agaclar.net

Geri Dön   agaclar.net > Doğaya ve Yaşamınıza Sahip Çıkın > Daha İyi Bir Yaşam İçin
(https)




Beğeni Düzeni72Beğeniler

Cevapla
 
Bookmark and Share Dış Bağlantılar Konu Araçları Mod Seç
Eski 04-04-2012, 20:45   #1
Ağaç Dostu.
 
Douglas Fir's Avatar
 
Giriş Tarihi: 03-10-2007
Şehir: Toronto-Ankara
Mesajlar: 1,566
Gıdada oynanan oyunlar

"Sağlıklı diye yediğiniz tavuklar tavuk değil"

İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Onkoloji Enstitüsü Öğretim Üyesi Dr. Yavuz Dizdar: "Biliyorum canınız sıkılacak, yüreğiniz kabaracak, üzüleceksiniz ama gerçekleri öğrenmeniz lazım. Daha yumurtadan çıkar çıkmaz civcive antibiyotik veriliyor. Kemikleri gelişmesin, sadece et yapsın diye... Tavuklar tarladaki patatesler gibi hiç kıpırdamadan yetiştiriliyor. Bıraksanız bile kıpırdayamıyorlar... Elinize aldığınızda kemikleri kırılıyor... Bu inanılmaz bir vicdansızlık... Sonra, görüyoruz her gün gencecik bir kadın meme kanserine yakalanıyor. Büyük olasılıkla daha sağlıklı diye sık sık tavuk yiyorlardır..."

Hocam son dönemde kanser vakalarında patlama olduğunu, lenfoma ve kemik iliği kanserlerinin çoğunun ise Türkiye’nin tarım merkezi olan Antalya-Kumluca’dan geldiğini söylediniz. Peki böyle başka bölgeler var mı?

Var... Mesela 6-7 ay kadar önce Ergene tartışıldı. Orası içler acısı bir durumda. Ergene’de olağanüstü bir çevre kirliliği var. O?zaman Sağlık Bakanlığımız ve Kanser Savaş Daire Başkanlığı dediler ki, “Orada çok sigara içiliyor, çok alkol kullanılıyor, o nedenle bu kanserler çıkıyor.” Böyle bir şey sözkonusu olamaz. Çünkü belgesel bir film hazırlandı bu konuyla ilgili. “Gündöndü” adında... Orada her şey çok açık.

"İZLEYENLERİN DONA KALDIĞI BİR BELGESEL ÇEKİLDİ AMA TÜRKİYE'DE GÖSTERİLMEDİ"

- Ben izlemedim o filmi...

İzleyemedik, çünkü henüz Türkiye’de gösterilmedi. Kısa versiyonu Marsilya’da bir çevre filmleri festivaline gitti. İzleyenler o kadar etkilenmiş ki, film bittiğinde alkışlayamamışlar, alkışlayacak halleri kalmamış. Deri fabrikalarından çıkan o atık suyun köpükler halinde Ergene’ye bırakılmasını ve bu yüzden ortaya çıkan çevre felaketini öyle bir göstermiş ki film dona kalmışlar... Çiftçi geliyor Trakya’dan, Ergene’den, hepsi hastalarımız zaten bunların. “Hocam” diyor, “15 tane sığırımız geçenlerde öldü. Daha önce de bir 15 tane ölmüştü zaten...” Onbeşer, onbeşer ölüyor hayvanlar. Ama “Aşı reaksiyonu oluştu da ondan” diyorlarmış.

"BAKANLIK 'ÇOK SİGARA İÇİYORLAR, KANSER OLUYORLAR' DİYOR, GERÇEK ÖYLE DEĞİL"

- Kimler diyormuş?

Tarım Bakanlığı yetkilileri! Böyle aşı reaksiyonu oluşmaz. Bunlar bir şeyin üzerini örtme çabaları. Bir aşıda üretim sorunu varsa, zaten o 15 hayvanı değil, çok daha fazlasını etkiler. Bu aşıyla ilgili olan bir durum değil. O çevrede muhtemelen hayvanlar su içerken ya da otlanırken çevreden aldıkları toksinle kaybedildiler. Bir arkadaşımız gitti bölgeye, “Kimse konuşmak istemiyor, korkuyor” diyor. Trakya Üniversitesi’nden öğretim üyesi bir başka arkadaşımız bölgedeki kanserli insanların dokularında ağır metal analizine bakmış, çok yüksek bulmuş... CNN Türk’te yayınlanmış bir canlı yayının bandını izledim. Devletin söylediği şey, “Çok sigara içiyorlar, çok alkol tüketiyorlar, bu kanserler o yüzden.” Halbuki adam anlatıyor, kızı dereye düşmüş, boğulmuş, peşinden gitmiş, girdiği yere kadar bacakları cılk yara. Bu düzeyde bir kirlilik var Ergene’de. Baktığınızda temiz görünüyor ama adamın girdiği yere kadar bacakları ülsere olmuş. Sonuç? Adamın o yaraları iyileşmiyor. Adam yaşıyorsa da şansa yaşıyor. Bu, o bölgede yaşayan diğer insanlar için de geçerli. Bunun öyle sigarayla, alkolle falan kapatılacak bir yanı yok. Bir de oradan ürün geliyor, o ürünün nereye gittiği belli değil.

"PİRİNÇ, AYÇEKİRDEĞİ VE BUĞDAY'DA 2 İLA 8 KAR YÜKSEK KURŞUN ÇIKTI"

- Gelen ürün ne?

Üç ürün geliyor. Pirinç, ayçekirdeği, buğday... Kadmiyum ve kurşun analizlerini yaptırdık. İzin verilenden 2 ila 8 kat yüksek çıktı! Şimdi bu ürün nereye gitti, kim yedi? Bunların hiçbirini bilmiyoruz. Bakanlık her ürünü birebir denetleyemez, orada hakkını verelim. Ama şu önemli; ürüne püskürtülerek kullanılan tarım ilaçları herhalükârda çok kullanılmadıkları zaman kabuğun soyulması, hatta meyvenin sebzenin iyi yıkanılmasıyla uzaklaştırılıyor. Sorun ot ilacında. Çünkü ot ilacından meyve ağacı etkilenmiyor ama onu bünyesine alıyor. Biyolojik sistem bunu içinde biriktiriyor. Bu insanda bir tümör oluşumuna da neden olabilir, hayvanların kaybedilmesine de... Bu ot ilacını, glifosatı pek çok ülke vahşi doğaya da atıyor. Ot kontrolü diye. Nedeni bilmiyorum.


"BÜYÜK HASTANELER AÇARAK KANSERİ ÖNLEYEMEZSİNİZ"

- Vahşi doğadan ne istiyorlar?

Hiçbir şekilde anlaşılabilmiş değil. Ormanları ilaçlıyorlar. Niye??Belli değil.

- Herhalde bu zirai ilacı üreten firmalar para kazansınlar diye... Başka bir sebep geliyor mu hocam aklınıza?

Büyük olasılıkla öyle. Doğa bu, sen doğaya müdahale edemezsin. İstersen tarlana müdahale et, ama iş ormana geldiği zaman, “Ben buradan yabani otları temizleyeceğim” diyemezsin. Orası yaban. O şekilde kalmak zorunda. Sen ona müdahale edersen olay çığrından çıkar.

Kaynak: Mine Şenocaklı / Vatan
Alinti: www.milliyet.com.tr

Douglas Fir Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 04-04-2012, 20:46   #2
Ağaç Dostu.
 
Douglas Fir's Avatar
 
Giriş Tarihi: 03-10-2007
Şehir: Toronto-Ankara
Mesajlar: 1,566
BOLUM 2

"TARIM İLACINI TAVİSYE EDEN ZİRAAT MÜHENDİSLERİ TARIM İLACI SATIYOR"

- Biz ne korkunç insanlar olduk böyle?

Maalesef biz korkunç bir ırkız. Bakın, tarım ilacını sonuçta kim tavsiye ediyor? Ziraat mühendisi... Bakıyorsunuz ziraat mühendislerinin büyük kısmı, aynı zamanda tarım ilacı bayiliği yapıyor. Duydum ve inanamadım, tarım ilacı satarken çiftçiye, “Kendin için mi kullanacaksın, yoksa satacağın ürün için mi?” diye soruyorlarmış. Böyle insafsızca bir durum var. Aynı anda bayii olan birisi tarım ilacı satışını kontrol edebiliyorsa eğer, tüketimini nasıl denetler? Adam kendi satışını mı baltalayacak? Oradan bir sıkıntı çıkıyor. İkincisi, tarım ilaçlarının amaç dışı kullanımı var. Bu tavuklarda büyütme amaçlı kullanılan antibiyotik gibi bir durum. Böyle bir şeyi bin yıl düşünsem aklıma gelmezdi. Yumurtadan çıkar çıkmaz civcive antibiyotik vermeye başlıyorlar. Bizim üreticimiz inşallah bu konuda bir düzenleme yapacak, umutluyum. BESD-BİR, “Elimizden geleni yapacağız” dedi. Fakat antibiyotiğin bu şekilde kullanımı kim tarafından akıl edildiyse, bunu Amerikan Akademileri bile anlamış değil...?Siz civcive antibiyotiği verirseniz, civcivin bağırsak sisteminin gelişmesini önlüyorsunuz. Normalde yediğimiz besinlerin önemli bir bölümü bağırsak metabolizmasında kullanılıyor çünkü. Dolayısıyla enerji tüketimi azalıyor. Siz bu civcivi güneşe de çıkartmazsanız, kemikleri de sağlıksız gelişeceği için sadece et yapıyor...

"TAVUKLAR O KADAR ETLİ Kİ KEMİKLERİ KIRILIYOR"

- Hiç anlayamadım hocam...

Aksi takdirde güneşe çıkartırsanız civciv sağlıklı gelişeceği için kemik de yapıyor. Ama kemik yapsın istenmiyor, sadece et yapsın isteniyor. O zaman oradan da tasarrufa gidiyorsunuz, hayvan sonunda patates tarlasında yatan patates gibi hiçbir şekilde kaçamayan, olduğu yerde büyüyen bir hayvan oluyor. Bunu kesimde çalışan bir arkadaşımız anlattı, “Zavallı hayvancağızı yerden alırken kemiklerinin elinizin altında kırıldığını hissediyorsunuz. Kaçamıyor zaten. Bıraksanız da hareket edemiyor” diyor. Çünkü hiçbir şekilde enerji harcamayacak ve et yapacak şekilde yetiştiriliyorlar. Düşünebiliyor musunuz 1.7 kilo yemle 1 kilo tavuk elde ediyorlar. Böyle bir dönüşüm var mı dünyada?

- Tavukların nasıl bir eziyetle yetiştirildiğini biliyordum, bu yüzden de asla yemem, ama bu kadarını bilmiyordum. Para kazanacağız diye nasıl bu kadar vicdansız olabiliyoruz?

Haklısınız, son derece vicdansızlık bu. Bir yandan da baktığımızda bunu yapanlar inançlı insanlar...

"HAYVANLAR DEMİR EKSİKLİĞİ YÜZÜNDEN AHIRIN PASLANMIŞ METAL AKSAMLARINI YALIYOR"

- Prof. Kenan Demirkol yaptığımız bir söyleşide, “Normalde inek ne zaman süt verir? Yavruladığı zaman değil mi? Ama üretici için süt o kadar değerli ki, yavru 10 gün sonra annesinden ayrılıyor ve soya sütüyle besleniyor. Ve günlerce anne ve yavru ayrılık nedeniyle ağlıyor” diye anlatmıştı. Biz ne yapıyoruz böyle? Besleneceğiz diye bu kadar acımasız olmamız gerekiyor mu? Burada çok da büyük bir günah var aslında... Bir din adamının çıkıp bence, “Yapmayın, günahtır” demesi lazım. Belki o zaman insanlar düşünmeye başlar...

Diyanet de maalesef ortadan yanıtlar veriyor. Net bir şey söylemiyor. Biliyor musunuz, buzağılara etleri pembe olsun diye demir verilmiyor. Kırmızı et diye yediğin hayvanın eti niye pembe olsun ki? Efendim böylesinin Avrupa’da 100 Euro’ya kadar ederi varmış. Hayvanlar demir eksikliğinden ahırın paslanmış metal aksamlarını yalıyormuş. Böyle bir zihniyet, böyle bir hayvan yetiştirme olabilir mi? Benzer şey, hormon kullanımında var. Buzağılarda hormon kullanıyorlar. 8 aylık dana küçücük olmalı, koskocaman inek kadar oluyor. Gören korkuyor. Ne veriyorlarsa hayvanlara bu hale getiriyorlar. Şimdi bakanlık çıkıp da, “Biz denetliyoruz, şahane üretim yapıyoruz, bol verim alıyoruz” demesin. Hayır, bol verim önemli değil. Sağlıklı verim alabilmeniz önemli.

- Hep rakamlara bakıyoruz değil mi?

Bu Amerika’nın standart hatasıdır. Bizde de öyle olmaya başladı. Üretim artıyor deniyor. Peki karşılığında ne kadar ilaç parası ödüyorsunuz? Bu yüzden en çok kanser vakası Amerika’da görülüyor.

- Bizde de gün geçmiyor ki gencecik bir sanatçı meme kanserine yakalanmasın. Arkadaşlarımın çoğu meme kanseri. Özellikle meme kanserindeki artışın nedeni ne?

Bilinmiyor. Ama çok büyük olasılıkla bu insanlar sağlıklı besleneceğiz diye tavuk yiyorlardır, tavuktan aldıkları birtakım hormonlar var. Biz bu işin hormon kısmını bilmiyoruz. Ama 8 ayda bu kadar büyütebiliyorsa danayı, mutlaka birtakım hormonal manipülasyonlar yapmak zorunda. Ya androjenle yapıyorlar bunu ya başka bir büyüme hormonuyla... Nitekim bir arkadaşımız 25 sene Hollanda’da tarım bakanlığında çalıştı, “Hocam, özellikle Kurban Bayramlarında hormonsuz hayvan yok. Hepsine büyüme hormonu veriyorlar. Hayvanlar şişiyor, pazara gönderiliyor” diyor.

"ARKADAŞIM KIZINA YUMURTA YEDİRMEYİ KESTİ, ÇOCUK SAĞLIĞINA KAVUŞTU"

- Vallahi yüreğim daha fazla kaldırmayacak. Yazmak da lazım ama...

İnsanların canlarının sıkılması gerekiyor, yürekleri kabaracaksa kabaracak biraz, ama gerçekleri öğrenmeleri lazım. Geçen haftalarda bir arkadaşım anlattı. Çok hazin bir örnek. 10 yaşındaki kızının bacaklarında tüylenme sorunu başlamış. Doktor doktor dolaştırıp bir sonuç alamayınca, “Ya biz bu çocuğa ne yediriyoruz ki böyle oluyor” demişler. Ve geldikleri nokta yumurta olmuş. “Her gün bir yumurta veriyorduk, kestik ve tüylenme geçti. Ondan sonra organik yumurtaya döndük, bir sorun kalmadı” diyor.

- Yumurtada ne var ki?

Günde iki-üç defa yumurtlatabilmek için tavuğa mutlaka bir şey yapmak zorundasınız. Çünkü bu kadar yumurtlama hayvanın doğasının dışında bir şey.

- O yüzden kız çocukları erken adet görmeye başladı, erkek çocukların göğüsleri büyüyor...

Evet. Korkunç bir gidiş var. Bu memleketin beslenmesinin düzelmesi gerekiyor. Büyük hastaneler açarak kanser vakalarını önleyemeyiz. Erken tanı yöntemlerini geliştirerek önlenebilecek bir şey değil kanser. Beslenmemizin düzelmesi gerekiyor. Yediğimiz yumurtadan hormon alıyoruz, süt zaten süt değil, yoğurt desen öyle... Bir yandan tarım ilacını bol miktarda alıyoruz. Bu şekilde beslenen vücut bir kere böyle beslense bunu karşılar, iki kere beslense yine karşılar, ama tek seçenek bu olduğu zaman hastalık kaçınılmazdır. Kanserler patladı. Batman’dan çiftçi telefon ediyor, altıncı düşüğü yapmış eşi... Kars’tan genç bir köylü telefon ediyor, kanser... Marketten alıyormuş tavuğu, çünkü Kars’ta kuş gribi hikâyesinden sonra 2.5 milyon köy tavuğu yakılınca ellerinde tavuk kalmadı...

"GİDİŞ İYİ DEĞİL"

- Nasıl öyle bir şey yapabildik? Tavukları canlı canlı toprağa gömdük, yaktık. Bunun günahı bile bize yeter?

İnanılmaz bir hezeyandı o... Bütün tavukları yaktık. Birkaç yıl sonra aynı hezeyan bu kez domuz gribi olarak geri geldi. Ne zaman bu hezeyan bitti? Başbakanımız, “Ben domuz gribi aşısı olmuyorum!” dediği zaman. Sağlık Bakanı’nı kandırıyorlar. Ne oluyormuş? Aşıda Avrupa’ya örnek oluyormuşuz! Hadi canım! Şu anda millette çok ciddi böbrek hasarı var. Çünkü diyaliz merkezlerinin artmasından bunu görebiliyoruz. Bunun en önemli nedeni; doğru beslenmiyor oluşumuz. Yok işte, çok sigara içti de, ortam kötü de... Bunlarla açıklayamazsınız. Çünkü bu tarım ilaçlarının böbrek toksisitesi yaptığı biliniyor. Kesinlikle Başbakan’ın bizzat tarım ve gıda işine de el atması lazım! Yoksa bu gidiş hiç iyi bir gidiş değil!

Kaynak: Mine Şenocaklı / Vatan
Alinti: www.milliyet.com.tr

Douglas Fir Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 04-04-2012, 21:38   #3
Ağaç Dostu
 
sındırgılı's Avatar
 
Giriş Tarihi: 25-12-2007
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 1,953
Galeri: 13
Sn.Basbakanin bilgisi dahilinde Turkiye`de kus ucmadigini biliyoruz.
Kanser, yuzyilimizin en cok para kazandiran hastaligidir.
Insanlik, paraya tapmadigi zaman bu illet ortadan kalkacaktir.
Her sey gonlunuzce olsun.. (Dogal olaraktan.....)


Düzenleyen sındırgılı : 06-04-2012 saat 00:12 Neden: dogru bildiklerimin yalnis cikmasi nedeni ile bazi yazilar silinmisitir
sındırgılı Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 05-04-2012, 15:22   #4
Ağaç Dostu
 
gülenmelek's Avatar
 
Giriş Tarihi: 16-04-2007
Şehir: Ankara
Mesajlar: 1,429
Galeri: 2
Paylaştığınız için teşekkürler Sayın Douglas Fir.

Normalde dili biraz ağır diye veya pek anlaşılır bulmadığımdan bu tür yazıları pek okumam. Ama dikkatimi çekti ve gayet anlaşılır buldum.

Yazıyı okuyunca insanın aklına şu soru geliyor; " Peki------biz-----ne-----yiyeceğiz?"
Meyve sebzeye bakıyorsunuz, hepsi pırıl pırıl, ne eğriliği var, ne çürüğü. Filinta gibi hepsi. Peki sağlıklı mı?
Et ve hayvansal ürünlere bakıyoruz, sağlıklı deyip yiyoruz. Peki öyle mi ?
Yukarıdaki yazıda bakliyat da eklenmiş sağlıksızlara !
Balık. Deniz kirliliğini düşünürsek o sağlıklı mı peki?
Geriye ne kaldı ???

Başka bir konu ama bağlantılı diye düşünüyorum "EARTHLINGS" adlı bir belgesel var. Konusu çiftlik hayvanları, sirk hayvanları, deney hayvanları v.s. Çoğu görüntü gizli çekim yapılarak hazırlanmış. Hayvan severlerin izlemeye dayanamayacağını düşündüğüm görüntüler var. Ama gözümüzü kapatınca bunları yaşanmamış sayabilir miyiz o da ayrı bir konu. Et yiyoruz, süt içiyoruz, yumurta tüketiyoruz, sirklere gidip eğleniyoruz, hayvanlar ne kadar marifetli diyoruz. Peki perde arkası nasıl ? Küçük bir örnek " Yediğimiz tavuklar öyle iç içe ve sıkışık yaşamaya çalışıyorlar ki; birbirlerini yaralamasınlar diye canlı canlı gagaları kesiliyor."

Bu kadar laftan sonra, açıkçası gelecek için umutluyum diyemeyeceğim. Evrim geçirip, aşırı vücut direnci kazanmazsak tabi !!!

gülenmelek Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 12-04-2012, 03:32   #5
Ağaç Dostu.
 
Douglas Fir's Avatar
 
Giriş Tarihi: 03-10-2007
Şehir: Toronto-Ankara
Mesajlar: 1,566
Sayın gülenmelek,

Şu tabloya göre şehirde, tarımdan uzak yaşayan insanın sağlıklı beslenmesi imkansız. Pazarda markette ne bulursa onu yemek zorunda. Ürünler tarımsal ticaretin izin verdiği ölçüde sağlıklı, o kadar.

Tarımla iç içe kırsalda yaşayan insan da kendi ürettiği ölçüde sağlıklı ürün tüketebiliyor. Ama kendi elleri ile yapıyor, üretiyor ve ne tükettiğini biliyor. Herşeyin farkında. Tarlasına satmak için ayrı domates, kendi tüketmek için ayrı domates dikiyor.

Gıdalar ayağımıza kadar gelmeden önce kendimiz üretmek ve yetiştirmek zorunda olduğumuz için daha sağlıklı şeyler yiyorduk. Şimdi ise................adını siz koyun.

Douglas Fir Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 12-04-2012, 13:58   #6
Ağaç Dostu
 
gülenmelek's Avatar
 
Giriş Tarihi: 16-04-2007
Şehir: Ankara
Mesajlar: 1,429
Galeri: 2
Dün Okan Bayülgen'in programında Coşkun Aral konuktu. Tüm programı izleyemedim ama izlediğim kadarı da yetti açıkçası. Konusu çeşitli olsa da, bence önemlileri sahte ballar, GDO, sahte zeytinyağları v.s. idi. Güzel ve bilinçlendirici bir programdı bence. İzlediğim kadarının özeti ise "Yaraya parmak basma, basarsan sen zararlı çıkarsın" oldu !
Allah sonumuzu hayretsin !

Manisa'da bir akrabamızın üzüm bağı var. İlk kez gitmişiz ve ben ilk kez üzüm bağı görmüşüm. 3 karış uzunluğundaki üzümleri pırıl pırıl görünce hayretler içinde kaldım. Bu ne güzellik, hem de doğal diyorum kendi kendime. Nerdeeee ! Bol ilaçlı ürünlermiş meğer. Böcek olmasın, çürük çarık yetişmesin diye. Üzümün güneşte kurutulması bile doğal değil. Kuyu gibi bir şeyleri var, oraya ilaçlı suyu hazırlayıp, üzümleri daldırdıktan sonra, süzdürüp güneşe seriyorlar. (İlaçların ne olduğunu maalesef bilmiyorum)
Doğallık kalmamış, kalmamış...

gülenmelek Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 13-04-2012, 15:45   #7
Ağaç Dostu
 
Sûz-i Dilârâ's Avatar
 
Giriş Tarihi: 11-10-2007
Şehir: Tarsus
Mesajlar: 3,042
Galeri: 3
Zaten yeterince zehirle besleniyoruz ama bazılarını hayatımızdan çıkarmak kendi elimizde. Bizim eve gir-me-yen ürünler;

Ketçap,
mayonez,
margarin,
hazır süt,
yoğurt sınıflamasına giren her şey (meyveli-meyvesiz)
et-tavuk bulyonlar,
tavuğun kendisi,
bilumum pasta,
hamurişi malzemeleri (kabartma tozu, krema, nişasta vs. )
mevsimsiz sebze ve meyveler,
şeker her türlü yiyecekte minimum seviyede,
çerezler (ceviz, badem, fındık gibiler hariç ama işlemden geçmemiş)
cips,
asitli içecekler,
hazır meyve suları,
bisküvi
çikolata sınıflamasına giren her şey,
salam,
sosis,
sucuk,
Türk kahvesi dışında kalan tüm kahve çeşitleri
şekerlemeler

Şimdilik aklıma gelenler bunlar.
Markete alışveriş için gittiğimde bunların hiçbirini almam, eşim de duygusal açıdan işine geldiği için sesini çıkarmaz Evde olmadığı için yiyemediğinden en azından o da bozuk beslenme alışkanlıklarından kurtuldu zamanla.


Düzenleyen Sûz-i Dilârâ : 15-04-2012 saat 07:49 Neden: ekleme
Sûz-i Dilârâ Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 13-04-2012, 17:06   #8
Ağaç Dostu.
 
Douglas Fir's Avatar
 
Giriş Tarihi: 03-10-2007
Şehir: Toronto-Ankara
Mesajlar: 1,566
Alin bir ic karartici haber daha...

Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ekipleri, Antalya’nın Kumluca ve Kepez ilçelerindeki sera denetimlerinde ilaç kalıntısı tespit edilen 2 bin 270 kilogram biberi imha etti.

Bakanlıktan yapılan yazılı açıklamaya göre, Antalya İl Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü ile ilçe müdürlüklerince seralarda yapılan rutin denetimlerde, Kumluca ve Kepez ilçelerinde maksimum rezidu limitlerinin üzerinde kalıntı belirlendi.

Açıklamaya göre, 6 üreticinin, 30 dekar serada domates, elma ve turunçgillerde ruhsatlı olan Pyridaben aktif maddeli pestisitin, biberde tavsiye dışı kullanıldığı tespit edildi.

Söz konusu denetimlerde, Kumluca’da 950 kilogram, Kepez ilçesi Varsak-Karşıyaka’da ise bin 320 kilogram olmak üzere toplam 2 bin 270 kilogram biber imha edildi.

Açıklamada, Antalya’da 2005-2012 yılları arasında yapılan denetimlerde belirlenen limitin üzerinde ilaç kullanılan bin 500 ton taze sebze meyve imha edildiği kaydedildi.

Kaynak: www.millyet.com.tr

Güzin Çakar beğendi.
Douglas Fir Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 13-04-2012, 19:25   #9
Ağaçsever
 
mutter's Avatar
 
Giriş Tarihi: 13-04-2012
Şehir: Tokat
Mesajlar: 68
Her şeyin bir hilesi bulunuyor artık. İnsanın kendinden başka güvenebileceği kimse kalmadı maalesef. Keşke gerçek anlamda denetimler olsa.

mutter Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 13-04-2012, 23:35   #10
Ağaç Dostu.
 
Douglas Fir's Avatar
 
Giriş Tarihi: 03-10-2007
Şehir: Toronto-Ankara
Mesajlar: 1,566
Sayin Suz-i Dilara,

Guzel bir liste... Bunlara salam, sucuk da eklenebilir. Bunlarin cogu uzun raf omru olan urunler. "Urunlerin raf omru uzadikca bizim omrumuz kisaliyor" diye bosuna dememisler....

Güzin Çakar beğendi.
Douglas Fir Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 14-04-2012, 07:11   #11
Ağaç Dostu
 
Sûz-i Dilârâ's Avatar
 
Giriş Tarihi: 11-10-2007
Şehir: Tarsus
Mesajlar: 3,042
Galeri: 3
Haklısınız sn. Douglas Fir, o an aklıma gelenleri yazmıştım, listemizde salam, sosis, sucuk da var. Listeyi aklıma geldikçe uzatacağım.

Sûz-i Dilârâ Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 14-04-2012, 17:14   #12
Ağaç Dostu
 
MeTePe's Avatar
 
Giriş Tarihi: 09-03-2012
Şehir: ANKARA
Mesajlar: 209
Yukarıdaki yazı oldukça ilginç, bir o kadar da saçma!

İçinde katıldığım pek çok eleştiri ve uyarı var. Ama bir konu ancak bu kadar bilimsellikten uzak ve çorba haline getirilerek sunulabilirdi. Röportajın yapıldığı kişinin bir uzman doktor olduğuna inanamadım doğrusu.

İneklerin beslenmesinde sağlıksız uygulamalar, hormonlu gıdalar falan kullanıldığına katılırım ama demir eksikliği var diye paslı demir yaladıklarının nasıl bir izahı olabilir yahu? İnsanlarda da demir eksikliği gözükür. Hiç demir yalayan bir adam gördünüz mü? Veya canım çok fena demir çekiyor diyen birini?

Yazının büyük kısmı "bir arkadaşım şunu anlattı, başka bir arkadaşım bunu anlattı, tv'de bilmem nede izledim" gibi gidiyor... Bu nasıl bir yaklaşımdır? Ancak şehir efsaneleri bu tür bir üslupta kendine yer bulur!

Bir bilim adamı söylentilerle değil, verilerle konuşur...

MeTePe Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 15-04-2012, 16:37   #13
Ağaç Dostu
 
Emre Kuzu's Avatar
 
Giriş Tarihi: 14-09-2009
Şehir: Afyonkarahisar
Mesajlar: 1,366
Galeri: 10
Gıda ürünlerine yönelik hurafeler ve gerçekler.

Yorumlar Gıda ürünlerine yönelik hurafeler ve gerçekler ZAMAN

MeTePe beğendi.
Emre Kuzu Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 15-04-2012, 23:07   #14
Ağaç Dostu
 
MeTePe's Avatar
 
Giriş Tarihi: 09-03-2012
Şehir: ANKARA
Mesajlar: 209
Alıntı:
Orijinal Mesaj Sahibi Emre Kuzu Mesajı Göster
Gıda ürünlerine yönelik hurafeler ve gerçekler.

Yorumlar Gıda ürünlerine yönelik hurafeler ve gerçekler ZAMAN
Devletin açıklamalarına her zaman şüpheyle yaklaşılması gerektiğine inansam da bu makale benim duyduğum şüphelerin en azından bir kısmını doğrular nitelikte... Her söylenene gözü kapalı inanmamak lazım demek ki...

MeTePe Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 16-04-2012, 17:34   #15
Ağaç Dostu
 
agozce's Avatar
 
Giriş Tarihi: 27-04-2007
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 2,044
Galeri: 4
Hayvansal ürünlerden bulaşan hastalıklar

Bir skandalda yumurtada çıktı!

Hileli bal, salam, sosis ve sucuğun ardından yumurtanın da masum olmadığı ortaya çıktı. Genellikle et ve et ürünlerinden geçen ve tedavi edilmediği takdirde ölüme kadar götüren Salmonella bakterisi, yumurtada da tespit edildi. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı; yumurtalara tek tek test yapmanın mümkün olmaması nedeniyle tavuk çiftliklerini denetleyerek halk sağlığını korumaya çalışıyor.

YUMURTA!

Sahte bal ve yüzde 100 dana eti yerine içinde her türlü sakatat ve kanatlı et barındıran sucukların ardından Türkiye'nin en çok tükettiği yumurtanın da ölümcül bakteri barındırdığı anlaşıldı.

Sağlık eski Müsteşarı ve Gazi Üniversitesi Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Sefer Aycan, hileli ve halk sağlığını tehdit eden gıdalarla ilgili Takvim gazetesine önemli açıklamalarda bulundu.

Hileli bal ve et ürünlerinden sonra halkın tüm gıdalara korkuyla yaklaştığını belirten Prof. Aycan, üreticilerin ucuza mal edip pahalıya satmak için yaptığı hilelerle halk sağlığının tehlikeye girdiğini kaydetti. Prof. Aycan, et ve et ürünlerinde ortaya çıkan, tedavi edilmediği takdirde ölüme neden olan Salmonella bakterisinin, yumurtada bulunduğunu söyledi.

Bakterinin, yumurtaya hem tavuktan hem de bulunduğu ortamın kirliliğinden geçtiğini anlatan Prof. Aycan; bakterinin, yumurtanın kabuğundan içine ulaştığını vurguladı. Salmonella'lı yumurtanın insana bulaşma riskine dikkat çeken Prof. Aycan, bakterinin organik ya da organik olmayan ayrımı yapılmadan tüm yumurtalarda olabileceğini ifade etti. Özellikle çiğ yumurtadan yapılan pasta ve krema gibi gıdalarla Salmonella bakterisinin insana geçme olasılığının yüksek olduğunu bildiren Prof. Aycan, "Salmonella insana geçmesi durumunda şiddetli bir enfeksiyona neden oluyor. İshal, kabızlık ve yüksek ateşle seyreden hastalık, iyi tedavi edilmemesi halinde ölüme neden oluyor" dedi.

pria beğendi.
agozce Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 16-04-2012, 21:15   #16
Ağaç Dostu
 
MeTePe's Avatar
 
Giriş Tarihi: 09-03-2012
Şehir: ANKARA
Mesajlar: 209
Yine uyduruk bir haber daha...

Salmonella'dan bilgi sahibi herkes bilir ki, yumurta kabuğunda Salmonella bakterisine rastlanılması (özellikle kırsal alanda) sıradan bir durumdur.

Yumurta kabuğunun koruyucu özelliği nedeniyle bakteri yumurtanın içine giremez. Yumurtayı yıkarsanız bu koruyucu özelliği zedeleyeceğiniz için bakteri yumurtanın içine girebilir. O yüzden yumurta YIKAMADAN saklanılmalıdır.

Ülkemizde Salmonella enfeksiyonlarına yumurtadan değil, G.doğuda kaynatılmamış sütten yapılan ve salamura edilmeyen peynirler nedeniyle rastlanır. Oldukça sık görülür ve tedavisi de zor değildir. Bu nedenle peynirin salamura edilmeden tüketilmesi önerilmez.

Tükettiğimiz yumurtalar genellikle entegre tesislerde, hayatında doğru dürüst bakteriyle karşılaşmamış tavuklar tarafından ve çoğunlukla bir veteriner hekim denetiminde üretilmektedir.

Ayrıca basına bu tür açıklamalar yapmak işgüzarlıktır. Hiç kimsenin çarşıdan aldığı yumurtayı bakteri kültüründe inceleyip enfeksiyon olup olmadığını anlaması mümkün olmadığı için buna benzer açıklamaların vatandaşa hiç bir faydası olmaz. Siz, üniversite olarak piyasadan numune alır, riskleri analiz eder, sonuçlarını yetkili kurumlara verir ve önlem alınmasını istersiniz.

Bu bilgi kimin ne işine yarayacak? Yumurta yemekten vaz mı geçelim?

Emre Kuzu beğendi.
MeTePe Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 16-04-2012, 21:58   #17
-
 
Giriş Tarihi: 17-08-2010
Şehir: Manisa
Mesajlar: 508
Galeri: 4
V For Vendetta... Özü ve nedeni bu sayın MeTePe!

Televizyon ve haber sitelerindeki türlü türlü hastalık uyarısını, sahte sağlık tehditlerini ve saçma sapan sözde sağlık risklerini toplasanız fındık kabuğunu dolduracak kadar gerçek bulamazsınız. Düzelteyim, ben bulamıyorum.

Bu haberlere(!) göre fotosentez yapmaktan başka çaremiz yok...

Odeh Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 16-04-2012, 22:28   #18
Ağaç Dostu.
 
Douglas Fir's Avatar
 
Giriş Tarihi: 03-10-2007
Şehir: Toronto-Ankara
Mesajlar: 1,566
Acikcasi ben gida sagligi konusunda bu yazilan cizilenler pek de hurafe ya da uyduruk haber olarak bulmuyorum. Bunlar, halki aydinlatma gorevi goren gazetelerde yayimlanan yine insanlik ve halk adina bilim yaptigina inandigimiz bilim adamlarinin halka bilgi aktarimi. Gazeteye konusan bir bilim adaminin haberin sonunda "Kaynakca" yayinladigini hic gormedim. Verilerini halkin anlayabilecegi sekilde halka anlatmalari gerekir.

Bir konu ortaya atildigi zaman abartmayi da seviyoruz. Tavuklarin gunde 3 kez yumurtlamasi akla mantiga uygun degil. Bilimsel veriye falan gerek yok. Ancak hareket etmeden 45-50 gun bir karis kafeste duran tavuklarda saglikli bir kemik gelisimi olmayacagi kesin. Ayagi kirilip 1-2 ay dogru durust hareket edemeyen kisiler bunu bilirler. Kaslariniz kuculur, baglariniz zayiflar, kemikleriniz cepten yemeye baslar.

Zaman gazetesinin haberini biraz dikkatli okursak satir aralarinda yine sagliksiz bir seyler var. Tavuklar "islah" edildikleri icin kisa surede besili hale geliyorlarmis. Acaba bu da dogaya mudahale degil mi? Yapay bir durum degil mi bu da?

Ciftcilerin ilac kullanma konusunda daha bilincli hale gelmeleri icin calismalar var ama daha cok yol almak lazim. Daha eski usulleri kullanan ciftciler de var. Tarim ilaclarini da gectim haydi, tohumlar da islahli.... Bol urun ve az iscilik icin oynanmis tohumlar... Bu durumda bir tek halki islah etmek kaliyor. Bilgi bizim neyimize degil mi? Onune ne konursa tuket... Fazla karistirma ortaligi....

Douglas Fir Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 16-04-2012, 23:46   #19
Ağaç Dostu
 
Emre Kuzu's Avatar
 
Giriş Tarihi: 14-09-2009
Şehir: Afyonkarahisar
Mesajlar: 1,366
Galeri: 10
Eğer bütün haberleri dikkate alacak olursak hiç bir şey yemememiz gerekiyor çünkü sözde uzmanların dediğine göre herşey zararlı.

Odeh ve Sudenur beğendi.
Emre Kuzu Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 17-04-2012, 00:15   #20
-
 
Giriş Tarihi: 17-08-2010
Şehir: Manisa
Mesajlar: 508
Galeri: 4
Şunu yersen kanseri yenersin, bunu içersen şuna yakalanmazsın türü akla ziyan sözde sağlık haberlerini alıp toplum sağlığından ziyade toplumu korku ve paniğe sevk etmeye bununla da toplum sağlığına hizmet eder görüntüsündeki tüm haberler hakkında ağır cezai işlem uygulanmalı hatta lisansları iptal edilmelidir.

İnsanları aptal yerine koyarak neredeyse havayla beslenmeye itecek kadar şizofrenik bir hava yaratılmasının ne bilimle ne toplumu korumakla ne de toplum sağlığıyla zerre alakası yoktur.

Eğer zararlı bir unsur ya da yanlış bir yöntem bulunmuşsa bu sağlık müdürlükleri ya da tarım bakanlığı eliyle derdest edilmelidir mantıksal olarak. Adı kendinden büyük sucuk firmalarının ne üdüğü belirsiz et ya da diğer katkıları kullanarak yaptıkları sucuklar bence haber değildir. Haber bu firmanın üretim lisansının iptal edilmesi olabilir. 10 bin TL ödeyip yola devam edeceklerini bilmeyen varsa beri gelsin.

Sucuğun adı gider belirsiz bir korku endişe kalır. Bu faydasız bir güdüdür. Çünkü neyden korkulduğu da bilinmez hale gelir bir süre sonra. Sağlıksız gıda korkusu, sağlıksız gıdadan daha garip bir haldir. Bu garip korku, yetkililerin ya görevlerini yapmadıklarını ya görev yapabilecek kadar bilgi ve deneyime sahip olmadıklarını ya da umurlarında olmadığının göstergesidir.

Sağlıksız gıdadan korkmayınız. Sağlıksız yetkililerden korkunuz. Bu tip gıdalar bu yetkililerin sayesinde vardır. Satılmaktadır. Herkes halinden memnundur. Benim şikayet edeceğim yerde yetkili şikayet ediyor bu ne trajikomiktir. Be ey gafil, işini yap. Yasa mı çıkartıyorsun Taksim de mi sallandırıyorsun işletme mi kapatıyorsun ne edeceksen et demek hiç de yersiz olmaz bu durumumuzda.

Ancak biz işletmelere kızıp bunu denetlemekle yükümlü olan kurumların sorumluluklarını biraz göz ardı eder gibiyiz. Her zehir bulaşık gıda tükettiğimizde ya da çarşıda pazarda 3-5 TL'ye sözde et ürünü satıldığında vebal hırsızda değil bu hırsıza fırsat veren çürük ve işbirlikçi sistemdedir.

Gıdada iddia edilen sorunun temeli gıdada değil, denetlemekten aciz sistemdedir.

Odeh Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 17-04-2012, 00:36   #21
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 23-01-2012
Şehir: Ankara
Mesajlar: 1,397
Alıntı:
Orijinal Mesaj Sahibi Sûz-i Dilârâ Mesajı Göster
Zaten yeterince zehirle besleniyoruz ama bazılarını hayatımızdan çıkarmak kendi elimizde. Bizim eve gir-me-yen ürünler;

Ketçap,
mayonez,
margarin,
hazır süt,
yoğurt sınıflamasına giren her şey (meyveli-meyvesiz)
et-tavuk bulyonlar,
tavuğun kendisi,
bilumum pasta,
hamurişi malzemeleri (kabartma tozu, krema, nişasta vs. )
mevsimsiz sebze ve meyveler,
şeker her türlü yiyecekte minimum seviyede,
çerezler (ceviz, badem, fındık gibiler hariç ama işlemden geçmemiş)
cips,
asitli içecekler,
hazır meyve suları,
bisküvi
çikolata sınıflamasına giren her şey,
salam,
sosis,
sucuk,
Türk kahvesi dışında kalan tüm kahve çeşitleri
şekerlemeler

Şimdilik aklıma gelenler bunlar.
Markete alışveriş için gittiğimde bunların hiçbirini almam, eşim de duygusal açıdan işine geldiği için sesini çıkarmaz Evde olmadığı için yiyemediğinden en azından o da bozuk beslenme alışkanlıklarından kurtuldu zamanla.

Sayın suzi Dilara, sizi hem çok takdir ettim hem de şaşırdım. Yanıt vermenizde bir sakınca yoksa bir sorum olacak? Çocuğunuz var mıdır efenim? Lütfen hadsizliğimi bağışlayın. Varsa onu nasıl uzak tutuyorsunuz bu tür ürünlerden onu öğrenmek isterim? Şahsım adına öyle zorlanıyorum ki. Zira iki yaşına kadar çikolanın "ç" sini bilmeyen 7 yaşında ki kızım, şimdilerde hemen her gün tüketiyor bu ürünlerden bir kaçını.

Sudenur Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 17-04-2012, 00:39   #22
Ağaç Dostu
 
Emre Kuzu's Avatar
 
Giriş Tarihi: 14-09-2009
Şehir: Afyonkarahisar
Mesajlar: 1,366
Galeri: 10
Şüpheye düşenler için et türlerinden tek koyun etini rahatlıkla yenebilir çünkü koyunda yapay yem olayı yok illa hayvan doğal besleneceğim yapay yem yemem diyor.

Emre Kuzu Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 17-04-2012, 00:47   #23
-
 
Giriş Tarihi: 17-08-2010
Şehir: Manisa
Mesajlar: 508
Galeri: 4
Sayın Kuzu,

Görüşünüze katılıyorum. Hatta imkanı olan kahvaltıda bile tüketmeli bence.

Ancak gerçek bir korku daha salayım ortalığa... Geçen gün Salihli civarındaydım. Bir kahve için benzinlikte dururken küçük koyun sürüleri olan çobanların yoğun kamyon trafiği olan otoyol kenarında sürülerini otlattıklarını gördüm. Koyunlar yalnızca ot değil, hayli kurşun ve diğer metallari de tüketiyorlar diye aklımdan geçirdim.

O çobana gidip bunu anlatsam ne yapar diye bir öykü yazdım zihnimden, öykünün sonunda koyunlar aynı yol kenarında yine otluyordu...

Odeh Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 17-04-2012, 01:02   #24
Ağaç Dostu
 
Emre Kuzu's Avatar
 
Giriş Tarihi: 14-09-2009
Şehir: Afyonkarahisar
Mesajlar: 1,366
Galeri: 10
Doğru söylüyorsunuz bunu göremedim tabi işin birde hava kalitesi boyutu var. Sistem toptan değişmeli her yönüyle diyelim. Eskiye dönelim diyeceğim ama eski mükemmelse neden vazgeçildiğini önce araştırmak gerekir ekonomik seviye yükseldiğinde tavan yaptığında dünyada fakir insan kalmadığında işte o zaman bunlar anlaşılacak, işte o zaman eskinin kıymeti bilinecek paranın yenmediği anlaşılacak. Diye düşünüyorum.

Emre Kuzu Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 17-04-2012, 01:17   #25
-
 
Giriş Tarihi: 17-08-2010
Şehir: Manisa
Mesajlar: 508
Galeri: 4
Fakir insanın kalmadığı gün sanırım zengin fakir hep birlikte haşrediliyor olacağız

"Sistem" in önümüze sürdüklerinden şikayet edenlerle "sistem"den memnun olanların eşit olduğunu düşünüyorum. Bir apartmanda bir avuç toprak ile yeşil savaşçısı olduğunu düşünen teknoloji insanlarının evlerindeki ürünleri ve dolaplarındaki gıdaları toplarsak en fazla bir kova kimyasal madde elde edebiliriz. Giysileri hiç saymıyorum %95'i atık poşet ya da polyester.

Gıdalardaki kimyasal çeşitliliğin fakirimin karnını doyurmak için değil, bu insanların tüketimlerine ve çeşit arzularına yetişmek için var olduğuna inanıyorum.

Odeh Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 17-04-2012, 02:48   #26
Ağaç Dostu
 
MeTePe's Avatar
 
Giriş Tarihi: 09-03-2012
Şehir: ANKARA
Mesajlar: 209
Alıntı:
Orijinal Mesaj Sahibi Douglas Fir Mesajı Göster
Acikcasi ben gida sagligi konusunda bu yazilan cizilenler pek de hurafe ya da uyduruk haber olarak bulmuyorum. Bunlar, halki aydinlatma gorevi goren gazetelerde yayimlanan yine insanlik ve halk adina bilim yaptigina inandigimiz bilim adamlarinin halka bilgi aktarimi. Gazeteye konusan bir bilim adaminin haberin sonunda "Kaynakca" yayinladigini hic gormedim. Verilerini halkin anlayabilecegi sekilde halka anlatmalari gerekir.
.
Sayın Douglas Fir,

Elbette bir gazete haberinde hiç birimiz kaynakça falan verilmesini beklemiyoruz ama en azından bir röportajda iddialarda bulunan kişinin "bilgisine güvenilir" vasıfta olmasını beklemek en doğal hakkımızdır.

Eğer verilen bilgiler kolaylıkla yanlışlanabilir, hatalı oldukları gösterilebilir, hatta sıradan bir insanı dahi şüpheye düşürebilir nitelikteyse haberin güvenilirliği kalmayacağı gibi, benzer konularda verilen "doğru" haberlere de şüpheyle yaklaşmamıza neden olur.

Ben bu konu başındaki yazıya FACİA gözüyle bakıyorum. Bir onkoloji doktoru tavukların günde nasıl 3 kez yumurtladığından, ineklerin demir eksikliği için nasıl paslı demirleri yaladığından bahsediyor. Bu tür muhabbetler ancak kahvehane sohbetlerinde rastlayabilirsiniz. Tabiri kaba olacak ama buna "GEYİK MUHABBETİ" denebilir ancak!

Verileri halka gayet güzel anlatmak da mümkündür. Buna popüler bilim adı verilir. Yurtdışında bu konuda uzmanlaşmış ve akredite edilmiş kişiler vardır. Ülkemizde ne yazık ki herkes HERŞEYİN uzmanıdır.

Halka yapılabilecek en büyük kötülük yanlış ve yanıltıcı bilgi vermektir. Bırakın yumurtayı vs. bir tarafa... insanlarımız zaten yeterince yumurta, kırmızı et, beyaz et tüketemiyorken bir de bu konuda içlerinde anlamsız korkular uyandırmanın kime ne faydası var? Eti satın alamayan adama içindeki demir eksikliğinden bahsediyorsunuz. Kaldı ki eksik olsa ne olacak?

Ülkede hayvan kalmamış ki... kurbanı bile ithal eder hale gelmişiz!

MeTePe Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 17-04-2012, 07:01   #27
Ağaç Dostu
 
Sûz-i Dilârâ's Avatar
 
Giriş Tarihi: 11-10-2007
Şehir: Tarsus
Mesajlar: 3,042
Galeri: 3
Alıntı:
Orijinal Mesaj Sahibi sudenurnur Mesajı Göster
Sayın suzi Dilara, sizi hem çok takdir ettim hem de şaşırdım. Yanıt vermenizde bir sakınca yoksa bir sorum olacak? Çocuğunuz var mıdır efenim? Lütfen hadsizliğimi bağışlayın. Varsa onu nasıl uzak tutuyorsunuz bu tür ürünlerden onu öğrenmek isterim? Şahsım adına öyle zorlanıyorum ki. Zira iki yaşına kadar çikolanın "ç" sini bilmeyen 7 yaşında ki kızım, şimdilerde hemen her gün tüketiyor bu ürünlerden bir kaçını.
Merhaba,
Rica ederim, madem foruma yazdık merak uyandırması normal. Dilim döndüğünce cevaplayayım.

Çocuğum henüz yok ama olduğunda bu tip beslenmenin ona zarar vermemesi için evimi şimdiden bunlardan temizlemeye çalışıyorum. Doğmamış çocuğa don biçmek gibi oluyor ama belki bizden görmez-ler-se o da uzak durur. Sonuçta armut dibine düşer.
Bir de benim çevremdeki anne-babalarda birtakım yanlış terbiye metotları görüyorum, mesela çocukları bir iki ısrar edince kıyamayıp hemen isteklerini yerine getiriveriyorlar, ondan sonra da "ay vallahi baş edemiyorum" türünden sızlanıyorlar. Biraz "çocuğuma rağmen çocuğum için" deyip dişlerini sıkabilseler ve çocuğun dikkatini başka yöne çevirmeye çalışsalar bu konuda daha başarılı olurlar gibime geliyor. Yine de anne-baba olmadan tam olarak anlaşılamaz tabi. Uygulamayı başarabilirsem kafamda bir eğitim programım mevcut.

Hâlâ annemin, babamın, dedemin, ninemin yaşadığı bir köyüm olması nedeniyle kendimi çok şanslı hissediyorum. Birçok gıdayı yazın veya sonbaharda gittiğimizde kendi ellerimle, annemin, kayınvalidemin yardımlarıyla hazırlıyorum. Ben market ürünlerinden pek hoşlanmam, burnuma garip kokular gelir yiyemem -bu cümleyi gerçek anlamında kullandım, marketten aldığım reçelin kokusu evde yaptığımla aynı değil mesela-. O yüzden yukarıdaki liste benim hayatımda çok büyük boşluklar doğurmaz.


Düzenleyen Sûz-i Dilârâ : 17-04-2012 saat 09:15
Sûz-i Dilârâ Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 17-04-2012, 19:37   #28
Ağaç Dostu.
 
Douglas Fir's Avatar
 
Giriş Tarihi: 03-10-2007
Şehir: Toronto-Ankara
Mesajlar: 1,566
Sayin MeTePe,

Devletin profesor payesi verdigi bir kisinin bilgi aktarimiydi bu. Normal olarak bilgisinden suphe etmememiz gerekir diye dusunuyorum. Ayrica onkoloji bilimi gida ile ayri tutulamaz. Onkoloji profesoru gida bilim konusunda da bilgilidir.

Bu arada esas bu konuda bize bilgi verecek ziraat muhendisleri hic konusmuyorlar. Uretme ciftliklerinde neler oluyor bitiyor bizzat goruyor biliyorlardir. Oyle degil boyle demiyorlar. Bu sessizlik beni korkutuyor.

Cocuklarin zararli gidalardan uzak tutulmasi konusunda sunu paylasmak isterim. Cocuk anna-babasini taklit eder. Ornegin: ben kola ve benzeri icecekleri tuketmiyorum ve soframa getirmiyorum. Cocuklarim tadini bile bilmiyorlar. Yani sizin beslenme aliskanliginiz kisa sure sonra cocugunuzunki oluyor.

Tekrar belirtmek isterim ki sehirdeki insanin market gidalariyla saglikli beslenmesi cok kisitli olcudedir. Fabrikasyon gidalarin hayatimiza girmesi cokta eskiye dayanmadigi icin bunu insan vucudundaki iyi ya da kotu etkilerini gormek icin daha cok arastirma ve zaman gerekecek.

Son soz; isteyen istedigini yesin. Her koyun kendi bacagindan asilir nasil olsa...

Douglas Fir Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 17-04-2012, 22:48   #29
Ağaç Dostu
 
Emre Kuzu's Avatar
 
Giriş Tarihi: 14-09-2009
Şehir: Afyonkarahisar
Mesajlar: 1,366
Galeri: 10
Verdiğim linkteki konuşan kişi Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Gıda Kontrol Genel Müdür Yardımcısı'dır bu kişinin açıklamalarına güvenmek gerektiği kanaatindeyim.

Emre Kuzu Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 17-04-2012, 23:27   #30
Ağaç Dostu
 
MeTePe's Avatar
 
Giriş Tarihi: 09-03-2012
Şehir: ANKARA
Mesajlar: 209
Alıntı:
Orijinal Mesaj Sahibi Douglas Fir Mesajı Göster
Devletin profesor payesi verdigi bir kisinin bilgi aktarimiydi bu. Normal olarak bilgisinden suphe etmememiz gerekir diye dusunuyorum. Ayrica onkoloji bilimi gida ile ayri tutulamaz. Onkoloji profesoru gida bilim konusunda da bilgilidir.
Bahsettiğiniz kişiye devlet onkoloji, yani kanser hastalıkları uzmanı payesi vermiş. Gıda uzmanı dememiş! Gıda konusunda Diyetisyenler, Gıda Mühendisleri, Veteriner Hekimler ve Ziraatçiler uzmandır... Doktorların çoğu sadece kendilerini ilgilendirecek kadar gıda bilgisine sahiptir.

Hele hele, üretim aşamaları vs. gibi konuları neredeyse hiç bilmezler. Halk Sağlığı uzmanı deseniz bir yere kadar doğru olur. Tıbbın ilgili alanıdır.

Ayrıca, ünvanı ve mesleği her ne olursa olsun, daha önce belirttiğim gibi, bir insanın ağzından çıkan bir söz kolayca yanlışlanabiliyorsa - örneğin tavukların günde 3 kez yumurtlaması gibi - diğer söylediklerini de şüpheli hale getirir.

Başta demiştim ki, gıdalarla ilgili eleştirilere ben de katılıyorum. Ama bu tür iddialarla yapılan eleştirileri rasyonel bulmadığım gibi yanıltıcı olacağını da düşünüyorum.

MeTePe Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Cevapla

Konu Araçları
Mod Seç

Gönderme Kuralları
Yeni konu gönderemezsiniz
Konulara yanıt veremezsiniz
Ek dosya yükleyemezsiniz
Kendi gönderilerinizi düzenleyemezsiniz

BB code Açık
Smilies Açık
[IMG] Kodu Açık
HTML Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Forum saati Türkiye saatine göredir. GMT +2. Şu an saat: 09:14.
(Türkiye için GMT +2 seçilmelidir.)


Forum vBulletin Version 3.8.5 Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Optimization by vBSEO 3.6.0
agaclar.net © 2004 - 2024