agaclar.net

agaclar.net (http://www.agaclar.net/forum/)
-   Bitkiler Hakkında Genel Konuşmalar (http://www.agaclar.net/forum/bitkiler-hakkinda-genel-konusmalar/)
-   -   Bitkiler düşünebilir mi? (http://www.agaclar.net/forum/bitkiler-hakkinda-genel-konusmalar/5757.htm)

Baldaş 19-09-2007 08:30

Bitkiler düşünebilir mi?
 
Günaydın! Yanlış hatırlamıyorsam bir romanda okuduğum bilgiyi paylaşmak istiyorum.
Görüşlerinizi merak ediyorum.
Sarılıcı türde olan bir bitki toprağa dikiliyor ve yakınına bir de kazık dikiliyor. Bir süre sonra bitkinin kazığa doğru yöneldiği belirleniyor. Daha sonra belli aralıklarla kazığın yeri değiştiriliyor. Bitkinin sağına soluna yukarısına gelişigüzel saplanıyor. Bitki de her seferinde sanki elleri ya da gözleri varmış gibi sarılabilmek için kazığı takip ediyor. Belli bir süre geçtikten sonra kazıktan umudunu kesiyor ve en yakınında bulduğu bir fidana sarılmaya başlıyor. Bu doğru olabilir mi? Taa ortaokul yıllarında ırganım ve nasti diye birşey öğrenmiştik ama onu da üstünkörü öğretmişlerdi. Bu hareketler bitkinin bilinciyle mi ilgili yoksa fizik kuralları gibi otomatikman mı gerçekleşiyor? Konuyla ilgili başka deneylerden haberi olan var mı acaba? Mesela bir de şeyden bahsederler. Bitkiler kuraklık döneminde falan yani hayatları tehlikede olduğunu hissettikleri zaman daha çok tohum verirlermiş. Ya da buna benzer birşeydi.Bu doğru olabilir mi?

abk 19-09-2007 08:45

Bir cinayetin aydınlatılmasında tanık olarak bir bitkinin kullanıldığını okumuştum.Bu konudaki tek örnek olduğu söyleniyordu.Bitkiyi yalan makinası benzer bir cihaza bağlıyorlar ve şüphelileri sırayla bitkinin yanın alıp gösterdiği tepkiye bakıyorlar.Tabii birkimiz,bir salon bitkisi,ölen kişinin işyerinde bulunuyor.Nerede okudum hatırlamıyorum,dolayısıyla kaynak gösteremeyeceğim.

Arzu Kasapoğlu 19-09-2007 13:43

Bende radyodan dinlemiştim benzer şeyleri. Bitkiler kendilerine zarar verenleri tanıyor ve zarar veren kişiyi gördüğü zaman olumsuz sinyaller veriyorlarmış. Çiçekler kendileriyle yumuşak ses tonuyla konuşulmasına bayılıyorlar ve sevgi sözcüklerini de seçebiliyorlarmış. Bütün bitkiler Mozart dinlemeyi seviyormuş, Rock müziği ise onları hasta ediyormuş. ;)
Patesler ve havuçlar kızartılmaya götürülürken çığlık atıyorlarmış,:( bunu çocukken radyodan dinlemiştim ve çok üzülmüştüm. Sarmaşıkların sarılacağı yeri gördüğüne veya bir şekilde hissettiğine çoğumuz zaten şahidiz.

abk 20-09-2007 08:05

Patatesler ve havuçlar kızartılmaya götürülürken çığlık atıyorlarmış,:(Keşke bunu öğrenmeseydim.:(Ben nasıl kızartma yiyeceğim ki şimdi.)

zenfree 20-09-2007 08:07

Sevgili abk haşlayıp da yersin. Hem de sağlıklı beslenmiş olursun. ;)

sezinci 20-09-2007 12:05

:):):)

sezinci 20-09-2007 12:30

abk ile aynı kitabı okumuş olabiliriz.
Adı: Bitkilerin Gizli Yaşamı.
Kitap evde olduğu için yazarını şimdi hatırlamıyorum. Kitap bitkilerin benzer olaylara benzer tepkiler verdiği ile ilgiliydi.

Aslında ben de bitkilerin bazı şeyleri hissedebildiğine inanıyorum.

Baldaş 20-09-2007 12:54

Benim de evdeki difenbahyam onu direk güneş alan bir yerde unuttuğum için (perdenin önüne açıkta bir yere koyduğumu çok net hatırlamama rağmen) kafasını perdenin kuytu bir yerine gizlemişti. Biraz korkmadım desem yalan olur. Hareket ediyorlar ama o kadar yavaş ki biz farkedemiyoruz. Şu hızlandırılmış görüntüler var ya hani aylarca çekim için zaman ve film harcıyorlar. Onlar aslında çok ipucu veriyor. Günebakanların hareketleri falan mesela. Canlı olduklarını daha bir kuvvetli hissediyorsunuz.

Plumbago 20-09-2007 15:06

Bitkiler de canlı oldukları için koşullara göre bir takım tepkiler vermeleri normaldir. Ancak bu, bitkilerde muhakeme yeteneği olduğunu göstermez.

Verilen tepkiler tamamen yaşamın devamına ilişkin tepkilerdir. Yaşamsal refleksler mutlaka tüm bitkilerde vardır. Tıpkı yaşlanan veya yaşam koşulları bozulan bitkilerin çok çiçek açıp, tohum bağlayarak, kendinden sonraki neslin oluşmasını sağlamaya çalışması gibi.

Yani örneklendirilen çalışmalar tamamen yaşamsal reflekslerden kaynaklanmaktadır. Bunlara düşünce veya muhakeme diyemeyiz. (Tabii bence :))

abk 21-09-2007 09:47

Alıntı:

Orijinal Mesaj Sahibi zenfree (Mesaj 154424)
Sevgili abk haşlayıp da yersin. Hem de sağlıklı beslenmiş olursun. ;)

Haşlanmaya giderken kahakahalar mı atıyormuşlar?:rolleyes:

Sinan9 27-09-2007 01:20

Vejetaryen olmayanlar için söylüyorum. Yediğimiz birçok şeyin muhakeme yeteneği var.

Bu onları yememize engel değil.

Sevelim 27-09-2007 11:27

Bitkilerin de bir canlı olduğunu çoğunlukla unutuyoruz. Yine bu sitede okuduğum bir yazıdan bahsedilmiş ilk mesajlarda. Bitkilerin bizleri duyduğunu kanıtlayabilmek için bu yaz kendimce bir deney yaptım:

Bir kaç kez fesleğen aldım ve kuruyup gittiler. Bir arkadaşımdan öğrendiğim bilgileri uygulayabilmek için üç kök daha fesleğen aldım. Saksılara diktim. İki tanesi çok neşeli bir şekilde yaşamlarını sürdürürken bir tanesi cılız bir şekilde aralarında duruyordu. Yaşasam mı kurusam mı diye ikilem içindeydi sanki. Onu alıp iki fesleğenin arasına koydum ve günde birçok kez yanına gidip konuştum onunla. Özensin de kurumasın diye "bak yanındaki arkadaşların nasıl da yeşerdi sen niye nazlanıyorsun" diye de konuşuyordum sürekli.

Sonra aklıma geldi. İnsanlar kıyaslanmaktan hiç hoşlanmazlar bitkiler de hoşlanmayabilir diye sadece onu hedef alan konuşmalar yaptım. "Lütfen beni kırma, yeşerdiğini görmek istiyorum" demeye başladım. Birkaç gün sonra tamamen kuruyan fesleğen yeşeriverdi. Onu sevip okşamaya devam ettim. O da canlanmaya çalışıyordu. Büyük bir gayret gösterdiği belli oluyordu.

Birkaç gün çiçekleri ihmal edip sulamayınca o cılız fesleğen tekrar kurudu. Diğer çiçekler birkaç saat sonra canlanırken o tamamen kurumuş gibi görünüyordu. Saatlerce başında durup özür diledim. Öptüm kokladım. "Başarabilirsin, lütfen beni kırma dedim. Daha önce nasıl yaptıysan tekrar yeşermeni istiyorum. Beni duyduğunu lütfen kanıtla" diye de ekliyorum. Her gün aşağı yukarı aynı şeyleri söylemeye devam ettim. Bu olay benim için artık bir deney gibiydi. Onun beni duyduğunu gözlerimle görmek istiyordum. Kaç gün sonraydı bilemiyorum ama sadece bir dalı yeşerivermişti bir sabah uyandığımda. Kendini çok zorladığını hissediyordum. Sırf beni mutlu edebilmek ve beni duyduğunu kanıtlamak için yeşermişti. İkimizin arasında özel bir bağ oluşmuştu sanki.

Bu yazdıklarımı fotoğraflarla belgelemek isterdim ama üzgümüm makinem bozuk.

Sevelim 27-09-2007 11:31

Çiçeklerinizle konuşun, onların sizi duyduğuna tanık olacaksınız. Dokunulmaktan da hoşlanıyorlar. Hele öpücüklere hiç dayanamıyorlar. İnanmıyorsanız deneyin.

Ancak; çiçekler de aynı çocuklar gibi yapmacık veya zoraki davranışları ayırt edebiliyorlar. Bunu sakın unutmayın. İçten olmayan davranışları anlayabiliyorlar. :rolleyes:

aysemelike 27-09-2007 14:48

elbette canlılar ama....
 
Bu forumdakileri okuyunca birşeyler yazmak istedim..

Bitkiler elbette canlılar, canlı yaşayan demektir ama sizlerin burada tartıştığı algı ile ilgili birşey. Sebzelerin haşlanırken **** kızarırken çığlık atmaları algıyı kendi beyninizdeki tanımı ile tanımladığınız zaman korkunç görünebilir ama bir bitki **** sebze algısı ile baktığınızda belkide hızlı su kaybının yarattığı şekil ve biçimsel değişikliğe verilen bir tür fiziksel, kimyasal yanıt olabilir.

Bitkilerle yapılan deneylerde, ki bazı bilimsel, elektiriksel kayıt yöntemleri kullanılmaktadır, ışık, müzik çeşidi, hoyrat **** yumuşak hareketler gibi etkilere büyüme **** gelişim geriliği şeklinde yanıt verdikleri tespit edilmiştir. Ama bu tespit onların düşündüğünü, bizim algıladığımız duygusal manada algıladıklarını ispat edecek düzeyde değildir. Fazla güneşten perdenin arkasına hareket eden bir bitki aslında bizim hareket etmek için kullanmadığımız ama bitkilere özgü ısı ve ışık algısını kullanmaktadır, bu bilinçli hareketle aynı anlamı taşımaz. Bir bitki siz onu koparırken başını geriye çekmez ama koparılma hareketi onun sisteminde hayatı tehdit edici bir algı nedeni ile yeniden yapraklanma **** kuruma şeklinde yanıt bulabilir ve siz bunu koparınca küstü **** direndi diye yorumlayabilirsiniz.....

Algının var olması onun düşünce boyutunda anlamlandırıldığı manasını da taşımaz. İnsanı diğer canlılardan ayıran en önemli özellik budur biz algıladığımız şeyleri yorumlarız ama diğer canlıların duyuları algıladıkları şeyi hayatlarını sürdürmek için gerekli refleksler ile bir cevaba dönüştürürler....

Bu nedenle aslan aç değilse avlanmaz, hiç bir hayvan yaşamları tehdit edilmedikçe saldırmaz, bir başka yaşam alanına kendi yaşam alanlarındaki koşullar bozulmadıkça göç etmezler....Bitkiler bu nedenle birlikte huzur içinde yaşarlar, hiçbir meyve bu nedenle bir diğerine benzemeye çalışmaz.....

ama insan için bu örneklerin tam tersini rahatlıkla verebilirsiniz..... Doğa kendine verileni en ekonomik, en uygun şekilde değerlendirir. Bir bitki su yoksa tohuma gider çünkü böyle programlanmıştır ama bu onun susuzluk için üzüldüğü ve tedbir aldığı anlamına gelmez.

Lafı çok uzattım sanırım ama algılamakla algıyı yorumlamak ve cevap oluşturmak farklı kavramlardır. Bitkiler sevildiklerini hissederler mi bilmiyorum ama olumlu atmosferi, iyi ışığı, havada gergin olmayan sesi algılayabildikleri kesin. Bu nedenle onlarla konuşmayı kesmeyin derim........
sevgi ve selamlarımla

GLCN 27-09-2007 14:50

Ben inanıyorum çünkü evimdeki çiçek açmada inatlaşan çoğu bitkiyi tehtit ile açtırıyorum..:)))

yuruyen_bulut 28-09-2007 14:00

hehee :p çok iyi.Bende müzik dinletiyorum orman içi kendilerini iyi hisediyorlar.
Geçenlerde Barış çiçeğim baya bir solgun duruyordu konuştum çiçeğimle ve neden solgunsun diye ama yok cevap seni en iyisi doktora götüreyim dedim.Çiçekçi arkadaşa varmadan bu yapraklarını dikmezmi :D içeri girdim arkadaşa o kadar anlattım çiçeğim çok hasta solgun duruyor diye.çiçek ayılınca ne diyeceğimi bilemedim tabi :) Arkadaş , doktora gelen bebekler gibi olduğunu söyleyince artık bende tehtid ediyorum :)

Mehmet Çetin 12-03-2009 00:01

Ağaçlar Konuşuyor mu?
 
ALINTI...

Son yıllarda botanikçilerin en fazla ilgilendiği konulardan biri de bitki ve ağaçların -mahiyeti anlaşılamayan- bir şuur sahibi olup olmadıkları. Yirminci yüzyılın başlarında Fransız biyolog Raoul France, bitkilerin yaprak ve çiçeklerinin eğilip bükülerek titrediklerini, filizlerin kıvrılarak uzadıklarını ve sanki elyordamıyla çevrelerini tanımaya çalıştıklarını, köklerinin ise araştırırcasına toprağın içine girdiğini ve neticede onların da hareketli birer canlı olduklarını ilk defa ileri sürmüştür.

Bugün ise, daha önceleri duygusuz otomatlar olarak kabul edilen bitkilerin gerçekte, insan kulağının duymadığı, henüz tam olarak anlaşılamayan basit bir ses çıkarma ve hissetme mekanizmasına sahip olduklarının anlaşılması araştırmacıları hayrete düşürmüştür.
Bitkiler açısından büyük bir tehlike ve dolayısıyla korku sebebi olarak değerlendirilebilecek durumlarda, bunların çığlık atarcasına bağırdıkları, feryat ettikleri tesbit edilmiştir.
Galvanometre yardımıyla, yapraklarına elektrot bağlanan bitkinin gövdesinden zayıf bir elektrik akımı geçirilerek, galvanometre göstergesinin ve bilgisayara bağlı graf kağıdın üstündeki yazıcı ucun oynaması ile, bitkide meydana gelen en küçük titreşim ve değişiklikler kaydedilebilmektedir.

Bilim adamları meşe, kayın, akçaağaç ve çam gibi bazı bitkiler üzerinde yaptıkları araştırmalarda, bitkilerin dibine su döküldüğünde, bitkinin suyu yukarı doğru yavaş yavaş emmesi sırasında, yazıcı aletin, bilgisayar ekranı üzerine giderek azalan zikzaklı bir eğri çizdiğini tespit ettiler. Aynı bitkilere uzun süre su verilmediğinde, ekrandaki izin değişerek yukarı doğru eğimli bir çizgi çizdiği ve gösterilen tepkinin en şiddetli zamanının, eğrinin tepe noktasına karşılık geldiği görüldü. Bu esnada ağaçların 50-5500 kilohertz gibi yüksek frekanslı sesler çıkardıkları tesbit edilmiştir (İnsan kulak zarı saniyede 20.000 titreşime, yani 20 kilohertz'e kadar olan sesleri duyabilecek şekilde yaratılmıştır). Ancak bu çığlıklar insan kulağının algılayamayacağı kadar yüksek frekansta olsa da, kabuk kemiren bazı böcekler bu sinyalleri algılar ve akbabaların hasta bir hayvana veya bir leşe çullanmaları gibi, kuruyacak bitkinin üzerine üşüşüverirler.

Botanikçilerin tesbitine göre, kuraklık zamanında, bitkide su taşıyan borular kurur. Boru duvarlarının büzülüp çökmesiyle sürtünme meydana gelir ve böylece titreşimler oluşur. Diyebiliriz ki, bu da bitkiye has bir lisandır. Yani, bitki âleminin hayat, hareket ve davranış buudları ve buraya mahsus şartlar çerçevesinde bu şekilde bir icraat sürüp gitmektedir. Bir şehre su, gıda ve enerji taşıyan kanallar, mecralar ve bunların oluşturduğu sistemin sanki bir mikroâlem modelidir bitkiler ve ağaçlar. Şehrin su ve enerji şebekesinin varoluş mânâ ve gâyesi nasıl sadece insan ise, dallarındaki ve başaklarındaki bütün faaliyetleri sadece meyveye durmak olan bitki ve ağaçlar da İNSAN'a musahhar kılınan hârika fabrikalardır.

Mehmet Çetin 12-03-2009 00:02

arkadaşlar bu konu ile ilgili belgeselde izlemiştim, burda yazanlardan bahsediyordu ordada. sizinle paylaşmak istedim.

kaktüs 12-03-2009 12:08

Paylaşımın için teşekkürler...

Çok ilginç bir bulgu. Belli ki çiçeklerle konuşun onlar size yanıt verecektir diyen büyüklerimiz boşuna söylememiş. Bizim gösterdiğimiz sevgiye şekilleriyle yanıt vermenin yanısıra belki keyifli keyifli mırıldanıyorlardır da.

Mehmet Çetin 12-03-2009 19:57

bazı boylu cevizler meyve yapmıyor. buraki yaşlılar baltayla köküne, dibindeki toprağa vurun derler. ağaç kesilceğini anlayıp meyve yapıyomuş. bunu herkesten duyuyodum. inanmadım ama deneyipte olduğunu söyleyenlerede çok rastladım. böyle bişeyi başka duyan varmı acaba???

belki 16-03-2009 21:07

Alıntı:

Orijinal Mesaj Sahibi abk (Mesaj 154123)
Bir cinayetin aydınlatılmasında tanık olarak bir bitkinin kullanıldığını okumuştum.Bu konudaki tek örnek olduğu söyleniyordu.Bitkiyi yalan makinası benzer bir cihaza bağlıyorlar ve şüphelileri sırayla bitkinin yanın alıp gösterdiği tepkiye bakıyorlar.Tabii birkimiz,bir salon bitkisi,ölen kişinin işyerinde bulunuyor.Nerede okudum hatırlamıyorum,dolayısıyla kaynak gösteremeyeceğim.

Vayyy çok fantastik geliyor kulağa.
Düşününce aslında iletişim sadece insanlar arasında olmuyor olamaz da.
Kardeşimle konuşurken konu köyler de hayvanlarla bitkilerle iç içe yaşayan insanlara gelmişti. Şöyle bir iki dakika düşünmüştük. Küçüçük bir ev soba yanıyor, etrafında aile ve küçücük yeni doğmuş bir kuzu ve ya sobanın yanında minik bir kedicik. Sanki ailenin bir ferdi gibi, çocuklarla başka büyüklerle başka muhabbet eder hayvanlar.
Sabah olunca da tarlaya gidilir. Tohumlar öyle yürekten sökülerek atılır. Sonra dikilen her fidanla filizlenen her yeni bitkiyle konuşulur. Ama her şey samimidir.
Ağacı yaralanınca oturup ağlar insan.
Bu kadar ilgiye sevgiye dağ taş olsa ayaklanır bitkiler mi hissetmeyecek, bitkiler mi karşılık vermeyecek.

Bence; bitkilerde yaşlı olana diğerleri hürmet ediyor. :D
Onların da inatçı, hırslı, karamsar olanları var (:

Keşke çook eskiden olduğu gibi doğayla, hatta birbirimizle aynı dili konuşabilsek.

gece 17-03-2009 23:48

Sap, saman, selüloz ve ötesi!
 
Tamam konu janjanlı ama olmaz ki, bu kadar da mevzu dağıtılmaz ki!

"Bitkiler düşünüyor mu?" diye başlayan konu, bitkiler iletişim kurar mı, bitkiler algılar mı, bitkiler sever, sevilir mi? diyerek almış başını gitmiş.

Tek başına "düşünüyor mu?" üzerine konuşmak 'kesmiyor' mu, yoksa oraya (düşünmeye) hiç girmeyelim de, algıydı, iletişimdi, daha bir ferah alan mı sağlıyor diye düşünülmekte, yoksa hepsini bir sepete koyup...

Asıl soru(n) bitkilerin, hayvanların yetileri değil bence, bizim onlara ne anlamlar yüklediğimiz. Onun için zaten yukarıdaki dikenli girişi yazdım, herkes kendince önemli olanı vurgulayıp, fikrini söylüyor.

Bu konuda atalarımız "Hayvanların aklı var, fikri yoktur" diyerek, çözümü göstermiş, olayı bitirmişler zaten. Benim bu sözden anladığım, insanın sahip olduğu bilgiyi genetik dışı yollarla da aktarabilmesi durumu. İnsanları diğer canlılardan (hayvan olsun, bitki olsun) asıl ayırdedici özelliği fikri değil midir? Hangimiz ateşi, elektriği bulduk, hep başkalarının uykusuz gecelerinin meyvelerini yiyor, yiyor, semirmiyor muyuz?

Var mı bitkiler dünyasının elinde "insanlar.net" gibi bir güzellik!

Tabii ki unutulmaması gereken; onların da canlı olduğu gerçeği, biz bunu sıkça es geçiyoruz gibi. En azından davranışlarımız öyle gösteriyor.

Bitkiler sabit canlılar olduklarından bulundukları mekanı iyi değerlendirip, çok iyi algılamak zorundalar ve öyle görünüyor ki bu konuda da çok başarılılar.

İletişim dediğimiz olay ise; tamamen eşitler arasında yaşanan bir süreçtir ki sizin ne söylediğiniz değil karşınızdakinin ne anladığı önemlidir. Eşit olmayanlar, ortak bir eşitlik sağlayıcı payda oluşturamadıkları sürece (ki bunun yolu, çoğu durumda üstün olanın aşağıdakinin seviyesine inmesinden geçer) bir iletişimden bahsetmek olanaksızdır.

Sevgi, saygı konusunda hiç karamsarlığa kapılmaya gerek yok, yalnız değiliz, tekelci davransak da bu böyle. Bence hayvanlar da bitkiler de sevgi karşısında algılama ve tepki konusunda bizden aşağı değiller.

Bitkilerini "mal" olarak görenler hariç, yetiştirip sevenler ile evcil hayvanları ile yaşayanlar ('olanlar' demiyorum, demeyeceğim!) beni anladılar zaten.

Biz, dünyayı bilim denilen belirsizlik kümeleri ile algılamaya alışığız, oysa bilim bize yaşam değil hep ölüm sundu, 'sevgi', 'can' gibi kavramları -henüz- anlamayı bile başaramadığı için bilim, onlara karşı hep acımasızca yok saymaya hatta yok etmeye hızla devam ediyor.

Oysa hepimiz biliyoruz ki bilim yetmiyor, yetemiyor, kıt kalıyor, çaresiz kalıyor, birçok konuda bizden yıllar, yüzyıllar, binyıllar istiyor oysa bizim o kadar bekleyecek vaktimiz yok. Bugün var yarın yokuz, kabul etmesek de bal gibi farkındayız durumun.

Ömrümüz kısa, dolayısıyla yaşama ve yaşayanlara saygı ve sevgiyle yaklaşmak durumundayız. Yoksa Süper kahramanların süper düşmanları olan ve hemen tamamı bilim insanı olan 'yaratıklara' dönüşürüz.

Sonuç olarak bitkilerin soyut bilgiler ürettiğine ilişkin veriler elimizde yok ama onlar varlar ve varlıkları da hiç de duvarların varlığına benzemiyor. Tepki veriyor, tutum alıyor, kendilerini uyarlıyorlar. Bunu da pekala güzel başarıyorlar. Yoksa dönüp de onlara bakar mıydık, güzelliği ifade etmek istediğimizde çiçekçilere koşar mıydık! İçimiz daraldığında "doğaya, yeşile, ormana" özetle onlara koşar mıydık!

gece
niye böyle bir konuyu açarlar da kötüyü söyletirler bilmem diyen forum insanı!

Selda 18-03-2009 02:07

Ağaçlar ve çiçekler doğadaki her canlının aslında kendine has bir dili var.Belkide bizler anlayamıyor,duyamıyoruz.Duyamıyor anlayamıyorsak hissiyatımızın gelişmemesinden kaynaklanıyor.
Evren'in ve doğa'nın her hareketini sabahın ilk ışıklarında izlemek kadar keyifli ve huzurlu bir şey olamaz.Bunu yaz aylarında her sabah yapıyorum.İstanbul'da beton yığınlarının arasında bunun tadına varabilmek pek mümkün olmuyor.
Ufacık bir esinti bile yokken o ağaçların hışırtısı muazzam,annannem kızım dinle ve izle Allah'a zikir ediyorlar der.

Zühre Demir 24-02-2010 00:24

Bu konu başlığındaki tüm mesajları, yorumları, şaşkınlıkları, hayretleri, biraz kızmaları, her bir kelimeyi yani, tek tek okudum.

Değerini bilemediğimiz, farkında olamadığımız o kadar çok şey var ki!.. Bizler için nice güzeliklerle süslenmiş bu hayatta, nefes alan, sevgi ile birbirine bağlanan sadece insanlar ve hayvanlar yok.

O yüzden bu sitedeyiz. O yüzden evimizde, çevremizde yeşil olmadan, bitki olmadan yaşayamıyoruz. Bence onlar da biz olmadan yaşayamazlardı. (Tabi bunu yazarken, bizlerin çok büyük çoğunluğunun doğayı bir yandan yok ettiğini düşünmemeye çalışıyorum)

O yüzden çiçekçilerde satılan kesme çiçekleri asla almıyorum, vazom yok, içine koymaya kıyabileceğim 3 bardaklık suyum da... Onları topraktan ayırmayı ve ayıranları sevmiyorum.

Onlarla ben de konuşuyorum, elimde olsa sarılıp uyuyacağım. İşteyken, aklım bir yandan evde. Hele birkaç günlüğüne başka bir yerdeysem yalnız kaldılar, susuz kaldılar diye acı çekiyorum.

Varsın fikirleri olmasın, neye yarar, onlar da algılıyor, hissediyorlar ya. Bu yeter de artar bile.

Bu arada bizlere deli diyenler utansın :)

MagicLife 23-03-2010 21:13

Gerçekten çok ilginç bir paylaşım. Patates ve havuçların çığlık atması pek mantıklı gelmedi bana. Sonuçta insanların tüketimi için yaratılmışlar :).

metafiz 23-04-2010 23:47

Bende bir kitapta okuduğum deneyi aktarıyım.

Bitkiyi bir kişiye hırpalatıyorlar,sonra bitkinin bulunduğu odaya sırayla 10 kişi giriyor ve titreşimi ölçülüyor.Bitkinin titreşimi kendisini hırpalayan kişi odaya girdiğinde çok daha fazla oluyor.Yani kendini hırpalayan kişiyi tanıyor.

Bu algılama değil de ne?

Benim geçen sene 3-4 yapraklı menekşem vadı.Günden güne kötüleşiyordu,tek yaprağı kalmıştı ve oda çok pörsüktü.Ne yapsam işe yaramıyordu çok kötüleşti umudu kesmiştim ve çok üzülüyordum.Birgün onunla baya konuştum yanında dua ettim ve birkaç günde kendine geldi, inanılmaz bir gelişme gösterdi;ilk defa böyle bir şeye tanık oldum.
Bence bitkiler bazı şeyleri anlıyor ve bize cevap veriyor.

cinarim 12-06-2010 19:22

Bitkiler canlıdır, bizler gibi yaşamak isterler. İletişimleri, tepkileri farklıdır, ama canlıdırlar. Bazı arkadaşların yazdığı gibi bizler tüketelim diye yaratılmamıştır. Onlarla birlikte dünyadayız, kimse kimse için yaratılmadı.

mrduran 09-11-2011 19:47

1-2 yaşındaki bir incir fidanının yanına, erken baharda küçük bir fidan dikin ve gözlemleyin. Hemen o yönde çıkan bir sürgün verişini veya ona yakın bir mevcut dalındaki yaprağı da takip edin. Rakip olarak algılayıp, yanındakinin güneşini keser ve diğer yapraklardan belki de 2 misli büyüktür. Boğar adeta onu karanlıkla. Yakın daldaki yaprak ise ucundan çıkmayıp, rakip tarafa, biçimsiz çekilde patlak verir. Yetişkin incirlerde görülmez, rakip görmez çünkü. En önemli gösterge; o yöndeki yaprağın çok çok büyük olmasıdır. Neden bilemem, ama bahçemde çok gözlemledim.

Rahmetli Babaannem ve halam, çiçeklere şarkı bile söylerdi, konuşmanın ötesinde.

Saygılarımla lütfen.

demircool 24-02-2012 01:49

Aman yarabbim..Neler okudum böyle inanamıyorum.Yarın ilk işim kalkıp çiçeklerimle konuşmak olacak.Yazılanlara hayran kaldım...

ferba266 24-02-2012 14:44

evet bunu çok iyi gördüm hayatta... özellikle bazı süs bitkilerinde belirgindir duygular :))))


Forum saati Türkiye saatine göredir. GMT +2. Şu an saat: 01:22.
(Türkiye için GMT +2 seçilmelidir.)

Forum vBulletin Version 3.8.5 Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Optimization by vBSEO 3.6.0
agaclar.net © 2004 - 2024