PDA

View Full Version : Buğdayı mahveden yeni bir mantari hastalık (Ug99) salgını




Dogasever
22-04-2007, 15:44
Sevgili ağaçseverler,
Bugünkü İnternet Milliyet'te yayınlanan aşağıdaki haberi herkesin okumasını istedim.

Observer: Yeni mantar türü milyonlarca insanı açlığa sürükleyecek

Afrika’da ortaya çıkan ve buğdayı mahveden Ug99 adlı yeni bir mantar türünün hızla yayıldığı, kısa bir süre içerisinde Ortadoğu’ya sıçrayacağı belirtildi. Bilimadamları, salgının, aralarında Türkiye, İran ve Hindistan gibi ülkeleri etkileyeceğine, milyonlarca insanın açlığa sürükleneceğine inanıyorlar.

The Observer gazetesi, bilim adamlarına dayanarak Afrika’nın Uganda, Kenya ve Etiyopiya’da buğday alanlarında yıkıcı etkilerini gösteren ve Yemen’e de sıçrayan kara pas (Puccinia graminis) adlı mantarın yeni bir türü olan Ug99’nun, yayılması sonucunda milyonlarca insanın açlık ile karşı karşıya kalacağını kaydetti.

Gazete şöyle devam etti:
“Uzmanlar, hastalığın Puccinia graminis Mısır, Türkiye Ortadoğu ve sonunda Hindistan ve Pakistan’a yayılayacağına, bunun sonucunda da bir milyar aşkın insanın ana besin kaynağını yok edeceğine inanıyorlar. Bazı gözlemciler, buğdaya büyük bir bağlılığı olan Mısır’a bu yılın sonundan önce ulaşabileceği uyarısını yapıyorlar.ö Nobel ödüllü tarım uzmanı Norman Borlaug’un, yeni mantar türü ile ilgili olarak “Bunun, büyük bir sosyal ve insani yıkım potansiyeli var" açıklamasını aktaran gazete, kara pas hastalığının binlerce yıl dünyanın birçok bölgesindeki buğday üretimine büyük zarar verdiğini anımsatarak, İncil’de de buna değinildiğine dikkat çekti.

Kara pas hastalığının 1960 yıllarında geliştirilen önlemlerin sonucunda geçmişte kaldığının sanıldığı belirtilen haberde ancak mantarın yeni türü olan Ug99’nun, birkaç yıl önce ilk olarak Uganda’da ortaya çıktığı, yapılan testlerin sonucunda hemen hemen her türlü buğdayın bundan etkilendiği gözlendiği kaydedildi.

ÇOK CİDDİ BİR DURUM

The Observer’e konuşan, BM’nın gıda ve tarım örgütü FAO uzmanı Wafa Khoury de, yıllarca dayanıklı olan buğday türlerinin artık dayanıklı olmadığının saptandığını belirterek “Dünya 60 yıl güvenli oldu ancak artık İncil’de söz edilen ve mahsullerimizi mahveden salgın geri döndü. Bu çok ciddi bir durum" şeklinde konuştu.

Ug99’nun özellikle buğdaydaki dirençli genlere saldırdığına dikkat çeken Khoury, “Bunun sonucunda gelişmekte olan ülkelerdeki buğday türlerinin yüzde 80’inin mantardan etkilenebileceğine inanılıyor" dedi.

İngiliz gazetesi, Ug99’nun Yemen’e sıçradığının, geçen Şubat ayında doğrulandığını belirterek, “Rüzgarlara ilişkin etüdler, Ug99’nun kısa bir süre içerisinde Suudi Arabistan ve Ortadoğu’ya yayılacağını gösteriyor. Sonunda Suriye, Lübnan, Türkiye, İran, Pakistan ve Avrupa da etkilenebilir.ö Buğday sorunlarına çözüm bulmayı amaçlayan Uluslararası Pas Girişimi’nden Rick Ward da “Ug99’a dayanıklı yeni buğday türlerini geliştirmemiz gerekiyor" dedi. Ward “Eğer bunun yapmazsak Mısır ve Pakistan gibi ülkelerin buğday üretiminde feci kayıpları ile karşı karşıya kalmaları olasılığı var" uyarısını yaptı.(ANKA)




Dogasever
22-04-2007, 16:22
Yukarıdaki haberin linkini vermeyi unutmuşum:

http://www.milliyet.com.tr/2007/04/22/son/sonyas05.asp

Biz hala bol bol kimyasal maddeleri tüketmeye, çevreyi kirletmeye; çevrede, havada, suda, topraklarımızda zararlı mikroorganizmaların hakim olması için elimizden geleni yapmaya devam edelim. Bu haberde belirtildiği gibi bir zararlı topraklarımıza geldiğinde, ortamı kendisine son derece uygun bulacaktır. Kendisine karşı koyacak yararlı mikroorganizmalar maalesef bugün topraklarımızda hakim değil. Bir avuç EM çiftçisinin toprakları dışında tabii!

malina
22-04-2007, 17:14
Sanırım EM teknolojisi konusunda daha çok bilgilendirme yapılması gerek...

Dogasever
22-04-2007, 19:41
Sanırım EM teknolojisi konusunda daha çok bilgilendirme yapılması gerek...

Haklısınız, EM hakkında daha fazla bilgi vermem gerekiyor. Ancak, konu gerçekten çok geniş. O yüzden, okuyucuların ana bölümde spesifik olarak bazı yanlarını sormalarını bekliyorum.

1960'larda daha dirençli bir buğday türü geliştirmişken ve şimdiye kadar böyle bir sorun yokken, bu mantari hastalığın yaklaşık 50 yıl sonra yeniden ortaya çıkması bir tesadüf olabilir mi?

Saygılar

malina
22-04-2007, 20:10
Bu konuda yorumun ne?

fmt79
22-04-2007, 20:12
İlk kez Uganda'da 1999 yılında bulunduğu için UG99 (Uganda 1999) adını almıştır.

Dayanıklı çeşitlerdeki Sr31 genini alaşa etmesi gerçekten şaşırtıcı olmakla birlikte, bir biyoteknolog olarak siz çok daha iyi biliyorsunuzdur ki, mikroorganizmalar çok çabuk genetik değişikliğe uğruyorlar. Bazı mikroorganizmalar 20 dakikada bir döl verebiliyorlar.

Bu derece üstün üreme gücüne sahip organizmaların değişik formlarının ortaya çıkması hiç de şaşırtıcı değil. Daha geçtiğimiz yıllarda kuş gribinin yeni bir ırkı (H5N1) çıkıp tüm dünyayı alt üst etti.


http://img267.imageshack.us/img267/395/ug99qq6.jpghttp://img59.imageshack.us/img59/3127/ug992ri1.jpg
işte puccinia graminis ırk UG-99

Kaldı ki, pekçok basidiomycet funguslar gibi pas patojenleri de üremelerinde spermatizasyon ve özellikle de heterotallik olmalarından dolayı heterokaryosis oluşturmaları ve bu esnada genetik materyal alışverişi yapmalarından dolayı her geçen gün yeni ırklar ortaya çıkmaktadır. Uredinales takımına giren funguslarda sürekli yeni ırkların ortaya çıkması normal diye düşünüyorum.

Dogasever
23-04-2007, 10:25
Fmt79’a katılıyorum yeni ırkların ortaya çıkması normal hatta doğanın bir gereğidir. Konuyu biraz daha açmamızın belki de herkesin konuyu daha iyi anlamasını sağlayacağını düşünüyorum. Çünkü yukarıda anlatılanlar spesifik terminoloji içerdiğinden diğer mesleklerden okuyucular için fazla bir anlam ifade etmeyebilir.

Bu hastalığın patojeni buğdaya istediği zararı veriyordu. İnsanlar dayanıklı tür buğday geliştirdiler ve sorunu halettiler. (Bazen de o patojeni zararsız hale getiren “güçlü” bir ilaç geliştiriyoruz)

1999 yılına kadar işler iyi gitti ancak 1999’da ne oldu? Fmt79’un da yukarıdaki mesajda belirttiği gibi mikroorganizmalar çok çabuk ürerler! Dakikalarla ifade edilen süreler içinde yeni jenerasyonlar ortaya çıkabilmektedir.

Doğada hiçbir şeyin nedensiz/anlamsız olmadığını biliyoruz. Genetik materyal alışverişinin amacının bir ırkın karşılaştığı çevre koşullarını, zorlukları kendisinden sonraki ırklara bilgi olarak aktarmak ve dolayısıyla türlerinin devamını sağlamak olduğu bilinmektedir.

Sonuçta tüm türler bir yaşam mücadelesi vermektedir. Darwin’in belirttiği gibi: “Survival of the fittest!” (En güçlünün yaşamda kalması) söz konusudur. Bu şekilde, sürekli bilgi aktarımı sayesinde patojen Sr31 genini alaşa edebilmiştir. Çünkü yaşamını devam ettirmek, gelecek nesillerini garantı altına almak için buğdaya gereksinim duymaktadır. İlaçların geliştirildiği durumlarda da, o ilacın yaptığı etki ile ilgili bilgi genetik materyal alışverişi ile sonraki nesillere aktarılmaktadır. Bir süre sonra bakarsınız ki o ilaç da sorunu çözmez olabilir!

Asıl sorun daha önce de belirttiğim gibi, patojenin ortamdaki koşulları yaşamını devam ettirmeye uygun bulup bulmamasından kaynaklanmaktadır.

Toprakta veya suda zararlı mikroorganizmalar hakimse, o ortamlar patojenlerin barınmaları için uygun ortamlardır. Yararlı mikroorganizmaların hakim olduğu ortamlarsa, patojenler için uygun değildir (http://www.agaclar.net/forum/showthread.php?p=97405#post97405 linkindeki 44 nolu mesaja bakınız!).

Biz insanlar maalesef, hem yoğun nüfus artışı, hem çarpık kentleşme hem de aşırı kimyasal madde kullanımı nedeniyle içinde yaşadığımız ortamları patojenlerin barınmaları için uygun hale getiriyoruz. Birçok göl ve akarsuyumuza evsel atıksular hiçbir arıtma yapılmadan akıyor! Katı atıklar vahşice depolanıyor. Biz kendi yaptığımız yanlış etkinlikler sonucu zararlı mikroorganizmaların yaşadığımız ortamlarda hakim olmalarını sağlıyoruz. Onlar da doğal evrimleri gereği bizim istemediğimiz etkileri göstermekte gecikmiyorlar.

MFK42
29-10-2009, 15:31
arkadaşlar ug 99 pası ile ilgili bilgi edinmiş oldum.Size bu kapsamda bir sorum olacak;PASLARIN SIK IRK OLUŞTURMA NEDENLERİ NE OLABİLİR?bilgi verecek arkadaşlara teşekkür ederim.

ulubatlı
01-11-2009, 19:22
kardeşim ben de aynı soruyu araştırıyorum bakmadığım sormadığım araştırma merkezi,enstitü kalmadı ama bilimin de sınırlı kaldığı yerler olabiliyormuş,demekki,Allah yardımcımız olsun........