agaclar.net

agaclar.net (http://www.agaclar.net/forum/)
-   Daha İyi Bir Yaşam İçin (http://www.agaclar.net/forum/daha-iyi-bir-yasam-icin/)
-   -   Biz mi doğayı, yoksa doğa mı bizi yok edecek? (http://www.agaclar.net/forum/daha-iyi-bir-yasam-icin/18772.htm)

Güven Aslan 11-01-2010 20:55

Biz mi doğayı, yoksa doğa mı bizi yok edecek?
 
Yıllardır doğayı yok etmeyelim diye uğraşır dururuz. Sanki doğa ya bir iyilik yapıyormuşcasına.Oysa doğa diyor ki; size sunduklarımı iyi kullanın yoksa benim size ihtiyacım yok. Sizin bana ihtiyacınız var. Yok etmek mi? Doğanın gücünün üzerine güç var mı!

Lilium 12-01-2010 00:15

Biz doğayı yok edersek, doğada bizi yok eder

malina 12-01-2010 00:49

Bizim sloganı okudunuz mu?

Sayfanın en üstüne bakın :)

Cumhur Tonba 12-01-2010 00:56

Vaktiniz varsa lütfen bu videoyu izleyin.

http://vimeo.com/7661528

nurcanaybay 12-01-2010 13:00

Korkunçtu , yarısını bile izleyemedim.

sabah 12-01-2010 14:34

Alıntı:

Orijinal Mesaj Sahibi Güven Aslan (Mesaj 561745)
...Oysa doğa diyor ki; size sunduklarımı iyi kullanın yoksa benim size ihtiyacım yok. Sizin bana ihtiyacınız var. Yok etmek mi? Doğanın gücünün üzerine güç var mı!

İlginç. İnsanın doğaya olumlu, olumsuz yaptıklarını görmeyen bir yaklaşım.

Alıntı:

Orijinal Mesaj Sahibi malina (Mesaj 561863)
Bizim sloganı okudunuz mu?

Siz onu umursamazsanız, doğa sizi hiç umursamaz!

Bu slogan da içimde ayrı bir yaradır. :rolleyes:

Niye doğaya insani duygular yüklüyoruz anlamıyorum. Sanki iki tarafın da elinde silah var. Anlaşırlarsa indirecekler.

Bir açıdan bakıldığında insan umursasa da umursamasa da doğa değişerek de olsa varlığını sürdürecek. Diğer açıdan bakıldığında da insanın kusurlu olmadığı ama gene de doğanın insana zarar verdiği durumlar da yaşanmakta, değil mi?:rolleyes:

Samsunlu55 12-01-2010 23:26

Doğa bizi durup dururken yok etmez zaten biz onu yok etmeye çalışırsak orantılı olarak oda bizi yok edecektir.

Cumhur Tonba 13-01-2010 17:52

4 ncü mesajda verilen link izlenirse insanın doğayı yok edemiyeceği gayet net anlaşılır. Çernobil vakasının olduğu yerde terk edilen ve 20 senedir insanların ayak basmadığı kasabada tabiatın yeniden canlandığı ve yabani hayvanlarca nasıl zenginleştiği de anlatılmaktadır. 20-30 sene bizim için uzun bir zaman dilimi olsa da, doa için kısa bir andır ve harab olanları eskisinden daha güzel onarmaktadır.
Bu gibi olaylara sizlerde şahit omuşsunuzdur. Çevrenizde insan ayağının basmadığı ufacık bir alan bile kısa zamanda yeşermekte ve hayat kazanmaktadır. O bize muhtaç değil, biz ona muhtacız.

Samsunlu55 13-01-2010 22:08

O videonun ilk 20 dakikasını ve ilerliyen dakikalarına göz attım gerçektende çok gerçekçi. Zamanım olursa tamamını izliyeceğim.

Oğuz Karsan 14-01-2010 01:41

Merhaba.

Sn. Cumhur Tonba,

Verdiğiniz link bana çok gerçekçi geldi. Paylaştığınız içi teşekkür ederim. Bir belgeselde izlemiştim, Dünya 150.000 yılı dolu(canlı hayat varken), 150.000 yılı da boş(üzerinde canlı hayat olmadan) geçirirmiş. Bu devinim böyle sürer gidermiş, ta ki bir dış etken(süpernova patlaması,göktaşıçarpması vb.gibi) tarafından etkileninceye kadar.

Evrenin büyüklüğü ve tekrarlanan olaylara ve milyarlarca ışık yılları ile ifade edilen sürelere bakarsak 50-100 yıllık ömrümüzde birşey göremeyeceğimiz kesin. Dünyamızın bizden önce de birçok kereler üzerinde canlılar barındırdığını fosillerden anlıyoruz. Ancak çok uzun sürelerde ve büyük dış etkilerde fosillerin de yok olacağı bellidir.

Yaşadığımız dünyaya verdiğimiz zararları(özellikle Ağaçlara verdiğimiz zararı) asgariye indirebilirsek, bizden sonraki nesillerin yaşamlarına kalite katmış olacağımızı sanıyorum.

Saygılar

Cumhur Tonba 14-01-2010 01:51

Oğuz Bey,
Haklısınız. Fakat çok kısa zamanlarda bile insan elinin deymediği yer hemen hayat buluyor. Burada köyde yaşadığım için buna şahit oluyorum bol bol. İlk baharda dere kenarlarına gidemiyoruz. Her taraf yemyeşil ot ve sarmaşık. Terk edilen evler 3-4 sene sonra yıklımaya başlıyor, her tarfında otlar çıkıyor. Doa yine çanlanıyor. O videoyu seyretmeden inanın düşüncem aynı idi. 40 sene içerisinde ne asvalt kalır ne gökdelen. Bitkiler her yeri kaplar. Yeterki biz olmayalım. Karadeniz. Görüyoruz ki ne cennetler var. Sizin son parağrafınız kopyalıyorum ve buna inanıyorum.

Yaşadığımız dünyaya verdiğimiz zararları(özellikle Ağaçlara verdiğimiz zararı) asgariye indirebilirsek, bizden sonraki nesillerin yaşamlarına kalite katmış olacağımızı sanıyorum

Oğuz Karsan 24-01-2010 17:26

Merhaba.

Sn. Cumhur Tonba, Doğa Tanrının öyle bir şahaseri ki, Biz insanlar binlerce yıldır kötü müdahalelerimize rağmen ayakta kalmayı ve kendini yenilemeyi başarabiliyor.

Bir Tohum, Fide veya Ağaç dikmiş herkes bu sahane duyguyu bilir. Doğada binlerce yıldır varolmuş tohumlar heryerdedir. Sadece yaşayabilecekleri ortamı beklemektedirler. Ortam geliştiğinde zaten varolan yaşam biçimleri kendilerini göstermeye başlarlar.

Milyonlarca yıldan beri süregelen devinimler sonucu gelişecek yaşam formları eğer insanların müdahalesi olmazsa kendi başlarına yaşamlarını sürdürebilirler. Bizim kötü müdahalelerimiz bazen onların gelişmesini engeller ama ilk fırsatta kendilerini gösterirler. Orman içi ve kenarında yaptığımız yürüyüşlerde inanılmaz bitkilerle karşılaşırım. Şehirde bu güzelliklerin farkına varılamıyor.

Saygılar

Cumhur Tonba 25-01-2010 17:11

Evet Oğuz Bey,
Bu şahaserleri büyük bir çoğunluk maallesef göremiyor. Yabani otların çiçeklerinin güzelliği, yediğimiz meyve ve sebze çiçeklerinin ne kadar şahaser olduğunun kaç kişi farkında acaba? (agaçlar.net üyeleri hariç)

Facebook'a bamya'nın çiçeğini yüklemiştim. Bu çiçekten biz de isteriz diyen bile oluyor. Ben de hemen tohumunu yollarım diyorum ve bamya çiçeği olduğunu açıklıyorum. Hatta birisine yolladım. Yetiştirince süpriz olur.
Sevgiler, saygılar.

Bahar 25-01-2010 20:43

Çok haklısınız Cumhur Tonba bazen kapımın önünden geçerken bu ağaçlar burada yetişirmiydi,bu çiçekler burada olurmuydu diye garip garip sorular soruyorlar.
Hiç doğayla alakaları yok.

webgezer 03-03-2010 03:56

İlk insanlar doğadan korkuyorlardı, sonra insanlar yavaş yavaş doğanın içinde kendi yaşam alanlarını yarattılar, gittikçe bu alanları genişlettiler, yine de bu alanların dışında geniş bir doğa devam ediyordu, doğa denince akla insanın dışındaki bu bölümler balinalar, yağmur ormanları geliyordu; ancak bu aşamayı geçtik...

Kızılderili Seatle Şefinin Mektubunda bahsettiği yerdeyiz: "Bir gün bakacaksınız gökteki kartallar, dağları örten ormanlar yok olmuş, yabani atlar ehlileştirilmiş ve her yer insanoğlunun kokusuyla dolmuş. İşte o gün insanoğlu için yaşamın sonu ve varlığını devam ettirebilme mücadelesinin başlangıcı olacak."

Bugün Amerika'nın enerji tüketimi bütün ülkenin topraklarını kaplayan bitkilerin fotosentez veriminden fazladır... Amerika için gerçekten her yer insanoğlunun kokusuyla dolmuştur. Dünyanın bu kadar nufusu bu kadar kaynak tüketimiyle taşıması mümkün değildir. Aradaki açık şimdilik fosil yakıtlar ile kapatılmaktadır ama kaynak tüketiminin aynı hızla artması durumunda, tüm dünyada kaçınılmaz noktaya hızla geleceğimiz kesindir.

Yüksek kaynak tüketiminin sonucunda doğal süreçler geri dönülmez şekilde zarar gördüğünde, doğa ve çevrenin balinalardan ibaret olmadığını, tüm yaşam destek sistemimizin doğal süreçlere bağlı olduğunu, yiyeceklerin marketlerde yetişmediğini anlayacağız... Elbette o gün geldiğinde yapacak fazla bir şey kalmayacak, dolayısıyla bugünden gerekenleri yapmalıyız.

Bence artık doğaya zarar vermeyerek, doğayı kendi haline bırakarak, balina avlamayarak, yağmur ormanları gibi doğal vahaları yerinde bırakarak bu işten kurtulma şansımız yok. Çevre bilincinin yeni aşamasında insanın doğayla bütünleşmesi, yaptığı her işi doğayla birlikte doğayı geliştirerek yapması gerekiyor. Sürdürülebilir bütün sistemler ancak işin içine doğa katılarak yapılabilir, medeniyetin devamı ancak insanın mevcut bilgi ve birikimini yeteneklerini doğaya fayda sağlamak üzere kullanmasıyla mümkündür.

Zühre Demir 24-03-2010 04:22

Sayın webgezer. O kadar haklısınız ki. Ve siz de sayın Cumhur Tonba. Doğayı yok etmek imkansız, ancak ona zarar verebiliyoruz. Ve bunu yaparak da nihai kötülüğü kendimize yapmış oluyoruz. Boşa konuşuyoruz bence. Kyoto protokolü meselesine şimdi girmek istemiyorum ama millet bağırıp duruyor, insanlar birbirine çemkiriyor. Sonra yine yapacağını yapıyor. Herşey gittiği yere kadar... Sonra da kaçınılmaz son. Belki o günleri göremeyeceğiz ama sonucu şimdiden bilmek insanın içini burkuyor...

webgezer 25-03-2010 15:08

Kyotoyu çok da kafanıza takmayın derim ben, örneğin karbon ticareti az gelişmiş ülkelere sen kirletme ben kirleteyim, başka bir ifadeyle sen yapma hakkını bana ver ben yapayım gibi çarpık bir mantığa sahip; elbette bu ticaretin alıcıları gelişmiş ülkelerdeki şirketler ve satıcıları da gelişmekte olan ülkelerdeki uzantıları olacaktır.

Ben Kyoto'yu çevre kirliliğine bir önlem olmaktan çok bir fosil yakıt karnesi olduğunu düşünüyorum; fosil yakıtlar sınırlı, bunların arzı mevcut büyümeyi sağlayacak kadar arttırılamıyacak, üstelik tüketici olan Batı ülkeleri halbuki kaynaklar ağırlıklı Doğu'da, bu durumda talebi sınırlamak lazım, bunun bir yöntemi fosil yakıt kullanımını karneye bağlamak. Elbette bunu böyle sunduğunuzda destek bulması mümkün değil, o zaman küresel ısınma-çevrecilik olarak konuyu gündeme getiriyorlar.
Kyoto kavgası kirletelim-kirletmeyelim değil "sen ne kadar enerji tüketeceksin ben ne kadar enerji tüketeceğim" kavgasıdır. Bana göre sonucu çok da önemli değildir çünkü bir zaman sonra zaten tüketilebilecek fosil yakıt arz tarafından sınırlanacaktır.

Kendinizi o kadar çaresiz hissetmeyin elinizde çok önemli bir güç var; her gün yüzlerce karar veriyorsunuz, hangi ürünü satın alacağınızdan kullanacağınız araca kadar, nasıl bir yerde yaşadığınızdan nasıl bir yaşam sürdüğünüze kadar bir çok şeyi değiştirmek elinizde... Doğayı bu kararlara katmanız önemli bir farklılık yaratır.

aybala 21-02-2013 11:40

Alıntı:

Fotoğrafçı Chris Jordan’ın tüketimciliğin doğaya etkisinin ne boyutlarda olduğunu göstermesi açısından Kuzey Amerika ve Asya'nın yaklaşık olarak tam ortasında bulunan Midway Adaları'nda yaptığı çalışma bu yokoluşun bir başka boyutunu ortaya koyuyor.

Pasifikte sahile vuran plastikleri besin maddesi sanan anne albatros kuşlarının bu plastikleri yemesi, bebeklerine de yemeyi öğretmesi ile normalde 50 yıl kadar yaşayabilen kuşların 1 yıl içinde ölüp hızla çürümesi bugün karşı karşıya olduğumuz acı gerçeğin kanıtı. Üstelik sadece albatroslar değil, birçok kuş ve deniz türü yok olma tehdidi ile karşı karşıya ve durum yalnız Pasifikte değil tüm dünyada aynı…
Kaynak: Doğa için elele


Sevgi Durul 21-02-2013 11:54

Ne kadar acı. Buradan çaresiz izleyip bir şey yapamamak çok can acıtıcı. Ne olur plastikleri ve diğer zararlı maddeleri doğaya bırakmasınlar. Çevre bilinci gelişsin artık.

h_dogan 22-02-2013 11:30

Sonumuzu hazırlıyoruz kendi ellerimizle. Malesef mali yönden iyi olanlar dünyayı düşünmedikçe bir sonuç alınamayacak. Büyük şirketler sadece kazanmaya odaklı oldukları için sonuç alınması zor.

mrduran 22-02-2013 22:14

Alıntı:

Orijinal Mesaj Sahibi aybala (Mesaj 1105811)


Ne kadar vahşi imişiz.

Çekimlerin doğru olduğunu kabul ediyorum.

Lakin vahşetimizi ön plana çıkarmak için adeta bir platform hazırlanıp çekim yapılmış gibi.

Sonumuzu gösterir bir çekim, harika bir tespit.

Bizimde midelerimizden öyle bir şeyler çıkacak, son insanlara besi kaynağı olurken.

Saygılarımla lütfen.

Anti Kapitalist 11-02-2022 22:29

İnsanoğlu bencil para hırsı yüzünden kendi kıyametini kendisi doğuracak bu kadar basit.

Nemix 29-12-2022 11:26

Doğa Allah değildir doğa Allah tarafından bizim için ve tüketilmek için yaratılmış birşeydir. Ayrıca insan artık bilim sayesinde doğacak bebeinin gözünün renginin ne olacağını bile belirleyebiliyor bu Allah'a hakimmi oluyoruz hayır bize verdiği aklı kullanıyoruz yapabilceğimizi yapıoruz ozmn ona bakarsanız Allah'ta bizi yarattı ozmn doğa Allah'amı hakim oluyor.

___
interyer dizayn nedir


Forum saati Türkiye saatine göredir. GMT +2. Şu an saat: 19:53.
(Türkiye için GMT +2 seçilmelidir.)

Forum vBulletin Version 3.8.5 Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Optimization by vBSEO 3.6.0
agaclar.net © 2004 - 2024