agaclar.net

Geri Dön   agaclar.net > Doğaya ve Yaşamınıza Sahip Çıkın > Doğa, Çevre, Ekoloji, Gıda Hukuk ve Politikaları
(https)




Beğeni Düzeni9Beğeniler

Cevapla
 
Bookmark and Share Dış Bağlantılar Konu Araçları Mod Seç
Eski 17-05-2011, 21:54   #181
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 29-02-2008
Şehir: Tekirdağ
Mesajlar: 533
Alıntı:
Orijinal Mesaj Sahibi memet Mesajı Göster
".


"“Siyanürlü su kullanmadan maden çıkarılmaz” mı diyorsunuz? Ben de, “Hadi oradan” diyorum... "
.

..
Sanırım maden çıkarılamaz dan kasıt Cevher çıkarılamaz ise burada haklısınız siyanüre gerek yok, Ama cevherden konsantrasyon ve de oradan Altına erişmek için siyanürün kullanıldığı kastediliyorsa hadi oradan denilemez siyanür şart. Şart değilse niye kullanılıyor ?

Dikili ve Bergama daki seraların , turizm tesislerinin getirilerinin yanında Altın Madenlerinin REEL GETİRİSİ de altın işlemede dünya ikincisi olmak için Bergamadan bir yılda çıkarılacak olan altın da devede kulak kalır .

Oradak kullanılan siyanürde doğamıza dolayısıyle halkımıza hediye kalır.

Haa bu arada belirtmekte fayda var flotasyon sırasında siyanür cevherdeki arseniğide bağlar ve birllikte havuzlarda ya da barajlarda biriktirilir.



Sevgiyle kalın

ensar Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 17-05-2011, 22:53   #182
Kaybettik, Allah rahmet eylesin
 
memet's Avatar
 
Giriş Tarihi: 18-02-2006
Şehir: İzmir
Mesajlar: 13,948
Galeri: 11
Evet ama bir element diğerine dönüşmüyor. Sürekli ısrar etiğim konuya dönmüş oluyorum bir tartışma kavramlarla olur. Kavramlar gelişigüzel kullanılınca da sadece karmaşa ortaya çıkar.
Tartışmada şunu getirisi bundan fazla biçiminde örnekler verilirken neye dikkat ettiğinizi de bilmek isterim. Bende şöyle bir şey diyebilirim o sıra yoldan geçen arabaların getirisi geçmeyen arabaların getirisinden fazla.
Diyeceksiniz nasıl bir bağlantı kuracağız . Kurmayacağız bağlantı. Sera ve trurimle bir ilgisi yok durumun.
Bergama deyince antik kentle bir bağlantı kurduysanız eğer, oralarda biraz dolaşmanızı da öneririm. Pek kentle ilgisi olmayan bir yerde, neden turzim getirisiyle ilgi kurdunuz anlarız böylece.

Bilmem anlaşılmayan nokta neresidir. Bir madende herhangi bir madende, sorun madenin işlemesi değil, işletmenin çevreye zarar vermesinin engellenmesidir.

Bütün madenler çevreye zarar verebilir. Kimileri oldukça tehlikeli de olabilir. Çözüm madeni kapatmaksa, bütün madenleri kapatalım. Çevreye zarar vermesinin önlenmesiyse sorun bunu yolu başka. Petrol çıkarımı çevreye zar veriyor. Ama kimse karşı çıkmıyor duruma. Ne ilginç. Arabalarımızdan mı vazgeçemiyoruz. Ama onu almak için ödediğimiz para nereden geliyor söylemiştim daha önce.
Heslere de karşıyız ama elektirik harcamamızı kısmayı denemek istemiyoruz.

Yatağanda kentin içinde bir kömür madeni var. Son derece tehlikeli. Bu konuya aynı biçimde tepki verilmiyor olmasını, ben sadece bu madenle ilgiliyim diğerleriyle ilgli değilim biçiminde mi anlamalıyız. Böyle diyen birisi varsa, bana açıklaması makul gelebilir.


Çöken havuzun oralarda sera ve turzim getirisi yokmuymuş? Sadece halkın zarar görecek olamsı yeterli olmalı mı?

Sanırım siyanür de barajlarda biriktirilmiyordu. Biriken atık su. Ya da ideal çalışan bir işletmede böyle olmalı.

Aksi olsa çalışanlardan başlayıp, kimse hayatta kalamaz.

memet Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 17-05-2011, 23:25   #183
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 29-02-2008
Şehir: Tekirdağ
Mesajlar: 533
Tartışmada şunu getirisi bundan fazla biçiminde örnekler verilirken neye dikkat ettiğinizi de bilmek isterim. Bende şöyle bir şey diyebilirim o sıra yoldan geçen arabaların getirisi geçmeyen arabaların getirisinden fazla.
Diyeceksiniz nasıl bir bağlantı kuracağız . Kurmayacağız bağlantı

Burda bağlantı kurmuyorsunuz

Bergama deyince antik kentle bir bağlantı kurduysanız eğer, oralarda biraz dolaşmanızı da öneririm. Pek kentle ilgisi olmayan bir yerde, neden turzim getirisiyle ilgi kurdunuz anlarız böylece

Burda da bağlantı ve ilgi istiyorsunuz.

Tartışmada şunun getirisi bundan fazla biçiminde örnekler verilirken neye dikkat ettiğinizi de bilmek isterim

Daha önceki yazılarda merkez bankasındaki rezervlerden bahseden bir arkadaş vardı o yüzden oraya bağlarsam öğrenir diye düşündüm.

Çöken havuzun oralarda sera ve turzim getirisi yokmuymuş? Sadece halkın zarar görecek olamsı yeterli olmalı mı?

Altını olan kural koyarsa halkı iplemez biline

Sanırım siyanür de barajlarda biriktirilmiyordu. Biriken atık su

Bu atık su ne içeriyor acaba. Arsenik ve siyanür eriğiyimi ?

oralarda biraz dolaşmanızı da öneririm

Öneriniz için teşekkür ederim. Dikili ve Bergama da hasbel kader küçük çapta çiftçilik ve hayvancılık yapmaya başladım. Gelirde bir hafta sonu misafirimiz olup çayımızı içerseniz şereflendirirsiniz.

Sevgiyle kalın

ensar Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 18-05-2011, 05:52   #184
Kaybettik, Allah rahmet eylesin
 
memet's Avatar
 
Giriş Tarihi: 18-02-2006
Şehir: İzmir
Mesajlar: 13,948
Galeri: 11
Eğlenceli bir alıntı oyunu oynamışsınız. Şimdi herhangi bir madenin çevresinde bulunan herhangibir antik kentten ötürü kapatılması tezine geri dönmelisiniz. Ya da sadece bu maden için savım geçeridir biçiminde bir açıklama da yapabilirsiniz.
Ya da Bergama antik kentiyle madenin bir ilgisi olamayacağını orada arazim olduğu için gayet iyi biliyorum diyebilirsiniz.

Madem altıın bu ekranı okumanız için kaçınılmaz olduğunu anladınız. Bu straejik madeni çıkarılmasına neden karşı olduğunuza dar de bir argüman sunmalısınız.

Sorun kuralı altını olanın koyması mıdır, ülkemizde halk sağlığının ciddiye alınmıyor olamsı mıdır? Konuları sadece hükümetlere endeksleyip olayın bütününü görememek midir?

Sanırım havuz konusunda bilginiz antik kentinyeri kadar. Sizce atık havuzunda siyanür biriktirilse, herhangi bir bilimsel araştımaya gerke kalmadan fikir yürütün, oradaki çalışanlar o gün ölmezler mi? Orada bütün işlamlerden sonra temiz olamsı gereken su birikiyor. Yani bir şeye karşı çıkılırken biraz olayın içeriğine bakmak gerekmiyor mu?
Çöken havuzun olduğu barajlarda sözgelimi suda kabul edilemez oranda siyanür çıktı. Rakamda hatalı olabilirim binde bir gram dediler sanırım. Sizin savınıza göre bu oran yüzde bir bile değil, kilolarla olması gerekiyor. Yani arıtma sorunlu. Yani su arıtılmış ama süreç titiz değil sızıntı olmuş. Sanırım bunların birbirlerinden farklı kavramlar olduğu anlaşılıyordur. Karşı çıkılacak şeyin ne olduğu sonucuna böyle ulaşabiliriz.



Sanırım cümleleri böyle biritip sürekli ayrıntıyı tekrarlamalı. Altın çıkarmanın dünyanın hiçbir yerinde başka yolu yok. Bütün madenler ayrştırılırken çevreye zarar veren atıklar üretebilir. Atıkların çevreye zarar riski olması maden ayrıştırmadan vazgeçmemiz gerektiği sonucuna bizi getirmez.
Bu durumda atalarımızın mağarasına dönne kadar bütün teknolojiyi terk etmemiz gerekir.
Bunları okumak için baktığınız ekrana ödediğiniz para yukarıda hatırlattığınız gibi altın rezervi olarak bankada durduğu için okuyabiliyorsunuz.

Hasbelkader aldığınız arazi için de ödediğiniz paranın altın olarak karşılığı olduğu için arazinizde çay içebiliyorsunuz. Birikiminizi de yine aynı nedenle yapabildiniz.

Şimdi siz söyleyin bu madene neden karşısınız arazinizin varlık sebebi deği mi?

Konuya boyut katması için bir şehri efsanesine işaret edeyim.

Balçovadaki tarımsal üretimin Aliağada'ki çevreyi kirleten gazların oraya ulaşması olduğunu söylerler. ( tabi önce Menemen ovasını geçmesi de gerekiyor ama bu ayrıntı)Çevreyi ve havayı kirleten üç küsür milyonluk kent ortada duruyorken ve bu tarımsal alan kentin ortasındayken hava kirliliğini yüzelli kilometre ilerdeki petrol rafinerisine bağlamada nasıl bir mantık kurmalıyız.
Rafineriyi mi kapatmaıyız, kentin çevre kirliliğine neden olan faktörlerine mi yönelmeliyiz hem kenti hem rafineryi mi kapatmalıyız.

Neye karşı çıkacağımız sorunun nerede olduğunu bilmemizle çok bağlantılı.

memet Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 18-05-2011, 07:42   #185
Ağaçsever
 
warrior's Avatar
 
Giriş Tarihi: 23-02-2009
Şehir: Ankara
Mesajlar: 63
Ağaçlara bakmaktan ormanı göremiyor muyuz diye düşünüyorum...



Arkadaşlar yukarıda ulusal günlük bir gazetede yayınlanan köşe yazısında yazar halkın anlayacağı dilden konuşmuş. Ben toplum ve insanın etkileşimi üzerine çalışan bir bilim dalının mensubu olmadığım halde bunların farkına varabiliyorum. Daha önce belki onlarca kez siyanürün ortaya çıkartıklarıyla ilgili bilimsel makaleler paylaştım. Sanırım bunlar çok ilgi çekici olmadı. Yine siyanürün altın madenciliği faaliyetinin hangi aşamalarında kullanıldığına dair bu konu başlığı altında yeterince konuşuldu. Sokaktaki adam için siyanür arseniğe dönüşür ve maden siyanürle çıkartılır. Geçelim bunları artık... Lütfen...

Ayrıca söz konusu boşaltılan köyde içme suyunda saptanan arsenik (bilinen bir kanserojen) açığa çıkmak için neden gümüş madeninin işletilmesini beklemiş diye düşünmekten kendisini alamıyor insan.



Atıkların çevreye zarar riski olması maden ayrıştırmadan vazgeçmemiz gerektiği sonucuna bizi getirmez.

Ben atık havuzlarındaki zehirli maddelerin ya da biriken her ne ise onun mutfaktaki tüp olduğunu düşünmüyorum. Çevre ve insan sağlığı için ileri derecede toksit olan bir yöntemi kullanmak da bir zorunluluk değil. Eğer vazgeçmemiz gerekiyorsa -ki bence öyle- vazgeçmeliyiz.

warrior Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 18-05-2011, 14:04   #186
agaclar.net
 
malina's Avatar
 
Giriş Tarihi: 03-04-2004
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 37,246
Galeri: 88
"Madeni çıkaran ile işleyenlerin statüsü ve uyması gereken kurallar farklıdır. Türkiye'de çıkaran firma, aynı zamanda işlemeyi de yapıyor; sorunlar buradan kaynaklanıyor" mealinde bir konuşmanın son kısmına rastlamıştım. Konu hakkında bilgisi olanlar var mı?

malina Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 18-05-2011, 18:09   #187
Kaybettik, Allah rahmet eylesin
 
memet's Avatar
 
Giriş Tarihi: 18-02-2006
Şehir: İzmir
Mesajlar: 13,948
Galeri: 11
"Sokaktaki adam için siyanür arseniğe dönüşür ve maden siyanürle çıkartılır. Geçelim bunları artık... Lütfen..."
Sokaktaki adam kim bilmiyorum. Böyle düşünüyorsa da yanlış düşünüyor, biri bir konuyu yanlış düşünüyor diye, aman ne önemi var denemez, doğrusu söylenir. Biz halkın neyi düşünmesine karar veririz gibisinden bir derin mantık görüyorum sözlerinizde.

Hoca araştırmayı 12 Eylül 1995 tarihinde yapmış bildiğim kadarıyla maden çok daha eski ne zamandır çalıştığına dair bilgi de var gibiydi. Başka içme sularına da çevresinde maden olmadığı hale arsenik karışabiliyor. İzmir'de bu konu bir ara sorun olmuştu. Herşey birbirine karıştırılarak bir sonuç elde edilmez.

Burada sorun madenden siyanürün sızıyor olması ve bu konunun konuşulması gereğidir. Arsenik değildir. Arsenik ayrıca köy içme suyunda olduğu için, bu suyun kullanılmaması biçiminde konuşulmalıdır. Nedeni ayrıca aranmalıdır.

Sanırım köy bugün boşaltılmış durumda değl. Yetkililer en son tehlikeyi ciddiye almıyordu.
Aslında köylülerde de ben aman buradan uzaklaşalım, yetkilleri bu konuda sıkıştıAlım gibi bir mantık görememiştim gösterileri sırasında.


"Çevre ve insan sağlığı için ileri derecede toksit olan bir yöntemi kullanmak da bir zorunluluk değil. Eğer vazgeçmemiz gerekiyorsa -ki bence öyle- vazgeçmeliyiz."

Altın için konuşuyOrsanız siyanür tek yol. Vazgeçelim diyorsanız neden olamaycağını söyledim.

Şimdi şunlar konuşulmalı.

Ülkemiz çevreye hiç bir önem verilmeyen bir ülke. Bu sadece devletin umursamazlığı değil. Halkın kendisi umursamıyor. İşte tarımda bilinçsiz gübre kullanımı. Kentlerde umursamazca çöp üretilmesi.. Uzun bir listeyi buraya eklemek mümkün.

Maden çıkarmakdan kaçmamıza olanak yok. Petrolden de kaçamıyoruz. Başka çevreyi olumsuz etkileyen şeylerden de, Yapmamız gereken ülkemizdebir çevrenin konrunması bilinci oluştrumak. Hem kişisel olarak bunu yapmak hem örgütlü olarak yapmak.

Her ne kadar ülkemzide bir fikir için bir araya gelmek olanaksızla imkansız arsındaysa, şu konuda örgütlenelim dediğizde inanılmaz biçimlerde hakarete uğruyorsanız da bu yapılamaz değildir.

Siyanürün, ya toprağa karışırsa diye uzun yaılar yazılacağına karışmaması için nasıl baskı grupları oluşturulabilir biçiminde kafa yormalıdır.

Petrole de öyle kömüre de öyle. Geri kalan her ne varsa hepsine de öyle.

Ülkemizde sorun benim dünya görüşümden değilse , onun la çevreci de olmam biçiminde trajik bir durumda.

memet Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 18-05-2011, 19:41   #188
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 29-02-2008
Şehir: Tekirdağ
Mesajlar: 533
[QUOTE=memet;805764]
Ya da Bergama antik kentiyle madenin bir ilgisi olamayacağını orada arazim olduğu için gayet iyi biliyorum diyebilirsiniz.

sSağ olun nasıl yazacağımı ne şekilde arguman göstereceğimi öğretmeyi bir yana bırakıp işinize gelince ilintilemeyi gelmeyince ilintilememeyi bir açıklasanız derim

Madem altıın bu ekranı okumanız için kaçınılmaz olduğunu anladınız. Bu straejik madeni çıkarılmasına neden karşı olduğunuza dar de bir argüman sunmalısınız.

Bunu benim yazımdan ilkokul çocukları bile çıkarırdı. Bundan sonra söyleyecek bir şeyim yok. Forumu okuyanların TAKDİRİNE BIRAKIYORUM

Sorun kuralı altını olanın koyması mıdır, ülkemizde halk sağlığının ciddiye alınmıyor olamsı mıdır? Konuları sadece hükümetlere endeksleyip olayın bütününü görememek midir?
Bu satırlar yazmak için çok düşünmüş olmalısınız çünkü ben hiçbir hükümet ile ilgili bir şey yazdığımı hatırlamıyorum. Alıntılarsanız sevinirim.

Sanırım havuz konusunda bilginiz antik kentinyeri kadar. Sizce atık havuzunda siyanür biriktirilse, herhangi bir bilimsel araştımaya gerke kalmadan fikir yürütün, oradaki çalışanlar o gün ölmezler mi? Orada bütün işlamlerden sonra temiz olamsı gereken su birikiyor.

Ordaki sudan içebilirmisiniz ?


Bunları okumak için baktığınız ekrana ödediğiniz para yukarıda hatırlattığınız gibi altın rezervi olarak bankada durduğu için okuyabiliyorsunuz.

Korkarım dünyada en fazla altın ya da diğer cevherlerin çıkartıldığı ülkelerin değil. Çıkaranların merkez bankalarında rezerv var. Sahi İsviçre Hollanda Belçika da ne kadar çok altın çıktığınıda biliyorsunuzdur

Şimdi siz söyleyin bu madene neden karşısınız arazinizin varlık sebebi deği mi?

Bu madenin yaratacağı her tür çevre kirliliği bölgedeki sera ve turizm gelirlerinin ortadan kalkmasına neden olurki bu yollarla ülkeye giren altın karşılğı ya da karşılksız Dolarlar hem benim hemde ülkem için gerekli. Doğayada insan sağlığınada hiç zararları yok. Ama madenin ki tartışılıyor

Konuya boyut katması için bir şehri efsanesine işaret edeyim.

Efsanelerden kurtulmanızı öneririm. Belki o zaman gerçekleri görebilirsiniz

Sevgiyle kalın

ensar Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 18-05-2011, 20:28   #189
Kaybettik, Allah rahmet eylesin
 
memet's Avatar
 
Giriş Tarihi: 18-02-2006
Şehir: İzmir
Mesajlar: 13,948
Galeri: 11
Hoş bir alnıtlama oyunu daha oynamışsınız şimdi bu çalışmanızın çevrenin korunması konusuna nasıl bir katkı yapatığına dair bir argümanı beklemek çok mu fazla bir istek olur.


"Ordaki sudan içebilirmisiniz ?"
Denizler su dolu, siz oradaki suyu içer misiniz? Aslında ilk aklıma su dolu olan yer olarak deniz gelmedi. Su doludur diye herşeyi içmeye çalışmıyoruz.

Kimin ne kadar altını olduğu değil. Bu satırları yazmak için size gereken paranın altın rezervi olarak karşılığı olduğu gerçeğine yönelmelisiniz.

Hollanda'ya değil buradaki altına yani.


"ülkeye giren altın karşılğı ya da karşılksız Dolarlar hem benim hemde ülkem için gerekli."
Ben de bir alıntı oyunu yapayım dedim.
Ülkeye bir girdi olmasını istiyorsuzuz bunun altı karşılığı olamasında sakınca görmüyorsunuz. Karşılıksız dolar diye bir şey yok da, bu biraz çıkarcılık mı oluyor, ülkeye girsin sakınca yok, başka ülkedeki siyanür sizi ilgilendirmiyor.

O debeers elmaslar kanla sulanmış. Ülkeye girmiş, fena değil. Hangi kanla sulandığı önemli değil. Yeterki ben kanı görmemiş olayım. Buradaki serada olmasın kan.
Böylemi çevreci olmalıyız. Karşılıksız dolar olsun da yeterki benim olsun.
Altın benim olsun da ülkeme lazım çünkü, kimin kanı varsa orası önemli değil. Bunu mu anlıyoruz yazıdan.

Ben de size efsanaere ilgi gösteri ndiyorum.

memet Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 19-05-2011, 08:52   #190
Ağaçsever
 
warrior's Avatar
 
Giriş Tarihi: 23-02-2009
Şehir: Ankara
Mesajlar: 63
Biz” kim bilmiyorum ama ben halkım. Ağzını, gözünü ve kulağını kapatmamış olan... Sokaktaki adam ise Attilâ İlhan'ın bir romanı... içimizdeki herhangi biri diyelim...


Şu an okumak için baktığınız ekrana ödediğiniz para( bir kağıttır) altın olarak merkez bankasında karşılığı olduğu için ödeyebildiğiniz bir kağıttır.

Bu bilgi doğru mu? Neden vazgeçemeyeceğimizi buna mı dayandırıyorsunuz? Sizin söylediğiniz gibi olsa paranın değeri düşer miydi? Örneğin bir gece vakti merkez bankasındaki altınlar aniden ortadan kayıp mı oluyor? Kullandığımız paranın altın olarak karşılığı olduğunu zannetmiyorum. Ben emeğimin karşılığı olarak aldığım parayı kullanıyorum. Diyelim o para Ahmet'in. Ahmet o parayı İsmet'ten alıyor. İsmet ise Cevdet'ten alıyor. Hepimiz birbirimizden para alıp veriyoruz. Ekonomiden iyi anlayan ya da konuya hakim bir arkadaş buraya bir açıklık getirebilirse sevinirim.

Diyelim ki bu yukarıdaki tez doğru. Peki madenden çıkan altın merkez bankasının kasasına mı giriyor? Giriyorsa ne kadarı giriyor?


Arkadaşlar doğada var olan hiçbir şey bir diğerinden daha değerli değildir. Değerli olduğunu düşünmemize neden olan ona ihtiyacımız olduğunu düşünmemizdir sadece. Ben siyanürlü madencilik faaliyetlerine gerçekten ihtiyacımız olduğunu düşünmüyorum. Farklı düşünenler tabii ki olabilir. Kentlerde çöp sorunu vardır, bilinçsiz tarım uygulamaları vardır, vb. uygulamalar vardır, şüphesiz bunlarda hepimizin sorumluluğu vardır tamam ama bunların da ayrıca çözüme kavuşturulması için çalışılması gerekir.

warrior Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 19-05-2011, 09:12   #191
Ağaçsever
 
warrior's Avatar
 
Giriş Tarihi: 23-02-2009
Şehir: Ankara
Mesajlar: 63
Vikipedi'de şöyle yazıyor:

Alıntı:
Paranın dört temel işlevi

Paranın değişim aracı işlevi: Para bir hak ölçüsüdür. Altın karşılığı para kullanan bir devlet ne kadar para basarsa Merkez bankasına o değerde Altın stoklaması veya koyması lazımdır. Günümüzde Türkiye herhangi bir karşılığı olmayan "fiat" sistemine dahildir.

Paranın ticari işlemlerdeki fonksiyonu tam burada ortaya çıkar. İki malın değişiminde para, bir üçüncü mal olarak araya girer ve değişim iki bölüme ayırır. A malı verilip karşılığında para alınır, başka bir yer ve zamanda ise para verilip B malı alınır.

Paranın bu şekilde mal değişimini iki bölüme ayırması, paranın bir değişim (mübadele) aracı olma işlevidir.

Paranın hesap ve değer birimi işlevi: Paranın hesap ve değer birimi olarak işlevi, onun bir değişim aracı olma işlevinden kaynaklanır. Farklı malların değişiminde değişim oranları para ile belirlenir. Öte yandan para sayesinde iktisadi değerlerin tek bir ölçü birimiyle ifadesi de sağlanır. Özellikle işlemlerin kaydının tutulmasında paranın bu işlevi zorunludur.

Paranın değer biriktirme ve spekülasyon işlevi: Para, arz ve talebin rahatlıkla karşılanmasını sağlar.Sermaye birikimi ve yatırım aracı olarakta kullanılır.

Paranın bir iktisat politikası aracı olması işlevi: Gelişmiş bir para ekonomisine sahip ülkelerin para otoriteleri 20. Yüzyılda sıklıkla, faiz oranları ve para arızını kontrol etmek yoluyla, paranın bir iktisat politikası aracı olarak kullanmışlardır.

warrior Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 19-05-2011, 22:34   #192
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 22-04-2010
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 481
Az önce olan Kütahya merkezli depremden sonra "güçlendirme" çalışmaları yapılan setin durumunu çok merak ediyorum...

elek Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 20-05-2011, 09:11   #193
Kaybettik, Allah rahmet eylesin
 
memet's Avatar
 
Giriş Tarihi: 18-02-2006
Şehir: İzmir
Mesajlar: 13,948
Galeri: 11
"Günümüzde Türkiye herhangi bir karşılığı olmayan "fiat" sistemine dahildir."

Kırmızı çizdiğiniz bu cümle şunu anlatıyor. Ülkenin yıllarca içine düşürüldüğü yüksek enflasyon politikası. İMF programları borç batakları. Hükümet başına bir kaç ekomonik, mali kriz düşmesi. Sürekli yoksullaşmamız. Yani bildiğiniz karşılıksız para basma. Alıntının ilk cümlesinde bunu farkedebilirsiniz.


Atilla İlhan hatalı çıkarımlarınızı kurtarmada size çok yararlı olmaz.

Siz bilmediğiniz için ekonomnin kuralları değişmiyor.

"Sizin söylediğiniz gibi olsa paranın değeri düşer miydi? Örneğin bir gece vakti merkez bankasındaki altınlar aniden ortadan kayıp mı oluyor?"

Bir gece içine karşılıksız para basmaya karar verildiği için paranın değeri düşüyor. Birbirine bağlı pek çok farklı ekonomik süreçler de etkiler paranın değer kaybetmesine neden oluyor .Üretim süreçleri bunlardan birisidir. Cari açıklar da.
Temel olarak parasının karşıığı olmayan yönetimlerde bu olur. Benzer bir şeyi ABD de yapıyor. arşılığı olmayan dolar piyasaya sürüyor. İki farkı var bizden . Birisi ekonominin büyüklüğünden cesaret alıyor ama, biliyorsunuz içine bulunduğu vahim krizi. İkincisi ekonomileri dolara bağlı ülkeler piyasadan dolar çekerek Bu yokedici bir sürece gidecek oyunu frenlemeye çalışıyor.

Bu kadar ekonomi sanırım yeterlidir.

Para üzerinde teminat veren banka başkanının imzası olan bir senetir. Bu paranın karşılığı var diyor imzasıyla. Olmadığında ne olur, %60 enflasyonlu günleri hatırlayın.

Elinizde çek var, bunu Ahmete veriyrsunuz Ahmet Receb'e o Hasan'a öbürü Veli'ye veriyor. En son kişi bankaya gidiyor. Banka size bunu karşılığı nerde diye soruyor. Karşılıksız bir senet bir süre boyunca sizin işinize yarar. Sonra bedelini ödemelisniz.

İşte parada bunun karşılığı altın olarka duruyor. Çek de dolaylı yoldan aynı rezervi kullanıyor.


Varolan uygarlığımız bu madenin değeri üzerine kurduk. Muhakkak ki doğada değer yargısı yok. Ama varolan kültürümüzde var. Bu da altının değeri ile ölçülüyor.
İlk para altını doğrudan kullnımıydı. Osmanlı kriz dönemlerinde altının ayrını düşürüp durumdan kurtulmaya çalışmştı. Bugünkü enflasyonun karşılığı bir pahalılığı körüklemşti o uygulamada.
Altın yerine geçecek bir senetin kağıt olarak kullanımı, elinizde altın olabildiği için yapılabildi.

Siyanürlü madencilik faaliyetine ihtiyacınız yok. Peki petrollü ulaşım sektörne ihtiyacımız var mı? hes ile üretimiş elektrik sektörüne ihtiyacımız var mı?

Zararlı kimyasallar içeren maddeler üreten sağlığmıza zarar veren ürünlerin olduğu sektörlere ihtiyacımz var mı?

Silah sektörüne ihtiyacımız var mı?
İhtiyacımızdan çok falza asker besliyor olmamıza ihytiyacımız var mı?


Tekstil sanayine ihtiyacımzı var mı? taşlama için işçilerin öülmcül hastalıklara yakalandığı sektör hani.
Kulandığımı mobilyalara ne kadar ihtiyaımız var ormanları tahrib ediyor. Gazeteler kağıt kullanarak orman katliamına neden olyuor.

Kimyasalalrın kontrolsüzce kullanılıp topraklarımzın kimyasal çöplüğe çevrildiği tarım sektörüne ihtiyacımız var mı?


Ya da bütün bunların çevreye zarar vermesine engel olacak bir çevre bilinci üretmek, bu çerçevede örgütlenmek. işe yarar çalışmalar yapmak gibi bir bilince ulaşmaya mı ihtiyacımız var?


Korkunç karbondioksit salınımı dünyanın iklimini değiştirme tehdit ederken ayrıntılarda boğulup gerçeği göremiyor olmamızdan kurtulmaya ihtiyacımız var.

memet Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 20-05-2011, 09:59   #194
Ağaçsever
 
warrior's Avatar
 
Giriş Tarihi: 23-02-2009
Şehir: Ankara
Mesajlar: 63
"Şu an okumak için baktığınız ekrana ödediğiniz para( bir kağıttır) altın olarak merkez bankasında karşılığı olduğu için ödeyebildiğiniz bir kağıttır."

"Para üzerinde teminat veren banka başkanının imzası olan bir senetir. Bu paranın karşılığı var diyor imzasıyla."

Ne diyim bilemedim...


"Siz bilmediğiniz için ekonomnin kuralları değişmiyor."

Çok haklısınız...

warrior Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 20-05-2011, 10:15   #195
Kaybettik, Allah rahmet eylesin
 
memet's Avatar
 
Giriş Tarihi: 18-02-2006
Şehir: İzmir
Mesajlar: 13,948
Galeri: 11
Şunları diyebilirsiniz.
Uygarlığımızın temelini altına sahip olamız oluşturuyor bundan kaçmamıza olanak yok.

Uygarlığımız endüstriyel üretimle ciddi çevre sorunlarına neden oluyor. İşte bundan kaçınabiliriz.

Ayrıntılarda boğulup sorunun temelinden uzaklaşıyoruz.

Madem endüstriyel üretim kaçınılmaz. Bunun çevreye zararlarına enel olmak için çaba harcanmalı.
Bu siyasi bir tercih de değildir. Bütün siyasi fikirler çevreye duyarlı olabilirler.
Ülkemizde bu bilinç neredeyse yok düzeyinde. Bunun üzerinde düşünmek gerekiyor.

Yoksa kontrolsüz üretimi çevreye zarar veriyor diye üretime karşı çıkmak hiç bir sonuç elde edemeyeceğimiz bir çaba olur.
Bir ara ço kateşli soğutucularda kullanılan floro cloro karbon tartışmaları vardı.
Kimse o sıra soğutucu kullanmayalım saçspreylerinden vazgeçelim demiyordu.

Meşhur ozon deliği konusu.

memet Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 20-05-2011, 14:02   #196
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 29-02-2008
Şehir: Tekirdağ
Mesajlar: 533
floro doro karbon gazcı kardeşim bilginizi, algılamanızı hele hele teknolojiyle ekonomiyi bütünleştirme yeteneğinizle bizleri bilmediğimiz konulardaki eğitim gayretlerinizi bizlerden esirgemeyin.



Sevgiyle kalın

ensar Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 20-05-2011, 14:12   #197
Kaybettik, Allah rahmet eylesin
 
memet's Avatar
 
Giriş Tarihi: 18-02-2006
Şehir: İzmir
Mesajlar: 13,948
Galeri: 11
Rica ederim bilmediğiniz konularda şidddetli ısrarınız hatalı fikir yürütmelerinzden sonra gerçeği görüp aydınlanmış olmanız beni sevindirdi.


Bir konuda fikri sahibi olmak kadar insanı mutlu eden ne olabilir ki.

memet Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 26-05-2011, 18:31   #198
Ağaçsever
 
Giriş Tarihi: 12-02-2010
Şehir: Istanbul
Mesajlar: 47
"Uygarlığımızın temelini altına sahip olamız oluşturuyor bundan kaçmamıza olanak yok."
"Madem endüstriyel üretim kaçınılmaz. Bunun çevreye zararlarına enel olmak için çaba harcanmalı."
"Altın için konuşuyOrsanız siyanür tek yol. Vazgeçelim diyorsanız neden olamaycağını söyledim."

Bunlar sizin söyledikleriniz, bir toplayalım, mutlaka ekonomik büyüme gerekli, bu nedenle mutlaka altın çıkartmalıyız, altını siyanürle çıkartıyoruz, bu da çevreye zarar veriyor ama başka çözüm yok dolayısıyla siyanürle altın çıkartmaya devam... Ne zamana kadar ?

Bunu okuyunca aklıma insanlığın gidişi ile petri kabındaki bakterileri karşılaştıran bir yazı geldi. Petri kabı ( laboratuar deney kabı) içine konan sütteki bakteriler hızla çoğalırlar, gittikçe daha fazla besin tüketirler, sayıları geometrik artar; ta ki bakterilerin atıkları süt kabını doldurana kadar, atık miktarı arttıkça bakteri ekonomisi önce yavaşlar, sonra durur ondan sonra da bakterilerin sayısı azalır yani ölürler.

Tamam bizim dünyamız süt kabı kadar küçük değil ama sınırsız da değil. Sonuçta tüm işleri yaparken ürettiğimiz atıklar artık dünyayı doldurmaya başladı. Bakterilerin seçme şansı yok, tüketimi azaltalım gibi bir kararı veremezler, peki biz insanoğlu müthiş teknolojimiz, ekonomimiz ve sosyal yapılanmamız ile bu kısır döngüden, daha çok ekonomi daha çok tüketim kısır döngüsünden kurtulabilir miyiz ? Bakterilerden daha mı akıllıyız ne dersiniz ?

webgezer Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 26-05-2011, 20:37   #199
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 29-02-2008
Şehir: Tekirdağ
Mesajlar: 533
Sevgili Webgezer,

Sizin yazınızın muhatabından bu yazdığınızı anlamasınımı bekliyorsunuz ?

Floro doro karbonunun açilimi ne ki acep?

Altınının çıkarıldığı ülke mi yokısa çıkaran ülkemi kazanır ? bu ve bunlara a benzer daha birçok soruya cevap vermediği daha doğrusu veremediği için konuya söylemlerini istediği şekilde söyleyen kişiye mi soruyorsunuz ?

Sevgiyle kalın

ensar Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 26-05-2011, 22:33   #200
Kaybettik, Allah rahmet eylesin
 
memet's Avatar
 
Giriş Tarihi: 18-02-2006
Şehir: İzmir
Mesajlar: 13,948
Galeri: 11
Bir kaç cümle alıntıladım. Ensar. Size ait ilginç sözler

"...bunlardan ramattan altın elde edenlerin yani siyanür kullanan üretici sayısı onu bulmaz,..."

Yani bu durumda kentin ortasında, karşı çıktığınız siyanür kullanımı zararsız oluyor. Bunu mu anlamalıyız?


"Yurtdışından külçeyi alırsınız, eritir ,döver..."


Bu altın yurt dışına gökten mi iniyor. Ordan alıyoruz. Orada siyanür kullanılması "bizden değil farketmez" biçiminde mi algılanıyor tarafınızdan?

"Ama işin kötüsü siz aynı ilahlaştırdığınız politikacılar gibi ."

Tabi bu cümleye karşı soruma neden cevap veremediğiniz de altınla ilgili değil ama, merak da ediyorum.


Söyleminiz yazım hatalarından nemalanmaya çalışacak kadar tıkanmış olabilir mi? Genellikle sonradan farkettiğim yazım hatalarımı değiştiririm. Baktım buna kadar düşmüş söyleminiz o yüzden düzeltmedim.

"Floro doro karbonunun açilimi ne ki acep?"

Tabi bu arada "açılımı" yazmalıydınız.

Kıssadan hisse çıkarayım, acaba siz bu tartışmada bir şey anladığınız için mi yazıyorsunuz. Yoksa siyaseten bizden değil, milliyetçi bile değil, her yazdığına karşıyım biçiminde mi tarzınız.


"Altınının çıkarıldığı ülke mi yokısa çıkaran ülkemi kazanır"


Kelimeyi yazım hatalarınızla eğleneyim diye koyulaştırdım. Malum merakınız var.

Her ikisi aynı ülke oluyorsa ne oluyor? Siz pek anlamıyorsunuz ekonomiden, madencilikten. Altının ne anlama geldiğine dair bir fikre sahip olmanızı ne kadar isterdim.
Bir kaç kere, bu baktığınız ekrana ödediğiniz para..." diye cümleler kurdum bu yüzden.


Webgezer,
Bence endüstriyel üretim bile zorunlu değil. Bütün bu yaşantımızın bedeli çevreyi kirletmek. Burada sadece siyanür konusunda kalınması geri kalan tehlikelere duyarsızlık bütünüyle politik bir tavır. İçeriği çok da bilmemekten kaynaklanıyor. Bütün madenlerin çıkarılmasının bedeli çevreyi kirletmek. Ama bu biçimdeki yaşam tarzının bedeli bu. Bütünyle madenclikten uzaklaşmak gerekiyor.
Tabi bir yol daha bulunabilir. Çevreye etkisini en aza indirildiği bir endüstriyel üretim. Kim bunu yapar peki?
Dünya ekonomisini üçte biri ABD ülkesinde karbondisoksit salınımını kontrol etmeyi reddediyor.

Ne zamana kadar altın çıkarmalı, ne zamana kadar petrol çıkarmaya devam etmeli. Ne zamana kadar karbondioksit salınımı artmaya devam etmeli....
Ne zamana kadar gereksiz miktarda enerji harcamaya devam etmeliyiz.


Malesef uygarlıklar da bakteriler gibi kendini yokediyor.

Tarihe bakarsanız bunun defalarca olduğunu görebilirsiniz. Trajik olanı endüstriyel uygarlığının vahim bir yokoluşa gidiyor olması.
Bundan trajik olanı hem bu uygarlığın nimetlerinden yararlanıp hem uygarlığın temeline göstermelik bir karşı çıkış.

Bir günde kentlerimizde gezen arabaların yaktığı benzin bile çok daha ciddi bir çevre sorunuyken, bu çok da politik içerik taşımadığı için kimi siyasetlerce ilgilenmeye değer bulunmuyor.

Varolandan kaçmamıza imkan yok. Sistem altın üzerine kurulu. İsteyen iktidara geldiğinde elindeki rezervleri satar . Sonucunu daha kararı açıklarken görür.
Yunanistan'ın iflası hafif kalır.

Japonya neredeyse bütün hammaddesini dışarıdan alır. Nedeni basit çünkü ellerinde yok. Burada olanın çıkarılmasına karşı çıkanların sistemi neden sorgulamadığını anlaması zor .


Endüstriyel üretimin çevre kirliliğine engel olmak kuramsal olarak mümkün. Altını elinde tutanlar buna razı olmadığı sürece, karşı çıkışlar sonuçsuz çabalar.
Kimi göstermelik değişikilikler yapılır sonra karların maksimilazsoyuna bakılır.


Bu arada küresel iklim değişikliği endişeden gerçeğe dönerse, zaten topyekün bir çözüm olacak.

Odun ateşinin karşısında bütün odaları ısıtmamıza gerke yoktu aslında diyenler kalabilir belki.

memet Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 18-06-2011, 16:29   #201
Kaybettik, Allah rahmet eylesin
 
memet's Avatar
 
Giriş Tarihi: 18-02-2006
Şehir: İzmir
Mesajlar: 13,948
Galeri: 11
Ne eylemler oldu ne gösteriler, yürüyüşler, itirazlar. Siyanürlü altına hayır mitingleri. Ortada olmayan bir durum için. Şimdi ortada o durum var. Hayretler içinde kimsenin tek kelime etmediğini gösteri yapmadığını görmek anlaması zor bir durum.
Haydi diyorum göstericilerin niyeti ortaya çıktı da, köylüler neden ses çıkarmıyor. Meğer hepsi zaten madende işçiymiş.
İnsanlar zehirleniyor apaçık biçime, çevre platformlarının sessizliği ibret verici.

gece beğendi.
memet Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 07-07-2011, 16:06   #202
Kaybettik, Allah rahmet eylesin
 
memet's Avatar
 
Giriş Tarihi: 18-02-2006
Şehir: İzmir
Mesajlar: 13,948
Galeri: 11
Madende olumlu bir gelişme olduğuna dair hiç bir veri yok. Haberlere bile çıkmıyor. Sİiyanürlü altına hayır diye sokaklara dökülenlerin ilgisini çekmiyor durum. Yeraltı sularına sızacak diye mitingler yapılıyordu. İşte sızdı. Hastalananlar oldu. Akıbetleri bile belli değil. Göremiyorum miting gösteri yürüyüş yapanları, iki yüzlülük olarak görüyorum bunları. Felaketse işte oldu, nerede itiraz edenler, çok acıklı bir durum.
Besbeli ki itiraz edenleri niyetleri başkaymış.

memet Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 07-07-2011, 18:19   #203
Ağaç Dostu
 
ayazkentli's Avatar
 
Giriş Tarihi: 10-04-2009
Şehir: İzmir
Mesajlar: 1,641
Galeri: 1
Bence bu sessizliğin tek nedeni, bana göre umutsuzluk'tur mehmet bey.

Ben bu olaya ikiyüzlülük yerine, umutsuzluk demeyi tercih ediyorum. Bence olay, çevre adına koşturan insanların umudunun yok olmasında gizli.

Hükümet hiç bir pretostoyu umursamıyor. Mahkemelerin, madenler ve santrallar aleyhine verdiği kararların hiç birini uygulamıyor.

Seçimden önce Ankara'ya ulaşan -Anadoluyu vermeyeceğiz- aktivistleri, Ankara içine dahi sokulmadı. Üstüne birde dayak yemedikleri kaldı (aslında, biraz dayak yediler'de diyebiliriz).

Ve, bu hükümet seçimde %49 oy ile yine iktidar oldu. Bu durumda, sesi çıkacak olan çevre yanlısı insanların son umut kırıntısı'da, seçim ile birlikte yok oldu gitti.


(Madenlerde, santrallarda mutlaka o yörelerde'ki köylerde yaşayan bazı insanların çalıştığı bir gerçek. Maden ve santral bölgelerinde'ki köylerde yaşayan herkes çevreci, herkes aktivist değil'ki).

ayazkentli Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 07-07-2011, 19:32   #204
Kaybettik, Allah rahmet eylesin
 
memet's Avatar
 
Giriş Tarihi: 18-02-2006
Şehir: İzmir
Mesajlar: 13,948
Galeri: 11
Bir şeye karşı çıkılrken bunlar önceden bilinir. Hükümet aman da ne iyi ettiniz buyrun hoşgeldiniz diyecek halde değildi sanırım. Her hükümet gibi bir konuda duyarlığı olan insanları n protestolarına baskı uyguladı. Bunda şaşılacak bir durum yok. Eğer buysa umutsuzluk yaratan hiç başlamamaları gerekir.
Zamanında Ovacık altın madni için Ankara'da yürüyenlerin çöken havuz konusunda oldukları yerde bile sees çıkarmamış olmalarını bne başka türlü değerlendiremiyorum.

Bir sistemin bir yapılanmasına bir uygulamasına karşı çıılyor. Sistem aman ne iyi ben bunu hemen değiştireyim diyecek değil. Zaten mücadele de buna deniyor . Sonuç elde edene kadar devam etmek.

Anadoluyu vermeyeceğiz. Evet Şehre giremediler. Girselerdi başarı mı elde edilmiş olacaktı. Bu yol işe yaramıyormuş bu ortaya çıktı demek uygulanan yol yanlış.

Daha önce itiraz edilen konularda işleyişin değiştirilmesi için bir çaba mı olmuş kurumalara yetkililere, birilerine öneriler raporlar mı sunulmuş görülüşmeye mi çalışılmış, hiç biri işe yaramamış mı tek yol seçim paniği halindeki Ankara'ya gitmek mi kalmış. Bir ben mi farkedebildim tam da seçim üzeri işe yaramayacak bir eylem demeyi.

Bana İran atasözünü hatırlatıyor büyük taşı tutan atmak istemeyen.
İyi niyetli olmak bir şeyleri korumaya çalışmak yeterli değil sadece başlangıç. Bir de akılcı birr program yapmak sürekli olarak günün gerçeklerine göre revize etmek gerekiyor.

memet Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 10-07-2011, 14:46   #205
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 24-11-2010
Şehir: izmir
Mesajlar: 617
yine alevlenecek bir konuya geldik.

gaziemir'de altın madeni faaliyetlerine başladı...
karşıyaka sancaklı köyü girişinde batı yöndeki dağda da altın arama faaliyetleri başladı.

güzelim marmara ve ege, sanırım arkasından akdeniz gelir, eski volkanik patlamaları yaşamış yerlermiş ve buralarda bol miktarda madenlerin olduğunu geçenlerde bir belgeselde duydum.
sanırım sancaklı köyü girişinden sonra, doğançay, yamanlar ve karagöl civarındaki tüm dağlara girip çıkacaklar. birileri...
altın arama düşüncesiyle çevreyi de kirletecekler.
...
saygılar

mavikartal5 Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 10-07-2011, 19:51   #206
Ağaç Dostu
 
Fatoş's Avatar
 
Giriş Tarihi: 19-12-2009
Şehir: İzmir
Mesajlar: 1,660
Galeri: 120
Alıntı:
Orijinal Mesaj Sahibi memet Mesajı Göster
Bir şeye karşı çıkılrken bunlar önceden bilinir. Hükümet aman da ne iyi ettiniz buyrun hoşgeldiniz diyecek halde değildi sanırım. Her hükümet gibi bir konuda duyarlığı olan insanları n protestolarına baskı uyguladı. Bunda şaşılacak bir durum yok. Eğer buysa umutsuzluk yaratan hiç başlamamaları gerekir.
Zamanında Ovacık altın madni için Ankara'da yürüyenlerin çöken havuz konusunda oldukları yerde bile sees çıkarmamış olmalarını bne başka türlü değerlendiremiyorum.

Bir sistemin bir yapılanmasına bir uygulamasına karşı çıılyor. Sistem aman ne iyi ben bunu hemen değiştireyim diyecek değil. Zaten mücadele de buna deniyor . Sonuç elde edene kadar devam etmek.

Anadoluyu vermeyeceğiz. Evet Şehre giremediler. Girselerdi başarı mı elde edilmiş olacaktı. Bu yol işe yaramıyormuş bu ortaya çıktı demek uygulanan yol yanlış.

Daha önce itiraz edilen konularda işleyişin değiştirilmesi için bir çaba mı olmuş kurumalara yetkililere, birilerine öneriler raporlar mı sunulmuş görülüşmeye mi çalışılmış, hiç biri işe yaramamış mı tek yol seçim paniği halindeki Ankara'ya gitmek mi kalmış. Bir ben mi farkedebildim tam da seçim üzeri işe yaramayacak bir eylem demeyi.

Bana İran atasözünü hatırlatıyor büyük taşı tutan atmak istemeyen.
İyi niyetli olmak bir şeyleri korumaya çalışmak yeterli değil sadece başlangıç. Bir de akılcı birr program yapmak sürekli olarak günün gerçeklerine göre revize etmek gerekiyor.
Memet arkadaşım,konuyu ne kadar araştırıyorsun bilmiyorum, yıllar önce Bergamalılar, nisan 1999 da Kütahya'ya eruogold tesislerini protesto edip oradaki halkı bilgilendirmek istediler ama halkın büyük çoğunluğunun o işletmelerde çalıştıkları için çok ilgisiz kaldılar, bu olaylar olduktan sonra onların
''bizi uyaran Bergamalıları kovmuştuk, şimdi ne kadar haklı olduklarını anladık'' sözleri medyada yankılandı.
Ne yapmamızı istiyorsun, hukuk mücadelemize yılmadan, medeni şekilde devam ediyoruz.

BERGAMA'DAN KÜTAHYA'YA SİYANÜR MACERAMIZ

Köylüler Eti Maden A.Ş'nin kapısına dayanmış. İsyandalar... İsyandalar çünkü şirkete ait 25 milyon tonluk siyanürlü atık havuzu köylülerin evlerine, tarlalarına tüm pisliğini boşaltmak üzere. İşletmenin atık havuzlarından ikisi çöktü, geriye bir tane kaldı. O sette de sızıntılar olduğu söyleniyor, içme sularına bile siyanür karıştığından bahsediliyor. Siyanürlü atık su, son barajı da yıkar veya yağmurlar sonucu taşarsa vay halimize! Köylüler madenci şirketin kapısına dayandı çünkü hayatları pamuk ipliğine bağlı.

Çevre Mühendisleri Odası başta Köprüören, Kızılcakaya, Yoncalı ve Örenköy olmak üzere dört köyün boşaltılmasını, barajın çökmesiyle boşalacak suların Eskişehir'e ulaşması ihtimali nedeniyle de geniş bir bölgede önlem alınması gerektiğini söylüyor. Benim aklıma gelen ilk çözüm ise biraz farklı. Çevre Bakanı'nın bölgeye gidip atık barajından bardak bardak su içmesi gerektiğini düşünüyorum. Böyle gördük ne de olsa. Cahit Aral radyasyonlu çayla meşhur olmuş, Bedrettin Dalan Haliç'in suyunu gözlerinin rengi kadar mavi yapmış sonra da lıkır lıkır içmişti. Siyanürlü su da hoş olur, romatizmaya iyi gelir...

Kütahya'yı anlamak için Bergama'yı bilmek gerek. Türkiye'de yıllardır örgütlü ve örgütsüz bir grup insan, siyanür kullanılarak yapılan madenciliğin tehlikelerine karşı çıkıyor, hukuki ve demokratik bir mücadele sürdürüyor. Kütahya'da köylüler iş derdi nedeniyle bugüne kadar pek seslerini çıkarmamıştı ancak Bergama'yı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) dahil duymayan kalmadı. Devlet, AİHM tarafından köylülere tazminat ödemeye mahkûm edildi ancak hatasından dönmedi. Süreç, tam da kapitalizmin öğrettiği çizgide ilerledi. “Kirleten öder” ilkesi tıkır tıkır işledi. Şirketin cezası devlete yani biz vergi mükelleflerine kesildi. Ne güzel işmiş patron olmak! Çevreyi kirletirim, cezamı da devletime ödetirim. Slogan gibi oldu, hey maşallah!

Bergama'da kazanılmış hukuk mücadelesi 1998 yılında Ovacık'taki madeni kapattırdı. TÜBİTAK daha sonra yeni bir rapor hazırladı, bakanlar ve başbakanlar devreye girdi. Devletin hukuksuz bulduğu, İzmir İdari Mahkemesi'nin, “...insan yaşamını etkileyeceği kesin olan siyanür liç yöntemi ile altın madeni işletilmesine izin verilmesi yolundaki dava konusu işlemde kamu yararına uygunluk bulunmamaktadır” yönündeki kararı birkaç yıl sonra aynı devlet tarafından görmezden gelindi. 2001 Nisan ayında maden yeniden işletilmeye başlandı. Hukuk mücadelesini sürdürenler yılmadı. 2 Nisan 2002'de madenin kapısına yine mühür vuruldu ancak 3 Nisan günü bu defa da Bakanlar Kurulu madenin çalışması için prensip kararı aldı. Bu arada yabancı şirket gitti yerlisi geldi; imaj tazelendi. Köylülerin bazıları işe alındı, madende çalışanlar ile çalışmayanlar birbirine düşman oldu. Madene karşı çıkanlar tüm ülkede ‘vatan haini’ ilan edildi. Mücadele zayıfladı, dedikodulara kulak asanlar köşelerine çekildi. Mücadele bitmedi hâlâ sürüyor ama ‘hukuk’ bir kere ‘guguk’ oldu mu işler zorlaşıyor. Bugün Kütahya'da siyanür tehlikesi varsa, bu biraz da Kütahyalının, İstanbullunun Bergama'ya yeterli desteği verememesinden, insanlarının altına olan düşkünlüğündendir. Kolumuza taktığımız bilezik Bergama'daki köyünün hayatından daha mı önemli? Sözüm meclisten dışarı.

Tüm bunlar olurken çevreci ve hukukçular çeşitli saldırılara maruz kaldı. Hem fiziksel hem de politik saldırılar. Seslerini duyurmak için kentlerimize pijamalarıyla inip tehlikeye işaret eden bu köylülere çoğu zaman magazin malzemesi olarak bakıldı. Toprağı biz kentlilerden bin kat daha iyi tanıyan, değerini bilen bu insanların uyarılarını dinlenmedi. Bazıları ‘vatan hainliği’ saçmalığına inandı. Komplo teorisi düşkünleri bu söylentileri yazdı, çizdi. Bunu kampanyalaştırdılar ve altın madeninin hukukun önüne geçmesinin yolunu açtılar. Milliyetçiler dillerinden düşürmez, “bir karış bile toprak verilmez” derler ya... Sözüm toprak sevdalıları, artık rahat olunuz, telaş etmenize hiç gerek yok. Siyanür toprağa bulanırsa ne alan olur ne de ona yan bakan. Ülkemizde ‘vatan hainleri’nin kahraman olmasına da alıştık artık. Nâzımlar, Denizler ve daha niceleri...

Demem odur ki, patronları madenci, yazarları kalemşör olan medya Bergama'yı görmezden gelmese, bugün YGS'de gösterdiği tavrı altıncılara karşı göstermiş olsa Kütahya bunları yaşamayacaktı. Tedbirler adam gibi alınır, 2009'da 10 bini geçen maden arama ve işletme ruhsatlarının sayısı belki çok daha az olurdu. Kapitalizm vahşidir ama onu kırbaçlarsanız daha da vahşileşir. Tek derdi kâr olan şirketlere verilen politik destekler onları kırbaçlamaya benzer.



Özgür Gürbüz
ozzgurbuz@gmail.com

Fatoş Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 10-07-2011, 20:27   #207
Kaybettik, Allah rahmet eylesin
 
memet's Avatar
 
Giriş Tarihi: 18-02-2006
Şehir: İzmir
Mesajlar: 13,948
Galeri: 11
Fatoş bu yazı sizin mi altında imza olan özgür Gürbüz'ün mü? Bu kişi kim?

Bu işellle öyle kalemşör halledilmiyor. Madendeki vahim durumu da ya da duruma karşı birşey yapılmıyor olmasını da açıklamıyor. Aman ne ilginç gidilmiş köylüler madende çalışıyormuş . İyi geri dönsünler. Bergma madeni için yapıln gösterileri neden yapmamışlar dönüncede onu açıkalsınlar. Anakara'lar yürümeler gösteriler gösteriler. Açıkçası hiç de inandırıcı gelmiyor artık bana bu tavırlar.
Yoksa bir şey yaptılar da buhar mı oluyor. Buhar oluyorsa önceki gösteriler nasıl görünür oluyordu?


Altın madenciliğinde siyanürün tek teknik olduğunu baştan başlayıp mı yazayım bu kadar mücadele sırasında bunu bile öğrenememişler mi bu"protestocular" daha doğrusu neye karşılar acaba?

memet Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 11-07-2011, 10:34   #208
Ağaç Dostu
 
Fatoş's Avatar
 
Giriş Tarihi: 19-12-2009
Şehir: İzmir
Mesajlar: 1,660
Galeri: 120
Memet arkadaşım, peki siz söyleyin , ne yapsınlar, medeni şekilde direniyorlar. ülkemizin doğasını koruma uğrunda tartaklanıyorlar tehdit ediliyorlar, anlamsız şekilde işlerinden oluyorlar ya da tayinleri çıkıyor, düzenleri bozuluyor, mahkemelere veriliyorlar hatta tuhaf şekilde ölüyorlar. Bu insanlar sadece ve sadece ülkemizin ve dünyamızın faunasını korumak uğruna yapıyor. Maddi ve manevi olarak feragat ediyorlar. Buna da yürek ister.
Siz hiç Kıbrıs'a Lefke'ye bir zamanlar altın madeni olan yere gittiniz mi? Ben gittim. Şimdi oraları nasıl bir incelediniz mi? Siz gezmeyi seven bireysiniz, aslında çok ta uzak değil gidip bir görün. Sonra da ne hale geldiğini överek anlatın

Perşembe, 30 Temmuz 2009 10:36 Çevre ve Orman Bakanlığı'nın mahkeme kararlarını hiçe sayarak Bergama-Ovacık Altın Madeni‘nde faaliyetlerin devam etmesine izin vermesi nedeniyle Çevre Mühendisleri Odası, Jeoloji Mühendisleri Odası, Kimya Mühendisleri Odası ve Metalurji Mühendisleri Odası 29 Temmuz 2009 tarihinde ortak bir açıklama yaptılar.

Koza Altın İşletmeleri‘nin Ayrıcalığına Son Verilmelidir!

Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği‘ne bağlı aşağıda imzası olan meslek odaları olarak Çevre ve Orman Bakanlığı‘nı kuruluş amacına uygun davranmaya çağırıyoruz. Kozak Yaylası ve yörede geri dönüşü olmayacak yıkıma yol açacak maden ocaklarına izin vermeyiniz.

Bergama-Ovacık Altın Madeni‘nin faaliyetlerini hukuka aykırı bulan onlarca mahkeme kararına, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına, Anayasa Mahkemesi‘nin Maden Kanunu ile ilgili iptal kararına ve en son Danıştay‘ın Madencilik Faaliyetleri İzin Yönetmeliği hakkında verdiği Yürütmeyi Durdurma kararlarına rağmen, Çevre ve Orman Bakanlığı mevcut yasaları ve her düzeydeki yargı kararını yok sayarak başta Koza Altın İşletmeleri A.Ş. olmak üzere madencilik faaliyeti yürüten şirketlerin isteklerini yasalardan ve yargı kararlarından üstün tutmaya devam etmektedir.

Bergama ve Dikili yöresi, bölgesel ölçekte maden sahasına dönüştürülmeye başlanmıştır.

"Bergama-Kozak Köyü - Gelintepe mevkiinde", Bergama-Yerlitahtacı Köyü‘nde" ve "Dikili-İlçesi, Çağlan Köyü- Uyuzyaka mevkiinde" "Altın Madeni Açık Ocak" işletmeciliği için Koza Altın İşletmeciliği A.Ş. tarafından 2006 yılında ÇED başvuruları yapılmıştır. Söz konusu maden ocaklarının ÇED süreçleri kapsamında yapılan halkın katılımı toplantısında, yöre halkından hiç kimse madenin açılması doğrultusunda görüş bildirmemiştir. Ocaklarda çıkartılacak cevherin işletileceği Bergama-Ovacık Altın Madeni işletmesinin kapasitesinin dolmuş olması ve kapasitesinin artırılmamış olması nedeniyle ÇED süreci durdurulmuştur. Fakat üç yıl sonra, her üç ocak için de yeniden başvuru yapılmış ve 29 Temmuz 2009 Çarşamba günü Çevre ve Orman Bakanlığında 1. İnceleme ve Değerlendirme Komisyonu Toplantısı yapılacaktır. Yine Kozak Yaylasında bulunan Bergama Kaplan Köyü ve Dikili- Çukuralan Köyü sınırları içinde bulunan yine Koza A.Ş.ye ruhsatlı Altın Madeni Ocağı için 6 Ağustos 2009 tarihinde 1.İnceleme ve Değerlendirme Komisyonu toplantısı yapılacaktır. Yani Kozak Yaylasının delik deşik edilmesi için izin sürecinin son aşamasına gelinmiştir. Çağlan, Yukarıbey, Yerlitahtacı ve Çukuralan Köyü sınırları içinde bulunan 4 ayrı maden ocağının içinde bulunduğu, KOZA A.Ş.ye verilen ruhsat sahaların büyüklüğü yüz km2‘yi aşmaktadır.

ÇED sürecinin başlatıldığı tarihte yürürlükte olan Çevresel Etki Değerlendirme Yönetmeliğinin(RG tarih ve sayısı:16.12.2003-25318) 10. Maddesine göre; " Proje sahibi özel formatın veriliş tarihinden itibaren bir yıl içinde Çevresel Etki Değerlendirmesi Raporunu Bakanlığa sunmakla yükümlüdür. Bu süre içinde Çevresel Etki Değerlendirmesi Raporu sunulmaz veya gerekçesi belirtilerek ek süre isteminde bulunulmaz ise başvuru geçersiz sayılır. Proje sahibinin süre uzatım talebi Bakanlıkça uygun bulunması halinde altı ayı geçmemek üzere bir defaya mahsus ek süre verilir." ÇED Yönetmeliği‘nin bu açık hükmüne, 2008 yılında ÇED Yönetmeliği‘nde değişiklik yapılmasına rağmen Çevre ve Orman Bakanlığı, eski başvuruları kabul ederek ve yeniden halkın görüşüne başvurmayarak yangından mal kaçırırcasına ÇED sürecini işletmektedir.

Altın şirketlerine hukuki açıdan yol göstericilik yapmak Çevre ve Orman Bakanlığı‘nın görevi değildir.

Koza Altın İşletmeleri A.Ş. her defasında Çevre ve Orman Bakanlığı‘na başvurarak verilen yargı kararları ile yasalar ve yönetmelikler karşısında faaliyetine nasıl devam etmesi gerektiğini sormaktadır. Asıl ilginç olan ise Çevre ve Orman Bakanlığı‘nın her defasında söz konusu şirkete hukuki yol göstericilik yaparak; izlemesi gereken yol ve yöntemleri bildirmesidir. Bu şekilde Koza Altın İşletmeleri‘nin Çevre ve Orman Bakanlığı‘na yaptığı ÇED başvuruları, Bakanlık tarafından çevresel etki değerlendirme sürecinin en başından usulen ve bir takım şekli formalitelerden ibaret olarak ele alınmaktadır.

Koza Altın İşletmeleri A.Ş.ye yargı kararları ve yasalar karşısında tanınan ayrıcalıklar, kamuoyu tarafından çok iyi bilinmekte ve gelişmeler, ülkemizin doğal varlıklarının geleceği açısından kaygıyla izlenmektedir. Gelinen aşamada Koza Altın İşletmeleri A.Ş. kamuoyundan yükselen bu haklı tepkiyi susturmak için açılan davaların davacılarına, avukatlarına ve yaşanan hukuk tanımazlığı dile getiren gazetecilere karşı yüklü tazminat davaları açmaktan ve sahibi olduğu medya organları aracılığı karalama kampanyaları yürütmekten başka çare bulamamaktadır.

Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği‘ne bağlı aşağıda imzası olan meslek odaları olarak Çevre ve Orman Bakanlığı‘nı kuruluş amacına uygun davranmaya çağırıyoruz. Kozak Yaylası ve yörede geri dönüşü olmayacak yıkıma yol açacak maden ocaklarına izin vermeyiniz.

Çevre ve Orman Bakanlığı asli görevini yerine getirmelidir!

TMMOB Çevre Mühendisleri Odası
TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası
TMMOB Kimya Mühendisleri Odası
TMMOB Metalurji Mühendisleri Odası

-------------------------------------

Memet arkadaşım, yukarıdakiler senin dediğin gibi kalemşörler değil))

Fatoş Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 22-08-2011, 13:07   #209
Ağaç Dostu
 
ayazkentli's Avatar
 
Giriş Tarihi: 10-04-2009
Şehir: İzmir
Mesajlar: 1,641
Galeri: 1
Name:  Kaz Dağları.jpg
Views: 522
Size:  27.9 KB



KAZ DAĞLARININ ÖLÜM FERMANI İMZALANDI.


Türkiye’nin cennet köşelerinden biri olan oksijen deposu Kaz dağlarında, altın madeni işletmek için 16 firma ruhsat aldı. Yerli ve yabancı firmalar, 400 bin ton siyanür kullanarak 34 noktada altın arayacak.

CHP bu konuda bir Meclis Araştırma önergesi verdi. Önergede, ‘’Kaz dağları ciddi tehdit altındadır’’ denildi. CHP Çanakkale Milletvekili Serdar Soydan ve arkadaşlarının önergesinde, Kaz dağlarının bölgedeki 2 milyon insanın temiz su kaynağı olduğu da hatırlatıldı.

’Kaz dağları, gelecek kuşaklara devredilmesi gereken tarih ve mitoloji alanıdır’’ denilen önergede şu görüşlere yer verildi:

750 BİN KİŞİ OLUMSUZ ETKİLENECEK

“Dünyanın en çok korunması gereken bölgelerinden biri olan Kaz dağlarının bitki örtüsü, suyu, havası, yer altı ve yer üstü zenginlikleri ciddi tehdit altındadır.

Bölgede birçok uluslararası firma, başta altın ve gümüş olmak üzere maden arama ve işletme ruhsatı almış ve almaya devam etmektedir. Kaz dağlarında altın madeni işletmeciliğinin başlaması halinde, 2,5 milyar ton kaya ve toprak işlenecek, yaklaşık 400 bin ton siyanür kullanılacaktır.

10 milyon adet zeytin, kiraz, şeftali, elma ağaçları ile birlikte tüm bitkisel üretim ve tarımla geçimini sağlayan 750 bin kişi olumsuz etkilenecektir.’’

Kaz Dağları bölgesinde 2007 yılında başlayan altın arama çalışmaları kapsamında bugüne dek yüzlerce sondaj yapıldı. Çanakkale bölgesinde son olarak da 16 firma 34 bölgede altın arama ve işletme ruhsatı aldı.

Ruhsatlar, Bayramiç, Çan, Lapseki, Biga, Ezine, Ayvacık ve Yenice ilçeleri sınırları içinde bulunuyor.

Basından alıntıdır (21-08-2011).

ayazkentli Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 22-08-2011, 17:49   #210
Kaybettik, Allah rahmet eylesin
 
memet's Avatar
 
Giriş Tarihi: 18-02-2006
Şehir: İzmir
Mesajlar: 13,948
Galeri: 11
"Memet arkadaşım, peki siz söyleyin , ne yapsınlar, medeni şekilde direniyorlar."

Bu direnme konusunda açıkçası ben çok ciddi şüphelere sahibim artık. Bir firmanın bir işletmesine karşı direnç, aman ne iyi. Peki defalarca çok önceden işaret ettiğim madende göçük, bu göçük sonucu ortaya çıkan felaket. Siyanür derken köylülerde çıkan arsenik bu konuda direnmeyi unutmuşlar sanırım .Bir tek oda başkanı bu göçükle ilgili tek başına direniyor. Kimse de umursamıyor olan biteni. Ortada zaten bir kirlenme varken bir firmaya takıntılı direniş çok ciddiye alamıyorum ben.

Direnenlerin neye direndiğinden de şüpheliyim. Altın çıkarılmasına mı siyanürle çıkarılmasına mı. Bu maden çevreye zarar verdi de ona mı? Neye direniliyor?
Orman alanları tahrip ediliyor ona mı direniliyor.


Firmaya ne gibi bir ayrıcalık tanınıyor bilmiyorum. Güzel yurdumun bütün iktidarlarının yaptığı mı yapılıyor. İktidarların çıkarına uygun bir kayırma mı yapılıyor. Böyleyse dediğiniz bütün firmalara kaşı çıkılmalı. Ama burada tek firma için direniliyor bana garip gelen tavır budur.

Bakın bri cümleyle bu işlerin çok da cdiddye alınamayacak biçimde, karşı çıkalım da nasıl çıkarsak çıkalım tarzında olduğuna örnek;

"400 bin ton siyanür kullanarak 34 noktada altın arayacak."
Bu düpedüz uydurma bir cümle. Nereden hesap edilmiş 400 bin ton. Maden ararken siyanür kullanıldığı da nereden çıkmış?
Bu konuya bu kadar duyarlı olan biri neden çöken atık havuzu konusunda tek kelam etmemiş?
Basından alıntı, hangi basın bu?

Mayınlı alanlar İsrail'e kiralanacak biçimindeki malum fake sitelerin yayınlarını hatırlatıyor bana.

KAz dağlarının doğal yaşamının tala nedilemsine karşıyız biçiminde olsa karşı çıış destek olacağım diyeyim böyle bir cümleyle başlayınca söylem ben cidid bir söylem olark göremiyorum

memet Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Cevapla


Gönderme Kuralları
Yeni konu gönderemezsiniz
Konulara yanıt veremezsiniz
Ek dosya yükleyemezsiniz
Kendi gönderilerinizi düzenleyemezsiniz

BB code Açık
Smilies Açık
[IMG] Kodu Açık
HTML Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Forum saati Türkiye saatine göredir. GMT +2. Şu an saat: 19:53.
(Türkiye için GMT +2 seçilmelidir.)


Forum vBulletin Version 3.8.5 Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Optimization by vBSEO 3.6.0
agaclar.net © 2004 - 2024