agaclar.net

Geri Dön   agaclar.net > Doğaya ve Yaşamınıza Sahip Çıkın > Doğa, Çevre, Ekoloji, Gıda Hukuk ve Politikaları
(https)




Cevapla
 
Bookmark and Share Dış Bağlantılar Konu Araçları Mod Seç
Eski 09-05-2005, 11:48   #1
Ağaç Dostu
 
aybala's Avatar
 
Giriş Tarihi: 15-10-2004
Şehir: İstanbul-Maltepe
Mesajlar: 6,826
Galeri: 574
Bakan Pepe: 2B'yi çıkarmakta kararlıyız

Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe, orman vasfını yitirmiş arazilerin satışını öngören 2B Yasası'nı mutlaka çıkaracaklarını söyledi.

Pepe, "2B'de kararlıyız. Bu ay içinde konuyla ilgili kamuoyuna geniş açıklamalar yapacağız." dedi. Daha önce Meclis Genel Kurulu'nda onaylanan yasa Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer tarafından veto edilmişti.
Külünkoğulları Derneği'nin Ümraniye Haldun Alagaş Spor Tesisleri'nde düzenlediği programa katılan Bakan Pepe, gazetecilerin 2B Yasası ile ilgili sorularını cevapladı. Veto edilen yasayı rafa kaldırmadıklarını anlatan Pepe, hukukçular, sivil toplum kuruluşları ve siyasi çevrelerle görüşmeler yaptıklarını ifade etti. Çalışmanın bitmek üzere olduğunu belirten Orman Bakanı, yakın zamanda gelinen noktayı kamuoyu ile paylaşacaklarını bildirdi. Nasıl bir çözüme ulaştıkları ve yapacakları açıklamanın içeriği hakkında bilgi vermekten kaçınan Pepe, "Bizim ortaya koyduğumuz yeni çözüm paketinden önce konunun kamuoyunda tartışılarak yıpratılmasını istemem." ifadesini kullandı. Pepe, "2B kesin olarak çıkacak mı?" sorusuna da "Bugüne kadar iş olsun diye hiç iş yapmadık." cevabını verdi.
Bakan Pepe, Zaman'ın 4 Mayıs'ta manşetten duyurduğu 'Ormanı tahrip eden izinsiz villakente bakanlık el koydu' haberiyle ilgili sorulara da muhatap oldu.
Bakanlık olarak konuyu yakından takip ettiklerini kaydeden Pepe, "Zaten bunu Zaman gazetesi duyurdu. Beykoz Belediyesi'nin vermiş olduğu ruhsat ve izlenmiş olan süreç bizim mevzuatımızla uyumlu değil. Yasal çizgiyi aşan bir durum olduğu için de bakanlık olarak konuya müdahil olduk. Şu anda inşaat çalışması devam etmiyor." şeklinde konuştu.
Pepe, "Orada orman bölge müdürünün ihmali oldu mu?" sorusuna da "Konuyla ilgili dosyaları inceliyoruz." cevabını verdi. Sanat, siyaset ve sosyete dünyasının yoğun ilgi gösterdiği Acar İstanbul Villaları projesi hakkında Çevre ve Orman Bakanlığı müfettişleri rapor hazırlamış ve Mart 2005'te Beykoz Sulh Ceza Mahkemesi'nde kamu davası açılmıştı. Dava, Orman Bakanlığı'nın bir yıl önce kesin inşaat iznini iptal etmesine rağmen özel orman statüsündeki bölgede kanunların ihlal edildiği iddiasına dayanıyor.
Bu bölgede satışı yapılan villaların bedelleri 300 bin dolar ile bir milyon dolar arasında değişiyor. Acar İstanbul Villaları'nın satışından elde edilecek gelirin 500 milyon doları aşacağı ileri sürülüyor. Özel orman alanlarında yüzde 6'lık yapılaşmaya izin veren Orman Kanunu, yapı ruhsatı alınmasının ardından, inşaatlar için Orman Bakanlığı'ndan kesin izin alınmasını gerektiriyor. Buna rağmen İsmet Acar, Serdaroğlu Özel Ormanı'nda yapılaşma bedeli olarak istenen 5,8 trilyon liralık (2,7 milyon dolar) payını ödemedi. Üstelik Beykoz Belediyesi'nden alınan yapı ruhsatı ile villalara altyapı oluşturacak yol, köprü, satış ofisi, işçi barakaları ve örnek ev yapıldı.
20 milyar dolarlık kaynak
Orman vasfını yitirmiş, kadastro marifetiyle orman alanları dışına çıkartılmış, bir daha geri kazanılamayan ve ıslah edilemeyen araziler 2B olarak tanımlanıyor. 2B Yasası, 1981'den önce orman vasfını kaybetmiş 470 bin hektar arazi ile 2,5 milyon kişinin yaşadığı 400 bin binanın satışını öngörüyor. Bu projenin gerçekleşmesi halinde Hazine'nin yaklaşık 20 milyar dolar gelir elde etmesi bekleniyor.

Osman Dönmez -İstanbul

Kaynak: http://www.zaman.com.tr/?bl=politika...0509&hn=171560

aybala Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 16-07-2005, 10:02   #2
agaclar.net
 
malina's Avatar
 
Giriş Tarihi: 03-04-2004
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 37,246
Galeri: 88
2B

Siyasal iktidarın gündemimize getirdiği Anayasa değişikliği, matematik duyarlılığımız(!) nedeniyle olacak, "alfanümerik" bir değer olarak yaşamımıza girdi (mi acaba?). Ne yazık ki konu, medyada, bir gazete (Cumhuriyet) dışında uzun süre görmezden gelindi, yapay gündemi oluşturan benzeri kanun numaraları o kadar çoğaldı ki ezberlemek de güçleşti. Örneğin Anayasa'nın 169. maddesi, SİT alanlarında yapılaşmaya yol açacak yasa teklifi, daha sonra Turizmi Teşvik ve Maden yasalarındaki değişiklik çalışmaları... Ama yine yetmedi, TBMM'de Temmuz sonlarında, halkımız Anayasa oylamasıyla oyalanırken, geçen dönemlerde başarılamayanı, şimdiki Bakan başarmaya azmetmişti: Orman Yasası'na; Karadeniz'in doğal ormanlarının önemli bir bölümünü oluşturan kızılağaçlarla kestanelikler artık "orman ağacı" sayılamayacaktı.

Daha Anayasa değişikliği (169.madde) gündeme bile taşınmadan, Kamu Reformu Yasası ve Kamu İhale Yasası tasarılarına, sanki bu değişiklikler olacakmış gibi maddeler de sokmayı akıl edebilmişlerdi. Başka bir değişle; her yönden ormana hücum, "Vahşi Batı"nın altına hücum sahnelerini aratmayacaktı artık. Neyse ki başımızda güvenebileceğimiz bir Cumhurbaşkanımız vardı ve önüne bu konularda gelen "talan" yasalarına karşı bizlerin ve "tüyü bitmemiş yetimlerin" haklarını kararlılıkla savunuyordu.

Aylardır tüm bu gelişmeler, sanki ilgili sektörlerin sorunuymuş gibi kamuoyunca ya yeterince sahiplenilmedi ya da yanlış veya eksik biçimde tartışıldı. Ormanlarla ilgili Anayasa değişikliği daha çok "orman mı imar mı?" ikilemine taşındı ve ilginçtir, basınımızda bunu savunan bir orman mühendisine henüz rastlamadık. Ne hikmetse, hep belediyeci-politikacılar, belediyeciler, müteahhitler, kısmen şehir planlamacılar, mimarlar, mühendisler öne çıkarıldı. Ya ormancılar, orman köylüsü? "Orman vasfını kaybetmiş araziler"in bir bölümü bu konuyla ilgiliydi ama aylardır ilgili Bakan'ın, elinde fotoğraflarla televizyonları dolaşarak lanse ettiği işgal bölgeleri, -şimdilik- toplam 473.000 hektarlık "2B" alanlarının sadece %5 - 8'i kadardı. Ya gerisi? Gerisi de ormancıların, orman köylüsünün konusu olmak gerekmez miydi?

Peki, Siz hiç orman köylüsünün bu konudaki görüşünü sorana rastladınız mı? Bu arada, kent kıyılarında hala orman köyleri tanımındaki alanlar, hızla "değer kazanmaya" devam etti. Kalantor kentliler, yıllardır oralarda "köyevi" tanımlı villalar kondurarak işi kılıfına uydurmaya çalışıyorlardı. Bu egemenlerin desteğiyle kotarılan Anayasa değişikliği; artık, yıllar önce satışa çıkartılan "2B arazileri"ni para denkleştirip bir türlü alamamış orman köylülerine "öncelik" tanımayı da ihmal etmeden, bu alanları, parası olan herkese pazarlamayı öngörüyor. Evet, yanlış okumadınız, orman köyleri civarındaki 2B alanları, aslında 1980'lerden beri satışta. Çözemedikleri sorun, kentlerde ve yakınlarında işgal ettikleri ya da edilmesine göz yumdukları orman arazileriydi. Aslına bakarsanız, Anayasamızı bunun için de değiştirmeye gerek yoktu.

Yeri gelmişken söylemeden geçmek zor: Ormancılığımız; değil okumuşlarımızın, aydınlarımızın çoğu tarafından bile uzak durulan bir alan. Halbuki ülkemizin hala %26'sı orman alanı sayılıyor, 7-8 milyon insan orman içinde ya da kenarında yaşıyor ama bu sorun bir türlü toplumsallaşamıyor. O zaman da bu insanlar ve orman varlığının sunduğu olanaklar, siyasetin oy deposu olarak sömürülüyor. Ormancılığımızın tarihinde "alevsiz yangınlar" ve "baltalar" , özellikle 1950'lerden beri anayasal ve yasal kılıflar içinde devamlı faaliyetteler. Başka bir deyişle, ormanlarımızın korunması ve geliştirilmesi ve orman köylümüzün desteklenmesi için çok sayıda yasal mevzuat da olmasına karşın, bu olanaklar artık neredeyse yok sayılıyor. Buna karşın Orman Yasası'nın ilgili maddelerine, yıllar içinde eklenen 11 paragrafla, "ormanın ne olmadığı" anlatılıyor, ne olduğu ise bir paragrafla. "2B" sorunu, tüm bunların sadece bir parçası aslında.

Gelin soru ve yanıtlarla "2B" yi biraz irdeleyelim.

- Konu nedir?

Konu, öteden beri "devlet orman arazisi" sayılan, ancak, orman kadastrosu çalışmaları sırasında; "artık orman özelliklerini yitirdiği" gerekçesiyle Hazine adına ormancılık düzeni dışında çıkarılan arazilerin, parası olan herkese satılmasıdır.

- Yasal boyutlar nelerdir?

1982 Anayasasının 169. Maddesine göre;

• "Orman olarak muhafazasında bilim ve fen bakımından hiçbir yarar görülmeyen, aksine tarım alanlarına dönüştürülmesinde kesin yarar olduğu tespit edilen yerler" ile

• "31.12.1981 tarihinden önce bilim ve fen bakımından orman niteliğini tam olarak kaybetmiş olan tarla, bağ, meyvelik ve zeytinlik gibi çeşitli tarım alanlarında veya hayvancılıkta kullanılmasında yarar olduğu tespit edilen araziler" ve

• "...şehir, kasaba ve köy yapılarının toplu olarak bulunduğu yerler" hukuksal olarak "orman" sayılmayabilmektedir.

Öte yandan, 1982 Anayasasının 170. Maddesine göre de;

• "31.12.1981 tarihinden önce bilim ve fen bakımından orman niteliğini tamamen kaybetmiş yerlerin değerlendirilmesi ";

• "...bilim ve fen bakımından orman olarak muhafazasında yarar görülmeyen yerlerin... orman içindeki köyler halkının kısmen veya tamamen bu yerlere yerleştirilmesi için devlet eliyle ihya edilmesi..." yaptırımına yer verilmiştir.

Dolayısıyla, 1980'li yıllarda, 6831 sayılı Orman Kanunu ile 2924 sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi Hakkında Kanun da (evet böyle bir yasa bile var!) bu yaptırımlar doğrultusunda düzenlenmiştir. Sözgelimi, 6831 sayılı Orman Kanunu'nun en son 1986 yılında düzenlenen 2. Maddesinin tartışmaya ilişkin ünlü "B" bendinde; yukarıda verilen Anayasa'nın 169.maddesindeki ifadeler aynen yer almakta ve ayrıca "...halen orman rejimi içinde bulunan funda ve makilerle örtülü yerler..."de "orman" sayılmayarak ormancılık düzeni dışına çıkarılabilmektedir.

- Eskiden orman olan bir yer nasıl "orman vasfını tam olarak" kaybedebiliyor?

6831 sayılı Orman Kanunu'nun 1. Maddesinde yapılan tanımda; "Tabii olarak yetişen veya emekle yetiştirilen ağaç ve ağaççık toplulukları yerleriyle birlikte orman sayılır" deniliyor. Dolayısıyla, eskiden "orman" sayılan bir yerin "orman niteliğini tam olarak" yitirebilmesi için ağaç ve ağaçcıkların ortadan kalkmış ya da kaldırılmış olması yeterli koşul sayılmıyor. Ne var ki 1986 yılında, yönetmeliğinin 32.maddesinde bir de ekonomik gerekçeler öne çıkartılmış ve metin;"...ormancılık faaliyetleri ve ekonomisi yönünden orman kurulmasında yarar olmayan yerler" biçimine dönüştürülmüştür.

- Çevre ve Orman Bakanı; arazilerin yeniden orman olmasının, 31.12.1981 da yapılan tespite göre "bilim ve fen açısından" mümkün olmadığını vurguluyor. Acaba haklı mı?

Hayır. Ne 6831/2B'de (yasa), ne Yönetmelikte (32.madde) "Herhangi bir yerin bilim ve fen bakımından orman niteliğinin tam olarak kaybolması" durumuna açıklık getiren böylesi bir açıklama ya da vurgulama var. (İşin daha üzücü tarafı "bilim ve fen" kurumlarımız bu tartışmalara henüz "bilimsel" bir boyut katabilmiş değil.) Doğadan anlamlı yanıt: İstanbul'daki 26 belde ve köyün çevresindeki 1637 ha "2B arazisi", kendiliğinden ormana dönüşmüş ve bu nedenle de arazinin %70'i Orman Genel Müdürlüğü tarafından Hazine'den geri alınmış durumda. Unakıtan'ın kapattığı arazi ve çevresi de en fazla on yıl sonra orman olacaktır. Yeter ki doğayı rahat bırakalım. "2B arazileri" konusundaki diğer yanıltmaca, yazının başlarında belirtildiği gibi "yapılaşmış" kesimlerin, toplamın yalnızca %5-8'ini oluşturuyor olması.

- Orman sınırlarını kim belirliyor? Kadastrosunu kimler yapıyor? Ormanın vasfını kaybettiğine kimler nasıl karar veriyor?

İşte "şeytanın gör dediği" ama hiç konuşulmayan ayrıntılar: 1980'lerde yapılan değişikliklerle; "Orman" sayma ve saymama durumları ile ilgili belgelendirme koşulları, yasanın 2.maddesinde "orman" sayılabilecek alanların daraltılmasına yol açabilecek doğrultuda düzenlenmiştir.

- Buna göre; "...geçerli tapu kaydı" ifadesi yerine "tapulu"; "tapu kaydı veya diğer tasarruf belgeleri" ifadesi yerine, "her türlü tasarruf belgeleri" ifadeleri getirilerek "F" bendi yeniden düzenlenmiş; "G" bendindeki "devlet ormanlarına bitişik olmama şartı" da kaldırılarak "orman sınırları dışında olma şartı"na dönüştürülmüş,

- 1986 ve 1987 yılındaki değişikliklerle orman kadastro komisyonlarında, orman mühendisi sayısı dörtten ikiye, toplam sayı da yediden beşe düşürülmüştür. Artık üyelerin çoğunluğu yerel egemenler inisiyatifinde oluşmaktadır. Komisyon kararlarına kamu yararına itiraz hakkı, hak sahibi gerçek ve tüzel kişilerin yanı sıra yalnızca Orman Bakanlığı'na tanınmış, buna karşılık devlet orman işletmeleri bu olanaktan yoksun bırakılmıştır. Böylece; uygulamalar sırasında ormanlara zarar verebilecek yanlışlıkların sonradan düzeltilmesi olanakları da fiilen ortadan kaldırılarak siyasal baskıların "orman" belirleme ve sınırlandırma çalışmalarını etkilemesi kolaylaştırılmıştır.

- Öte yandan 3402 sayılı Kadastro Kanunu'yla, kimi durumlarda kadastro ekiplerinin de orman kadastrosu yapabilmesine olanak sağlanmıştır. Buna göre; "kadastro çalışma alanı sınırında orman bulunduğu takdirde durum çalışmaya başlamadan iki ay önce Orman Genel Müdürlüğü'ne bildirilir. İki ay içinde kadastro komisyonlarınca orman sınırlarının belirlenmemesi halinde kadastro çalışma alanı sınırları kadastro ekiplerince belirlenir ve çalışmalar bu kanun hükümlerine göre yürütülür."

- Komisyon kararlarına itiraz süreleri ve hak düşürücü süre yönlerinden bu yasalar da birbiriyle çelişmekte, ihtilafları artırıp kadastro çalışmalarını yasal olarak engelleyebilmektedir.

- Bunlar da yeterli görülmemiş olacak ki, söz konusu değişikliklerle maddenin uygulama alanı genişletilmiş; "çam fıstıklıkları" ile "halen orman rejimi içinde bulunan funda ve makilerle örtülü yerler" de ormancılık düzeni dışına çıkarılabilecek yerler arasında sayılmıştır.

- Orman sayılan alanlarda kadastro çalışmalarının ne kadarı bitirilebilmiş?

1937 yılında çıkartılan 3116 sayılı ilk çağdaş Orman Kanunumuzun "beş yılda bitirilir" hükmüne rağmen, o günden 2000 yılı sonuna dek, bu alanların %76'sında orman kadastrosu yapılabilmiş ancak tapuya tescil edilebilen alan, %27'de kalmıştır.

- "2B arazilerinde" bugüne dek ne kadar satış yapılabildi?

Uygulamada yalnızca satış yapmaya indirgenen Anayasa'daki "değerlendirme" işlemi bile gerektiği gibi yapılamamış durumda. Çünkü, 473.000 ha arazinin ancak %2,3'ü satılabilecek duruma getirilebilmiş ve bunların ancak %58'i (67 milyon m2) "hak sahipleri"ne satılabilmiş. 2000 yılı rayiç bedeliyle kaça mı? Sadece 300.000 TL/m2'ye. Toplam gelir; 20 trilyon TL! 25 milyar $'a ne kadar yakın değil mi?

NE YAPILMALI?

- Orman köylülerinin yararına çalışmalar için 6831 sayılı Orman Kanunu'nun 2. Maddesinin "A" bendinin ve 2924 sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi Hakkında Kanunu'nun gerektiği gibi uygulanması yeterlidir.

- Orman kadastrosu, "orman sınırları dışına çıkarılan yerlerin" değerlendirilmesi ve bu kapsamda satılması ile ilgili iş ve işlemler, yukarıda açıklanan sakıncalar giderilinceye ve aşağıda beliritlen kriterler uygulanıncaya kadar durdurulmalıdır:

2. Maddeyle herhangi bir yer için "orman sınırları dışına çıkarma" kararının verilebilmesi için; "su ve toprak rejimine zarar vermeme", "orman bütünlüğünü bozmama", "çevresindeki orman ekosistemlerinin tüm öğeleriyle kendisini yenileyebilme gücüne zarar vermeme" ve "ormancılık çalışmalarının etkenlik, verimlilik ve kârlılık düzeylerini düşürmeme" koşullarının eş zamanlı olarak aranması sağlanmalı,

- Orman sınırlarını belirleme ve tapuya tescil çalışmaları beş yıldan daha kısa bir süre içinde bitirilmelidir.

- Orman kadastrosu ve tescil çalışmaları bitirildikten sonra Anayasa'nın "orman olarak muhafazasında yarar görülmeyen yerler..." ile "...tarihinden önce orman niteliğini tam olarak yitirmiş...yerlerin" orman sınırları dışına çıkarılmasına olanak veren hükümleri ile 6831 sayılı Orman Kanunu'nun 2. maddesi tümüyle yürürlükten kaldırılmalıdır.

- "Orman sınırları dışına çıkarılan" yerlerden "şehir, kasaba ve köy yapılarının toplu olarak" bulunduğu yerler, bu tür eylemleri caydırıcı düzenlemelerle değerlendirilmelidir. Bunun için ecri misil denilen ve bu arazileri işgal edenlerden her yıl belli bir işgaliye bedeli alınabilir. Bu yolla tahminen yılda 1 milyar $ düzenli gelir elde edilebilir.

- Tarım ve hayvancılık yapılmakta olan yerlerin ise, Anayasamızın 170. Maddesinde öngörüldüğü gibi, devlet eliyle imar ve ıslah edildikten sonra orman içi köylülerinin arazi kullanım planlarına uygun olarak kısmen veya tamamen yerleştirilmesine tahsis edilmesi sağlanmalıdır.

BİRLİKTE BAŞARABİLİRİZ:
ORMANLARIMIZA SAHİP ÇIKALIM BİRLİĞİ


Mart ayından bu yana yukarıdaki olumsuzluklara karşı seslerini ve kısmen de olsa güçlerini birleştiren meslek odaları, köy kooperatifleri, sendikalar, dernekler, vakıflar, diğer gönüllü kuruluşların sayısı yaklaşık yetmiş civarında. Birliğe isteyen her örgüt veya kişi katılabiliyor. Ankara'daki Yürütme Kurulu, sekiz aydır düzenli olarak toplanıyor, özellikle milletvekillerini, partileri ve basını bilgilendirdi. Değişiklik teklifinin; 169 maddeyle ilgili kısmının tümüyle ve 170. maddedeki olumsuzlukların bir kısmının geri çekilmesine yönelik önemli hizmetler gördüğüne inanıyoruz. Şimdi de olası referandum sürecine hazırlık yapıyor. Yurdun her bölgesinden gelen abilgilenme taleplerine mümkün olan her biçimde yanıt vermeye çalışıyor. Olası referandum için, ötelenemez bir şekilde her kesimden duyarlı yurttaşa büyük görev düşüyor.

Bir ODTÜ'lü olarak katkımızın büyük olacağını düşünüyorum. Yazının uzun ve didaktik olması, bu yüzden biraz da kaçınılmazdı.

Sevgiyle kalın.

Hakan BEZİRCİ

malina Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 16-07-2005, 10:07   #3
agaclar.net
 
malina's Avatar
 
Giriş Tarihi: 03-04-2004
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 37,246
Galeri: 88
2B -Af sözü ormana yaramıyor

28 yıllık bir dönemin incelendiği araştırmanın sonuçlarına göre, ormanlarda yapılaşmaya imkân sağlayan yasanın söylentisi bile yangın sayısını ikiye katlıyor. Bu yıl da öyle oldu; yangınlar arttı

Kırsal Çevre ve Ormancılık Sorunları Araştırma Derneği (KÇOSAD), "orman arazisi" alanlarını daraltarak bu bölgelerde yapılaşmaya yasal zemin sağlayan af düzenlemelerinin yapılacağı yıllarda, orman yangınlarında önemli oranlarda artış olduğunu tespit etti. Dernek Yönetim Kurulu üyesi Hakan Bezirci ile Orman Mühendisleri Odası Genel Başkanı Salih Sönmezışık, ormanlarla ilgili yasal düzenlemelerin gündeme geldiği dönemlerde yangınlarda birkaç kat artış olduğunu açıkladı.

RAKAMLAR ORTADA

Bezirci ve Sönmezışık, iddialarını KÇOSAD'ın derlediği verilere dayandırdı. 1950-1977 döneminin incelendiği süreçte, ormanlarla ilgili yasal değişikliklerin gündeme getirildiği 14 yılda, her yıl ortalama 955 yangın meydana geldi; her yıl ortalama 30.4 bin hektar ormanlık alan tümüyle yandı.

Orman yasalarıyla ilgili "tartışma yaşanmayan" 14 yıllık dönemde ise, yangını sayısı yılda 513, yanan orman alanı da ortalama 8 bin hektardı.

SÖYLENTİSİ YETER

Orman alanlarında yapılaşmaya izin verecek düzenleme hazırlıklarının yapıldığı bu yıl da, özellikle Bodrum ve Marmaris gibi yüksek rant merkezlerinde peş peşe yangınlar çıkmaya başladı.

Hükümetin planladığı orman affı miladının şimdilik bu yangın tarihlerini kapsamadığı, ancak tarihin ileri çekilebileceği, ayrıca af söylentisinin bile rant avcılarını harekete geçirmeye yettiği vurgulandı.

Hakan Bezirci, "Bu yıl da Anayasa ve 2B gündeme geldi. Ne zaman af söylentileri, seçim ortamı içine girildiyse, yasa değişiklikleri gündeme gelirse yanan orman alanlarında en az 2-3 kat artıyor. Bu yıl Türkiye, yangınlardan daha fazla etkilenecek" dedi.

Bezirci, AKP hükümetinin orman bölge müdürlerini görevden almasının zamanlama olarak yangınları söndürmeyi güçleştirdiğini belirterek şunları söyledi: "Geniş arazilerde ağaç yapısını, personelini ve su kaynaklarını bilmeyen yetkililer, söndürmede tecrübesiz kalıyor. Sık sık siyasi sebeplerle tayin yapılınca ormanları korumakla görevli teşkilat çöküntüye uğruyor. Bu iktidar zamanında durum daha vahimleşti. "

27 MÜDÜRÜN 24'Ü GİTTİ

Türkiye'deki 27 Orman Bölge Müdürü'nün 24'ünün yangın mevsiminin başladığı dönemlerde görevlerinden alındığını belirten Sönmezışık da şunları söyledi: "Bu kişilerin yerine vekâleten atamalar yapıldı. Yani ormanlarımız vekâleten korunuyor. Son dönemde de peş peşe yangınların çıktığı Muğla başta olmak üzere Antalya, İzmir, Çanakkale, İstanbul, Balıkesir, Mersin ve Adana'daki orman bölge müdürleri görevden alındı."


'2B' affı nedir, ne getirir?

2B affı, Orman Kanunu'nun 2'nci maddesinin B bendi için kullanılan bir kısaltma. Bu tabir, "orman vasfını yitirmiş araziler" için kullanılıyor. Yapılacak anayasa değişikliği, orman olma vasfını kaybeden ve tekrar ormana dönüştürülmesi mümkün olmayan arazilerin satışını öngörüyor. Anayasa'nın 169 ve 170. maddelerinin değişmesiyle orman vasfını kaybetmiş arazilerin orman köylüsü dışındaki üçüncü şahıslara satışına olanak sağlıyor.



YILDIZ YAZICIOĞLU SELMAN EKİCİ Ankara

malina Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 06-02-2012, 14:33   #5
agaclar.net
 
malina's Avatar
 
Giriş Tarihi: 03-04-2004
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 37,246
Galeri: 88
Yıl 2005 :
Alıntı:
Bakan Pepe: 2B'yi çıkarmakta kararlıyız

Yıl 2012:
Alıntı:
Topluma sayısız yararlar sağlayan ve kamu yararı gözetilerek yönetilmesi zorunlu
olan orman ekosistemleri, ülkemizin en önemli doğal varlıklarından birisidir ve
binlerce canlı organizmanın bir arada yasadığı ve birbirini etkilediği bir yasam
birliğidir. Doğal dengeyi herhangi bir yerinden bozmakla orman ekosistemlerinin
sürekliliği de tehlikeye atılmaktadır. Ülkemizde ne yazık ki orman ekosistemlerinin
bu özelliğini dikkate almayan ormancılık “politikaları”, özellikle 1950’lerden bu yana
orman ekosistemlerine, “orman” sayılan yerlere ve devlet ormancılığı düzenine
bireysel, ekonomik ve siyasal çıkarlarla yaklasıldığını göstermektedir.

2003 yılında yeniden gündeme getirilen “orman niteliğini kaybettiği” gerekçesiyle
ormancılık düzeni dısına çıkarılan ve kamuoyunda “2B arazileri” olarak bilinen
arazilerin, parası olan herkese satılabilmesine olanak sağlanmak istenmesi,
ormansızlastırma sürecinin son halkalarını olusturmaktadır.

Nitekim siyasal iktidar tarafından hazırlanan yasa tasarısının 2012’ün ilk aylarında
yasalasması hedeflenmektedir. Ancak tüm bu süreçte göz ardı edilen önemli bir
nokta vardır ki, o da “2B arazilerinin” kendi kendine olusmadığı, olusturulduğudur!

2B arazilerinin” isgalcilere ve bu arazilerin rantına el koymak isteyenlere satılmasını
sağlayacak söz konusu yasa tasarısı, ormanlarımızın daraltılmasına yol açan
eylemleri de özendirebilecektir. Dolayısıyla bu tasarı, kamusal varlıklarımızın
korunması, artırılması ve gelistirilmesi; sosyal hukuk devletinin ödünsüz olarak
yasama geçirilmesi ilkelerine aykırıdır.

Siyasal iktidarın, “2B arazilerini” satarak doruğuna çıkmıs cari açığının
kapatmaktan, ülkemizdeki sermaye birikimine yeni olanaklar sunmaktan baska
amacı yoktur. Süreç, tümüyle “devlet ormanı” sayılan yerlerin daraltılmasına yol
açacak, buna karsılık yoksul orman köylüsüne hiçbir yararı olmayacaktır.

Söz konusu tasarının öngörüldüğü gibi yasalasması durumunda yalnızca “2B
arazileri” değil, bir anlamda ülkenin geleceği de satısa sunulacaktır! Sığ ve
günübirlik, dolayısıyla sorunlu yaklasımlar yerine, ileriye dönük ortak kentsel ve
kırsal gereksinimler için kamu yararını ençoklayabilecek politikaların üretilmesi
gerekmektedir.

TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası da doğal varsıllıklarımızın, bu
kapsamda da orman ekosistemlerinin sömürülmesine; üretici – köylü yasamının
daha da zorlastırılmasına yönelik uygulamalara karsı mücadelesine kararlılıkla
devam edecektir. Đste ormanlarımız ve orman köylüsü için verdiğimiz bu
mücadelede yollarımızın kesistiği orman mühendisi Yücel ÇAĞLAR tarafından
hazırlanan “2Bcilestirebildiklerimizden misiniz ?” adlı kitabı ODA’mız yayınları
arasına katarken, gerçekleri kamuoyu ile paylasma görevimizi de yerine
getirdiğimizi düsünüyoruz. “Yeni” anayasa tartısmalarına katkıda bulunabilecek bir
öneriye de yer verilen bu çalısmayı “2B” konulu tartısmaların yeniden gündeme
geldiği bir dönemde yayınlamaktan büyük mutluluk duyuyoruz.

2Bcileştirebildiklerimizden misiniz?” adlı kitabın bu tartısmalara katkıda
bulunacağına inanıyor, verdiği emekler nedeniyle Sayın ÇAĞLAR’a tesekkür
ediyoruz.

Dr. Turhan TUNCER
TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası
Yönetim Kurulu Başkanı
Devamını okumak ister misiniz?

malina Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Cevapla


Gönderme Kuralları
Yeni konu gönderemezsiniz
Konulara yanıt veremezsiniz
Ek dosya yükleyemezsiniz
Kendi gönderilerinizi düzenleyemezsiniz

BB code Açık
Smilies Açık
[IMG] Kodu Açık
HTML Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Forum saati Türkiye saatine göredir. GMT +2. Şu an saat: 09:26.
(Türkiye için GMT +2 seçilmelidir.)


Forum vBulletin Version 3.8.5 Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Optimization by vBSEO 3.6.0
agaclar.net © 2004 - 2024