agaclar.net

Geri Dön   agaclar.net > Doğaya ve Yaşamınıza Sahip Çıkın > Doğa, Çevre, Ekoloji, Gıda Hukuk ve Politikaları
(https)




Cevapla
 
Bookmark and Share Dış Bağlantılar Konu Araçları Mod Seç
Eski 20-01-2010, 13:30   #1
Yeni Üye
 
Giriş Tarihi: 03-06-2007
Şehir: Ankara
Mesajlar: 16
Orman Genel Müdürlüğü Ateşle Oynuyor!

ÖZET

Anımsanacağı gibi, 2008 yılında Manavgat ve Serik’te son yılların en büyük orman yangını çıkmış; yangın 205 bin dönüm kızılçam ormanında etkili olmuş, iki yurttaşımız yanarak ölmüş ve 11 bin yurttaşımız da çeşitli düzeylerde zarar görmüştü. Bu denli büyük zararın neden önlenemediğini kabul edilebilir biçimde açıklayamayan Orman Genel Müdürlüğü de yangının enerji nakil hatların çıktığını öne sürmekle yetinebilmişti.

170 yılı aşkın bir geçmişe sahip olan Orman Genel Müdürlüğü ancak bu yangından sonra "Yanan Alanlarının Rehabilitasyonu ve Yangına Dirençli Ormanlar Tesis Projesi” (YARDOP) adıyla bir proje hazırlamıştır.

Öğrenildiğine göre, Projede yer verilen ağaçlandırma çalışmaları, “özel ağaçlandırma” yoluyla özel kişi ve kuruluşlara yaptırılacak. “Özel ağaçlandırma” çalışmaları, 6831 sayılı Orman Kanunu’nun Anayasanın 169. maddesine açıkça aykırı olarak düzenlenenmiş 57. maddesi ve Ağaçlandırma Yönetmeliği’ne göre yaptırılıyor. 1980’li yılların ortasından bu yana yaygınlaştırılması için yoğun uğraşlar verilen “özel ağaçlandırma” çalışmalarıyla gerçekte “devlet ormanı” sayılan alanlar “Anayasaya karşı hilelili” yollarla özelleştirilmeye çalışılıyor. Ayrıca, “özel ağaçlandırma” çalışmaları sırasında, çoğu tarımsal amaçlarla yararlanılan meyveli ağaç ve ağaççık türlerinin kullanılmasına da izin verilerek orman ekosistemlerinin doğal yapılarının bozulmasına, ormancılık çalışmalarının etkenlik düzeyinin düşmesine yol açılıyor.

Bu uygulamanın, şimdilerde, Manavgat ve Serik’te önceki yıl yanan yerlerde de yapılması öngörülüyor. Edinilen bilgiye göre yanan alandaki ağaçlandırma çalışmaları 50 dönümlük parçalar olarak “özel ağaçlandırma” kapsamında özel kişi ve kuruluşlara yaptırılacak. Bu uygulama, Anayasaya, ormancılık bilimi ve tekniğinin gereklerine, yörenin ekolojik koşulları ile toplumsal, ekonomik ve kültürel gerçeklerine aykırıdır; başta Antalya’dakiler olmak üzere Akdeniz Bölgesi’ndeki doğal orman ekosistemlerinin ve ormancılık çalışmalarının zarar görmesine, orman yangınlarını “tetikleyebilecektir”.

Orman Genel Müdürlüğü “biraz” geç kalmadı mı?

Çevre ve Orman Bakanın açıklamasına göre Bakanlık bu projeyle “orman yangıları ile mücadelede farklı bir yol izlemeyi hedeflemiştir”. Orman Genel Müdürü Osman Kahveci ise “orman yangınları ile mücadelede başarılı bir orman yönetimi sergilemek arzusunda…” olduklarını belirttikten sonra Orman Genel Müdürlüğü’nün “Bunu yaparken de yöre halkının ekonomisini ve bölgenin ekoturizmini de göz önünde tutan bir yaklaşım ortaya koymaya çalıştığını.” öne sürmektedir.

Bilindiği gibi, Manavgat ve Serik, Antalya’nın orman yangını riskinin en yüksek olduğu yöresidir: Orman Genel Müdürlüğü’nün saptamalarına göre yörede çıkan yangınların ortalama genişliği, Antalya ortalamasının tam 2,5 katıdır. Son 30 yılda Antalya’da bin dönümün daha geniş ormanın yanmasına yol açan 60 yangının 15’i, beş bin dönüm ormana zarar veren 12 yangının da 5’i bu yörede çıkmıştır. Bu verilere karşın Orman Genel Müdürlüğü, ancak 2008 yılında büyük yıkıma yol açan ve kamuoyunda da büyük yankı bulan orman yangınından sonra yörede yangın çıkmasını en aza indirebilecek çareler arayışına girebilmiş ve YARDOP’u hazırlamış ve uygulamaya koymuştur.

Orman Genel Müdürlüğü “kaş yaparken göz çıkarabilecek” !

Belirtildiğine göre, Manavgat-Serik yöresinde önceki yıl yanan 200 bin dönüm alandaki ağaçlandırma çalışmaları da, 6831 sayılı Orman Kanunu’nun en son 1986’da düzenlenen 57. maddesi uyarınca hazırlanan Ağaçlandırma Yönetmeliği’ne dayanarak özel kişi ve kuruluşlara yaptırtacak. Ne var ki, bu işlem, yalnızca ağaçlandırma çalışmaların gerektirdiği arazi hazırlığı, ekim ve dikim işlerinin “özel kişi ve kuruluşlara yaptırılması değildir: Söz konusu olan, özel kişi ve kuruluşların “devlet ormanı” sayılan alanları bedelsiz olarak alabilmeleri ve buralarda özel ormanları gibi işletebilecekleri “ormanlar” kurabilmesidir. Öyle ki, “devlet ormanı” sayılan alanlar özel kişi ve kuruluşlara yalnızca bedelsiz olarak tahsis edilmeyecek, bu kişi ve kuruluşlar Çevre ve Orman Bakanlığı’nın kredi ve hibe desteklerinden, teknik hizmet yardımlarından da yararlanabilecektir.

Öte yandan, YARDOP kapsamında öngörülen çalışmalar sırasında doğal orman ekosistemlerine yabancı, özellikle de meyvelerinden yararlanılabilecek ağaç ve ağaççık türleriyle meyvelikler kurabilecektir: Bilindiği gibi, yörenin ekolojik koşulları son derece verimli kızılçam ormanlarının oluşturulabilmesine uygundur. Böyle olduğu içindir ki onlarca kez yanmış olmasına karşın doğa yörede geniş alanları verimli kızılçam ormanlarıyla kaplamıştır. Ancak, YARDOP’ta belirtildiğine göre yörede yapılacak ağaçlandırma çalışmaları sırasında yanmaya karşı görece olarak daha dirençli olduğu savlanan ağaç ve ağaççık türlerinin de dikilmesi öngörülmüştür.

Bu kapsamda alanın çeşitli yerlerine dut, incir, ceviz, badem, defne, sakız, sığla, dağ muşmulası, keçiboynuzu, alıç, frenkinciri, çitlembik, erguvan, yalancı akasya, fıstıkçamı vb türleri de dikilecektir. Kısacası, yangına daha dirençli olduğu öne sürülen ağaç ve ağaççık türleri dikilerek yöredeki doğal kızılçam ormanlarının yapısal özellikleri büyük ölçüde değiştirilecektir. Bu, ekolojik bir kumardır; bu kumarın yanan 200 bin dönüm orman yerinde ve çevresinde yol açabileceği ekolojik değişiklikleri şimdiden kestirebilmek ise olanaklı değildir. Ancak, deyiş yerindeyse, “Dimyat’a pirince gidilirken evdeki bulgurdan da olunması…” yabana atılamayacak bir olasılıktır.



Uygulama Anayasanın 169. maddesine aykırı olacaktır: Çünkü Anayasanın 169. maddesine göre;
  • “Devlet ormanları kanun göre devletçe yönetilir ve işletilir.”
  • “Ormanlara zarar verebilecek hiçbir faaliyet ve eyleme müsaade edilemez.”
  • “Yanan ormanların yerinde yeni ormanlar yetiştirilir, bu yerlerde başka çeşit tarım ve hayvancılık yapılamaz.”
YARDOP kapsamında bu anayasal yaptırımlarla bağdaştırılamayacak çalışmaların yapılması öngörülmektedir:
  1. Özel kişi ve kuruluşların yetiştirecekler ormanları devletçe yönetilip işletilmeyecektir: 6831 sayılı Orman Kanunu’nun bu uygulamalara dayanak olan 57. maddesine göre “Mülkiyeti hazinede kalmak üzere bu ağaçlandırma sonucu meydana gelecek ormandan faydalanma usulü, bu Kanunda yer alan hususi ormanlara ait hükümler göre yürütülür.”
  2. Özel kişi ve kuruluşların yapacakları “ağaçlandırma” çalışmaları ve bu kapsamda da orman ekosistemine yabancı ağaç ve ağaççık türlerin de kullanılması çevre orman ekosistemlerine çeşitli zararlar verebilecektir.
  3. Yanan yerlerde “başka çeşit tarım yapılmasına” izin verilebilecektir. Bugüne değin ülke genelinde gerçekleştirilebilen 667 bin dönüm “özel ağaçlandırma” çalışmasının %58’inin meyveli ağaç ve ağaççıklarla yapılmış olması bu savı doğrulamaktadır. Kaldı ki, YARDOP’ta da açıklıkla belirtilmektedir; YARDOP kapsamında yapılacak çalışmalar sırasında 150 bin kızılçam ormanın yandığı bir alanda 40,1 bin dönümü “doğal”, 20,2 bin dönümü de “yapay gençleştirme” yoluyla olmak üzere yalnızca toplam 60,3 bin dönümlük bir alanda kızılçam ormanın kurulması öngörülmektedir. Buna karşılık, aynı alanda; 10 bin dönümde servi, 10 bin dönümde harnup (keçiboynuzu), 5 bin dönümde çeşitli meşe türleri (Q. Ithaburensis, Q. Cerris, Q. Suber), 5 bin dönümde fıstıkçamı ve 6 bin dönümde de incir, dut, sığla, frenk (hint) inciri, ceviz, zakkum, melengiç, erguvan, vb meyveli ağaç ve ağaççık türleri yetiştirilecektir.
Orman Genel Müdürlüğü ormanı yanan bir alanı yeniden
ormanlaştıramıyor mu?



Anayasanın 169. maddesi, 6831 sayılı Orman Kanunu, 4856 sayılı Çevre ve Orman Bakanlığı Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun ve 3234 sayılı Orman Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkındaki Kanun başta olmak üzere çok sayıda hukuksal düzenleme de genel olarak devleti, özel olarak da Çevre ve Orman Bakanlığı ile Orman Genel Müdürlüğü’nü bu çalışmaları yapmak üzere görevlendirmiştir. Öte yandan, Türkiye’deki devlet orman işletmeciliği düzeni, yanan ve/veya yakılan ormanların yerinde yeni ormanlar yetiştirebilecek bilgi ve deneyim birikimine sahiptir. Bugüne değin yanan yirmi milyon dönüm ormanın yerinde yapılabilen orman yetiştirme çalışmalarının sonuçları bu gerçeği açıkla ortaya koymaktadır. Gerçekler böyle iken, ormanları yanan yerleri yeniden “ormanlaştırma” çalışmalarının, buraları özel ormanları gibi işletebilmeleri karşılığında özel kişi ve kuruluşlara devredilmesi, en hafif deyimiyle, akıl almaz bir aymazlık değilse;
  • görev savsaklamasıdır,
  • iş bilmezliktir;
  • Türkiye’deki devlet orman işletmeciliği düzeninin başarılarının görmezden gelinmesidir;
  • yurtsever, bilgili, deneyimli ve özverili ormancı çalışanların emeklerine saygısızlıktır,
Orman Genel Müdürlüğü, üzerine vazife olmayan işlere de
kalkışmaktadır !

YARDOP hemen hemen bütünüyle yalnızca Orman Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanmış bir “projedir”. Görünüşe bakılırsa öngörülen çalışmaların da tümünün yalnızca Orman Genel Müdürlüğü tarafından tasarlanıp planlanması ve yürütülmesi öngörülmektedir. Yanan yerlerdeki kalanların değerlendirilmesi, buralarda doğal ve hatta yapay yolla yeni ormanların yetiştirilmesi, korunması, planlı biçimde yönetilmesi, bu kapsamda da işletilmesi işleri bu genel müdürlük tarafından yapılır ya da yaptırılabilir.

Bu durum 1985 yılında yeniden düzenlenen 3234 Sayılı Orman Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun’un 2. maddesi açıkça belirtilmiştir. Sözgelimi, maddeye göre;

  1. Ormanların geliştirilmesini, usulsüz ve kanunsuz müdahalelere, tabii afetlere, yangınlara, muhtelif zararlılara karşı korunmasını ve gerekli kontrolleri sağlamak
  2. Ormanları, devamlılığını sağlayacak şekilde, teknik ve ekonomik icaplara göre idare etmek ve işletmek, asli ve tali orman ürünlerinin; üretim, taşıma, depolama, iş ve işlemlerini yapmak ve yaptırmak, bu ürünleri yurt içinde ve dışında pazarlamak, ormancılık hizmetleri ile ilgili gerekli araç ve gereçleri temin ve tedarik etmek,
  3. Ormanları imar ve ıslah etmek, silvikültürel bakımını ve gençleştirilmesini sağlamak
Orman Genel Müdürlüğü’nün görevleri arasında sayılmaktadır. Ancak, bunların dışındaki, sözgelimi ağaçlandırma, doğal yaşamın korunması, “orman köylülerinin” ekonomik durumunun iyileştirilmesi vb her türlü çalışmanın Çevre ve Orman Bakanlığı’nın öteki ilgili genel Müdürlükleri tarafından tasarlanması, planlanması ve yürütülmesi hem teknik hem de yasa gereğidir. Bilindiği gibi, 5658 sayılı Çevre ve Orman Bakanlığı Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun’la aynı Bakanlığın Doğa Koruma ve Milli Parklar, Orman-Köy İlişkileri, Ağaçlandırma ve Erozyon Kontrolü Genel Müdürlükleri bu görevleri yerine getirmek amacıyla örgütlenmiştir.

Oysa, YARDOP’da bu genel müdürlüklerle nasıl bir düzen içinde çalışılacağına hiçbir açıklama getirilmemiştir. Ayrıca, YARDOP’un hazırlanması sırasında bu genel müdürlükleri arasında nasıl işlevsel bir işbölümü ve işbirliği yapıldığına ve yapılacağına ilişkin herhangi bir bilgi de yoktur. Oysa, 6831 sayılı yasanın 2003 yılında yeniden düzenlenen 58. maddesine göre havza düzeyinde yapılacak çalışmaların ilgili kuruluşlarla birlikte hazırlanıp uygulanacak tümleşik projelerin yapılması gerekmektedir:
“Orman rejimine dahil veya yeniden orman tesis edilecek yerlerde havza bazında yapılacak ağaçlandırma, erozyon ve sel kontrolü, çığ ve heyelanların önlenmesi, ekosistemlerin korunup geliştirilmesi ve havzada yaşayan insanların hayat şartlarının iyileştirilmesi faaliyetleri, Çevre ve Orman Bakanlığının koordinatörlüğünde ilgili kuruluşlarla birlikte hazırlanan entegre projeler halinde uygulanır.”
Kısacası, “devlet ormanı” sayılan 200 bin dönümden fazla arazide ekolojik, ekonomik, toplumsal ve kültürel çalışmaların ilgili kuruluşlarca tümleşik olarak hazırlanacak plan ve projelerle yürütülmesi teknik, yönetsel ve hukuksal bir gerekliktir. Böyle iken, Orman Genel Müdürlüğü’nün, deyiş yerindeyse “bağımsız cumhuriyet” gibi kararlar alması ve uygulaması, en hafif deyimiyle “görev ve yetki aşımıdır”; Anayasanın 123 (İdarenin Bütünlüğü ve Kamu Tüzel Kişiliği”) ve 124. (Yönetmelikler) maddeleriyle de bağdaştırılamaz.


Hiç olmaz ise “orman köylüleriyle” işbirliği yapılabilseydi…

Görünümde kamu kurum ve kuruluşlarında “katılımcılık” yaygın bir eğilimdir. YARDOP hazırlanması sırasında da yöredeki köylerin ve köy kalkındırma (tarımsal amaçlı) kooperatiflerin yönetici ve üyelerinin de çağrıldığı toplantılar yapılmıştır. Ancak, bu toplantılar, YARDOP’un ve bu kapsamda da Orman Genel Müdürlüğü’nün yapmayı tasarladığı etkinliklerin tanıtılmasına yönelik olmuştur.

Örneğin YARDOP’ta, ülkemizde etkili biçimde örgütlenmiş “orman köylülerinin” demokratik kitle örgütü olan Türkiye Ormancılık Kooperatifleri Merkez Birliği’nin (ORKOOP) ve özellikle de Antalya Bölgesi Orman Kooperatifler Birliği ve üyesi kooperatiflerin hangi çalışmalara, ne düzeyde ve nasıl katıldıklarına ve katılabileceklerine hiçbir açıklama getirilmemiştir.

Eğer, en azından ORKOOP, ORKOOP Antalya Bölgesi Orman Kooperatifler Birliği ve üyesi kooperatiflerle işlevsel olarak işbirliği yapılmayacaksa yöre halkının, özellikle de Manavgat ve Serik’teki “orman köylülerinin” YARDOP kapsamındaki çalışmalara yabancılaşması kaçınılmazdır. Bu durum, başka yörelerde ve uygulamalarda da görüldüğü gibi, verilecek “toplumsal rüşvetler” de Orman Genel Müdürlüğü’nü orman yangınları karşısındaki yalnızlıktan da kurtarmaya yetmeyecektir.

Orman Genel Müdürlüğü’nden yine hesap sorulmayacak mı?

Manavgat ve Serik’teki yangında, 205 bin dönüm kızılçam ormanı çeşitli düzeylerde zarar görmüş olmuş, iki yurttaşımız yanarak ölmüş, 664 çiftçi etkilenmiş ve 5,4 milyon TL’lik ekonomik zarar uğramış ve 48 milyon TL’ye eşdeğerde de biyokütle, karbon ve oksijen zararı meydana gelmiştir. Yangın bölgesinde var olduğu öne sürülen 631’i endemik 2500 dolayındaki bitki türü ile yabanıl hayvanların ne denli zarar gördüğü ise bilinmiyor.

Öte yandan, yangın söndürme çalışmalarının parasal maliyetinin de 4,1 milyon TL olduğu hesaplanmıştır. Bu maliyetlere karşın YARDOP’da yangının enerji nakil hattından kaynaklandığı dışında yangının bu denli büyük yıkıma yol açmasının yönetsel ve teknik nedenleri ile ilgili bir ayrıntılı açıklamaya yer verilmemiştir. Doğrusu, gerektiğince soran da olmamış; deyiş yerindeyse, “yananlar yandıklarıyla kalmıştır”,

Oysa, Antalya Orman Bölge Müdürlüğü’nün yıllık faaliyet raporları bir yana YARDOP’ta bile Orman Genel Müdürlüğü’nün özellikle yangın önleme ve kısmen de yangın söndürme çalışmalarındaki yönetsel zayıflıklarından söz edilmektedir. Ek olarak, TMMOB Orman Mühendisleri Odası’nın uzman üyeleri tarafından hazırlanan yazanakta ise bu zayıflıklar çeşitli yanlarıyla açıklıkla sergilenmiştir. Bu durumda, popülist yakınmalar, temelsiz eleştirel değerlendirmeler bir yana bırakıldığında bu büyük yıkımın hesabı Orman Genel Müdürlüğü’nden yine sorulmamıştır. Dolayısıyla, Orman Genel Müdürlüğü de YARDOP türü göz boyamacı tasarımlarını kolaylıkla gündeme getirebilmiştir.

“SONUÇ” YERİNE ANIMSATMA ya da UYARI…


Türkiye’de “devlet ormanı” sayılan 212 milyon dönüm alan, Orman Genel Müdürlüğü’nün, deyiş yerindeyse, “babasının çiftliği” değildir; aklına eseni estiği gibi yapamaz; yapamamalıdır. Bu bağlamda şimdilerde öncelikle önlenmesi gereken ise Manavgat-Serik’te ormanları yanan yerlerdeki ağaçlandırma çalışmalarının “özel ağaçlandırma” uygulamaları kapsamında özel kişi ve kuruluşlara yaptırılmasıdır.

Bu engellenemediğinde, özel kişi ve kuruluşlara yaptırılacak “özel ağaçlandırmalar”;
  • sonradan çözümlenemeyecek ekolojik yıkımlara,
  • kamusal kaynakların savurganca tüketilmesine,
  • yöre halkının çevrelerindeki orman alanlarına daha da yabancılaşmalarına, giderek, bu alanlardaki ormanlara zarar veren eylemler ve süreçler karşısında duyarsız kalmalarına,
  • rantı yüksek ancak yangına duyarlı başka yörelerdeki orman alanlarında da yangını çıkarma eylemlerinin özendirilmesine,
yol açabilecek; Akdeniz Bölgesi’nde, özellikle de Antalya yöresinde büyük orman yangınlarının çıkması ve olabildiğince az zararlarla söndürülmesi de rastlantılara kalacaktır. Kısacası, Orman Genel Müdürlüğü, “ateşle oynuyor”; oynayamamalıdır.

Yücel ÇAĞLAR
Ankara, Ocak 2010

Yücel Çağlar Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 20-01-2010, 15:53   #2
Ağaç Dostu
 
nariçi's Avatar
 
Giriş Tarihi: 28-09-2008
Şehir: Gaziantep-Adıyaman
Mesajlar: 3,411
Galeri: 8
Böyle yanlış kararlarla, yanlış orman politikası yapan ya da ormanları poltikaya alet edenler mezarda nasıl yatacaklarını aklediyorlar mı acaba! Böyle dünyevi politika ile görev yaptığını zanneden insanların inançlı olduklarından şüphelenmeye başladım doğrusu!

Allah beni görmek için çevrenize bakıp tefekkür (düşünün) edin diyor. Çevrenin en doğal alanları ormanlardır. Orayı tahrip etmek ne anlama gelir, inanıyoruz diyenler biraz düşünsün!

nariçi Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 20-01-2010, 18:15   #3
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 07-04-2009
Şehir: istanbul
Mesajlar: 4,378
Galeri: 1
merhaba...

Yücel Çağlar bey, ben nurimurvet peyzajist ,mesleğiniz den dolayı konulara hakim olmanızdan anladığım kadarı ile ortada üsülsüzlükle ilgili kaygılarınız var, bu konuda sizin gibi beni de çok rahatsız etti.Bir şeyler yapmak gayreti ile biraz araştırma yaptım. Sizin örneğinizde;
tarih ocak 2010

Örneğin YARDOP’ta, ülkemizde etkili biçimde örgütlenmiş “orman köylülerinin” demokratik kitle örgütü olan Türkiye Ormancılık Kooperatifleri Merkez Birliği’nin (ORKOOP) ve özellikle de Antalya Bölgesi Orman Kooperatifler Birliği ve üyesi kooperatiflerin hangi çalışmalara, ne düzeyde ve nasıl katıldıklarına ve katılabileceklerine hiçbir açıklama getirilmemiştir.

Eğer, en azından ORKOOP, ORKOOP Antalya Bölgesi Orman Kooperatifler Birliği ve üyesi kooperatiflerle işlevsel olarak işbirliği yapılmayacaksa yöre halkının, özellikle de Manavgat ve Serik’teki “orman köylülerinin” YARDOP kapsamındaki çalışmalara yabancılaşması kaçınılmazdır. Bu durum, başka yörelerde ve uygulamalarda da görüldüğü gibi, verilecek “toplumsal rüşvetler” de Orman Genel Müdürlüğü’nü orman yangınları karşısındaki yalnızlıktan da kurtarmaya yetmeyecektir.

tarih 27 temmuz 2009 Kaynak OR-KOOP Basında biz

ÇEVRE ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu, Dedeman Otel’de düzenlenen, Türkiye Ormancılık Kooperatifleri Merkez Birliği’nin (OR-KOOP) 12. Olağan Genel Kuruluna katıldı.
Orman köylülerinin, yaşamlarını bulundukları yerde sürdürebilmelerini sağlamak adına özellikle bozuk orman alanlarının rehabilitasyonunun yapılması gerektiğini vurgulayan Eroğlu, bakanlığın bu konuda ciddi anlamda gayret sarf ettiğini söyledi.

Köylünün hakkını verelim

Bu çalışmalar sonucunda odun üretiminin giderek arttığını anlatan Eroğlu, yılda 7 milyon metreküp olan üretimin 11,3 milyon metreküpe kadar yükseldiğini belirtti.
Bütün çalışmaların özünde yatan ana fikrin, “Orman köylüsünün hakkını verelim” olduğunu belirten Eroğlu, “Çünkü, orman köylülerinin doğdukları yerde yaşamlarını sürdürebilmelerine yardımcı olacak şartları sağlamak şarttır. Böyle olmazsa köylülerimiz, ‘Taşı, toprağı altın’ diyerek, İstanbul, Ankara ve İzmir’e göç ediyor. Bu devlete daha fazla yük getiriyor” diye konuştu.

Köylüye olan borçlar ödensin

ORMAN köylüsüne verilen maddi desteğin yan kalemleriyle birlikte 700 milyon TL’ye ulaştığını belirten Eroğlu, orman köylüsünün ürünlerine yönelik fiyat tespitinde de enflasyonun üzerinde rakamları baz aldıklarına işaret etti. “Bu yılın ikinci yarısına ait ürün fiyatı tespiti için önümüzü görmemiz gerekiyor” diyen Eroğlu, “Çünkü, küresel bir ekonomik kriz yaşanıyor. Bunu hep birlikte, el birliğiyle aşacağız. Ama ne olursa olsun talimat verdim, ‘orman köylüsüne olan borçlar ödensin’ dedim. Bildiğim kadarıyla ödenmemiş borç kalmadı” dedi.

Orman dışı ürünler çok değerli olacak

BAKAN Eroğlu, yakın bir gelecekte “orman dışı ürünlerin de ekonomik anlamda değer kazanacağını” ifade ederek, “Orman köylülerinin geçiminde sadece oduna bağlı kalmamaları gerekiyor. Tıbben ve kozmetik alanında çok önemli potansiyeli bünyesinde barındıran bitkiler ile gelir getiren ağaçların dikimine de önem versinler” diye konuştu. “Bu konuda ne gerekiyorsa yapmaya hazır olduklarını ve kredi sağlanmasına yardımcı olabileceklerini” anlatan Bakan Eroğlu, şunları kaydetti: “Ülkemizin florası çok zengin. Bitkilerin tıp çalışmalarında kullanılmaları çok yaygınlaştı. Bu durum, nasıl değerlendirilecek, dünyaya nasıl sunulacak, nasıl markalaşma çalışması yapılacak oturup birlikte konuşalım. Dünyadaki bu ekonomik krizi böyle fırsata dönüştürelim. Mesela, Keçiboynuzu bizim için büyük bir nimet. Biz gelir getirecek ağaçların fidanlarını vermeye hazırız.”

Beni sizden daha çok üzen konu, sizin kadar,duyarlı olamayan ORKOOP un duyarsızlığı asıl tepkiyi zamanında kurumun vermesi gerekirken, sizin konuya tepki vermenizi taktir ediyorum ve kutluyorum. Bizlere düşen görev konuyu takip etmektir.Saygılarımla...

Nuri Murvet Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 21-01-2010, 19:33   #4
Yeni Üye
 
Giriş Tarihi: 03-06-2007
Şehir: Ankara
Mesajlar: 16
Sayın Nuri MÜRVET;

Konuya gösterdiğiniz duyarlılığa çok sevindim; teşekkür ederim.

Oldum olası bilgiler ancak gerektiğince paylaşılabilirse sorunların çözümlenmesine katkıda bulunanabilecek daha gerçekçi önerilerinn geliştirilebileceğine, sonra da düşüncelerin maddi bir güce dönüşebileceğine inanırım. Düşünceleri "maddi güce" dönüştürebilecekler ise, bildiğiniz gibi, ORKOOP vb demokratik kitle örgütleri, giderek de siyasal partilerdir. Bunu yapmıyor, yapamıyor, bilerek yapmaktan kaçınıyorsa gün gelir bunun da hesabı sorulur bence.

İlginizin sürmesini dilerim.

Saygılarımla.

Yücel Çağlar

Yücel Çağlar Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 22-01-2010, 00:31   #5
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 07-04-2009
Şehir: istanbul
Mesajlar: 4,378
Galeri: 1
merhaba...
Bizlerin, Türkiye Cumhuriyeti 'nin bir ferdi olarak ORKOOP 'tan

"Kooperatifler her ne olursa olsun temel özelliklerinden,değer ve ilkelerinden ödün vermedikleri sürece giderek daha güçlü hale gelecek ve yalnızca ekonomik gelişmeye değil aynı zamanda, demokrasiye ve sosyal sorumluluk konularına da katkıda bulunduklarını gösterilmelidir."

sözlerinin yerine getirilmesini bekliyorum.Saygılarımla..Nurimürvet

Nuri Murvet Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 22-01-2010, 08:29   #6
Ağaç Dostu
 
nariçi's Avatar
 
Giriş Tarihi: 28-09-2008
Şehir: Gaziantep-Adıyaman
Mesajlar: 3,411
Galeri: 8
Kooperatifleri aktifleştirecek düşünce odakları gerekir. Bilinçlenme üyelerden başlayıp yönetime doğru olmalıdır. Aksi halde her örgütlenmede olduğu gibi uyanıklar egemen olup onların da tek sorunu kişisel çıkarlarıdır.

Ülkedeki yaygın kooperatifçilik bu nedenle gelişmemiş ve sorunlarını kamuoyunda yaygın olarak tutamamışlardır. Gönüllü bir kooperatif enstitüsü tüm kooperatilerde üyelere sosyal ve hukuksal haklar vs. konularında gönüllü eğitim vermelidir.

Bu orman köyleri halına da yönlendirilebilir. Doğa derneğinin etkinliklerinde olduğu gibi.

Aslında kooperatifler bir yana doğanın omurgasını oluşturan 'orman' neden bu derneklerin çalışmalarında gereken önemi almıyor?

Ormanın ev sahipliği yaptığı ve onların korumaya çalıştığı popülasyonuda bağrında besleyen ana kucağına sahip çıkmadıkça tali varlıkların korunmasıyla uğraşmak !!!!

nariçi Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Cevapla


Gönderme Kuralları
Yeni konu gönderemezsiniz
Konulara yanıt veremezsiniz
Ek dosya yükleyemezsiniz
Kendi gönderilerinizi düzenleyemezsiniz

BB code Açık
Smilies Açık
[IMG] Kodu Açık
HTML Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Forum saati Türkiye saatine göredir. GMT +2. Şu an saat: 18:54.
(Türkiye için GMT +2 seçilmelidir.)


Forum vBulletin Version 3.8.5 Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Optimization by vBSEO 3.6.0
agaclar.net © 2004 - 2024