PDA

View Full Version : Toprak sürülmeden tarım yapılması (No till)




kürşad
10-03-2007, 21:56
Amerikada bir süre yaşamış olan bir arkadaşım mailinde yazmıştı.
Bir arazi sahibinin misafiri olmuş ve sülün avına gitmişler.
Arazi sahibinin arazisinin yüzlerce dönüm olduğunu bir kısmının mahsülünün hiç ellenilmeden dalında bırakılıp kışın sülünlere yem yapıldığını. (sülünün temel yiyeceği de mısırdır bu arada.) Anlattığı; hatta bu kişinin araziyi mahsülü aldıktan sonra sürmediğini sadece tohum ekimi esnasında mibzerin metal uçlarının toprağı çizerek içindeki kanaldan tohumun bırakıldığı ve bu sayede çiftçinin devletten de teşekkür ve prim aldığıydı.
İlk birkaç yıl az ürün devamında birkaç yıl normal ürün ve devamında senelerde eskiye oranla fazla ürün aldığını anlatmıştı.
Bahçeye uygulamayı düşündüm ancak ayrık ve fidanlara dolaşan borazan şeklinde çiçeği olan sarmaşıklar yüzünden aklıma pek yatmadı.
Birde bizim bahçede meyve ağaçları var bunlarda da uygulanır mı?
otları kesmeyelim desem ağacı ot boğacak, dibinde fazla ot çıktığında gövde kurdunda patlama yaşanacak, ağaç hava alamayıp sıcaktan yanacak gibi dertleri de var ayrıca ağacın dibini çapalayıp bakım gübre yapmazsak serpilip büyümeyecek.
konu hakkında bilgisi olan var mı?




Mine Pakkaner
10-03-2007, 22:20
Minimum toprak işleme giderek yaygınlaşacak olan bir tarım tekniği. İyi tarım uygulamalarında özellikle kullanılıyor. Önemli olan toprağın devrilmeden ve yüzeyden işlenmesi. Ancak arada pulluk tabanının oluşmasını engellemek veya oluşmuşsa yok etmek için dipkazan çekmek gerek. Bu toprağı yırtarak işler, devirmez. Bu şekilde toprağın biyolojik yapısı da bozulmuyor.

Meyveliklerde sadece ağaçların altlarını veya sıra üzerlerini işliyorsunuz, sıra araları otlu kalıyor. Bu erozyona da engel oluyor. Toprak neminin kaybını önlüyor. Otları gerekirse biçin, toprak yüzeyine serin, bu malçlamaya yarıyor.

Makine ile toprak işlerken kombine aletler kullanmak gerekiyor. Böylece her farklı iş için birçok kez bahçeye traktör sokmuyorsunuz.

arodopman
10-03-2007, 23:30
EKİN SAPI DEVRİMİ
doğal tarıma ve doğal hayata giriş
Masanobu FUKUOKA
Kaos Yayınları
2006 – İstanbul

Kış başında alıp satır satır altını çizerek iki kez okuduğum bu kitap bugüne kadar öğrendiğim pek çok bilgimi alt üst etti. Ne zamandır burada yazmak istiyordum bir türlü fırsat olmadı. Sayın Kürşad arkadaşımızın konuyu açıp sayın Mine Pakkaner’ in yanıtının ardından belki biraz olsun bir ışık verir düşüncesiyle bende katılayım dedim. Sayın Halit Togay, ‘’Buralardan Çekip Gitmek’’ topiğinde ilk kez sözünü ettiği bu kitabın tüm doğa severler tarafından okunmasını öneririm. İstanbul’da dahi bulmakta hayli güçlük çekip yayınevine kadar gitmek zorunda kaldığım kitabın tanıtım metni şöyle;


Masanobu Fukuoka, doğal tarım hareketinin Japonya'daki önemli sözcülerindendir. Japonya'nın küçük bir köyünde 60 yıldır sürdürdüğü doğal tarım yöntemiyle, doğanın kendini ve insanı nasıl onarabildiğini bu eserinde bütün açıklığıyla ortaya koyuyor. Kitap, doğal hayat, doğal tarım ve doğal beslenme üzerine pek çok felsefi bilginin yanı sıra önemli bir deneyimi sunuyor.
Modern tarımın yok edici etkilerini tersine çeviren 60 yıllık bu doğal tarım çiftliğinde,

. 1950'den beri toprak sürülmüyor.
. Tarım makineleri, tarım ilaçları ve sûni gübre kullanılmıyor.
. Budama yapılmıyor, yabanî otlarla mücadele edilmiyor.
. Buna karşın, alınan mahsûl endüstriyel çiftliklerin verimliliğiyle boy ölçüşüyor.
. Dahası, bu doğal tarım yöntemi hiçbir kirlenme yaratmıyor.
. Toprak günden güne canlanıp zenginleşiyor.
. Üstelik diğer geleneksel ya da modern tarım yöntemlerinden daha az emek gerektiriyor.
Ekolojik yıkım senaryolarının gerçeğe dönüştüğü günümüzde M. Fukuoka, doğal dengeyi bozmadan yaşamanın yollarını yarım asırdır sürdürdüğü Doğal Tarım pratiğiyle ortaya koyuyor.

Fukuoka bir bitki Mikrobiyoloğu. Yaşı hayli ilerlemiş olmasına karşın çiftliğinde yaşadığı deneyimlerini hoş bir anlatımla aktarıyor. Beklide konunun uzmanı olmadığım için ve bilgimin yetersiz olmasından dolayı okuduklarımın bir kısmından çarpıldım diyebilirim.

Yerin Japonya olmasından, iklimin, toprağın, insanın farklılıklar göstermesinden dolayı ülkemizdeki uygulamaları nasıl sonuçlar gösterir bilemiyorum. Ama benim deneyebilecek bir fırsatım olsa hiç düşünmeden kolları sıvardım. Küçücük bahçemde dahi yıllardan beri el ve akıl yordamıyla yaptıklarımla okuduklarımın örtüştüğünü görmenin sevincini de yaşadım sayfalar boyunca.

Sayın Kürşad’ a bu kitabı edinip, okumasını ve etrafında bulduğu tarımı sadece güncel, yaygın, popüler teknik bilgilerle yapan değil de, doğanın özünü ve felsefesini içselleştirmiş uzmanlara danışıp bir de bu yöntemi denemesini öneririm. Deneyimlerini bizlerle paylaşırsa da çok sevinirim.

Halit Togay
11-03-2007, 08:26
Ben denemeye başladım bile. Bir alanı göz kararı ayırdım. Yakında çitle çevireceğim. Ancak Fukuoka kitabında komşu tarlalarda yapılan ilaçlama ve sirayet eden zararlılardan nasıl korunduğundan bahsetmiyor. Todor'un da bahsettiği gibi arazi orman yanı olsa ormandan gelen zararlıların istilası var; tarla yanı olsa komşu tarlalara atılan ilaçlar ve yeraltı suları ile yayılan gübreler var. Fukuoka arazide yakılan ateşten kalan birkaç avuç külün bile bütün tarladaki örümcekleri öldürdüğünden ve bunun da mahsülü azalttığından bahsediyor.

Hep müşahede ettiğim bir başka nokta da tarlama gelen az buçuk tarımla ilgisi olmuş herkesin muhakkak bu tarla sürülmeli veya abi bu otu biçtirsene demesi. Senelerden beri buna karşı koymaya çalışıyorum . Daha o zamanlar Fukuoka'yı bilmezdim (ne de olsa kitap yeni yayınlandı). Ve sanki biryerlerden okumuş gibi bu tavsiye ve tekliflere karşı irade gösterdim. Gene de köylü dostlarımız benim haberim olmadan tarlamı sürdüler, otunu biçtiler ve hatta biraz uzakça olan bir başka tarlamı sürdükten sonra ektiler , ilaç ve gübre bile atmışlar. Bu sene de aynı tarlayı bir gün sürülmüş gördüm ve ekilmesine mani olabildim.

Bu sebeplerle doğal tarım uygulaması bende müthiş bir yakınlık yarattı. Bu uygulamanın Dünya'nın şu anki eğilimlerine ters olduğunu hepimiz görüyoruz, felakete gidiş hızımızın her an arttığını da görüyoruz, gene de bildik zıraat tatbikatından daha hala vazgeçemiyoruz. Bu toprağı sürme usulü azcık zıraatle meşgul olmuş insanların kollektif bilinçaltına öyle bir kazınmış ki benim tarlayı her gören yukardaki tepkileri gösteriyor.

Bu usüle yakınlık duyan herkes için benim tarla bundan sonra bizim tarla olabilir. Bir atölye çalışması şeklinde kullanabiliriz.

Halit Togay
11-03-2007, 08:39
Amerikada bir süre yaşamış olan bir arkadaşım mailinde yazmıştı.
Bir arazi sahibinin misafiri ..................
Birde bizim bahçede meyve ağaçları var bunlarda da uygulanır mı?
otları kesmeyelim desem ağacı ot boğacak, dibinde fazla ot çıktığında gövde kurdunda patlama yaşanacak, ağaç hava alamayıp sıcaktan yanacak gibi dertleri de var ayrıca ağacın dibini çapalayıp bakım gübre yapmazsak serpilip büyümeyecek.
konu hakkında bilgisi olan var mı?

Fukuoka'nın kitabını netten sipariş edebilirsiniz. İsmi Ekin Sapı Devrimi Kaos Yayınları.

tourkana
11-03-2007, 17:12
D&R'larda da var....

kürşad
11-03-2007, 19:47
Çok teşekkürler cevap verenlere.
Google dan arattım birkaç firmada buldu.
Sipariş için üye kaydı istedi hepsi. Benim de tepem attı, noter onaylı nüfus kağıdımın fotokopisini de isteseler şaşırmazdım.
Neyse Kaos Yayınları nın sitesinden buldum.
Kitabın kendisi 10 YTL olmasına rağmen 6 YTL ye indirimli satılıyor.PTT taahhütlü ücreti de 1,20 YTL toplam 7,20 YTL yi havale geçtim ve siteden de iletişim formu doldurdum, İnteraktifden bir adet de E-Dekont gönderdim.
Gecenin sekizinde yerimden kalkmadan kargo dahil 7.20 YTL ye işi bitirdim.

Veee yarın öss ye girmek için giriş formunu teslim ediyorum.
30 yaşın dan sonra bahçe ziraati ne girmeye karar verdim.
Daha önce babamın istediği bölümü okumuştum şimdi kendi istediğim bölümü okuyacağım :)

Mine Pakkaner
11-03-2007, 20:21
...
Veee yarın öss ye girmek için giriş formunu teslim ediyorum.
30 yaşın dan sonra bahçe ziraati ne girmeye karar verdim.
Daha önce babamın istediği bölümü okumuştum şimdi kendi istediğim bölümü okuyacağım :)

Hayırlı uğurlu olsun. Yürekten kutluyorum.

Halit Togay
13-03-2007, 21:03
Veee yarın öss ye girmek için giriş formunu teslim ediyorum.
30 yaşın dan sonra bahçe ziraati ne girmeye karar verdim.
Daha önce babamın istediği bölümü okumuştum şimdi kendi istediğim bölümü okuyacağım :)

Kolay gelsin. Hiç de geç sayılmaz.

Todor
14-03-2007, 06:09
Ben zaten çok gerekmedikçe ağaçlarıma ilaç atmıyorum. Sadece diplerini taç genişliğinde çapalayıp, belleyip hayvan gübresi atıyorum. Bunu yapma sebebim ise bazı zamanlar, aralarında koyun, buzağı otlatmam. Eğer ağacıma ilaç atarsam alttaki otlarda ilaçlanır ve bunu istemiyorum. Ama ben ticari meyve üreticisi değilim. Ağacım her halükarda benim tüketebileceğimden fazla meyve verecek.

Fakat şunu merak ediyorum. Bazı zararlı böcekler bu topraklara ait değil. Dışardan gelmişler. Acaba bitkilerim bu zararlılara karşı direnç gösterebilir mi?

kürşad
14-03-2007, 21:12
Ben zaten çok gerekmedikçe ağaçlarıma ilaç atmıyorum. Sadece diplerini taç genişliğinde çapalayıp, belleyip hayvan gübresi atıyorum. Bunu yapma sebebim ise bazı zamanlar, aralarında koyun, buzağı otlatmam. Eğer ağacıma ilaç atarsam alttaki otlarda ilaçlanır ve bunu istemiyorum. Ama ben ticari meyve üreticisi değilim. Ağacım her halükarda benim tüketebileceğimden fazla meyve verecek.

Fakat şunu merak ediyorum. Bazı zararlı böcekler bu topraklara ait değil. Dışardan gelmişler. Acaba bitkilerim bu zararlılara karşı direnç gösterebilir mi?

Böceklere karşı birşey yapabileceklerini sanmam.
Ancak yaprak bitlerine karşı uğur böceğinin biyolojik mücadele aracı olarak kullanılması sözkonusu. Bahçede cebime koyup evdeki akvaryuma getiririm demiştim, kaybetmişim. Yine birkaç tane toplayacağım :)
Bir de bir belgeselde izlemiştim. Tapyoka adı verilen bir yumru bitkiye musallat olan larvalarla mücadele ediyorlardı.
Larvalardan ölmüş olanları toplayıp hastalıktan öldüğünü bulmuşlar.
Bu larvaları da mikserle bulamaç haline getirip diğer canlı larvalara uygulamışlar ve onlar da ölmüş.
Daha sonra bunu sıvı hale getirip uçak ile uygulamaya başlamış ve başarılı olmuşlar.
Tabii larvanın hangi hastalıktan nasıl öldüğünü ve bunun insan sağlığına zararlı olup olmadığını hatırlayamıyorum.

ServetAydoğan
14-04-2008, 08:15
Merhaba arkadaşlar,

Bu sitede okumuş olduğum (sanıyorum yabanil.net ten alıntıydı) Masanobu Fukuoka'nın uygulamakta olduğu doğal çiftçilik yöntemiyle ilgili yazıda dikkatimi çeken bir konu var. Fukuoka'nın toprağı sürmeden çiftçilik yaptığını ve verimin her geçen yıl arttığı yazıyordu. Bu yöntem nasıl uygulanır, toprağı sürmeden ekim nasıl yapılır, Türkiye şartlarında da uygulanabilir mi ?

ServetAydoğan
14-04-2008, 13:06
Bu konunun daha önce konuşulduğunu fark edememiştim ve konuyu farklı bir başlık altında açtım. Kafamdaki soru işaretlerinin çoğunun cevabı mevcutmuş. Konuyu pratikte uygulama fırsatı bulan arkadaşlar tecrübelerini paylaşmaya devam ederlerse çok faydalı olacaktır diye düşünüyorum.

Başlığı buraya taşıyan yöneticilere ve konu hakkında bilgi vermiş olan tüm arkadaşlara teşekkürler.

ihsankaya45
27-04-2008, 19:40
şehirlerde ev bahçeleri kaldırımlarda hertarafı betonla çevrili yanlızca gövdeleri çıkmış meyve ve üzüm bağı ağaçlarını gelişiminin çok iyi olduğu ve bol meyvelerinin olduğunu görüyoruz. bizler meyve bahçelerimizdeki ağaçlara sürekli müdahalelerde bulunuyoruz,toprakları işliyoruz acaba yanlış mı yönlendiriliyoruz ?

Selahattin Yılmaz
27-04-2008, 20:06
Minumum toprak işleme benimde desteklediğim ve uygulamaya çalıştığım bir yöntem. Bu yönteme geçmeden önce mekanik ve biyolojik bir uygulama ile kontrollü bir kaç yıl yabancı ot mücadelesi neticesinde bu işleme geçilmeli diye düşünüyorum. Ülkemiz o kadar çok büyük bir doğal çeşitlilik gösteriyor ki ve özellikle dikkat edilmediği için yabani otlar sürekli kendi generasyonlarını yenileyebiliyor o nedenlede ilk mücadele bununla başlamalı. Zaten eğer toprağı ilk 10 cm den kırarak yapılan işlemeyle olacağından minumum toprak işlemenin de başlangıcı mesabesinde bir durum.

Ayrıca inanıyorum ki bir kaç yıl zirai mücadele ilaçları yasaklanmalı ve bu zaman zarfında zararlı popülasyonları doğal dengeyi sağlayacaklardır. Ancak bilinçli bir gi,rişim gekertirdiğinden ülkemizin her yeri bu bilince sahip sanmıyorum ki olsun.

izzeterisen
27-04-2008, 22:28
İsrail'de turunçgil bahçelerinde yapılan bir araştırmayı okumuştum. Aklımda kaldığı kadarını buraya aktarmak isterim:
-Hiç toprak işleme yapılmadan, gelişen yabancı otlar çayır biçme makinaları ile biçilip bahçeden çıkartılarak (muhakkak ki gübreleme ve sulama damlama sulama yöntemiyle yapılıyordur) verimde toprak işlemesi yapılan bahçelere göre % 30 daha fazla verim artışı sağlanmış.
Bilgilerinize.

çilek_2
11-07-2008, 15:13
toprak işlemesiz tarım veya minimum işlemeli tarım uygulaması yapanlar varsa tecrübelerini yazabilirler mi ?

çilek_2
11-07-2008, 15:18
Mazotun , kimyasal ilaçların pahalı olduğu bir ülkede tarım yapacaklara bir seçenek olabilir. Hobi amaçlıda olsa tarım yapmak masraflı bir iş.
Hem sağlıklı ürünler elde edilir hemde çok masraf edilmemiş olur.
Ayrıca mazot kullanımı azaltıldığı için karbondioksit salınımıda azaltılmış olur.

çilek_2
12-07-2008, 13:00
Toprak işlemesiz tarım yapmak için traktör şart mı?

Traktör kullanılıyorsa toprak işlemesiz denilebilir mi?

İnternette araştırdığıma göre kültivatör, çizel, diskaro kulanılması gerektiği yazıyor. Bu aletleri ömründe hiç tarımla uğraşmamış biri kullanabilir mi?

Geleneksel tarım yapan köylünün uygulama yapılmadan bunları öğrenmesi mümkün olmadığına göre devletin bu yöntemleri öğretecek elemanları ve iller bazında projeleri var mı?

Anıza direk ekim nasıl yapılır?
Ve anıza ne ekilmelidir?

Anıza ekim metodu ile orman yangınları önlenebilir.

Kemal Kutlu
15-07-2008, 22:41
Mısır Ekimi Zaten Sürülmeden Ekilirki Sadece 5 cm Tohum kanalı Acıyor makine sonra tohumu bırakıyor.Burda böyle yapılıyor

hexus
22-07-2008, 16:24
Üniversitede Okurken Profesörün Anlattıgı Bir Teknik Vardı Çukurova Koşullarında Buğdaydan Sonra Anızın Yakılmadan ikinci Ürün Ekilmeden Önce İkinci Ürün Toprak Hazırlığı ile ilgili ...
1. Adım : Bugday hasat Ettirilir.
2. Adım : Tarlaya 20-20 Gübre Atılıyor ( 8kg/da )
3. Adım : Yagmurlama Sulama Yapılıyor
4. Adım : Tarla Sürülüyor Ve İkinci ürün için Ekime Hazırlanıyor.
Buğday Saplarının Gübre ile Çürüdüğünü Anlatmıştı...
Bu Uygulama Anız Yakılmadan Tarlanın İkinci Ürüne Hazırlanması İçin
Ziraat Mühendisi Arkadaşlardan Bu konu Hakkında Yorumlarını Bekliyorum Lütfen.
Saygılarımla

kürşad
24-07-2008, 13:19
Buğday Saplarının Gübre ile Çürüdüğünü Anlatmıştı...
Saygılarımla

Bahsettiğiniz 20.20 ile gübre olma olayı kompost hazırlamada komposta karıştırılan malzemelerin C/N oranlarından dolayı kullanılıyor olabilir.
C/N oranı Karbon / Azot oranı oluyor ve kompostun fermentasyonunu hızlandırmak için azotlu gübre takviyesi yapılıyor. C/N oranı en yüksek olan sanırım yeşil çim bitkisi idi. En hızlı mineralize olan bitkisel materyal yani.
Gübredeki 20.20 de 100 kg da 20 kg saf azot ve 20 kg saf fosfor var demektir. Fosforu sanırım bir sonraki ürün için kullanıyorlar ancak aynı yıl verilmiş olan fosfor ikinci üründe de alınabilir zira toprak içinde fosforun hareketi yavaştır.

hexus
24-07-2008, 17:11
Evet Kürşad Dogru N İçerikli Gübreler Fermentasyonu hızlandırmada kullanılıyor.
Aslında Tarımda Yeni Teknikler bulmak Gelecek kuşaklara İyi Bir Dünya Bırakmak açısından çok iyi olacaktır.

Wallnut
25-07-2008, 00:07
Merhabalar.
Bende ABD avagittiğim arkadaşımın tarlasında (Soya ekili)alt tabanda buyday anızlarının durduğu nu gördüm.Soyalar hasat edilecek duruma gelmişlerdi.Soyadan sonrada mısır ekeceklermiş hayvanlar için.(NC Wilson). Jimmy kendi evinin bahçesinide bellemediğini sadece sırayla ekelecek yeri özel aletleriyle havalandırıp oraya gübre atıyorlarmış( 4-8-4).(Bunun hariçindekilerde zaten yasak ABD de)
Hem işçilik azalıyormuş hemde toprağın su kaybı en aza indiriliyor demişti.Bende burada komşuma anlattım.Oda şimdilerde bahçeyi hiç bellemiyor.Ben bu sene hiçbir şey ekemedim.Bahçemi bende düzeltip bellemeden kışa hazırlık yapıyorum.Arkadaşım dünya varmış deyip her gördüğünde teşekkür ediyor.Saygılar.

anti gdo
15-04-2010, 10:29
http://static.ideefixe.com/images/246/246456_2.jpg

Kaos Yayınları tarafından 2006'da yayınlanan kitap çok önemli bilgiler içeriyor.

Masanobu Fukuoka, doğal tarım hareketinin Japonya'daki önemli sözcülerindendir. Japonya'nın küçük bir köyünde 60 yıldır sürdürdüğü doğal tarım yöntemiyle, doğanın kendini ve insanı nasıl onarabildiğini bu eserinde bütün açıklığıyla ortaya koyuyor. Kitap, doğal hayat, doğal tarım ve doğal beslenme üzerine pek çok felsefi bilginin yanı sıra önemli bir deneyimi sunuyor. Modern tarımın yok edici etkilerini tersine çeviren 60 yıllık bu doğal tarım çiftliğinde, 1950'den beri toprak sürülmüyor. Tarım makineleri, tarım ilaçları ve sûni gübre kullanılmıyor. Budama yapılmıyor, yabanî otlarla mücadele edilmiyor.
Buna karşın, alınan mahsûl endüstriyel çiftliklerin verimliliğiyle boy ölçüşüyor.
Dahası, bu doğal tarım yöntemi hiçbir kirlenme yaratmıyor. Üstelik diğer geleneksel ya da modern tarım yöntemlerinden daha az emek gerektiriyor.

Ekolojik yıkım senaryolarının gerçeğe dönüştüğü günümüzde M. Fukuoka, doğal dengeyi bozmadan yaşamanın yollarını yarım asırdır sürdürdüğü Doğal Tarım pratiğiyle ortaya koyuyor.

Yayınevi: Kaos (9/2006) ISBN: 9789757005230 182 sayfa, Dil: Türkçe, Türü: Ekoloji

************************************************** *******

Ekin Sapı Devriminin dört temel noktası var.

1) TOPRAĞI İŞLEMEMEK,
2) KİMYASAL GÜBRE **** HAZIRLANMIŞ KOMPORT KULLANMAMAK,
3) TOPRAĞI SÜRME **** HERBİSİT KULLANMA YOLUYLA YABANİ OTLARI TEMİZLEMEMEK,
4) KİMYASALLARA BAĞLI KALMAMAK

Lisede ne öğreniyoruz? Sadece ÖSS (benim zamanımda ÖYS sınavı da vardı.) sınavında çıkacak sorulara hazırlık. Amasya genelgesi, Sivas kongresi kararları arasındaki farkları bil ama işin özünden uzak ol. Vatana, millete sahip çıkma. Son yıllarda ÖSS sınavında derece alanlara, okullarına, okullarının çizgisine bir bakın, sınavda doğru şıkkı işaretlemişler ama kaçı gerçekten vatansever? Üniversite eğitiminde durum ne? Daha önce yazdığım bir fikri, birkez daha tekrarlamak istiyorum. Üniversitelerde Alternatif Yaşam Eğitimi veren bir bölüm olmalı. Kendi kendine yeten bir toplumun eğitimi verilmeli. Doğadaki bitkiler tanıtılmalı, şifalı bitkiler, yenilebilir bitkiler öğretilmeli. Temel ziraat ve veterinerlik bilgileri verilmeli. Yenilenebilir enerji kaynakları öğretilmeli. Mimari çözümler sunulmalı. Ziraat fakültelerinden bir heyet neden Masanobu Fukuoka çiftliğini ziyaret etmez? Neden Ekin Sapı Devrimi ziraat fakültelerinde deneysel olarak birkaç dönümlük alanda uygulanmaz? Ekin Sapı Devrimi kitabından bir cümle ekleyeyim. “Son günlerde düşünüyorum da, öyle bir noktaya ulaşmalıyız ki, bilimadamları, politikacılar, sanatçılar, filozoflar, din adamları ve tarlada çalışan herkes burada toplanmalı, bu tarlalara bakmalı ve birlikte herşeyi yeniden konuşmalılar. Öyle sanıyorum ki insanların uzmanlıklarının ötesini görmeleri için olması gereken böyle birşey.”(Sayfa 49)
Fukuoka’nın yaptıklarının akademik çevrelerce neden sorgulanmadığını, ciddeye alınmadığını, denenmediğini, Fukuoka’nın katıldığı tarım konferansında yaşadıklarına bakarak anlamaya çalışalım. Diyor ki Fukuoka; “Eğer mahsuller tarım kimyasalları, suni gübreler ve makinalar kullanılmadan yetiştirilseydi, dev kimya şirketleri gereksiz hale gelir, devletin tarımsal kooperatifler ajansı çökerdi. Konuyu bütün açıklığıyla gözler önüne sermek için, kooperatiflerin ve modern tarımsal politikaları belirleyenlerin, güçlerinin temeli olarak suni gübre ve tarım makineleri alanındaki büyük sermayeli yatırımlara bağımlı olduklarını söyledim. Makina ve kimyasalların bırakılması, ekonomik ve toplumsal yapılarda topyekün bir değişim getirecekti. Bu nedenle, Bay Içiraku’nun, kooperatiflerin ve devlet yetkililerinin açıkça kirlenme (tarımsal kirlenme) sorununu halletmek için önlemler alınmasından yana şeyler söylemelerini hiç mümkün görmüyordum.
Bu şekilde açık açık konuşunca, başkan “Bay Fukuoka, söylediklerinizle konferansa katılanları rahatsız ediyorsunuz” dedi ve ağzımı benim yerime kapattı.”

Şimdi tarlada yaptığımız mastürbasyon değilde ne?

Günlük iş yaşamınızı düşünün. Ne kadar nafile ve anlamsız birçok işi sırf birilerini ve kendinizi tatmin etmesi için yapıyorsunuz? Olmasa da olur toplantılar, pencerenin önünden kaç kuşun geçtiğini, bu kuşların kaçının martı, kaçının karga, kaçının güvercin olduğunu belirtmenizi isteyen raporlar (ki bu raporu iki ay önce göndermişsinizdir ama yine sorulur ve ayrıca şirket içinde kuş raporlarından sorumlu bir bölümünüz de vardır), birbiri ile çelişen hedefler (bir gözünüz görmüyor ve aksıyarak yürümenize rağmen, birileri sizin için Wimbledon tenis turnuvası tek erkekler/bayanlar birinciliği hedeflemiştir), daha neler neler? Günün sonunda işin özü İnsan’ı unutuyoruz.

“Organik Tarım” kelimesini ilk duyduğumda, İnorganik tarım da mı var? Organik tarımcılar domates üretirken, inorganik tarımcılar plastikten domates mi yapıyorlar? diye düşünmüştüm. Ocak ayında herbiri birbirinin aynı, yuvarlak, sert, kırmızı domatesler alıyoruz, yiyoruz. Eğri büğrü, herbiri birbirinden farklı görünüme sahip, kokulu, lezzetli doğal domatesleri hatırlıyor musunuz? Fukuoka’nın yazdıklarına dönelim tekrar; “Tüketici, belli bir şekle sahip, iri, parlak, lekesiz ürünler talep eder. Bu arzuları tatmin etmek amacıyla, beş altı yıl önce kullanılmayan tarım kimyasalları, hızlı kullanıma girdiler.” “Tüketicilerin, mevsim dışı üretilen gıdalar için yüksek fiyatlar ödemeye istekli oluşları da, yapay yetiştirme yöntemlerinin ve kimyasalların daha fazla kullanılmasına katkıda bulunmuştur.” “ Ama insanların, bu meyveyi bir ay erken yemelerinin ne kadar önemli olduğunu soracak olursanız, gerçek bunu hiç de önemli olmadığıdır ve böylesi bir düşkünlük için ödenen tek bedel para değildir.”
“Doğal olmayan bir yolla yetiştirilen ürünler, insanların değişken arzularını tatmin edebilir ama insan bedenini zayıflatır ve beden kimyasını böyle gıdalara bağımlı hale gelecek şekilde değiştirirler. Bu olduğunda, vitamin takviyesi ve ilaç kullanılması zorunlu hale gelir. Bu durumun yarattığı tek şey, çiftçiye zorluk, tüketiciye ise ıstıraptır.”
Son yaptığım alıntı sizde de mastürbasyon çağrışımı yapmıyor mu? Aslı gibi değil ama haz almamıza ve rahatlamamıza yarıyor.

Son olarak, Ekin Sapı Devrimi kitabından birkaç alıntı ile bitirelim:

* Fukuaka’ın çiftliği 5 dönüm tarla ve 50 dönüm mandalina bahçesinden oluşuyor.
* Çiftliğin aylık masrafı 35 dolar. ! ! !
* Bu düşünce çizgisi yalnızca tarım değil insan toplumunun diğer yönleri içinde geçerlidir. İnsanlar hastalıklı bir çevre yarattıkları zaman doktorlar ve ilaçlar gerekli hale gelir.
* Yapmakta olduğum her şey, burada, köyde tarım yapmam, insanlığın hiçbir şey bilmediğini gösterme çabasıdır.
* Modern tarımda, bir çiftçinin bir şiir yazması ya da bir şarkı bestelemesi için hiç zaman yoktur.
* Kişi hastalanıp, bunu ardından iyileşmek için doğal besinlere gömülmek yerine, doğal bir çevrede yaşayarak hastalığın ortaya çıkmasını önlemelidir.

Faik Murat

(Kaynak: http://alternatifyasam.blogspot.com/2007/10/mastrbasyon.html)

Kedi Tırnağı
23-05-2010, 00:39
Kaç gündür apartmanın bahçesini boşuna mı belleyip, çapalıyorum:D Gerçi bizim 10 cm var yok, sonradan anakayaya dökülmüş dandik toprak pek de doğal bir yer sayılmaz. 2 yıldır öylece taş gibi oldu. Çiçek ekeceğim diye gevşetip, havalandırırım diye düşünüyordum. Şimdiye kadar hep toprağı bellememiz gerektiği belletilmişti:D

Bu yöntemin daha ekolojik ve verimli olduğunu öğrendiğime gerçekten çok sevindim. Kurmayı hayal ettiğim çiftliğimde, traktör vs. girmesi fikri beni rahatsız ediyordu hep. Madem derin kazmak için fazla güç gerekmiyor, toprağı üstten yırtacak basit bir alet yeterli olur sanırım. Olmadı, Kibar Feyzo gibi, karasabana kendimizi koşarız:D

Mümkün olduğunca, kapitalist-doğa düşmanı mekanizmadan soyutlanacağımız bir çiftlik kurma planında da, traktöre-suni gübreye-hormona-ilaca gerek kalmayınca, sanayi şirketlerinden, benzin kullanmayınca, doğa düşmanı petrol şirketlerinden, geleneksel tohumları bularak, kartelci uluslararası şirketlerden kurtulmuş oluyoruz.

Masanobu Fukuoka gibi insanlara gerçekten çok şey borçluyuz.
ukuoka

epsody
23-05-2010, 21:32
Kaç gündür apartmanın bahçesini boşuna mı belleyip, çapalıyorum:D Gerçi bizim 10 cm var yok, sonradan anakayaya dökülmüş dandik toprak pek de doğal bir yer sayılmaz. 2 yıldır öylece taş gibi oldu. Çiçek ekeceğim diye gevşetip, havalandırırım diye düşünüyordum. Şimdiye kadar hep toprağı bellememiz gerektiği belletilmişti:D

Bu yöntemin daha ekolojik ve verimli olduğunu öğrendiğime gerçekten çok sevindim. Kurmayı hayal ettiğim çiftliğimde, traktör vs. girmesi fikri beni rahatsız ediyordu hep. Madem derin kazmak için fazla güç gerekmiyor, toprağı üstten yırtacak basit bir alet yeterli olur sanırım. Olmadı, Kibar Feyzo gibi, karasabana kendimizi koşarız:D

Mümkün olduğunca, kapitalist-doğa düşmanı mekanizmadan soyutlanacağımız bir çiftlik kurma planında da, traktöre-suni gübreye-hormona-ilaca gerek kalmayınca, sanayi şirketlerinden, benzin kullanmayınca, doğa düşmanı petrol şirketlerinden, geleneksel tohumları bularak, kartelci uluslararası şirketlerden kurtulmuş oluyoruz.

Masanobu Fukuoka gibi insanlara gerçekten çok şey borçluyuz.
ukuoka

Sayın arkadaşım,Kedi Tırnağı Epsody'nin çalışmalarını izlersen ilgi duyduğun bu konularda daha ayrıntılı bilgiler edinebilirsin, öncelikle şu linkteki bilgilere göz atmanı ve ondan sonra açtığım konu başlıklarını izlerseniz sizin için mühim bilgiler bulacağınızdan eminim ilgine şimdiden teşekkür ederim, sevgiyle kalın.

http://www.agaclar.net/forum/showpost.php?p=643276&pos

tcount=29

http://www.agaclar.net/forum/showpost.php?p=641983&pos

tcount=17

Kedi Tırnağı
23-05-2010, 23:34
Sn Epsody, merak etmeyin siteye ilk dadandığım günden beri sizin yazılarınızı da zevkle takip ediyorum. Özellikle solucanlarla ve kompost yapımıyla ilgili aktarımlarınız faydalı oldu benim için. Solucanların ve kompostun önemini önceden de biliyordum ama sizin ve diğer arkadaşların yazılarını okudukça daha da perçinlendi.

Bahçeyi ilk kazdığım yerde( yağmur oluğunun aktığı ve hep nemli kalan kısım burası ama balkon sularının da yağmur borusuna verilmesi nedeniyle deterjan da içerdiğini düşündüğüm sularla) solucanların çıkmasına çok sevinmiştim ve dikkatli çapalamaya çalışmıştım( bir kaç tane agave dikmiştim).
Geçen gün bahçeyle daha yoğun çalışmaya başlayınca, solucanların daha az zarar görmesini istediğim için doğrudan çapalamak yerine kabaca bel küreğiyle kaldırmaya başladım( zaten o kadar sertleşmiş bir toprakki çapa işlemiyor). Böylece solucanlar varsa kaçmak için zaman tanımış olucaktım( hobi bahçesindeki çalışmalarda, yanlış hatırlamıyorsam Sn Gece idi, onun aktarımlarını hatırlayarak) Birkaç gün bellediğim kısıma dokunmuyorum, sonra çapalıyorum. Yalnız şöyle üzücü bir durum var; bellediğim yerlerde şimdiye kadar solucan çıktığını görmedim. Belki varlar ama ben göremedim ya da çok azlar. İlk çapaladığım kısımda solucan çıkmasını da yağmur oluğunun akması nedeniyle daha nemli bir ortam olmasına bağlıyorum.

Komposta gelirsek; 2 yıldır taşındığımızdan beri özellikle annemin dairesindeyken( aynı binada 2 ayrı dairedeyiz) organik mutfak atıklarını bahçenin o kısmına yukardan atıyorum:D Biliyorum kompost yöntemine uygun değil ama bahçede bir kompost köşesi oluştursam, apartman ahalisi '' aman pislik çıkarma, böcük-fare çekeceksin'' diye itiraz edecekler eminim. Ben de bu nedenle çaktırmadan, özellikle geceleri, yukardan elime geçen tüm sebze-meyve artıklarını bahçedeki uzun otların arasına( kamuflaj için) sallıyodum:D
Başka bir uygulamam da şu; boru döşemeyi planlayıp açtıkları ama sonradan vazgeçilen ve çok derin olmayan, hendek benzeri boşluk var. Oraya da bahçeden yolduğum tüm otları hatta vazo çiçeklerinden filan kalan tüm artıkları yığıyorum. Kil oranı yüksek bir toprak olduğu için humusunu arttırayım bari diye düşünüyodum. Hem de evdeki organik atıkların en azından bir kısmını bertaraf etmiş oluyorum.
Bayat ekmek, kraker vs. şeyleri de bahçeye atıyorum. Hem kuşlara yem olsun hem de belki yemlenirken, dışkılarını bizim bahçeye salarlar diye umut ediyorum:D

Anlayacağınız 2 yıldır sinekten yağ çıkarmaya çalışıyorum. Sevgiler.

epsody
24-05-2010, 07:07
Sn Epsody, merak etmeyin siteye ilk dadandığım günden beri sizin yazılarınızı da zevkle takip ediyorum. Özellikle solucanlarla ve kompost yapımıyla ilgili aktarımlarınız faydalı oldu benim için. Solucanların ve kompostun önemini önceden de biliyordum ama sizin ve diğer arkadaşların yazılarını okudukça daha da perçinlendi.

Anlayacağınız 2 yıldır sinekten yağ çıkarmaya çalışıyorum. Sevgiler.

Sayın Kedi Tırnağı bana bahçenizi ölçülerini çıkararak bir tanımlama yaparsanız size organik atıkların bertarafını sağlıyarak toprağın yapısını düzenlemede büyük katkılar sağlıyacak size uygun projelerde paylaşımlarım olabilir.

Arkadaşım solucanlar topraklardaki organik yapının göstergesi durumunda olduğundan, onları topraklarında daha fazla görmek istiyorsan, evinden çıkan atıkları dışardan ilavelerle artırma yoluna gitmelisin, vaktin olduğu duruma göre çevrenin insanlarını yaptıklarına ikna ederek onlarında atıkların değerlendirebilirsin.

Arkadaşım kullanımayan o boş çukurları değerlendirme yöntemin güzel, lakin organik atıklar kesinlikle rast gele biriktirilerek vahşi ortama bırakılamaz, sebebine gelince fermantasyon başlığında açıkladığım gibi açıkta bırakılan bir yaprak çürüntüsü bile oksidasyona uğruyarak çürükçül bakterilerin faaliyet alanına dönüşerek koku sinek böcek, gibi oluşumlarla bu organik yaprak çürüntüsü olumsuzluk yaratır.

Açığa organik atık bırakma işleminden vaz geç, komşuların dediği sözlerde gerçek payı var, bıraktığın atıklardan yarar göremezsin, atıklarına sadece kuşlar değil diğer sürüngen ve kemiricilerde gelebilirler, atıklarını mümkün olduğuca ufaltmalısın.

Arkadaşım atıklarını değerlendirme konusunda bir fikir vermek istiyorum, gelecek seneye sebze yetiştireceğin bölüme karık şeklinde 30-35cm.derinliğinde çukur açarak atığını buraya doluncaya kadar koyacaksın, tabii atıkların üzerine yanı başında yeni açacağın çukurun toprağınla örterek çukur dolduğuda işlemi örtme toprağı aldığın çukura atıklarını koyarak aynı işlemi uyguluyarak devam ederek bahçenin ekim alanlarını geleçek sene için hazırlamış olacaksın, unutmadan söyliyeyim, atıkları çukura koyunca toprağın üzerini ıslatırsan çukurdaki atıkların daha iyi yerleştiğini göreceksin.

Bu çukurları nemli tutarakda solucanların oralarda bulunmalarını sağlıyabilirsin, solucanlar toprak için de besin ararken nemli topraklarda daha kolay dolaştıklarından,onları kuru topraklarda göremezsin, Arkadaşım çalışmalarımı takip ettiğin başlıklardada sorularını bekliyorum, işlerin kolay gelsin diyerek seni toprak çalışmalarına gösterdiğin ilgine şükranlarımı sunuyorum. iyigünler sevgiyle kal.

Kedi Tırnağı
24-05-2010, 22:33
Sn epsody söylediklerinizde haklısınız. Bahçeye açığa atma işini genelde kışın yapıyordum. Hava sıcaklığı düşük olduğu için kokuşma sorunu olmuyordu. Şimdi yazdığınız gibi çukurlar açıp onların içine dolduruyorum. Bahçeye indiğimde de çukurun üzerini biraz toprakla dolduruyorum. Sulama işini de gene yukardan, sebze-meyve-pirinç vs. yıkanan suları bahçeye dökerek hallediyorum:D Nemli olursa kimyasal çözülmenin artacağını biliyorum. Hem bahçedeki birkaç servi için de bahçeyi çok kuru tutmamaya çalışıyorum.

Bahçeye sebze ekme işine gelince; 2 yıldır çok istesem de bahçeye birşey ekmedim çünkü ev yapıldıktan sonra bahçeye dökülen toprağın nerden geldiğini bilmiyorum. Sağdan soldan bahçeye akan( özellikle yukarda bahsettiğim, balkon sularının bahçeye salınmasının da etkisiyle) kimyasal maddelerden çok çekindim açıkçası. Ama çok da çekinmemem gerktiğini biliyorum. Zaten satın aldığımız sebze-meyvelerin çoğu da zirai ilaç kalıntısı, suni gübre, hormon vs. epey kirli durumdalar. Benim bahçede organik olarak yetiştireceğim ürünler eminim daha sağlıklı olacaklardır.

Aslında bahçe dediğim; apartmanın 3 yanını saran, önde 60 cm, yanda ve arkada 1 metreden geniş bir bant şeklinde. 40-50 metre vardır sanırım binanın çevresi. Aslında çok da az bir alan sayılmaz. Bahçe biraz kaldırımdan aşağıda kaldığı için sadece yan taraf yoğun güneş alıyor. 2 yıldır bahçeye inmeyişimin asıl sebebi; bahçe katında daireler olması ve oturanları rahatsız etmek istemeyişimdi. Ama artık yeter dedim bu sene bahçeye daldım:) Şimdilik balkonda domates, biber, patlıcan yetiştiriyorum, saksılarda. İyice deneyim kazanırsam seneye muhtemelen bahçenin bir köşesini de ekebilirim. Önerilerinbiz için tekrar teşekkürler.

pria
09-01-2013, 11:14
İki yıldan beri zeytinliğimi sürdürmüyorum..ayrıca her yıl toz humik asit ve granül leonardit atıyorum..toprağım ilk defa solucan kaynıyor..heryer ot çürüntüsü..bu yıl ayrıca 15 çeşit kadar yabani yem bitkisi tohumu ve fiğ saçtım..Baharda motorlu tırpanımla biçeceğim..toprağım oldukça kumlu ve fakir bir toprak ama gittikçe yapısı, rengi bile değişiyor..

Bu başlığı okuyunca, fidan aralarında 2'şer sıra enginar ekmek geldi aklıma..Enginar çok yıllık bir bitki..bakımı az..kolay..
Olur, sanıyorum..
Bakalım, bu yıl bir başlayayım..gözlemlerimi aktarırım..

Asgari su ihtiyacı olan daha başka hangi bitkiler ekilebilir acaba?
Görüşlerinizi yazarsanız sevinirim..

tiryaki
20-01-2013, 14:54
Sayın Pria,
Fukuoka'nın kitabında yonca ekmekten bahsediliyor, yoncanın kökleri toprağın derinliklerine iniyor ve ayrıca köklerindeki ( ekilecek tohumuna kaplanıyor) rhizobium bakterileri sayesinde havadaki azotu toprağa işliyor.
Ben fidanlarımın sıra altına bu sene yonca ekmeyi planlıyorum, hem erozyonu önlemesi açısından hem de biçilip malç olması açısından benim için önemli.

pria
20-01-2013, 15:28
Sayın tiryaki..
Dediğiniz çok doğru; yonca kökleri azot üretir..
Fakat ben bu yıl o kadar aramama rağmen yonca tohumu bulamadım Biga'da..kalmamış..
Kısmetse seneye..bir de acı bakla ekmeyi düşünüyorum, tohumunu bulabilirsem..o da aynı işleve sahip..

tiryaki
20-01-2013, 16:49
Yonca tohumu temini konusunda ben de inanılmaz sıkıntı yaşadım. Görüyorum ki geçmiş yıllarda kilosu 8 lira olan yonca tohumu, sanırım teşviklerden dolayı, bu sene 18-20 lira arasında satılıyor. Üstelik hemen de bulunmuyor. Maro tarım satış görevlisini yoğun tacizlerim sonucu kaplı tohum buldum, kilosu 15tl idi.
Konya'da OSM tohumculukta yerli tohum mevcut.

Baklayı ben de sık duyuyuorum. Belki karışık ekilebilir.

Oğuz Karsan
03-02-2014, 15:12
Merhaba,


İki yıldan beri zeytinliğimi sürdürmüyorum..ayrıca her yıl toz humik asit ve granül leonardit atıyorum..toprağım ilk defa solucan kaynıyor..heryer ot çürüntüsü..bu yıl ayrıca 15 çeşit kadar yabani yem bitkisi tohumu ve fiğ saçtım..Baharda motorlu tırpanımla biçeceğim..toprağım oldukça kumlu ve fakir bir toprak ama gittikçe yapısı, rengi bile değişiyor..

Sn.pria,

Benim Zeytinliğim de bakımsız bu sene bakacağım inşallah. Sizin humik asid ve granül leonardit işe yaradı mı?

Siz netice aldıysanız ben de denemek isterim.


Saygılar

pria
03-02-2014, 17:48
Sayın Oğuz Karsan,

DoktorTarsa'nın toz humat'ını geçen yıl dekara 1.5 kilo kadar vermiştim..Önceki yıllarda da dekara 50 kilo civarında granül leonardit vermiştim..

Bunların kısa dönemdeki gözlemleyebildiğim etkilerini arzetmeğe çalışacağım..Uzun dönemde daha artı etkilerinin devam edeceğine de inanıyorum..

Benim bunları kullanmamdaki ana neden, toprağımın çok kumsal, küçük çakıllı ve yazın sıcaklarında betonlaşan, bizim yöredeki tabiriyle kistik, killi bir yapıda olmasıydı..
Şimdi, toprağın kuruduktan sonra daha bir ufalanabilir, işlenebilir olduğunu görüyorum..
Ayrıca, toprak çok açık renkliydi..Şimdi, kahverengimsi oldu..

Toprağımın aşırı yağan yağmurları bile absorbe ettiğini de görüyorum..Suyu adeta yutuyor toprak..Demek ki, toprağın alt katmanlarındaki kistik, su geçirmez tabakaları bile etkilemiş görünüyor..Kistik kili çözüyor demek ki..

Bunları kullanmaya başladıktan sonra, her yıl zeytinlerime verdiğim 3x15, 20x20, 18x46, üre, amonyum sülfat gibi gübreleri vermekten vazgeçtim..2 yıldan beri vermiyorum..
Sadece, yapraktan mart, nisan ortası, haziran sonu, eylül ve hasat sonu olmak üzere yine DoktorTarsa'nın toz denizyosununu da veriyorum..

Kimyasal hiç gübre vermediğim halde geçen yıl ki zeytinlerimin büyüklükleri tane bol olmasına rağmen önceki yılların nerdeyse bir misli daha büyüktü..
Bunda, denizyosununun yanısıra, 3 yıl üstüste toprağa verdiğim leonardit ve humatın da etkisi vardır diye düşünüyorum..Sanıyorum, toprakta mevcut olan fakat killi yapının bağladığı potas, fosfor ve iz elementleri çözüp, bitkinin alabileceği şelatlara dönüştürüyor humik asit..

Ayrıca, eski yıllarda toprakta bu kadar bol ve sık solucana rastlamıyorum..Her yerde görmüyordum onları..Sanıyorum bunlar sayesinde solucanlarım çok bollaştı..en çok ta buna seviniyorum..Toprağın adeta bedava çiftçileri bunlar..Sadece solucanlarla da sınırlı değildir sanırım, benim bilip anlamadığım daha başka biyolojik canlılık ta kazandırmıştır toprağa..Solucanlara yiyinti çok bol; ister topraküstünde tırpanla kıyılan otları, isterlerse toprağın içinde çok bol olan ot köklerini yesinler afiyetle..ve gübre üretsinler toprağıma..

Ayrıca, son 2 yıldan beri fidanlığı sürdürmeyi de bıraktım..Acı bakla, yonca, fiğ, yabani yem bitkileri saçıyorum kışa girerken..Geçen yıl çok başarılı bir gelişim gösterdi fiğler..Bu yıl 5 dekara 30 kilo daha serptim..Ot çürüntülerinin arasına saklanıyor tohumlar ve fazla rutubete maruz kaldıklarında çimleniveriyorlar..
Bunlarla da toprağın azot ihtiyacını karşılamayı umuyorum..
Otları tohum bağlama döneminde motorlu tırpanımla biçiyorum..Sıkı bir çalışmayla 2 günde biçiyorum 5 dekar alanı minik tırpanımla..Bu yıl bacanağımın hediye ettiği daha kalın misinalı ve güçlü tırpanla daha bir toprağa yakın biçerim otları..

Ara ara gözlemlerimi aktarmağa devam edeceğim zeytin sayfasında.

Selamlar.

madlord
30-09-2014, 09:37
Sayın pria
bu ekmiş olduğunuz 15 çeşit yabani yem karışımlarında hangi bitkiler var ?
motorlu tırpanla biçtiğiniz otları olduğu gibi yerinde mi bırakıyorsunuz ?
tohumları galiba mibzer kullanmadan elle serpme olarak yapıyorsunuz, doğru mudur ?
bu bitki karışımında belli bir orana dikkat ediyor musunuz ?
biliyorum çok soru sordum ama insanda öğrenme hevesi olunca kendini tutamıyor :)

gilan
09-03-2016, 19:30
Ön bahçede yaklaşık 18 m2'lik bir alandaki betonu kırdırdık. Alttan çıkan toprağı elde çapayla bellemeye çalıştık ama toprak, betonun da etkisiyle aşırı sertleşmiş. Yarım saatte en fazla 30 cm çaplı bir yeri kazabildik. Çapa makinesi kiralama ile ilgili araştırma yaparken komşularım farklı bir yöntem önerdiler. Sert toprağın üzerine kompost ve ağaç kabukları serip bir sene bekleyince toprak yumuşacık oluyormuş. Kompost ve çürüyen ağaç kabukları solucanlara yiyecek oluyormuş, solucanlar da belleme işini bedavaya yapıyorlarmış. Tabii solucanların hareketi sayesinde kompost da iyice toprağa karışıyor, verim de artıyor.

Bu ilginç yöntemden forumda bahsedeyim diyordum ki zaten yıllardır konuşuluyormuş. Bu forum bir derya deniz, her an yeni bir yerini keşfediyorum :)

Ben de ev bahçeleri için bu bellememe yöntemini denemiş olacağım. Tecrübelerimi burada paylaşırım.

Muda
10-03-2016, 10:10
Ön bahçede yaklaşık 18 m2'lik bir alandaki betonu kırdırdık. Alttan çıkan toprağı elde çapayla bellemeye çalıştık ama toprak, betonun da etkisiyle aşırı sertleşmiş. Yarım saatte en fazla 30 cm çaplı bir yeri kazabildik. Çapa makinesi kiralama ile ilgili araştırma yaparken komşularım farklı bir yöntem önerdiler. Sert toprağın üzerine kompost ve ağaç kabukları serip bir sene bekleyince toprak yumuşacık oluyormuş. Kompost ve çürüyen ağaç kabukları solucanlara yiyecek oluyormuş, solucanlar da belleme işini bedavaya yapıyorlarmış. Tabii solucanların hareketi sayesinde kompost da iyice toprağa karışıyor, verim de artıyor.

Bu ilginç yöntemden forumda bahsedeyim diyordum ki zaten yıllardır konuşuluyormuş. Bu forum bir derya deniz, her an yeni bir yerini keşfediyorum :)

Ben de ev bahçeleri için bu bellememe yöntemini denemiş olacağım. Tecrübelerimi burada paylaşırım.

Sayın Gilan;

Sert toprak üzerine doğal gübre sermeniz durumunda da toprak tamamen yumuşuyor. Benim gübre verdiğim ağaç altlarında bulunan toprak bir sene sonra tamamen yumuşak ve istenilen şekilde işlenebilir halde oluyorlar.