26-03-2010, 13:59 | #1 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 05-04-2007
Şehir: Appleton-İngiltere
Mesajlar: 1,706
|
Biyoetanol
Peyniraltı Sularından biyoetanol üretimi -------------------------------------------------------------------------------- İlk defa burada açıklıyorum: Dereleri ve gölleri kirleten Peyniraltı Sularından Biyoetanol ve hayvan yemi üretiyorum. Bu teknolojiyi ülkemize kazandıracak kompakt cihazları üretebiliyorum. Buradan Türkiye'deki peynir üreticilerine ve Çevre Bakanlığı ve İl Çevre Müdürlükleri'ne seslenmek istiyorum: Biyolojik arıtma tesisi yaptırmayın ve bunu önermeyin. Hem paranızı boşa harcamış olursunuz hem de biyolojik arıtma tesisine sürekli masraf etmeniz gerekir. Evet, peyniraltı sularından biyoetanol üretiyorum. Bu tesisi kurdurmak isteyen peynir üreticileri ya da yatırımcılar doğrudan benimle temasa geçebilirler. kayalci@hotmail.com Düzenleyen Dogasever : 28-01-2011 saat 14:37 Neden: eksik |
26-03-2010, 14:40 | #2 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 29-11-2009
Şehir: İstanbul - Gaziantep
Mesajlar: 1,194
|
Sn. Dogasever, Evlerde kendi etanolümüzü de üretebiliriz. Siz bu olaya bizden profesyonel yaklaşıyorsunuz. Ancak basit düzeneklerle insanların kendi evlerinde kendi çöplerinden etanollerini üretmelerine ne dersiniz? |
26-03-2010, 15:08 | #3 | |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 05-04-2007
Şehir: Appleton-İngiltere
Mesajlar: 1,706
|
Alıntı:
www.biyoetanol.net Düzenleyen Dogasever : 28-01-2011 saat 14:38 Neden: ekleme |
|
26-03-2010, 16:20 | #4 | |
Kaybettik...
|
Alıntı:
Konsantrasyon işleminin maliyeti nedir? |
|
26-03-2010, 16:35 | #5 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 05-04-2007
Şehir: Appleton-İngiltere
Mesajlar: 1,706
|
Sn Praecox Peyniralti suyunda yaklasik %4 oraninda laktoz var. Biz sistemimizde once proteinin ayırıyoruz. Ondan sonra geri kalan laktozu konsantre ediyoruz. Burada moleküler düzeyde bir filtrasyondan bahsediyorum. Proteini ayıran membran filtre ile laktozu sudan ayıran membran fıltreler farklıdır. Maliyetler, kulandığınız pompanın markasına ve filtre elemanlarının markasına ve belirli sürede filtre edilecek sıvı miktarına göre değişir. Kabaca ifade etmek gerekirse, cihazın toplam maliyetinin 1/3 ile yarısı arasında değişir. |
29-03-2010, 13:55 | #6 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 05-04-2007
Şehir: Appleton-İngiltere
Mesajlar: 1,706
|
Cihazın Resmi
Yurtdışında ürettiğimiz, bir tesisin resmi Düzenleyen Dogasever : 28-01-2011 saat 14:39 Neden: eksik |
30-03-2010, 13:54 | #7 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 29-11-2009
Şehir: İstanbul - Gaziantep
Mesajlar: 1,194
|
Sn. Dogasever, Sizin sistemin çok profesyonel olduğu konusunda hala ısrarlıyım. Böyle bir cihazı yılda en fazla bir tane satarsınız. Çünkü Türkiye'de bu kadar büyük bir yatırımı yapabilecek kaç adet mandıra vardır ki zaten. Belki yeni bir iş kolu olarak mandıralardan peynir altı suyu toplamak gibi bir işle birlikte yapılabilir. Fakat bukaşi kovasına benzer bir proje burada da düşünülmelidir. Bence ev tipi cihazlarda, pazar daha geniş olacaktır diye düşünüyorum. (Ford'un küçük araba örneği gibi.) Hatta forumdaki gibi kimi bukaşi kovasını kendisi yapar, kimisi sizden satın alır. Böylelikle sizin içinde yatırım daha karlı olur diye düşünüyorum. Sonuçta insanlar etanol işini eskiden beri kaçak olarak evlerinde yapmışlar zaten. Hatta Amerika'da bu işi yapan cihazlara ve etanol damıtım işine "Moonshine" (ayışığı) deniyor. Sanırım gece ve kaçak olarak üretildiğini tanımlamak için bu ismi verdiler. Internette okuduğum dökümanlara göre, sadece nişasta ve şeker yönünden zengin bitkiler patates, mısır, şeker kamışı, şeker pancarı vb. değil yer elması, süpürge darısı gibi bitkilerden bile etanol üretilebiliyor. Aşağıda imbiğe esin kaynağı olan ateş üzerindeki kazan örneği ve tarihsel süreci içerisinde değişime uğramış evde etanol yapımında kullanılabilecek bir kaç tane imbik resmi var. Kendi evinde yapacak ardaşlara da esin kaynağı olur belki. Bu konularda Sn. Sarıcan'dan da yaratıcı cihazlar çıkabilir. |
30-03-2010, 13:57 | #8 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 29-11-2009
Şehir: İstanbul - Gaziantep
Mesajlar: 1,194
|
Aşağıda da Amerika'da ev üretimi için satılan distiller (imbik) örneği var. Hortumları görünce nedense Sarıcan aklıma düştü |
30-03-2010, 13:59 | #9 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 29-11-2009
Şehir: İstanbul - Gaziantep
Mesajlar: 1,194
|
Bu daha profesyonel duruyor. |
30-03-2010, 14:21 | #10 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 05-04-2007
Şehir: Appleton-İngiltere
Mesajlar: 1,706
|
Sn Acemi, Bu şeker ve meyveden enzim yapmak kadar kolay bir iş değil. Evlerde kaçak yapıldığı da doğru haklısınız. Şekerli her türlü maddeden yapılabilir. Ama sizin bu resimlerini koyduğunuz cihazlar sadece distilasyon yani damıtma cihazlarıdır. Benim önerdiğim cihazın sadece küçük bir parçası distilasyon ünitesinden oluşuyor. Benim önerdiğim cihazın en büyük bölümü peyniraltı suyundan protein ve laktozun ayrıştırılması ve konsantre edilmesiyle ilgilidir. Bunu evlerde yapabiliriz diyorsanız o zaman helal olsun derim. Eğer peyniraltı sularında sadece yukardaki cihazları kullanarak alkol elde etmeye çalışırsanız belki 1000'de 1 oranında alkol elde edebilirsiniz. Ve elde edilen alkolün de kalitesi benim elde ettiğim kadar olmayacaktır. İçinde kesinlikle %95'den az alkol olacaktır! Bu da yakıt olarak kullanıma uygun değildir. Yani, anlatmaya çalıştığım şey, alkol elde etmek için kullanacağınız enerji, sonuçta elde edilecek alkolün enerjisinden daha fazla olacaktır. Saygılar. |
30-03-2010, 15:13 | #11 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 29-11-2009
Şehir: İstanbul - Gaziantep
Mesajlar: 1,194
|
Sn. Dogasever, Söylemek istediğim zaten bu. Sizin cihazınız çok profesyonel ve siz bu konuda bizden çok tecrübelisiniz. Adımız bile acemi caylak Siz sonuçta bu iş ile ilgili yıllardır uğraşıyorsunuz. Ayrıca bizim evimizde zaten bu kadar peynir altı suyu olması mümkün değil. Ancak yukarıda belirttiğim gibi belki forum çevresinden bazıları mandıralardan peynir suyu toplama işine girişebilir ve sizin cihaz böyle bir proje için mükkemmel olur. Alkoün derecesi ile ilgili haklısınız. Bununla ilgili, kaynaklarda en az 180 ve 190 derecelik alkol gerektiği yazıyor. Merak edenler için; 180 derece alkol - %90 alkol ve %10 sudan oluşuyor 190 derece aşkol - %95 alkol ve %5 sudan oluşuyor Hatta fermeantsyon sırasında sadece şeker alkole dönüşmüyor. Nişastanın şekere dönüşmesi süreci de var. Şeker miktarını artırmak için nişastayı glikoza dönüştüren başka katalizörler vs. de kullanılabilir. Sonuçta önemli olan işin kimyasını bilmek. nişasta + su -----> enzim -------> sakkaroz(maltoz) C6H10O5 +H2O -----> diastas ------> C12H22O11 sakkaroz + su -------> enzim ----------> glukoz C12H22O11+H2O------maltaz(diastaz)------> C6H12O6 Yani biz önce alkol oranı yüksek bir fermantasyon koşulları oluşturacağız ve sonrasında ise fermantasyon sonucu elde ettiğimiz bu sıvıyı damıtacağız. Damıtma işleminde imbiğimiz ne kadar profesyonel olursa o kadar başarılı oluruz diye düşünüyorum. Sonuçta köylerde yapılan boğma rakının alkol oranı hiçte düşük değil (%60-70 arası) diye biliyorum. |
31-03-2010, 10:32 | #12 |
Ağaç Dostu
|
Sn. acemi_caylak, Zaten önemli olan distilasyon cihazında damıtılacak maişe denilen etanol karışımı olan sıvıyı elde edebilmek. Maişe hazır olduktan sonra distilasyon için daha önce evde rakı imalatı yapımı için internette bulup verdiğim linkte tarif edildiği gibi düdüklü tencereden bozma bir cihazla bile yapılabilir. Sn. Doğasever' in burada bahsettiği atık sulardan bioethanol üretmek ve işin cazibesi de burada. Bence distilasyondan önce atık sular içindeki bioethanole temel teşkil edecek kimyasalları nasıl ayrıştırabiliriz onu düşünmek lazım. Ya da amatör düzeyde biyoethanol üretiminde maliyet analizi yaparak, şeker oranı yüksek bitki veya direkt şekerden fermentasyon yolu ile elde edilen maişeden elde edilen bioetanolün bizde ateş pahasına satılan akaryakıta alternatif olup olamayacağına bakmak lazım. Rakı imalinde şeker veya üzüm kullanılarak elde edilen ürün yine son zamanlarda yapılan tekel zamlarıyla ateş suyu pahasında olan rakı fiyatlarına göre cazip gibi görünüyordu. Ama bioetanolü yakıt olarak kullanmayı düşünerek üretmek biraz daha kapsamlı çalışmayı gerektiriyor gibi. Atık suları nasıl ayrıştırabiliriz? Düzenleyen Sarıcan : 31-03-2010 saat 15:12 |
31-03-2010, 18:51 | #13 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 05-04-2007
Şehir: Appleton-İngiltere
Mesajlar: 1,706
|
Sn Sarıcan anlatmak istediğimi çok daha iyi ifade etti. Teşekkürler. Her membran filtrenin amacı farklıdır. Örneğin, Sn Sarıcan'ın yukarda resmini verdiği filtre içinde çözünmüş metal iyonu ve/veya çözünmüş tuz konsantrasyonu toplam 2.000 mg/litreyi geçmeyen musluk sularının arıtılması için uygundur. Burada kullanılan basınç değeri 10 bar'ı geçmez. Ama bu resimdeki membranı kullanarak deniz suyundan içme suyu üretemezsiniz. Çünkü deniz suyunun tuzluluğu 35-45 bin mg/litre civarındadır. Ve 20-60 bar basınç kullanılmalıdır (membranı da onun için farklıdır!). Veya içinde katı partikül olan bir suyu bu membranla arıtmak saçmalıktır çünkü önce içindeki partikülü geleneksel dikey akışlı filtrelerle almalısınız! Kısaca anlatmak gerekirse, suda çözünmüş olan molekülleri sudan ayırmak için (aslında suyu bu moleküllerden ayırmak desek daha doğru olur!), molekülün fiziksel büyüklüğüne uygun membran ve ayırma basıncı kullanılmalıdır. Buradaki en önemli sorunlardan biri de bu moleküler düzeydeki filtrasyon sırasında çözeltinin ısınmasıdır. O yüzden elde edilmesi istenen bizim için değerli moleküllerde veya bu sistmei oluşturan boru ve kaplarda ve pompalarda ısınmayla bozulma olmamalıdır. Örneğin, 10 barın üzerinde basınç gerekiyorsa, plastik boru kullanmamalısınız ya da deniz suyu veya hidrokarbonlu maddelerle uğraşıyorsanız paslanmaz çelik kullanılması çok daha iyidir. Not: Çok şanslıyız ki dünyada bilinen en küçük molekül su molekülüdür! O yüzden filtre ister dikey ister çapraz akışlı olsun, filtrenin temiz yüzeyinden ilk çıkacak molekül hep sudur! |
01-04-2010, 13:21 | #14 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 29-11-2009
Şehir: İstanbul - Gaziantep
Mesajlar: 1,194
|
Sn. Dogasever ve Sn. Sarıcan, ben etanol üretiminde daha çok tahıllara ve mısıra yönelmiştim. Çünkü bizim Gaziantep'te barak ovasında iyi tahıl yetişir. Hele bizim ilçede öyle güzel mısır yetişirki adam boyunu aşar. Sizlerse daha çok atık suları arıtarak etanol üretmek üzerine yoğunlaşmışsınız. Ki Sn. Dogasever oldukça tecrübeli zaten bu konularda. Benim biyoetanol konusuna yoğunlaşmam daha çok toprak biyolojisi ile uğraşırken bulaştığım bir konu oldu. Bu yüzden sizlerden öğreneceğim çok şey var diye düşünüyorum. Bizim orada mısır sapı fazla değerlendirilmez. (Arpa, buğday, mercimek vs.hayvanlar için saman olarak değerlendirlir. Ancak sapları sert ve kalın olduğu için mısıra rağbet yoktur. Hatta tarla kenarına biriktirilerek yakılır.) Bu yüzden neden mısır olmasın diye düşündüm. Sorularım ve araştırmalarımda daha çok işin bu tarafına (fermantasyon ve damıtım) yönelik. Sn. Dogasever size bir sorum olacak. Peynir suyu arıtmada kullandığımız filtreler ile atıksu arıtımında kullanılan filtreler aynı mıdır? Yoksa peynir suyu için olan daha basit midir? Çünkü nede olsa peynir suyu normal atıksuya suya göre daha homojen. En azından kimyasal atık içermiyor. Protein, yağ ve karbonhidrat içeriyor. Düzenleyen acemi_caylak : 01-04-2010 saat 18:07 |
02-04-2010, 23:36 | #15 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 05-04-2007
Şehir: Appleton-İngiltere
Mesajlar: 1,706
|
Sn Acemi Mısır saplarından biyoetanol sizin bölge için ilginç olabilir. Bunun yapılabilirliğini ve prosesi araştıracağım. Membranlı sistemler genelde sistme olarak satın alırsanız çok pahalı ama sistemi ben kendim dizayn ediyorum. O zaman nispeten daha ucuza geliyor. Yakıt üretmek istiyorsanız konsantre etmek şart ve bu da en ekonomik membran filtreler ile mümkün. Atıksuda ve peyniraltı suyunda kullanılan filtrelerin por boyutları ve çalışma basınçları farklı. Biz UF, NF ve RO olmak üzere üç farklı tipte filtre kullanıyoruz: UF; NF,RO. Düzenleyen Dogasever : 28-01-2011 saat 14:42 |
07-04-2010, 17:26 | #16 | ||||||||||
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 29-11-2009
Şehir: İstanbul - Gaziantep
Mesajlar: 1,194
|
Sn. Dogasever, Fındık Kabuğundan (çotanak) etanol üretmeninde karlı olabileceği söyleniyor. Bu konuda, Marmara Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi, Kimya Mühendisliği Bölümü'nden Prof. Dr. Dilek Kazan'ın bir araştırması var. Fındık kabuğunun yakacak olarak kulanılması yerine Biyoetanol üretiminde kullanılmasının daha iyi olacağını söylüyor. Kendisi bu makalede selülozların parçalanması için, asit hidroliz yöntemi ile selülaz enzimini karşılaştırmış. Asit Yöntemi ile Parçalama Konsantre sülfürik asit veya hidroklorik asit kullanılır Selülozun parçalanması açısından kuvvetli olmalarına rağmen, kullanılan asitler korozif ve toksiktir. Bu nedenlede asit hidrolizinde korozyona dayanıklı reaktör kullanılması gerekir. Prosesin ekonomik olması açısından, hidroliz sonrası kullanılan asit geri kazanılmalıdır. Seyreltik sülfürik asit kullanımı hem reaksiyon hızını hemde ve selülozun hidrolizlenme verimini arttırmaktadır. Seyreltik asit ile yüksek sıcaklıkta muamele selülozun hidroliz verimini arttırmaktadır. Temel olarak iki değişik seyreltik asit muamele işlemi bulunmaktadır.
Enzimatik Parçalama Selülozun enzimatik olarak parçalanmasında selülaz enzimi kullanılır Elde edilen ürün glukoz içeren indirgen şekerdir Enzimatik hidrolizin işlem maliyeti asit hidrolizine göre daha düşüktür, çünkü reaksiyon daha ılımlı koşullarda gerçekleştirilmektedir (pH 4.8 ve sıcaklık 45-50ºC) ve korozyon sorunu bulunmaz. Selülaz enzimi lignoselülozik maddeler kullanılarak hem bakterilerden, hemde küflerden üretilebilmektedir. (Cellulomonas fimi, Thermomonospora fusca…). Bu iki yöntemin verimlilik arşılaştırmasını aşağıdaki tabloda vermiş. Bence enzimlerle parçalama fena gözükümüyor.
Düzenleyen acemi_caylak : 07-04-2010 saat 21:44 |
||||||||||
07-04-2010, 18:18 | #17 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 05-04-2007
Şehir: Appleton-İngiltere
Mesajlar: 1,706
|
Fındık kabuğu olabilir. Çok miktarlarda mevcut ve atık madde sayılabilir ancak alternatif olarak yakacak olarak kullanıldığını da biliyoruz. Asit yöntemini ben de tavsiye etmem. Ekipmanlar için sorun teşkil eder ve operasyon oldukça zordur. Üniversitelerde iki çeşit araştırmacı tipi vardır: - Sırf araştırma yapıp bilimsel makale yayınlamak ve bu yayınlarla sadece akademik kariyer yapmak isteyenler. - Gerçekten işi öğrenip, ülkenin önemli bir sorununu çözmek araştırmalarını fabrikaya dönüştürmek isteyenler. Bu konuda çalışılabilir. Bir de işin diğer bir yanı var: Siz yakıt yaptığınızı söylediğinizde, fındık kabukları çok değerlenir ve fındık üreticileri size satmak istemeyebilir. Bilmem anlatabiliyor muyum? Burada sanıyorum devletle birlikte ya da eline çok yüksek miktarlarda fındık kabuğu geçen bir işletmeyle birlikte birşeyler yapmak gerekecektir. Evet, bu mümkün, enzim yoluyla ve membran teknolojisiyle konsantre edilerek ekonomik olarak fındık kabuğundan biyoetanol üretilebilir. Yalnız buğday, arpa ve patatesten de üretilebilir. Türkiye patates deposu bir ülkedir. Biyoetanol açısından en verimli patates türü "sweet potato" denilen tatlı patatestir. Türkiyede kesinlikle yetişebilir. Topraklarımız bomboş duruyor. Buralara bu tür patatesi eksek ve biyoetanol yapsak da, dış ticaret açığımız biraz azalsa, fena mı olur? Hem köylümüze çiftçimize de iş çıkmış olmaz mı? Yeni yatırımla yeni iş sahaları açılmış olmaz mı? Örneğin, Yeni Zelanda, peynir üretiminde lider bir ülkedir. Peyniraltı sularının büyük bir kısmından etanol üretmektedir. Ve ürettiği etanolün büyük bir kısmını da Japonya'ya ve Singapur'a satmaktadır. Bizim devlet büyüklerimiz neden bu tür projelerin olabileceğini hiç duymuyorlar? Anlamıyorum... |
07-04-2010, 23:07 | #18 |
Ağaç Dostu
|
Sn. Doğasever, Peyniraltı suyuda besleyici değeri yüksek olduğu için hayvan yemine katılarak tüketldiği yolunda bir yazı okumuştum. Bir de yatırımın verimli olabilmesi için minumum kapasite ne olmalıdır. Küçük mandıralardan çıkan miktarı işlemek için böyle bir yatırım yapılabilir mi? Önerdiğiniz cihazın minimum kapasitesi nedir? Aynı cihaz peyniraltı suyundan başka atıklar içinde kullanılabilir mi? En azından filtrasyon kısmları yeni atığa göre modifiye edilerek. |
08-04-2010, 12:39 | #19 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 05-04-2007
Şehir: Appleton-İngiltere
Mesajlar: 1,706
|
Sn Sarıcan Doğrudur. Peyniraltı suyunun besin değeri yüksektir. Biz de zaten projemizde proteinin ayrılıp konsantre edilerek hayvan yemi olarak değerlendirilmesini öneriyor; laktoz bir tür şeker olduğu için hayvanlara vermiyoruz. Daha faydalı ve daha değerli olan biyoetanole dönüştürüyoruz. Öncelikle şunu belirtmeliyim ki, molekül düzeyinde bu ayrıştırma ve konsantre etme işlemleri yapılabildiği için bizim yöntemimiz küçük kapasitelerde dahi ekonomik olmaktadır. Aynı cihaz ya da benzeri bir cihaz, patatesten, şeker pancarından, mısırdan ya da selülozik maddelerden biyoetanol üretiminde de kullanılabilir. Yukardaki mesajımda da belirttiğim gibi, bu gibi tarımsal ürünler ekilerek boş arazilerimiz değerlendirilebilir. Çiftçimize, köylümüze iş alanları ve yeni gelir kapıları açılabilir. Bence, çiftçiye destek adı altında para dağıtmaktansa, bu tür projelerin devlet kanalıyla yaptırılması çok daha hayırlı olacaktır. Örneğin, şeker pancarı sadece şeker fabrikalarında kullanılmaktadır ve sadece şekerin gıda endüstrisindeki tüketimine gitmektedir. Aslında, tüm araçlarımızın yakıtını şekerden üretilecek biyoetanolle sağlasak, petrol ithalatımız korkunç düzeyde azalacaktır. Böylece, petrole verilecek parayı pancar eken çiftçimize vermiş olacağız. Yani para içerde kalacak! Çiftçimiz zenginleşsin. Çünkü çiftçimiz de o parayı yine bu ülkede harcayacak böylece esnaf da zenginleşecek. Bu zincirleme giderek tüm ülkenin zenginleşmesine refaha ermesine, işsizliğin büyük ölçüde azalmasına yol açacaktır. Ayrıca, şu anda dünyada hayvancılıkta yem sıkıntısı çekilmektedir. Bu sanayiden arta kalanlar hayvan yemi olacağından, hayvancılık da gelişecektir. Şu anda hayvan yemini bile ithal eder durumdayız. Hükümetler, globelleşme adı altında, Türkiye'nin elinde avucunda olan zenginlikleri bir bir uluslararası zengin firmalara satmaktadırlar. Bu çıkar yol değildir. Tamam herşeyi devlet yapsın demiyorum ama en azından bu konuda düzenlemeler ve teşvikler yaratılmalı, politikalar belirlenmelidir. ŞU anda yapılan bunun tam tersidir. Bugün itibarıyla, en fazla yakıtınıza karıştıracağınız biyoetanolün %2'si ÖTV'den muaftır. Halbuki Brezilya, motorlu araçlarda %85 biyoetanol kullanmaktadır. Brezilya petrol ithalatını daha 1970 li yıllarda %80 oranında azaltmayı başarmıştır! Biyoetanolün tamamını kendisi şeker kamışından üretmektedir. Bizim yurdumuzda şeker kamışı da yetişiyor şeker pancarı da, mısır da patates de! Yetişmeyen tek şey sanırım ülkeye yararlı olmayı düşünen hükümetler! Arkadaşlar bunun çaresi siyasi partilerin kendi içlerinde demokratikleşmesinden geçiyor. Kendisi demokratik olmayan kurumlar, bizi demokrasi konusunda sadece aldatırlar! Bu kurumların demokratik açılımları olması mümkün değildir. Tüm geleceği, liderlerin iki dudağı arasında olan milletvekilleri milletin gerçek vekilleri olamazlar! Olsalar olsalar liderlerin vekilleri olurlar. Zaten bunu da açıkça her gün yaşayarak görüyoruz. Öyleyse, akılcı politikalar izlenmesini, dış ticaret dengesinin azaltılmasını kısaca milletimizin refah içinde yaşamasını istiyorsak, benim düşüncem önce siyasi partiler kanununu değiştirerek, tüm partilerin demokratikleşmesini sağlamalıyız. Bir milletvekili kendi liderine de karşı çıkabilmelidir. Bu yüzden partisinden ihraç edilmemeli aksine Lideri tarafından daha fazla saygı görmelidir. Liderler, bu olgunlukta insanlar olmalıdır. Tabii bu da ancak demokrasiyi özünde benimsemiş partilerde olabilir. Globalleşmenin bir yanı pazarınızı her türlü dünya firmasına açmayı gerektirebilir ancak globalleşmenin önemli bir diğer yanı da, bilginin globalleşmesidir. Brezilya örneği, Yeni Zelanda örneği ortadayken, bizler neden hala uyuyoruz? Girmeyi çok istediğimiz Avrupa Birliği'nin de 2020 yılı için hedefi kullanılan tüm enerjinin %20'sinin yenilenebilir kaynaklardan sağlanmasıdır. Her direktifini kuzu kuzu yerine getirdiğimiz AB'nin bu direktifini neden görmezden geliyoruz? (Bu sabah kendimi biraz politikaya kaptırdım. Okuuyucular kusuruma bakmasınlar! Ama gerçekten sorunlarımızı çözmek istiyorsak buradan başlamamız gerekiyor!) Herkese saygılar. Düzenleyen Dogasever : 28-01-2011 saat 14:43 |
27-04-2010, 11:35 | #20 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 05-04-2007
Şehir: Appleton-İngiltere
Mesajlar: 1,706
|
Dünyanın dört bir yanından et gelecekmiş! Neden?
Bugünkü Milliyet gazetesinden aldığım bir başlık: Dünyanın dört bir yanından et gelecek! Neden? Et, hem de ta Arjantin’den, Brezilya’dan, olmadıysa Yeni Zelanda ve Avustralya’dan gelecek! (Ne çevre dostu bir uygulama değil mi? Kimbilir bu etlerin taşınması için kaç ton yakıt yanacak ve atmosfere kaç ton karbondioksit salınıcak!). Peki bu başlıkla biyoetanolün ne ilgisi var demeyin ve okumaya devam edin lütfen! Et ve Balık Kurumu’na yetki verilmiş ve bu kurum ithal etin adresini araştırmaya başlamış bile! Millete soran var mı? Millet de kimmiş? Ayrıca bugüne kadar AB’den ithal edilmeyen 19 bin ton et de gündeme gelebilirmiş. Bunu herhalde önceki hükümetler söz verdiler! Hani, Gümrük Birliği anlaşması imzalandı ve AB’ye girdik diye şatafatlı gövde gösterileri yapan hükümetler vardı ya! Meğer, bizim bilmediğimiz bazı sözler verilmiş o zamanlar: 3000 tonu canlı olmak üzere 19000 ton et! Tarım ve Hayvancılık ülkesi Türkiye bu konuda o kadar ileri gitmiş ki, AB’nin Tarım ve Hayvancılık yapan diğer ülkelerine abilik yaparak onların hayvancılığını ve dolaylı olarak da tarımını destekleyecek! Bravo doğrusu gözlerim yaşardı. Daha ne günler göreceğiz. Benim Doğuda’ki çiftçim, Güneydeki, Ege’deki, Marmara’daki çiftçim kan ağlıyor ama gel gelelim bizim hükümetimiz AB’nin tarımını ve hayvancılığını destekleyecek bir karara imza atmaya hazırlanıyor! İmza atılmış da, uygulamaya geçilecek. Bu konuyu Türk Milleti’ne hangi hükümet danışarak aldı acaba? Sayın Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan da, et alımında bölge sınırlamasına gidilmemesini istemiş. İşte bu gerçekten son derece milliyetçi bir karar. Zaten başbakanımızdan da bu beklenirdi. Yoksa, “et ithali ne demek? Bizim halkımızın büyük bir bölümü çiftçidir; et ithalatına ayıracağımız parayla çiftçimizle birlikte yeni hayvan çiftlikleri kuracağız, eskilerini daha modernleştireceğiz; hem ucuz, hem çevre dostu hem de kolay uygulanabilen çözümlerle hayvancılığımızı geliştireceğiz; ama hepsinden önemlisi, hayvancılığın gelişmesi tarıma bağlıdır; o yüzden tarımda kan ağlayan çiftçimizin yerli üretimini destekleyeceğiz; bizde güneş bol, su bol, meralarımız bol ancak iyileştirilmesi gerekiyor; o yüzden önümüzdeki 2 yıl içinde olanca gücümüzle meralarımızı iyileştireceğiz; Aslında vatandaşlarım, bizim ithalatımızın en önemli girdisi (yani en çok yurtdışına para ödeyerek aldığımız mal) petroldür; o yüzden, öyle bir şey yapacağız ki, hem kendi yakıtımızı kendimiz üreteceğiz hem de bu etkinlik sayesinde tarım ve hayvancılığımız gelişecek, tarımsal kesimde işsizliğe çözüm bulacağız; evet benim sevgili vatandaşlarım yanlış duymadınız, biyodizel, biyoetanol gibi küresel ısınmaya dur diyecek ürünler üreteceğiz; bunu yaparken tarımımız gelişecek, çünkü bu yakıtların hammaddesi şeker pancarıdır, mısırdır, buğdaydır, patatestir, tarlada yetişen her türlü üründür; sonra yeni kuracağımız tesislerde bu tarımsal ürünlerden yakıt üreteceğiz, trafikteki araçlarımızın %90’ı bu yakıtlarla çalışacak; insanımıza hem tarımda hem de bu yeni tesislerde iş olanağı sağlayacağız; bu tarımsal ürünlerin enerjileri biyoyakıt olarak değerlendirildikten sonra, geriye kalan posaları birinci sınıf hayvan yemidir; işte yeni ve modern tesislerle şahlandıracağımız hayvancılığımızda da girdi olarak bu tarımsal ürün artıklarını kullanacağız; ayrıca, süt, peynir gibi hayvancılık ürünleri üreten tesislerimizin fabrika atıklarını da hem yenilebilir enerji üretiminde değerlendireceğiz (örneğin, peyniraltı sularından biyoetanol üretimi gibi) hem de hayvancılık sektörüne yine yem olarak geri döndüreceğiz (örneğin, protein); tüm tarımsal etkinliklerimizde kimyasal gübre yerine şaha kaldırılmış hayvancılık sektörümüzden gelecek hayvan gübrelerini ve kendi üreteceğimiz etkin mikroorganizmaları (EM) kullanacağız (bu konuda daha fazla bilgi için diğer bloglarımı okuyunuz lütfen!); böylece aslında memleketimize faydalı bir iş daha yapmış olacağız: kimyasal gübre ve pestisit kullanımı asgari düzeye inecek; bunun anlamı, daha az çevre kirliliği ve ithalata daha az para harcanması demek olacaktır çünkü kimyasal gübre üretiminde çok fazla enerji ve ithal malı olan amonyak kullanılmaktadır; hem çevreye, hem sağlığımıza hem de ülkemizin dış ticaret dengesine zarardır.” demesini kesinlikle beklemiyordum! Çünkü şimdiye kadar RTE hükümetinin yaptıkları bunun tam tersi uygulamalar olmuştur. Tarımsal ürünler ithal edilerek çiftçinin beline bir darbe de hükümet vurmuştur. Bugün mısır eken çok az çiftçimiz kaldı. Biyodizel ve biyoetanol gibi çevre dostu yakıtlara ÖTV konulmuştur. (Sadece biyoetanolde benzinle karıştırıldığında %2’si ÖTV’den muaftır. Halbuki bir arabada biyoetanol benzinle %85 oranına kadar karıştırılabilmektedir! Biyodizelin ise tamamı ÖTV’ye tabidir.) Bir de bizim et ithal etmeyi planladığımız iki ülkedeki birkaç uygulamaya bakalım: Brezilya’da araçların %80’i biyoetanol ile çalışmaktadır. Yeni Zelanda hemen hemen tüm peynir üretiminden gelen atıksularından biyoetanol üretmekte ve yoğun enerji talebi olan Japonya ve Singapur'a ihraç etmektedir. Sadece bu iki örnek bile, bu ülkelerde çevre, tarım ve hayvancılığın bir bütün olarak uygulandığının en iyi göstergesidir. Evet sayın okuyucular, eğer siz ülkenizde çevre, tarım ve hayvancılığı birlikte ve bir bütün olarak algılamazsanız, böyle RTE hükümetinin (sadece RTE değil, önceki hükümetler de bu konuda hatalıdırlar!), yurtdışından daha çok et, fosil yakıt, şeker, mısır, buğday, kimyasal gübre hammaddesi, hayvan yemi alırsınız. Kendi insanınızı işsiz güçsüz bırakırsınız, Kendi ekonominize kendiniz daha çok çelme takarsınız... Milliyet Blog 27 Nisan 2010 http://blog.milliyet.com.tr/Dunyanin...?BlogNo=240602 Düzenleyen Dogasever : 27-04-2010 saat 12:17 |
27-04-2010, 13:17 | #21 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 29-02-2008
Şehir: Tekirdağ
Mesajlar: 533
|
Sn Doğasever, Siz bildiğim kadarı ile ekipman üreticisi değilsiniz. İngiltere ya da başka bir ülkedede mi ekipmanlarınızı fason olarak altyapımcılara yaptırıyorsunuz.? Sevgiyle kalın. |
27-04-2010, 13:28 | #22 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 05-04-2007
Şehir: Appleton-İngiltere
Mesajlar: 1,706
|
Sn Ensar, Aslında ekipmanlari bu aşamada üretmeye gerek yok. Çünkü ekipmanlar parça parça satılıyor. Türkiye'ye yapacağımız ilk cihazda paslanmaz çelik tankların Türkiye'de üretilmesini ve diğer ekipmanların (membranlar, membran kapları, distilasyon ünitesi, pompalar ve kontrol panosunun yurtdışından gelmesini planlıyoruz. Bu ekipmanların tamamı ilk cihaz için Türkiye'de monte edilecektir. Daha sonra yapılacak cihazların membranlar hariç tamamı Türkiye'de üretilecektir (fason verebiliriz!). Ayrıca, tüm dünyaya Türkiye'den ihraç edilecektir. Tasarım işinde benimle birlikte bu işe yıllarını vermiş ve dünyanın çeşitli yerlerinde birçok tesis tasarımı yapmış yabancı bir ortağım da var. Saygılar. Düzenleyen Dogasever : 27-04-2010 saat 14:25 Neden: ekleme |
10-07-2010, 13:53 | #23 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 05-04-2007
Şehir: Appleton-İngiltere
Mesajlar: 1,706
|
Web sitemiz faaliyete geçmiştir. www.biyoetanol.net |
27-11-2012, 14:43 | #24 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 05-04-2007
Şehir: Appleton-İngiltere
Mesajlar: 1,706
|
Buraya en son mesajımı 10-07-2012 tarihinde atmışım. O zamandan bu zamana derelerimizi ve göllerimizi kirleten peyniraltı sularından biyoetanol ve Protein tozu üretimi konusunda köprülerin altından çok sular aktı ve 2 yıl gibi kısa bir sürede, Türkiyede ilk tesisin kurulması için EU hiğbe programından da yararlanarak, dizayn ve makine ekipman üretimini de gerçekleştirerek, büyük adımlar atılmış oldu. Evet, ilk tesisin Kars'ta şu anda montajı devam ediyor. Hava şartları elverdiği sürece çalışma devam edecek ve nisan ayında tesis işletmeye alınacaktır. Konuyla ilgilenenleri bilgilendirmek istedim. Resimleri yükleyemedim. |
11-11-2018, 01:32 | #25 |
Yeni Üye
Giriş Tarihi: 10-11-2018
Şehir: Rotterdam
Mesajlar: 1
|
Tesise ait telefon numarasını yazar mısın? |
|
|