye’nin yeni çeşitler geliştirebilmesi için tohumculuk şirketleri, enstitüler, üniversiteler ve kamu kurumlarının organize olması gerektiğini söyleyen Açıkgöz, TÜBİTAK bünyesinde oluşturulan Türkiye Bitki Teknolojileri Platformu’nun, Avrupa’daki 7. Çerçeve Programı’na benzeyen bir sistemle çalışmaya başlayacağını kaydetti.

Uzun süreli ve yüksek maliyetli olan ıslah çalışmalarında şirketler ve araştırma kurumlarının organize edilerek destekleneceğini belirten Açıkgöz, uygun iklimsel koşullara sahip Türkiye’nin tohumculuk konusunda dünyanın en büyüğü olabilecek potansiyelde olduğuna işaret etti.

Sistem işleyişi

Sebze ya da meyve üreticisi ilk kez aldığı tohum ya da fide için ıslahçı hakkı bedelini alım fiyatı içinde ödüyor. Bir yıl ektiği ürünü, ertesi yıl da ekebilmek için tohumu satın aldığı firmayla anlaşarak belli bir bedel ödüyor. Küçük üreticinin muaf tutulduğu uygulama kapsamında, ihracatı yapılan tarım ürünleri gümrükten geçerken ıslahçı hakkı bedelini ödeyip ödemediği kontrol ediliyor. Ayrıca AB Islahçı Hakları Ofisi (CPVO) dedektifleri de pazar denetimleri yaparak ıslahçı hakkını kontrol ediyor.

(EKONOMİ SERVİSİ) 31/01/2008
http://www.evrensel.net/haber.php?haber_id=24415

malina Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 01-02-2008, 22:11   #43
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 27-01-2007
Şehir: BURSA
Mesajlar: 743
Galeri: 56
Oyunun kurallarını onlar koydukça bizde oyunu onların istediği gibi oynamak zorunda kalırız. Yarın teneffüs ettiğimiz havadan bile komisyon almağa kalkacaklar. Kendi kaynaklarımıza dönmediğimiz ve ithalata bağlı kaldığımız sürece bedelini ödeyeceğiz. Sistem üretmeyi değil, tüketmeyi ve ithalatı körüklüyor.

Sergüzen Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 16-04-2008, 13:06   #44
Ağaç Dostu
 
Oğuz Karsan's Avatar
 
Giriş Tarihi: 04-12-2006
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 1,085
Galeri: 181
Gerekirse Balkonumuzda Tohum Yetiştirebiliriz

Merhaba,

ABD,AB,NATO,G7, vs.

Kim, bu Dünyanın nimetlerini elde ederek kendi halkına sunmak istemez ki. Adamlar da onu yapıyorlar.Kızmamız gereksiz.

Globalleşelim,Küreselleşelim diye kimsenin karşı çıkamayacağı insancıl laflarla ortaya çıkarak sömürünün alasını yapanlara karşı her zaman uyanık olmamız gerektiğini zaten bilmiyormuyuz? İşte bu da bir başka türlüsü

Hayat tekerrürden ibarettir. Her yüzyılda başka objeler,malzemeler,madenler,
eşyalar,cisimler,bitkiler,yiyecekler vs.ler öne çıkmıştır. Ve bu güçleri ellerinde bulunduranlar ile ele geçirmek isteyenler arasında kıyasıya bir yarış başlamıştır.

Soğuk savaş dönemlerinde casuslar ile, sıcak savaşta ise askeri güç ve modern silahlar ile bu iş sürüp gitmiştir.

Elinizde kıymetli bir malzeme varsa tehlikedesiniz demektir. Bir düşünün güçsüz biri ,karanlık bir sokakta elindeki altın dolu bir çuvalı ne kadar koruyabilir. Mutlaka daha güçlü olan çuvalı ele geçirmek için uygun zamanı kollayacaktır.

Zamanımızda ise petrol,silahlar ve diğer malzemeler önemini yitirmiş durumdalar. İnsanlar bir sürü silaha sahipler ama yiyecek yemekleri ve içebilecek suları azalmakta.

Türkiye Cumhuriyeti her zaman kendine yetebilen ülkeler sınıfında yer almıştır. Birtakım dış oyunlar ve spekülasyonlar ile bu gerçek kullanılarak aleyhimize durumlar yaratılmışsa da. Bizim suyumuz da var yiyeceğimizde.

Yiyeceğimiz, köylümüzün içine düşürüldüğü en kötü kriz durumlarında bile kendimize yetmiştir.Buna hayret eden dış güçler elimizdeki kıymetli toprağa sahip olmanın yollarını aramaktadır. Bu sefer de tohumlarımızı yok edip tüketerek tohumculukta da kendilerine bağlı bir duruma gelmemizi ummaktadırlar.

Ama yine farkına varmadıkları bir husus var. Yedi cihanın ordularını sadece kuru ekmekle yenmeyi başaran bir ulusun evlatları olarak, bu krizin de üstesinden geleceğimizi bilmiyorlar.Bu anlatacağım gerçek bir hikayedir.

Anneannem Saniye Dursun 1940 larda yiyeceği bitince önce tanelerini kullanarak mısır unu yapmış taneleri de bitince,mısırın koçanını öğütüp un haline getirmiş ve ortaya çıkan un ile ekmek pişirmiş ve çocuklarını beslemeyi başarmış.. Anneannem öldükten sonra tahta sandığında tülbentlere sarılı değişik tohumlar bulmuştuk. O zaman bizim için bir önemi olmayan tohumların değerini şimdi idrak edebiliyorum.

Ülkemizin bir zenginliği de herşeydeki çeşitliliğidir. Bildiğim kadarıyla, Meyvede,
sebzede,ağaçta,bitkide,kuşta,böcekte tüm avrupadaki ülkelerde bulunan çeşitlerden daha fazla çeşidimiz var.

İşte şimdi biz Anneannelerimiz gibi, Dedelerimizden kalan bazı çeşitler ile ilgili tohumları temin edip saklayarak, bu görevi yerine getirebiliriz. Mesela Çanakkale yöresinde yaşayanlar o sulu muhteşem domatesin çekirdeklerini bir bezin üzerinde kurutup saklayabilirler. Tekirdağdakiler o tatlı kavunlarının ve ayçiçeklerinin.İzmirdekiler Üzüm ve İncirin. Kayseridekiler kayısının,
Trabzondakiler Fındığın ve hurmanın. Amasyadakiler elmanın, Vatanımızın her yanı zenginliklerle dolu.

Hiç de zor bir iş olmadığını, uygulamaya başladığınızda anlayacaksınız. Ben balkonumda fıstık çamı ve diğer birsürü çeşit ağaç yetiştirebildiysem. Eminim, siz çok daha fazlasını yapabilirsiniz.

Hiç olmayacakmış gibi bir proje değil. Çok zamanınızı da almayacak .Sadece birkaç dakikanızı ayırmanız bile birçok tohumun bir dahaki seneye verdiği ürünü görmenize yetecektir.

Peki bu kadar büyük olan bir ülkede birkaç kişinin çabası yeterli olacak mı? Tabi. Önce her şehirde veya bölgede belli insanlar öne çıkacak. Mesela ilk başta,Çanakkale Domatesi için Önder'e, Amasya elması için Mustafa'ya müracaat edilecek. Sonra talep çoğaldıkça, zaten herşey keniliğinden gelisir. Talep oldukça Devletin kurumları ve özel sektör de işin içine girecektir.

Bu gün büyük marketlerde sırf üzerinde hormonsuz veya arılı yazdığı için iki üç katını ödeyerek aldığımız domatesler acaba ne kadar sağlıklı ?

Kısaca, hem ülkemiz eski tatlarını kaybetmeyecek, hem de dış güçlere karşı işbirliği yaparak tohum varlığımızı kaybetmeyeceğiz. İstediği kadar kanun çıkarsınlar. Balkonuma kimse karışamaz.

Saygılar

Oğuz Karsan Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 04-06-2008, 20:05   #45
agaclar.net
 
Mine Pakkaner's Avatar
 
Giriş Tarihi: 06-01-2006
Şehir: İzmir
Mesajlar: 10,707
Galeri: 99
Prof. Dr. Tafyun Özkaya'nın makalesini buraya koymak isterdim ancak bunun için uzun. Lütfen okuyunuz.

Alıntı:
TOHUMDA TEKELLEŞME VE ETKİLERİ
Tayfun ÖZKAYA[1]
ÖZET
Bugün dünyanın önde gelen on firması dünya ticari tohum satışlarının yarısından çoğunu gerçekleştirmektedir. Aynı şekilde önde gelen on firma (çoğu aynı olmak üzere)
tarım kimyasalları satışının %84’ünü gerçekleştirmektedir. Tohumun kontrolü ve araştırmanın az sayıda elde toplanması ile dünya gıda arzı giderek tehditlerle karşılaşmaktadır. Bu eğilimin bir sonucu olarak, binlerce çeşit yok olmuş, tarımsal üretim giderek suya, makinelere, tarım kimyasallarına bağımlı hale gelmiş, çiftçiler dünyada yok olmaya başlamış, açlık büyümeye devam etmiş, yediğimiz besinler lezzetini ve çeşitliliğini kaybetmeye başlamıştır. Bitki ıslahı giderek özel firmalar tarafından finanse edilmekte ve giderek az sayıda firmanın çıkar ve amaçlarına hizmet etmektedir.
2006 yılında Türkiye tam olarak uygulandığında çiftçilerin tarımsal uygulamalarını yok edecek yeni bir tohumculuk kanununu TBMM’den geçirmiştir. Bu yasa ile çiftçiler tohumlarını kayıt altına alınmaksızın, kendi kullanımları için koruyabilecek ve diğer çiftçilerle değiştirebileceklerdir. Ancak bunların her hangi bir şekilde satışı cezalarla karşılaşacaktır. Bu gelişmeler biyoçeşitliliği yok etmekte, tarım kimyasallarının kullanımı arttırarak endüstriyel tarım sistemini güçlendirmekte, ürünlerin besleyici ve koruyucu özelliklerini yitirmesine yol açmaktadır.

[1] Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü Bornova İzmir, tayfun.ozkaya@ege.edu.tr

http://www.tayfunozkaya.com/panel/fi...esmetayfun.doc

Mine Pakkaner Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 06-06-2008, 22:59   #46
Ağaç Dostu
 
Oğuz Karsan's Avatar
 
Giriş Tarihi: 04-12-2006
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 1,085
Galeri: 181
Gerekirse bizde mal mübadelesine başlarız.

Merhaba,

Sn. Mine Pakkaner'in, Sn. Prof. Dr. Tafyun Özkaya'nın makalesinden yapmış olduğu makaleden anladığım kadarıyla artık kendi tohumumuzu yetiştiremeyeceğiz, ancak değiş tokuş yapabileceğiz.

Tamam ona da kabul Ulu Önder Atatürk "Türk Milleti Zekidir" diye boşuna dememiş. Akıllı çiftçilerimiz ve uyanık iş adamlarımız bu kanundan zarar görmeyecek yolları şimdiden bulmuş, hatta tohumları değiştirecekleri kişiler ile temasa başlamışlardır.

Daha da dayatılırsa mal mübadelesine başlar, ortalığı allak bullak ederiz. Bizim ticaretimize akılları ermez. Hangi tohumu verip ne aldığımızı anlamaları için onların AB kriterleri yetmeyecektir.

Tarımda Kurtuluş Savaşı başlıyor.

Saygılar

Oğuz Karsan Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 30-07-2008, 15:26   #47
Yeni Üye
 
Giriş Tarihi: 03-08-2006
Şehir: Ankara
Mesajlar: 5
Tohumculuk Kanunu iki yıldır yürülükte. Acaba iki yılda iddia edildiği gibi ülke tohumculuğu yabancı tekellere mi devredildi? Yine iddia edildiği gibi ülkemizde GDO'lar serbest mi bırakıldı? Ülkemizde kanser yapan tohumlar sebebiyle ölen kaç kişi var?

zegabon Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 11-08-2008, 18:54   #48
Ağaç Dostu
 
Oğuz Karsan's Avatar
 
Giriş Tarihi: 04-12-2006
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 1,085
Galeri: 181
Her ülke bizim gibi boş durmuyor.

Merhaba,

Prof. Dr. Tayfun Özkaya imzalı
Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü
Aldığım mektubu aynen aktarıyorum.


TOHUM ŞİRKETLERİ TOHUMLARIMIZA GÖZ DİKTİ

Masum görünen bir tohum yarışması. En değerli yerli tohumlarımız hakkında bilgi toplayan tohum şirketleri. Yerli tohumlarımızdan alınacak genler ve "hırsız" durumuna düşecek çiftçilerimiz. Prof. Dr. Tayfun Özkaya'nın analizi:
--------------------------------------------------------------------------

Geçen hafta Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesinde ilan panolarında öğrencilere yönelik bir afiş gözüme çarptı. Bir İsrail firması olan
Hazera Tohumculuk ve Antalya Akdeniz Üniversitesi Ziraat Fakültesi işbirliği yaparak bir tohumculuk proje yarışması başlatmış. Konu;
kaybolmakta olan yerel sebze çeşitlerinin yetiştirilmesi veya özelliklerinin belirlenmesi. Şirket daha önce de öğrencilere yönelik
eğitim çalışmaları yapmış. Akdeniz Ziraat Fakültesi'nin dekanı da bunları çeşitli yerlerde açıklıyor. Birinci olana dizüstü bilgisayar
verilecek, her fakültenin birincileri ve danışmanı olan hocaları (hocalar da öğrencilerin danışmanı oluyor) Antalya'da beş yıldızlı bir
otelde bir hafta ağırlanacak.

Hazera Tohumculuk firması aslen İsrail kökenli. Domates tohumları üzerinde ihtisası var. Hazera İbrani dilinde tohum demekmiş. Bu Hazera şirketi 1998'de Fransız Vilmorin tohum firması ile stratejik bir ortaklık oluşturuyor. Hisselerinin yüzde 12'sini Vilmorin'e veriyor. Vilmorin de aslında piyasanın dev tohum firmalarından Groupe Limagrain'in bir parçası. Limagrain dünyanın dördüncü büyük tohum firması. Yıl 2003 olduğunda Vilmorin'in Hazera'daki payı yüzde 55'e çıkıyor. Hazera'nın genel merkezi İsrail. Ayrıca hatırlayalım; Vilmorin geçenlerde Türkiye'nin büyükçe bir tohum firmasının tamamını satın almıştı.

Olay son derece açıktır. Kimse anlaşılmaz, gizemli komplo teorilerine sapmasın. Ayrıca gene kimse Yahudi düşmanlığından söz
etmesin. İşte gerçek ortada. Büyük şirketler düzeyinde ne din, ne milliyet önemli değildir. Fransız, İsrail, Türk şirketleri el ele
vermişler. Birbirlerinin hissesini almışlar. Bunların zarar verdikleri, Türk, Fransız, Amerikalı vb. her ulustan ve dinden çiftçilerdir,
tüketicilerdir.

Gene kimse bu firmaların yerel çeşitliliği korumak peşinde olduklarını söylemesin. Özel şirketlerin kâr dışında bir şeyi
hedeflediklerini düşünenler ya çok saftır ya da bilinçli olarak böyle söylüyordur. Hazera'nın domateste önemli bir payı var. Amacı yerel
çeşitlerdeki değerli genleri kendi çeşitlerine katmak. Gördüğümüz kadarı ile bunu bir bilgisayarla ve 20-30 kişinin otel parası ile tereyağından kıl çeker gibi ucuzca, tehlikesizce ve bir de biyoçeşitliliğimizi koruyormuş gibi görünerek gerçekleştirecekler.

Yarışmanın duyurularında 'tohum toplanmayacak' deniyor. Bu,eleştirileri önlemek için düşünülmüş sanırım. Ancak tohum toplamak hemen şart değil. Önemli olan bilgidir. Tohum toplama işi sonra yapılacak olan kolay bir iş olacaktır. Yerel çeşitlerdeki bazı özellikler örneğin bazı hastalıklara dayanıklılık genleri şirketlerin çeşitlerine aktarılınca şirket amacına ulaşmış olacaktır. Şüphesiz bu şirket çeşitlerinin sayısı çok az olacaktır ve bunlar gene de ilaçsız ve gübresiz yetiştirilemeyecektir. Ayrıca UPOV denilen Yeni Bitki Çeşitlerini Koruma Birliğine Türkiye'nin geçenlerde girdiğini hatırlayalım. Genlerimizden yararlanarak geliştirilecek olan şirket tohumlarının bir süre sonra bizim yerli çeşitlerimizden değil, bizim çeşitlerimizin onların çeşitlerinden yararlandığı bile iddia edilebilecektir. Hatta gümrüklerde domateslerimize el konulabilecektir. Çünkü onların çeşitleri patentlenecek veya tohumda geçerli fikri mülkiyet hakları ile korunacaktır. Tohum yasasının yerel tohumları saklanacak ve biyokorsanlığa açık olacak, ancak asla satılamayacak hale getirdiğini tekrar hatırlayalım. Küresel tohum şirketlerinin sevdiği UPOV'u kendi elimizle muhalefetsiz kabul etmiştik. Yerel çeşitlerimizden aktarılan yeni özellikler birkaç yıl sonra hiçbir işe yaramayacaktır. Çünkü şirket çeşitleri biyoçeşitliliğe karşı olmak zorundadır. Az sayıda çeşit, şirketler için kaçınılmazdır. Yoksa kârın en çoğa çıkarılması gerçekleşemez. Biyoçeşitliliğin olmamasının sonucu ise bu şirket çeşitlerinin kısa bir süre içinde hastalık ve zararlılara dayanıksız hale gelmesidir. Şirket çeşitleri ve endüstriyel tarım nedeniyle ABD'de sebze ve meyve çeşitleri yüzde 90'lar düzeyinde yok olmuştur. Gerek ABD gerekse İngiltere'de yapılan araştırmalar şirket tohumlarıyla üretilen sebze ve meyvelerin vitamin, mineral madde gibi antioksidantlar açısından 50 yıl önceki yerel çeşitlerden çok fakir olduğunu göstermektedir.

Ziraat Fakülteleri niye bu işe alet oluyor? Bence ilanlar derhal indirilmeli, destek çekilmelidir. Daha önemlisi artık fakülteler ve
Tarım Bakanlığı yerel çeşitleri koruyucu çalışmalara girmeli, katılımcı ıslah denilen köylü ve bilim insanlarının en başından el ele çalıştığı yaklaşımlarla araştırmalara başlamalıdırlar. Katılımcı ıslah dünyada 20 yıldır biliniyor. Bizim küreselci tarım çevrelerine soralım bakalım, katılımcı ıslahı doğru tarif edebilecekler mi?

Yerel çeşitlerin yağmalanmasına son verelim. Sonra çok geç olacak. Ay yıldızlı rozetleri sadece dekor olarak takanlar: Yeni bir sınav önünüzde. Hadi bakalım.

Prof. Dr. Tayfun Özkaya
Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü

Oğuz Karsan Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 11-08-2008, 19:10   #49
Ağaç Dostu
 
Oğuz Karsan's Avatar
 
Giriş Tarihi: 04-12-2006
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 1,085
Galeri: 181
Değerli insanlarımızı korumaya almalıyız.

Merhaba,

Oynanan oyun ortada. Yöntem daha öncekileri aynı. Bir farkla. Artık bazı değerlerimiz, bilim adamlarımız vatansever insanlarımız oyunu çözdükçe daha çok insana duyuruyor.

Ama bence ülkemizde bir yararlı insan koruma programı yapılsa ve : Geçmişte de türlü nedenler ile kaybettiğimiz bu faydalı insanlar artık korumaya alınsa.

Hatırlayınız, Uğur Mumcu'dan, Hablemitoğlu'na, Vali Recep Yazıcıoğlundan, Adnan Kahveciye, Eşref Bitlis Paşa'dan yakın zamanda hala nedeni karanlıkta kalan ve içinde bilim adamarımızın da yok olduğu uçak kazası. Ve diğerleri.

Sanki görünmez bir el ülkemizin geleceğini şekillendirecek , insanlarımızın refahı ve mutluluğunu sağlayacak yetişmiş kadroyu yok ediyor. Kimisi eziliyor, kimi kaza geçiriyor, kiminin uçağı düşüyor.

Ben artık Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü Prof. Dr. Tayfun Özkaya'nın ve onun gbilerinin korunmaya alınmasının gerektiğine inanıyorum. Büyük emelleri ola bir kartelin oyununu ortaya çıkaraak derecede tekerlerine taş koymanın bedeli ağır olabilir.

Yüzyılımızın en etkili silaharıdan biri su diğeri gıda. Önümüzdeki on yıllara silahlar veya bombalar değil bence gıda ve suya egemen olabilen ülkeler hükmedecek. Ve Türkiye Cumhuriyeti olarak Faunamızı, Floramızı, Çeşit ve tür zenginliğimizi, gıda ve diğer tohum zenginliğimizi dikkatli bir şekile korumalıyız.

Sakın olmaz demeyin. Ülkemizin beyinleri ülkeleri uğruna çalışmalarının bedelini ödeyip akıl almaz kazalar geçirirken, işe yaramaz takımına ve hatta işbirlikçilere bir şey olmuyor. Acaba neden ?

Saygılar

Oğuz Karsan Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 14-09-2008, 13:31   #50
Ağaçsever
 
Giriş Tarihi: 08-10-2006
Şehir: Bursa
Mesajlar: 44
Galeri: 19
tohum gdo kanser

Alıntı:
Orijinal Mesaj Sahibi zegabon Mesajı Göster
Tohumculuk Kanunu iki yıldır yürülükte. Acaba iki yılda iddia edildiği gibi ülke tohumculuğu yabancı tekellere mi devredildi? Yine iddia edildiği gibi ülkemizde GDO'lar serbest mi bırakıldı? Ülkemizde kanser yapan tohumlar sebebiyle ölen kaç kişi var?
Arkadaşımızın sorusuna yanıt vermek istiyorum;
Nihai hedef kamuyu tamamen tohum işinden çekip bu işin şirketlere devridir,yani yapılan "özelliştirmeler"in, "şirketleştirmeler"in başka bir versiyonudur bu iş.Ayrıca çiftçinin tohum alma,saklama,değiş-tokuş ve satma olanaklarının da durdurulması hedeflenmektedir.

Tohum işi direkt olarak "yabancı tekellere devr"edilmeyecek, "Tohumcular birliği"ne devredilecektir.Tohumcular birliği ise aralarında Monsanto,Syngenta,Bayer gibi ulusötesi firmaları,yerli tohum şirketlerini,yabancı şirketlerin TRdeki mümessillerini de içeren geniş yelpazedeki Tohum Endüstrisi Derneği üyelerini kapsamaktadır.

GDO'ları serbest bırakma işini Tohumculuk Kanununa sokamamışlardır.Bu nedenle GDOlu tohumların yasal olarak TR ye sokulması ekilip dikilmesi hala parantez içinde "yasak" tır.Ama bunların yemlik **** yağlık **** hazır gıdalar olarak TRye girişlerini kontrol eden mevzuat/mekanizma olmadığı için GDOların TRye serbestçe girdiği doğrudur ve hatta yasal olmayan yollardan tohum olarak girdiği ve ekilip dikildiklerine dair duyumlar vardır.

Bu yıl içinde adı sıkça duyulmakta olan "Adana Çiftçiler Birliği" isimli bir örgüt kurulmuştur.ABD tarafından finanse ve yöneltilmekte olduğu konusunda şaibeler bulunan bu örgütün yöneticileri çeşitli TVlarda,gazetelerde "bizler de ABD çiftçileri ile rekabet etmek istiyoruz bizler de GDOlu tohum ekmek istiyoruz" şeklinde beyanlarda bulunmaktadırlar.

Geçtiğimiz hafta Sabancı Üniversitesinde bir grup GDOcu bilim insani ! nın katılımı ile gerçekleştirilen GDO Sempozyumunda bu örgüt üyeleri de aynı taleplerini dile getirmişlerdir.

GDO_SA sempozyumunun bu yıl düzenlenen III.sü ,diğer sempozyumlardan farklı olarak GDO karşıtlarını aşağılayıcı ,alay edici ve saldırgan bir üslüpla gerçekleştirilmiş, fakat panele katılan GDOya Hayır Platformu temsilcilerinden hakettikleri cevapları almışlardır.Yani özetle GDOların serbest bırakılmaları ile ilgili çalışmalar, tohumculuk kanunu ile başlatılmış, bazı üniversite hocalarının ve sözüm ona çiftçilerin destekleri ve talepleriyle bu olay yasallaştırılma sürecine sokulmaya çalışılmaktadır.

Ülkemizde kanser yapan tohumlardan ölen kaç kişi var sorusunu ise Çernobil patladıktan sonra ağırlıklı olarak Karadeniz bölgemizde kaç kişi ölmüştür şeklinde bir soruyla yanıtlamak lazım.Çernobil patlamasından 3-5 hafta **** 3-5 ay/yıl sonra radyasyon deneniyle ölen hastaya rastlanmadığı halde ,aradan 20 yıl geçtikten sonra Karadeniz bölgesinde kanser patlaması yaşandığını inkar edebilecek kimse var mıdır?

GDOlu ürünlerin tüketilmesiyle ilgili olarak bunlardan direkt zarar gören, kanser olan **** ölen insana rastlanmamış olması onların "güvenilir" olduklarını ispatlamaz. Burada mısır ya da domates ya da başka bir meyve ya da sebzenin içine aktarılmış olan ve o sebze ve meyvenin doğasında olmayan şeylerin onların gen yapılarına eklendiğini söylüyoruz.

Gen yapısı değiştilmiş, içine toksin üreten bakterinin geni aşılanmış bir mısırı ,normal bir "mısır" olarak addedebilir misiniz? Bu artık mısır değil başka bir "şey"dir. Bu başka şeyin ,insan ya da hayvan tarafından yendiğinde zaman içinde neleri tetikleyeceğini kimse bilmiyor ki.Bu ürünleri üretenler bile bilmiyorlar.

En çok GDOlu ürünün üretildiği ve dolayısıyla tüketildiği ABD de artan kanser vakaları ve çığ gibi büyüyen obesitenin bu ürünlerden kaynaklanmadığının ispatını şimdiye kadar yapan olmamıştır.

Bilemiyorum yanıtlarım sizi tatmin etti mi ama daha detaylı bilgi isterseniz devam edebilirim,
saygılar,

Arca Atay Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 15-09-2008, 14:48   #51
Ağaç Dostu
 
Mehmet Ali Aşık's Avatar
 
Giriş Tarihi: 10-09-2006
Şehir: Metropolis
Mesajlar: 161
Galeri: 19
Elin oglu iki yil sonrasi için degil yüz yillik plan yapip o plani uygulamaya koyuyor.Biz yarini bile düsünmüyoruz cebim dolsunda nasil olursa olsun.Bu kanunun bir benzeri isgal altindaki irakta kabul ettirildi. Simdi sorsam Türkiye isgal altindami diye zorunuza gider .Oguz Karsan "Tarimda kurtulus savasi basliyor demis" demekki bir isgal söz konusu.Bu kanunu kabul edenler memlekte en büyük ihanetlerden birini yapmislardir.Her ne kadarda halka dindar görünmek durumda olsalarda dinleri imanlari "PARA" dir.

Mehmet Ali Aşık Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 17-09-2008, 10:41   #52
Ağaç Dostu
 
Oğuz Karsan's Avatar
 
Giriş Tarihi: 04-12-2006
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 1,085
Galeri: 181
Uyanık olmalıyız. Gerekli düzenlemeleri yapmalıyız.

Merhaba,

Sn. Mehmet Ali Aşık.

Tarımda Kurtuluş savaşı verme zamanı geldi de geçti.

Tröst diye adlandırabileceğimiz çok uluslu firmalar milyarlarca dolar harcadıkları ar-ge (araştırma-geliştirme) çalışmaları sonucunda elde ettikleri tohum ve benzeri çalışmaları, saf köylümüzü kullanarak ülkemiz topraklarında denemeye başladılar.

Ortaya çıkabilecek vahim olaylar karşısında kendi ülkelerindeki kanunlarının izin vermemesi veya cezaların, yaptırımların fazla olması onları bizim gibi henüz tam ve bağımsız tarım politikaları olmayan ülke topraklarına yöneltti.

Kendi çıkarları uğruna zehirledikleri topraklarımızın hesabını kanunlarımızla bile soramaz hale geldik çünkü yabancı devletlerin yöneticilerini bile araya sokarak kanunda kendilerine gerekli düzenlemeleri yaptırmaya başladılar.

Kendileri tarım politikalarını 50-100 yıllık yaparken bize hiçbir şanş tanımayan bazı ülkeler, kendi tarımımızı ve topraklarımızı korumamıza bile engel teşkil etmekteler çünkü korumacı politikalar karşısında istediklleri araştırmaları yapamayacaklarından dolayı endişeleniyorlar.

Verimli tarımsal arazilerimizi artık korumamız gerekmektedir. Yoksa yabancı tohumlar ile verimsizleşen topraklarımız, torunlarımızı beslemeye yetmeyecektir.

Saygılar.

Oğuz Karsan Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 18-09-2008, 06:17   #53
Ağaç Dostu
 
Mehmet Ali Aşık's Avatar
 
Giriş Tarihi: 10-09-2006
Şehir: Metropolis
Mesajlar: 161
Galeri: 19
merhabalar Oguz bey
Sonunda tarimdada iyice batililastik moderen olduk artik bizim tarim ürünleride hormonlu,GDO'lu, tadi plastik gibi oldu. Kültürümüzün degistigi yetmezmis gibi tarlada ekilip biçilen nebatta degisti.
Saf köylü sözüne katilmiyorum köylü dedigin uyanik olur! Suçu sadace aldatanda degil aldananda da aramak lazim.
Köylüsünden kentlisine insanlar canavarlasmasiydi "canavar tohumlar" kolay kolay yayilmazdi.

Eklenen Resimler
 

Düzenleyen Mehmet Ali Aşık : 20-09-2008 saat 00:23 Neden: imla hatasi
Mehmet Ali Aşık Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 19-09-2008, 12:52   #54
Ağaçsever
 
Giriş Tarihi: 08-10-2006
Şehir: Bursa
Mesajlar: 44
Galeri: 19
tohum ve gdo ile ilgili iki makale

Tohumunu satan köylü hapse düşecek

Alıntı:
Türkiye’de tarımın içinden geçtiği şu günler çok zorlu bir süreç... Köylünün işi zor, tarıma dayalı sanayicinin işi zor... Geçen hafta Ege TV’de Erol Yaraş konuyu açınca ben de 2006’da bu konuda Ali Ekber Yıldırım başta olmak üzere, Kamil Okyay Sındır’ın, Güngör Uras’ın yazdıklarını, bu arada benim de naçizane 2006’da yazdığım konuları anımsattım... Ertesi günü Gözlem Gazetesi’nin Haber Müdürü Serkan Aksüyek kardeşimim haberi ve notları ulaştı elime... Meğerse konu bizim anlattığımızdan da betermiş.

Yıllardır gördüğüm her köylüye “bankacının, tohumcunun oyununa gelmeyin tohumunuza gözünüz gibi bakın” diyorum. Boşuna demediğim ortaya çıkıyor. Serkan iyi bir araştırma ile çıkıyor okurunun karşısına... “Kilerdeki tohumunu satan Hasan Ağa, 2011’de hapiste’ başlığı ile verdiği haber Türk köylüsünün geleceği için karamsar düşünenleri haklı çıkartacak boyutta...

Aksüyek’in haberinden özetleyerek sunuyorum bekleyen tehlikeleri: Türk çiftçisine tohumda kurulan tuzak, sadece Tohumculuk Kanunu ile sınırlı değil. 3 binden fazla endemik bitki türünü barındıran Anadolu toprakları, 2004’te yasalaşan Islahçı Hakları Kanunu ile birlikte, “devlet eliyle” çok uluslu tohumculuk şirketlerinin pazarı olacak. Kilerine tohumluk ayıran çiftçi Hasan Ağa, 2011’den itibaren bunu pazarda satamayacak. Aksi halde başı çok uluslu tohumculuk şirketleri ile belaya girecek.

Türkiye’nin tohumculukta adeta teslim alınmasını amaçlayan süreç 8.1.2004 tarihinde yasalaşan 5042 sayılı Islahatçı Haklarının Korunması Kanunu ile başladı. Birbirini tamamlayan bu iki kanun, önce tohum ıslahı yapan şirketlerin haklarını düzenledi, daha sonra devlet eliyle ıslahçı şirketlere pazar yaratılmasının güvencesini sağladı.5 yıllık geçiş süresinin sonunda, Türk çiftçisi ve Türk halkı bu gerçeği çok daha acı deneyimlerle yaşayacak.

Türkiye’nin tohumculukta sıkıştırıldığı kumpas, sadece Tohumculuk Yasası ve Islahatçı Haklarının Korunması Yasası ile sınırlı değil. Kısa adı UPOV olan Uluslararası Yeni Çeşitleri Koruma Birliği’ne (International Union for the Protection of New Varieties) 18 Kasım 2007’de 65’inci ülke olarak üye olan Türkiye, bu sözleşme hükümleri uyarınca zengin biyoçeşitliliğini yitirme tehlikesiyle karşı karşı kalacak. Başbakanlığın resmi web sayfasında UPOV’a Türkiye’nin yaptığı başvurunun gerekçesinde, “Bitki ıslahçılarının haklarını koruma altına alarak Türkiye’nin yeni tohum geliştirmek için yatırımları çekeceği” belirtiliyor. Buna acaba, “sanılıyor” desek daha mı doğru?

Serkan Aksüyek’in özetlediği UPOV üyeliği sonrası için ise kaygı yaratıyor: UPOV üyeliği ile Türkiye’nin genetik çeşitliliği yağmalanacak, yerel çeşitler gelişmiş ülkelerde olduğu gibi hızla yok olma sürecine girecek. Tarım ilacı ve gübre kullanımına dayalı bir tarım sistemi olan endüstriyel tarım yaygınlaşacak. Bu durum toprakların, suların, ürünlerin kirlenmesi sonucunu doğuracak, küresel ısınmayı hızlandıracak. Köylüler tohumlara daha yüksek fiyat ödeyecek. Taşımaya daha elverişli tatsız ve besin değeri düşük sebze, meyveler yüzünden hipermarket zincirlerinin ürün üzerindeki hakimiyetleri artacak, ürünler daha ucuza çiftçinin elinden alınacak. Bütün bu gelişmeler köylünün yoksullaşması ve kırlardan göç ederek kentlere yığılmasını hızlandıracak. Lezzetsiz ve besin değeri düşük ürünleri tüketecek olan tüketicilerin sağlıkları bozulmaya devam edecek.
Nedim Atilla

Akşam



Arca Atay Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 03-10-2008, 09:01   #55
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 16-05-2007
Şehir: YALOVA
Mesajlar: 4,833
Merhabalar!

Yazılanları birer birer özümseyerek okudum. Okuduktan sonra anladımki bütün o olup bitenler sade vatandaş olarak bizlerin yani konuyla sadece bir tüketici olarak uzaktan ilgisi olanların bilmediğimiz çok şey var. Tohum ve tohumculuk konusunun ülkemizin kanayan yarası olduğunu biliyordum ancak bu kadarını beklemiyordum.

Bu sayfaya bilgilendirme ve aydınlatma yazıları ile katılan herkese sonsuz şükranlarımı sunuyorum. Bu ülkenin yaşayan bir ferdi olarak durumun bu denli vahim olduğunun bu sabah farkına varmış oldum. Sizlerin sayesinde. Bu konuyu gündemde tutmak ve her zaman faydalı aydınlatıcı bilgilerle donatmak bir vataşdaşlı görevi bana göre. Karadeniz bölgesinde yaşananlarla ilgili müsade ederseniz bende yaşadığım bir olayı aktaracağım.

2003-2004 yıllarında memleketim olan Niksarda yaşadıklarım beni şaşkına çevirmişti.
Çoluk çocuk ve annem köydeyiz ve bir pazartesi günü kasabaya alış verişe gittik. Eksiklerimizi alacağız ya başladık alış verişe. O zamanlar henüz alış veriş merkezide yok doğru dürüst. Neyse eksiklerimizi aldık sıra geldi çay şekere. Anam oğlum çayı burdan almayalım çok pahalı ben satıcılardan alayım dedi ve yanımızdan ayrılıyor. Benim dikkatimi çekti bende gelmek istiyorum dedim bu satıcı kimmiş. Pazarın ortasına vatandaş el arabasını çekmiş çay satıyor paketli tıpkı çay kurun çayındaki paket renkleri ancak üzerindeki bir iki harfi değişik. Fiyat olarak yarı parasına adam peynir ekmek gibi satıyor. Başı kalabalık bütün köyden gelen insanımız başında tezgahın. Ben şaşkın şaşkın bakarken anam sıraya girmeye çalışıyor. Neyse girdim koluna aldım kenara. Ana sen bu çayların hangi çaylar olduğunu biliyormusun ? Cevap şu ucuzya oğlum. Neyse ayak üstü bunların Rusyadaki çernebilden sonra üretilen radyaslu çaylar olduğunu zor güç anlattım. Oğlum herkes alıyor bende çok aldım ne olacak bu işin sonu diye sorduğunda. Cevap vermekte ne kadar zorlandığımı siz tahmin edin. Neyse döndük geldik ve çayımızı hiç değilse Çaykurun paketlenmiş ağzı kapatılmış ve kontrollü düşündüğüm orjinal paketlerinden bir kaç adet alarak köye döndük.
Tüm bunları anlatmamdaki sebep gerçekten benim gözlemlediğim kendi köyüm dahil Karadenizin deniz görmeyen tarafında kanser vakaları o kadar çoğaldıki anlatılacak gibi değil. Deniz gören tarafını artık sizler düşünün.

Bunları buraya yazmak o kadar zorki ancak gerçekler bunlar ve kaçmamamız gerekiyor. Biz hala maç seyretmeye devam ediyoruz. Mücadele eden bilimsel anlamda destekleyen hatta sohbet anlamında olsun buraya yazı yazan herkese sonsuz teşekkürler.

Saygıyla.

Cemal Sansar/ Yalova.

cemal.S Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 16-12-2008, 18:16   #56
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 13-04-2006
Şehir: Ankara
Mesajlar: 9,099
Galeri: 25
Genetik müdahale görmüş besinlerden uzak durun!

Bilim insanlarının, bütün insanlığa, doğaya yaptıkları en büyük kötülüklerden biri olarak görüyorum canlıların genlerine müdahale etmeyi.

GDO- Genetiği Değiştirilmiş Organizma, Frankeştayn veya transgenik denen tohumlar çok acıklı bir konu... İnsan eliyle canlıların geni birbirine aktarılıyor. Tavuktan bir gen alınıp fasulyeye aktarılabiliyor. Veya domatesten bir gen mısıra girebiliyor. Bilim insanlarının, büyük bir marifet gibi gördükleri bu aktarımların uzun vadeli etkileri araştırılmadan uygulanmaya başlandı. İnsanlara, hayvanlara, çevreye ne etkileri olduğunu bilmediğimiz transgenik tohumlar bilim-kurgu filmlerini anımsatıyor.

ABD, Kanada ve Arjantin en büyük GDO üreticileri. GDO’lu tohumlardan en fazla üretilenleri mısır, soya fasulyesi ve pirinç. Bu ürünlerin üçü de “modern” gıda sanayinde bol miktarda kullanılıyor. İçinde soya yağı olmayan gofret, çikolatalı krema, hazır çorba, patates cipsi yok gibi. Mısır şekeri – Cargill fabrikasıyla gündeme gelen – nişasta bazlı sıvı şeker de neredeyse bütün şekerli gıdaların içinde. Gofretler, şekerlemeler, gazlı içecekler, mısır şekeri ile yapılıyor. Yani, bugün bir kola içtiyseniz, transgenik mısır şekeri yemiş olabilirsiniz. Çikolata yediyseniz transgenik soyanın yağını yemiş olabilirsiniz.

Transgenik ürünlerin, günümüzde çoğalan alerjilerin sorumlusu olarak gösteriliyor. Hatta, kısırlığa, kansere sebep olduğunu söyleyen doktorlar da var. Her türlü transgenik yaratıktan uzak durmakta fayda var. Ne olur, ne olmaz, bizin genlerimiz de değişime uğramasın!

http://beslenmebulteni.com/bes/index...102&Itemid=312

denizakvaryumu Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 05-01-2009, 12:12   #57
Ağaç Dostu
 
Oğuz Karsan's Avatar
 
Giriş Tarihi: 04-12-2006
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 1,085
Galeri: 181
Merhaba.

Sn. denizakvaryumu,

Uyarılarınız çok güzel. ancak atı alan Üsküdarı geçmiş tuzlaya varmış neredeyse. Peki, aldatıldık. Ama nasıl?

Yıllar önce, hatırlayınız kanseri önlüyor dedikodusu ile hepimiz soya ürünleri peşine düşmüştük. Salatalarımızda soya ve mısır kullanmak bize o günlerde sağlık alameti gibi gelmişti. Çünkü işbilir basınımız ve medyamız yine yabancı mallarını halkımıza servis ediyordu.

Bu bize ders olsun! Tarım Bakanlığımızın yapması gerekenleri yapmadığı bir ülkede, kanserden korunmak amacıyla, esas kansere yol açabilecek transgenik veya GDO'lu harhangi bir ürünü çocuklarımıza afiyetle yedirir, uluslararası gıda devlerine bu krizlerde ayakta durabilmelerini sağlayacak finansal kaynağı sağlamış olursunuz.

Kendi çiftçimizin doğal hayvan gübresi ile ürettiği, bağışıklık sistemimizi ayakta tutabilecek ve sağlığımıza yarayacak ürünler de ya çöpe gider, ya da denize veya meclisin önüne dökülür. Marketler açılır da açılır, ne idüğü belli olmayan gıdalar halkımıza satılır da satılır.

Peki bütün bunlar olurken Yetkililer ne yapar? Ceplerini doldurup, yangelir yatarlar.

Saygılar

Oğuz Karsan Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 03-02-2009, 10:01   #58
Ağaç Dostu
 
hüsnüyusuf's Avatar
 
Giriş Tarihi: 18-10-2007
Şehir: Karaman
Mesajlar: 315
Galeri: 15
Tohumdaki Tehdit

Bu konu birçok kez dile getirilse de yine de hibrit tohumlara karşı tutum (sitemizde bile) değişmiyor(değişemiyor) malesef.

Aşağıdaki yazı Prof. Dr. İbrahim Adnan Saraçoğlu'nun sözlerinden alıntıdır.


Transgen tohumlar kötü amaçlar için kullanılabilir


Türkiye"nin transgen tohumlara, hibrit tohumlara karşı duyarlı olması lazım. Çünkü günümüzde bunlar kötü amaçla da kullanılabilir. Çünkü bu tohumların içlerine hastalık genleri yerleştirilebilir. Bunun örneği transgen mısırdır. Transgen mısırın içinde ne var? Genetik yapısının içerisinde mısır püskülünden giren paraziti yok edici zehirli gen var. Güya bu insana zarar vermiyor. Bunun sonuçlarını ileri yıllarda alacağız. Demek ki, genleriyle oynanmış tohumlar kötü amaçlı olarak kullanılabilir.


Melez tohumlar bağışıklığımızı zayıflatıyor



Melez tohumlardan elde edilen ürünlerle doğal tohumlardan elde edilmiş ürünler arasında insan sağlığı açısından çok büyük farklar vardır. İşte örnek verelim, domateste bunu bulamıyorsunuz. Yani, melez tohumdan elde edilen domatesin içinde kalp büyümesine karşı, makula dejenerasyonuna karşı ve kalbin dıştan yağ bağlamasına karşı önleyici ve tedavi edici etkin güce sahip maddeler yok. Neden? Evrimini tamamlamamış bunlar, ebter tohum, melez tohum. O tedavi edici özellikler yok bunlarda; ancak o doğal tohumlarda var. Ve biz bu doğal tohumlarımızı kaybettik.


İnsanlar melez tohumlardan elde edilen ürünleri tükettikleri zaman arzu edilen etkin maddeleri tüketemedikleri için, alamadıkları için bağışıklık sistemleri de güçlü değil. Onun için hastalıklar bu kadar hızla yayılıyor. Her şeyi hormona, zirai ilaca ve katkıya bağlayamazsınız. Bu melez tohumların içerisindeki en önemli handikap etkin maddelerin olmayışıdır. Bu ancak doğal tohumlarda var.


Transgen polenler doğal türleri de bozuyor!


En önemli şey, şimdi bu "ebter" (melez) tohumlar, transgen tohumlar kullanıldığı zaman bunlar çiçek açıyor. Ve bu çiçeklerin polenleri çevredeki diğer bitkilerle yapay geçiş yapmaktaır. Biz buna "horizontal transition" diyoruz. Dolayısıyla doğal türlerin de bozulmasına neden oluyor.


Bu doğanın içerisinde var. Mesela bir papatyaya bakarsınız. Yapraklarından birinin üzerinde kırmızı veya kahverengi doğal bir leke vardır. Neden? Çünkü o çiçek açma döneminde yabancı bir polen onu döllemiştir. Oradaki renk kromofor genini aldığı için başka bir kırmızı çiçeğin geni ona transfer olmuştur.


İşte melez tohumlar ve transgen tohumlar gerek toprağı, gerek topraktaki mikroorganizma florasını, gerekse de doğal tohumların türlerinin genetik yapısını modifiye eder ve bozar. Bu çok önemli!"

Kaynak: http://www.tumgazeteler.com/?a=2846592

hüsnüyusuf Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 07-02-2009, 21:48   #59
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 18-04-2007
Şehir: Ankara
Mesajlar: 1,962
Galeri: 266
Merhabalar;
Konuyu anlayabildiğimce okudum , ayrıca internette bulabildiğim farklı kaynaklardanda öğrenmeye çalıştım.
İleride olabilecek tehdit ve tehlikeleri bertaraf etmenin yolunun ;kanunla yetki ve imkanların devredildiği TSÜAB a üye olmayla önlenebiliciği kanaatindeyim. Birliğin internet sitesinden üyeler listesini incelediğimde bir üyenin tarım ve tohumla ilğili geçmişinin birkaç yıla dayandığını görünce bu kanaatım güçlendi.
****** tüzel kişiliği olmayan , konuyla ilğili faliyeti bulunmayan (örneğin ben) üye olamam. Ancak Türkiye gibi büyük ve güçlü tarım geçmişi olan ülkemizde form üyelerininde katkılarıyla veya bizzat dahil oldukları müesseselerle bu birliğe üye olunabilir diye düşünüyorum.
Üyelik için gerekenleri ( açık şartlar) aşağıya sıraladım.

Not: Başta ANLAYABİLDİĞİM kadar demiştim, anlayamamışsam sürçülisan etmişşem affola


(TSÜAB)
ÜYE OLMA ŞARTLARI VE İSTENEN BELGELER

1. Alt Birliğin faaliyet konuları ile iştigal ettiklerini belirten gerçek ve tüzel kişilerin Tarım ve Köyişleri Bakanlığından almış oldukları belgeyi ibraz etmek (Tohum Üretici Belgesi),
2. Alt Birlik giriş aidatını peşin ödemek,
3. Tüzel kişiliklerin en yetkili organlarından almış oldukları karar ve karara ilişkin yetki belgesini ibraz etmek,
4. Ticari, zirai ve sınai kazanç dolayısı ile gelir veya kurumlar vergisi mükellefi olmak,
5. TC vatandaşı olmak,
6. Fiil ehliyetine sahip olmak (yasal haklarını kaybetmemiş olmak),
7. Savcılıktan alınmış iyi hal kağıdı,
8. Onsekiz (18) yaşını doldurmuş olmak,
9. Başvuru formunu doldurmak ve dilekçe ile başvuruda bulunmak,
10. Nüfus cüzdanı fotokopisi ve 2 fotoğraf,
11. İkametgah ilmühaberi.

k0900 Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 17-02-2009, 11:30   #60
Yeni Üye
 
Giriş Tarihi: 16-09-2008
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 26
01/01/2009'dan beri Tohumculuk Kanunu'nuyla ilgili gelişmeleri en azından Türkiye'de gelinen aşamayı buraya aktaracak arkadaşlarım varsa bilgilendirebilirler mi? Duyarlılığımızı mazur görün.. başka net kaynaklarında araştırmaya pek vakit bulamadım.
Esenlikler

sedirtoprağı Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Cevapla


Gönderme Kuralları
Yeni konu gönderemezsiniz
Konulara yanıt veremezsiniz
Ek dosya yükleyemezsiniz
Kendi gönderilerinizi düzenleyemezsiniz

BB code Açık
Smilies Açık
[IMG] Kodu Açık
HTML Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Forum saati Türkiye saatine göredir. GMT +2. Şu an saat: 22:31.
(Türkiye için GMT +2 seçilmelidir.)


Forum vBulletin Version 3.8.5 Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Optimization by vBSEO 3.6.0
agaclar.net © 2004 - 2024