agaclar.net

Geri Dön   agaclar.net > Doğaya ve Yaşamınıza Sahip Çıkın > Daha İyi Bir Yaşam İçin
(https)




Cevapla
 
Bookmark and Share Dış Bağlantılar Konu Araçları Mod Seç
Eski 19-02-2007, 12:57   #1
agaclar.net
 
Mine Pakkaner's Avatar
 
Giriş Tarihi: 06-01-2006
Şehir: İzmir
Mesajlar: 10,707
Galeri: 99
Kyoto Protokolü

http://kyotoyuimzala.com/

Yukarıdaki kampanyadan haberli misiniz?

Mine Pakkaner Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 01-03-2007, 22:34   #2
agaclar.net
 
Mine Pakkaner's Avatar
 
Giriş Tarihi: 06-01-2006
Şehir: İzmir
Mesajlar: 10,707
Galeri: 99
'Kyoto'yu imzala' diyenler çığ gibi...

'Kyoto'yu imzala' diyenler çığ gibi... Türkiye'nin Kyoto Protokolü'ne imza atması amacıyla başlatılan kampanyada, elde edilmek istenen sonuca şimdiden yaklaşıldı. Kampanyaya imza verenlerin sayısı dün 92 bini aştı. Toplanan imzalar 16 Nisan günü Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin dikkatine sunulacak


RADİKAL




İSTANBUL - Türkiye Yeşilleri Koordinasyon Grubu'nun başlattığı 'Türkiye Kyoto'yu İmzala' kampanyası, iki aylık hedefi olan 100 bin imzaya, sadece iki hafta içinde yaklaştı. Dün sabah saatleri itibarıyla 92 bin imzaya ulaşan kampanyada ilk 100 imzayı Aslı Erdoğan, Coşkun Aral, Işıl Özgentürk, Mehmet Ali Alabora, Okan Bayülgen, Sezen Aksu, Teoman, Uğur Yücel, Yıldız Kenter ve daha birçok ünlü ismin bulunduğu yazar, akademisyen, gazeteci, oyuncu ve sanatçılar atmıştı.
Kampanyaya belli bölgelerde açılmış standlardan veya
'www.kyotoyuimzala.org' adresine girerek imza atılabiliyor.


'Ne Kömür, Ne Petrol, Ne Nükleer. Güneş, Rüzgâr Bize Yeter!' sloganlı kampanya Birleşmiş Milletler'in Kyoto Protokolü'nün yıldönümü olan 16 Şubat'ta başlatılmıştı. Sözleşmenin hedefi, atmosferde sera etkisi ve iklim değişikliğine neden olan gazların üretimini, tüm dünyada en aza indirmek.


Kampanyanın şu andaki durumu hakkındaki görüşlerini aldığımız Türkiye Yeşilleri İklim Değişikliği Sözcüsü Dr. Ümit Şahin, kampanyanın kısa sürede hedefine ulaştığını, iki ay sonunda toplanan tüm imzaların Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı'na teslim edileceğini söyledi.


Pepe: Altından kalkamayız


Şahin, her gün 7-8 bin imza topladıklarını vurgulayarak konuştu: "Türkiye, sera gazı salınımı en fazla dünya ülkeleri arasında 13. sırada. İki yıldır yürürlükte olan Kyoto Protokolü'ne imza atılmıyor. Bakanlık sera gazı salınımı konusunda Türkiye'nin, bu konuda ABD ve Avrupa Birliği'ne göre masum olduğunu söylüyor. Bu kıyaslama son derece yanlış. Eğer küresel ısınmanın etkilerini durdurmak istiyorsak bir an önce Kyoto Protokolü'nü imzalamalıyız."


Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe yaptığı açıklamalarda Türkiye'nin, Kyoto Protokolü'nün getirdiği sorumlulukların şu anda altından kalkamayacağını, bunun maliyetinin 20 milyar doları bulacağını söylemişti. Kyoto Protokolü, 1997'de imzalandı. En son Rusya'nın katılımıyla yeterli ülke sayısına ulaştı ve 2005'te yürürlüğe girdi.


Kyoto'yu imzalayan ülkelerin kömür kullanımından tamamen vazgeçerek doğalgaza geçmesi; otomotiv, kâğıt sektörü ve enerji santralları gibi pek çok sanayi yatırımlarında ciddi filtreleme önlemleri alması gerekiyor. Kyoto Protokolü'nü 165 ülke imzaladı ve onayladı, ABD ve Avustralya'ysa tamamen reddetti, Hırvatistan ve Kazakistan onayladı ancak şu anda askıda bekletiyor. Türkiye'de dahil 25'e yakın ülkeyse protokolü imzalamaya yanaşmadı. Kyoto Protokolü'nü imzalamayı reddeden ülkelerin başında, 'tek başına' tüm sera etkisi üreten gazların yüzde 25'inden sorumlu olan ABD yer alıyor.

Kaynak

Mine Pakkaner Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 04-03-2007, 17:08   #3
Ağaç Dostu
 
Mehmet Ali Aşık's Avatar
 
Giriş Tarihi: 10-09-2006
Şehir: Metropolis
Mesajlar: 161
Galeri: 19
.Bu kampayayi duzenleyen Turkiye yesilleri web sayfalarinda 301"e karsi da imza kampayanyasi duzenlemisler! Anayasamizin 301 'inci maddesinin ekoloji ile ne alakasi var acaba bu grub gercekten ekolojik amaclar içinmi yoksa politik nedenlerden dolayi bu kampayayi duzenliyor?

Mehmet Ali Aşık Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 04-03-2007, 22:58   #4
Ağaç Dostu
 
Sebahattin's Avatar
 
Giriş Tarihi: 26-04-2006
Şehir: Türkiye
Mesajlar: 365
Buğday'ın web sayfasında aşağıdaki makaleye rastladım ve konuya değişik bir boyut kazandırmak açısından buraya eklemeyi uygun gördüm.

''
Küresel İklim Değişikliğini durdurmak isteyen herkes, Kyoto Protokolüne karşı olmalıdır. Çünkü protokol hiç bir şekilde Emisyon salınımlarını azaltmamakta, aksine durumu daha da kötüleştirmektedir. Toplumsal adaletin hakim olduğu, tüm insanların özgür bir yaşama eşit olanaklarla ulaşabileceği bir dünyada yaşamak isteyen herkes Kyoto Protokolüne karşı savaşmalıdır. Çünkü Kyoto Protokolü aynı zamanda eşitsizlikleri yeniden üretmektedir ve sömürü zihniyetinin bir uzantısıdır.

Kyoto’ya Karşı Temel Argüman: Daha Fazla Kapitalizm

Neoliberalizm, para dolaşımı mantığının modernleşmesi ve yaygınlaşmasıdır. Neo- liberalizm ile birlikte, kısa süre içinde, önceden kamuya ait olan ve kamunun yasa ve düzenlemelerine tabi olan yaşamsal öneme sahip alanlar özel sektörün piyasa mantığına göre düzenlenmiş karı maksimize etme güdüsüne teslim edilmiştir. Bu alanlara bugüne kadar özel mülkiyetin konusunu oluşturmamış su, hava ve hatta genler de dahil edilmiştir.

Hava diğerlerinden farklı olarak, ele geçirilebilir olmadığından kolayca bir değişim aracına dönüştürülememiştir. Bu durum neo- liberal dev pazarın mimarlarını İklim Değişikliğinin gündemde olduğu bir dönemde zekice bir plana sevk etmiştir: Havanın kendisi mala dönüştürülemiyorsa, “Havayı Kirletme Hakkı“ piyasanın ellerine teslim edilebilir. Kyoto Protokolü, sera etkisi olan gazları özellikle CO2 yi kapsar ve hepsi CO2 eşdeğerliliğine göre ölçülür. Kyoto Protokolüyle Havanın piyasalaştırılmasının hipotezi oluşur. Böylece hava artık herkese ait olmaktan çıkıp, onu kirletme hakkının satılabilir alınabilir bir mala dönüştürülmüştür. Havayı kirletme hakkı parça parça güçlü şirketlere devredilmiştir. Kyoto bu haliyle, piyasa mantığının yaygınlaşmasının ve neo- liberalizmin klasik bir formunun göstergesidir.

Kyoto’ya Karşı İkinci Argüman: Modern Kolonyalist Teorinin Güçlenmesi

Kyoto Protokolünün diğer mekanizmaları sanayisi gelişmemiş ülkelere yapılan büyük yatırımlar eliyle sanayi ülkelerinin yararına hizmet etmektedir. Böylece yeni nükleer santrallar, büyük barajlar, ormanlık alanlar iklim değişikliğini durdurma adına hesaplanabilir hale gelmektedir. Bu durum başkası tarafından karar verilmiş sanayileşmeye yönelik ilgiyi sanayileşmemiş ülkelerde arttıracaktır. Bu ülkelerde, kendileri asla emisyon iznine sahip olamayacak insanlar, buna karşın kendi ülkelerinin gelişme politikalarına ilişkin söz hakkını yitireceklerdir.

Tüm bunlara ek olarak emisyon izinlerinin çoğalması, uzun vadede bütün ülkeler için üst sınırların belirlenmesi, fakir ülkelerin gelişme koşullarını gün be gün azaltacaktır. Dünyadaki hakim eşitsizlik politikalarıyla birlikte düşünüldüğünde fakir ülkelerin kendi emisyon izinlerini zengin ülkelere satacakları ve böylece hukuksal olarak da bağımlı hale gelecekleri aşikardır.

Kyoto’ya Karşı Üçüncü Argüman: Daha Fazla Sera Gazı

Sanayi ülkeleri verimliliklerini %5,2 oranında azaltmak zorundadır. Aslında bu sayı Birleşmiş Milletler tarafından belirlenmiştir ve gerçekte %60 veya %80 oranında olmalıdır. Buna rağmen gerçekte sayılar çok daha ürkütücüdür. Kirletme hakkının satılabilir oluşu ve fakir ülkelerde bulunan ormanlık alanlara istinaden onlara daha çok kirletme hakkının verilmesi sayesinde %5,2’lik azaltma görünüşte gerçekleştirilirken, gerçekte emisyon salınımında bir artış söz konusudur. Kaldı ki sanayi ülkelerine yetişmeye çalışan diğer ülkeler emisyon salınımını artırabilirler. Bununla birlikte, Dünya Ticaret Örgütü ve Dünya Bankası’nın aşırı sömürüye dayanan zihniyetlerinin elinde çevresel zararlar satış konusu oluşturur. Sanayi ülkelerinin büyük şirketleri, Maquilas (1) örneğinde olduğu gibi fabrikalarını insanın ve doğanın sömürüsünün daha kolay olduğu alanlara, fakir ülkere taşıyabilirler.

Dördüncü Argüman: Hukuksal Olarak Güvence Altına Alınmış Sera Gazı

Kyoto Protokolü’yle piyasa mantığına göre şekillendirilmiş hava kirletme hakları düzenlenir. Zaman içinde gelişmekte olan ülkelerin de üst sınırları belirlenerek bu protokole dahil edilmesi beklenmektedir. İşte o zaman şimdi başlayan süreç tam olarak sonuçlanmış olacak, zaman içinde zengin ülkeler emisyon haklarını güvence altına alacaklar ve bununla sedece çevreyi kirletme haklarını değil, aynı zamanda kendilerinin daha fazla sanayileşmesinin şansını da güvence altına alacaklardır. Küresel eşitsizlik böylece çoğalacaktır. Sanayi ülkeleri kendi yarattıkları çevre kirliliğini Kyoto ile hukuksallaştırmaktadırlar.

Beşinci Argüman: Kyoto Tartışması Herşeyi Felce Uğratıyor

Birleşmiş Milletler’deki İklim Değişikliği tartışmaları, hem zaman, finansman açısından hem de iklim değişikliğinin durdurulmasını önemseyen binlerce insanın umudu açısından büyük bir potansiyeli tıkamaktadır. Bu durum o kadar ileri gitmiştir ki, Almanya’daki bir çok çevre hareketleri, ile doğrudan çevre kirliliğinden sorumlu ülke ve AB politikacıları (bunlar aynı zamanda neo liberal eşitsizliğin tüm dünyadaki yayılımını da temsil ederler.) Kyoto protokolünde uzlaşmışlardır.

Burada önümüze koyulacak hedef, Kyoto’yu engellemektir. Nihayetinde yeniden gerçek çevre korumacılığını talep etmek ve gerçekleştirmek! Devletler ve şirketler çevre kirliliğinin ve sosyal sömürünün yaratıcısıdırlar. Devletleri ve şirketleri bir araya getiren Birleşmiş Milletler ise neo liberalizmin dünya çapında yürüttüğü hakimiyet savaşını sürdürülmesinin aracıdır. Onlar hiç bir zaman bizim ortağımız olamazlar. Onlar bizim karşımızdadır. Çevre korumacılığı tabandan gelmelidir.

AB ve ABD arasındaki tartışma durumu daha kötüye götürmektedir.

ABD Başkanı Bush’un hegomonik gücünü kırma adına öne sürülen Kyoto Protokolü, aslında politik strateji içinde onun lehine çevrilmiştir. Çünkü bu tartışma beraberinde bu zihniyetin eline yeni kozlar vermektedir:

- Protokol’ün kapsamı ABD ile uzlaşma adına daraltılmış, bu haliyle daha da kötüleşmiştir. .

- Sanayileşmemiş ülkeler “büyük yol gösterici ülkelerin„ elinde figüranlara dönüşmüştür.

- Önceden eleştirel bir tutuma sahip olan çevre hareketleri ve medya AB politikalarını destekler hale dönüşmüştür.

Sonuç: Kyoto Protokolünü savunanlar, gücün ve değerin neo kolonyolizm ve neo liberal pratik içindeki yayılımını savunmaktadırlar.

Ve onların özgürleştirici bir politika ile hiç bir ilişkisi olamaz.''

Kaynak:

Sebahattin Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 21-03-2007, 02:14   #5
Ağaç Dostu
 
Mehmet Ali Aşık's Avatar
 
Giriş Tarihi: 10-09-2006
Şehir: Metropolis
Mesajlar: 161
Galeri: 19
Sebahattin bey kyoto ile ilgili makaleyi buraya koydugunuz için tesekkurler. Doga için yapildigi onesurulen her eylem veya protesto "Turkiye kyotoyu imzala" eyleminde oldugu gibi samimi olmayabilir. Binlerce imza toplamislar nisanda kadikoyde eylem yapacaklarmis.

Mehmet Ali Aşık Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 21-03-2007, 09:32   #6
Ağaç Dostu
 
ÇeteÇakal's Avatar
 
Giriş Tarihi: 04-02-2007
Şehir: BURSA
Mesajlar: 305
Selahattin Bey'in koyduğu yazı benim daha önce de okuduğum ve katıldığım görüşleri içeriyor. Bence biraz daha dikkatli olmalıyız..

ÇeteÇakal Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 21-03-2007, 10:10   #7
agaclar.net
 
malina's Avatar
 
Giriş Tarihi: 03-04-2004
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 37,246
Galeri: 88
Yine çok önemli bir dönemeçte bulunuyoruz. Kyoto protokolünü imzalayacak mıyız, imzalamayacak mıyız? Bu soruya cevap arıyoruz. Ancak elbette asıl cevap aramamız gereken soru şu: imzalamalı mıyız? İmzalamamalı mıyız?
Öncelikle Kyoto protokolü nedir ne değildir ona bir bakalım:

Kyoto Protokolünün Amacı

Kyoto Protokolündeki amaç, “atmosferdeki sera gazı yoğunluğunun, iklime tehlikeli etki yapmayacak seviyelerde dengede kalmasını sağlamaktır.
Hükümetler arası İklim Değişikliği Paneli, 1990 ile 2100 yılları arasında 1.4 °C ile 5.8 °C arası sıcaklık artışı tahmin etmektedir. Tahminlere göre, başarılı bir şekilde uygulanması durumunda Kyoto Protokolü bu artışı 0.02 ile 0.28 C arasında düşürebilecektir (kaynak: Nature, Ekim 2003 sayısı)
Kyoto Protokolü savunucuları bu protokolün amaca ulaşmak için ilk adım olduğunu ve amaca ulaşıncaya kadar hedeflerin değiştirileceğini belirtmektedirler.

Anlaşmanın Durumu

Anlaşma Aralık 1997'de Japonya'nın Kyoto şehrinde görüşülmüş, 16 Mart 1998'de imzaya açılmış ve 15 Mart 1999'da son halini almıştır. Rusya'nın 18 Kasım 2004'te katılmasıyla 90 gün sonra 16 Şubat 2005 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Aralık 2006 tarihinde toplam 169 ülke ve devlete bağlı örgütler anlaşmaya imza atmışlardır. İmza atmayan önemli ülkeler arasında ABD ve Avustralya gibi gelişmiş ülkeler haricinde, gelişmekte olan Türkiye gibi ülkeler de yer almaktadır.

55 ülke şartı 23 Mayıs 2002'de İzlanda'nın anlaşmayı kabul etmesi ile, %55 şartı da Rusya'nın 18 Kasım 2004'te anlaşmayı imzalaması ile sağlanmış, anlaşma 16 Şubat 2005 tarihinde yürürlüğe girmiştir.

Anlaşmanın Detayları

Birleşmiş Milletler Çevre Programı basın bildirisine göre: “Kyoto Protokolü gelişmiş ülkelerin sera gazı salınımlarını 1990 yılına göre %5.2 azaltmalarını öngören bir anlaşmadır (protokolün uygulanmaması durumunda 2010 yılı salınım tahminleri dikkate alınırsa bu, %29'luk bir azalmaya karşılık gelmektedir). Amaç altı sera gazının – karbon dioksit, metan, nitrous oksit, sülfür heksaflorid, HFC'ler ve PFC'ler – 2008-2012 arası beş yıllık ortalama salınım değerlerini azaltmaktır. Ulusal hedefler AB ve başka bazı ülkeler için %8'lik, ABD için %7'lik, Japonya için %6'lık azaltma, Rusya için %0 değişiklik ve Avustralya için %8 ile İzlanda için %10'luk bir artış şeklinde çeşitlilik göstermektedir.”
Anlaşma 1992'de Rio De Janeiro'da yapılan Dünya Zirvesi'nda kabul edilen Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi'ne (Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi) ek olarak kabul edilmiştir. Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi üyesi tüm ülkeler Kyoto Protokolüne imza atabilir, üye olmayanlar atamazlar.

Kyoto Protokolünün birçok maddesi Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi Ek 1'de belirtilen gelişmiş ülkeler için geçerlidir.
Ortak ama özelleşmiş sorumluluklar

Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi “ortak ama özelleşmiş” sorumluluklar tanımlamaktadır. Ortak ülkeler
1- Tarihsel ve güncel küresel sera gazı salınımının gelişmiş ülkeler tarafından gerçekleştirildiğini
2- Gelişmekte olan ülkelerin kişi başı gaz salınımlarının halen düşük olduğunu
3- Gelişmekte olan ülkelerin küresel salınımlarının sosyal ve gelişimsel ihtiyaçlarına göre artacağını kabul ederler.

Diğer bir deyişle Çin, Hindistan ve diğer gelişmekte olan ülkeler anlaşma gereklerinden muaftırlar çünkü şu andaki iklim değişikliklerine neden olan salınımların ana sorumlusu değildirler.

Kyoto Protokolünü eleştirenler gelişmekte olan ülkelerin ve özellikle Çin, Hindistan gibi ülkelerin yakın bir zamanda en fazla sera gazı salınımı yapan ülkeler olacağını söylemektedirler. Aynı zamanda, protokol sınırlamaları yüzünden gelişmiş ülkelerden gelişmekte olan ülkelere çıkış olacağını ve dolayısıyla net sera gazı salınımlarının değişmeyeceğini söylemekteler.

Salınım Ticareti

Kyoto Protokolüne göre ülkeler 2008 ile 2012 yılları arasında salınımlarını 1990 yılına göre %5.2 düşürmekle yükümlüdürler. Buna rağmen, pratikte birçok ülke belirli sanayi kuruluşlarına sınırlamalar koymuştur (kağıt endüstrisi, enerji santralleri gibi). AB'de bu uygulama vardır ve birçok ülke de buna doğru kaymaktadır. Buna göre, belirlenen seviyeden fazla salınım yapacağını anlayan bir şirket bir şekilde başka yerlerden Karbon Kredisi bulmak zorundadır. Bu da Karbon Kredisi ticaretini ve borsasını ortaya çıkarmıştır.
(Kaynak: Vikipedi, özgür ansiklopedi)

Kyoto' nun İmzalanması Gerektiğini Savunan Görüş:

Kyoto’ nun imzalanmasının gerektiğini savunan Yeşiller İklim Değişikliği Sözcüsü Dr. Ümit Şahin http://www.kyotoyuimzala.com web sitesinde 16.02.2007 itibarı ile basın açıklaması ile şunları vurgulamış:
Kyoto Protokolü 1997 yılında imzalandı ve bundan tam 2 yıl önce, 16 Şubat 2005’de yürürlüğe girdi. Kyoto Protokolü, yükümlülük altına giren ülkelerin sera gazı salımlarını azaltmasını öngören uluslararası bağlayıcı bir antlaşma. Kyoto’nun öngördüğü hedefler çok kısıtlı ve yetersiz. Dünya ülkeleri küresel ısınmayı durdurmak için Kyoto Protokolü’nü kat kat aşan indirimler yapmak, önlemler almak zorunda.

Dünyada sera gazı salımlarını en hızlı arttıran ülke Türkiye. 1990-2004 yılları arasında sera gazı salımlarını 170 milyon tondan 357 milyon tona çıkaran, yani %110 artış gösteren Türkiye bir rekor kırdı.
Türkiye bu rekorla dünyanın tüm sera gazı salımlarının %1,3’ünü yaparak, küresel ısınmaya en çok neden olan ülkeler sıralamasında 13. sıraya yükseldi.

Kyoto' nun İmzalanmaması Gerektiğini Savunan Görüş:

Karşıt görüş olarak ismini öğrenemediğim biri bir forum sitesine şunları yazmış:
Şimdi biz Kyoto protokolünü imzalarsak, olacakları söyleyeyim. Şu anda dünya toplam emisyonun %1.3 ü kadar olan emisyonumuzu, 2008 de % 60 azaltmak zorunda kalacağız. Bunu ben söylemiyorum. “Türkiye Kyoto’yu İmzala” kampanyasını başlatan şahıs söylüyor. Bu durumda Türkiye’nin toplam dünya emisyonuna katkısı yaklaşık % 0.5 civarına inecek. Yani Dünya nüfusunun %1 ine sahip ülkemize tanınan hak en azından olması gerekenin yarısı kadar bir hakka sahip olacak. Gelişmiş Avrupa ülkeleri ise haklarının 4-5 katına varan mertebelerde emisyona devam edecekler. Bu haksızlığı razıysak mesele yok.
Diyelim imzaladık, bunun sonuçları hakkında 5-10 dakika düşünelim. Öncelikle enerji tasarrufuna gitmemiz gerekecek. Enerji tasarrufu iyi bir şey. Ama, nasıl yapabiliriz? Binalarımızın ısı yalıtımını güçlendirebiliriz. Çünkü en çok fosil yakıt bina ısıtmasında kullanılıyor. Araçlarımızın yakıtını verimli yakmasını sağlayacak şekilde bakımlarını yaptırabiliriz. Bunlar ha diyince başarılacak şeyler değil. Bunlar da kendisine göre gideri olan hususlar. Diyelim ki bu şekilde %10 tasarruf sağladık. Geri kalan %50 tasarruf için, kullandığımız kömürü, petrolü ve doğalgazı yarı yarıya azaltmamız gerekecek. Eğer doğal gaz aynı zamanda elektrik üretiminde de kullanıldığı için bizim için çok önemliyse; doğalgazdaki azaltmayı çok sınırlı tutup, kömür ve petrol tüketimini % 50 den de fazla azaltmamız gerekecek.

Şimdi soruyorum:

Her gün arabasını kullanan arkadaşlar arabalarını yarı yarıya daha az kullanmaya razı olacaklar mı? Eğer daha önce araba kullanmayan vatandaşlarımız araba sahibi olurlarsa yarı yarıya azalmış araba kullanma haklarının bir kısmını onlarla paylaşmaya ve daha da az araba kullanmaya razı olacaklar mı? Kışın kömürle ısınan vatandaşlarımıza kömürü yarı yarıya daha az yakacaksın ve hakkına kalan kömürün de bir kısmını yeni ev kuranlarla paylaşacaksın deme cesaretini kendilerinde görecekler mi? Keza kendi kömür kaynaklarımıza dayalı kömürlü elektrik santralı yapılmasını engelleyecekler mi?
Kyoto protokolünün imzala kampanyasını başlatan vatandaşın bundan böyle, ülkemizin neredeyse tüm yatırımlarını durdurması gerektiğini söylediğini biliyor musunuz.

Kampanyayı başlatanların sözleri benim yukarıda belirttiğim görüşleri teyit ediyor. Aslında eksik bile söylemiş. Yeni konutlar, okullar da yapmamamız lazım. Dahası, yeni fabrikalar da yapmamamız lazım. Yeni petro-kimya tesisleri de yapmamamız lazım. Yani, “Bu yatırımlara aktarılacak kaynaksa iklim değişikliği mücadelesine ayrılmalı” cümlesiyle demek istiyor ki “Dünyayı Kurtaran Adam” olmasak da, her şeyi durdurup, “Dünyayı Kurtaran Ülke” olalım. Olabiliyorsak olalım bakalım.

Yine protokolü imzalamayan ülkelerden Avustralya Başbakanı John Howard "Eğer Kyoto Protokolünü imzalarsak birçok sanayi koluna darbe vurarak, Avustralya’nın işlerini Çin, Endonezya ve Hindistan gibi ülkelere göndeririz" diyor.

Küresel ısınmanın asıl sorumlusu ABD’ den ise 14 Mayıs 2005’ te konuyla ilgili şöyle bir haber alıyoruz:

Başkan George Bush’un danışmanlarından Harlan Watson, Bush yönetiminin Kyoto anlaşmasına karşı çıkmasını açıklarken, “Kyoto anlaşması ekonomimize zarar verecek ve milyonlarca Amerikalı’nın işsiz kalmasına neden olacaktı.” dedi. Amerikan Yönetimi’nin , 2012 yılına kadar, Kyoto anlaşmasıyla ilgili herhangi bir adım atmayı planlamadığını söyleyen Watson, sera gazlarının kullanımını, ekonomiyi ve işyerlerini etkilemeyecek bir şekilde azaltmak için çaba göstereceğini belirtti. Yetkili, ABD Kongresi’nin, ülke ekonomisini olumsuz etkilyecek küresel bir çevre anlaşmasına imza atılmasına karşı çıktığını da kaydetti.

Ayrıca 2007 Mart ayının Bilim ve Teknik Dergisinden de şu bilgilere ulaştım:
“Geçtiğimiz Şubat ayının ortalarında ABD’ de gerçekleştirilen bir zirvede bir araya gelen ülke temsilcileri (G8 ülkeleri yanında gelişmekte olan 5 ülke), 2012 yılında sona erecek olan Kyoto Protokolü’ nün daha etkili bir benzerlik kapsamında, karbon salımlarını azaltmaya yönelik yeni sınırlar belirleme gerekliliği konusunda anlaştılar. AB ülkeleriyse Avrupa Komisyonu’nca Ocak ayında yayımlanan ve stratejik enerji kullanımıyla ilgili incelemede yer alan önerileri (sera gazı salımlarını 2020 yılına kadar 1990 düzeylerinin %30’u kadar düşürme hedefi başta olmak üzere) yeniden görüşmeye hazırlanıyor.
Bu konuda benim fikirlerimi soracak olursanız, kafamda net yargılardan çok net tespitler var ve onları sizinle paylaşmak istiyorum:

1- Türkiye Kyoto’ yu imzalarsa, sanayisi zorlanacak. Kyoto’ yu imzalamış ülkeler zaten 1990 yılına kadar sanayileşmesini tamamlamış ülkeler. Oysa Türkiye büyük oranda 1990 sonrası sanayileşti. Bu sebeple gelecek kısıtlamaların kötü etkilerinin bertaraf edilmesi gelişmiş ülkeler kadar kolay olamaz.

2- Türkiye protokolü imzalarsa mevcut üretim kaybı bir yana, protokol şartlarını yerine getirmek için önemli harcamalar yapmak zorunda da kalacak ve bu konu için ayrılmış bir kaynak yok.

3- Türkiye protokolü imzalarsa, durumun küresel ısınmaya fiziki anlamda pek bir etkisi olmayacak. Lakin bu konuda küresel ısınmaya yol açan gazların sonucu değiştirmeyecek kadar küçük bir kısmı Türkiye’ nin suçu. Mesela ABD, mevcut gazların %25’ ini çevreye salan bir sanayiye sahip. Türkiye’ nin protokolü imzalaması aslında sadece, “ben de dünyanın geleceğini garanti altına almak isteyenlerdenim.” beyanı vermek olacak.

4- Nüfus artışı devam ettikçe ve tüketim bilinci artmadıkça bazı yasaklamaların, küresel ısınmayı önleyebileceğine inanmıyorum.

Küresel ısınmayı önlemenin yolu bence:
a- Kyoto ve benzeri protokolleri oluşturmak, ülkelere göre uygulanabilir formüllerle uygulamak.
b- Her alanda tüketim bilinci oluşturmak için eğitimler düzenlemek. Bu amaçla basın, Milli eğitim, sivil toplum kuruluşları vb. mekanizmaları kullanmak.
c- Küresel ısınmayı önleyici bilimsel çalışmaları madden ve manen desteklemek. Bu konuda teşvik mekanizmaları oluşturmak.
d- Artık geldiğimiz bu noktada, silah, kozmetik ve bunun gibi sanayilerin bizlerden neler alıp, bizlere neler kattığını oturup enine boyuna tartışıp sonucunda bir karar vermek.


Sevgi ve saygılarımla,

Hakan Ozan Erzincanlı
Ziraat Yüksek Mühendisi
www.tarimsal.com

malina Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 22-03-2007, 00:02   #8
agaclar.net
 
Mine Pakkaner's Avatar
 
Giriş Tarihi: 06-01-2006
Şehir: İzmir
Mesajlar: 10,707
Galeri: 99
Kyoto 'havada bulut'

Kyoto 'havada bulut'
Türkiye enerjide kömür diyecek.

Türkiye Kyoto Protokolü'nü uygulaması için kendisine baskı yapan AB'ye yanıt yolladı: Kyoto'yu imzalamak bir yana kömür kaynaklarımızı en üst düzeyde kullanmak için seferberlik başlattık


RADİKAL - ANKARA - Küresel iklim değişikliği konusunda, halihazırda tek bir 'küresel' eylem planı var. O da Kyoto Protokolü. Türkiye'yse 170 ülkenin imzalayıp yürürlüğe koyduğu protokole imza atmayan az sayıdaki ülkeden biri. Bu yüzden de hem internette imza kamyanyası (www.kyotoyuimzala.org) başlatan çevrecilerin hem de Avrupa Birliği'nin (AB) baskısı altında.
Ankara, "Türkiye AB yolunda Kyoto'ya imza koymak zorundadır" diyen AB'ye, Çevre Bakanlığı kanalıyla yanıt yolladı. Bakanlığın gerekçesi, Türkiye ile AB arasında tam üyelik müzakereleri sürecinde, yaşanması beklenen çevre krizinin ilk işareti niteliğindeydi.

Bakanlığın yanıtı
Bakanlığın gerekçesinde Türkiye'nin atmosfere saldığı sera gazlarının miktarını indirmesinin 'enerji sektörünü tamamen bitireceği' öne sürülerek şöyle denildi:

"ABD bile ekonomisini tehdit ettiği için Kyoto Protokolü'nü onaylamıyor. Türkiye gibi gelişmekte olan ülkeler için enerji hayati önem taşıyor. Hükümet, şu an Rusya ve İran gibi ülkelere bağımlılık yaratan doğalgaz kullanımını düşürmek, kendi öz kaynağımız olan kömür kaynaklarını en üst düzeyde kullanmak için seferber oldu. Kyoto Protokolü'ne taraf olmamız durumunda kömür santrallarına kilit vurmamız gerekir. Bu da Türkiye'ye büyük darbe vurur. Kyoto için enerji politikamızı değiştirmemiz, yenilebilinir enerjiye dönmemiz gerekir. Bunun için de en az 20 milyar dolarlık bütçeye ihtiyaç var."

Türkiye 'iyi' mi 'kötü' mü?

Tek başına tüm sera gazı üretiminin yüzde 25'inden sorumlu olan ABD ile Avustralya, Kyoto Protokolü'nü hayata geçirmeyen ülkeler arasında ilk göze çarpanlar.

Türkiye'yse Çevre Bakanlığı'nın 14 yılda 'tamamlayabildiği' ilk İklim Değişikliği Ulusal Bildirimi'ne göre fosil yakıta bağlı karbondioksit salınımı açısından (yıllık kişi başına 3.3 ton), OECD ülkelerinin (kişi başına 11.1 ton) ve AB'nin (kişi başına 9 ton) gerisinde.

Kişi başına düşen oran düşük olsa da 70 milyonluk Türkiye, atmosfere en çok sera gazı salan ülkeler sıralamasında 13'üncü sırada. Türkiye ayrıca, sera gazı üretimini en çok artıran ülkeler listesinde de dünyanın '1 numarası'.

http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=216155


Mine Pakkaner Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 22-03-2007, 02:41   #9
Ağaç Dostu
 
Mehmet Ali Aşık's Avatar
 
Giriş Tarihi: 10-09-2006
Şehir: Metropolis
Mesajlar: 161
Galeri: 19
Turkiyenin en çok sera gazi ureten ulkeler arasinda ilk 13'e girdigi bilgisi hangi kaynaktan gelmis bunu bilen var mi ?

Bu sera gazi etkisi dedikleri olayda karbondioksit besinci sirada yer aliyormus.Yani karbodioksit salinimin bu etkiye ve kuresel isinmaya etkisi tartisilir.Buzul caginda C02 oranin yuksek olmasina ragmen boyle bir isinma yasanmamis! Bunu daha once defalarca yazdim yine tekrar ediyorum kuresel isinma dedikleri insan elinde olmayan sebeb ve nedenlerden dolayi olusmaktadir ve insanlarin bu iklim degisimini degistirmek için bir sey yapabilecegine inanmiyorum.Dunyanin veya galaksimizin yorungesinin degismesi, gunesteki patlamalardan, uzaydan gelen yildizlarin isinlarina kadar bir çok neden sebeb olabilir.

Kuresel isinmaya en çok Amerikanin sebeb oldugu soyleniyor.Amerika komurden tutunda petrola kadar bir çok enerji kaynagini tek basina buyuk bir oranlarda tuketiyor.Burada kyotodan kimsenin soz ettigi yok!

Enerjiden vaz geçemeyiz .Bize gelecekte daha çok enerji lazim olacak.Yapmamiz gereken elimizden geldigi kadar temiz, filtreli, tasarruflu enerji kullanmamiz. Havayi ve çevreyi kirletmeyelim ancak ulkemizin gelismesinede engel olmayalin. Komurude kullanmaliyiz, petrolumuzude (bize kulladirirlarsa tabii!) , nukleer santralda açmaliyiz.

Mehmet Ali Aşık Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 10-04-2007, 20:56   #10
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 20-09-2006
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 2,120
Galeri: 1
Tebrikler Duyarlı Televizyonculara

Kanal 24'TEN 'KYOTO ŞİMDİ' KAMPANYASI
10.04.2007 13:23

Yeni haber kanalı 24, bugünden itibaren "Kyoto Protokolü imzalansın" kampanyası başlatıyor.


Bütün bir kainatın muşamba dekor olmaması için
Bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine yaşamak için
Ölüm denizlerinin kürekçisi olmamak için
Kyoto şimdi...


Moderatör formatıyla haber televizyonculuğuna yeni bir tarz getiren 24 bugünden itibaren "Kyoto sözleşmesi imzalansın" kampanyası başlatıyor.

Bugünden itibaren 24 te çevre ile ilgili bütün haberler “Kyoto Şimdi” sloganıyla aktarılacak. Küresel ısınmanın yol açtığı olumsuzluklar bilim adamlarının değerlendirmeleriyle Moderatör ve haber kuşaklarında yer bulacak.

Ayrıca Moderatör ve haber kuşaklarında özel haberler, canlı yayınlar sivil toplum örgütleriyle işbirliği yapılarak ekrana getirilip küresel ısınmaya dikkat çekilecek.
http://www.medyatava.net/haber.asp?i...______________

Bu kanal ile sitemiz adına irtibat kurmak isteyen yöneticimiz, yetkilimiz var mı?

Var ise, haber servisinde yetkili yakın bir arkadaşım var.

lerdemir Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 11-04-2007, 05:08   #11
Ağaç Dostu
 
Mehmet Ali Aşık's Avatar
 
Giriş Tarihi: 10-09-2006
Şehir: Metropolis
Mesajlar: 161
Galeri: 19
Turkiye kyoto'yu izmalasin kamyasina kesinlikle karsi çikiyorum. Bu kampanyanin arkasinda Soroscu tarzi bir hava seziyorum. AKP nin birbiri ardina çikardigi hem çevreye hem de memlekete zarari olan yasalari hasir alti eden basin sebebi bilimsel olarak kanitlanmamis Kuresel isinma konusunda yaygarayi kopariyor.

SIMDI BU KAMPAYAYI DESTEKLEYEN HERKES SU SORUNUN CEVABINI VERMELI :

EGER BASININ DEDIGI GIBI KURESEL ISINMA CO2 SALIMINDAN DOLAYI MEYDANA GELIYORSA, DUNYADA ATMOSFERE EN FAZLA C02 SALIMINI YAPAN ULKE ABD OLDUGU HALDE NEDEN ABD KYOTOYU IMZALASIN DIYE BIR KAMPANYA DUZENLEMIYORLAR?

KURESEL ISINMADAN DEGIL KURESEL SERMAYANIN VE KURSELLESMENIN ISGALINDEN ENDISE DUYUN DIYORUM AMA...

ONCE KENDI MEMLEKETIMIZI KURTARALIM DUNYAYI KURTARMAK SONRAKI IS!
KURESEL ISINMA CO2 DEN DOLAYI OLUYORSA BIRAKIN BUNUN DERDINE ATMOSFERE EN ÇOK C02 SALAN ULKELER DUSSUN!


Düzenleyen Mehmet Ali Aşık : 13-04-2007 saat 03:46
Mehmet Ali Aşık Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 17-04-2007, 09:25   #12
Ağaç Dostu
 
Balıkcı's Avatar
 
Giriş Tarihi: 23-01-2007
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 2,252
Galeri: 15
Aşağıya koyduğum alıntı yazının imlası bozuk ama içerdiği bilgiler dikkate değer olabilir.





17.04.2007 09:20 - DPT RAPORU: KYOTO YA IMZANIN BEDELI 150 MILYAR DOLARI BULUR - REFERANS

dpt raporu: kyoto ya imzanin bedeli 150 milyar dolari bulur - referans


devlet planlama teskilati turkiye nin kyoto protokolu nunmuzakere
edilmeden imzalanmasi halinde turkiye nin milli gelirinde yuzde 10 ile
yuzde37 arasinda azalma olacagini acikladi.

referans gazetesi nin haberine gore,

devlet planlama teskilati (dpt) hazirladigi raporla kuresel isinmayi
kontrol altina almayi hedefleyen kyoto protokolu nun mevcut haliyle
imzalanmasi durumunda gayri safi yurtici hasilada (gsyih) en fazla
yuzde 37 lik (2006 gsyih ye gore hesaplandiginda 148 milyar dolar)
azalma olabilecegi uyarisinda bulundu. dpt nin iklim degisikligi meclis
arastirma komisyonu na sundugu calismaya gore kyoto protokolu nde
turkiye nin yukumluluk almamasi icinbunu muzakere etmesi gerekiyor.
muzakere edilmeden imza atilmasi durumunda ise olusacakmaliyet
gsyih nin en az yuzde 10 uyla en fazla 37 si (40 ila 148 milyar dolar)
arasinda degisecek. calismada turkiye nin karbondioksit emisyonunu
azaltmasini ongoren kyoto protokolu nun, yunanistan, norvec, avustralya,
portekiz gibi ulkeler icin ise emisyon artirimi olanagi sagladigina
dikkat cekildi.



yunanistan emisyonu yuzde 27 artiracak
dpt nin calismasina gore suanda iklim degisikligiyle ilgili olarak
2 ayri uluslararasi duzenleme bulunuyor. bu duzenlemelerden ilkini
iklim degisikligi cerceve sozlesmesi , digerini ise kyoto protokolu
olusturuyor. iklim degisikligi cerceve sozlesmesi ne suanda 190 ulke
ve avrupa birligi (ab) taraf. turkiye yaptigi itirazlar sonucunda,
2004 te farkli bir statuyle sozlesmeye taraf olmayi kabul etti.
ancak henuz bu farkli statuyle ilgili muzakereler yapilmadi.
rapora gore iklim degisikligiyle ilgili diger onemli duzenlemeyi
olusturan kyoto protokolu ne ise su anda 167 ulke ve ab taraf.
kyoto protokolu ne gore luksemburg un karbondioksit emisyonunu
yuzde 28, almanya nin yuzde 21, ingiltere nin yuzde 12,5, abd nin
yuzde 7 azaltmasi gerekiyor. buna karsin yunanistan in yuzde12,5,
norvec in yuzde 1, avustralya nin yuzde 8, portekiz in yuzde 27 oraninda
karbondioksit emisyonunu artirmasinaolanak saglaniyor. fransa nin
karbondioksit emisyonunda ise bir degisiklik ongorulmuyor. turkiye
ise su andaki tanimlamalara gore tam net olmamakla birlikte protokolu
imzalarsa, karbondioksit emisyonunu dusurmekle yukumlu olacak.



turkiye kisi basi salinimda 75 inci
raporda, turkiye nin karbondioksit emisyonunun bircok ulkenin
gerisinde olduguna dikkat cekiliyor. buna gore abd de kisi basina
karbondioksit emisyonu 20 ton duzeyinde bulunurken kanada da 17 ton,
japonya da 9 ton, ab ulkelerinde 8 ton, polonya da 7 ton, bulgaristan da
5 ton, turkiye de ise 3 ton duzeyinde goruluyor. turkiye kisi basi
emisyon saliminda da 75. sirada yer aliyor. su anda turkiye en fazla
karbondioksit emisyonuna sahip 25 ulke listesindeise 22. sirada.
kyoto ya gore bu 25 ulkenin 11 inin hicbir yukumlulugu yok, 3 une ise
esneklik tanindi. geriye kalanulkeler ise abd, ab, japonya, kanada
ve turkiye.

dpt nin raporu, kyoto protokolu nde turkiye nin en fazla yukumluluk
ustlenen ek-1 ulkeleri arasinda bulundugunu gosteriyor. ek-1 ulkeleri,
protokole gore karbondioksit emisyonlarini azaltmakla yukumlu. turkiye,
karbondioksit emisyonu listesinde geri siralarda olmasina ragmen,
bu durumunu muzakere etmezse kyoto protokolu ile ciddi yukumluluklerle
karsilasacak. turkiye nin ek-1 ulkeleri listesinden cikmasi icin bunu
muzakere etmesi gerekiyor.



cin ve hindistan in yukumlulugu yok
turkiyehalen, kyoto protokolu nun hazirlanmasi felsefesini kabul ediyor,
ancak kendisine yuklenen yukumlulugun sorumlulugundan, fazla oldugunu
dusunerek taraf olmuyor. ustelik cin,hindistan, israil ve guney kore nin
gsyih basina emisyonlari turkiye den fazla olmasinakarsin herhangi bir
yukumlulukleri bulunmuyor.

turkiye nin 2013 ten sonra kyoto protokolu ne taraf olmasinin muhtemel
maliyetleri konusunda 3ayri senaryo bulunuyor. su andaki kosullar
gecerli olur ve turkiye taahhut ustlenerek protokolu imzalarsa, ciddi
bir maliyet olusacak. tuik in tahminlerine gore mevcut politikalar
isiginda 2004 te toplam223 milyon ton olan karbondioksit emisyonu,
2020 de yuzde 175 artarak 615 milyon ton olacak. bunun uzerinden
yuzde 10 luk emisyon azaltiminin maliyeti gsyih de en az yuzde 10 luk
bir azalmaya, yuzde 40 lik bir emisyon azaltimi ise gsyih de en fazla
yuzde 37 lik bir azalmaya neden olacak.



yeni liste olusturulabilir
dpt nin raporuna gore kyoto protokolu nde yapilacak gorusmeler cercevesinde
turkiye nin de aralarinda bulundugu isvicre, meksika gibi ulkeler icin
yeni bir liste olusturulabilir ve bu ulkelerin belli bir yukumluluk
duzeyiyle sinirli kalmasi saglanabilir. turkiye hicbir yukumluluk almadan
kyoto yu imzalama noktasina gelirse, ekonomide bir etkilenme yasanmayacak.
rapora gore turkiye ilgili tum taraflarin uzerinde uzlastigi bir ulusal
iklim degisikligi temel politikasi hazirlamali. ayrica uluslararasi
muzakerelerde turkiye nin pozisyonu ve alternatifleri belirlenmeli.
turkiye nin kyoto protokolu nde yukumluluk alip almayacagi, yapilacak
muzakerelere bagli. bu nedenle oncelik, ozel sartlarin muzakere edilmesine
verilmeli.

Balıkcı Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 24-04-2007, 10:26   #13
Yeni Üye
 
Giriş Tarihi: 15-03-2007
Şehir: MUĞLA-Bodrum
Mesajlar: 3
Red face "Başka Bir Enerji Mümkün"

BAŞKA BİR ENERJİ MÜMKÜN…

Küresel ısınmanın neden olduğu iklim değişikliği tüm dünyayla birlikte Türkiye’yi de tehdit ediyor. Atmosfere saldığı sera gazları miktarıyla Türkiye, küresel ısınmanın artışında tüm endüstrileşmiş dünya ülkeleriyle birlikte aynı sorumluluğu paylaşıyor. Hayatımız için bir söz söylemek ve dünyayı bu tehditten kurtarmak için ilk adımsa Kyoto Protokolü’nü imzalamak…

Küresel ısınmaya bağlı iklim değişiklikleri dünya üzerindeki tehdidini giderek artırıyor. Kuzey yarıkürede bu kış, son 125 yıldır kaydedilen en yüksek sıcaklıklara ulaşıldı. Bu durumun temel nedeninin endüstrileşmiş ülkeler tarafından atmosfere salınan yüksek miktardaki sera gazlarının bir sonucu olduğu artık hemen herkesçe bilinen bir gerçek halini aldı. Türkiye’den atmosfere salınan sera gazlarının miktarı ise 1980’den itibaren artış göstererek 1990’da 170 milyon tona ve 2004 yılında ise 357 milyon tona ulaştı. Bu rakam Türkiye’nin yaklaşık yüzde 1’lik payla gaz salınımında başı çeken ilk 20 ülkeye yaklaştığını gösteriyor. Ayrıca Türkiye, son yıllarda sera gazı emisyonları en fazla artan ülke oldu.

1992 yılında bu tehdidi öngörerek çalışmalarına başlanan ve 1997 yılında imzaya açılan Kyoto Protokolü ile 160 ülke, küresel ısınmayı durduramasa da yavaşlatmak için çalışacağını taahhüt etti. Sera gazları salınımları oldukça yüksek seviyelerde olan ABD ve Türkiye ise anlaşmayı imzalamadı. Oysa BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi ve bunun devamında bağlayıcı niteliği olan Kyoto Protokolü, küresel iklim felaketi riskine karşı mücadeleyi sağlayacak uluslararası tek çerçeve olma özelliğini taşıyor. Bu protokol, ülkelerin emisyonlarını (atmosfere saldıkları gaz miktarını) 1990 yılındaki seviyelerine düşürmesini gerekli kılıyor.

Küresel Eylem Grubu olarak enerjinin akıllıca ve verimli kullanılmasıyla birlikte bugün teknolojik olarak kendini kanıtlamış olan rüzgar, güneş, su, jeotermal ve biyokütle gibi yenilenebilir enerjilerle yeni bir enerji sitemi inşa etmenin mümkün olduğunu savunuyoruz. AKP hükümetinin mevcut enerji sistemlerini sürdürmeye yönelik politikalarından vazgeçmesi ve Türkiye’nin de Kyoto Protokolü’ne imza atması talebiyle 28 Nisan 2007’de herkesi Kadıköy’de olmaya çağırıyoruz."


Düzenleyen urtica_sp : 24-04-2007 saat 11:26
urtica_sp Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 08-12-2007, 16:46   #14
Ağaç Dostu
 
Oğuz Karsan's Avatar
 
Giriş Tarihi: 04-12-2006
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 1,085
Galeri: 181
Alıntı:
Orijinal Mesaj Sahibi Mehmet Ali Aşık Mesajı Göster
Kuresel isinmaya en çok Amerikanin sebeb oldugu soyleniyor.Amerika komurden tutunda petrola kadar bir çok enerji kaynagini tek basina buyuk bir oranlarda tuketiyor.Burada kyotodan kimsenin soz ettigi yok!

Enerjiden vaz geçemeyiz .Bize gelecekte daha çok enerji lazim olacak.Yapmamiz gereken elimizden geldigi kadar temiz, filtreli, tasarruflu enerji kullanmamiz. Havayi ve çevreyi kirletmeyelim ancak ulkemizin gelismesinede engel olmayalin. Komurude kullanmaliyiz, petrolumuzude (bize kulladirirlarsa tabii!) , nukleer santralda açmaliyiz.
Merhaba,

Sayın Mehmet Ali Aşık

Ben de sizin gibi düşünüyorum.

Her güzel fikirin peşine hemen takılmamalıyız. Ve çok dikkatli olmalıyız.


Selamlar

Oğuz Karsan Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 02-06-2008, 22:38   #15
agaclar.net
 
malina's Avatar
 
Giriş Tarihi: 03-04-2004
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 37,246
Galeri: 88
Kyoto protokolünü tanıma müzakereleri tamamlanıp, imzalanmak üzere Dışişleri Bakanlığı aracılığı ile hükümete sevk edilmiş...

malina Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 05-06-2008, 08:17   #16
Ağaç Dostu
 
nevsune's Avatar
 
Giriş Tarihi: 04-05-2007
Şehir: Ankara
Mesajlar: 4,918
Galeri: 215
Kyoto hayatımızda neleri değiştirecek

Türkiye’nin Kyoto Protokolü’ün imzalaması yaşamımızı ne yönde etkileyecek?
Bu sorunun yanıtı 2005 yılından bu yana iklim değişikliği alanında ulusal ve uluslararası düzeyde çalışmalar yapan Bölgesel Çevre Merkezi (REC), İklim Değişikliği Proje Yöneticisi Yunus Arıkan’dan geliyor.

Alıntı:
Yunus Arıkan: “Kyoto Protokolü’nün hedefleri büyük olmakla birlikte kapsamı dar. Protokol kapsamındaki yükümlülükler EK-B listesindeki toplam 39 ülke için geçerli. Kyoto Protokolü’nün yükümlülük almamış ülkelerde gündelik hayata yansıması gerçekçi değil. Ancak protokol ,yenilenebilir enerji, enerji verimliliği, ulaşımda toplu taşımacılık ve sürdürülebilir atık yönetimi gibi konularda tüm dünyada finans kaynağı oldu. Türkiye için de durum aynı.” diyor.

Uluslararası bir kuruluş olan Bölgesel Çevre Merkezi Türkiye Ofisi'nin, İklim Değişikliği Proje Yöneticisi Yunus Arıkan Türkiye’nin önümüzdeki günlerde yenilenebilir enerji, enerji verimliliği, ulaşımda toplu taşımacılık ve sürdürülebilir atık yönetimi gibi konularda önemli adımlar atacağını söylüyor. Arıkan bu konularda Türkiye’yi bekleyen süreçleri şöyle anlatıyor:

YENİLENEBİLİR ENERJİ KAYNAKLARI


Şu anda rüzgar ve güneş gibi yenilenebilir enerji kaynaklarının Türkiye’de kullanımı yüzde birin altında. Bu süreçte bu sektörlerin çok büyük bir ilerleme kaydeceğini bekliyoruz. Bu konuda çok ileride olan Almanya bile Kyoto Protokolü düzenlemeleri sonucunda bu noktaya geldi.Türkiye Kyoto sürecindeki diğer ülkelerle arasındaki açığı çok hızlı kapatıyor. Türkiye dünyaya çok daha çabuk yetişecek. Dünya 2012 sonrasını bugün tartışıyor. 2012 den sonrasını doğru kurgulamak için bu camiaya katılmak önemliydi. Bu noktada büyük bir adım attık.

ULAŞIM

Ulaşım en zor sektörlerden bir tanesi. Enerji konusunda kömür gibi fosil yakıtların yerine konacak çok şey var, rüzgar enerjisi, güneş enerjisi gibi. Oysa ulaşımda petrolün yerine konacak yakıt yok gibi görünüyor. Bunun dışında Türkiye’de ulaşımın yüzde 95’inden fazlası karayolu ile yapılıyor. Sivil havacılık dört beş yılda arttı.Tüm bunlar karbondioksit salınımını olumsuz yönde etkiliyor. Ulaşımda, bireysel ulaşımdan, sivil havacılık gibi sektörlerden demiryolu, toplu ulaşım gibi alanlara geçişin gündeme gelmesi gerekiyor.

ATIK YÖNETİMİ


Düzenli depolama, son üç dört yılda yaygınlaştırdı. AB uyum süreciyle yatırımlar yapıldı. Yeni gelişen sektör, atıkların enerji elde etmek için kullanılması olacak. Metan atıklarının toplanması ve yakılarak elektrik üretilmesi gibi teknolojiler var. Bunların tüm Türkiye’deki atık alanlarda uygulanması gerekiyor.

REC TÜRKİYE’NİN AÇIKLAMASI

REC Türkiye ise Türkiye’nin Kyoto süreci ile ilgili bir açıklama yaptı. Açıklamada REC Türkiye,2005 yılında Belarus’un Kyoto Protokolü’ne katılması sürecinde izlenen yolu dikkatli bir şekilde analiz ederek, Türkiye’nin de ulusal çıkarlarına uygun şekilde Kyoto Protokolü’ne katılabileceğine dair bir strateji geliştirdiklerini söylüyor. Bu strateji doğrultusunda ulusal ve uluslararası düzeyde lobi çalışmaları yapan REC Türkiye bugün Türkiye’nin Kyoto sürecinde geldiği noktayı şöyle değerlendiriyor: “REC Türkiye, Türkiye’nin Kyoto Protokolü’ne katılması yönünde ilgili kamu kurumları tarafından alınan bu kararın son derece olumlu ve önemli olduğunu düşünüyor. TBMM Çevre Komisyonu’nun da konu hakkındaki olumlu ve etkin tutumunu dikkate alındığında, söz konusu kararın, TBMM tarafından da olumlu karşılanacağına inanıyor. Çünkü bugün atılan bu adım, bugünümüzden ziyade, gelecek onyıllarımızın daha sürdürülebilir bir yolda kurgulanmasını sağlamaya yönelik bir çaba ve bu nedenle ulusal bir yaklaşımla ele alınmasını gerektiriyor. REC Türkiye Direktörü Dr. Sibel Sezer ERALP ise ; “REC Türkiye olarak, bağımsız, tarafsız, kar amacı gütmeyen uluslararası kuruluş kimliğimizle, bugüne kadar çeşitli paydaşlara geliştirdiğimiz ortaklıkların sonucunda ortaya çıkan başarılı ve verimli çıktılara dayanarak, iklim değişikliği alanında ulusal ve uluslararası süreçlerdeki etkinliğimizin, önümüzdeki dönemde de artarak devam edeceğini belirtmekten mutluluk duyuyoruz” diyor.
Kaynak: http://dogalhayat.ntvmsnbc.com/news.aspx?newsID=248


Düzenleyen nevsune : 05-06-2008 saat 18:20
nevsune Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 17-06-2008, 14:09   #17
Ağaç Dostu
 
Oğuz Karsan's Avatar
 
Giriş Tarihi: 04-12-2006
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 1,085
Galeri: 181
Acaba yine kandırıldık mı ?

Merhaba,

Kyoto protokolünü sonunda imzaladık. Daha doğrusu seve seve imzalattırdılar. Benim görüşüm bu.

Dünyayı ve doğayı koruma propagandaları ile yola çıkan gruplar, ülke içinde bulunan iyi niyetli insanları da kullanıp henüz sanayileşmemizi geliştirmemizin en çok gerektiği bu günlerde ayrıca işsizliğe çare olabilecek yeni fabrikaların da açılmasını önleyerek gelişmemizi de engellediler. Uzun bir cümle oldu ama yapılan bu.

Peki bunlar kim? Bunlar doğanı kendilerine ait olduğunu düşünen sanayileşmiş ve tabiata gerekli maddeleri en çok tüketen ve kendi vatandaşlarının refahı için yüzbinlerce insanın ölmesine aldırış etmeyen ve toplu ölümlere sebep olanlar dahil bütün silahları ve kimyasal silahları üreten birkaç çok gelişmiş ülke.

Peki bizi neden engellemek istesinler ? Çok basit kendileri kale inşa ettikten sonra kale yapımını yasaklamaya çalışan bir mantık ne isterse onu istiyorlar. Belki Dünya üzerinde kalan son birkaç kullanılabilecek kaynağın kullanımını başka ülkelerin kullanmasını şimdiden engellemek istiyorlar.

Getirilen kısıtlamalar ile biz malesef hiçbir zaman onların seviyesine gelemeyeceğimizden, Eğer onlar istemezler ise onların şu an kullanabildikleri teknolojileri de hiç bir zaman kullanamayacağız. Böylelikle bazı madenlerin ve malzemelerin tekellerini hep ellerinde bulundurma ayrıcalığına sahip olacakları için bizim gibi ülkeleri de hep kontrollerinde bulundurabilecekler.

İleri sürdükleri sebeplerde samimiyseler , bizim gümrük duvarını kullanarak, doğaya zarar veren kimyasalları ve diğer maddelerin ithalini engellememize tepki göstermemeleri lazım. Gelişmiş ülkelerden ithal ettiğimiz kimyasallara engelleme getirelim, Mesela F1 de doğayı kirletiyor ama iddia ediyorum sigara sektörünün reklamını yaptığından dolayı ona kimse kısıtlama getiremez. Yarış arabalarını üreten fabrikalar doğayı kirletmiyor mu? ayrıca doğa ve insanlık için çok mu lazım? Amaçları ne ? Evlerine ekmek götüremeyen insanlara F1 ne gerek

Hadi protokolü savunanlar. Doğaya zehirlimaddeler bıraktığı ispatlanmış bazı ilaç firmaları ile yine üretilirken ortaya çıkardığı atıklar ile doğayı zehirleyen birkaç çok uluslu firmanın mallarını boykot etmeye kalkın.Deneyelim bakalım tepkileri ne olacak? Hadi hodri meydan. Gerçeği öğrenmenin zamanı gelmedi mi?

Çok paranoyağım değil mi?

Saygılar

Oğuz Karsan Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 06-02-2009, 12:27   #18
Ağaç Dostu
 
erdek's Avatar
 
Giriş Tarihi: 11-06-2007
Şehir: Bandırma
Mesajlar: 150
Türkiye'nin, Kyoto Protokolüne katılmasının uygun bulunduğuna ilişkin kanun tasarısı, TBMM Genel Kurulu'nda kabul edilerek yasalaştı.

Fakat kanunun yasalaşması sürecinden hemen önce 47 yeni kömür santralının yapılmasının planlandığı, Bandırma'nın payına da ithal kömürle çalışacak bir kömürlü termik santral düşüyor.

Kömür iklimi en çok değiştiren ve soluduğumuz havayı zehirle dolduran en tehlikeli fosil yakıt.
Bu nedenle, oksijen bolluğuyla dünyada üçüncü sırada bulunan ve su samuru, yaban kedisi gibi pek çok canlıya yaşam alanı sağlayan Biga Çayı da tehlike altında.

A.B. Gıda Sanayi A.Ş. (Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın firması) tarafından planlanan santral iklimimizi de kirletecek.
Yıllık tahmini CO2 salımı : 3.6 milyon ton

erdek Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 07-02-2009, 11:40   #19
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 25-10-2005
Şehir: adana
Mesajlar: 389
Değerli Arkadaşlar,
Çok uzun zamandır yazılanları takip ediyorum. Yazılar, düşünceler çok güzel,
Biraz bende duygularımı paylaşmak istedim. Yanlışım olursa düzeltiniz.

"Hayaller güzeldir, en güzeli ise hayalleri gerçekleştirmektir." denilmektedir.
Evet düşüncelerde hayaller gibi güzeldir, en güzeli ise düşünceleri gerçekleştirmektir.
Düşüncelerin gerçekleşmesi için ise faaliyet lazım, faaliyet de başlamaktır.

Yaşam nasıl bir damla su ile başlıyorsa, bir damla su için çaba sarfetmek lazım diyoruz.
Bir damla su için bulut, bulut için orman, orman için ağaç, bir ağaç için tohum, tohum için meyve, bir meyve için emek gerekiyorsa demekki hiçbir emek boşa değildir.

Temiz bir hava istiyoruz, bunun için ağaç ekmeli, ağaçlardan orman yapmalıyız. Ormanlar olmazsa bulut olmaz, bulut olmazsa su olmaz, su olmazsa hayat ve yaşam olmaz.
Bu yazı ve örnekler çok çok çoğaltılabilir.

Bu yazdıklarımı ilköğretimdeki çocuklar bilir, hatta okula gitmeyen çocuklarda bilir, ****** öğretilirse.......,
Bizler, sizler,onlar herkes biliyor, demekki bilmekte yetmiyor. Uygulamak lazım, icraat,çaba gayret, birliktelik lazım, haydin başlayalım.

Ekonomi bilmem kaç milyon veya milyar dolar zarar görürmüş, görürse görsün kardeşim, bana hayat lazım yaşamam lazım, eşim, dostum, canlarım, ciğerlerim, evlatlarım ve hatta varsa ****** düşmanlarımın dahi yaşaması lazım. Can lazım can, temiz hava lazım, sağlığım olmamış, bana maddenin, paranın, ekonominin ne faydası olacak, sağlıksız yaşam olmuş, dünyanın serveti olmuş neye yarar ki!

Dünyada insanlar sağlıklarını kaybedecek, ama ekonomi düzelecek, sağlık kazanmak için kazanılan ekonomi harcanacak. Evet arkadaşlar, Bir kanser tedavisi için ülkemizde tam tamına yılda 25-30 milyon Euro sağlık harcaması var, bu bakanlıkça tespitlenen rakam küçümsenecek rakam değil aslında, kanser neden oluyor, hepimiz biliyoruz, kötü hava, kötü gıda, kötü hayat şartları vs. vs. ama ekonomi iyi yolda.?

Bu yazılanlara çizilenler çocuklar gülüyor artık.

KYOTO, MIYOTO adı her neyse, İmzalanmalı, ama adı ne olursa olsun, isterse adı salçalı makarna olsun, imza gerekiyorsa imza, e-mail gerekiyorsa e-mail, mektup gerekiyorsa mektup, birşeyler yapalım, küçükde olsa biryerlerden başlayalım. Bizler başlayalım. Elimizden tutun, yol gösterin.

Dostların ricalarını emir telakki ediyorum. Haydin.

Sevgiler sunuyorum. yinede yüzünüzden gülücükler eksik olmasın.

şeref Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 22-02-2009, 11:02   #20
Ağaç Dostu
 
Oğuz Karsan's Avatar
 
Giriş Tarihi: 04-12-2006
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 1,085
Galeri: 181
Resmen Kyotolandık.

Merhaba.

Sn. Arkadaşlarımın hepsinin çok iyi kalpli ve insancıl duygular ile dolu olduğuna eminim. Ama Kyoto Protolü böyle bir şey değil. Bildiğiniz kandırmaca.

Hiçkimsenin karşı çıkamayacağı Doğamızı koruyan ve insancıl fikirler ile ortaya çıkarak insanları kandırma projesi

Kyotolandık. Peki Kyotolayan kimler?

Bir düşünün Dünyamızı kim kirletiyor?

Ağır sanayi desteği ile silah ve yan sanayisini üreten firmalar,

Uluslararası dev tröstler ve çok uluslu firmalar.

Önce hastalık yayıp daha sonra çaresini satan ilaç firmaları

Peki bu firmalar kimin? hangi ülkelerin?

Dikkat ederseniz Kyoto Protokolünün şirin görünen yüzünün ardındaki gerçek şu:

Dünyamızın kirlendiği doğrudur ve birşeyler yapılması lazımdır. BAZI ÜLKELER ÇOK BAZI ÜLKELER AZ KİRLETMEKTEDİRLER.

Şimdi çok kirleten ülkeler az kirletenlerden kirletme sertifikası satın alacaklar. Yani ilk bakışta mantıklı görünse de zaten şimdiden bütün az kirleten ülkelerin sertifikaları satın alınmış.

Mesela işsizliğin büyüdüğü ülkemizde yarın biri fabrika kurmak isterse dünyayı kirletme sertifikası edinmek zorunda. Tabi fahiş fiyatlar ile. Tabi bu maliyet üretilen mala da yansıyacak. Ve uluslararası pazarda rekabet yapma şansımız kalmayacak. çünkü biz de çok kirleten ülkelerdeniz.

Kalkınmaız ve tam bağımsızlığımızı kazanmamız için ön koşul olan savunma sanayimizi asla kuramayacağız. Şimdiden üretmeyeceğiz diye imza attık. Gemi sanayi ve Uçak sanayi ve ileride gerekecek uzay sanayi için gereken metalleri hem üretemeyeceğiz hem de işleyemeyeceğiz çünkü imzaladığımız protokole göre artık yasak. Çünkü dünyayı kirletiyor.

Hani Fransa, İngiltere,A.B.D. Gibi Dünyanın her yerinde nükleer denemeleri yapıp kendileri o teknolojiyi elde ettikten sonra başka ülkelerin nükleer deneme yapmalarını yasaklamışlardı. Ama hiçbir zaman ellerindeki nükleer güçten vazgeçmediler. Ne kadar insancıldı değil mi?

Savunmak amacıyla,Bizi sırtımızdan hançerlemek isteyen birkaç kişiyi öldürdük diye soykırımcı ilan edildik. Bir düşünün Hiroşima ve Nagazaki'ye atılan bombaların yüzde birini kullansaydık, at üstünde yurtlarını savunmaya çalışan Cezayirlileri uçaktan makineli tüfekle tarasaydık, Güney Afrikanın bütün zenginliğini alıp ülkemize götürseydik ve afrikalıları boğaz tokluğuna çalıştırsaydık, Kimseye zarar vermeden kendi hallerinde yaşayan Kızılderilileri, Aztekleri, Peruluları yok etseydik, Kendilerini savunamayan filistinlilerin üzerinde yeni silahları deneseydik ne olurdu? Ya gördünüz mü?

Zaten öyle güzel ayarlanmış ki. İnsanca yaşamın gerekleri diye bize dayatılan birçok maddeyi üreterek esas üretmemiz gereken poliçeleri şimdiden doldurmuşuz.

Kyoto kuzu postu giymiş kurtlar tarafından yürütülen bir projedir. Meyvalarını birkaç on yıl sonra verecektir. Biz o gün geldiğinde çok yanlış karar aldığımızı ve çok geç kalmış olduğumuzu anlayacağız.

İnşallah iş işten geçmemiş olur.

Hadi iyi Kyotolanmalar.

Saygılar

Oğuz Karsan Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 28-06-2009, 15:43   #21
Yeni Üye
 
Giriş Tarihi: 28-06-2009
Şehir: ist
Mesajlar: 3
rahmetli hablemitoğlu bunları görse kemikleri sızlardı...

osumanu Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 24-08-2009, 15:23   #22
Ağaçsever
 
Giriş Tarihi: 29-03-2007
Şehir: istanbul
Mesajlar: 49
Alıntı:
Peki bizi neden engellemek istesinler ? Çok basit kendileri kale inşa ettikten sonra kale yapımını yasaklamaya çalışan bir mantık ne isterse onu istiyorlar. Belki Dünya üzerinde kalan son birkaç kullanılabilecek kaynağın kullanımını başka ülkelerin kullanmasını şimdiden engellemek istiyorlar.
Oğuz bey, turnayı gözünden vurmuşsunuz.. Teşhisi mükemmel yapmışsınız ve Kyoto'yu bir paragrafta olabilecek en iyi şekilde özetlemişsiniz..

Kaynağın ismini de koyalım.. ''Petrol ve doğalgaz''


Alıntı:
Kyoto kuzu postu giymiş kurtlar tarafından yürütülen bir projedir. Meyvalarını birkaç on yıl sonra verecektir. Biz o gün geldiğinde çok yanlış karar aldığımızı ve çok geç kalmış olduğumuzu anlayacağız.
İşte burada yanıldınız..

http://unfccc.int/2860.php

Bir kaç on yıl değil.. 4-5 ay..


Fakat, sonuçta ''gelişmiş ülkeler'' i takdir ediyorum, sonuçta bu olay dünyanın küresel ısınmasını durduracak, ama kaynak paylaşımı konusunda da bize hava almak düşer, bu işlerde ''Kapanın elinde kalır'' kuralı geçer..


Düzenleyen taskıslalı : 24-08-2009 saat 15:43 Neden: ek yazı
taskıslalı Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Cevapla


Gönderme Kuralları
Yeni konu gönderemezsiniz
Konulara yanıt veremezsiniz
Ek dosya yükleyemezsiniz
Kendi gönderilerinizi düzenleyemezsiniz

BB code Açık
Smilies Açık
[IMG] Kodu Açık
HTML Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Forum saati Türkiye saatine göredir. GMT +2. Şu an saat: 20:00.
(Türkiye için GMT +2 seçilmelidir.)


Forum vBulletin Version 3.8.5 Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Optimization by vBSEO 3.6.0
agaclar.net © 2004 - 2024