Sergüzen
11-07-2014, 16:46
Cilo dağları Dağcılık sporu ile ilgilenen herkesin gitmek istediği fakat gitmeye çekindiği bir bölgedir. Bunun çeşitli nedenleri olabilir. Fakat gidip görülmesi gereken bir bölgedir.
Geçen yıl Tunceli/Ovacık dan Mercan vadisi üzerinden Zini Gediğini geçerek Erzincan'a geldikten sonra, bu yıl için Cilo'ları programa aldık ve Haziran 2014 de de bu programımızı gerçekleştirdik. 7 kişilik bir ekip oluşturarak Hakkari yöresini ve en uygun zamanı araştırarak bunun Haziran ayı olduğuna karar verdik. Yerel rehberler ile görüştük ve biletlerimizi aldık.
Van üzerinden Hakkari'ye ulaştık. Van'da bir gün kalarak Van kalesi ve Akdamar adası gezildi. Ertesi gün yerel rehberimiz bizi minübüs ile alarak Yüksekova/Hakkari ilçesine götürdü. Burada guruba Hakkari'den de arkadaşlar katıldı, böylece tam bir minibüslük olduk.
Oradan kamp ihtiyaçlarımızı temin ederek Yeşiltaş köyü üzerinden Serpel yaylasına geldik ve burada çadırlarımızı kurduk. Bölge askeri bölge içinde bulunduğundan mutlaka önceden izin alınmalı. Rehberimiz bu izinleri daha önceden aldı.
Serpel yaylasına geldiğimizde saat 22.00 olmuştu. Yayla 2.000 metrede pırıl pırıl suların aktığı bir yerdi. Sanki üzerimizdeki yıldızlar bize daha yakın ve çoktu. Çadırlar kurulduktan sonra yemek telaşı başladı. Menüde tarhana çorbası, bulgur pilavı ve salata vardı. Yemekten sonra biraz sohbet edilip günün yorgunluğunu atmak üzere çadırlara çekildik. Hava serin fakat soğuk değil. Her şey uygun. Ertesi gün aklimatizasyon için 3.500m ye tırmanacağız.
Sabah 6.00 da kalkıldı kahvaltı yapıldı ve öğlen yiyeceklerimiz yanımıza alınarak saat 7.00 de yola çıkıldı. 5 saat süren sıkı bir yürüyüş ile 3.200m ye ulaşıldı, sonra 3.000 m deki Orgedim yaylasına dönülerek öğlen yemeği yendi ve zamanımız olduğu için uzun bir keyif molası verildi. Etraf çok yeşil ve güzeldi. Bir çok yere ilk defa biz ayak basıyorduk. Çiçeklerin en güzel dönemiydi. Her taraf çiçeklerle kaplı idi.
Yöresel ismi uşkun (Ravent) olan bitkiden bol bol yeme şansımız oldu. Aşağıda şehirde demedini 10TL ye sattıkları uşkunları biz burada seçmece yiyorduk. Uşkun Diyarbakır-Hakkari-Van-Mardin yörelerinde mevsiminde bol miktarda tüketilen bir bitki. Pazarlarda demet demet satışı yapılıyor. Diğer otların tadına da bakmadan geçmedik.
Akşam 17.30 gibi de kampa döndük. Yine yemek faslı. Menü tarhana çorbası, menemen ve meyve. Yemek sonrası ateş başında çay muhabbeti. Bu akşam erken yatmalıyız, gece 03.00 kalkılıp 04.00 de yola çıkılacak ve yol çok zorlu.
Evet öngörüldüğü gibi sabah 04.00 de yola çıkıldı. Üç arkadaşımız bir gün önceki yorgunluğu atamadıkları için kampda kaldılar. Ayni yollardan tekrar geçtik, bir gün önceki mola yerini geçtikten sonra yol zorlaşmaya ve karla kaplı alanlar artmaya başladı. Yükseklik 3.500 m ye ulaştığında kar arttı ve yürüyüş iyice zorlama başladı. Yer yer kayalara tırmanıyor, yer yer kar geçişleri yapıyorduk. Bazı durumlarda belimize kadar kara batıyorduk. Bu durumda yanımızdakilerden destek alıp çıkıyorduk. Zirve hala çok uzaklarda.
Bir arkadaşımız daha devam etmemeye karar verdi ve orada kaldı. Kar daha da arttı ve eğim dikleşti. Krampon almadığımız için arkadaşlar sıra ile kar merdiveni açıyor, gurup ta onları takip ediyor. Üç arkadaşımızda krampon var onlar rahat ilerliyorlar. Bir süre sonra merdivenlerde yetersiz kaldı ve ip yardımı ile çıkmaya devam ettik. Nihayet Reşko zirvenin dibinde idik yüksekli 4.000m ve çok soğuk bir rüzgar esiyor. Zirveye giden kılçık (iki tarafı 1000m lik uçurum) karla kaplı ve daha da dik. Guruptan dört arkadaş zirveye devam etmeğe diğerleri geri dönmeye karar verdiler. Kramponlar zirve yapacaklara verildi, diğerleri bekleyişe geçti. Dördüncü arkadaş 500m sonra dönmek zorunda kaldı. Çünkü onunda kramponları yoktu. Üç arkadaş zirveye doğru, diğerleri de aşağıya doğru döndüler. Yavaş bir tempo ile aşağı devam edildi ve üç arkadaşın bize ulaşmasına şans verildi.
Daha önce aşağıda kalan arkadaşı da alarak ilk gün mola verdiğimiz Orgedim yaylasına indik ve diğer üç kişiyi bekledik. Onlar bize katıldığında saat 18.00 olmuştu ve daha çok yolumuz vardı. Kısa bir mola sonrası tekrar yola düzüldük ve inişe başladık.
Kampa ulaştığımızda saat 21.30 idi ve herkes yorgundu. Kampta bizi bir sürpriz bekliyordu. Sıcacık çorbanın kokusu bize kadar geliyordu. Hızla çorbalar içildi ve çadırlar toplanarak Hakkari'ye otele dönüldü. Otele geldiğimizde saat 02.00.
Ertesi gün minibüs ile Bercelan yaylasına çıkıldı ve yaylaya çadırlar kuruldu. Şansımız iyi idi orada da Hakkari'den pikniğe gelen aile bize çay ikram etti ve onlarla sohbet ederek geceyi yine ateş başında geçirdik.
Ertesi gün bir başka zirve Karadağ Zirvesi 3.700m bizi bekliyordu. Bu parkur zorluk ve uzunluk açısından Reşko'ya göre daha uygundu.
Güzellikler anlatılamaz, bunların mutlaka yaşanması gerekir. Vahşi bir doğa, el değmemiş ve ayak basılmamış yerler. Dereler, çiçekler, kayalar ve karla kaplı arazi. Bir taraf bembeyaz, bir taraf yemyeşil. Karadağ zirvesi ve Avasipi (Beyazsu) vadisi ve onun devamı olan meşhur Cilo buzulları bir sonraki yazımda.
Geçen yıl Tunceli/Ovacık dan Mercan vadisi üzerinden Zini Gediğini geçerek Erzincan'a geldikten sonra, bu yıl için Cilo'ları programa aldık ve Haziran 2014 de de bu programımızı gerçekleştirdik. 7 kişilik bir ekip oluşturarak Hakkari yöresini ve en uygun zamanı araştırarak bunun Haziran ayı olduğuna karar verdik. Yerel rehberler ile görüştük ve biletlerimizi aldık.
Van üzerinden Hakkari'ye ulaştık. Van'da bir gün kalarak Van kalesi ve Akdamar adası gezildi. Ertesi gün yerel rehberimiz bizi minübüs ile alarak Yüksekova/Hakkari ilçesine götürdü. Burada guruba Hakkari'den de arkadaşlar katıldı, böylece tam bir minibüslük olduk.
Oradan kamp ihtiyaçlarımızı temin ederek Yeşiltaş köyü üzerinden Serpel yaylasına geldik ve burada çadırlarımızı kurduk. Bölge askeri bölge içinde bulunduğundan mutlaka önceden izin alınmalı. Rehberimiz bu izinleri daha önceden aldı.
Serpel yaylasına geldiğimizde saat 22.00 olmuştu. Yayla 2.000 metrede pırıl pırıl suların aktığı bir yerdi. Sanki üzerimizdeki yıldızlar bize daha yakın ve çoktu. Çadırlar kurulduktan sonra yemek telaşı başladı. Menüde tarhana çorbası, bulgur pilavı ve salata vardı. Yemekten sonra biraz sohbet edilip günün yorgunluğunu atmak üzere çadırlara çekildik. Hava serin fakat soğuk değil. Her şey uygun. Ertesi gün aklimatizasyon için 3.500m ye tırmanacağız.
Sabah 6.00 da kalkıldı kahvaltı yapıldı ve öğlen yiyeceklerimiz yanımıza alınarak saat 7.00 de yola çıkıldı. 5 saat süren sıkı bir yürüyüş ile 3.200m ye ulaşıldı, sonra 3.000 m deki Orgedim yaylasına dönülerek öğlen yemeği yendi ve zamanımız olduğu için uzun bir keyif molası verildi. Etraf çok yeşil ve güzeldi. Bir çok yere ilk defa biz ayak basıyorduk. Çiçeklerin en güzel dönemiydi. Her taraf çiçeklerle kaplı idi.
Yöresel ismi uşkun (Ravent) olan bitkiden bol bol yeme şansımız oldu. Aşağıda şehirde demedini 10TL ye sattıkları uşkunları biz burada seçmece yiyorduk. Uşkun Diyarbakır-Hakkari-Van-Mardin yörelerinde mevsiminde bol miktarda tüketilen bir bitki. Pazarlarda demet demet satışı yapılıyor. Diğer otların tadına da bakmadan geçmedik.
Akşam 17.30 gibi de kampa döndük. Yine yemek faslı. Menü tarhana çorbası, menemen ve meyve. Yemek sonrası ateş başında çay muhabbeti. Bu akşam erken yatmalıyız, gece 03.00 kalkılıp 04.00 de yola çıkılacak ve yol çok zorlu.
Evet öngörüldüğü gibi sabah 04.00 de yola çıkıldı. Üç arkadaşımız bir gün önceki yorgunluğu atamadıkları için kampda kaldılar. Ayni yollardan tekrar geçtik, bir gün önceki mola yerini geçtikten sonra yol zorlaşmaya ve karla kaplı alanlar artmaya başladı. Yükseklik 3.500 m ye ulaştığında kar arttı ve yürüyüş iyice zorlama başladı. Yer yer kayalara tırmanıyor, yer yer kar geçişleri yapıyorduk. Bazı durumlarda belimize kadar kara batıyorduk. Bu durumda yanımızdakilerden destek alıp çıkıyorduk. Zirve hala çok uzaklarda.
Bir arkadaşımız daha devam etmemeye karar verdi ve orada kaldı. Kar daha da arttı ve eğim dikleşti. Krampon almadığımız için arkadaşlar sıra ile kar merdiveni açıyor, gurup ta onları takip ediyor. Üç arkadaşımızda krampon var onlar rahat ilerliyorlar. Bir süre sonra merdivenlerde yetersiz kaldı ve ip yardımı ile çıkmaya devam ettik. Nihayet Reşko zirvenin dibinde idik yüksekli 4.000m ve çok soğuk bir rüzgar esiyor. Zirveye giden kılçık (iki tarafı 1000m lik uçurum) karla kaplı ve daha da dik. Guruptan dört arkadaş zirveye devam etmeğe diğerleri geri dönmeye karar verdiler. Kramponlar zirve yapacaklara verildi, diğerleri bekleyişe geçti. Dördüncü arkadaş 500m sonra dönmek zorunda kaldı. Çünkü onunda kramponları yoktu. Üç arkadaş zirveye doğru, diğerleri de aşağıya doğru döndüler. Yavaş bir tempo ile aşağı devam edildi ve üç arkadaşın bize ulaşmasına şans verildi.
Daha önce aşağıda kalan arkadaşı da alarak ilk gün mola verdiğimiz Orgedim yaylasına indik ve diğer üç kişiyi bekledik. Onlar bize katıldığında saat 18.00 olmuştu ve daha çok yolumuz vardı. Kısa bir mola sonrası tekrar yola düzüldük ve inişe başladık.
Kampa ulaştığımızda saat 21.30 idi ve herkes yorgundu. Kampta bizi bir sürpriz bekliyordu. Sıcacık çorbanın kokusu bize kadar geliyordu. Hızla çorbalar içildi ve çadırlar toplanarak Hakkari'ye otele dönüldü. Otele geldiğimizde saat 02.00.
Ertesi gün minibüs ile Bercelan yaylasına çıkıldı ve yaylaya çadırlar kuruldu. Şansımız iyi idi orada da Hakkari'den pikniğe gelen aile bize çay ikram etti ve onlarla sohbet ederek geceyi yine ateş başında geçirdik.
Ertesi gün bir başka zirve Karadağ Zirvesi 3.700m bizi bekliyordu. Bu parkur zorluk ve uzunluk açısından Reşko'ya göre daha uygundu.
Güzellikler anlatılamaz, bunların mutlaka yaşanması gerekir. Vahşi bir doğa, el değmemiş ve ayak basılmamış yerler. Dereler, çiçekler, kayalar ve karla kaplı arazi. Bir taraf bembeyaz, bir taraf yemyeşil. Karadağ zirvesi ve Avasipi (Beyazsu) vadisi ve onun devamı olan meşhur Cilo buzulları bir sonraki yazımda.