20-01-2009, 19:42 | #1 |
Ağaç Dostu
|
Ortak "oyun"
Bu bir yarışma değil, bir deneme. Konu bir kırsalda, el değmemiş doğal güzelliklerin içinde doğaçlamalarla geçecek. Başlangıçta her şey iyi, mükemmel, sevgi dolu, ekoloji hiç bozulmamış... Karakterleri üstlenip yazacak olanlar başka bir karaktere karışamayacaklar. Gerekli olduğunda yeni karakterler eklenebilecek. Konu her bir karakterin bağımsız tavrı ile sürmeyecek, yazarlar önceki yazıları okuyacak, konuya uygun, o sahnede yazması gerekenleri yazacaklar. Yani konu içinde konu olmayacak. Olayı anlatan dışardan, bağımsız biri olacak, konuyu disipline edecek gerektiğinde başka yöne sürükleyecek. Ağaç susadığını ifade ederken yapraklarına suyu hangi mekanizma ile ilettiğini, damarlardan suyun hangi basınçla geçtiğini hücresel boyutta anlatacak. Bu durumda yazarlar yazmadan önce ders çalışacaklar.) oyuncular: 1. Ağaç: Dedem 2. Ağacın dalındaki bilge ve çenesi düşük baykuş (geceyi ifade edecek):GECE 3. Ağacın altındaki bilge kaplumbağa (gündüzü ifade edecek): 4. Nehir: Müjgan (hareket halinde, herşeyi görüp bilecek,ağacın yanından akarken bildiklerini aktaracak) 5. Nehirdeki canlılar: 6. Civardaki köyün çobanı: A. Şahin 7. Koyunlar: 8. Karıncalar: 9. Diğer böcekler: 10. Bitkiler: 11. Toprak: Cumhur Tonba Kimler oynayacaklarsa isimlerini ve tabii fikirlerini de yazsınlar. Düzenleyen Müjgan : 27-01-2009 saat 10:24 |
20-01-2009, 21:47 | #3 |
Ağaç Dostu
|
Başarısız olma şansın yok internet gibi bir kaynak varken, yazarken azcık bilgili yazmak için arama tarama yapacağız |
20-01-2009, 22:10 | #4 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 10-04-2007
Şehir: Bandırma
Mesajlar: 455
|
...Olayı anlatan dışardan, bağımsız biri olacak, konuyu disipline edecek gerektiğinde başka yöne sürükleyecek.... Anlatımın dışarıdan olması fikri çok iyi zira ilkokul müsamere karakterleri gibi oluyor. (Ben de herhangi bir karakteri üstlenebilirim.) |
20-01-2009, 23:33 | #5 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 10-04-2007
Şehir: Bandırma
Mesajlar: 455
|
Hatta kendi seçme hakkım varsa "civar köyün çobanı" olmak istiyorum ( bana en uygunu |
20-01-2009, 23:57 | #6 | ||
agaclar.net
|
Senaryo denemesi olmayacak mıydı bu? Ana fikir ne, bunu da yazmalısınız ki, oyuncular ona göre yazacaklarına karar versinler. Alıntı:
Alıntı:
Buradaki her karakter bunu yapacak olursa, sonunu tahmin bile edemiyorum |
||
21-01-2009, 00:08 | #7 |
agaclar.net
|
Ana fikir önemli demiştim. Hangisinin seçildiğine bağlı olarak (yeni öneriler de yazmalısınız, ben sadece bir kaç örnek yazdım) yazışmalar değişecektir. Oyun kahramanları, hangi yöne doğru yazacaklarına, ancak ana fikri bilirlerse karar verebilirler. Örneri 1: Her şey iyi, mükemmel ve sevgi doludur. Ekoloji bozulmamıştır. Bir yabancı gelir, bir gün herşeyin değişeceğini söyler. Oyun karekterleri bunun nasıl olacağını anlamaz ve inanmazlar. Ama yaşadıkları, yabancının doğru söylediğini gösterecektir. Örneri 2: Her şey iyi, mükemmel ve sevgi doludur. Ekoloji bozulmamıştır. Oyun kahramanlarından biri, bir hırsa kapılır. Birinin değişmesi, hepsini sırayla etkiler. Anlarlar ki hepsi uyum içinde olmak zorundadır. Örneri 3: Her şey iyi, mükemmel ve sevgi doludur. Oyun kahramanlarından biri, bu duruma dönmek için ne zorlu yollardan geçtiklerini hatırlar. Düzeltmek, bozmaktan daha zordur. |
21-01-2009, 09:17 | #8 |
Ağaç Dostu
|
Her şey iyi, mükemmel ve sevgi doludur. Ekoloji bozulmamıştır. Bu cümleyi özellikle seçtik. Çünkü hiç birşey iyi, mükemmel ve sevgi dolu olamıyor ne yazık. Bunu hep bozma yönünde çabamız var. Burada ya bunu korumak için çaba sarfedilecek, ya da yavaş yavaş nasıl bozulduğunu ve nelere malolduğunu göreceğiz. Yani birlikte mahfedeceğiz. Ya da başka bişey ne bileyim, öneriler yazılsın diye başladık bir ucundan |
21-01-2009, 11:39 | #9 | |
agaclar.net
|
Alıntı:
Tümünü kapsayan bir şey de yazılabilir ama bu forum sayfalarında olmaz. Karmakarışık olur. Sınırları daraltın ki, eli yüzü düzgün bir şey yazılabilsin. |
|
22-01-2009, 19:49 | #10 | |
Ağaç Dostu
|
Alıntı:
Ben daha önce bu grubun iki çocuk oyununu izledim. İkisi de bu yazdıklarıma benzer oyunlardı. Çocukların da çok ilgisini çekti. İzleyicileri de oyuna katmaya çalışmalıyız. Unutmayın oyunu izleyecek olanlar ilköğretim çağındaki çocuklar. |
|
22-01-2009, 20:48 | #13 |
Ağaç Dostu
|
Mühendis'cim bugün bu konuyu konuştuk da... 10 gün içinde yazılması gereken bir oyun için acele edilmesi gerekiyor. Buradaki konuyu da rahatça, süreç içinde düşüne düşüne yazacağız. Bu yüzden bir arkadaşımız, daha önce çocuk oyunu yazma denemesi yapmış bir arkadaşımız, yazmaya başlayacak. Bakalım ortaya ne çıkacak. |
23-01-2009, 00:07 | #14 |
Ağaç Dostu
|
Senaryo yazarı mı, doğaçlama oynayacak arkadaşlar mı aranıyor?
Ben olayı tam anlayamadım, bağışlayın ama, işin özü; Farklı roller üstlenen kişilerin (=farklı bakış açıları) oyunun senaryosunu yazmasından ibaret bir şey midir? Yoksa; ev ödevi şeklinde role uygun harıl harıl (veya tembel tembel) çalışma yapılıp, yaşına başına bakmadan, doğaçlama tiyatro oyunu oynayabilecek oyuncu mu olunacak neticede? Her ikisi birden götürülüp, önce kısmi senaristlik yapılıp, daha sonra "yazdığın gibi oyna bakalım" mı denilecek, de böylece ele güne rezil edilecek zavallı gönüllü forum üyesi? Yoksa; sadece, işte forumda bu kadar insan var, kendilerince bir oyun kurgusu kursunlar, olaya sadece seçtikleri karakter açısından yaklaşsınlar, başkasını yönlendirmeden, ortak gidişata uyup, kendi rollerini uyarlasınlar, bakalım ortaya (sadece) yazılı olarak neler çıkacak dan mı ibaret durum? Yoksa e) şıkkı mı? yani "E)Hiçbiri" değil de, ben, hiç bir şey anlamamışım mı? Gülmeyin gerçekten tam olarak yapılmak isteneni anlamış değilim. Ama bu anlatacak olana minettar olacağım da demek aynı zamanda. gece cehaletini ve anlama kapasitesini forumda şamaroğlanı eden forum üyesi! Not: Sanki doğru şık, Ğ)HEPSİ gibi geliyor bana ama, emin değilim ve oynanacak yere yakın kriptonit olabilir diye, ortaya atılıp, aday olmaya korkuyorum . |
23-01-2009, 01:57 | #15 |
Ağaç Dostu
|
Bu olayı sulandırma gereğini neden duyduğunuzu? Bu olayda sizi rahatsız eden şeyin ne olduğunu, Neden bu -sözüm ona- esprili ve basit alaycı usluba gerek gördüğünüzü, bu kadar insanın anladığı bu olayı neden sizin anlayamadığınızı, "cehaletini ve anlama kapasitesini forumda şamaroğlanı eden forum üyesi!" iseniz neden kapasitenizi aşan konuları anlamaya çalışarak geri dönüşümsüz bir kapasite özürlüsü olmaya çalıştığınızı, cehaletiniz ve kapasitenizin yüzsüzleşmesini bu forumda şamaroğlanı olmanız sonucu mu olduğunu da ben anlamadım. Anlamak için heralde sizin gibi cehaleti ve kapasitesi şamaroğlanına dönmüş bir süpermen olmak lazım... Bunları nasıl olsa yönetim silecek. Belki bu arada size saçmada gelse bir şeyler yapmak için uğraşan iyi niyetli insanların yapmaya çalıştığı işe ve düşüncelerine saygı duyulması gerektiğini -hiç umudum yok ama- anlarsanız. Tabi şamaroğlanı kapasitenize cehaletiniz izin verirse... İyi geceler |
23-01-2009, 09:24 | #16 |
Ağaç Dostu
|
Sakin olun hele... kafalar karışabilir.... Bu bölümü okuyup, bir şeyler şeyler yazabildiğine göre gece, yazıdaki baykuş karakterini oynayabilir. Geceyi ifade eden bilge baykuşu yani. Tabii gönüllü olup olmayacağını bilemem. Burada yazacağımız, adına oyun dediğimiz şey, sahneye konacak bir eser olmayacak, bu biline. İnsan elinin henüz "bozmayı" beceremediği dönemlerdeki doğal ortamda, her şey mükemmelken, "yazarlar" (oyuncular) rollerini seçip, yazmaya; olağan akış içinde çaktırmadan yavaş yavaş, doğanın dengesini bozmaya başlarlar. Kötü sona doğru giderken, mükemmel olanın güzellikleri önce vurgulanır ki sonuçta oluşan kötülükle aradaki uçurum görülebilsin. Yani yazıda iyi ve kötü karakterler var. Rolleri ve paylaşımını buna göre yeniden düzenleriz. Benim buraya yazarken kesinleşmiş bir fikrim yoktu, üzerinde çalışıp, direkt konuyu, kimlerin neyi yazacaklarını da belirtmem mümkündü. Ama ortak yapacağımız birşey için, herkes fikrini yazsın istedim. Gecenin bilmem kaçında canı sıkılan "gece", bu bölüme her "sataşışında" bir parça daha olayın içine girdiğini ve yazarlardan biri olacağını bilerek yazsın diyorum. Yapıcı önerilere her zaman açığız. Ama cılkını çıkarmaksa niyeti, bu konu içinde gelip geçen, başka diyarlara esen bir rüzgardan farkı olmayacaktır, kaybolacaktır bir süre sonra... |
23-01-2009, 13:49 | #17 |
Ağaç Dostu
|
üslup farkına evet, polemiğe hayır!
Gündüz gündüz yazdığım için sürç-ü lisan edersem, af dilemeyeceğim içinizden nasıl geliyorsa öyle düşünün ve davranın... Nasılsa herkes kendine yakışanı yapacaktır sonuçta. Benim açımdan sorun yok yani. Her ne kadar dedem'in yaklaşımının yanlış anlamadan kaynaklanan bir celallenmeden ibaret görsem de en azından cevap yazdığı için teşekkür ediyorum. Ve bu teşekkür ciddi bir teşekkürdür, basit alay, espri, sağ gösterip sol vurma falan değildir. Yazımda belirttiğim "minnettarlık" ise tabii ki müjgan'a ait. Dedem, sorularıma yanıt vermeye tenezzül etmeyip, kendini benim ve yönetimin yerine koyup, başkaları adına fikir yürütmeyi üstün tutup, polemik malzemesi olmaya çok açık yeni sorular sormayı tercih etmiş. Kendi bilir. Polemiği sevmem, gereksiz ve anlamsızdır. Bu forumda yeri de yoktur. Her ne kadar yönetimi temsilen (?) silineceğini kesin bir dille belirtmiş olsa dahi ben aynı fikirde değilim. Başlığından itibaren tüm yazdıklarımda konu dışı ne yazmışım ki silsin yönetim? Benim şimdiye kadar yönetimin müdehalesi olarak gördüğüm; kötü niyet ve konu dışı hariçten gazellere müdahale ile sınırlı olup, farklı düşünen, farklı üsluptaki insanlara tacizi hiçbir zaman içermemesinden ibaret. Böyle olmadığını, düşünme biçimi ve içeriğe de sansür uyguladığını iddia edenden ispat isterim. Benim ispatım tüm forumdan ibaret. Dedem'e iyi gecelerin de ötesinde iyi günler (7/24) diliyorum ve bu konuda ne alay, ne ironi yapıyorum. Nokta. Müjgan'a naçiz sorulara yanıtları için tekrar minnettarlığımı iletiyor ve pilavdan dönenin kaşığı kırılsın diyorum. Yazıların içeriğine odaklandığı ve başlatılmış bir polemik girişimine karşı bile coşup gitmeyişini ise minnettarlığın tükürükle yapıştırma olmayıp hakedilişinin delili olarak sunuyorum. Böyle biline. Geceyi ifade edecek baykuş için baştan pilavdan dönenin diyerek cevap vermiştim ama yineleyeyim; neden olmasın! Hem geceyi geceden iyi kim oynayabilir ki! Baykuşun "bilgelik" sıfatı konusunda ise sadece geniz temizleme sesi şeklinde kısacık bir öksürük ile çekincemi koyayım ki, sonra hayal kırıklığı olmasın. Yanıtları okuyan herkese ise bu kadar çok vakit alıp, konuyla ilgili "N'evet geceyi temsil eden, baykuş, benim! ve gördüğünüz gibi çook kötüyüm çok!" diyorum. Anlamayan olursa, soru sorabilir, ben öyle yapıyorum Küçük bir açıklama olarak da; alın Süperman'i, toplayın şamaroğlanı ile, bölün ikiye (iki şeyi topladığımızdan ikiye bölüyoruz), ne kaldı? vasat bir forum üyesi mi, hah! tamam işte, sonuç doğru, tebrikler. gece konu dışı yazmayı sevmeyen, forumda varoluşu, zamanın gerçek ve adil kollarına emanet etmekten yana olan gerçekten "sakin" forum kişisi. |
23-01-2009, 14:29 | #18 | |
Ağaç Dostu
|
Alıntı:
|
|
23-01-2009, 20:17 | #19 |
Ağaç Dostu
|
[QUOTE=gece;350046]Gündüz gündüz yazdığım için sürç-ü lisan edersem, af dilemeyeceğim içinizden nasıl geliyorsa öyle düşünün ve davranın... "........" Her ne kadar dedem'in yaklaşımının yanlış anlamadan kaynaklanan bir celallenmeden ibaret görsem de en azından cevap yazdığı için teşekkür ediyorum. Ve bu teşekkür ciddi bir teşekkürdür, basit alay, espri, sağ gösterip sol vurma falan değildir. Yazımda belirttiğim "minnettarlık" ise tabii ki müjgan'a ait. "......" Dedem'e iyi gecelerin de ötesinde iyi günler (7/24) diliyorum ve bu konuda ne alay, ne ironi yapıyorum. "......." geceyi temsil eden, baykuş, benim! ve gördüğünüz gibi çook kötüyüm çok!" diyorum. "...." /QUOTE] Bak şimdi beni gerçekten mahçup ettiniz. Siz ne kadar afdilememe tavrınızı peşinen takınmış olsanızda -aramızdaki bu küçük sürtüşmenin- bir kuşak çatışmasının sonucu olduğuna karar verdim. Yanlış anlamadan kaynaklanan celallenmemden dolayı hadi ben sizden özür dilemiş olayım. Anlaşılan alaycı ve iğneleyici uslubu olan cehaleti ve kapasitesi şamar oğlanına çevrili, çoook kötü çok bir baykuşumuz oldu. Valla böyle bir baykuş tipi olayın içinde hiç de fena olmaz... . |
26-01-2009, 09:22 | #21 |
Ağaç Dostu
|
İnanın sizler çaktırmadan eseri yazmaya başlamışsınız bile. Yazışmalarınızı okumak bile heyecan verici. Ortak oyun nasıl heyecanlı olacak fikir teatisinden belli olmaya başladı. Saygı ve sevgilerimle. |
27-01-2009, 00:37 | #22 |
Ağaç Dostu
|
Vira Bismillah!
Döndüm :-) hem de ellerimi çamura bulayıp, döndüm, ayıptır söylemesi kiraz dikip, bir sürü karanfil şaşırtıp, gül çeliği dikip "döndüm". Orman Mühendisi'nin "dönün!" deyişine uydum yani, hatta bu esnada Dünya da kendi etrafında 3 tur döndü, (3*42000 km) 4.'yü dönüyor; peki sizde durum nedir? Gerçi henüz, başlangıçta belirlenen 11 karakterden benceğiz dahil 5'i (her ne kadar ötekiler koyu bir biçimde ilk mesajda güncellense de benim ismim geceyi temsil eden baykuşun yanına silik, italik (devrik cümleler misali, yan yatık) olarak bile eklenmemiş ama olsun, herhalde benim "sulandırma" sorunum olduğu için böyle uygun görülmüş, olsun, ne yapalım.) Ben çalıp oynamaya başlıyorum. Dış Ses (hani şu olayı dışarıdan anlatan, ecnebilerin narrator dedikleri herif -nedense hep davudi sesli adamlardır böyleleri-) konuşur ve mekanı tarif eder; ...... isminde (isim babaları uyumayın, burası ağaçlar.net, otel değil!), uzak, çook uzak bir ülke varmış. Bu ülkenin de gözlerdan ırak ama gönülleri cezbedecek güzellikle, dört tarafı geçit vermez, yüksek dağlarla çevrili bir büyük vadisi varmış. Bu vadinin de orta yerinden, işte bu yüksek dağlara yağan kar sularının beslediği ve yamaçlardaki göz göz pınarlardan doğan, ışıl ışıl sularında güzel peri kızlarının yıkandığı, gürül gürül bir nehir akarmış (bir Müjgan gördüm sanki!) Dağlar üçbin metreyi aşkın olduğundan zirvelerinden kar eksik olmaz ve böylece yazın dahi nehir yatağı kurumaz, suyu azalsa da, gürül gürül değil nazlı nazlı süzülse de bu güzel vadiye hayat vermeye devam edermiş. Vadide binbir çeşit bitki ve hayvan yaşarmış. Hem de öyle uzun süredir birlikte yaşıyorlarmış ki bu vadide ne zamandan beri mutlu mesut yaşadıklarını bilmez, tüm dünyayı ve yaşamı da kendilerininki gibi zanneder, dünyanın hep ve sadece bir mutluluk diyarı olduğuna inanırlarmış. Oysa hiç de öyle değilmiş, hayvanların üzerinde neşeyle koşup durdukları, koyun ve keçilerin üzerinden bir sıçrayışta geçtikleri birçok düzgün kesilmiş taşın olduğu yerde, eskiden gaddarlığı ve yıkıcılığı ile bilinen bir uygarlığın kalıntıları varmış. Savaşlarda daha iyi savunma yapabilecekleri bu vadinin yamaca doğru eteklerini kendilerine ülke yapan bu uygarlık yüzlerce değil binlerce yıl önce yıkılıp gitmiş. Zamanında paha biçilemeyen ve insan hayatlarına kastetmeye varan entrikaların döndüğü konaklar, saraylar şimdi birer yıkıntı olmuş, o gurur abidesi sarayların sahipleri ise çoktan toprak olup, kemikleri bile eriyip gitmişmiş. Şimdi artık bu topraklar birçok bitki ve hayvana vatan olup, kuşaklar boyu huzur içinde yaşadıkları yerler olmuş. Buralara insan olarak artık gelse gelse karşı tepenin ardındaki köyde oturup, koyunlarını güden çoban gelmekteymiş. (Hoşgeldin A. Şahin kardeş, yalnız şu çoban köpeğinize görünseniz de, akşam akşam bir kaza çıkmasa elinden (/dişlerinden), ne dersiniz!) Vadideki nehrin, sağındaki hakim tepede yaşlı mı yaşlı, büyük mü büyük, üzerinde en az 50-60 çift kuşun yuva yaptığı (kumru onlar yahu! baksanıza muhabbetlerine, yok yok bakmayın nazar değer!) kocaman bir dişbudak ağacı varmış ki, gövdesine iki kişi sarılsa parmakuçları birbirine kavuşmazmış (Dedem de teşrif ettiler, buyursunlar, buyursunlar). Bu dişbudak ağacının emsallerinin aksine bu denli görkemli ve gelişkin oluşu tabii ki sebepsiz değilmiş, nehrin taa yukarılardan, dağların yamaçlarından taşıdığı bereketli alüvyonlar, vadinin bu bölgesinde onbinlerce yıldır, irili ufaklı milyonlarca canlının katkısı ile çok bereketli topraklara (Tam bu esnada Cumhur Tonba alır sazı eline ve Aşık Veysel'in bir eserini çalıp söyler ki*, dalıp gitmeden dinleyebilene aşkolsun!) dönüşüp köklerini beslediği için bu ağaç böylesi bir anıt ağaca dönüşmüşmüş. -Şimdilik bu kadar; kırpın, biçin, "yuvarlatın", hiç olmamış, bak bu daha iyi deyin, ama, "ne olursanız olun" sizi çağıran Mevlana aşkına "dönün" bre! .... altta yer alan Aşık Veysel'in (mekanı Cennet olsun!) eseri ve adının yanında solda sıfır kaldığından mahlasını yazmaya utanan forum kişisi. * Dost Dost Diye Nicesine Sarıldım Benim Sadık Yarim Kara Topraktır Beyhude Dolandım Boşa Yoruldum Benim Sadık Yarim Kara Topraktır Nice Güzellere Bağlandım Kaldım Ne Bir Vefa Gördüm Ne Faydalandım Her Turlu isteğim Topraktan Aldım Benim Sadık Yarim Kara Topraktır Koyun Verdi Kuzu Verdi Süt Verdi Yemek Verdi Ekmek Verdi Et Verdi Kazma ile Dövmeyince Kıt Verdi Benim Sadık Yarim Kara Topraktır Ademden Bu Deme Neslim Getirdi Bana Turlu Turlu Meyva Yetirdi Her gün Beni Tepesinde Götürdü Benim Sadık Yarim Kara Topraktır Karnin Yardim Kazma ile Bel ile Yüzün Yırttım Tırnak ile El ile Yine Beni Karşıladı Gül ile Benim Sadık Yarim Kara Topraktır İşkence Yaptıkça Bana Gülerdi Bunda Yalan Yoktur Herkesler Gördü Bir Çekirdek Verdim Dört Bostan Verdi Benim Sadık Yarim Kara Topraktır Havaya Bakarsam Hava Alırım Toprağa Bakarsam Dua Alırım Topraktan Ayrılsam Nerde Kalırım Benim Sadık Yarim Kara Topraktır Dileğin Varsa iste Allah'tan Almak için Uzak Gitme Topraktan Cömertlik Toprağa Verilmiş Haktan Benim Sadık Yarim Kara Topraktır Hakikat Ararsan Açık Bir Nokta Allah Kula Yakın Kul Da Allah'a Hakkın Gizli Hazinesi Kara Toprakta Benim Sadık Yarim Kara Topraktır Bütün Kusurlarımı Toprak Gizliyor Merhem Çalip Yaralarımı Tuzluyor Kolun Açmış Yollarımı Gözlüyor Benim Sadık Yarim Kara Topraktır Her Kim Ki Olursa Bu Sırr-ı Mazhar Dünyaya Bırakır Ölmez Bir Eser Gün Gelir Veysel'in Bağrına Basar Benim Sadık Yarim Kara Topraktır Aşık Veysel (Şatıroğlu) |
27-01-2009, 10:33 | #23 |
Ağaç Dostu
|
[quote=gece;351474]Döndüm :-) hem de ellerimi çamura bulayıp, döndüm, ayıptır söylemesi kiraz dikip, bir sürü karanfil şaşırtıp, gül çeliği dikip "döndüm". Hoş geldiniz, siz başlamasanız başlayacağımız da yoktu yani İlk "gaz" hep çok önemlidir. Orman Mühendisi'nin "dönün!" deyişine uydum yani, hatta bu esnada Dünya da kendi etrafında 3 tur döndü, (3*42000 km) 4.'yü dönüyor; peki sizde durum nedir? Biz bir işe başlamadan başka bir işe soyunduğumuz için, bu işe el atamadıktı. Ama zat-ı alinizin inayetinizle başlayacağız evelallah. Gerçi henüz, başlangıçta belirlenen 11 karakterden benceğiz dahil 5'i (her ne kadar ötekiler koyu bir biçimde ilk mesajda güncellense de benim ismim geceyi temsil eden baykuşun yanına silik, italik (devrik cümleler misali, yan yatık) olarak bile eklenmemiş ama olsun, herhalde benim "sulandırma" sorunum olduğu için böyle uygun görülmüş, olsun, ne yapalım.) Sizin isminiz de bu sitemkarane tavırla değil ama, unutulduğu için değişmemişti. Az önce anımsayıp düzelttim. 2. Ağacın dalındaki bilge ve çenesi düşük baykuş (geceyi ifade edecek):GECE |
27-01-2009, 10:52 | #24 | |
Ağaç Dostu
|
[QUOTE=Müjgan;351530] Alıntı:
Gerçi ikimiz gizli bir oturumda barış çubuğu tüttüreli hayli oluyor. O günden sonra barış amblemlerinde güvercin yerine ağzında bir zeytin dalı olan bir baykuş çizmenin daha anlamlı olacağını düşünmeye başlamıştım.... Müjgan Hanım atlamış; Geceyi temsil eden baykuşun tescili için zat-ı alilerinden müsbet bir cevap gelmediği için koyulaştırılmamıştı. Ama şimdiki irade-i beyan aşikar ve sarih olması sebebiyle tescili en koyusunan yaptık gitti. Hayırlı olsun... Yarı belgesel, yarı dramatik, yarı kurgulu öykümüze başka katılımcı olmazsa belki de bir ucundan başlarız. Belli mi olur?... |
|
27-01-2009, 14:19 | #26 |
Ağaç Dostu
|
Mutluluk tablosu Düzeltme 1: ..... isminde uzak, çook uzaklarda bir köy varmış. Bu köyün de gözlerdan ırak ama gönülleri cezbedecek güzellikle, dört tarafı geçit vermez, yüksek dağlarla çevrili bir büyük vadisi varmış. Bu yemyeşil vadide bilinen bütün güzel yabani çiçeklerin yanısıra, henüz adı sanı duyulmamış, keşfedilmemiş çiçekler de tüm güzellikleri ile arz-ı endam ederlermiş. Bütün uçanlar; kelebekler, böcekler, kuşlar, yeşil bir halının üstündeki desenleri oluştururcasına bu çiçeklerin civarında oynaşırlarmış. Bu vadinin de orta yerinden, bu geçit vermez dağlara yağan kar sularının beslediği ve yamaçlardaki göz göz pınarlardan doğan, ışıl ışıl sularında güzel peri kızlarının yıkandığı, gürül gürül bir nehir akarmış. Nehir arazinin eğimini taklit ederek irili ufaklı kollara ayrılmış. Minik derelerle beslenen bu çaylar, o yeşil halı üzerinde su görmedik yer bırakmazmış. Dağlar üçbin metreyi aşkın olduğundan zirvelerinden kar eksik olmaz ve böylece yazın dahi nehir yatağı kurumaz, suyu azalsa da, gürül gürül değil nazlı nazlı süzülse de bu güzel vadiye hayat vermeye devam edermiş. Vadide binbir çeşit bitki ve hayvan yaşarmış. Hem de öyle uzun süredir birlikte yaşıyorlarmış ki bu vadide ne zamandan beri mutlu mesut yaşadıklarını bilmez, tüm dünyayı ve yaşamı da kendilerininki gibi zanneder, dünyanın hep ve sadece bir mutluluk diyarı olduğuna inanırlarmış. Oysa hiç de öyle değilmiş, hayvanların üzerinde neşeyle koşup durdukları, koyun ve keçilerin üzerinden bir sıçrayışta geçtikleri birçok düzgün kesilmiş taşın olduğu yerde, eskiden gaddarlığı ve yıkıcılığı ile bilinen bir uygarlığın kalıntıları varmış. Savaşlarda daha iyi savunma yapabilecekleri bu vadinin yamaca doğru eteklerini kendilerine ülke yapan bu uygarlık yüzlerce değil binlerce yıl önce yıkılıp gitmiş. Zamanında paha biçilemeyen ve insan hayatlarına kastetmeye varan entrikaların döndüğü konaklar, saraylar şimdi birer yıkıntı olmuş, o gurur abidesi sarayların sahipleri ise çoktan toprak olup, kemikleri bile eriyip gitmiş. Şimdi artık bu topraklar birçok bitki ve hayvana vatan olup, kuşaklar boyu huzur içinde yaşadıkları yerler olmuş. Buralara insan olarak artık gelse gelse karşı tepenin ardındaki köyde oturup, koyunlarını güden çoban gelmekteymiş. Vadideki nehrin, sağındaki hakim tepede yaşlı mı yaşlı, büyük mü büyük, üzerinde en az 50-60 çift kuşun yuva yaptığı kocaman bir dişbudak ağacı varmış ki, gövdesine iki kişi sarılsa parmak uçları birbirine kavuşmazmış. Bu dişbudak ağacının emsallerinin aksine bu denli görkemli ve gelişkin oluşu tabii ki sebepsiz değilmiş, nehrin taa yukarılardan, dağların yamaçlarından taşıdığı bereketli alüvyonlar, vadinin bu bölgesinde onbinlerce yıldır, irili ufaklı milyonlarca canlının katkısı ile çok bereketli topraklara dönüşüp köklerini beslediği için bu ağaç böylesi bir anıt ağaca dönüşmüş. Dişbudak ağacı civardaki ormanın en yaşlı ve görmüş geçirmiş, feleğin çemberinden geçmiş bir ağacı olduğu için çok saygınmış. Bütün orman dedikoduları onun dallarında ve dibinde yapılırmış. Gündüz dinlenmek ve serinlemek için ağacın altına gelenlerin bütün konuşmalarını, ağaca komşu olan bir çalının dibinde yaşayan bilge kaplumbağa duyarmış. Verimli topraklarında besledikleri hayvanları ile birlikte yiyip içerler, kavgasız gürültüsüz yaşarlarmış. Tertemiz havası, içenin ömrüne ömür katan suları, ve doğal gübrelerle yetişen besin kaynakları sayesinde köylülerin yüzleri kıpkırmızı ve sağlıklıymış. Gece dallara konan kuşlardan aldığı bilgilerle de baykuş, dalların efendisi olmuş. Bu vadide yaşayan köyün insanları da çok mutlularmış. Küçük ve dış dünyaya kapalı bir köy olduğu için kendi kuralları ve alışkanlıkları ile yaşarlarmış. Erkekler gündüzleri bağda, bahçede çalışırlarken; kadınlar da ev işlerinin yanısıra, o vadinin güzel çiçeklerinden, otları ve bitki köklerinden yaptıkları boyalarla hazırladıkları yünlerden, çok güzel halı ve kilimler dokurlarmış. Erkekler tarladan arta kalan vakitlerinde, dağın yamaçlarındaki ormanda avlanmaya giderlermiş. Bazan sülünlerle, kekliklerle dönerken, arada domuz vurup köye getirdikleri de olurmuş. Köyün çocukları, öğretmenleri ile birlikte güzel havalarda nehrin kıyısına giderler, doğal sınıfta ders dinlerken, bir taraftan da nehirdeki balıkları tutmaya çalışırlarmış. Düzenleyen Müjgan : 27-01-2009 saat 20:28 |
29-01-2009, 01:08 | #27 | |
Ağaç Dostu
|
İrade-i beyan, ayniyle insan!
Müjgan; umarım sonuç ve tabii ara gaz'lar ilk gazı ezer geçer, "inayet" ve güncelleme için de estağfirullah ve teşekkür edeyim. Düzeltme 1 ise harika olmuş. dedem; bir estağfirullah da size, lakin Müjgan atlamamış bulunuyor, zira tarafımdan müspet cevap var ve hiç de zımni değil, yazılı irade beyanı, birkaç kez de yinelenmişti. "atlanmış" dediğiniz için yazma ihtiyacı hissettim. "Unutmak" çok insani bir olay ve aslında çok güzel bir şey, olmasa ne yapardık? Cumhur Tonba; fena halde haklısınız, haklı olmasına da aklıma takılan iki küçük soru var, cevaplarsanız sevinirim; %70 den fazlası SU, (dolayısıyla %30 dan azı kuru madde=toprak) olan bir "şey" dönüştüğünde, neye dönecektir, toprağa mı, suya mı? İkincisi daha uhrevi ama, diyelim ki ben Ahirete inanıyorum, bu durumda Sur'a ikinci üflenişten sonra, Sırat'ı da geçtim diyelim (veya dooğru aşağıya, cup, glu glu!) o vakit sizin toprak "sonunda" öte tarafa, temelli gitmiş olmuyor mu? Şaka yahu şaka, hepimiz Hurilere kavuşacağız merak etmeyin ama tabii önemli olan "bu tarafta" kavuşmak... Bir de şu var; Alıntı:
İşte vadide işler güzel güzel gidiyordur, herşey güllük gülistanlıktır ama, bu köyün bağlı olduğu şehirde bu vadinin geleceği için, "sekene i mazbut u vadi"lere sorulmadan planlar yapılmaktadır; Koskoca vadiyi ve hatta fazlasını sular altında bırakacak dev bir baraj! Bu noktada, vadideki eski taşların sırrı da yavaş yavaş toprak altından gün yüzüne çıkar ve yıkıcı, gaddar bilinen bu toplumun da içerisinde ne iyi insanlar olduğu, ancak, "sessiz çoğunluk" ve "iyilerin kötüler kadar cesur ve faaliyet erbabı ol(a)mayışları" yüzünden, kurunun yanında yanan yaşlar olarak, kaçınılmaz sondan kendileri ve kendileri iyi ama sessiz, tepkisiz çoğunluğu, kurtaramayışları bir bir ortaya çıkmaktadır. Böylece geçmişin tekerrürden ibaret olmayıp, bugünü, özellikle sonuçlar itibariyle, daha iyi ölçüp biçebilme olanağı verişi ve kısmen de olsa geleceği gerçekçi öngörülebilirlik içerisine almadaki rolü vurgulanır. Yani vadidekilerin güncel zaman olaylarına yaklaşımları ve davranış (yani sadece düşünüş değil, düşünüldükten sonra yapılanlar) ile geçmişteki o eski uygarlığın son ferdine kadar yokoluşunun ardındaki çevresel (ekolojik, yazmak zorunda kalışım ne acı!) sır perdesi aralanarak, vadililerin geleceğine ışık tutulur. Ve başlarına gelenin de aslında davranışlarıyla hakettiklerinden ibaret olduğu ve ne yaparlarsa yapsınlar sadece kendilerine ve geleceklerine zarar veya fayda verebilecekleri örneklenir. Sonuçta doğa bir şekilde yarasını saracak fakat artık onlar olmayacaktır (yıkıntılar ve yıkıntılardaki bitkiler, oynaşan kuzular, keçiler, kuşlar vs. yaranın sarılmış hali oluyor, zaman ise göreceli bir şey (bize ve doğaya göre zaman dilimleri farklıdır, gibi). Baraj ile bir yandan da enerji ve çevre ilişkisi konusu da tartışılmış olur. Ama, "çevreciyiz; nükleer istemeyiz, kömür istemeyiz, petrol zinhar!" ın ötesini de kapsayan, karanlıktan şikayet etmeyi aşan, çözümü de gösterip, "mum yakabilen" bir şekilde. Böylece, yenilenebilir enerjinin yeri ve konumu, temmenniden daha somut olarak, karşılaştırmalı biçimde diyaloglar ile ortaya konabilir. Malina tek cümlelik özet diyor, ben uzattıkça uzattım (=dağıttıkça dağıttım) gibi ama, karakterlerin diyalogları ile olay netleşecektir, sadede gelirsem; "ne koyarsan aşına, o çıkar kaşığına" sözünü, (artık sadece enkaz olan) geçmişle karşılaştırmalı ve yaşamı günlük aldatıcı reklam ve vaatlerin ötesinde sorgulayarak değerlendirerek geleceği oluşturma hedeflenebilir. diyor ve alternatifleri daha iyi duyabilmek için bir baykuş olarak, gözlerimi iri iri açıp, geceye kulak kesiliyorum. gece eğitim de anafikir de şart! diyen forum insanı. Düzenleyen gece : 29-01-2009 saat 23:19 Neden: tashih ve tavzih |
|
31-01-2009, 13:19 | #28 |
Ağaç Dostu
|
Sayın Gece. İnanın kızmış falan değilim. Su zamanla buharlaşacak. Toprak kalacak. Neden o cümleyi yazdım? Tüm canlılar doğar, gelişir ve sonunda kaçınılmaz son. Benim yanıma gelir. Biraz şaka, biraz gerçek, birazda hatırlatma yapayım dedim. Hikaye için. Yoksa sizlerin tatlı sert atışmalarınız için değil. Tümünüzün yazılarını zevkle okuyorum. Doğrusu okadar güzel yazılar yazıyorsunuz ki aranıza katılmayada cesaret edemiyorum. Saygı ve sevgilerimle. |
31-01-2009, 13:25 | #29 |
Ağaç Dostu
|
Bilen. Bildiğini bilen > Bu kişilerden faydalanmalıyız. Bilen. Bildiğini bilmeyen > Bu kişileri uyarmalıyız. Bilmeyen. Bilmediğini bilmeyen > Tehlikeli. Yanaşmamalıyız. Bilmeyen. Bilmediğini bilen > Öğrenmeye açık. Öğretmeliyiz. Ben kendimi son sınıfa yerleştirdim. Sizlerden öğreneceğimiz çok şey var. İzliyorum. |
05-02-2009, 00:11 | #30 |
Ağaç Dostu
|
Arkadaşlar anladığım kadarıyla oyunun iskeleti bu ve diyaloglarla zenginleştirilecek. Ama ban kalırsa bir çocuk oyunu için biraz ağır.Daha basit ve daha eğlenceli olmasını tercih ederim ben. Şarkılar da çocuk şarkıları olursa daha iyi olur. Tabii bu oyunu çocuk tiyatrosunda oynanacak şekilde yazıyorsak. Bu arada size kötü bir haber 10 martta turneye çıkıyor grup. Oyunlarını belirlemişler ve provalarına başlamışlar. Sevindirici olan ise oyunumuzu beğenirlerse seneye oynamak için satın alabilecekler. Malina senin adını ve telefonunu verdim. Özelden o arkadaşın telefonunu da sana göndereceğim. Oyuna yazarlarımız son şeklini verdiklerinde görüşüp detaları (para v.b.) konuşursun. |
|
|