agaclar.net

agaclar.net (http://www.agaclar.net/forum/)
-   Biyoteknoloji (http://www.agaclar.net/forum/biyoteknoloji/)
-   -   F1 tohumlar hakkında (http://www.agaclar.net/forum/biyoteknoloji/16399.htm)

denizakvaryumu 03-07-2009 09:54

F1 tohumlar hakkında
 
Zaman zaman forumda F1 tohumlar hakkında görüş belirtiyoruz.

F1 tohumlar, genetiği düzenlenmiş tohumlar ile bazen karıştırılmakta.

Kimilerine göre Genetiği değiştirilmiş tohumlar gibi F1 tohumlar da kullanılmamalı çünkü F1 tohumların yeni Dünya sömürü araçlarından biri olduğu savunulmakta.

Kimilerine göre ise F1 tohumlar genetiği değiştirilmediğinden hiç bir sakıncasının olmadığı , nüfus artışına ve artan zirai hastalıklara karşı F1 in çözüm yollarından biri olduğu aksi halde tamamen genetiği değiştirilmiş tohumlara teslim olunacağı, verimin çok düşük olacağı, daha çok zirai ilaç kullanılacağı belirtilmekte.

Yine bazı kişilere göre ise genetiği değiştirilmiş tohumlar üzerindeki baskı nedeniyle, genetiği düzenlenmiş tohumların F1 adı altında satıldığı gibi, değişik görüşler ortaya atılmaktadır.

F1 tohum hakkında iyisiyle kötüsüyle düşüncelerimizi bu başlık altında belirtelim derim.

Geleneksel-evladiyelik tohumculuk artık öldü mü ? Üreticinin artık F1 tohumdan başka şansı yok mu?

F1 tohumlar açlığa ve zirai hastalıklara çözüm için şart mı?

experienced 06-07-2009 11:19

Geleneksel tohumculuk hakkında bir şeyler söylemem zor doğrusu. Ancak ister geleneksel yöntemler ile isterse evladiyelik tohumlar ile olsun mevcut tohumlarımız mutlak surette korunmalı.

Eğer gelecekte her hangi bir sepeple klasik tarıma dönülecek olursa, ya da ülkemizin stratejik çıkarları doğrultusunda çalışmalar yapılacak olursa (ki bu tür çalışmalar mutlaka ve mutlaka yapılmalıdır.)

Bölgelerimize özel türlerin bu çalışmalarda kullanılacağı muhakkak. Ki bu türler zaten adaptasyonu tamamlamış türlerdir.

Bugün ülkemizdeki bir çok kaliteli ürünün anacını ve hatta tükendiği sanılan tohumunu sağda solda rast gele bulmadık mı?

Şebin Cevizi, Beyaz Patlıcan vs. gibi.


Konu ile ilgilenenlere genel kültür içinde bir kitap tavsiyesi

Balıkcı 06-07-2009 13:20

Tohumu tohum olmayan meyveleri sebzeleri yemeyin diyorlar.
Tabiiliği kalmamış olmaları bir yana, bu tür bitkileri yetiştirmek için her yıl yeniden tohum satınalmak gibi bir ekonomik sıkıntı da var.
Benim çocukluğumda, hıyarlar, kabaklar, patlıcan vs. en gürbüz bitkinin köke en yakın, en gelişmiş bir tanesi tohuma bırakılmak suretiyle her yıl yeniden üretilirdi.
Onların tadına da doyum olmazdı.
Tabii o zaman her bölgede sebze meyve yetiştiriliyordu, bugünkü gibi her şey Adana'dan, Çukurova'dan gelmiyordu.
Rahmetli babam, Anadoluhisarı'ndan her gün altı motor (tekne) dolusu sebze meyvenin hale götürüldüğünü söylerdi.
Bir saatlik yol.:p
Şimdi ise Adana'dan İstanbul'a kamyon 12 saatte gelebilir mi, bilmiyorum.
Bu durum, domatesin yola dayanması için beton gibi olmasını, çileğin ancak bıçakla kesilebilir sertlikte olmasını gerektiriyor.
Özetle, mahalli üretim sağlanmadıkça, genetiğiyle oynanmış tohumlardan ve bunlardan elde edilmiş sebze meyveden kurtulamayacağız herhalde.

denizakvaryumu 06-07-2009 14:35

F1 almak isteyen yine F1 alsın ama hiç olmazsa geleneksel tohumlar yok olmasın.

1.mesajda verdiğim linkteki tüm tohumlar F1...Gönül isterdi ki aynı linkte geleneksel tohumlar da satılsın.

Balıkcı 06-07-2009 15:50

Üreticiler, bu işten para kazanmak için yapanlar, kesinlikle F1 alır,
Sen, ben ve biz geleneksel ararız.:p

eser42 06-07-2009 19:17

merhaba
geleneksel tohumlarımız kıymetini bilene bir hazine değerinde ama verim düşüklüğü ve görüntüsünün yeterince cazip olmamasından dolayı üreticimiz f1 tohum kullanmak zorunda, ne zaman organik tarım ürünlerini daha pahalı olarak pazardan almaya başladık. üreticimizde organik üretir, genetiği bozulmamış tohum kullanır. ben bir üreticiyim tohuma para vermek hiçte hoşuma gitmez ama pazara girebilmek için mecburuz. selamlar

experienced 08-07-2009 13:04

Merhaba Eser42,

Aslında bu tür tohumları korumak için meraklı olan insanların bu tür tohumları kullanarak hobilerini geliştirmeleri (eğer teknik bir sakıncası tok ise) bile tohumların korunması ve yaşatılmasına olanak sağlayabilir.

Ancak meraklıların bu konuda iyi eğitilmesi gerekir ki daha bilinçli olabilelim.

denizakvaryumu 07-10-2009 13:37

Melez (ebter, hibrid) tohumlar

Melez tohumların diğer bir adı da hibrid tohumlardır. Ben bu gruptaki tohumlara ebter tohumlar diyorum. Ebter, soyu kesik demektir. Zürriyeti yok demektir. Bir başka ifade tarzıyla soyunu devam ettiremeyen anlamına gelir. Melez (hibrid, ebter) tohumların genlerine müdahale edilir. Bu tohumların (melez, hibrid, ebter) genlerine müdahale edildiği içindir ki, soyları kesiktir. Bu tohumu toprağa ektiğiniz zaman ürününden tohum almanız mümkün değildir. Yani bir defalıktır. Örneğin, ebter (hibrid, melez) bir salatalık, domates veya biber tohumunu toprağa ekerseniz, ne çıkan salatalıktan, ne domatesten ne de biberden tohum alamazsınız. Yani, tohumluk olarak ayıramazsınız. Kısaca, melez tohumun soyu kesiktir. Her defasında satıcı firmadan yeni ebter tohum almak zorundasınız.

Unutmayınız, bir kilo ebter (melez, hibrid) domates veya salatalık veya da biber tohumu bir kilo altından daha pahalıdır. Ebter tohumların dezavantajları şunlardır:

• Tohumculukta dışa bağımlı kalmak
• İnsan sağlığı için birinci derecede önemli olan mineral, vitamin, antioksidan ve ana etkin maddelerin çoğunu içermez. İçerse de yeterli düzeyde değildir.
• Genetik yapısına müdahele edildiğinden dolayı, kimyasal özelliklerini dahi bilmediğimiz yeni ve karmaşık ve kompleks polyphenol kimyasallar oluşmaktadır.
• Oluşan bu kompleks polyphenollerin sağlığımızı uzun veya kısa dönemde nasıl etkileyeceğini bilmiyoruz.
• Ancak, kesin olarak bildiğimiz bir şey var ise, o da şudur; ebter tohumlardan elde edilen mahsulleri (ürünleri) tükettiğimiz taktirde, hastalıklara karşı önleyici ve koruyucu gücü olan etkin maddeler miktar olarak yok denecek kadar azdır.
• Vitamin ve mineral içerikleri vücudumuzun alımı bakımından son derece düşüktür.
• Ebter tohumlardan elde edilen ürünlerin tadı, kokusu, aroması hemen hemen yoktur.
• Özellikle bağışıklık sistemimizin ihtiyacı olan etkin maddelerin birçoğunu içermemektedir. İçerdikleri de yeterli düzeyde değildir.
• Ebter tohumlar, toprağın mikrobiyolojik florasına yatay geçiş (horizontal transition) yaparak, hem toprağı kontamine etmekte (kirletmekte) hem de toprağın bakteri florasını bozarak, bakteri popülasyonunda kolay mutasyona uğrama yatkınlığını artırmaktadır.
• Toprağa ekilen ebter tohumların çiçeklerinin polenleri çevre bitki florasının tür değişimine sebep olmaktadır ki, ben bu durumu çevre bitki florasının bozulması açısından büyük bir risk olarak görmekteyim.
• Ebter tohumlardan elde edilen ürünlerin (domates, brokoli, biber v.b.) selüloz ve lignin oranları farklıdır. Bu farklılık sindirim sistemi üzerinde kendisini belirgin şekilde göstermektedir. Ebter tohumlardan elde edilen ürünlerin selülozik matris yapısı büyük farklılıklar göstermektedir. Bu farklılıktan dolayıdır ki, bu ürünler ödemlidir. Yani, su tutarlar. Kestiğinizde su verir. Örneğin, ebter tohumdan elde edilmiş domatesi kestiğinizde su verir.

Değerli okuyucu, size şimdi bir örnek vermek istiyorum. Genleri ile oynanmamış, ebter veya transgen olmayan, evrimini en mükemmel bir şekilde tamamlamış olan doğal domatesi ele alalım. Doğal tohumdan elde edilen domates,
• Kalp büyümesine karşı önleyicidir
• Kalbin dış yüzeyinde oluşan yağları eritir
• İyi huylu prostat büyümesine bağlı idrar yapma zorluğunu ortadan kaldırır
• Yaşlılığa bağlı makula dejenerasyonunu önler, başlangıçta ise tedavi eder
• Güçlü antioksidanlar içerir

Ancak, ebter tohumdan elde edilen domateste bu özellikler yoktur. İşte, “Ne ekersen onu biçersin” sözünün tam kullanılacağı noktadayız.

Vitiligo (ala) hastalığına karşı mükemmel önleyici ve koruyucu, mısırdır. Bu nedenledir ki, Karadeniz Bölgesi’nde yaşayan insanlarda ala hastalığı görülmez. Çünkü, bu yörenin insanları bol bol mısır ve mısır ekmeği tüketirler. Doğal mısır, kür olarak tüketildiğinde deri ve cilt üzerindeki gözenekleri küçülterek cildin pürüzsüz olmasını sağlar. Ancak, ebter tohumdan elde edilen mısır tüketildiğinde bu özellikler yoktur.

Transgen tohumlar

Transgen tohumlar hem toksin içerir hem de ebterdirler. İnsan sağlığı için çok önemli olan koruyucu ve önleyici etkin maddelerin birçoğundan mahrumdurlar. Transgen tohumların içerdiği toksin genlerinin insan sağlığı üzerindeki etkilerinin ne olduğu veya ne olacağı konusunda herhangi bir bilgi de henüz yoktur. Transgen tohumlardan elde edilen ürünlerin lignin-selüloz oranları değişkendir. Amerika'da arılar hızla hastalanmakta ve yok olma sürecine girmiştir. Bunun en önemli nedenlerinde bir tanesi, transgen tohumun (GDO) çiçeklerine konan arıların polen ve çiçeğin özsuyunda bulunan kırık-gen proteinlerini alarak otoimmün rahatsızlıklara yakalanmasıdır.

Değerli okuyucu, hangi canlı olursa olsun, genetik yapısı değiştirildiğinde evrimleşme programı devam eder. Yani, kendisini geliştirme süreci (evrim) devam eder. Ancak, kendisini geliştirme süreci, genleri değiştirilmiş haliyle devam eder. Bu süreç, tamamen doğal sürecin dışında, sonuçlarının ne olacağını bilmediğimiz doğa sistematiğinin kapsamının dışında gelişen bir olaydır. Halbuki, doğal bir tohum (genetik yapısına müdahale edilmemiş tohum), çevre şartlarına bağlı olarak doğal süreci içerisinde evrimini mükemmele yönelik olarak tamamlar. Genlerine müdahale edilmiş (genleri değiştirilmiş) bir canlının mükemmele doğru kendisini geliştirmesi beklenemez.

Ebter buğday ve acı son

Değerli okuyucu, artık genetik yapısına müdahale edilmemiş hiçbir tohum kalmadı. Yediğimiz ekmeğin tadı yok. Buğday artık eski doğal buğday değil. Çünkü, doğal buğday yerine genleriyle oynanmış buğday türleri yıllardır Anadolu topraklarına ekiliyor. Neden, genleriyle oynanmış buğday Türkiye’ye geldi? Amaç ne idi? Neden izin verildi?

Bunun nedenleri,
• Süne paraziti, yurdumuzda buğday üretimini kalite ve kantite yönünden olumsuz yönde etkileyen ana zararlı konumundadır. Süne yoğunluğunun yüksek olduğu yerlerde, mücadele yapılmadığı zaman; ekmeklik, makarnalık ve tohumluk yönünden özellikle buğdayda % 100’e varan oranlarda zarar oluşturabilmektedir. İşte, süne adı verilen bu zararlı parazite karşı daha dirençli buğday üretmek için, buğdayın genleri ile oynanmıştır. Ve süneye karşı dirençli buğday geliştirilmiştir.
• Buğdayın içerdiği gluten oranını amaca uygun hale getirmek için buğdayın genlerine müdahale edilmiştir.
• Başaktaki dane sayısını artırmak için, buğdayın genlerine müdahale edilmiştir.
• Kuraklığa dayanıklı olabilmesi için, buğdayın genlerine müdahale edilmiştir.

Yukarıdaki özelliklere sahip değişik buğday türleri, ülkemizin tarım alanlarında kullanılmaya başlamıştır. Bu sayede köylümüzün elindeki yüzyılllardır kullanılan Anadolu’nun doğal buğdayı kayıp olup gitti. Ekmeğimizin eski tadı yok. Sebebi, doğal olmayan ve genleri ile oynanmış ve bizim olmayan buğdayın kullanılmasıdır. Anadolu topraklarımızda yüzyıllardır evrimini en mükemmel şekilde tamamlamış doğal buğdayımız yerini ebter buğdaya terk etti. İlk yıllarda bu buğdayların ebter olduğu anlaşılmadı. Ta ki, üçüncü yıldan sonra genleri ile oynanmış bu buğdayın ebter olduğu anlaşıldı. Genleri ile oynanmış bu buğdaylardan ilk üç yıl tohum alınabildi. Üçüncü yıldan sonra adeta programlanmış gibi, bu buğdayların ebter olduğu anlaşıldı. Yani, ilk üç yıl genleri ile oynanmış bu buğdaylardan tohumluk alınabildi. Dördüncü yıldan sonra ekilen buğdayın hem rekoltesi hızla düşmeye başladı hem de tohumluk almak yeteri oranda mümkün olamadı. Genleri üç yıllığa programlanmıştı. Ve bu durum fark edilerek önlemler alınmaya başladı ise de, buğdayda da dışa bağımlı kaldığımız gerçeği ile karşı karşıya kaldık. Ne acıdır ki, bu arada Anadolu’muzun o muhteşem damak tadına sahip ekmeğimizin esmer buğdayını kayıp ettik. Kim bilir, Anadolu’da birkaç köylümüzün elinde birkaç çuval kalmış mıdır acaba?

Sonuç ve sorular

Birçok özelliği olan bitkilerimizi, tohumlarımızı kayıp ettik. Şimdilerde önemi çok çok büyük olan endişe verici bir problemle karşı karşıya kaldık. Acaba, artık kaybolan ürünlere bir daha sahip olamayacak mıyız? Bir zamanlar muhteşem doğal tohumlara ve geleneksel tarıma sahiptik. Bir zamanlar doğal tohum ve geleneksel tarımla kazanılan ürünlerimiz, insanlara gıda yönünden, tıbbi yönden, doğal olarak sağladığı vitaminlerden, hastalıklara karşı önleyici, koruyucu ve tedavi edici gücünden istifade edemeyecek miyiz?

İnsan vücuduna lazım olan bu maddelerin bulunamaması neticesinde vücudun zayıf düşerek hastalıklar ve diğer problemler ile yakında yüz yüze gelerek bu afetlere boyun eğmek zorunda mı bırakılacağız? Bunları önlemek için alınacak tedbirlerimiz olmayacak mı?

Ebter tohumları kullanarak tohum vermeyen ürünlerimizi ihtiyacı karşılamak için üretmek zorunda olmamız, bizi bu bitki tohumlarını büyük paralarla her yıl bayilerden tekrar tekrar almak zorunda mı bırakacak? Bu bayiler bu tohumları nasıl tedarik edecekler? Bayilerin tekrar tohum üretme niteliği taşımayan sattıkları geriye dönüşü olmayan bu tohumları ne kadar bir zaman için tedarik ederek üreticiye satacak? Bayiler, kilosu bir kilo altından daha pahalı olan, ebter tohum tedarik edemediği taktirde ve tohum bulamayınca üretim yapamayıp aç mı kalacağız?

http://www.iyilikguzellik.com/haber.php?haber_id=1550

Dogasever 07-10-2009 14:00

Sn Denizakvaryumu
Son derece çarpıcı ifadelerle açıkladığınız ebter tohum yazınız için çok teşekkürler. Sanıyorum hepimiz başımızı iki elimizin arasına alıp iyice düşünmeliyiz. Doğal olan az da verse, hastalıklara karşı biraz daha az da dayanıksız olsa, yine de ondan şaşmamalıyız ve bu gibi sorunları yine doğal yollardan çözmeye; çözemez isek de etkilerini azaltmaya çalışmalıyız.
Bundan bir veya iki yıl önce, Anadolu'da kadınlarımızın elinde kalmış doğal Anadolu tohumlarını bir doğal tohum bankası oluşturulmak üzere toplamayı amaç edinmiş bir proje olduğunu hatırlıyorum. Sizin bu projeden veya benzeri başka projeler olup olmadığından haberiniz var mı? Eğer böyle bir proje yoksa, daha geç olmadan acilen başlatılmalıdır!

MeyveliTepe 07-10-2009 14:22

Yazıda sanki genetiği değiştirilmiş tohumlarla çapraz tozlama sonucu oluşan melezler biribirine karışmış gibi. Benim bildiğim çapraz tozlaşma kendi kendine bile olur. Hatta bugün adına evladiyelik dediğimiz tohumlar zamanında çapraz tozlanmalar ve seleksiyonlar sayesinde ortaya çıkmış ve çeşitlenmiştir. Genetiğine dokunulmadığı sürece orijinal kaynağı ne olursa olsun, bir tohum belli bir coğrafyaya geldiğinde, yıllarca süren üretim sonunda toprak ve iklime alışıp uyum gösterir. Oradaki özel çevre ile nasıl geçineceği bilgisini bir sonraki nesile aktarır. İnsanların yetiştirdiği ürünlerde verdiği ürün de yetiştiricisini tatmin etmiş ise insanların, değilse doğanın seleksiyonuna uğrayarak özel çeşit oluşturur. Başka bir yerden aldığınız tohumun ikinci, üçüncü yıllarda daha iyi ürün vermesinin sebebi de budur.

denizakvaryumu 07-10-2009 14:55

Doğal seleksiyon yoluyla oluşan hibrit bitkiler zaman içinde aslından bile iyi olabilir...

Sanırım burada sözü edilen bir nevi fabrikasyon hibrit.GDO dan önceki safha.

Aslında F1 tohumların nasıl yetiştirildiğini de bilmek gerek.

Binlerce paket F1 tohum...

Tarlalarda nasıl F1 oluyor? Nasıl kalitesi garanti edilebiliyor?

F1 tohumlar , GDO lu tohumların bir kılıfı olabilir mi?

Ben F1 tohum almadım ,almayacağım da.Kendi ürettiğim sebzelerden tekrar sebze üretemeyip başkasına bağımlı kalmak !!!

1 kg altın = 1 kg hibrit tohum...Bu kadar zengin değilim :)

muratkoç 21-12-2009 13:18

yurt dışından gelen siyah dometes acaba hibrit bir ürünmüdür?

balbay 20-03-2010 00:23

Hibrit tohum konusunda hala tereddütlerim var. GDO ile karıştırılmamasını ve farklı olduğunu anlıyorum. Ama şimdi soframıza gelen turuncu renkli havucun aslında 200 yıl önce karahavuca benzer bir halde bulunup Hollanda da yıllar süren çalışmalarla bu hale getirildiğini biliyorum. Bu ve buna benzer olarak, sarımsak, soğan, köklü tüm bitkiler, hububat ve bakliyatlar, karpuz , kavun, salatalık vs gibi tüm yenebilen bitkiler zaman içerisinde bir şekilde geliştirildi. Çok değil 100 yıl önce Anadolu da ne salatalık, ne kavun karpuz, ne domates ne de patlıcan vs yoktu. 300 yıl önce de sadece Güney Amerika da, Afrika nın bazı yörelerinde yetişiyorlardı.

Deli dana hastalığını hatırlarsınız. Otçul beslenmeye programlı hayvanların beslenmesinde kesif yem kullanımı yaygınlaştı ve yemde protein miktarını arttırmak içinde balık unu, kemik unu ilave edildi. Sonuç olarak o hayvanlar arıza gösterdi. Şimdi düşünüyorum, örneğin domatesi domates gibi davranmaktan çıkarıp biber gibi davranmasını sağlamakmıdır GDO, yoksa domatesin yapısında bulunup da çevresel şartlardan dolayı kullanamadığı özellikleri ortaya çıkarmakmıdır GDO. Ben hala tereddütdeyim. GDO sanki yeni bir titan gibi geliyor bana. Tıpkı domuz gribi, kuş gribi, Kırım Kongo Kanamalı Kenesi palavraları gibi. Kuş gribi dedikleri bildiğimiz kümes vebası ki hasta hayvanı yemediğin sürece birşey olmaz, kanamalı kene den ise zaten her yıl 300-500 kişi ölürken moda olunca televizyonlar da haber olmaya başladı. Sen kontrolsüz avcılığa izin verip keklikleri bitme noktasına getirir, tarımda ilaç kullandırırsan olacağı da budur. Doğa kendi dengesini kendi koyar. Ben hala tereddütdeyim. Ticari yetiştiricilik yapmadığım için F1 tohum kullanmıyorum. Ama bu kadar nüfusa yetecek ürün yetiştirmek çok zor. Benim anladığım şudur ki domates domatesliğini bildiği sürece benim için önemli olan sadece ilaç ve katkı kalıntısı içermeyen her ürün sağlıklı üründür. Hobi olarak daha iyisini yetiştirir, daha lezzetlisini elde ederiz o başka.

Tuba 20-03-2010 10:36

Acizane gorusumu bildireyim istedim.

Insan dogaya zarar verirken hep bir "ama" si var. Gecmiste Roma hamamlarinda yakmak icin ormanlar katledilmis, simdi karbondioksit ile boguyoruz kendimizi. Ben biraz tersinden bahsedecegim:

GDO arastirma olarak destekledigim bir calisma ama GDO lu uretim insanliga ihanettir... Bilimin her alanda gelismesi gerekir ama halklari kobay olarak kullanmak ihanettir.

F1 tohumlar bildigim kadari ile caprazlama da en guclu bitkinin kullanilmasi. Yani mutantlastirma yok. Bu biraz cocugum yengec burcu olsun diye eylulde hamile kalmaya benziyor. Bir zarari olmasa gerek...

GDO kullanimi hayasizliktir.

organica 20-03-2010 11:39

Sayın Tuba verdiğiniz örnek gibi bir durum F1 tohumlar. Sonuçta onlarda da anne-baba olayı var ve istediğiniz özellikleri bir bitkide toplamaya çalışılıyor ama bu özellikleri bir bitkiye taşırken de bazı şeylerden istemedende olsa feragat ediliyor. Mesela tat gibi.
GDO ile karıştırılmaması gereken bir durum.

derin 28-07-2010 00:04

Şuan tohumların f1 mi gdo mu olduğunu anlamak biraz zor.F1 denen soyları çok gizli tutulan çeşitlerin aslında gdo lu olma ihtimalide var.Neyin ne olduğunu bilmiyoruz ülkemizde üretilen f1 tohumların daha sağlıklı olduğunu zannediyorum.Birde F1 lerdede GDO ya benzer çarpıklıklar olabiliyor.Örneğin öyle bir azman bitki üretiliyorki siyanürün içine atsanız veriminden hiçbirşey kaybetmiyor,dolayısıyla siz siyanür tüketmiş oluyorsunuz.
Bu tür durumlar olmaması için F1 lerdede belli protokoller uygulanıyor,işte ne kadar uygulanıyor orasıda ayrı bir muamma.

emin yılmaz 13-03-2011 23:18

selam arkadaslar sitenize yeni üye oldum çiftçi olduğumuz için biraz tohumdanda anlıyoruz.bu sebebten burada, bu konu hakkında yazma ihtiyacı duydum.

tohumlar 3 e ayrılır 1.si haarlioom yani eski usul;bitki çiçeğinin kendi kendini döllemesi ile oluşan meyve veya sebzeden elde edilen tohumlar,ki bunlar ticari getirisi az olan tohumlardır

2.si F1(hibrit)tohumlar::aynı familyadan olupta değişik iki cins sebzenin birinin erkek tohumunun ötekinin dişisini döllemesi ile elde edilen meyve veya sebzeden elde edilen tohumlardır.

mesela doğada uslu veya aşılı dediğimiz herşey hibrittir pazarlardaki alma armut kestane portakal kiraz bunların hepsi hibrittir.bana göre hibritlik Allahın insanlara bir lutfudur.hibrit tohum nasıl elde edilir:elimize 2 değişik cins domates fidesi alalım(mesela biri alsancak olsun diğeride target olsun)bu iki fideyi 2 ayrı odada büyütelim ve erkek tohum için kullanacağımızı kendi haline bırakalım çiçek açsın dişi için kullanacağımızı koncası gelişip çiçek açmadan etrafındaki yeşil yaprakları kopartıyoruz daha sonra goncayı hırpalamadan sarı çiçekleride kopartıyoruz(sarı çiçek yaprakları erkek tohumu üreten yapraklardır)büyüteçle baktığımızda vazo şeklinde yeşil dişi üreme organı meydana çıkıyor.

Çiçek açmasını serbest bıraktığımız birinci domates çiçeğinin altına bir gazoz kapağı tutup şarzlı diş fırçamız ile çiçeği titreşime tabi tutuyoruz bu titreşim esnasında erkek tohumları gazoz kapağına dökülür.dökülen bu tohumları etrafındaki sarı yaprakları kopartığımız vazo şeklindeki dişi çiçeğin üzerine döküyoruz.

gazoz kapağındaki binlerce erkek çiçek tohumundan bir tanesi dişi çiçeğin içine girerse domates meyvesi olusur(eğer meyve oluşmaz ise dölleme olmamış demektir) bu meyveden alacağınız bütün tohumlar hibrittir seneye bu tohumları dikim için kullanabilirsiniz.

bu yöntemden herkes istifade edebilir yanlız daha geliştirmek istiyorsanız deneme yanılma yönntemini uygulayıp sonuçları bire bir yazmanız gerekir buda zamana ve paraya dayalı bir konudur.

3.tohum çeşitide GDOlu tuhumlardır.yani genetik yapısı değiştirilmiş tohumlar.bunların özellikleribildiğiniz bir meyve veya sebzenin başka bir mahsulun tadında olmasıdır.bazı ziratçılar bunu bu şekilde anlatıp uygun görsede buzdağının su altındaki parçasından kimse bahsetmemektedir.

bu tehlikeyi anlatmadan önce GDOlu tohum nasıl elde edilir onu anlatalım:canlı olan bütün mahlukat hücrelerden;hücrelerde stoplazma boşluklar hücre duvarları çakirdekten, çekirdekte ;çekirdek zarı çekirdek plazması,çekirdek çık,kromatin ve kromozomlarda;DNAve proteinlerden yapılmıştır.

DNA lar genlerden oluşmuşturbunlar akıllı moleküllerdir.canlıların bütün şifreleri bunlarda gizlidir bir insanın boyunun uzunluğu,soğanın kokusu eriğin tadı gibi.Domatesin genetik yapısındaki tat yapan moleküller elektron mikroskoplar altında mikro enjeksion yöntemi ile kesilip alınır yerine balıktaki balık kokusu yapan gen kesilip konularak elde edilen tohumdan üretilen bütün domateslar balık kokuludur.ve sonsuza kadar da o tohumlardan elde edilen tohumların domatesi balık kokulu olacaktır.eğer ne var bunda diyen olursa(ki bazı ziraatçılar bir tehlike görmüyor) bizde ne yokki bunda deriz.

mesela mısır üretimi yapan büyük firmalar mısır genlerinin içine farelerin sevmediği kokuyu veren gen yerleştirmişler,fareler silolarda mısırı hiç yimemiş ama bu mısırı yiyen hayvanlar da değişik hastalıklar meydana gelmiş.acaba o hayvanları yiyen insanlarda ne hastalıklar meydana çıkacak bilen varmı.insanlarda bu kadar hastalık çıkıyor nneden acaba?Allahın uygun görmediği molekül dizimini bilim adına veya ticari menfaat için zorla yaptırmak ve akabinde hastalıkların çoğalmasına yardıncı olmak insanlığa ihanettir.sadede gelip kendi görüşümüzü söylersek:hibrit Allahın insanlara rahmeti,GDO lu ürün ise azabıdır

dermana 15-03-2011 20:42

sayın emin yılmaz. hibrit tohum üretimi o kadar kolay bir iş değil. her melezlemeden f1 gücü çıkmayabilir. f1lerin mutlaka üstün özelliklere sahip olması lazımdır. örneğin hiç beğenmediğinz iki saf hattın melezlenmesi muhteşem ürünler veren bazı hastalıklara dayanıklı hibritler verebiliyor. ama bunun tersi de olabilir. bazı arkadaşların gdo`ları f1`lerle aynı kefeye koymaları anlaşılır bir durum değil ******. ne yazık ki ülkemizde bu çalışmalara yeteri destek verilmediğnden şu anda dışa bağımlıyız.

dongyul 26-08-2015 11:32

Arkadaşlar f1 tohumlar hakkında haddinden fazla ortamda bilgi kirliliği mevcut f1 tohum denilen şey melez bireydir ve melez bireylerde verimli döller meydana getirirler isterseniz deneyin görün f1 tohumları ekip tohuma bırakın ve seneye o elde ettiğiniz tohumları ekin sonuç salatalıksa gene salatalık domatese gene domates vericektir... f1 tohumda kök başına 4 kilo domates alıyorsanız ve hastalığa daha dirençliyse, f1 tohumdan elde ettiğiniz tohumlardan kök başına 1.5 2 kilo ürün alırsınız ve ayrıca daha çabuk hastalanıp ölebilir..

belki karmaşık gelmiştir kısaca japon bir anne ile türk baba çiftleştiklerinde oluşan birey melez yani f1 dir. Yavru bireyleri nasıl oluyorsa ve oluşan birey kısır değilse f1 de aynı şekildedir. ben f1 tohumları övmüyorum yanlış anlamayın.. sadece yanlış anlaşılma ve yetersiz bilgiden kaynaklanan karmaşa var bende geleneksel tohumdan yanayım geleneksel tohumlarında, f1 tohumlarında avantajları dezavantajları mevcuttur. yukarıdaki yazıları okudumda f1 tohumlar genetiği değiştirilmiş, kısır tohumlar gibi gösterilmiş. ben buna katılmıyorum ve f1 tohumlar binlerce yıldır kullanılır ayrıca mendel deneyinde elde ettiği bezelyeler f1 dir... ve bunları tekrar ekip yeni bireyler ile çaprazlamıştır... çok uzattım umarım sıkılmadan okursunuz saygılar...

efe446 14-04-2016 13:12

Bir Ziraat Mühendisi olarak gönül rahatlığı ile söylüyorum ki F1 tohumlardan ve hormondan korkmayın :) Zirai ilaçlardan korkun !!! Basın maalesef ki insanları bu konuda yıllarca yanlış bilgilendirdi. Televizyona ziraat mühendisi çıkarmaktansa meşhur olmak isteyen onkoloji profesörleri çıkardılar.

Pazara veya manava gittiğinizde meyvenin sebzenin en ucuzunu ararız. İşte bizi bu duruma getiren olay budur. Kimse bunda kalıntı var mı diye sorgulamaz.

İsmail Kuzucu 14-04-2016 13:54

Yetiştirici açısından zirai ilaçsız ürün almak mümkün mü burasıda tartışılır. İlk önce yetiştiricinin zihniyeti değişmeli, 1 gr yerine 3 gr ilaç koymak veya etkili olduğu için yasaklanan ilaçları kullanmak bunların başında geliyor.

Doğru ilacı, zamanında ve oranında kullandıktan sonra yan etkisi en aza inmiş olacaktır.

efe446 14-04-2016 14:04

Zirai ilaçsız ürün almak zor olsada bunu enaza indirgeyebiliriz. Ancak işin ucu yine malesef dönüp dolaşıp maddiyata geliyor. Bizim ülkemizde ürünün kalitesi besin içeriğinden ziyade dış görünüşüdür. Bunu biraz kırmak gerek.

İlaçlar konusunda söylediklerinize sonuna kadar katılıyorum İsmail Bey.

h_dogan 10-05-2016 15:41

F1 tohumların kötü gösterilmesi daha çok organik ürün yetiştirenlerin kendi ürünlerini öne sürmek adına yaptıkları aldatmacadır. Siz kendiniz bile f1 tohum elde edebilirsiniz ya da doğa kendi kendine f1 bireyler oluşturabilir.

Her f1 birey verimli veya hastalıklara dayanıklı olacak diye bir kural yok tabi ki. Öyle bir durum olsaydı f1 tohumlar bu kadar pahalı olmazdı.

Normal yollarla elde edilen f1 ürünlerden elde edilen mahsüller daha az ilaç kullanıldığı için daha sağlıklı.

Ama bu tüm söylediklerimiz üreticinin bilinçsiz olmasından dolayı boş, bilinçsiz üreticiye f1 değil ne verirseniz verin kullandığı ilaçları kuralına uygun atmazsa hepimizi zehirliyor demektir.

İlaç derken hormon(BGD), aminoasitler vs. hepsini kapsıyorum. Ha biz ilaç, hormon vs konuşurken işin diğer tarafında masum görünen gübreler var. Asıl sorun orda. Çiftçilerin büyük çoğunluğu kafasına göre gübre kullanıyor. Sağlık kısmını düşünen yok, yediğimiz yeşillikler bence bombadan daha tehlikeli. Hızlı büyümesi için basıyorlar azotlu gübreleri, sonrasında olan oluyor, niye kanser vakaları artıyor!!!

Sonuç olarak işin neresinden tutsak batıyoruz...

Fatih_Soydemir 10-05-2016 17:56

Alıntı:

Orijinal Mesaj Sahibi h_dogan (Mesaj 1460368)
F1 tohumların kötü gösterilmesi daha çok organik ürün yetiştirenlerin kendi ürünlerini öne sürmek adına yaptıkları aldatmacadır. Siz kendiniz bile f1 tohum elde edebilirsiniz ya da doğa kendi kendine f1 bireyler oluşturabilir.

Her f1 birey verimli veya hastalıklara dayanıklı olacak diye bir kural yok tabi ki. Öyle bir durum olsaydı f1 tohumlar bu kadar pahalı olmazdı.

Normal yollarla elde edilen f1 ürünlerden elde edilen mahsüller daha az ilaç kullanıldığı için daha sağlıklı.

Ama bu tüm söylediklerimiz üreticinin bilinçsiz olmasından dolayı boş, bilinçsiz üreticiye f1 değil ne verirseniz verin kullandığı ilaçları kuralına uygun atmazsa hepimizi zehirliyor demektir.

İlaç derken hormon(BGD), aminoasitler vs. hepsini kapsıyorum. Ha biz ilaç, hormon vs konuşurken işin diğer tarafında masum görünen gübreler var. Asıl sorun orda. Çiftçilerin büyük çoğunluğu kafasına göre gübre kullanıyor. Sağlık kısmını düşünen yok, yediğimiz yeşillikler bence bombadan daha tehlikeli. Hızlı büyümesi için basıyorlar azotlu gübreleri, sonrasında olan oluyor, niye kanser vakaları artıyor!!!

Sonuç olarak işin neresinden tutsak batıyoruz...

Dediğinizde çok fazla doğruluk payı var maalesef. en önemlisi hormon kullanımı ve tarımsal ilaçlar noktası. insanlarda nasıl büyüme hormonu var ise bitkilerde de var ama kalkıp normal şartlarda bir insana bile 1 ayda gereken hormonu basarsanız sonuç çok vahimdir yetiştirilen sebzelerde aynı durumda çok duydum sabah hormonu basıp ertesi gün hasat yapanları. özellikle salatalık kabak ve domateste yapılıyor bu olay.

Bitki ve sebzelerdeki tohumluk dediğimiz yani genetik niteliklerini içeren gen kodlarının bulunduğu çekirdekler tüm canlılar için çok önemlidir bu kodlardaki bozuk yapı yediğimizde bizim kodlarımızı da bozduğu için genetik olarak çok tehlikelidir. doğal yollar ile oluşan F1 kavramı farklı bir durum o kodlarda herhangi bir bozulma **** değişim söz konusu değildir. genetik değişime uğratılmış hibrit ürünlerin kod haritasında Domateslerde Balık genetiği ile yamalanmış kısımlar var pamuk ve mısırda Akrep genetiği ile yamalanmış kısımlar diğer türlerde de değişik hayvan genetikleri ile yamalanma söz konusudur.

Bu tarz genetik değişikliklere ihtiyacımız asla yoktur illada ihtiyacı olan gider genetik laboratuvarın da hangi genetik değişikliği istiyor ise kendi üzerinde denetip yaptırabilir. bir pisikopatın **** deli bilim adamının keyfi yerine gelsin diye ne idüğü belirsiz elleri ile yaptığı yanlış hatalı genetik kodlama sonucu oluşan DOĞA' ya aykırı canlılar asla kabullenilebilecek bir şey değildir.

Doğada bulunan hiç bir şekilde F1 değerinde olan ürün yoktur soyunu devam ettiremeyen doğanın kanunu bu başka türler melezler oluşabilir ama asla genetik yapısı insanlar tarafından değiştirildiği gibi olmaz.

Yaklaşık 10 çeşit sebze türü var elimde ilk yetiştirme aşamasına yok F1' imiş yok hormon muş hiç bildiğim kavramlar değildi tohumundan yetişir diyordum ama sonra gördüğüm durum ve aldığım sonuçlar rezaletti. Pembe domates ektim hibrit tür ilk hasatta pembe verdi son hasatta siyah domates verdi iğrenç bir tadı vardı. hibrit tür bibber ektim ilk sene iyiydi 2. sene şekli şemali bozuk Çernobilde ki bitkilerin meyvesi gibi bozuk ürün verdi bu durumu görünce direk söktüm zaten. şu anda elimde bulunan hibritlenmemiş türler ile gayet mutluyum her sene dikip tohumunu alıyorum ve ne saçma sapan ürün veriyor ne de şekli şemali bozuk tadı olmayan ürün çıkmıyor. Bu arada hibrit kırmızı domateste diktim onlarda da iğrenç bir balıksı koku vardı her kestim de yapraklarını ellediğimde çıkan kokusu da mide bulandırıcıydı şimdiki yerli türlerin kokusu mükemmel yerken insanın iştahını açıyor.

yerli iyi cin bir üründen gayet iyi ürün elde edilebilmektedir doğru şartlar altında haziran ayı 20 si itibari ile yerel türden elde ettiğimin kanıtını resimli olarak eklerim tuta sorunu yaşamazsam inşallah geçen sene tuta yüzünden % 70' ini kaybettim ürünlerin.

İşin özü insan eli ile yapılmış tüm genetik müdahale ve operasyonlara karşıyım karşı olduğum gibi DOĞA' ya aykırı olan hiç bir canlı canlı türevinin yaşamasına imkan tanınmamalı kanaatindeyim kendim ister katılan olur ister olmaz şahsi görüşüm budur.

Fatih_Soydemir 10-05-2016 18:07

Alıntı:

Orijinal Mesaj Sahibi eser42 (Mesaj 457200)
merhaba
geleneksel tohumlarımız kıymetini bilene bir hazine değerinde ama verim düşüklüğü ve görüntüsünün yeterince cazip olmamasından dolayı üreticimiz f1 tohum kullanmak zorunda, ne zaman organik tarım ürünlerini daha pahalı olarak pazardan almaya başladık. üreticimizde organik üretir, genetiği bozulmamış tohum kullanır. ben bir üreticiyim tohuma para vermek hiçte hoşuma gitmez ama pazara girebilmek için mecburuz. selamlar

hibrit olmadığı halde hibritlerin verdiğinden daha iyi sonuçlar verebilen türler mevcut ülkemizde nesli tükendiği için yurt dışından ancak 5 adetli olarak alınıp tekrardan çoğaltılması gerekmektedir ve zaman alan bir durum. devletinde işine geliyor sizin yaptığınız eğer kendi ürününüzü kendiniz üretirseniz tohum ve fide parasını başka bir alanda kullanabilirsiniz.

eskiden Ayaş domatesi vardı onu bile tükettiler sözde satan 2 firma var ama gerçek ürün olup olmadığı meçhul hiç inandırıcı gelmiyor. Ürün sırık ve aşırı büyük ürün verdiği için saksıda yetiştirmek imkansız. Yurt dışında satılan Derviş domatesi' de Ayaş ürününe benziyor görüntüde ama denemeden bilmek zor. Her bir domates neredeyse 1 kiloya yakın geliyor uygun ortam olursa.

Mücevher Çalısı 10-05-2016 18:25

Alıntı:

Orijinal Mesaj Sahibi Fatih_Soydemir (Mesaj 1460408)
... geçen sene tuta yüzünden % 70' ini kaybettim ürünlerin...

Bu sorunuzu üretici olsaydınız nasıl çözerdiniz?

İsmail Kuzucu 10-05-2016 18:48

Salatalık ve kabakta nasıl hormon kullanılıyorlar acaba? Bu 2 meyve zaten 1 gecede hasada gelen urunlerdır. Yerlı tohum dahı eksenız hava sıcaklıgı yuksek oldugu zaman suyla bırlıkte nasıl buyudugunu anlamazsınız.

Tatsız ve goruntu bozukluguna gelınce, hıbrıt urunler cok daha verımlı oldugu gubre ısteklerı fazladır. Sız bu gubre ıstegını karsılamaz ısenız meyveler tatsız ve sekılsız olur.

Yerlı tohumlarda verım az oldugu ıcın gubreleme ısteklerı azdır. Bu bıtkılerde ıstedıgı gubreyı bulamazsa tatsız ve yamuk gelısme olur.

Fatih_Soydemir 10-05-2016 19:25

Alıntı:

Orijinal Mesaj Sahibi Mücevher Çalısı (Mesaj 1460415)
Bu sorunuzu üretici olsaydınız nasıl çözerdiniz?

Üreticilik kavramını yok sayıyorum nedenine gelince üreticide olsanız bireysel olarak hobi bahçesi de yapsanız zararlının yaptığı hasar ortak olarak bilinen bir gerçek ve bu gerçeğe istinaden cevabımı belirteyim ilaç kullanımı yapmamak en çok istenilen nokta ve hepimiz ilaç kullanmayı en son tercih olarak görmekteyiz.

tuta için doğal mücadele çok masraflıdır ve bu sebepten dolayı en ucuz yol olan tarım ilacını kullanmayı tercih etmekteyiz. Uzun yıllardan beri yapılan yanlış ilaçlamalar nedeni ile bu tarz haşeratların doğal düşmanlarını da yok ettiğimiz için bu saatten sonra düzene oturtulabilmesi çok zor. Uğur böceği bile yok denilebilecek durumda basit bir bit saldırısında dahi mecburiyetten tarım ilacı kullanmak zorunda kalır olduk aynı şekilde kırmızı örümcek illeti yukarıdaki zararlılardan daha tehlikeli bitkinin ölmesine sebebiyet verebiliyor geçen sene 3 kere biberlerin traşlama yaparak budadım ilaç ile çözüm bulamayınca. ticari iş yapan birisinin bireyseldeki gibi tıraşlama yaparak budaması imkansızdır.

benim gördüğüm kırmızı örümcek tıpkı bir kanser gibi bitkiyi öldürene kadar gitmiyor bitkideki yaprakların hepsini tek tek ilaçlamakta çok zor.

Tarım ilacı konusunda da yine bütün ok işaretleri insan ve insanın bilinçsizce yapmakta oldu hareketlerin sonucu olarak görmekteyim.

Fatih_Soydemir 10-05-2016 19:37

Alıntı:

Orijinal Mesaj Sahibi İsmail Kuzucu (Mesaj 1460420)
Salatalık ve kabakta nasıl hormon kullanılıyorlar acaba? Bu 2 meyve zaten 1 gecede hasada gelen urunlerdır. Yerlı tohum dahı eksenız hava sıcaklıgı yuksek oldugu zaman suyla bırlıkte nasıl buyudugunu anlamazsınız.

Tatsız ve goruntu bozukluguna gelınce, hıbrıt urunler cok daha verımlı oldugu gubre ısteklerı fazladır. Sız bu gubre ıstegını karsılamaz ısenız meyveler tatsız ve sekılsız olur.

Yerlı tohumlarda verım az oldugu ıcın gubreleme ısteklerı azdır. Bu bıtkılerde ıstedıgı gubreyı bulamazsa tatsız ve yamuk gelısme olur.

bu hormon işini kışın kullanıyorlar kışı bu sebzelerin büyümesi çok aşırı yavaştır ama buna rağmen yazın ne kadar sıcak olursa olsun 1 gecede ürün alıp hasat imkansızdır ilaçsız.

F1 ürünlerin ihityacı gübre değil genetik kodlarında yapılan değişikliğe istinaden oluşan ihtiyaçlarının karşılanmasıdır. kullanılan gübreler gördüğüm kadarı ile hep kimyasal köylerdeki meyve ağaçlarına bile kimyasal kullanılıyor artık çoğu yerde. bu sene Osmaniye tarafına gitme imkanım oldu şubat ayında portakallara şeker gübresi dedikleri bir maddeyi verdiklerini gördüm. doğal gübre neden vermediklerini sorduğumda artık köyümüzde hayvan yok yetiştiremiyoruz bu nedenle bunu veriyoruz dediler. içeriğinde amonyum nitrat olduğunu gördüm çuvaldaki bileşen listesinde. eğer F1 lere hayvani gübre kullanılırsa başka sorunlar baş gösterebiliyor normalde dayanıklılık dediğiniz kavramın gerçekleşmediğini görmekteyiz.

Bu güne kadar kimyasal besin ve gübreyi sadece hibrit sıklamen ve hibrit cam güzellerinde kullandım. onun haricinde kullanmadım hibrit türlerde bir verim alamadım istediğim gibi gübre kullandığımda doğal hibrit olmayan türlerinde tam aksine doğal gübre ile aldığım sonuçlar olumlu ama kimyasallar ile verdiğin bezin ve gübre ile sonuçlar kötü.

İsmail Kuzucu 10-05-2016 20:15

Alıntı:

Orijinal Mesaj Sahibi Fatih_Soydemir (Mesaj 1460435)
bu hormon işini kışın kullanıyorlar kışı bu sebzelerin büyümesi çok aşırı yavaştır ama buna rağmen yazın ne kadar sıcak olursa olsun 1 gecede ürün alıp hasat imkansızdır ilaçsız.

F1 ürünlerin ihityacı gübre değil genetik kodlarında yapılan değişikliğe istinaden oluşan ihtiyaçlarının karşılanmasıdır. kullanılan gübreler gördüğüm kadarı ile hep kimyasal köylerdeki meyve ağaçlarına bile kimyasal kullanılıyor artık çoğu yerde. bu sene Osmaniye tarafına gitme imkanım oldu şubat ayında portakallara şeker gübresi dedikleri bir maddeyi verdiklerini gördüm. doğal gübre neden vermediklerini sorduğumda artık köyümüzde hayvan yok yetiştiremiyoruz bu nedenle bunu veriyoruz dediler. içeriğinde amonyum nitrat olduğunu gördüm çuvaldaki bileşen listesinde. eğer F1 lere hayvani gübre kullanılırsa başka sorunlar baş gösterebiliyor normalde dayanıklılık dediğiniz kavramın gerçekleşmediğini görmekteyiz.

Bu güne kadar kimyasal besin ve gübreyi sadece hibrit sıklamen ve hibrit cam güzellerinde kullandım. onun haricinde kullanmadım hibrit türlerde bir verim alamadım istediğim gibi gübre kullandığımda doğal hibrit olmayan türlerinde tam aksine doğal gübre ile aldığım sonuçlar olumlu ama kimyasallar ile verdiğin bezin ve gübre ile sonuçlar kötü.

Hormon ve ilaç aynı şey değildir ki? Hıyar ve kabağı bu sabah kesseniz ertesi sabah yine toplarsınız. Ki ben topluyorumda, hormonda kullandığım yok, kullandığım ürünlerde zaten bellidir.

Dediğim gibi çiftçiler hayvan gübresi atsa dahi bitkiye yetmez ve ek olarak kimyasallar kullanılır. Dengeli birşey şekilde kullanırsanız bitkiyede zararı olmaz. Hem hayvansal hemde kimyasal gübreler ile üretim yapıyorum, bugüne kadar kimse gelmemiştir bunlar niye bozuk, niye tatsız diye.

Tekrar söylüyorum f1 ürünler fazla gübre tüketimi yapar. Siz hayvan gübresi verseniz dahhi yetmez ve destekleme yapmanız gerekli. Tüm meyvelerde dayanımı ve lezzeti sağlayan madde potasyum gübresidir. Siz bitkiye zamanında potasyum yerine azot verirseniz ****** ürün dayanıksız olur.


Forum saati Türkiye saatine göredir. GMT +2. Şu an saat: 16:57.
(Türkiye için GMT +2 seçilmelidir.)

Forum vBulletin Version 3.8.5 Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Optimization by vBSEO 3.6.0
agaclar.net © 2004 - 2024