PDA

View Full Version : jinekolog1959 / Ankara Polatlı'da bir Ceviz Bahçesi




jinekolog1959
31-05-2014, 19:06
Değerli ceviz dostları,

Ankara Polatlı’da oluşturduğum ceviz bahçesinin kuruluş ve gelişim öyküsünü sizlerle paylaşmak isterim. Bu sayfaların ceviz sevdasına kapılmış ve bahçe kurma hayali veya niyeti olan pek çok kişiye yol gösterici olacağını düşünüyorum.

Öncelikle kendimi tanıtayım: Ankara’da oturan, 54 yaşında, kamuda çalışan, Kadın Hastalıkları ve Doğum uzmanıyım. Ankara Fen Lisesi ve Hacettepe Tıp Fakültesi mezunuyum. Profesyonel seviyede İngilizce biliyorum. Evli ve 1 çocukluyum. Eşim kamuda dişhekimi, oğlum Kerem 13 yaşında.

Bu satırları kaleme almamın asıl nedeni , bir gün oğlum yetişip bu bahçenin yönetimini ele aldığında geçmişinin nasıl olduğunu öğrenebileceği bir kaynak oluşturmaktı. Ama yazdıkça fark ettim ki yarı belgesel, yarı hikaye formatında yazılmış bu yazı, oğlumdan önce başkalarına da faydalı olabilir, ceviz bahçesi kurmaya niyetlenen kimi girişimcilere katkı sağlayabilirdi. Türkiye, yeterince araştırılmadan, bilgilenilmeden, yeterince emek ve para sarf edilmeden, alelacele kotarılmış ve doğal olarak da başarısız olununca kendi haline terk edilmiş meyve bahçeleri mezarlığıydı. Zaman zaman bir furya esiyor, herkes bodur elma yetiştiricisi oluyor, bir süre sonra nar çok para edecek deniyor, her yer nar bahçesine dönüyordu. Altı yedi yıl sonra narlar dalda kalıp para etmez olunca güzelim ağaçlar sökülüp başka bir ürüne geçiliyordu. Bu, hem kişisel umutların, zamanın ve paranın kaybı, hem çok ciddi bir milli servet israfıydı.
Forumda ceviz sayfalarını okudukça bu işe niyetlenen insanların çokluğu karşısında hayrete düştüm. Fidancıların abartılı verim ve gelir senaryoları, iyice küçültülen bahçe kuruluş masrafları, kolayca alınıverilecek devlet destekleri insanların kısa yoldan köşe dönme dürtülerini pompalıyor ve yeni kişisel yıkımlara zemin hazırlıyordu.

Bu yazıyı forumda okuduktan sonra bu iş için gereken bilgiyi, emeği, zamanı ve parayı sağlayamayacağını öngörerek henüz başlamadan vazgeçen bir kişi bile olursa bu yazı amacına ulaşmış olacak ki, bir kişinin bile yıkımını önlemek bu çabaya değer. Bu işi layıkıyla yapacak olanlara ise; eğer bu yazı daha önce dikkatlerinden kaçmış tek bir bilgi kırıntısı bile verebilirse bana yeter.

Forum izleyenlerince rahatça ve sıkılmadan okunabilmesi için her gün birkaç sayfa ekleyecek ve yazıyı bir iki haftada bitireceğim. Yazının tamamlanmasının ardından tüm ceviz dostlarının görüş ve fikirlerini bekliyorum.

================================================== ================================================== =============


Beş yıl kadar önce emekli olunca ne yapacağımı düşünmeğe başladım. Özel Muayenehane veya özel hastanede çalışma fikri hiç cazip gelmiyordu. Stresten uzak, toprakla ve doğayla barışık bir hayatı özlüyordum. Belki emekli orman yüksek mühendisi olan babamdan gelen soyut bir ağaç sevgisi vardı içimde ama, hayatım boyunca pratiğe dökülmemişti. Değil bir ağaç, hayatımda saksıda bir çiçek bile yetiştirmemiştim.

Küçük de olsa bir özel orman kurma fikri kafamda öteden beri var olan bir hayaldi. Oğluma, ülkeme hatta insanlığa bırakabileceğim en güzel mirasın yoktan var edilecek bir orman olduğunu düşünüyordum. Ama böyle bir faaliyetin maddi yükünü karşılayabilmem ne yazık ki mümkün görünmüyordu. O sıralarda devletin özel ağaçlandırmayı teşvik etmek için birtakım yasal düzenlemeler yaptığını, hatta devlet arazilerinin bu işe tahsis edilebildiğini biliyordum. Ama orman denince aklıma nedense hep ibreli türler geliyor, anlamlı bir getirisi olmayan bu türlerle yapılacak bir ağaçlandırmanın idamesinin emekli maaşımla mümkün olamayacağını görüyordum. Badem ve ceviz gibi gelir getirici türlerle de ağaçlandırmanın teşvik edildiğini öğrenmek benim için bir dönüm noktası oldu. Bu imkan, böyle bir özel ormanın oluşturulması ve uzun vadeli idamesi için gereken kaynak sorununu halledebilirdi.

Önce okuyup araştırmaya başladım. Bir süre sonra ceviz yetiştiriciliğinin hem özel orman kurma hayalimi gerçekleştirebileceğine, hem hep özlediğim doğa içinde, toprakla, rüzgarla, suyla haşır neşir bir yaşam tarzını sağlayabileceğine, hem de emeklilikte ailemi geçindirebileceğim iyi bir getirisi olabileceğine aklım yatmıştı. Yaşım 49’du ve daha fazla gecikmemeliydim. Hayatıma yeni bir motivasyon gelmiş, uzun zamandır yaşadığım bezgin ruh hali silinmiş, içim pozitif enerjiyle dolmuştu.

Kararımı verdikten sonra arazi arayışı başladı. Kısıtlı bir özkaynakla yola çıkacağım için öncelikle Özel Ağaçlandırma Yönetmeliği çerçevesinde hazineden arazi kiralama veya Orman Bakanlığı’ndan bozuk ormanlık alan tahsisi için araştırmalara başladım. Orman Bakanlığı’nın vereceği Özel Ağaçlandırma teşviği de bütçeme biraz katkı sağlayacaktı. Milli emlak, Orman Bölge Müdürlüğü, belediyeler, Tarım İlçe Müdürlükleri, Tapu Kadastro Müdürlükleri ve özel harita büroları arasında mekik dokuyarak ve bir yandan da mevzuatı hatmederek, Türkiye’nin traji-komik bürokrasisine karşı sabırla ve inatla savaşarak, geceleri google earth’te saatlerce uygun arazi arayarak, hafta sonları bulduğum yerlere fiilen gidip dolaşarak, köy köy muhtarlarla konuşarak, çok okuyup çok danışarak 2 yıl geçirdim.

(Devam edecek)




jinekolog1959
01-06-2014, 14:16
Son dönemde artık Ankara merkezinde arazi bulmanın imkansızlığını anlamıştım. Ankara’ya en yakın ilçe Polatlı idi. Evime yakınlığı ve ulaşım kolaylığı yönünden hedefi daraltarak Polatlı köyleri üzerinde yoğunlaştım. Bir ara Sakarya nehri kenarındaki bir köyde çok uygun fiyatla arazi bulmuş, sulama borularının yanıbaşındaki bu tarla hakkında danışmak üzere Polatlı İlçe Tarım Müdürlüğü'ne gitmiştim. Burada görevli Ziraat Mühendisi Sn. Burhanettin Sütçü ile tanıştım. Burhanettin Bey bana orada ceviz ağacının çok güzel yetişeceğini, ama meyve alamayacağımı söyledi. Orası Polatlı'nın en düşük rakımlı bölgesiydi ve her sene dondan etkilenirdi.

Burhanettin Bey’in yakın ilgisi ve sağlıklı yönlendirmeleri sayesinde arazi seçiminin ne denli önemli olduğunu kavramıştım. Ceviz benim istediğim yerde olmuyordu. Onun istediği yeri benim bulmam ve oraya gitmem gerekiyordu. İç Anadolu’nun karasal ikliminin hakim olduğu 850 rakımlı Polatlı Ovası’nda düzlük arazide kurulu sınırlı sayıdaki ceviz bahçeleri her yıl don vurmasından dolayı doğru dürüst ürün vermiyorlardı. Soğuk hava yukarıdan aşağıya hareket ediyor, düzlük ve taban bölgelerde en büyük tahribatı yapıyordu. Bu bölgede sağlıklı bir bahçecilik için olmazsa olmaz 1. Şart en az 1000 metre ve üzeri bir rakımda konumlanmaktı. Bu şartı sağlayan sadece birkaç köy vardı. Hedefi biraz daha daraltmış, bu köyleri dolaşmış, muhtarlarıyla tanışmıştım.

Arazi için 2. Şart ‘ölçek ekonomisi’ne uygun büyüklükte olmasıydı. Sn Yaşar Akça ısrarla bu işin ekonomik olarak rantabl ve rekabetçi olarak yapılabilmesi için bahçelerin en az 100 dönüm ve üzerinde olması gerektiğini söylüyordu. Arazi mümkünse tek parça olmalıydı. Oysa araştırma yaptığım bölgelerde sahipli araziler miras yoluyla çok bölünmüş, 5-10 dönümlük parçalar halindeydi. Bozuk ormanlık alanlar da küçük öbekler halinde ve birleştirilemeyecek konumdaydılar. Köylüler tapulu arazilerini satmıyor, kullandıkları hazine arazilerinin devri için fahiş fiyatlar istiyorlardı. Benim aradığım ölçekteki hazine arazilerini işleyen köylüler zaten genellikle köylerin en zenginleriydi ve onlar devretmeyi hiç düşünmüyorlardı bile. Hasılı işim zordu.

Arazinin topoğrafyası ve mikrokliması da bir o kadar önemliydi. Karasal iklimde ceviz yetiştiriciliğinin önündeki en büyük handikap don riski idi. Bir süre önce Denizli’de cevizcilik yapan Genel Cerrahi uzmanı emekli ağabeyle konuşmuştum. Kendisi Türkiye’de ilk chandler bahçesini kuran, ilk ceviz silkeleme makinesini yapan kişiydi. Bana koca bir ceviz bahçesini don çukuru oluşması nedeniyle kaybettiğini, yıllanmış ağaçlarının bir gecede yandığını anlatmıştı. Denizli gibi ılıman iklimli bir bölgede dahi bu felaket yaşanabiliyorsa, şiddetli karasal iklimin hüküm sürdüğü bir bölgede iş asla şansa bırakılmamalıydı. Benim tek atımlık bir barutum vardı ve onu doğru yerde kullanmam gerekiyordu.

Arazi İç Anadolu’da vejetasyon süresinin kısalığı nedeniyle yeterli güneşlenme için tercihan güney cepheli olmalı, soğuk havanın rahatça akıp uzaklaşabilmesi için yeterli eğime sahip olmalı, ama bu eğim traktörün rahat çalışabilmesini engellemeyecek düzeyde olmalıydı. Esintili bir bölgede bulunması, sürekli ve yeterli bir hava akımının olması hem don riskini azaltma hem döllenmenin sağlanabilmesi için gerekliydi. Yeterli toprak derinliğinin bulunması, yüzeye yakın taban suyu olmaması, toprak yapısının uygun olması da bu işin olmazsa olmazlarıydı.

3. Önemli şart yeterli ve uygun nitelikte sulama suyunun bulunmasıydı. “Su yoksa ceviz de yoktur!” Nitekim Orman Bakanlığı da ceviz ağaçlandırması için tahsis ve teşvik vereceği projelerde artık tankerle sulamayı kabul etmiyor, arazide su bulunmasını şart koşuyordu. Polatlı gibi yağışı az, su kaynaklarınca fakir bir bölgede, üstelik bölgenin en yüksek rakımlı yerlerinde bu kaynağın bulunabilmesi hiç kolay değildi.

Bunlar da yetmiyordu, arazinin ‘ulaşılabilir’ olması gerekiyordu. Gerektiğinde büyük kamyonların, iş makinelerinin de kullanabileceği, benim de yaz kış bahçeye ulaşabileceğim güvenilir bir yol gerekiyordu. Arazi araştırdığım dağ köylerinde birçok araziyi sırf doğru dürüst bir yolu olmadığı, diğer tarlaların arasına hapsolmuş olduğu için elemek zorunda kalmıştım. “Ulaşamadığın yer senin olamaz!”

Bir diğer önemli faktör de işgücü temini idi. Düşündüğüm ölçekteki bir bahçenin işlerini fiilen benim yapamayacağım aşikardı. Bahçemi emanet edebileceğim düzgün, güvenilir, çalışkan, işten anlayan eleman gerekiyordu. Araştırdığım dağ köyleri ise tarımın içler acısı hali yüzünden sürekli göç vermiş ve nüfusları iyice azalmıştı. Köylerde oturmaya devam edenler ya nispeten büyükçe arazi sahipleri ya da elden ayaktan düşmüş yaşlılardı. Gençlerin neredeyse tamamı büyük merkezlere göç etmişti. Köyler enkaza dönmüş metruk evlerle doluydu. Muhtarlara, bana arazi bulurlarsa köylerinden bir veya iki gence sürekli iş vereceğimi, sigortalarını da yapacağımı söyledim. Sabit, sürekli bir maaş ve sigortanın bu insanlar için ne kadar önemli olduğunu artık biliyordum.

Bu süreç zarfında Orman Bölge Müdürlüğü’ne en az üç dört defa değişik bölgelerdeki bozuk orman alanları için başvurmuş, her bir denemede aylar süren bürokratik işlemlerden sonra bir noktada tıkanıp kalmış, duvara toslamış ve eli boş dönmüştüm. Ama inadım inattı. Vazgeçmeyecektim!

(devam edecek)

İSOCAN
01-06-2014, 15:27
Hocam devamını sabırsızlıkla bekliyoruz.bende bir yıl önce buna benzer bir yola baş koydum sonumuz ne olur bilemiyorum.hikayeniz ve anlatımınız çok sürükleyici kolay gelsin.

banaz1979
01-06-2014, 21:51
Sayın meslektaşım bende sizinle aynı yoldayım. Sizin sürecinizi merak ediyorum.

jinekolog1959
01-06-2014, 22:46
Hocam devamını sabırsızlıkla bekliyoruz.bende bir yıl önce buna benzer bir yola baş koydum sonumuz ne olur bilemiyorum.hikayeniz ve anlatımınız çok sürükleyici kolay gelsin.

Teşekkür ederim, sizin de yolunuz açık olsun.

jinekolog1959
01-06-2014, 23:57
Nihayet 2011 Nisan ayında Burhanettin Bey’den bir telefon aldım. Polatlı’nın en fakir, en az nüfuslu ve en yüksek rakımlı köyü olan Avşar’ın muhtarı kendisini aramış ve “Doktor Bey için uygun bir arazi çıktı, gelip baksın” demişti. Burhanettin Bey arazinin hazine arazisi olduğunu, istediğim ölçekte olmamasına rağmen (elli küsür dönümdü) başlangıç olarak kiralayabileceğimi, sonra zamanla sınırındaki küçük tarlaları satın alarak genişletebileceğimi söylüyordu.

Hafta sonunu iple çektim. Avşar köyü Polatlı’nın Çile Dağı zirvesine yakın konumlanmış, çok küçük bir orman köyü idi. Polatlı’ya Ayaş yönünde 25 km uzaklıktaydı. Anayoldan 5 km’lik şose bir yolla köye ulaşılabiliyordu. Sapakta yer alan komşu köyde önemli sayıda yetişmiş ceviz ağacı vardı. Polatlı’nın o zaman asfalt olmayan tek köy yolu Avşar’ınkiydi. Köy halkının tamamı Boşnak göçmeniydi. Yazın 10 hane kadar oluyorlardı. Kışın sadece 5 hane kalıyordu. Çoğu birbiriyle akrabaydı. Aralarına o zamana kadar hiç yabancı almamış, saf, temiz, açık görüşlü, çalışkan ve misafirperver insanlardı. Muhtarlarıyla ilk tanıştığımda ceviz bahçesi kurmak istediğimi öğrendiğinde söylediği bir cümleyi unutmamıştım: “50 yaşındayım, bizim köyde cevizlerin dondan etkilendiği, meyve vermediği tek bir yıl bile hatırlamıyorum.” demişti.

Çile dağı volkanik bir dağdı ve anakaya bazalt idi. Daha önceden birkaç kez bölgede dolaşmış olduğumdan topraklarının yüzey taşlılığı fazla, siyah - koyu kahve renkli, nispeten verimli topraklar olduğunu biliyordum. Köyün konumlandığı Çile Dağı’nın kuzey cephesi tamamıyla meşelikti. Birçok yabancı kaynakta “Meşe yetişen yerde ceviz olur” dendiğini okumuştum. Köyün ortasında devasa bir ceviz ağacı dikkatimi çekmişti. Muhtarın evinin bahçesinde de 5-6 yaşlarında, yaşlarına göre iyi gelişmiş ve üzerleri meyve dolu ceviz ağaçları görmüştüm. Muhtar onların tohumdan yetişme cevizler olduğunu, türlerini bilmediğini söylemişti.

Hafta sonu Burhanettin Bey’i alarak köye, oradan da muhtarı alarak araziye bakmaya gittik. Daracık bir patika yoldan gidiyorduk. Önümüzden keklikler havalanıyor, tavşanlar kaçışıyordu. Muhtar bu yolun aslında kadastro yolu olduğunu, zamanla tarlalardan taşmalarla daraldığını ama tekrar greyderle genişletebileceğimi söylüyordu. 1.5 kilometre kadar gittikten sonra arazinin en üst noktasına ulaştık. Üzerinde yer yer meşeler, yabani armut ve erik ağaçları olan, yönünü tamamen güneye dönmüş, çevreyi kuşbakışı gören, kartal yuvası gibi hakim konumda bir yerdeydim. Manzara çok güzeldi. Arazi %8-12 arasında bir eğimle aşağı inip kurumuş bir eski dere yatağında sonlanıyordu. Köyden 100 metre daha yüksekteydik ve elimdeki GPS cihazı rakımı 1200 gösteriyordu. Köydeyken mevcut olmayan sürekli bir esinti burada kendisini hemen hissettiriyordu. Muhtar burada yaz kış bu esintinin hep devam ettiğini söylüyordu. İlk anda “burada sık dikim yapsam dahi antraknoz problemi olmaz herhalde” diye düşündüğümü hatırlıyorum.

498672

498673

498674



Topoğrafik olarak arazi aradığım tüm şartları sağlıyordu. İlk görüşte kanım kaynamıştı. Burhanettin Bey bölgeyi iyi bildiği için toprak derinliğinin yeterli olduğunu, toprak yapısının da cevizciliğe uygun olduğunu söylüyordu. Ulaşım problemi de halledilebilir gibi duruyordu. Gerçi henüz su yoktu, elektrik yoktu, ve doğrusu bu kadar yoğun bir taşlılık beni biraz ürkütmüştü ama, içimden bir ses “bu sefer doğru yerdesin” diyordu.

(devam edecek)

jinekolog1959
02-06-2014, 22:45
Sonra arazinin hikayesini öğrendim. Köylülerden Murat adlı bir gencin babası uzun yıllar bu arazide, hazine ile sözleşmesi olmadan işgalci olarak tarım yapmış, yakın zamanda vefat etmişti. Murat köyde eşi, bir çocuğu ve dul annesiyle oturan otuzlu yaşlarında bir adamdı. Kardeşi ve annesiyle ortak sahip olduğu 30 dönümlük bir tarlası ve köyde kendisinin inşa ettiği evi dışında malvarlığı yoktu. Traktörü olmadığından diğer köylülerden traktör kiralayarak bu tarlanın sürmesi nispeten kolay olan alt bölgelerini sürüyor, ama hazineye her yıl tarlanın tamamı için ecrimisil ödemek zorunda kalıyordu. Bu arazi eğiminden, hiç ayıklanmamış iri taşlarından, traktörle işleme zorluğundan dolayı birçok köylü tarafından buğday tarımı için makbul bulunmuyordu. Köylüler Murat’a “O tarladan ne köy olur ne kasaba” diyorlardı. Murat , ödünç traktörle işleyebildiği alt bölgelerden iyi verim alıyordu ama buğday para etmiyor, hazineye borçlar birkaç yıldır ödenemiyor, üzerine faiz biniyordu. Asgari ücretle ve sigortalı olarak sürekli iş verecek bir doktorun köyde arazi aradığını muhtardan duymuş, bu fırsatı kaçırmak istememişti. Bu vesileyle kendisine yük olan bu hazine arazisinden de kurtulmuş olacaktı.

O akşam ben, muhtar, Burhanettin Bey, ve Murat muhtarın evinde toplandık. Murat ‘ın birikmiş ecrimisil borçlarını kapatmam, köyde annesi için yapmakta olduğu eve bir miktar katkıda bulunmam ve tahsisi alarak dikime geçmeyi umduğum Kasım ayından itibaren asgari ücretini ve sigortasını başlatmam karşılığında araziyi bana devretmesi konusunda anlaştık. Murat bir de emekli olana kadar iş garantisi istiyordu. Ona kimsenin geleceği bilemeyeceğini, böyle bir garanti veremeyeceğimi, ama bana yanlış yapmadığı sürece zaten kendisinden başkasını çalıştırmayı düşünmeyeceğimi anlattım. İkna olmuştu. Arazi, hazineden satın almağa kalksam vereceğim meblağın onbeşte biri kadar bir ödemeyle bana geçecekti. Daha önemlisi bir taşla iki kuş vurmuş, çalışacak güvenilir adam konusunu da halletmiştim. O zamanlar daha Murat’ı yakından tanımadığım için, ne kadar isabetli bir seçim yaptığımın henüz farkında değildim. Murat hakkında daha sonra biraz daha geniş yazacağım için şimdilik tekrar öyküye dönüyorum.

Hemen harekete geçtim. “Deli Remzi” lakaplı, çok güvendiğim bir jeoloji mühendisini hafta sonu araziye götürmek üzere anlaştım. Türkiye’nin her yerinde yüzlerce sondaj etüdü yapmıştı ve konusunda adeta bir efsane idi. Bademcilik yapan bir arkadaşımın arazisinde daha önce suyu o bulmuş, kaç metreden çıkacağını metresi metresine önceden söylemişti. Jeofizik ölçümleri için kullandığı alet edevat ve iki adamıyla araziye gittik. Çevreyi dolaştı, tarlayı inceledi, sonra kurumuş dere yatağına çok yakın olan tarlanın en alt sınırında bir nokta belirleyerek ölçümlerine başladı. Bir yandan da bana çeşitli bilgiler veriyor, 15 kilometre ötedeki Malıköy bölgesindeki tüm sondaj kuyularından acı su çıktığını ve sulamada kullanılamadığını, ama burada anakayanın bazalt olması nedeniyle eğer su varsa tatlı su çıkacağını söylüyordu. Bir süre sonra müjdeyi verdi: 50 metre aşağıda büyük bir tatlı su rezervi vardı. O noktada 10 metrelik bir yarma yaparak keson kuyuyla da su alabileceğimi, masrafı azaltmak için önce onu denememi önerdi. Bu arada arazinin en yüksek noktasından da ölçümler yaparak profil kesitini çıkarmıştı. Tüm arazide toprak derinliğinin, arada hiçbir blok kaya olmaksızın 30 ila 50 metre arasında devam ederek anakayaya ulaştığını söylüyordu. Bu bilgi benim için önemliydi çünkü yüzeye yakın blok kaya olmadığını görebilmek için birçok derin profil açma zahmetinden beni kurtarıyordu. Ceviz için bizim kitaplar 3-3.5 metre toprak derinliği öneriyordu, ama bu arazi çok daha fazlasını vaat ediyordu.

Artık arazi için başvurabilirdim. Ertesi gün Murat, annesi ve erkek kardeşiyle Polatlı Malmüdürlüğü’nde buluştuk. Malmüdürlüğü, onların resmi bir sözleşmesi olmaması, işgalci konumda olmaları nedeniyle bir feragatname imzalamalarının sözkonusu olmadığını, benim direk başvuru yapabileceğimi söyledi. O gün Özel Ağaçlandırma için tahsis dilekçemi verdim. Tarih 12.04.2011 idi.

Rakım, topoğrafya ve su şartları sağlanmıştı. İşgücü de şimdilik tamamdı. Ama henüz ölçek ekonomisi için yeterli toprak büyüklüğü yoktu. Asıl araziyi hazineden kiralayacak olmam nedeniyle satın alma işine bir miktar maddi kaynak ayırabilecektim. Komşu tarlalardan en az 10 dönüm ve üzeri olanlardan satın almaya karar verdim. Bunun birkaç sebebi vardı:

Birincisi dediğim gibi ‘ölçek ekonomisi’ni yakalayabilmekti. Ölçek ekonomisini tutturmayan işletmelerin maliyetlerini düşürüp rekabetçi bir ortamda pazara mal sunmaları mümkün olamayabilirdi. Küresel bir dünyada, ithalatın serbest olduğu bir ülkede yaşıyorduk . Teknolojik ve toprak büyüklüğü olarak bizden fersah fersah ileride olan ülkelerin çiftçileriyle yarışmak zorundaydık. Rekabetçi olamamak demek, ürünün elde kalması veya maliyetinin altında bir fiyatla satılarak zarar edilmesi demekti. Cevizcilik artık öyle bir meşgale idi ki, ya hobi amaçlı olarak ve gelir beklemeden üç-beş dönüm arazide yapılacak, ya da bu işten gerçekten ekonomik getiri bekleniyorsa ölçek ekonomisi tutturulacaktı. Arada derede kalan toprak büyüklüklerinde, hele de planlanan verim alınamıyorsa uzun vadede zarar riski olabilirdi. Benimse bir bahçeyi, zararını cebimden finanse ederek idame ettirebilecek gücüm yoktu.

İkincisi köyde gelip geçici, yabancı bir kiracı değil, kalıcı olduğumu, artık o köyden biri olduğumu köylüye göstermek istiyordum. Bu, tahsis sürecinde önemliydi. Çünkü o zamanki mevzuata göre özel ağaçlandırma yapma talebim köyde askıya çıkarılacak, o köyde oturanlardan herhangi birisi araziye talip olursa öncelik onun olacaktı. Eğer tapum olursa kimsenin beni, bana arazisini satan köylü vatandaşı, yanımda çalışma sözü alarak hazine arazisini bana devredecek olan Murat’ı, bana söz vermiş ve arazi için aracı olmuş bulunan muhtarı kırma pahasına araziye talip olmayacağını düşünüyordum. Böylesine küçük yerlerde ilişkiler çok önemliydi ve ben artık hiçbir şeyi şansa bırakmamaya kararlıydım.

Üçüncü neden, en az 10 dönümlük tapulu bir arazide kurulacak kapama ceviz bahçesi için hem Orman Bakanlığı’ndan hem Tarım Bakanlığı’ndan hibe ve teşvik alabilme imkanıydı. Hesaplarım, tarla bedelinin yarısının daha sonra devletten alınabileceğini gösteriyordu.

Dördüncü neden de hazine arazilerinde yapılaşmanın arazi büyüklüğünün binde birini geçmesine izin verilmemesiydi. Bu da 51 dönümlük arazide 51 metrekare anlamına geliyordu ki bu kadar dar bir alana hangar-depo, konteyner, ceviz serme ve kurutma alanı, gerekirse küçük bir ev konumlandırmak mümkün değildi. Oysa Özel Ağaçlandırma kapsamındaki tapulu arazilerde yapılaşma izni %6 idi ve bir ceviz tesisi için gerekebilecek yeterli alanı sağlayacaktı.

Orman Bakanlığı’na proje onaylatıp hazineden arazi tahsisini sağlamanın ve Özel Ağaçlandırma teşviğini almanın ne kadar zor bir süreç olduğunu iyi kötü biliyordum. Bu bürokratik süreci sadece bir kez yaşamak için araziye sınır komşusu olan küçük tarlalardan satın alabileceklerim varsa hemen şimdi alıp, hepsi için bir kere uğraşayım dedim. Sonradan yıllar içinde alınacak tarlaların arazi hazırlığı, çitleme , fidan dikimi işleri de ekonomik olmayacaktı. Murat’la araziye sınırı olan köylülere haber saldım. Hiçbirisi satmaya yanaşmadı. Zaten bu Boşnak köyünde o tarihe kadar yabancılara tek bir arazi satışı dahi yapılmamıştı. Bir de sınır tarlalarının neredeyse tamamı çok hisseliydi. Hissedarların kimi ölmüş, kimi başka şehirlere göçmüştü. Veraset işlemleri yapılmadan ve bunun için önemli bedeller ödenmeden satışları hukuken ve pratik olarak imkansızdı. Bir tek kuzey sınırı boyunca uzanan tarla tek hisseliydi ve muhtara aitti. 11 dönüm kadardı. Muhtar o sırada banka kredisiyle traktörünü yenilemişti ve sanırım biraz sıkışık durumdaydı. Ben de bu araziyi bulmamdaki katkısından ve aracılığından dolayı ona olan minnet borcumu usulünce ödeyebilmek için bir fırsat arıyordum. O zamanki piyasa değerinin biraz üzerinde bir fiyatla tarlasını satın almayı önerdim. Kabul etti. Haziran ayında tarlayı satın almış, bu vesileyle hem gönül borcumu ödemiş, hem de artık bu köyün yerlisi olmuştum.

(Devam edecek)

ncp1963
03-06-2014, 06:57
sayın doktorum merhabalar

aramıza hoş geldiniz. hikayeniz çocukluğumda radyodan dinlediğimiz arkası yarınlar tadını almaya başladı. ertesi günü iple çeker hale geldik.

Şehirli
03-06-2014, 10:53
Hocam aramıza hoş geldiniz. Yazılarınız merakla takip ediyorum bir ankaralı olarak.
Deli Remzi lakaplı jeoloji mühendisi hocamıza bende bu sene mart ayında etüd yaptırdım ankara/kazanın bir köyünde, geçen hafta ruhsatın çıkması ile birlikte hocamın öngörüleri yerlerden suyu çıkardım. (Remzi hocaya neden deli dediklerini sonradan öğrendim)

jinekolog1959
03-06-2014, 17:14
Teşekkür ederim, hoşbulduk Necip kardeşim.

jinekolog1959
03-06-2014, 17:20
Hocam aramıza hoş geldiniz. Yazılarınız merakla takip ediyorum bir ankaralı olarak.
Deli Remzi lakaplı jeoloji mühendisi hocamıza bende bu sene mart ayında etüd yaptırdım ankara/kazanın bir köyünde, geçen hafta ruhsatın çıkması ile birlikte hocamın öngörüleri yerlerden suyu çıkardım. (Remzi hocaya neden deli dediklerini sonradan öğrendim)

Gerçekten de çok değerli bir insan, Türkiye'nin işini böyle iyi yapan insanlara ihtiyacı var.

İSOCAN
03-06-2014, 19:39
Hocam hikayenin devamı bekliyoruz. Anlatımınız bir yazarın elinden çıkmış gibi. Yazarlığı da denemelisiniz bence:) bundan çok iyi bir hikaye çıkar..

jinekolog1959
03-06-2014, 20:58
Hocam hikayenin devamı bekliyoruz. Anlatımınız bir yazarın elinden çıkmış gibi. Yazarlığı da denemelisiniz bence:) bundan çok iyi bir hikaye çıkar..

Hele cevizciliği bir becereyim de, yazarlık şimdilik bekleyebilir! Şaka bir yana ilgi ve iltifatınız için çok teşekkürler. Her gün hikayeye ekleme yapmak kolay da fotoğraf yerleştirmek için kesip biçmek bayağı vakit alıcıymış.

jinekolog1959
03-06-2014, 21:56
[attach]499320[/


Kısa ve orta vadede daha fazla genişleme imkanım yoktu. Bahçe bu kadardı. O zaman ben de ölçek ekonomisine çit dikimi yaparak yaklaşmaya karar verdim. 62 dönümlük bahçeye 8x4 dikimle dikebileceğim fidan sayısı, 8x8 olarak klasik dikilmiş 124 dönümlük bir bahçeye denkti. Üstelik sürme, gübreleme, ilaçlama gibi faaliyetlerin yarı yarıya küçük bir arazide yapılacak olması özellikle mazot maliyetlerinde önemli avantaj sağlayabilirdi. Çit dikimi meselesine daha sonra ayrı bir yazıda geniş olarak değineceğim.

Muhtarın tarlasını aldıktan sonra ilk iş olarak bir paletli kepçe kiralayarak iki tarla arasındaki, üst üste yığılmış taşlarla yapılmış, köylülerin an dediği sınırı kaldırttım, taşları saha dışına çıkarttırdım. İki tarla arasında bir öbek halinde uzanan kimisi kurumuş on beş kadar bodur meşeyi de, içim biraz kan ağlayarak da olsa kökleterek kaldırttım. Tarlalar arasındaki 1 metre civarındaki kot farkını her iki tarafa yedirterek yok ettim. Artık iki tarla birleşmiş, 62 dönümlük müstakbel bahçem ortaya çıkmıştı. Tarladan köye uzanan 1200 metrelik daracık, taşlı patika yolu da kepçeye açtırarak kadastro yolu genişliğine getirdim ve düzleştirdim. Artık ‘ulaşılabilir’ bir yolum da olmuştu, ama benim emektar Passat için değil. O hafta sonu Passat’ımı satarak 2004 Model LPG’li Honda arazi jipimi aldım. Artık köyden tarlaya yürüyerek veya traktör sırtında ayakta değil, kendi aracımla gidebilecektim. Ertesi hafta sonu da Murat’la Polatlı’ya indik ve 20 yaşında kırmızı bir Massey Ferguson 285 S aldık. Murat’ın sevincine diyecek yoktu. Biraz bakım, bir iki tadilat yaptırdık. Çok kısa bir süre sonra da yine 2. El bir pullukla bir kazayağı edindik. Artık çiftçiliğe başlayabilirdim.

Bu arada Murat’a hem ana tarlada hem tapulu arazide 120 cm derinliğinde profil çukurları açtırmış, 30’ar santimlik katmanlardan alınan toprak numunelerini Yenimahalle’deki Toprak Su Gübre Araştırma Enstitüsü’ne analiz için teslim etmiştim. Profil çukurlarında taban suyu belirtisi olabilecek renk değişiklikleri veya paslı taşlara rastlamamış, çukurlara döktüğümüz suların kısa sürede süzülüp kaybolduğunu görmüştük. Analiz sonuçları yoğunluktan dolayı 2 ay sonra çıkacaktı.

Hemen su bulmak için faaliyete giriştim. Gereken sayıda beton büz ve 1 adet metal büz hazırlattıktan sonra keson kuyuyu açacak kepçeyi getirttim. Köylüler de, Murat da köye gelen suyun bu noktadan geldiğini düşünüyor ve su bulunmasını bekliyorlardı. Kepçe 10 metreye kadar çukuru indirdi ama değil suyun esamesine, toprakta rutubete bile rastlamamıştık. İlk girişim küçük çaplı bir hezimetle sonlanmıştı. Gerçi tarlanın en çukur noktasında dahi taban suyu bulunmadığını gözlemlemiştim ama eğer su bulunamazsa bunun bir önemi kalmayacaktı çünkü cevizcilik yapamayacaktım.

Sondaj yapmak kaçınılmaz hale gelmişti ve bunun için DSİ’den sondaj ruhsatı almak gerekiyordu. DSİ ise ruhsat için arazinin tapusunu veya hazine arazisi ise tahsis belgesini istiyordu. Oysa tahsis belgesini alabilmek için Orman Bakanlığı’na ağaçlandırma projesi onaylatmak gerekiyor, Orman Bakanlığı ise projenin onaylanması için arazide suyun bulunmuş olmasını şart koşuyordu. Yani ortada çözülemeyecek bir yumurta – tavuk hikayesi vardı.

Tatlı dille, güler yüzle, biraz hekim olmanın verdiği avantajı, biraz özel ağaçlandırma yapacak olmanın sağladığı sempatiyi kullanarak DSİ’nin ilgili mühendisini ikna ettim. Elimde hazine arazisinin tahsisi için Polatlı Malmüdürlüğü’ne verdiğim dilekçemin fotokopisinden başka bir belge yoktu. Malmüdürlüğü’nden alınacak 3 aylık ön izin belgesini daha sonra dosyaya eklemem koşuluyla arama ruhsatını verdiler. Yağışlar başlayıp arazi girilemeyecek hale gelmeden sondajı yapmam, suyu çıkarmam şarttı. Çünkü Polatlı Malmüdürlüğü eğer tahsis talebimi kabul ederse 3 ay içinde proje hazırlatıp Orman Bakanlığı’na onaylatmam için ‘ön izin’ verecekti. Projede ise su numunesinin analiz sonuçları gerekiyordu.

Bölgedeki sondajcıları araştırdım ve işine en hakim olduğunu düşündüğüm, aracı ve ekipmanı ile en donanımlı bulduğum sondajcı ile anlaştım. Bölgedeki toprak yapısı nedeniyle daha önce başarısız sondaj denemeleri olmuş, sondaj kuyuları çökmüş olduğundan işimi sıkı tutmak istiyordum. Ekip araziye kamp kurup faaliyete başladı. Birkaç gün sonra 49 metreye inilmiş, henüz suya rastlanmamıştı. O gece hastanede nöbetçiydim. Kara kara ertesi gün de su çıkmazsa ne yapacağımı düşünüyordum. Acaba ‘Deli Remzi’ye çok güvenmekle hata mı etmiştim? Sondajcı ile metre hesabıyla anlaşmıştık ve ben hazırlıklarımı, biraz emniyet payı bırakarak 60-70 metre için yapmıştım. Su çıkmazsa kaç metreye kadar gitmeliydim? 100? 200? Bu işin ucu bucağı yoktu ve her metresi paraydı. Sonunda hiçbirşey bulamamak da vardı. Sabahı zor ettim. Saat 9 gibi telefon çaldı. Arayan Murat’tı. Sevinçten çığlık çığlığa “Hocam gözümüz aydın, suyumuz çıktı” diyordu. Sabah işe başlar başlamaz 50. metredeki kaya tabakası geçilmiş, ardından bacak kalınlığındaki bir su sütunu metrelerce havaya fışkırmıştı. Sondajcı bunun çok büyük bir tatlı su rezervi olduğunu, köydeki çeşmelerden akan suyla aynı olduğunu söylüyordu. Dünyalar benim olmuş, üzerimden dağ gibi bir yük kalkmıştı. Nöbetten çıktığım gibi soluğu bahçede aldım, ekibe bahşişlerini dağıttım. Ceviz bahçesi rüyam, yavaş yavaş gerçek oluyordu.

(Devam edecek)
]

jinekolog1959
04-06-2014, 18:30
Derken Ekim ayında toprak analiz sonuçları çıktı. Toprak az kireçli, tuzsuz, hafif bazik yapıdaydı. 0-30 cm katmanında %54 kil, %30 silt, %16 kum vardı. İlk 120 cm’deki ortalama değerler kabaca %60 kil, %20 silt ve %20 kum şeklinde özetlenebilirdi. Bünye üçgeninde yerim orta hattın üstünde, killi toprak bölümündeydi. Sonuçlar bende büyük hayal kırıklığı yaratmıştı. O zamanki bilgilerimle killi toprakta cevizin yetişemeyeceğini düşünüyordum. Neden daha işin en başında, arazi için başvurumu yapmadan önce bu analizi yaptırmadım diye hayıflanıyor, kendi kendimi suçluyordum. Bir hafta gözüme uyku girmedi, adeta yemeden içmeden kesildim.

İlk şok dalgasını atlattıktan sonra daha serinkanlı düşünmeğe, konuyu daha derinlemesine incelemeğe karar verdim. Analizi yapan enstitünün yetkili ziraat mühendisi, bu toprağın bahçecilik ve özel olarak cevizcilik için bir sakıncası olmadığını söylüyordu. Burhanettin Bey de bu konuda çok rahattı, İç Anadolu topraklarının çoğunun killi yapıda olduğunu söylüyor, yağışı çok olan Karadeniz gibi bir bölgede bu kil oranının belki sakıncalı olabileceğini, ama İç Anadolu gibi kurak yazları olan bölgelerde sıcak mevsim boyunca toprağın nemini muhafaza ederek zarar değil fayda vereceğini söylüyordu. Bense içimdeki şüphe ve endişeyi bir türlü atamıyordum. Ankara Ziraat Fakültesi’nde toprak hocası olan Sn.Doç.Dr.Hasan Öztürk ile görüştüm. Bana çukurları derin açarsam, pH değerini kükürtle biraz düşürür ve killi toprak için uygun gübrelemeyi damla sulamayla yaparsam hiçbir sıkıntı yaşamayacağımı söyledi. Killi topraklarda ağaç cüsseleri biraz daha küçük olabilirdi ama zaten çit dikimi tercih edeceğimden bu bir avantajdı. Kendisinin Anamur’daki ceviz bahçesinde de kil oranının %50 olduğunu, 7 yaşındaki ağaçlarından ağaç başı 10 kg verim aldığını söyledi.

İnternette dolaşırken Türkiye’nin en büyük ceviz üretim alanına sahip olan ve Kaliforniya’lı uzmanlarca kurulmuş bulunan 1300 dönümlük Ataman Ceviz Çiftliği’nin sayfalarında toprak yapısının killi olduğu dikkatimi çekmişti. Telefonla çiftlikteki sorumlu Ziraat Mühendisiyle konuşmuş ve topraklarının kil oranının %60 olduğunu öğrenmiştim. Bu kil oranı nedeniyle hiçbir sıkıntı yaşamadıklarını söylemişti. Gerçekten de internetteki resimler etkileyiciydi. Gebze’nin aldığı yıllık yağışın Polatlı’nın iki katından fazla olduğunu biliyordum. Demek ki Kaliforniya’lı uzmanlar o iklim yapısında dahi %60 kil içeren bir toprakta ceviz üretmekte sakınca görmemişlerdi.

Bilgilendikçe rahatlamağa başlamıştım. Yeterli drenaj sağlandığı sürece kilden korkmama gerek yoktu. Arazimin eğimi ise gerek doğal yerüstü drenajı, gerekse ihtiyaç halinde uygulanabilecek yeraltı drenajı için her türlü kolaylığı sağlıyordu.

Gene de araştırmaya, sorup danışmaya devam ediyordum. Türkiye’nin cevizcilik konusunda tartışmasız bir numarası olan sayın Prof. Dr. Yaşar Akça’ya telefonla ulaştım. Google earth’de araziyi tarifim üzerine bulduğunda topoğrafyayı çok beğenmişti. Gelip toprak yapısını yerinde görebileceğini söyledi. Zaten Orman Bakanlığı’nın yürüttüğü ‘ceviz eylem planı’ çalışmaları nedeniyle Ankara’ya gelecekti. Tarih konusunda anlaştık. O gün arazide bir kepçe de bulundurmamı istedi. Lastik tekerlekli bir kepçeyi o sabah araziye getirmesi için sahibiyle anlaştım.

Ankara’da buluşup araziye gittik. Yol boyunca hem sohbet ettik, hem de önceden bir liste halinde hazırlamış olduğum bir sayfa soruyu kendisine sorup cevaplarını alma şansım oldu. Araziye vardığımızda hemen sahayı inceleyip tarlanın doğu sınırına yakın bir noktada kepçeciye kazmasını söyledi. İlk 120 cm sorunsuz bir şekilde geçilmiş, koyu kahve renkli , güzel görünümlü bir toprak kenarda yığılmıştı. Derken aniden toprak rengi değişti, beyaza çalan açık boz renkli bir toprak çıkmağa başladı. Kepçe de bu toprağı deminki gibi kolay kazamıyor, enikonu zorlanıyordu. Yoğunlaşmış kil ve kireçten oluşan bu kist tabakası beni oldukça rahatsız etse de, ilk anda tarlanın sadece o bölgesinde olan istisnai bir durum olduğunu düşünmüştüm. Hoca daha sonra tarlanın ortalarında yeni bir nokta belirleyerek orayı da kazdırdı. 120 cm’den sonra orada da toprak rengi değişmiş, kist tabakasıyla karşılaşmıştık. Başımdan aşağı kaynar suların döküldüğünü hissediyordum. Hoca bir de kepçeyi kuzeye yönlendirdi ve muhtardan satın aldığım tarlanın ortalarında bir noktada bir çukur daha kazdırdı. Sonuç aynıydı, arazinin altı belli bir derinlikten sonra tamamen kist tabakasıyla kaplıydı.

Kepçeciye , hazır gelmişken arazinin hemen sınırındaki meşelikten sahamıza birkaç metre taşmış olan yarı kurumuş çalı formunda birkaç bodur meşeyi de kaldırtmak istedim. Bitki kökleri açığa çıktığında hoca hemen bir meşenin kökündeki mantarlaşmayı farketti. Bu ‘meşe kök çürüklüğü’ olarak bilinen Armillaria hastalığı idi. Hoca’nın dediğine göre bu hastalık bozuk orman alanı olup özel ağaçlandırmaya tahsis edilen pek çok araziyi tehdit ediyordu. Bozuk orman alanı yerine tarımda kullanılmış hazine arazisi kiralamış olmamın çok daha isabetli olduğunu söyledi. Komşuluk nedeniyle gereken önlemleri almayı ihmal etmemeliydim.

Kil olayından sonra 2. darbeyi de kist nedeniyle almıştım. Ben gerekli olan 3-3.5 metrelik toprak derinliğini fazlasıyla sağladığımı düşünürken şimdi derinliğim 120 cm ile sınırlanmıştı. Daha önce profilleri Murat’a elle ve sınırlı derinlikte kazdıracağıma kepçeyle 2-3 metre açtırmamış olduğum için artık ne kadar hayıflansam faydası yoktu. Gerçek değişmeyecekti.

Yaşar Hoca’ya ne düşündüğünü sordum. Yol yakınken vaz mı geçmeli, yoksa devam mı etmeliydim? Hoca özetle şunları söyledi: “Şu haliyle arazi tek akciğerle yaşayan bir insana benzetilebilir. Ama geniş ve derin dikim çukurları açarak, bulabildiğiniz kadar çiftlik gübresini bu çukurlarda kullanarak kist ve kilin olumsuzluklarını aşabilirsiniz. Bu yatırımı İç Anadolu’nun karasal ikliminde değil de daha ılıman bir bölgede yapsaydınız daha iyi olurdu. Ama bu ekolojide de uygun tür seçmek kaydıyla cevizcilik yapabilirsiniz. Chandler gibi çok uzun bir vejetasyon süresi gerektiren tür İç Anadolu’da olmaz. Bu söylediğim cümlenin altına imzamı atarım. Sonbaharın erken donlarına henüz sürgünleri odunlaşamadan yakalanır. Bir Kaliforniya çeşidi olarak İç Anadolu’nun bazen aşırı soğuk geçen kışlarında zararlanma riski yüksektir. Bu ekolojide Fernor yetiştirilmelidir . Hasatın ve yaprak dökümünün Chandler’den iki hafta önce olması size çok şey kazandırabilir. Sonbahar erken donları geldiğinde ağacınızda ne kadar su varsa zarar oranı o kadar yüksek olur. Fernor aşırı kış soğuklarına da Chandler’den daha iyi dayanır. 8x4 Dikim aralığınız fernor için uygundur. Fernor’u seçmekle Chandler’a göre biraz daha az verime ve biraz daha düşük bir pazar fiyatına razı olacaksınız, ama bu, ekolojinizin getirdiği bir zorunluluktur. Bu bölgede parayla tarla satın almayın, muhtardan daha fazla hazine arazisi bulmasını isteyin, arazinizi yüz dönüm üzerine çıkarmaya çalışın. Şu haliyle arazinizden büyük beklentileriniz olmasın. Bu arazi sizi zengin etmez, ama emekliliğinizde rahat yaşayabileceğiniz, yılda birkaç kez yurtdışı seyahat yapabileceğiniz, oğlunuzu yurtdışında okutabileceğiniz bir getiriniz olur. Bence bu kadar yol almışken kesinlikle devam edin.”

(Devam edecek)

ahmettugrul55
04-06-2014, 19:28
foruma girince ilk olarak yeni bir yazınız var mı diye bakınıyorum.bir solukta okuyup devamı ne zaman ? diye merakla bekliyorum.yaşadıklarınızı başıma gelmiş gibi hissettiriyorsunuz.klavenizin tuşları dert görmesin:))))

jinekolog1959
04-06-2014, 21:37
foruma girince ilk olarak yeni bir yazınız var mı diye bakınıyorum.bir solukta okuyup devamı ne zaman ? diye merakla bekliyorum.yaşadıklarınızı başıma gelmiş gibi hissettiriyorsunuz.klavenizin tuşları dert görmesin:))))

Teşekkür ediyorum, çok naziksiniz.

jinekolog1959
04-06-2014, 23:45
Hocayı yolcu ettikten sonra oturdum ve her şeyi yeniden değerlendirerek “ tamam mı devam mı?” sorusuna cevap aradım. Acaba devam edersem kendi kendimi mi kandıracak, olmayacak duaya amin mi diyecektim? Artıları eksileri, bardağın dolu ve boş yanlarını tekrar tekrar gözden geçirdim. Bardağın boş tarafı “kistli ve killi arazilerde bahçe kurmaktan kaçının” diyordu. Hala bu işten cayabilir, tapulu tarlayı ve traktörü satıp, tahsis talebimden vazgeçip, bir miktar zararı da sineye çekip “zararın neresinden dönsem kardır” diyebilirdim. Ben zor olanı, mücadeleyi seçtim.

Kist tabakasına rağmen devam kararı almamda, bardağın dolu yanını oluşturan aşağıdaki faktörler rol oynamıştı:

1- Ceviz ağacının köklerinin %80’i ilk 1 metrede yer alıyordu. Köklerin oksijene olan talebi nedeniyle gelişim diklemesine olarak derine değil, yanlara doğru oluyordu. Killi topraklarda derinlerdeki oksijen azlığı nedeniyle bu eğilim çok daha belirgindi ve kökler daha yüzeyde yoğunlaşıyordu.

2- Arazide 120 cm’de karşılaşılan kist tabakası kaya gibi tamamen geçirimsiz bir tabaka olsaydı, aşırı yağışlar sonucu suyun kök bölgesinde birikip zarar vermesi ihtimali daha yüksek olabilirdi. Oysa yoğunlaşmış kil ve kireçten oluşan bu tabaka fazla suyu yavaş da olsa sünger gibi emerek üstteki kök bölgesinden uzaklaştırabilirdi. Nitekim daha sonra dikim çukurlarının açılışı sırasında kist tabakasında nemin üstteki normal toprağa göre çok daha fazla olduğuna tanık olmuştuk.

3- Arazinin %10 civarındaki ortalama eğimi, yerçekimi nedeniyle toprak yüzeyindeki suya olduğu gibi, toprak altındaki suya da eğim yönünde hareket vererek doğal drenaj sağlayacaktı.

4- Polatlı’da yıllık yağış miktarı son derece düşüktü ve bu yağışın çoğu da köklerin uykuda olduğu ve oksijene hemen hemen hiç ihtiyaç duymadığı kış ve erken ilkbahar mevsiminde gerçekleşiyordu.

5- Arazi dağın zirvesindeydi ve aşırı bir yağışta çevreden herhangi bir su baskını riski sıfırdı.

6- Fidan çukurlarını geniş ve derin açarak, ayrıca sırta dikim tekniğini uygulayarak her fidanı zaten kist tabakasından en az 2 metre yüksekte dikmeyi planlamıştım.

7- Çit dikimi ve bu sistemde yetiştiriciliğe karar vermiştim. Ağaçlarımın taç büyüklüğü sıra üzeri 4 metre, sıra aralarına doğru her iki yönde 1.5’ar metreden 3 metre, yükseklik yerden itibaren 6 metre ile sınırlı kalacaktı. Bu ebatta tutulacak bir ağacın metrelerce aşağı inecek büyük bir kök sistemine ihtiyacı yoktu.

8- Ağaçlarda (gövde + taç hacmi) ile (kök hacmi) arasındaki orantı, sulama ve gübreleme rejimi ile direk irtibatlıydı. İhtiyaç duyduğu tüm besin maddeleri ve suyu fertigasyon sistemiyle yanıbaşında bulan bir ağaç, enerjisini kök yapmak yerine odun ve meyve yapmaya yönlendirecekti. Uygun budama rejimiyle ve ağaç erken meyveye yatırılarak, ‘ yeteri kadar kök, az odun, çok meyve’ amacına ulaşılabilirdi.

Bu araziyi ıslah etmek için gerekenleri yapacak, ceviz bahçesi hayalimi devam ettirecektim.

Ben devam kararı almıştım ama, bürokrasi bana geçit vermemeye kararlıydı. Bitmek bilmeyen yazışmalardan sonra Polatlı Malmüdürlüğü tahsis talebimin uygun bulunduğunu ve proje hazırlatıp Orman Bakanlığı’na onaylatmam için 3 ay süreli ‘ön izin’ verdiklerini belirten yazıyı gönderdi. Tarih 2011 Aralık ayı idi ve müracaat dilekçemin üzerinden tam sekiz ay geçmişti. Hemen bir özel ormancılık bürosu ile anlaştım, toprak ve su analiz sonuçlarını, meteorolojik verileri toparlayıp götürdüm. Proje hazırlandı, Orman Bölge Müdürlüğü’ne sunuldu. Ama kış gelmiş, araziyi kar kaplamış ve tarlayı inceleme imkanı ortadan kalkmıştı. Araziyi kar kalkmadan inceleyemeyecekleri için malmüdürlüğünden 1 ay ek süre istedim. Ek süre tanındı. Proje Orman Bölge Müdürlüğü’nce 5 ayrı kademede incelendi, istenen değişiklikler yapıldı, sonunda onaylandı. Onaylanan proje Hazine’ye ve Orman Genel Müdürlüğü’ne gönderildi. 2 ay sonra her iki kurumdan da reddedilerek geri gönderildi. Gerekçe,’ tapulu arazi ve hazine arazisi projelerinin ayrı ayrı yapılması gerektiği, tek bir projede birleştirilemeyeceği’ idi. Birden fazla tapulu arazi tek projede birleştirilebilir, birden fazla hazine arazisi de tek projede birleştirilebilirdi. Ama bir tapulu arazi ile hazine arazisinin projesinin birleştirilebileceğine dair mevzuatta bir hüküm yoktu. Bu ayrıntıyı ben bilmiyordum ama projeyi düzenleyen Özel Ormancılık Bürosu da, 5 ayrı imzayla onaylayan Orman Bölge Müdürlüğü de herhalde bundan habersizdi.

Sil baştan 2 ayrı proje hazırlandı, ayrı ayrı tekrar onaya sunuldu. Orman Bakanlığı bu arada yeniden yapılandırılıyor ve Bölge Müdürlüğü’nde projelerle ilgili personel sürekli değişiyordu. Yeni görevlendirilen mühendisler tekrar araziye götürüldü, projeler incelendi,kabul edildi, Hazine’ye gönderildi. Bu arada aylar ayları kovalıyor, Özel Ağaçlandırma Yönetmelikleri sürekli değişiyor, yeni tamimler yayınlanıyor, bu sürelerde yeni proje kabulleri durduruluyordu. Eskiden Hazine arazilerinin tahsisinde son imza Maliye Bakanı’nındı. Benim projeler tam bakanın onay aşamasına gelmişken Başbakanlık bir genelge yayınladı ve Türkiye’nin her yerindeki ve her konudaki arazi tahsisleri için Başbakanlık onayı şartı getirdi. Bütün tahsis işlemleri bıçak gibi kesilmişti. Muhtemelen Başbakanlıkta Türkiye’nin her yerinden yağan binlerce arazi tahsis talebini inceleyip sonuçlandıracak bir idari altyapı da henüz oluşturulmamıştı.

Böylece benim ceviz bahçesi hayalim bir çıkmaz sokakta saplanıp kalmış, sonu belirsiz bir bekleme süreci başlamıştı. Dağ başında, kuş uçmaz kervan geçmez bir yerde, köylünün bile yüzüne bakmadığı, hiçbir rant potansiyeli olmayan 50 dönüm araziyi ağaçlandırmak için başvuran, her türlü şartı yerine getiren bir vatandaşa ancak bu kadar çile çektirilebilirdi. Güya özel ağaçlandırma teşvik ediliyordu. Ya bir de edilmeseydi, vay halimize!

(Devam edecek)

ibas06
05-06-2014, 08:14
Hocayı yolcu ettikten sonra oturdum ve her şeyi yeniden değerlendirerek “ tamam mı devam mı?” sorusuna cevap aradım. Acaba devam edersem kendi kendimi mi kandıracak, olmayacak duaya amin mi diyecektim? Artıları eksileri, bardağın dolu ve boş yanlarını tekrar tekrar gözden geçirdim. Bardağın boş tarafı “kistli ve killi arazilerde bahçe kurmaktan kaçının” diyordu. Hala bu işten cayabilir, tapulu tarlayı ve traktörü satıp, tahsis talebimden vazgeçip, bir miktar zararı da sineye çekip “zararın neresinden dönsem kardır” diyebilirdim. Ben zor olanı, mücadeleyi seçtim.

Kist tabakasına rağmen devam kararı almamda, bardağın dolu yanını oluşturan aşağıdaki faktörler rol oynamıştı:

1- Ceviz ağacının köklerinin %80’i ilk 1 metrede yer alıyordu. Köklerin oksijene olan talebi nedeniyle gelişim diklemesine olarak derine değil, yanlara doğru oluyordu. Killi topraklarda derinlerdeki oksijen azlığı nedeniyle bu eğilim çok daha belirgindi ve kökler daha yüzeyde yoğunlaşıyordu.

2- Arazide 120 cm’de karşılaşılan kist tabakası kaya gibi tamamen geçirimsiz bir tabaka olsaydı, aşırı yağışlar sonucu suyun kök bölgesinde birikip zarar vermesi ihtimali daha yüksek olabilirdi. Oysa yoğunlaşmış kil ve kireçten oluşan bu tabaka fazla suyu yavaş da olsa sünger gibi emerek üstteki kök bölgesinden uzaklaştırabilirdi. Nitekim daha sonra dikim çukurlarının açılışı sırasında kist tabakasında nemin üstteki normal toprağa göre çok daha fazla olduğuna tanık olmuştuk.

3- Arazinin %10 civarındaki ortalama eğimi, yerçekimi nedeniyle toprak yüzeyindeki suya olduğu gibi, toprak altındaki suya da eğim yönünde hareket vererek doğal drenaj sağlayacaktı.

4- Polatlı’da yıllık yağış miktarı son derece düşüktü ve bu yağışın çoğu da köklerin uykuda olduğu ve oksijene hemen hemen hiç ihtiyaç duymadığı kış ve erken ilkbahar mevsiminde gerçekleşiyordu.

5- Arazi dağın zirvesindeydi ve aşırı bir yağışta çevreden herhangi bir su baskını riski sıfırdı.

6- Fidan çukurlarını geniş ve derin açarak, ayrıca sırta dikim tekniğini uygulayarak her fidanı zaten kist tabakasından en az 2 metre yüksekte dikmeyi planlamıştım.

7- Çit dikimi ve bu sistemde yetiştiriciliğe karar vermiştim. Ağaçlarımın taç büyüklüğü sıra üzeri 4 metre, sıra aralarına doğru her iki yönde 1.5’ar metreden 3 metre, yükseklik yerden itibaren 6 metre ile sınırlı kalacaktı. Bu ebatta tutulacak bir ağacın metrelerce aşağı inecek büyük bir kök sistemine ihtiyacı yoktu.

8- Ağaçlarda (gövde + taç hacmi) ile (kök hacmi) arasındaki orantı, sulama ve gübreleme rejimi ile direk irtibatlıydı. İhtiyaç duyduğu tüm besin maddeleri ve suyu fertigasyon sistemiyle yanıbaşında bulan bir ağaç, enerjisini kök yapmak yerine odun ve meyve yapmaya yönlendirecekti. Uygun budama rejimiyle ve ağaç erken meyveye yatırılarak, ‘ yeteri kadar kök, az odun, çok meyve’ amacına ulaşılabilirdi.

Bu araziyi ıslah etmek için gerekenleri yapacak, ceviz bahçesi hayalimi devam ettirecektim.

Ben devam kararı almıştım ama, bürokrasi bana geçit vermemeye kararlıydı. Bitmek bilmeyen yazışmalardan sonra Polatlı Malmüdürlüğü tahsis talebimin uygun bulunduğunu ve proje hazırlatıp Orman Bakanlığı’na onaylatmam için 3 ay süreli ‘ön izin’ verdiklerini belirten yazıyı gönderdi. Tarih 2011 Aralık ayı idi ve müracaat dilekçemin üzerinden tam sekiz ay geçmişti. Hemen bir özel ormancılık bürosu ile anlaştım, toprak ve su analiz sonuçlarını, meteorolojik verileri toparlayıp götürdüm. Proje hazırlandı, Orman Bölge Müdürlüğü’ne sunuldu. Ama kış gelmiş, araziyi kar kaplamış ve tarlayı inceleme imkanı ortadan kalkmıştı. Araziyi kar kalkmadan inceleyemeyecekleri için malmüdürlüğünden 1 ay ek süre istedim. Ek süre tanındı. Proje Orman Bölge Müdürlüğü’nce 5 ayrı kademede incelendi, istenen değişiklikler yapıldı, sonunda onaylandı. Onaylanan proje Hazine’ye ve Orman Genel Müdürlüğü’ne gönderildi. 2 ay sonra her iki kurumdan da reddedilerek geri gönderildi. Gerekçe,’ tapulu arazi ve hazine arazisi projelerinin ayrı ayrı yapılması gerektiği, tek bir projede birleştirilemeyeceği’ idi. Birden fazla tapulu arazi tek projede birleştirilebilir, birden fazla hazine arazisi de tek projede birleştirilebilirdi. Ama bir tapulu arazi ile hazine arazisinin projesinin birleştirilebileceğine dair mevzuatta bir hüküm yoktu. Bu ayrıntıyı ben bilmiyordum ama projeyi düzenleyen Özel Ormancılık Bürosu da, 5 ayrı imzayla onaylayan Orman Bölge Müdürlüğü de herhalde bundan habersizdi.

Sil baştan 2 ayrı proje hazırlandı, ayrı ayrı tekrar onaya sunuldu. Orman Bakanlığı bu arada yeniden yapılandırılıyor ve Bölge Müdürlüğü’nde projelerle ilgili personel sürekli değişiyordu. Yeni görevlendirilen mühendisler tekrar araziye götürüldü, projeler incelendi,kabul edildi, Hazine’ye gönderildi. Bu arada aylar ayları kovalıyor, Özel Ağaçlandırma Yönetmelikleri sürekli değişiyor, yeni tamimler yayınlanıyor, bu sürelerde yeni proje kabulleri durduruluyordu. Eskiden Hazine arazilerinin tahsisinde son imza Maliye Bakanı’nındı. Benim projeler tam bakanın onay aşamasına gelmişken Başbakanlık bir genelge yayınladı ve Türkiye’nin her yerindeki ve her konudaki arazi tahsisleri için Başbakanlık onayı şartı getirdi. Bütün tahsis işlemleri bıçak gibi kesilmişti. Muhtemelen Başbakanlıkta Türkiye’nin her yerinden yağan binlerce arazi tahsis talebini inceleyip sonuçlandıracak bir idari altyapı da henüz oluşturulmamıştı.

Böylece benim ceviz bahçesi hayalim bir çıkmaz sokakta saplanıp kalmış, sonu belirsiz bir bekleme süreci başlamıştı. Dağ başında, kuş uçmaz kervan geçmez bir yerde, köylünün bile yüzüne bakmadığı, hiçbir rant potansiyeli olmayan 50 dönüm araziyi ağaçlandırmak için başvuran, her türlü şartı yerine getiren bir vatandaşa ancak bu kadar çile çektirilebilirdi. Güya özel ağaçlandırma teşvik ediliyordu. Ya bir de edilmeseydi, vay halimize!

(Devam edecek)
Özel Ağaçlandırma sadece hükümetin bir propagandası sadece laf iş icraata geldiğinde devletin kurumları işi bilmemekte **** zora sokmekta ama milletin kulağına fısıldanmış bir kere söyle destek böyle destek kime sorarsan sor herkez der ama yapanlara sormak lazım varmı devletin desteği diye..??? hepsi hikaye dırnağın varsa başını kaşı gerisi boş iste vatandaşı hali ortada yırtınıp duruyor hocam..

06doğaci
05-06-2014, 09:06
Merhaba hocam, yazınızı büyük bir heyecanla okuyorum. Ceviz yetiştirmeyi düşünenler için bulunmaz bir kaynak olduğuna inanıyorum. Sonucu merakla bekliyorum.

jinekolog1959
05-06-2014, 10:39
Merhaba hocam, yazınızı büyük bir heyecanla okuyorum. Ceviz yetiştirmeyi düşünenler için bulunmaz bir kaynak olduğuna inanıyorum. Sonucu merakla bekliyorum.

Sağolun, ilginize teşekkür ediyorum.

ins
05-06-2014, 10:51
Sayın jinekolog1959;
Roman tatındaki yazınızı merakla okuyoruz.

jinekolog1959
05-06-2014, 16:20
Bu bekleme sürecinde boş duracağıma bari çiftçiliğe biraz ısınayım dedim. Ormandan açılmış arazilerde bahçe kurulmadan önce 2 yıl tarla bitkileri yetiştirilmesi öneriliyordu. Benim hazine arazisinin üst bölümünde hiç tarım yapılmamıştı. 2012 baharında toprağı sürdürüp tam alanda nohut ektirdim. Böylelikle hem toprakta azot tutulumunu arttırmayı, hem tarlanın yaklaşık yarım dönümlük meşe çıkartılan bölümünde kök mantarı riskini azaltmayı, hem de Murat’ın ödenmekte olan maaşlarını çıkarmayı umuyordum. Cevizci olamasam da şimdilik nohutçu olmuş, oldukça iyi bir verim almama ve üstelik o yıl nohutun iyi para etmesine rağmen sezon sonunda bir şey kazanamamıştım. Ürün tüccara marketteki satış fiyatının üçte birine satılabiliyor, alınan para tohum, mazot, ilaç, yoldurma, makine ile ayıklama masraflarını ancak karşılıyordu. Murat’ın maaşlarını çıkaramasam da tarımla tanışmış, çiftçilerin içinde bulundukları açmazı görmüştüm. O kış evde bolca nohut tükettik, bizden ceviz bekleyen eşe dosta , konu komşuya ‘şimdilik cevizimiz yok, bununla idare edin’ diyerek nohut dağıttık.

Köye yakın mesafede bir eski dere yatağından kamyonlarla kum çekildiğini görmüştüm. Gidip oradaki kumlardan biraz numune alarak toprak analizine gönderdim. Sonuç %90 kum, %5 silt ve %5 kil şeklinde geldi. Bu kumu arazimin ıslahında kullanabilirdim. Gene Avşar’a en yakın köyde hayvancılık yapılıyor ve köylüler ahırlardan, ağıllardan çıkardıkları gübreleri bahçelere, yol kenarlarına yığıyorlardı. Bunlar kimi 5, kimi 10 yıl beklemiş, bildiğimiz manada fenni olarak yakılmamış koyun ve sığır gübresi yığınlarıydı. Gübre olarak belki çok değerleri yoktu ama mükemmel bir organik madde deposuydular ve killi toprağımı ıslahta kullanılabilecek harika bir silah olabilirlerdi. Köylüler sırf bahçeleri, yol kenarları temizlensin diye ücret istemeden vereceklerdi. O yaz ilk aşama olarak 20 tonluk kamyonlarla 10 kamyon dolusu kumu ve 13 kamyon çiftlik gübresini tarlanın bir kenarına çektirdim. Mesafe yakın olduğundan sadece makul bir nakliye masrafıyla bu işi kotarmıştım.

Temmuz ayında Denizli’deki Ekiz Fidancılık ile anlaştım. Tüplü fernor ve fernette fidan siparişlerimi verdim, kaporamı yatırdım.

Bekleyiş sürüyor, tahsis konusunda hiçbir ilerleme olmuyordu. Tahsis olmadan çitleme, çukurları açma gibi işlere başlamam anlamsızdı. Sonunda o sonbaharda da dikim yapamayacağımı anlayıp fidan siparişlerimi iptal ettim.

O kış Amerika’dan Ramos’un ‘Walnut Production Manual’ adlı baba kitabını getirtip satır satır hatmettim. İnternette Türkçe ve İngilizce dillerinde ceviz üzerine yazılmış ne kadar yazı, reklam, makale, dergi özeti, araştırma bulabildiysem okudum. En çok çit dikimi, killi toprak ıslahı, Chandler, Howard ve Fernor üzerinde araştırma yaptım. Trakya’da killi toprakta ve bozuk orman arazisinde kurulmuş ve başarılı olamamış bir bahçede başarıyı engelleyen faktörlerin neler olabileceğini sahibiyle e-mail ile yazışarak analiz etmeye çalıştım. Sn. Selami Bayrak’ı yerinde ziyaret ederek ve e-mail ve telefonla görüşerek killi topraklarda ‘kanalda sırt dikimi’ ve ‘çukurda tepe dikimi’ yöntemlerinin in detaylarını öğrendim. Sn.Yaşar Akça’yı Tokat’ta ziyaret edip, kendi kurduğu ve Tübitak’ın desteklediği ceviz deneme bahçesini birlikte gezme şansım oldu. Bu arada cevizlerin mükemmel geliştiği bu bahçede toprak bünyesinin %40 kil, %40 silt ve %20 kum içerdiğini öğrendim.

Cevizde arazi seçimi kadar önemli bir diğer husus tür seçimiydi. Ekiz Fidancılık’tan Sn.Ramazan Ekiz, beni öncelikle Chandler’e yönlendirmiş, Konya Kadınhanı’nda kurdukları büyük Chandler bahçesini de, rakım ve iklim özelliklerinin Polatlı’ya benzerliği nedeniyle referans göstermişti. Bahçenin sorumluluğunu alan Ziraat Mühendisi ile zaman zaman telefonla görüşerek bilgi alıyordum. O sonbaharda sanıyorum 3 yaşında olan fidanlarında koparmadan bıraktıkları cevizlerin hasatını yapmışlardı ve 20 Ekim’de kopardıkları cevizlerin içlerinin hala sütlü olduğunu, tam olgunlaşamadıklarını söylemişti. Dediğine göre olgunlaşma için 2 haftalık bir süreye daha ihtiyaçları vardı ve bu koparılan cevizler muhtemelen kuruyunca iç büzüşmesi göstereceklerdi. Aynı dönemde tesadüfen bahçeyi gezmiş olan Sn. Yaşar Akça da bu durumu teyit etmiş ve vejetasyon süresinin Chandler’e yetmediğini söylemişti. Durumu tekrar değerlendirdim. Ekim sonu ve Kasım başında başlayacak yağışlar yolu ve tarlayı balçıklaştırabilir, araziye ulaşımı, traktörle çalışmayı, hasat ve hasat sonrası serme-kurutma işlerini çok zorlaştırabilir, hatta tümüyle engelleyebilirdi. Benim Ekim ayı sonlanmadan tüm işleri bitirip tarladan çıkmam gerekiyordu. İki hafta erken hasat çok kritik önemde olabilir, tüm sezonun mahsulünü kurtarabilirdi.

Bir de mutlak kış soğuklarına dayanım yönünden Chandler ve Fernor arasında kıyaslama yapılması gerekiyordu ama böyle bir çalışmaya rastlayamamıştım. Yalnızca Romanya’da yapılmış bir çalışmada Fernor’un -22.7 derecelik kış soğuklarında herhangi bir hasar görmediğini okumuştum. Polatlı tarihinde rastlanmış en düşük ısı ise -21.5 derece ölçülmüştü.

Benim Chandler riskini almak istememem ve tahsis gecikmesi nedeniyle Fernor siparişlerini iptal etmem üzerine Sn. Ramazan Ekiz Chandler kalitesinde meyve veren, verimi çok iyi olan ve Chandler’den ortalama 2 hafta önce hasat edilen Howard ile bahçe kurmamı, daha küçük cüssesi nedeniyle çit dikimine de çok uygun olacağını, istersem yeteri kadar aşı kalemi tedarik ederek aşılama yapabileceğini söyledi. Gerçekten de aklıma çok yatmıştı. Ama Sn.Akça’ya konuyu danıştığımda sıcak bakmadı. Howard da sonuçta Chandler’in çok yakın akrabası olan bir Kaliforniya çeşidiydi ve Polatlı’nın 1200 rakımlı Çile Dağı’nın kış soğuklarına dayanabileceği çok şüpheliydi. Sonunda gene Fernor’da karar kıldım.

(Devam edecek)

gökhan07
05-06-2014, 16:49
Sayın jinekolog1959,
Howard sanırım chandler'den daha erken uyanıyor.
Sayfam da paylaşmıştım, bu sene howard olarak aşıladığım çeşit değiştirme aşılarını, tekrar chandler olarak değiştirdim.

jinekolog1959
06-06-2014, 00:22
Eli kolu bağlı bekleme süreci artık azap verici bir hal almıştı. Bütün prosedürleri tamamlanmış dosyam Maliye Bakanlığı’nca 9 ay önce onaylanarak Başbakanlığa gönderilmişti ve hala hiçbir ses seda yoktu. 2-3 yıldır görüşmediğim arkadaşlarımla karşılaştığımda ‘cevizler nasıl, büyüdüler mi?’ sorusu çok canımı sıkıyordu. Sanki benim kusurummuş gibi ‘henüz tahsis alamadım’ demeye utanıyor, ‘yavaş yavaş büyüyorlar’ gibi cevaplarla geçiştirmeye çalışıyordum. Eşim arkadaş toplantılarında ‘Benim bey ceviz ağası, 2 yıldır köyde traktörü ve maaşlı kahyası var, ama dikili tek bir cevizi yok’ diyerek dalgasını geçiyordu. Tahsisin ne zaman çıkacağı, hatta çıkıp çıkmayacağı bile belirsizken fidan siparişi bile veremiyordum. Çileli bekleyiş nihayet 2013 Mart’ında sona erdi. Benim ceviz macerama yakından tanık olan ve bir dönem bürokraside üst düzey görevlerde bulunmuş çok yakın bir ahbabım bir gün aradı ve “ağabey, müjdemi isterim” dedi. Bir vesileyle görüştüğü bir başbakan danışmanına benim aylardır başbakanlıkta beklemekte olan dosyamdan bahsetmiş, onun hemen açtığı bir telefonla problem anında çözülmüştü.

Tipik bir Türkiye gerçeği yaşanıyordu. O hafta dosyam jet hızıyla onaylanmış, maliyeye gönderilmiş, ertesi hafta defterdarlıktan geçerek Polatlı Malmüdürlüğü’ne gelmişti. O ay araziyi kiraladığımda tahsis dilekçemin üzerinden tam iki yıl geçmiş, ama gene de Polatlı’da hazineden özel ağaçlandırma için arazi kiralamayı başarabilen ilk ve muhtemelen tek girişimci olmuştum.

Ekiz Fidancılık’a tekrar fernor siparişlerimi verdim ve hızla işe koyuldum. Ziraat Bankası’na sertifikalı fidanla meyve bahçesi tesisi , zirai araç alımı, damla sulama sistemi kurulumu ve işletme kredisi olarak 4 ayrı kalem kredi için başvurdum. Krediler çok düşük faizli (yıllık %5) ve 5 yıl vadeliydi. Bunun için gereken ÇKS kaydımı yaptırdım. Bu kayıt İlçe Tarım’dan alınacak tek seferlik hibe ve her yıl alınacak gübre, mazot, toprak analiz destekleri için de gerekli idi.

Traktörüm sürekli sorun çıkarıyor, çift çeker olmadığından taşlı ve eğimli arazide sürekli lastik aşındırıyordu. Önce onu verip üstünü Ziraat Bankası kredisiyle tamamlayarak çift çeker küçük boy yeni ve kabinli bir New Holland traktör aldım. Bir de 2. el damperli bir römork edindim. Artık getir götür işleri için sorunum kalmamıştı.

499953



Bu arada Murat ile ilgili birkaç söz söylemeliyim. Murat ortaokulu İmam Hatip’te okumuş, dinine bağlı, harama asla el uzatmayan, içkisi sigarası kumarı olmayan, kalender ve gözüpek bir adamdı. Kanaatkar ve çalışkandı. Nohut hasadı yaptığımızda domuzların gelip yemesini engellemek için elde tüfek her gece sabaha kadar arazide nöbet tutmuştu. Saygılı, konuşkan ve espriliydi. Onda Anadolu köylüsüne has bir erdem ve bilgelik görüyordum. İmam Hatip’in ardından Teknik Lise’yi bitirmişti ve elinden her iş geliyordu. Altı yaşından beri traktör kullanmış, kepçe operatörlüğü, demircilik, kaynakçı ustalığı, çobanlık yapmıştı. Traktörün, pulluğun, kazayağının çok büyük olmayan tamirlerini kendisi yapıyordu. Köyün taşını ,toprağını, iklimin huyunu suyunu, yağmurun ne zaman yağacağını, sisin ne zaman ineceğini biliyordu. Çiftçiliğe hakimdi. Köyde sevilen bir kişiydi ve onun ekmek teknesi olan bir araziye köylüden zarar gelmesi düşünülemezdi. Benim için hem işçi, hem kahya, hem bekçi, hem pek çok konuda fikir danıştığım bir kardeş gibiydi. Kışları çobanlık yapmasına izin veriyordum, bu da ona 2. bir gelir sağlıyordu. Benimle çalışmaya başladıktan sonra evinin bahçesine annesi için yeni bir ev daha yapmış, bir de ağıl ve depo inşa etmişti. Bu yapı aynı zamanda benim traktör için garaj görevi görüyordu. Murat hayatında ilk defa traktör ‘sahibi’ olmuş, maaşı ve sigortasının her ay tıkır tıkır ödenmesi onu çaresizlikten kurtarmış, köyde sosyal statüsü belirgin şekilde yükselmişti. Beni kendisi için büyük bir şans ve ‘velinimet’ olarak görüyordu. Vaktiyle “ne köy olur ne kasaba” denilen hazine arazisinin örnek bir ceviz bahçesi olabilmesi için canla başla çalışıyordu. Ben de zaman geçtikçe Murat’ın benim için ne büyük bir şans olduğunu daha iyi görüyordum.

Öncelikle arazinin çevresini beton direk ve kafes tel ile çevirttim. İş makinaları ve kamyonların rahat girip çıkabilmesi için 6 metrelik giriş kapısı yaptırdım. Çitleme için Ankara’nın en büyük tel örgü firmasının arazime en yakın bayii ile anlaşmış, ama ayrıntılı bir yazılı mukavele yapmayı ihmal etmiştim. Nisan ayında, henüz killi toprak ıslakken beton direk çukurlarını açmışlar, direkleri dikmiş, betonlamış ve çitlemeyi bitirmişlerdi. Ağustos gelip de toprak kuruyup kendini çekince direklerin yarısı ciddi şekilde oynamaya başladı. Gidip bayi ile görüştüğümde yeniden betonlamaya yanaşmadı, kusuru toprak yapısına yükledi ve aralara payanda atarak sağlamlaştırmayı önerdi. Canım çok sıkılmıştı. Firmanın müşteri ilişkileri bölümüne ve daha sonra da patronuna ulaşarak işin takipçisi olunca hemen o hafta tüm direkler yeniden betonlandı. Bu sefer hepsi taş gibi sağlam olmuştu.

Bu arada tarlayı önce pullukla sürdürüp ardından kazayağı ile toprağı düzletmiştim. Artık çukur yerlerini işaretleyebilirdim. Sıraları alışıldık şekilde eğime dik, eşyükselti eğrilerini takip ederek doğu-batı hattında ilerleyecek şekilde değil, tam tersine eğim yönünde, kuzey-güney istikametinde konumlandırmayı planladım. Bu uygulama traktörün sürekli eğimde çalışacak olması nedeniyle işleri biraz güçleştirecekti, ama faydalarının daha fazla olacağını umuyordum. Beklediğim faydalar şunlardı:

1- Sıraları yerden 40-50 cm yüksekte oluşturacağım sırtlarda konumlandıracağım için tüm sıra araları doğal drenaj kanalları olarak fonksiyon görecekti. Sıraları aksi yönde konumlandırmam durumunda aşırı bir yağışta yüzey drenajı imkansızlaşacak ve suyun fazlası köklerin en yoğun olarak bulunacağı sırtlarda tutulacaktı ki, bu hiç istenmeyen bir durumdu.

2- Bu konumlanma, hakim rüzgar olan kuzeyli rüzgarların saha içine daha rahat girmesine imkan verecek, çit dikimi nedeniyle artabilecek antraknoz riskini önleyebilecek, dalların kırılma ihtimalini azaltabilecekti.

3- Don riski olan günlerde soğuk havanın çitlerde takılmadan eğim istikametinde kayarak uzaklaşabilmesi sağlanacaktı.

4- Kuzey-güney istikametindeki çitler güneşi maksimum kullanabilecekti. Çitlerin sabah doğu tarafı, öğleden sonra ise batı tarafı eşit şekilde güneşlenebilecekti. Eğer çitleri doğu batı istikametinde konumlandırsaydım tüm yaz boyunca sadece güney cephe güneş görecek, kuzey cephe sürekli gölgede kalacaktı. Çit dikiminin kuzey-güney istikametinde yapılmasının başka bazı bitkilerde verimi %15 arttırdığını okumuştum. Ceviz için elimde böyle bir rakam yoktu ama Ramos da “Walnut Production Manual”de çit dikimi bölümünde kuzey-güney istikametini öneriyordu.

Çitleri tam kuzey-güney ekseninde konumlandırırsam birçok yerde ortalama eğim %12’yi bulacaktı, Oysa saatin aksi yönünde20 derecelik bir eksen kaydırması ile eğim %8’e iniyordu. Bu kaydırma benim kuzey-güney hattında konumlandırmadan beklediğim faydaları engellemeyecek, ama çiftçilik faaliyetlerimi önemli ölçüde rahatlatabilecekti. Nihai kararımı bu şekilde verdikten sonra çukur yerlerinin işaretlemesine başladık. Yeteri kadar ip, kireç ve uçları sivriltilmiş herekler kullanarak işaretlemeyi yaptık. Bahçe sınırlarına 5 mt mesafeden daha fazla yaklaşmadık. Mavi selvi ağaçlarıyla tüm kuzey-kuzeydoğu sınırı boyunca rüzgar perdesi yapmayı planladığım için bu sınırda 6-7 mt mesafe bırakarak işaretlemeyi tamamladık. 1860 adet fidan çukurunun yeri belirlenmişti.

Artık altyapı çalışmasına başlayabilirdim. Fidanı diktikten sonra artık altındaki toprakla oynama şansınız yoktu. O yüzden ıslahat adına ne yapacaksam şimdi yapmalıydım. Kafamda dört aşamalı harekat planımı oluşturmuştum. Kolları sıvadım ve hemen İşe giriştim!..

(Devam edecek)

gökhan07
06-06-2014, 00:41
Sayın jinekolog1959,
Rüzgar perdesi için mavi selvilerin arasına altuni piramit mazı da eklerseniz görsel anlamda da güzel olur.
Kesinlikle çelikten yetiştirilmiş selvi almayın. Aşılı olanları tercih edin ve selvilerin çok varyetesi olduğu için sık dallı olanlarını kullanmanızı öneririm.

Aşılı olan serviler genelde mezarlık servisi üzerine aşılandığı için soğuğa, susuzluğa daha iyi dayanıyor ve daha hızlı büyüyorlar. Çelikten yetiştirilenler de ise kazık kök olmadığı için büyüdüğü zaman sert bir rüzgarla devriliyorlar.

jinekolog1959
06-06-2014, 17:07
Sayın jinekolog1959,
Rüzgar perdesi için mavi selvilerin arasına altuni piramit mazı da eklerseniz görsel anlamda da güzel olur.
Kesinlikle çelikten yetiştirilmiş selvi almayın. Aşılı olanları tercih edin ve selvilerin çok varyetesi olduğu için sık dallı olanlarını kullanmanızı öneririm.

Aşılı olan serviler genelde mezarlık servisi üzerine aşılandığı için soğuğa, susuzluğa daha iyi dayanıyor ve daha hızlı büyüyorlar. Çelikten yetiştirilenler de ise kazık kök olmadığı için büyüdüğü zaman sert bir rüzgarla devriliyorlar.

Selvileri sonbaharda diktim, içlerinde değiştireceklerim var. O zaman önerilerinizi dikkate alacağım, teşekkürler.

Lilium
07-06-2014, 00:30
Hoca özetle şunları söyledi: “Şu haliyle arazi tek akciğerle yaşayan bir insana benzetilebilir. Ama geniş ve derin dikim çukurları açarak, bulabildiğiniz kadar çiftlik gübresini bu çukurlarda kullanarak kist ve kilin olumsuzluklarını aşabilirsiniz.

Sayın jinekolog1959, hoş geldiniz, sayfanızı yeni gördüm ve güzel anlatımınızı keyifle okudum, çok güzel bir anlatım diliniz var keyifle okuyorum, sanıyorum bitmedi devam edecek fakat izniniz olursa aklımdayken araya girip bir şeyler ekleyeyim.

Söylemek istediğim yaşar hocanın değindiği konu, yeri etüt ederek çok yerinde ve doğru bir cümle kurmuş, bu cümleyi asla unutmayın ve buna göre yapılması gereken en doğruyu yapacağınızdan endişem yok,

Yalnız bu konuda bir şey ilave edeyim ya da aklınızda bir fikir olması acısından, 120 den sonrası kistse, (yaşar hocanın ifadesini biraz daha açayım) dediği gibi tek akciğerle yaşayan bir insana benzer, yaşar hoca sizin o güzel hayalinizi umudunuzu heyecanınızı gördüğü için çok da moralinizi bozmak istememiş ama ip ucunu vermiş.
Aynı keza bende moralinizi asla bozmak istemem fakat 1.20 lik toprak da 9-10 yıl hiç bir sorun yaşamazsınız 10 yıl sonra sorun yaşayacağınızı düşünmekteyim, yaşar hocanın dediği gibi toprak düzenleyicilerle toprağı ıslah edebilirsin bunu ekmeden önce yapabilirsiniz fakat bunları aynı şekilde bir daha yapma şansınız yok yapsanız da ilk yaptığınız gibi yapamazsınız.
O nedenle diyorum ki, 10 yıl sonra Ağaçlarınız tek akciğerle yaşayan bir insana belkide daha kötü sonuçlarla karşılaşabilirsiniz.
Bu nedenle derim ki,emek veriyoruz para harcıyoruz bahçe kuruyoruz ve bunu bir defa ekerken yapıyoruz böyle bir yerde bahçe kurarken de o riski de yok etmeyi deneyin o kist tabakasını bir kontrol edin ince bir tabakaysa maliyetten kaçmayın kist tabakasını geçerseniz ağaçlarınız ebedi iki akçiğerli insan olarak yaşamlarını sürdürürler.

Yolunuz açık umutlarınız ebedi olsun. Kolaylıklar dilerim.

jinekolog1959
07-06-2014, 01:14
İyi dilekleriniz ve uyarınız için teşekkürler Sayın Lilium. Maalesef kist tabakası ince değil. 18 no'lu mesajımda sekiz madde halinde bu kist tabakasına rağmen neden 'devam' kararı aldığımı açıklamaya çalışmıştım. Oradaki 6, 7 ve 8. maddeler'de bahsettiğim hususların akciğer yetmezliğinden ölümü engelleyeceğini umuyorum. Yaptığım çalışmaları anlatmağa devam ediyorum, tamamını okuduktan sonra da yorumlarınızı beklerim.

jinekolog1959
07-06-2014, 01:25
İlk sırada dikim çukurlarının açılması vardı. Bunun için komşu köyden daha önceden tanıştığım bir hafriyatçı ile götürü usulü anlaştım. Biri 27 tonluk, diğeri 22 tonluk iki paletli kepçe, 2 de 20’şer tonluk kamyonla geldiler. Önce her çukur, 1,5 m x 1.8 m en ve boyunda, 1,5 metre derinliğinde kazıldı. Üst 60 cm’deki koyu kahve renkli verimli toprak ayrıldı. 60-120 cm’den çıkan gene kahve renkli ama organik maddece zayıf toprak ve çukurun dibinden çıkan boz renkli kist toprağı sıra aralarına serildi. Üst katmandan çıkmış olan toprak tekrar çukura konuldu. Çukurun kalan kısmı, çevresindeki 0-30 cm katmanından gerektiği kadar toprak sıyrılarak yüzeye yakın bir seviyeye kadar dolduruldu.

500297

jinekolog1959
07-06-2014, 01:29
Sonra ikinci aşamaya geçildi. Bir önceki yıldan tarla kenarına yığmış olduğum kum ve ahır gübresi, oluşturacağım sırtlarda killi toprağın ıslahı için yeterli değildi. Komşu köy sınırlarındaki dere yatağından daha fazla kum çekmem gerekiyordu. Hafriyatçı, bunun için muhtardan izin almamız gerektiğini söyledi. Köy camiinin kışlık kömür ihtiyacı için bir miktar bağışta bulunarak izni aldım. Tarlaya 40 kamyon kum ve 40 kamyon beklemiş ahır gübresi daha çektirdim. Klasik bilgi, fidan dikim çukurlarında 1/3 kum, 1/3 toprak ve 1/3 yanmış ahır gübresi karışımından oluşturulan ‘dikim harcı’nın kullanılmasının köklenmeyi belirgin şekilde arttıracağı yönündeydi. Benim yapmağa çalışacağım şey ise her fidanın yakın çevresindeki sırt toprağında organik madde ve kum oranını olabildiğince arttırmak, kil oranını düşürmekti. Toplam 100 kamyon kum ve gübre tarlanın kenarına yığıldığında yaklaşık 100 metre uzunluğunda, 2-3 metre yüksekliğinde küçük bir sıradağ oluşmuştu. Harcın 3. Unsuru olan toprağı, yığına yakın 3-4 dönümlük toprağın 0-30 cm katmanından sıyırarak sağladım. Bu toprak da yığına eklendiğinde sıradağ iyice büyümüştü. 2 kepçe bütün gün bunları karıştırdı, harmanladı, olabildiğince homojen hale getirdi. Daha sonra bu karışım kamyonlara yüklenerek sıra kenarlarına dağıtıldı. Sonra tekrar kepçelerle önceden doldurulmuş her çukurun üzerine 1 büyük kepçe malzeme bırakılarak bir öbek oluşturuldu. Sıradağı erittiğimizde hesaplarıma göre her fidan çukurunun üzerine 1200-1300 kg harç konulmuştu. Hafriyatçı ile anlaşmam buraya kadardı. Sırtları oluştururken ağır makinelerin sıra aralarında dolaşarak toprağı daha fazla sertleştirmemeleri için o işlemi lastik tekerlekli küçük bir kepçeye yaptıracaktım.

500298

jinekolog1959
07-06-2014, 01:57
Tarladaki taşların toplatılıp toplatılmaması da karar verilmesi gereken bir meseleydi. Bazı ceviz kitaplarında taşların ya toplatılması, ya taş kırma makineleriyle ufalanması öneriliyordu. Benim tarlanın taşlarını kırmakla başa çıkmak imkansızdı. Toplatıp tarla dışına çıkartmak ise beni kille mücadelede en önemli silahtan mahrum bırakacaktı. Çünkü taşlı topraklar suyu en iyi geçiren, en iyi havalanan, drenajı en iyi topraklardı. “Ceviz taşlı toprağı sever!”di. Taş oranı arttıkça havalanma ve drenaj artıyordu. Taş, kum ve ahır gübresi kile karşı en önemli üç doğal malzemeydi. Arazimde taşlar yüzeydeki 0-30 cm katmanında yoğunlaşmıştı ve bu kısımda taşlılık %40 civarındaydı. Daha aşağı katmanlarda taş giderek azalıyordu. Sıra üzerlerindeki killi toprağı ıslah ediyordum ama sıra aralarında en azından şimdilik bir uygulama yapmamıştım. Toprak işlemeyi zorlaştırabilecek büyüklükteki taşları daha önce saha dışına çıkartmıştım. Kalan taşları olduğu gibi muhafaza etmeğe karar verdim.

Sıra 3. Aşamadaydı. Lastik tekerlekli küçük kepçe geldi ve sıra aralarındaki yüzey toprağını sıyırarak sıralara doğru yığdı. Daha önce oluşturulan ve üzerlerine çukur merkezlerinin kaybolmaması için herek dikilen harç öbeklerinin araları dolduruldu, üzerleri kapandı. Tüm sıralarda 2 metre genişlik ve 1 metre yükseklikte, en verimli toprak ve bolca taş içeren bir yığıntı oluşmuştu. Bu işlemden sonra çukur yerlerini belirleyen herekler sökülerek aynı noktaları gösterecek şekilde sıra aralarına yatırıldı. Kepçe her sıra için arazinin üst kısmında bu yığıntının üzerine çıkıp aşağı doğru ilerleyerek yığıntıyı yerden sabit bir yükseklikte düzleştirdi. Toprak yanlara yayılmış, 3 metre genişlik ve 50 cm yükseklikte sırtlar oluşmuştu. Harç malzemem de sırtlarda iyice yayılmış, diğer toprakla karışmıştı, ama asıl yoğunluk hala fidan çevrelerindeydi.

500301

500302

jinekolog1959
07-06-2014, 02:16
4. Aşamada kepçe tekrar sırtların üzerine çıkarak yaklaşık 50-60 cm derinlikte dikim çukurlarını açtı, toprağını çukurların alt kenarına yığdı. Bu işlemden amacım dikime kadar çukurlardaki toprağın yağmurla, karla, güneşle iyice tavlanması ve havalanmasıydı.

500307

jinekolog1959
07-06-2014, 02:21
Artık her fidanın altında 2 metre (1.5 m çukur + 0.5 m sırt) derinliğinde kaliteli toprak mevcuttu. Sırt dikimi sayesinde her fidana 6 metreküp (4m x 3m x 0.5m) ilave kök alanı oluşmuştu. Çukurun 4 metreküplük hacmiyle beraber fidan başına 10 metreküplük gevşetilmiş toprak hacmi sağlanmış, kist tabakasından 2 metre yukarıda dikilecek fidanlarımın “akciğer yetmezliği” riski artık benim için bir tehdit olmaktan çıkmıştı.

Killi topraklardaki en büyük tehlike, aşırı yağışlarda kök bölgesinde birikebilecek fazla suyun kökleri oksijensiz bırakarak kök boğulmasına neden olmasıydı. Kök yayılımının en yoğun olacağı sırtlardan fazla suyun rahatlıkla drene olabileceği sırt dikimi sayesinde, bu risk de asgariye indirilmişti.

Değişik sıralardan ve arazinin değişik bölgelerinden rastgele seçilmiş 30 kadar çukurdan eşit miktarda toprak numunesi alarak karıştırdım ve analize gönderdim. Sonuçlar tatminkardı. Topraktaki saturasyon yüzdesi 99’dan 60’a düşmüş, toprak sınıfı “ killi toprak”tan “killi-tınlı” toprağa dönüşmüş, organik madde yüzdesi 2,5 kat artmıştı. Kil de artık uykularımı kaçıramayacaktı.

Dipnot: Saturasyon Yüzdesine Göre Toprak Sınıfları: %30 ve altı kumlu, %30-50 tınlı, %50-70 killi-tınlı, %70-110 killi, %110 üzeri ağır killi toprak.

jinekolog1959
07-06-2014, 02:31
500309

500310

500311

500312

500313

Lilium
07-06-2014, 02:35
Eminim oradaki köylüler bu doktor deli diyorlardır. :)

ncp1963
07-06-2014, 06:58
doktor bey merhabalar

sırt uygulamanız güzel, tüm hazırlıklarınız gerçekten harika, önceden dersinize çalışmanın meyvelerini topluyorsunuz.

dikim işiniz bittimi? hazırlıklar devammı ediyor??

jinekolog1959
07-06-2014, 10:21
Bitirdim, yavaş yavaş anlatıyorum, ama bugün bahçeye gideceğim, yazamayabilirim.

ncp1963
07-06-2014, 15:59
Bitirdim, yavaş yavaş anlatıyorum, ama bugün bahçeye gideceğim, yazamayabilirim.

damlama borularını inşaallah gömmüşünüzdür. benim en büyük pişmanlığım damlalamarın tamamını gömmemiş olmak. şimdi bahçeyi işleyebilmek için damlamaları topla ser yapmak zorunda kalıyorum.

jinekolog1959
07-06-2014, 18:13
damlama borularını inşaallah gömmüşünüzdür. benim en büyük pişmanlığım damlalamarın tamamını gömmemiş olmak. şimdi bahçeyi işleyebilmek için damlamaları topla ser yapmak zorunda kalıyorum.

Şimdi o noktaya geliyorum.

jinekolog1959
07-06-2014, 18:26
Damlama Sulama Projesini de bu işte yeterince tecrübeli olduğunu düşündüğüm bir firmaya yaptırttım. Kredi kullanabilmek için işi Ziraat Bankası ile anlaşması olan bir firmaya vermek gerekiyordu. Önce arazinin en üst noktasına sulama havuzu yapmayı ve buraya basacağım suyu sisteme vererek cazibe ile sulamayı planlamıştım. Ama projeyi yapan mühendis arkadaş havuzun hiç gerekli olmadığını, yazın havuzda bekleyecek suda buharlaşma ile önemli su kaybı olacağını, havuzda yosunlaşmanın damlatıcılarda tıkanma riskini arttırabileceğini, havuz seviyesindeki tarla bölümlerinde yeterli cazibe olamayacağından ilave bir pompa çalıştırmak gerekeceğini, oysa suyun direk olarak sisteme verilmesinin mümkün olduğunu söyledi. Arazi 4 eşit parsele bölünecek ve gerekirse her parselin ayrı ayrı sulanabilmesi sağlanacak, ana boru hatları yeraltına gömülecek, birkaç yıl sonra gerekli olacak 2. hatlar için çıkışlar hazır edilecek, her fidana basınç ayarlı 2 adet ve saatte 2 lt debili Netafim damlatıcılar kullanılacaktı. Sırtlarda toprak işlemesi yapılmayacağından laterallerin gömülmesine gerek yoktu. Ekip geldi ve hatlar döşendi, bağlantılar yapıldı. Bu arada Murat’a kuyu çevresine 3x4 m ebatlarında bir kulübe yaptırtmıştım. Jeneratör ve filtre-gübreleme sistemi de kulübeye yerleştirildi. Deneme çalıştırmasını yaptık. Ama iki yıldır kuyuda çalıştırılmadan yatmakta olan dalgıç pompa, içinde partiküllerin birikmesi sonucu arıza veriyordu. Kuyudan çıkartıp bakıma gönderip yeniden kuyuya indirdik. Gene iki yıl önce almış olduğum benzinli 2. El jeneratör de sorun çıkarttı. Üstelik ummadığım kadar çok yakıt tüketiyordu. Onu da verip yeni ve daha güçlü dizel bir jeneratör aldım. Artık sorunsuz çalışan bir damlama sulama sistemim de olmuştu.

Sıra kuzey sınırımda bir rüzgar perdesi oluşturmaya gelmişti. Kuzeyde oluşturulacak bir perde arazinin güney cepheli olması nedeniyle ağaçlarımın güneşlenmesine hiçbir şekilde engel olmayacaktı. Açık arazide, esintinin bazen istenenden fazla olabileceği bir dağ zirvesindeydim. Her ne kadar çevrede meşelikler varsa da boyları kısa bir cinstiler ve beklediğim yararı gösteremeyebilirlerdi. Kuzeyli rüzgarların şiddetinin azaltılması, aşırı soğuk ve fırtınalı kış günlerinde ağaçlarda hasarlanma, dal kırılması gibi riskleri azaltabilir, döllenme mevsiminde de aşırı rüzgarlar nedeniyle oluşabilecek döllenememe problemlerine önlem olabilirdi. Kullanacağım bitkinin kışın iyi bir perdeleme yapabilmesi için yaprak dökmeyen bir tür olmasını istiyordum. İbreliler içinde mavi selvi İç Anadolu’nun soğuklarına en iyi adapte olabilen, en hızlı büyüyerek 10-15 metreye kadar boylanabilen, tepesi kesilse de yaşamaya ve büyümeye devam edebildiği için boyu istenilen yükseklikte ayarlanabilen bir çit bitkisi olarak öne çıkıyordu. Kızılcahamam Orman Fidanlığı’ndan 250 adet ortalama 70 cm boyunda tüplü fidan alarak kuzey sınırı boyunca 2’şer metre aralıklarla diktirdim ve hereklerini bağlattım. Damla sulamadan onlara da hat çektirdim. Cevizlerim verim vermeye başlayana kadar bir yandan da rüzgar perdesinin oluşacağını umuyordum.

500415

(Devam edecek)

gökhan07
07-06-2014, 21:32
Sayın jinekolog,
Selvilerinizin bakımlarını ihmal etmeyin, en az ceviz kadar ilgi ve budama isteyecek.
Mutlaka mantara karşı da ilaçlamalarını yapın.

Hastalıklarını tespit etmekte çok zor daha doğrusu, Türkiye de teşhis koyacak insan çok az. Hastalıkları cevize benzemiyor ve hastalık geldikten sonra tedavi etmek çok zor.
( Yaklaşık 7-8 yıldır ibreli türleri aşılayıp, yetiştiriyorum )

jinekolog1959
08-06-2014, 01:13
Artık o konuda destek ve danışmanlığı sizden isterim. Mantar ilacından kastınız bordo bulamacı mıdır? Cevizlere uygularken onlara da uygulayabilirim.

jinekolog1959
08-06-2014, 01:33
Tüplü fidanlarımı sonbaharda dikmeği planlamıştım. Ama Sn.Ramazan Ekiz telefonla o yıl yazın aşırı sıcak gitmesi nedeniyle seralardaki tüplü fernor fidanlarının bekledikleri gelişmeyi gösteremediğini, boy ve gövde çaplarının küçük kaldığını, bana istersem çok iştahlı büyümüş olan açık köklü fidanlarından verebileceğini, bunun bana 1 yıl kazandıracağını söyledi. Denizli’ye gidip fidanları yerinde gördüm. Gerçekten de açık köklülerin boyları 2,5 metre civarında ve gövde çapları tüplülerin 3 katı kadardı. Açık köklü fidanlarda karar kıldım. Ama fidanların yaprak dökmesini beklemek gerekiyordu. Denizli’de vejetasyon süresi uzundu. Ramazan Bey sevkiyatın Aralık ayı içinde yapılabileceğini öngörüyordu.

Beklerken dikim için gereken hazırlıkları yapmağa koyuldum. Fidanlar köye ulaştığında indirilmeleri, köyden bahçeye nakledilmeleri, bekletilmeden en kısa zamanda hendeklenmeleri, dikilecek fidanların kök tuvaletlerinin yapılması, tepelerinin 3-4 göz üzerinden vurulması, kesi yerlerinin aşı macunu ile kapatılması, nogall uygulaması yapılması, açık fidan çukurlarına yarımşar kg toz kükürt verilerek kapatılması, fidanların gerekirse dikim tahtaları kullanılarak aşı yeri 5-10 cm toprak üstünde kalacak şekilde dikilmeleri, hereklerinin çakılması, cansularının verilmesi, sonra da kış soğuklarından korunabilmeleri için kümbetlenmeleri gerekiyordu. Bu işlerin aksamadan yürüyebilmesi için bir zirai danışmanlık firması ile anlaştım. Daha önce çitleme işinde ağzım sütten yandığı için bu sefer yoğurdu üfleyerek yiyecektim. Olmasını istediğim her şeyi madde madde yazarak bir sözleşme imzalattım. Bu arada Ankara’da kış bastırmış, tarla karla kaplanmıştı.

500560

Dikim sözleşmesi yaptığım firma yetkilisi Ziraat Mühendisi Sn. Tamer Tanrıverdi idi. Kendisiyle ilk tanışmam Ankara Gölbaşı’nda 3500 dönümlük Aydeniz Çiftliği’nin sorumluluğunu yaptığı dönemde olmuştu. Bu meşhur çiftliğin içinde bir baraj göleti oluşturulmuş, dağ taş teraslanmış, onbinlerce ağaç dikilmiş ve damlama sulama sistemleriyle donatılmıştı. Tamer Bey bu çiftliğin sorumlu mühendisliğini yıllarca yaptıktan sonra ayrılıp iki mühendis arkadaşıyla bu zirai danışmanlık firmasını kurmuştu. Tamer Bey ‘bitki koruma’ uzmanı, 2. Ortak önemli bir Ziraat Fakültesi’nin ‘bitki besleme’ bölümü başkanı idi.

Fidanlar Aralık ayının ilk haftası sonunda kapalı kasalı bir araçla yola çıktı. Hava dona çekmişti. Kamyon şöförü kar ve tipi nedeniyle yolculuğuna gece devam edememiş ve mola vermişti. Telefonla görüşerek arabayı sürekli rölantide çalıştırmasını söyledim. Titreşim ve egzoz ısısı fidanları donmaktan koruyabilirdi. Nitekim ertesi gün köye gelen kamyonun kasası açıldığında içindeki plastik pet şişelerdeki suların donmamış olduğunu görerek rahatladık. Fidanları Murat’ın ağıla indirdik, kökleri biraz nemlendirdik, üzerlerine branda çektik, elektrikli bir ısıtıcıyı çalıştırarak o geceyi sabaha erdirdik. Ertesi gün fidanlar sahaya nakledildi ve önceden hazırlanmış olan çukurlarda hendeklendiler. Kökler ve gövdelerin alt 40 cm’lik bölümleri tamamen toprağa gömüldü, üzerlerine 30 cm kadar toprak yığıldı. Toprak donmuştu ve dikim için uygun hava koşullarını beklemekten başka seçeneğimiz yoktu. Fidanların 2 metre kadar kısmı açıkta olduğundan hafta hafta Murat’tan bilgi alarak soğuk hasarı olup olmadığını izledim. Kış boyunca birkaç fidanda uçların kararması dışında ciddi bir soğuk hasarı oluşmadı. Bir yandan sürekli meteorolojik tahminleri izleyerek dikim için uygun bir zaman kolluyordum.

Şubat 2014’de havalar son derecede güzel gidiyordu. Toprakta don çözülmüş ve tava gelmişti. Hemen harekete geçtik. Önce Murat’la tozlayıcıları belirten herekleri çukurlara dağıttık. Fernette, Ronde de Montignac ve Meylannaise’lerin hereklerini farklı renkli sprey boyayla işaretledik ve piketaj planımdaki yerlerine yerleştirdik. Tozlayıcı oranım toplam %6 idi. 2 sıra sırf fernor, sonraki sıra 5 fernor 1 tozlayıcı şeklinde gidiyor ve bu düzen hep tekrar ediyordu. Bu şekilde her tozlayıcılı sıra sol ve sağında yer alan birer fernor sırasını tozlayacaktı. Bu düzenin hasat sırasında türlerin karışıp standardizasyonun bozulmaması için de kolaylık sağlayacağını umuyordum.

Daha sonra Tamer bey 3 adamıyla geldi ve hazırlıklar başladı. Bütün dikim çukurlarına 0.5 kg toz kükürt atıldı. Fidanlar hendeklerinden çıkarıldı, 3-4 göz üzerinden tepe vurumları yapıldı. 2,5 metrelik fidanlar ortalama 40-50 cm boya indirildi. Kesi yerleri özenle aşı macunu ile kapatıldı, kök tuvaletleri yapıldı. Gruplar halinde tekrar dikime kadar kalacakları hendeklere konuldu, kökleri toprakla örtülerek sulandı.

Dikim çukurlarının tek tek kürekle kapatılması çok fazla işgücü gerektireceğinden, o sırada başka bir nedenle köyde bulunan bir greyderi kiralamaya karar verdik. Greyder sırtların üzerinde bıçağını 50 cm yükseklikte tutarak aşağıdan yukarıya birer kere gitti ve çukur alt kenarlarında yığılı tüm öbekleri tekrar çukurlara doldurarak 2-3 saatte sırtları eski haline getirdi. Bu işlemden önce çukur yerlerinin kaybolmaması için herekler tekrar sıra aralarına aynı hizada yatırılmıştı. Artık dikime hazırdık.

22 Şubat’ta çavuşlarının yönetiminde 15 kadar Güneydoğulu işçi geldi. Hava yaz günlerini aratmayacak sıcaklıktaydı. Çoğu kadın ve kız, bir kısmı hiç Türkçe bilmeyen Suriye’li göçmen olan bu işçilere önce toplu olarak dikimlerin nasıl yapılacağını uygulamalı olarak gösterdik, sonra 5 ekip oluşturduk. Taban gübrelemesine ihtiyaç yoktu. Tamer Bey, onun 3 adamı ve ben birer ekibe nezaret edecek şekilde işbölümü yaptık. Murat da köklerin açıkta ve rüzgarda uzun süre beklememesi için hendeklendikleri yerden partiler halinde fidanları getiriyor, ekipler ilerledikçe römorku hareket ettiriyordu. Römorkun üzerine yüklenmiş 2 varilin biri su, diğeri nano-cop çözeltisi içeriyordu. Tamer Bey nano teknoloji ile imal edilmiş bu bakır çözeltisinin bitkinin içlerine nüfuz ederek mantar ve bakterilerden koruduğunu söylüyordu. Fidanlar önce su dolu varile daldırılıp kökleri topraktan temizleniyor, sonra ilaçlı su içeren varilde bir süre tutulup dikim için çukurlara dağıtılıyordu. Zaten defalarca gevşetilmiş toprakta birkaç kürek darbesiyle 30 cm kadar birer çukur açılıyor, fidanlar aşı yerleri güneye bakacak şekilde, aşılı sürgün hakim rüzgar yönüne bakacak şekilde çukurlara oturtuluyor, çukur içinde varsa iri taşlar çıkarılıyor, toprak doldurulurken en az iki kez çiğneniyor, aşı boynu en az 5 cm dışarıda bırakılarak dikim tamamlanıyor, herekler kuzeydoğu yönünde fidana 20 cm mesafeye çakılıyordu. 1 aylık meteorolojik tahminleri incelemiş ve artık aşırı bir soğuk olmayacağını öğrenmiştim. Bahar çok yaklaştığından kümbetlemeden vazgeçtim. İlk gün fidanların yarısı dikilmiş, herekleri çakılmıştı. 2. Gün yeni ve erkek ağırlıklı başka bir ekip geldi ve dikimler tamamlandı. Sonraki birkaç gün Murat tankerle tek tek fidanlara 30’ar litre cansuyunu verdi. Fidanlarım toprakla sonunda buluşmuştu. Başvuru dilekçemin üzerinden 3 yıl geçmiş, yaşım 54 olmuştu ama çok mutluydum. Artık ben de “bir ceviz bahçem var” diyebilecektim.

(Devam edecek)

akikem
08-06-2014, 02:01
Öncelikle bahceniz hayirli olsun.
Dikkat ettim calismalarinizi okumadan siteden ayrilamiyorum. Devamini merakla bekliyorum firsatini buldugumdada bahcenizi mutlaka görmeye gelecegim. Izinde Ankarada kaliyorum. Bahcenizde bulamasamda Ankarada Sizinle mutlaka tanismak isterim.

Ürününüz bol, kazanciniz daim olsun

jinekolog1959
08-06-2014, 10:16
Öncelikle bahceniz hayirli olsun.
Dikkat ettim calismalarinizi okumadan siteden ayrilamiyorum. Devamini merakla bekliyorum firsatini buldugumdada bahcenizi mutlaka görmeye gelecegim. Izinde Ankarada kaliyorum. Bahcenizde bulamasamda Ankarada Sizinle mutlaka tanismak isterim.

Ürününüz bol, kazanciniz daim olsun

Çok teşekkür ediyorum, ben de ceviz camiasıyla tanışmaya can atıyorum. Her zaman beklerim. Geleceğiniz zaman özelden cep telefonumu isteyebilirsiniz.

İSOCAN
08-06-2014, 19:35
Hocam ulu yureginizi en içtenlikle kutluyorum.. Azminize hayranım. Bu kadar emeğin boşa gitmeyeceğine eminim. Sağlıcakla kalın.

jinekolog1959
08-06-2014, 21:02
Hocam ulu yureginizi en içtenlikle kutluyorum.. Azminize hayranım. Bu kadar emeğin boşa gitmeyeceğine eminim. Sağlıcakla kalın.

Gönülden teşekkürler.

ceviz_06
08-06-2014, 21:34
çok güzel paylaşımm elinize emeğinize sağlık

ceviz_06
08-06-2014, 21:40
bu kadar değil ama 2-3 dönümlük bir bahçede ben yapmayı düşünüyorum Allahım inşaallah banada nasip eder.

YESHILL
08-06-2014, 22:01
Sayın Jinekolog, sizi tebrik etmek istiyorum.. Nedenmi? Nereden başlasam(^_^) Mükemmel analtım dilinizdenmi ( hergün hikayenin devamını okumayı dört gözle bekliyorum), azminizdenmi.. bilinçli araştırmalarınız, sabırlı çalışmalarınızmı.. herneyse.. Formu renk kattınız.. Eminim bu çabalar başarıyla netilenecek. Umarım emeklerinizin karşılığını alırsınız , heyecanınızdan birşey kaybetmez ve hep mutlu olursunz.
Devamını bekleriz (^_^)
Selamlar

jinekolog1959
09-06-2014, 00:59
bu kadar değil ama 2-3 dönümlük bir bahçede ben yapmayı düşünüyorum Allahım inşaallah banada nasip eder.

İnşallah en kısa zamanda size de nasip olur, teşekkür ediyorum.

jinekolog1959
09-06-2014, 01:02
Sayın Jinekolog, sizi tebrik etmek istiyorum.. Nedenmi? Nereden başlasam(^_^) Mükemmel analtım dilinizdenmi ( hergün hikayenin devamını okumayı dört gözle bekliyorum), azminizdenmi.. bilinçli araştırmalarınız, sabırlı çalışmalarınızmı.. herneyse.. Formu renk kattınız.. Eminim bu çabalar başarıyla netilenecek. Umarım emeklerinizin karşılığını alırsınız , heyecanınızdan birşey kaybetmez ve hep mutlu olursunz.
Devamını bekleriz (^_^)
Selamlar

İyi dileklerinize binlerce teşekkürler, size de ben mutluluklar diliyorum.

jinekolog1959
09-06-2014, 01:37
Polatlı’daki yerli cevizle kurulu tüm bahçeler bu yıl da dondan etkilenmişti. Bazı bahçelerde 30 Mart donu sonrası dallarda %40’a varan kurumalar, hatta ağaç kayıpları gözlenmişti. Benim köyün yerli cevizleri Nisan ortasında hareketlendiğinden dondan etkilenmemişlerdi. Heyecanla fidanlarımın tomurcuklanmasını bekliyordum. Forum sayesinde takip edebildiğim Necip Bey’in Kırşehir Mucur’daki bahçesinde yapraklanmanın 28 Nisan’da başladığını okumuştum. Muhtemelen 24-25 Nisan gibi gözler kabarmıştır dedim. Benim bahçenin İlk dikim yılı olması ve biraz rakım farkını da göz önünde tutarak 10 gün daha geç hareketlenebilir diye umuyordum. Murat’a her gün gözlerde kabarma var mı diye soruyor, “Yok hocam, ama fidanlarda kuruma belirtisi de yok” cevabı alıyordum. 5 Mayıs’ta hala bir hareket başlamayınca endişelenmeğe başladım. Daha önce pek denenmemiş bir uygulamayla her fidan başına en az 250 kg eski ahır gübresi kullanmış olduğum için aklıma her türlü ihtimal geliyordu. Neyse ki fidanlarım beni daha fazla bekletmediler. 6-7 Mayıs’ta birkaç fidanda gözler kabarmış, 9 Mayıs’ta ilk 3 fidanda tomurcuklar açmıştı. Gerisi pıtırak gibi geldi, fidanlar gün gün, hafta hafta uyanmağa devam ettiler.

Murat sıra aralarında kazayağı ile sürüm yaparak otları yok etmiş, ama ilk yıl olması ve fidanların hassasiyeti nedeniyle sıra üzerlerinde ilaçlama yapmamıştık. Sırtlardaki yoğun gübreden mi, yoksa sürekli yağmakta olan yağmurlardan mı bilmiyorum, sıra üzerlerinde yoğun bir otlanma vardı. Murat sürekli olarak fidanların diplerinden süren sürgünleri buduyor, damla sulamayla MAP gübrelerini veriyordu. Bu arada bir gün yakındaki bir köyde konaklamakta olan güneydoğulu işçilerden bir grup getirerek tüm fidanların diplerindeki otları 120 cm çaplı bir daire içinde tamamen yoldurmuştu. Sıra üzerindeki otların hardal otu ve ekin otu denilen iki zararsız ot olduğunu, bunların zaten gündönümü (21 Haziran) itibarı ile sararıp solacağını, fidan çevrelerindeki otlar yolunmuş olduğundan fidanların besinine, gübresine ortak olmayacaklarını söylüyor ve kalmalarını öneriyordu. Sırtlardan erozyonla toprak kaybını önlemek, rutubeti muhafaza etmek gibi yararları da göz önünde tutarak önerisini kabul etmiştim.

500781

500783



24 Mayıs günü gene araziyi dolaşmış, fidanları ve genel görüntüyü fotoğraflamış, geri Polatlı’ya doğru yola çıkmıştım. Yolda yağmur başlamıştı. Eşime telefon açmış, bahçede fidanların yaklaşık %90’ının açmış olduğunu, birçok sürgünlerin 10-20 cm’ e ulaştığını müjdelemiş, biraz uzunca konuşmuştum. Telefonu kapatır kapatmaz yeniden çaldı. Arayan Murat’tı. “Hocam size ulaşamadım, tarlayı dolu vurdu, gelebilirseniz geri dönün” diyordu. Sesindeki üzüntü ve panik, gizlemeğe çalışsa da hissediliyordu. “Tam yarım saattir fındık büyüklüğünde dolu yağıyor, tarla bembeyaz oldu, herhalde sürgün falan kalmamıştır, ben kendimi kulübeye kadar zor attım. Göz gözü görmüyor, yanımıza yöremize yıldırımlar düşüyor. Gelip fotoğraflayabilirseniz iyi olur, belki sigortaya falan başvurmak gerekebilir” diyordu.” Tamam Murat, telaşlanma, canın sağolsun, olan olmuş zaten, geliyorum” dedim. Hemen geri döndüm. Murat’ın dediğine göre köyde son 15 yılda dolu görülmemişti. Benim fidanlarımın sürgün vermesini beklemiş olmalıydı.

Köye ulaştığımda yağmur şiddetini iyice arttırmıştı ve son hızla çalışan sileceklere rağmen önümü görmekte çok zorlanıyordum. Köyden tarlaya giden yolda yerler doluyla bembeyazdı ve kaya kaya ilerleyebiliyordum.

500782




Bir süre sonra yolda sular 30-40 santim yükseklikte bir dere halinde üzerime gelmeye başladı. Yağmurun şiddeti anlatılabilir gibi değildi. Sanki gök yarılmıştı ve dev kazanlarla üzerimize sular boşaltılıyordu. Çok zorlanarak da olsa tarlaya ulaştığımda sıra üzerlerinin bembeyaz doluyla kaplı olduğunu gördüm. Sıra aralarının ise hepsinde ayrı bir dere oluşmuş, aşağı doğru hızla akıyordu.

Yağmur aynı hızla devam ediyordu. Herhalde Polatlı’nın bir yıllık yağışı bir günde yağmağa karar vermişti. Arabada Murat’la oturmuş, çılgınca çalışan sileceklerin elverdiği ölçüde karşıdan tarlayı çaresizce seyrediyorduk …

500784

(Devam edecek)

TRAKLI
09-06-2014, 06:41
Hayatımda bir konuyu bu kadar uzun okuduğumu hatırlamıyorum. Roman tadındaydı. Emeklerinizin karşılığını almanız dileklerimle, elinize sağlık..

ermana
09-06-2014, 09:45
dizileride böyle en heyecanlı yerinde keserler ya aynen öyle bir an önce online olup yazınıza devam etmenizi istiyorum.

Orhank
09-06-2014, 11:32
Hocam bir solukta okudum.
Elinize sağlık her şey yapılması gerektiği gibi yapılmış ama bazı durumlar bizim bilgi beceri ve gücümüzü aşıyor.
Bu sene tarım için maalesef iyi bir yıl olmadı

ahmettugrul55
09-06-2014, 23:17
yazının devamı yayınlanmış mı?diye forum GİRDİM:(SAAT 00:22

jinekolog1959
09-06-2014, 23:33
Yağmur şiddetini kesmiyor, sıra aralarımda oluşmuş dereler de suyu büyük bir gayretle tarla dışına drene ediyordu. Arabanın geri dönüşte yola saplanması riski giderek arttığı için daha fazla beklemedik ve köye döndük. Hasar tespitini ertesi gün Murat yapacaktı. Ziraat Bankası'ndan sertifikalı fidan kredisi kullanırken bir sigorta yapmışlardı ama ne sigortası olduğunu sormamıştım. İlgili arkadaşı cepten aradığımda yapılan sigortanın benim hayat sigortam olduğunu, tarım sigortası yapılmadığını söyledi.

Ertesi sabah Murat erkenden çizmelerini kuşanmış, tarlayı dolaşmış, hasar raporu için beni aramıştı. Hiçbir fidanın gövdesinde gözlenebilir en ufak bir hasar yoktu. 60-70 cm boyundaki hardal otları fidanların çevresinde kalkan görevi görmüş, kuzeyden 45 derecelik açıyla gelen doludan kendileri tamamen yatmış, ama fidanların gövdeleri korunmuştu. Yaprakların yaklaşık üçte birinde yırtıklar, delikler, kararmalar oluşmuştu ama bunun bir önemi yoktu. Yenileri hızla çıkmağa devam ediyordu. Murat'ın sırtlardaki otların muhafazası yönündeki ısrarı bu badireden fidanlarımızı korumuştu. Belki de benim Murat'ta gördüğüm o bilgelik, tabiatı tanımanın ona kazandırdığı önsezilerinden kaynaklanıyordu.

Bu arada kendi hakkımı da yemeyeyim. Bir aydır hemen her gün yağan yağmurlarla zaten suya doymuş bu tarla, üzerine 24 Mayıs'ta yağan binlerce ton suyu drene edecek eğime, doğal drenaj kanallarına sahip olmasaydı, fidanlarımın hali ne olacaktı düşünmek bile istemiyorum. İlla eğimli arazi aramanın, sırta dikimin, sırtı yüksek tutmanın, eğim yönünde konumlandırmanın ödülünü şimdiden almaya başlamıştım.

Bu yazının bir yerlerinde 'Arazi dağın zirvesinde konumlandığından, sel baskını riski sıfırdı' diye yazmıştım. Daha yazının mürekkebi kurumadan yalancı çıkmış, zirvede bile seli görmüştüm.Küresel ısınmanın mevsimleri ve meteorolojik olayları giderek "öngörülemez" hale getirdiği günümüz dünyasında; benim cevizcilik yapmak isteyen tüm kardeşlerime naçizane tek bir tavsiyem olabilirdi: Lütfen eşeğinizi önce sağlam kazığa bağlayın, sonra Allah'a emanet edin...


SONSÖZ


Bu bahçe büyük bir sabır ve emekle yaratıldı. Beş yıldır her gün poliklinikte ortalama 70-80 hasta baktıktan sonra hastanede ayda 6-7 gece nöbet tutuyor, sabaha kadar doğum ve ameliyatlarla uğraştıktan sonra nöbet ertesi izin günlerimde bu işle ilgileniyor, bürokratik işleri takip ediyor, Ankara, Polatlı ve köy arasında mekik dokuyordum. İki yıl arazi arama, üç yıl da bulduğum bu araziye sahip olma ve adam etme faaliyetleri ile geçti. Doğruları aramaya ve yapmaya çalıştım, ama muhakkak ki pek çok da yanlış ve eksik işler yaptım. Şu an daha işin başındayım. Ceviz hakkında öğrenebildiklerim, henüz bilmediklerimin yanında solda sıfır.

Şu an itibariyle fidanlarımın keyfi gayet yerinde, çok geç uyanmalarına rağmen pek çok sürgün şimdiden 40 cm’yi bulmuş durumda.

Meslek yaşantımda binlerce çocuk doğurtmuştum. Şimdi de 1860 tane yeni çocuğum olmuş gibi sevinçliyim. Onları büyütürken de deneyimlerimi paylaşacağım.

Bu zorlu süreç boyunca başta maddi manevi her sıkıntımı paylaşan sevgili eşime, arazi seçimi konusunda hiç unutamayacağım katkılar sağlayan Sn. Burhanettin Sütçü’ye, tür seçimi konusunda ısrarla Fernor’u işaret eden Sn. Yaşar Akça’ya, dikimlerimi yapan Etüd Zirai Danışmanlık’tan Sn. Tamer Tanrıverdi’ye, sağlıklı fidanlarımı temin eden Ekiz Fidancılık’tan Sn.Ramazan Ekiz ve Okan beye, köydeki elim ayağım ve gözüm olan Murat kardeşime, pek çok bilgiyi öğrendiğim siz değerli Forum üyesi ceviz dostlarına sonsuz teşekkürler.

Bu paylaşımı okuyan tüm forum üyelerinden ricam, görüş, yorum, öneri, eleştiri, akıllarına ne geliyorsa iki satırla dahi olsa ifade etmeleri. Herşey gönlünüzce olsun.

ermana
10-06-2014, 07:45
şuan tek isteğim bir bahçe daha kurmak istemeniz ve bu keyifli yazılarınıza yeni bir hikaye ile devam etmeniz:)
her bahçenin buna benzer bir hikayesi vardır. bazı bahçelerin gerekli paraları ödenir işçiler tutulur hiç bahçeye gitmeden görmeden bahçeler kurulur. bazı bahçelerde yıllarca süren maceralar ile serüvenler ile emek ile mücadele ile kurulur. bahçenin değeride harcanan emek ile ölçülür. emek ile mücadele ile hazırlanan tüm bahçelerin sahiplerini sevindirmesi benide mutlu eder. inşallah bahçeniz size bazen zorluklar çıkarsa da sonunda hep mutlu olmanız dileğiyle. paylaşımlarınız hiç tükenmez umarım.

hosseda
10-06-2014, 09:22
Azminiz müthiş. Sizi gönülden kutluyorum.

İnsan seçmedeki maharetiniz devam ettikçe Allahın izniyle sizi kimse tutamaz...

Ceviz48
10-06-2014, 13:12
Tebrik ederim, mükemmel bir yazı olmuş. Bu kadar emek verdiğiniz ceviz bahçenizin beklenenden daha kısa bir zamanda emeklerinizi boşa çıkarmayacağını düşünüyorum. İşi şansa bırakmamışsınız. Ceviz bahçesi içinizdeki yazarlık ruhunu da ortaya çıkarmış. Bu bahçe güzelleştikçe kimbilir daha neler yazarsınız?

ceviz.biz
10-06-2014, 13:14
keyifle okudum .Bol ürünler dilerim

formullaone
10-06-2014, 18:12
Sayın jinekolog1959, bahçenizi hazırlama aşamasında ve daha öncesinde çok emek vermişsiniz. Bu emeğinizin karşılığını alacağınıza inanıyorum.

Sizinle ağaçlarımınız çeşidi aynı. Bizim bahçemizin bir tanesi Fernor ile kuruldu ve ağaçlar 3. yazlarına girdiler. Fernor'la ilgili, bu güne kadar oluşan gözlemlerimi sizinle paylaşmak isterim.

-Fernor çeşidi genel olarak dik gelişen bir yapıya sahip.

-Antraknoz ve bakteriyel yanıklık belirtisine hiç rastlamadım.

-Ağaçları güçlü ve hızlı gelişim göstermekte.

-Ağaçtaki erkek çiçekler ancak 3. yazında tek tük oluşmaya başlıyor.

-Budamalarını %35-40 civarı geri kesim olarak yapmak yeterli. Sert budarsanız aşırı gelişip çıplaklaşıyor.

-Chandler ya da Pedro gibi geriye doğru bütün gözlerini patlatamıyor. Nasıl budarsanız budayın, azman şekilde gelişen bir ağaç olduğu için, dalların dip kısımlarında mutlaka %20 civarı bir çıplaklaşma oluşuyor.

-Çıplaklaşma eğilimli bir ağaç olduğundan dolayı, ana yan dalllarını 3 yerine 4 tane bırakmakta fayda var. Böylece ağacın aşırı büyüme eğilimini dengelemiş olursunuz.

-Vejetasyon süresi diğer yabancı çeşitlere göre 15-20 gün daha kısa.

-Meyve gözü oluşumu yeterli seviyede.

jinekolog1959
10-06-2014, 18:25
Sayın Formullaone

Paylaşımınız için çok teşekkürler. Siz benden iki yıl önde gittiğiniz için daima sizden öğreneceğim bir şeyler olacak.

formullaone
10-06-2014, 18:43
:(Sayın Formullaone

Paylaşımınız için çok teşekkürler. Siz benden iki yıl önde gittiğiniz için daima sizden öğreneceğim bir şeyler olacak.

Rica ederim. Bu yıl bazı ağaçlarda 8-10 tane ceviz var. Meyvelerini toplayınca hem tadına bakıp , hem de iç kalitesine ve kabuk inceliğine bakıp, fotoğraflandırarak paylaşırım. İlk meyveleri olduğu için, yemeye kıyabilirsem tabi ;)

Ben de sizin gibi 2008 yılında verdiğim dilekçenin ardından tam 3 yıl bekledim. Nihayet, onca koşuşturmadan sonra, 2011 yılında dikimi gerçekleştirdik. Aslında bu meyveleri görmeyi 6 yıldır beklemiş oluyorum :(

murat-16
10-06-2014, 19:23
Hocam çok güzel bir yazı
herşey gönlünüzce olsun

juiceles
10-06-2014, 21:54
Roman tadında olan bu paylaşımınız ceviz bahçesi kurmak isteyenlere güç verecegine inanıyorum. Mahsulunuz bol olur inşAllah.

kamil keskin
11-06-2014, 09:07
Sayın hocam örnek bir bahçe oluşturdunuz.Anlatımınız çok güzeldi;inanın tadı damağımızda kaldı.Bahçe kurmayı düşünmeyen bir kişi bile özenecek :) Hepimize bir şeyler kattı.Teşekkürler

fahris
11-06-2014, 10:26
Bir şey soracam; arazide toprak analizi yaptırmadan neden hemen arazi kiralama ve satın alma işlemine başladınız?

Resimlerden gördüğüm kadarıyla etrafı açık bir tepe gibi duruyor? Sadece rakıma bakmak yeterli mi? Bunun düz bir ovadan tek farkı don görmeyeceği ama kuvvetli rüzgarlar meyve verimini düşürmez mi?

jinekolog1959
11-06-2014, 11:55
Bir şey soracam; arazide toprak analizi yaptırmadan neden hemen arazi kiralama ve satın alma işlemine başladınız?

Resimlerden gördüğüm kadarıyla etrafı açık bir tepe gibi duruyor? Sadece rakıma bakmak yeterli mi? Bunun düz bir ovadan tek farkı don görmeyeceği ama kuvvetli rüzgarlar meyve verimini düşürmez mi?

Birinci sorunuzun cevabı 04.06 tarihli ve 15 no'lu mesajımın ilk paragrafında yeterince açık verilmiş, bu tahlili daha önce yaptırmadığım için duyduğum pişmanlığı belirtmiştim. Ben herşeyi doğru yaptığım iddiasında değilim, sadece yaşadıklarımı yazdım ki insanlar ders alsın, aynı hatayı tekrarlamasın.

Tarlanın en üst noktası zirvenin 50 metre altında ve hakim rüzgar kuzeyli rüzgarlar. Arazinin dağın güney cephesinde olması bence önemli ölçüde koruma sağlayacaktır. Buna rağmen tüm kuzey cepheye rüzgar perdesi yapıyorum.

Bence cevizin verim vermesi için rüzgarın olması, olmamasından çok daha iyidir.

ametarasu
11-06-2014, 12:36
Hocam; hem işinizle meşgul olup hem de bürokrasiyi aşabilmenizi canı gönülden tebrik ederim. Anlatımınız da "yeni başlayanlar için ceviz" olarak arşivlenmeli.

Yalnız sizden ricam yapılan işlerle alakalı olarak maliyetlerini de yazabilirseniz bu işe heveslenenlerin en büyük soru işaretlerinden birisi olan "kaça mal olur" da giderilmiş olur.

fahris
11-06-2014, 12:42
Birinci sorunuzun cevabı 04.06 tarihli ve 15 no'lu mesajımın ilk paragrafında yeterince açık verilmiş, bu tahlili daha önce yaptırmadığım için duyduğum pişmanlığı belirtmiştim. Ben herşeyi doğru yaptığım iddiasında değilim, sadece yaşadıklarımı yazdım ki insanlar ders alsın, aynı hatayı tekrarlamasın.

Tarlanın en üst noktası zirvenin 50 metre altında ve hakim rüzgar kuzeyli rüzgarlar. Arazinin dağın güney cephesinde olması bence önemli ölçüde koruma sağlayacaktır. Buna rağmen tüm kuzey cepheye rüzgar perdesi yapıyorum.

Bence cevizin verim vermesi için rüzgarın olması, olmamasından çok daha iyidir.

Sayın hocam pişmanlığınızı okudum ancak aklınızda acaba tahlil edersem sonuç kötü çıkarsa başka arayışlara girme yorgunluğundan mı yaptırmadınız diye merak ettim..

ilk fotoğraflara aldanarak öyle yorum yaptım. Sonraki fotoğrafları görünce konumunun güzel olduğu anlaşılıyor..

Yazınızın tamamını okudum tebrik ederim yetiştireceğiniz cevizler gibi sizinde ceviz gibi olduğunuz anlaşılıyor.. Yazınızda maddi kısımlara hiç değinmemişsiniz acaba mümkünse başlangıcından sonuna kadar bir maliyet fizibilitesi paylaşabilir misiniz?

Safranlı
11-06-2014, 13:11
bu cennet memleketimiz adına anodolunun topraklarını şenlerdirdiğiniz ve her türlü emeğiniz için sizleri yürekten tebrik ederiz...
ellerinize yüreğinize sağlık...
Allah razı olsun sizlerden ve sizler gibilerden...

jinekolog1959
12-06-2014, 18:04
Arkadaşlar,

Yayınladığım paylaşım, Türkiye'nin önemli ceviz sitelerinden biri olduğunu öğrendiğim ceviz.biz sitesi yöneticilerince "edebi ve sanatsal yönü olan bir yazı" olarak değerlendirilmiş. Kendi sitelerinin forum sayfasında da yayınlamak için izin istediler. Memnuniyetle kabul ettim. Şu anda Ağaçlar.net'ten alıntı olduğu belirtilerek forumlarında yayınlanıyor. Aynı linki 8000 kişilik facebook hayran sayfalarına da koymuşlar.

Bu gelişmeyi sizlerle de paylaşmak istedim.

İSOCAN
12-06-2014, 19:52
Yüreğinizdeki heyecanı bizlerle bu sayfalar aracılığıyla paylaştığınız için size teşekkür ediyorum. Ceviz aşkını ben de yaşadığım için heyecanınızı aynen paylaşıyorum ve yazdığınız her satırda kendimden bir şeyler buluyorum.

ömür-uşak
12-06-2014, 21:15
Sn.Jinekolog bahçen hayırlı olsun.Başarılar dilerim.Yazılarını sonuna kadar okudum.Gerçekten çok akıcı ve güzel.Hemde çok bilimsel.Araştırılmış incelenmiş emek sarfedilmiş artık gelişimleri gözleme zamanı gelmiş.En güzelide o. Bahçede dolşıp sitres atıp haftanın yorgunluğunu gidereceğin yer olmuş.Sağlık zor meslek.Hele sizinkisi bilirim sabaha kadar ameliyat yapıp akşama kadar poliklinikte 200 hasta bakmışsınızdır.Bende Laborantım. 2000 yılında 16 da. ceviz vişne bahçesi kurdum.Emekliliğime 5 yıl vardı bir türlü bitmek bilmedi.Hastaneden çıkınca doğru bahçeye sitres atmaya giderdim. 2005 te emekli oldum şimdi bahçeye gitmediğim gün eksiklik hissdiyorum.Aynı hastanede olsaydık cevizden başka bir şey konuşmazdık herhalde.Bundan sonra işiniz kolaylaştı.Budama ekip yapar.Toprak işleme elman traktör.İlaçlama senede 3-4 kez.Damlama sulama işi kolaylaştırır.Size düşen dolaşıp gözlem yapmak sorun çıkarsa müdahale etmek.Çok güzel bir duygu.Başarılar diliyorum.

jinekolog1959
12-06-2014, 23:20
Güzel dilekleriniz için çok teşekkür ediyorum sayın ömür-uşak. Ben de sizin yazılarınızı çok dikkatle takip ediyorum. Tecrübeleriniz benim için de yol gösterici.Size danışmam gereken çok şeyler olacağını biliyorum. Ben de size başarılar, bol hasatlı, az stresli, sağlıklı yıllar diliyorum.

jinekolog1959
14-06-2014, 17:42
Merhabalar,

Bazı arkadaşlar benden fizibilite raporu istemişler. Yazının hikaye formatını ve akıcılığını para pul meseleleriyle bozmamak için bu konulara hiç değinmedim.

Bir ceviz bahçesinde maliyet hesaplamasında en önemli faktör arazi alım bedelidir. 10 yıl sonrası için kar-zarar projeksiyonu yapacaksanız; tarlayı satın alıyorsanız aldığınız bedeli, sahibiyseniz o günkü rayiç bedelini bileşik faizle 10. yıla kadar taşıyacaksınız. Her yaptığınız harcama bu şekilde 10. yıla taşınacak. Eğer bu işi içindeki ağaç sevgisinden değil de sırf kar amaçlı yapacak arkadaşlar varsa, bence hemen vazgeçsinler, çünkü çok daha kısa sürede yatırımlarını geri döndürebilecek başka alanlar bulabilirler. Benim hazine arazisi biliyorsunuz “hemen hemen” para verilmeden alındı, o yüzden bu projeksiyonda birkaç adım önde olacağımı tahmin ediyorum. Ama tahsis için uğraşılan iki yıl boyunca köye, Polatlı’ya ve Ankara içindeki devlet dairelerine gidiş gelişlerde harcanan yol paraları ve Murat’ın maaşları dışında, asıl olarak harcadığım onca emeğin, devlet dairelerinde geçirdiğim abartısız yüzlerce saatin, çektiğim eziyetlerin, yaşadığım streslerin karşılığını kim para olarak belirleyebilecek?

Tapulu tarla da Polatlı’nın en fakir köyünün, dağın zirvesinde yer alan (o zaman için) susuz ve taşlı bir tarlası olduğundan, köylülere göre oldukça pahalı, bana ve size göre çok ucuz bir fiyata alındı. Bu fiyat hiç kimse için bir örnek teşkil edemez.

İşe başladığımdan beri, yol ve yemek paraları hariç harcadığım her şeyi not alıyorum, ama inanın toplamadım ve ben de bilmiyorum. Zaten pek çok şey de krediyle yapıldığı için maliyet hesaplaması için biraz muhasebe bilmek gerekiyor. Ziraat Bankası kredilerinde tutarın ¼’ünü peşin yatırıyorsunuz, kalanını 5 yılda 5 eşit taksitte, yıllık 5% faizle ödüyorsunuz. Bir de Ziraat Bankası’nın işletme kredisi var ki, 1 yıl vadeli ama dönem sonunda %5 faizini ve anaparayı ödediğinizde bir haftada aynı krediyi yeniliyorlar. Yani size anaparayı 1 haftalığına borç olarak verebilecek bir eşiniz, dostunuz, yakınınız varsa , bu kredi işletmenizden gelir elde etmeğe başlayana kadar ya da ödeyip kurtulayım diyene kadar sürekli sirküle edilebiliyor. Nakit olarak çekilebilen ve istediğiniz gibi harcayabileceğiniz bir kredi. Arazi büyüklüğünüze göre veriliyor. Ben 40.000 TL almıştım ve çok işime yaradı. Akılda bulunmasında fayda var.

Traktör, römork, pulluk, kazayağı, su sondajı, damlama sulama yaptırılması, dalgıç pompa, jeneratör, fidan bedeli, tel çitleme gibi giderlere ait fiyatlar internette kısa bir araştırmayla üç aşağı beş yukarı belirlenebilir.

Gene de merak edenler için ne aldım, ne verdim biraz paylaşayım.

Şu anda 51 dönüm hazine arazisi için ödemekte olduğum yıllık kira bedeli toplam 150 (Yüz elli) TL.

62 dönüm arazi için devletten almayı hak ettiğim destek, 42.000 TL'si Orman Bakanlığı’ndan, 6.200 TL'si Tarım Bakanlığı’ndan olmak üzere toplam 48.200 TL. Orman Bakanlığı 32.000 TL’yi Mayıs sonunda ödedi, kalan 10.000 TL’yi ağaçlarımın bakımını yaparsam sanırım 2 yıl içinde iki taksit halinde alacağım. Tarım Bakanlığı’nın desteği de Kasım gibi ödenecekmiş. Ayrıca bu yıl ÇKS gübre-mazot-toprak analiz desteği olarak 700 TL civarında bir para aldım.

Notlarıma şimdi baktım. Altyapı hazırlığı olarak uzun uzun anlattığım 4 aşamalı işlem için toplamda 51.000 TL harcamışım. Buna çukurların açılması, tekrar doldurulmaları, dipten çıkan toprağın sıra aralarına serilmesi, 20’şer tonluk kamyonların toplam 50 sefer yaparak 15 kilometreden kum, toplam 53 sefer yaparak da 7 kilometreden beklemiş ahır gübrelerini çekmesi, 3-4 dönüm yüzey toprağının (yaklaşık bin ton) sıyrılarak ve diğer malzemeyle harmanlanarak dikim harcı oluşturulması, çukurlara dağıtılması, sırtların oluşturulması ve tekrar çukurların açılması dahil.

Özetle devletten aldığım ve alacağım desteklerin toplamı, sadece altyapı masrafımı karşılamış. Diğer tüm harcamaları kendi olanaklarım ve kredilerle halletmişim.

Kabaca 2000 ağaç için 50.000 TL altyapı yatırımı yapmışım. Aslında hazine arazisinin yanı sıra bunu da devletten almışım ya da alacağım.

Her fidan için 25 TL altyapı yatırımı yapmışım. 1/2 kg iç ceviz parası eder. Her fidanımın altına yarım kg iç ceviz gömdüğümü düşünüyorum. Eminim ki fidanlarım benden aldıkları bu borcu, hayatları boyunca yüzlerce misliyle geri ödeyeceklerdir.

İçinizde bu paraya bu iş nasıl yaptırıldı diyecekler olabilir. Onlara da nasıl yaptırıldığını aşağıdaki “kılavuz”la anlatmaya çalışayım:

“ACEMİ” CEVİZCİ ADAYININ “KURT” KEPÇECİLERE KARŞI MÜCADELE KILAVUZU

Fiyat almak için kurt kepçecinin ofisine, işlerin tamamen durmuş olduğu, kepçecinin giderlerini karşılamakta iyice sıkıntıya düştüğü karlı buzlu kış günlerinden birinde gidilir. Asla işlerin yoğun, burunların havada olduğu ve kıl aldırılmadığı bahar ve yaz aylarında gidilmez.

Aslında kurt kepçeciye mahkum olunduğu ona asla hissettirilmez. Maddi gücün sınırlı olduğu, bölgedeki tüm kepçecilerden fiyat alınacağı, en düşük fiyatı verene işin yaptırılacağı özellikle belirtilir.

İlçede başka kepçeciler varsa aynı işlem onlarda da tekrarlanır.

Kesin olarak götürü usulü iş verilir. Saat veya gün başına anlaşma yapılması durumunda işlerin iki katı uzun sürede yapılması kaçınılmazdır.

Yapılması istenen bütün işler açık ve net olarak madde madde yazdırılır. “ Söz uçar yazı kalır.” Kurt kepçecinin sonradan “Hocam biz öyle konuşmamıştık, öyle anlaşmamıştık, sözleşmemizde öyle bir madde yoktu” demesinin önü peşin peşin kesilir. İki nüsha olarak hazırlatılan bu sözleşmenin bir nüshası kepçecide bırakılır, bir nüshası cebe konulur.

Mutlaka işe en geç başlama tarihi, işin kesin teslim tarihi sözleşmede belirtilir. Bu şekilde kepçecinin kısa süreli diğer iş fırsatlarını kaçırmamak için günlerce ortadan kaybolması, dönünce “Hocam memlekette cenazemiz vardı, gitmek zorunda kaldık”lar, “kardeşimin düğününe gitmesem olmazdı”lar engellenir.

Ödemenin miktarı ve zamanı sözleşmede belirtilir. Böylece daha ilk günden “Hocam mazot paramız yok biraz para alabilir miyiz?”ler ya engellenir veya engellenemiyorsa da hazırlıklı bulunulur.

Sözleşme hükümlerinde kurt kepçecinin işi üstünkörü yapması veya savsaklayıp geciktirmesi halinde uygulanacak, caydırıcı miktarda bir tazminat maddesi mutlaka bulundurulur. Anlaşmazlık hallerinde, bulunulan şehrin mahkemelerinin yetkili olduğunu belirten son madde ile de caydırıcılık arttırılır, kepçecinin eli kolu bağlanır, kaçacak delik bırakılmaz.

Kurt kepçeciler hafriyat fiyatlarını metreküp olarak hesaplarlar. Acemi cevizci adayı, aslında dikim çukurlarının 150x180 cm en ve boyunda, 150 cm derinliğinde olmasını, yani fidan başına 4.05 metreküp hafriyat yapılmasını ister. Ama kepçecilere her fidan için “en az 120 x 120 cm en ve boyunda, 150 cm derinliğinde” çukurlar istediğini belirtir. Kepçeciler fidan başına (120x120x 150 = 2.16) metreküplük hafriyat üzerinden belli bir sabit metreküp fiyatını fidan sayısıyla çarparak götürü usulü fiyat verirler.

Aslında acemi cevizci adayı, kurt kepçecilerin kullanacağı kepçenin genişliğinin 130 cm olduğunu, her iki kenarında da 10’ar cm’lik ‘kazma’ denilen çıkıntıların bulunduğunu, toprağa daldığında en az 150 cm eninde bir çukur açmak zorunda olduğunu önceden bilir. Gene hızlı çalışmak isteyen, götürü usulü aldığı bu işi bir an önce bitirip başka bir işe koşmak zorunda olan kepçecinin, 150 cm derine girdikten sonra geri çıkış noktasının 120 cm’de olamayacağını, en az 180 veya 200 cm’de geri çıkarak çukur boyutlarını 150 x180 x 150 cm’ye getireceğini de bilir. Böyle bir şeyi bilebilmek veya düşünebilmek için, “her eve lazım” dedikleri türden, her işten anlayan, geçmişte kepçe operatörlüğü de yapmış bir elemanın önceden istihdam edilmiş olması şarttır.

Kurt kepçeciler çalışmaya başlar. Acemi cevizci adayı hiçbirşey demeden, onlar kendi kendilerine ve gönüllü olarak 150x180x150’lik çukurları açarlar. Bir süre sonra “bu işte galiba bir yanlışlık var, biz planladığımızın iki katı hafriyat yapıyoruz.” dediklerinde artık iş işten geçmiştir.

Kurt kepçecilerin “Hocam 24 gündür burada sadece mazot parasına çalıştık, inan olsun bu işten bir şey anlamadık” yakınmalarına bıyık altından gülünürse de, bir şey belli edilmez.

Onların bir şey kazanmadan gitmeleri vicdana sığmayacağından, nispeten iyi para kazandıkları kamyonla kum ve gübre taşıma işinin miktarı, planlanmış olandan önemli miktarda arttırılarak küsmemeleri, biraz para kazanmaları ve mutlu olmaları sağlanır. Zaten acemi cevizci adayları bedava buldukları kum ve gübreden ne kadar çok getirtirlerse, tarlaları o kadar bayram edecektir.

Herkese saygı ve sevgiler, hayırlı pazarlar. Tüm babaların babalar günü kutlu olsun!

fagu03
14-06-2014, 18:31
Yazinizin sonuna dogru roller degismis. acemi ile kurtlar.

06doğaci
16-06-2014, 13:57
Sayın jinekolog1959 azminiz takdire şayan. Ceviz yetiştirmek o kadar kolay değil. Hele ki toprak uygun değilse insanın ömrünü özünü alıyor. İlk yetiştirmeye başlıyacaklar heyacanla araştırıyorlar. Hep getirileri hesaplıyorlar. Para olarak yapılan masraflar bir şekilde işler yolunda gitmese de geri kazanıla bilir. Ancak zaman geri kazanılamaz. Ben burdan yeni bahçe kuracakları tekrar tekrar uyarıyorum. Sakın ceviz olmayacak yere ekim yapmayın......(benim bahçenin toprağı da ekime çok uygun değil) sonra başınız çok ağrır.

jinekolog1959
16-06-2014, 16:51
Dün babalar günüydü. Benim babam 90 yaşında, emekli orman mühendisi. Vaktiyle mesleki araştırmalar için Afrika'dan Avustralya'ya, Amerika'dan Rusya'ya tüm dünyayı dolaşmış, hazırladığı raporlar ve yaptığı ağaçlandırma projeleriyle Türkiye ormancılığının gelişimine büyük katkı sağlamıştı. Annem de 85 yaşında, doğa ve yeşil aşığı bir insandır.Ama nedense hayatlarında kendilerine ait dikili tek bir ağaçları olamamıştı. Sağlık nedenleriyle onları bahçeme hiç götürememiştim.

Dünya halidir, ne olur ne olmaz diyerek, dün eşimle onları bahçeye götürdük. Dolaştılar, kuyudan çıkan buz gibi suları içtiler, ellerini yüzlerini yıkadılar, cevizlerin yapraklarını okşayıp parmaklarını kokladılar (çok güzel kokuyormuş ben de yeni öğrendim) ve tarifsiz mutlu oldular. Gözlerindeki sevinç ve gurur ifadesi görülmeye değerdi.

Bahçeniz varsa ve ana babanızı götürmediyseniz, sakın ihmal etmeyin. Dünya kadar hayır duası alırsınız.

502543

fagu03
16-06-2014, 23:19
Hocam ne iyi yapmissiniz. Tebrik ederim.

TRAKLI
16-06-2014, 23:27
ALLAH sağlıklı uzun ömürler versin, ne kadar mutlu ve gurur duyduklarını yüreğimde hissettim, tebrikler.

Safranlı
18-06-2014, 11:30
bu başarınızın sırrı ortaya çıkmış oldu...
baksanıza aileden ormancı ve doğayı seven insanlarsınız
çok yakında komşularınız hocam bizde yapabilir miyiz diye sormaya başlayacaklardır
onları da şevklendirip yönlendireceğinize eminiz
ellerinize sağlık
ailece sizleri tekrar tebrik ederiz

hazerhan
18-06-2014, 15:17
hocam çok emek veriyorsunuz Allah emeğinizi zayi etmesin hayırlı olsun yazılarınızı özenle takip ediyorum devamını bekliyoruz ....

OrmanRuhluAdam
18-06-2014, 15:53
Hocam ilgi ile yazınızı okuyorum.
Mevlam muvaffak eylesin. Benim gibi ebedi hayali / planı köye dönmek olan metropollülere umut niteliğindesiniz bilesiniz.
Sevgi ve saygılarımla.

bozy
18-06-2014, 20:14
sayin jinekolog1959 sormak istedigim bi konu var. hazine arazisini siz belli sureligine kiraliyorsunuz anladigim kadariyla, bu sure bittiginde ne oluyor ve allah uzun omurler versin tabi de mirascilarn burada bir hakki oluyormu..
ayrica polatlida bu rakimda ,asiri killi ve kistli toprakta ,basinda duramayacaginiz buyukce bir alanda, asili ceviz yetistiriciligi yapmak buyuk cesaret bu bakimdan da kutlarim.. Allah utandirmasin emekleriniz bosa gitmesin insallah..

jinekolog1959
18-06-2014, 23:03
sayin jinekolog1959 sormak istedigim bi konu var. hazine arazisini siz belli sureligine kiraliyorsunuz anladigim kadariyla, bu sure bittiginde ne oluyor ve allah uzun omurler versin tabi de mirascilarn burada bir hakki oluyormu..
ayrica polatlida bu rakimda ,asiri killi ve kistli toprakta ,basinda duramayacaginiz buyukce bir alanda, asili ceviz yetistiriciligi yapmak buyuk cesaret bu bakimdan da kutlarim.. Allah utandirmasin emekleriniz bosa gitmesin insallah..

İyi dilekleriniz için teşekkürler Sn.Bozy. Özel Ağaçlandırma için hazine arazileri 10'ar yıllık dilimler halinde kiralanıyor. Yönetmelik hükümlerine göre siz burayı başka amaçla kullanmadığınız ve ağaçlandırılmış olarak muhafaza ettiğiniz sürece hazine sizinle olan kira anlaşmasını 10 yılda bir yenilemek zorunda. Biz projede işletme müddetini 100 yıl olarak belirlemiştik. Yani aslında araziyi pratik olarak yüz yıl için kiralamış bulunuyorum. Vefatım halinde arazi üzerindeki tüm haklarım otomatik olarak mirasçılarıma devrediliyor. Ayrıca hazine arazilerinin kullanıcılarına, oldukça uygun fiyat ve ödeme koşullarıyla araziyi öncelikle satın alma hakkı da verilmiş durumda.

jinekolog1959
20-06-2014, 00:30
AVUSTRALYA'DA CEVİZ YETİŞTİRİCİLİĞİ

Dün internette bulduğum 2000 yılında yayınlanmış İngilizce bir makalede, Avustralya’da cevizcilik sektörünü geliştirmek üzere 6 yıl sürmüş bir araştırma okudum. Benim yaptığım işlere çok benzer şeyler yapılmış olması dikkatimi çekti. Benimkinden çok çok beter topraklarda çok büyük bir başarıyı yakalamışlar ve bugün dünyada ceviz üretiminde söz sahibi olmağa başlamışlar.

Avustralya’da da geniş dikim mesafeleri, verimsiz çeşitlerin kullanılması, sulamanın ve ağaç terbiyesinin modern yöntemlerle yapılmaması gibi nedenlerle, kuvvetli topraklarda dahi ortalama verim hektarda 1.5 tonu geçemiyormuş.

Araştırmacılar, Güneydoğu Avustralya’da çok büyük yer kaplayan sığ ve marjinal topraklarda da cevizin, toprakta uygun değişimleri yapmak şartıyla, ABD ve Fransa’daki verim miktarlarını yakalayacak şekilde başarıyla yetiştirilip yetiştirilemeyeceğini araştırmışlar.”Kırmızı-kahverengi” diye adlandırılan toprakla kaplı bu çok geniş arazilerde, üst toprak (topsoil) sadece 15 cm kadarmış ve hemen akabinde yoğunlaşmış ve sertleşmiş bir killi katman olan alt toprak (subsoil) başlıyormuş.

Bu topraklarda bazı modifikasyonlar yaptıktan sonra kurdukları bahçelerde 6. Yılda 1.9 ton/hektar üretim miktarını yakalamışlar ve 10-12 yaşında hektarda 4 ton olan hedeflerini yakalayabileceklerini görmüşler. Aslında verimi daha da arttırmaları mümkünmüş ama ceviz kalite ve kalibresinden fedakarlık etmemek için üretim hedeflerini 4 ton/hektarla sınırlamışlar. Yaptıkları şeyler özetle şöyle: Juglans hindii anaçları üzerine aşılı chandler türü cevizleri kullanmışlar, proje kapsamındaki bahçelerin yarısında alt toprak iyileştirme faaliyeti olarak sıralarda 2 metrelik bir şerit üzerinde 10 ton/hektar jips uygulamasını takiben 80 cm’den riperleme yapmışlar, yarısında hiçbir alt toprak iyileştirme faaliyeti yapmamışlar. 6x3 metrelik çit dikimi yapmışlar. Sıraları, 50 cm yüksekte oluşturdukları sırtlarda konumlandırmışlar. Damla sulama çift hat olarak uygulanmış ve zamanlamasını ve miktarını da tansiyometre ölçümleriyle belirlemişler. Tüm sahaya ryegrass dedikleri bir yem bitkisi ekmişler. Köklenmeyi yüzeyde tutmak için, yüzeyde biyolojik faaliyeti ve organik maddeyi arttırmak için 2 metrelik bir şerit halinde sıralarda 10 cm kalınlıkta saman ile malçlama yapmışlar. Yaptıklarının hepsi bu.

Alt toprak iyileştirmesi adına yaptıkları jips uygulaması ve riperlemenin, kontrol grubuna göre ağaç gövde çapları ve ceviz verimine hiçbir ilave katkısının bulunmadığını gözlemlemişler. Jipsin zamanla yağışlarla topraktan yıkanarak kaybolduğunu, onun yerine organik madde miktarının arttırılmasının çok daha faydalı olacağını keşfetmişler. Yani bu berbat toprakta bu muhteşem verimi sağlayan, asıl olarak yüksekte sırtların oluşturularak köklerin kullanabileceği toprak hacminin sağlanması ve sık dikim.

İngilizce bilenler için google'da 'Australia walnut hedgerow' yazılınca ilk çıkan pdf dosya. Orijinal dosyayı indirip bir göz atmakta fayda var.

İngilizcesi olmayanlar için bazı bölümleri tercüme edeyim:

“The walnut trees in the project trial demonstrated that walnuts could perform well on the shallow, fragile soils if the soil is managed carefully. The results lead to the conclusion that a deep, non-stratified soil, however desirable, is not essential for successful walnut production. Whilst it is acknowledged that deep soils of uniform texture do provide useful buffering against poor irrigation practice or wet weather flooding, in the absence of these soils, a move to shallower soils need not have a negative impact on productivity. The trend towards high-density planting has led to a restriction in the size of the tree canopy, and a corresponding decrease in the size of the root system of each tree, is further evidence that a walnut orchard can be productive on a shallow soil.”

“Proje kapsamındaki ceviz ağaçları, toprak uygun şekilde düzenlenirse, sığ ve marjinal topraklarda da performanslarının iyi olabileceğini göstermişlerdir. Araştırma sonuçları, derin ve tabakalar içermeyen bir toprağın, her ne kadar arzu edilir olsa da, başarılı bir ceviz üretimi için şart olmadığını göstermiştir. Üniform bünyeli derin toprakların zayıf sulama uygulamaları veya aşırı su yüklenmelerine karşı faydalı bir tamponlama sağladığı bilinmesine karşın, böyle toprakların yokluğunda daha sığ topraklara yönelinmesi, verimlilikte bir düşüşe neden olmak zorunda değildir. Yüksek yoğunluklu dikim trendi, taç boyutlarını kısıtlamış, buna bağlı olarak da kök sistemlerinin küçülmüş olması, sığ topraklarda da bir ceviz bahçesinin verimli olabileceğine dair önemli bir ipucu vermiştir.”

“Walnuts (Julgans regia) are thought to do best on fertile, deep, well-drained, non-stratified, loamy soils. In deep soils a few roots have been reported to grow to a depth of 3 metres but even in these soils, >75% of the roots are found in the upper 60-100cm of soil (Probesting 1943, Catlin and Schreader 1985)”

“Cevizin en iyi olarak verimli, iyi drene olan, katmansız, tınlı topraklarda yetişeceği düşünülür. Derin topraklarda 3 metreye kadar uzanabilmiş birkaç kökün varlığı rapor edilmişse de, bu topraklarda dahi köklerin %75’inden fazlası toprağın üst 60-100 cm’inde bulunmuştur.”


“ The project attempted to show that walnut trees can be grown on shallow,
poorly-structured surface soils provided the soils are first modified so that water, oxygen, mechanical resistance and nutrients are at levels that are not limiting to root growth.”

“Bu proje, kök büyümesini sınırlamayacak miktarlarda su, oksijen, mekanik direnç ve besin sağlanacak şekilde toprak modifiye edilirse,ceviz ağaçlarının sığ ve kötü strüktürlü yüzeyel topraklarda dahi yetiştirilebileceğini göstermeyi amaçlamıştır.”


“Under the guidelines of the Tatura system of soil management, we increased the volume of soil by moving the topsoil from the traffic line onto the treeline to create a bank in the area where tree root activity is highest.”

“Tatura (araştırmanın yapıldığı bölgenin adı) sistemiyle toprak yönetimi rehberliğinde, trafik hattındaki (sıra arasındaki) yüzey toprağını sıra üzerine naklederek (kullanılabilir) toprak volümünü arttırdık ve kök aktivitesinin en yüksek olacağı bölgede bir sırt oluşturduk.”

“The application of gypsum is only a short-term solution but for a longer term solution organic matter should be included. Organic matter can create and maintain larger aggregates in the soil due to organic bonds that bind small soil particles together (Panagiotopoulos and Gardner 1990)”

“Jips uygulaması kısa vadeli bir çözümdür, daha uzun vadeli çözüm için organik madde eklenmelidir. Organik madde, organik bağların küçük toprak partiküllerini birbirine bağlamasıyla toprakta daha büyük agregatlar oluşturup bunları muhafaza edebilir.”

Bu yazıyı okuyunca marjinal sayılabilecek toprağımda sık dikim, yüksekte sırt dikimi, toprağın organik maddesinin arttırılması için yaptığım çalışmaların karşılıksız kalmayacağına dair inancım bir kat daha pekişti.


Herkese iyi hafta sonları, sağlıcakla kalın.

Safranlı
20-06-2014, 11:56
çalışmalarınızdan ve tercübelerinizden bizlerde çok çok yararlanıyoruz
eğimli ve verimsiz arazilerde daha çok meyvecilik,düz ovalarda ise sebzecilik ve seracılık en ideal seçimdir diye düşünüyorum
bu araştırmada yaklaşık aynı neticeleri ortaya çıkarmış...
Güzel ülkemin dağı taşı yeşillenmelidir ve üretime kazandırılmalıdır
atatürk ün bir sözünü çok seviyorum
'vatan toprağı kutsaldır kaderine terk edilemez'
sizleri tekrar tebrik etmeyi kendime bir borç biliyorum...

gobit
20-06-2014, 12:24
Paylaşımlarınız için teşekkürler. Bu konuya ilgi duyan herkes için ufuk açıcıcı bilgiler. Ceviz konusunda bir takım yatırım fikirlerimiz var. Sizinle görüşüp tanışmak isterim.
Saygılar

fahris
26-06-2014, 15:50
Sayın hocam yazınızda Selami Bayrak'ın kitabını okuduğunu ifade etmişsiniz. Neden fidanları ondan değilde başka fidancıdan aldınız?

jinekolog1959
27-06-2014, 23:05
Sn. fahris bey

Bu soruya cevap vermeden önce bir gün bekledim. Ümit ettim ki sorunuzun içinde barındırdığı çelişkileri kendiniz fark eder ve mesajınızı geri çekersiniz. Ama şu anda görüyorum ki soru yerinde duruyor.

Cevaptan önce, doğa aşığı ve bilim insanı olduğu her halinden belli olan ve forumun en paylaşımcı isimlerinden Sn. cnrtkt hakkında yazdığınız haksız ve acımasız yorumu da çok yadırgadığımı öncelikle belirteyim. Kendisinden özür dilemeniz gerektiğini düşünüyorum.

Cevap yerine ben de size bazı sorular yönlendireceğim:

1- Ceviz yetiştiriciliğinin tüm önemli sorunlarını (arazi, tür, yetiştiricilik sistemi, vs.vs.vs.) hallettiniz de sıra fidanların hangi firmadan alınacağına mı geldi ki bu konuya takıldınız?

2- Herhangi bir kitabı okumuş olmak, o kitapta gizli ya da aleni pazarlanmakta olan başka bir ürünü de almayı zorunlu kılıyor da, bundan benim mi haberim yok? Siz bir kitap alıp okuduğunuzda, orada reklamı yapılan ürünü hemen gidip alıyor musunuz?

3- Bir şey almanız gerektiğinde, aynı kalite ve güvenilirlik düzeyindeki ürünler arasında bir seçim yaparken, diğerlerinin iki katı pahalı pazarlanan ürünleri mi tercih ediyorsunuz?

4- Paylaşım yazımın sunuş bölümünde insanların hayali fizibilite raporlarıyla yanıltılıp yıkıma uğratılması konusundaki hissiyatımı açık seçik belirtmişken, bana isim ve firma bazında soru yönelterek ne yazdırmayı amaçlıyorsunuz?

5- Forumu takip etmedikleri için cevap şansı olmayan bir şahıs veya firma hakkında yazı yazmanın etik olmadığını bilmiyor musunuz?

6- Bu gece herkesin yararlanabileceği 'çit dikimi' üzerine bir yazı yazmayı düşünürken, sizden başka kimseye faydası olmayacak bu yazıyı bana yazdırmış olmaktan mutlu musunuz?

7- Eğer bu forumun ortasına düşmüş çok zeki ama kötü niyetli bir provokatör değilseniz, soru, yargı ve yorumlarınızı aklınıza düştüğü anda paylaşmak yerine bir müddet tartıp, ölçüp, biçip üzerinde düşündükten sonra yazmayı düşünebilir misiniz?

Saygılarımla,

Not: Polemiklere ayıracak vaktim yok. Sayfamdaki mesajınızı silerseniz, bu yazı da 24 saat içinde silinecektir.

cnrtkt
28-06-2014, 10:10
4- ...insanların hayali fizibilite raporlarıyla yanıltılıp yıkıma uğratılması...

Ben de okudum, çok aydınlatıcı bir kitap !

cevizadam
28-06-2014, 11:35
Doktor bey polimiklere gerek yok benim gibi bu ise baslama asamasinda **** yeni baslayacak tabiri caizse comezlere bilgi birikimi ve tecrubelerinizi aktaracaginiz yazilarinizi sabirsizlikla bekliyorum. Cit dikimi hakkindaki yazacaginizi soylemissiniz. Bu konuyla ilgili, sira aralarinda traktorun gecebilecegi kadar bosluk birakmak sizce yeterli olurmu yani 3.5x3.5 veya 4x4 dikim araligi agaclar iyice buyuyene kadar bize ciddi verim farki getirecegini dusunuyorum daha sonra aralardan birer agac cikararak standarda ulasmis oluruz nedersiniz?

jinekolog1959
28-06-2014, 13:12
Sayın cevizadam,

Kütük yetiştiriciliği için yapılan sık dikimler dışında bildiğim kadarıyla bahsettiğiniz ölçülerde bir aralık-mesafe uygulaması dünyada yok. O aralıkların hiçbirinden traktör geçemez. Sıra arası mesafeyi 6 metrenin altına düşürmemek gerektiğini düşünüyorum. İlk fırsatta konu hakkında kapsamlı bir bilgilendirme yazısı yazacağım.

jinekolog1959
30-06-2014, 00:11
Çit Tarzı Yetiştiricilik Üzerine bir Deneme: Doğru Bilinen Yanlışlar, Yanlış Bilinen Doğrular

Forumda ‘ceviz yetiştiriciliğine yeni başlayacak olanların soruları’ bölümüne baktığımda karşılaştığım tablo şu şekildeydi:

Acemi bir cevizci adayı siteye giriyor. Kafasında çit dikimi için planladığı fidan sayısı ve piyasadaki kitaplarda yer alan hayali verim senaryolarından oluşturduğu ağaç başına verim hesabıyla çok umutlu ve heyecanlı. Bu işe bir an önce girişip altın yumurtlayan tavuğa sahip olmayı, 6. yılda tüm giderlerini çıkarıp 10. Yılda köşeleri dönmeyi planlıyor.

Foruma girer girmez şokla karşılaşıyor. Klasik yetiştiriciliğin duayeni ağabeylerden bir araba fırça yiyor ve neye uğradığını şaşırıyor. Ağabeyler diyorlar ki “Çit dikimi diye bir şey olmaz. Bu dikim sistemleri fidancıların çok para kazanmasından başka bir şeye yaramaz. Sık dikersen ağaç ışık görmez, verim düşer. Dallar birbirine girer, rüzgarda dallar birbirine sürtünür ve kırılır. Ağacını rahat ilaçlayamazsın, antraknoz gelişir. Bir 3,5 – 4 metreye bak, bir şu ceviz ağacına. Bizim sürgünlerimiz bile yılda 2 metre uzuyor. Bu mesafe hemen kapanır, ağaçları çıkarmak zorunda kalırsın. Kalanların taç yapısı da bozulur. Zaten ağaçları çıkarmak için iş makinasını bile sokamazsın, başka yere de nakletsen bunlar tutmaz. Fidancıları zengin ettiğinle kalırsın. Ayrıca bu tür sistemlerin gerektirdiği yüksek teknolojili aletler bizde bulunmaz.”

Acemi cevizci adayı kem küm edecek oluyor, “Ama bütün dünya yapıyor, biz niye yapama…” diyecekken laf gene ağzına tıkıştırılıyor ve “Bu konular çok tartışıldı, isteyen istediği gibi diksin” denilerek konu kapatılıyor.

Bu tabloyla karşılaşınca duayen ağabeylerin de, çit dikimi yapmak isteyenlerin de konu hakkında yeterince bilgilenmemiş olduğuna kanaat getirdim. Çit tarzı yetiştiriciliğin ne olup olmadığı hakkında kafalar çok karışıktı. Ağabeyler dünyada neden 40 yıl önce başlayan bu trendin hızla yaygınlaşmakta olduğunu açıklayamıyor, acemiler de bu yetiştiricilik tarzının aslını bilmediklerinden ağabeylerin ‘haklı’ gerekçeleri karşısında hemen geri adım atıyor ve pes ediyorlardı.

Biraz kitaplara bakınca her iki tarafa da hak verdim. Çünkü Türkçe hiçbir kaynakta çit tarzı yetiştiricilik üzerine tatminkar bilgi yoktu. Bunun üzerine, “iş başa düşüyor” dedim ve bu konuda bir şeyler yazmaya karar verdim. Bu yazı da kolay okunması için bölüm bölüm yayınlanarak bir iki haftada bitirilecek. Umarım herkes için yararı olur.

(Devam edecek)

jinekolog1959
30-06-2014, 22:12
Yüksek yoğunluklu dikim sistemlerinde, erken meyveye yatan yan dal verimli türlerin bu özelliklerinden yararlanmak ve erken ekonomik getiri alabilmek amacıyla, sonradan çıkarılmak üzere birim alana fazla fidan dikilmesi söz konusu. Burada ağaç terbiyesi klasik ağaç terbiyesiyle aynı. Genellikle modifiye doruk dallı sistem tercih ediliyor. Bu uygulama Amerika’da başarılı olabiliyor, çünkü onlar paradox anaçları üzerindeki fidanlarıyla çok erken yaşlarda önemli verim miktarları yakalayıp, ağaçlar arası mesafeler kapanana kadar, çıkarılacak fidanlar için yaptıkları yatırımları geri alabiliyorlar.

Çit tarzı yetiştiricilik ise, tamamen farklı bir uygulama. Bu sistemde çitleri oluşturan ağaçlar kalıcı. Sistemin ortaya çıkış hikayesi de şöyle:

Kaliforniya’da geleneksel uygulamanın 9x9 m olduğu dönemde, yan dal verimli türlerle kurulan bahçelerde ağaçlar belli iriliğe gelip kapalılılık teşekkül edince, ağaçların alt bölümleri yeterince güneşlenemediklerinden, taçta meyveler daha çok güneş gören yüksek kısımlarda oluşmaya başlamış. Bu durum, meyvelerin standart iriliklerini koruyamaması, çapların küçülmesi, iç oranlarının düşmesi, kalitenin bozulması gibi sonuçları beraberinde getirmiş. Püskürtme ile ilaçlamanın giderek zorlaşması ve tam yapılamaması da ağaç kayıplarına ve hektar başına üretimde düşüşlere yol açıyormuş. Ayrıca ağaçlar büyüdükçe bunları tek tek budamanın güçleşmesi ve çok daha fazla zaman alması, özellikle büyük bahçelerde budama için gerekli işgücü maliyetinin giderek artması sonucunda, çiftçiler yeterli budama yapmaktan kaçınmağa başlamışlar. Kaliforniya Üniversitesinin, kapalılığın azaltılması için çiftçilere sunduğu aralardan ağaç çıkararak seyreltme önerisine, çiftçiler pek sıcak bakmamışlar. Çünkü çıkartılacak önemli sayıdaki ağaç, direk olarak hektar başına verimde önemli düşüşlere yol açıyormuş.

Budama maliyetlerini aşağı çekmek ve aynı zamanda ağaç hacmini sabit tutmak, verimi devam ettirebilmek ve meyve kalitesini iyileştirmek için üniversite, yetiştiricilere iki yılda bir budama yapmalarını önermiş. Bu uygulama, maliyet sorunlarına kısmi bir çözüm getirse de, üniversite daha tatminkar ve kalıcı bir çözüm arayışına devam etmiş.

Cazip bir fikir olarak, kapalılık teşekkül etmiş bahçelerde ağaç aralarına ışığın girebilmesi için mekanize bir araçla ağaçları çit şeklinde budamayı düşünmüşler. Bunun için düzenledikleri deneysel çalışmalar başarılı sonuç vermemiş. Kapalılık bir kere oluştuktan sonra yapılan bu çit budaması, sorunları efektif şekilde çözemiyormuş. Ama mekanize biçimde çit budamasının, kapalılık oluşmadan başlatılması halinde sorunların çözülebileceğine dair ilk verileri elde etmişler.

(devam edecek)

gencgirisimci87
01-07-2014, 06:39
Sn jinekolog1959, konu arasina giriyorum ancak yazilarinizin bir benzerine bu gune kadar internette rastlayamadim. Ilk hikayeniz A4 sayfa kagitlara basildiginda, yaklasik 35 sayfalik mini bir Roman'a donusuyor. Bu heyecani ve tutkuyu isin icine bu kadar guzel katmanizin yani sira, hic usenmeden saatler harcayarak yazdiginiz yazilarla, yillarinizin birikimini insanlara kolayca aktarabilmeniz ve ustelik bunu keyifli bir bicimde basarmaniz benim ender gordugum incelikte, ornek bir davranistir. Umarim butun emekleriniz uzun yillar konusulacak ve hayat verdiginiz bahcenizin saglam temelleri olacaktir. Size kisaca kendimden bahsetmem gerekirse, bende Ankara'liyim. Odtu'de lisans egitimimi tamamladiktan sonra yurt disinda calismaya basladim ve su anda da durum boyle devam ediyor. Hayatima heyecan geldigi su bir suredir o bahsettiginiz acemi cevizciler statusune aday olmak icin 2 arkadas kafa patlatiyoruz. Geldigimiz noktada sizinde daha once aldiginiz bir cok onemli karar gibi, alinmasi gereken en onemli kararin basindayiz. Yazinizin ufkumuzu acmasiyla bu ise gencliginde heyecani ile baliklama atlamak istemedik. Kisacasi yaziniza ulasmamiz bana kanlanmis 2 goze ve birazda frenlemeye mal oldu. Yani 5 senede bunce emek ve ugrastan sonra erisebildiginiz noktaya, kisa surede erisebilmek; dipsiz cukurlarda ip aramaya benzeyecek, her seyi sansa birakmak olacakti. Bizde her seyi ince eleyip sik dokumaya basladik. Her neyse, sizden bir konuda bize fikir vermenizi rica edecegim. Belkide en onemli adim olan araziye karar verme konusunda mevcut durumda 3 secenege kadar inebildik. Ancak bundan sonraki verilecek karar bahce icin hayati onem tasidigindan, bilgisine guvendigimiz ve saydigimiz her insanla konusmak istiyoruz. Su an Ankara'nin uzum baglari ile meshur Kalecik ilcesinde 700~800m rakimlarda, yakinlarindan dere akan ve daha onceleri islenmis 100dekarin uzerinde bir arazi bulduk. Etrafta ceviz bahceleride mevcut ve o bolgeye kar dusmedigi de bize soylendi. Bolgenin henuz toprak analizini yaptirmadik, iklimi Ankara'nin diger bolgelerine gore daha yumusak geciyor gozukuyor. Birinci secenek bu araziye Chandler ekmek, ikinci secenek bu araziye fernor ekip daha az risk alip geliri dusurmek. 3. secenek ise Bilecik Golpazari ve ya Kirsehir Kaman gibi ceviz agaclarinin meshur ve bol oldugu bolgelerde yogunlasip chandler ekimini yapmak. Ancak sunu belirtmemde yarar var ki ailem Ankara'da yasadigi ve benimde en az 2 sene TR'ye donusum zor oldugu icin, Bilecik veya Kaman ile ilgilenilmesi Kalecikten belki 3-4 kat daha zor olacak ve bahce bakimi icin basina koyacagimiz kisiye guven ustune kurulu olacak. Bu tercihler hakkinda cok ufakta olsa fikirlerinizi alabilirsek bizim icin cok makbule gecer. Minnet duyariz. Bunun disinda bilgi paylasimlarinizi takip etmek ve sizinle iletisime gecebilmek adina siteye uye oldum. Umarim sizin bahcenizide ortagimla beraber gorme firsatimiz olur. Size huzurlu be saglikli bir hayat diliyorum.

jinekolog1959
01-07-2014, 10:23
Sayın gençgirişimci87

Öncelikle güveniniz için teşekkürler.

Chandler dikimi yapacaksanız İç Anadolu'yu düşünmeyin derim. Paylaşım yazımda da belirttiğim gibi Sayın Yaşar Akça'nın bu konuda çok ciddi çekinceleri var. Bilecik Gölpazarı mükemmel bir alternatif olabilir.

İki yıl Türkiye'ye gelmeyecekseniz bu projenizi erteleyin derim. Ceviz bahçesi uzaktan kumandayla olmaz, aileye de emanet edilmez.

Kalecik'te bulduğunuz arazi ciddi büyüklükte. Fiyat uygunsa, araziyi kaçırmak istemiyorsanız ve fernor'a razıysanız bir kepçe kiralayıp her 10 dönümde bir 2.5-3 metrelik profiller açtırarak taban suyuna, toprak yapısına baktırın ve ilk 120 cm'den uygun şekilde numuneler alarak tahlil ettirin.Yoksa benim gibi sonradan toprak islahıyla uğraşmak zorunda kalırsınız. Derenin yazın kuruyup kurumadığını, 100 dekarlık arazi sulamasına yetecek debiyi verip vermeyeceğini araştırın. Şüpheli bir durum varsa jeolog götürüp arazide su çıkıp çıkmayacağını tespit ettirin. Her şey olumluysa satın almayı düşünün.

Saygılar, başarılar.

Orhank
01-07-2014, 10:40
Hocam Kalecik'te bir mikro klima mevcut
Ankara merkeze göre kışın 3-4 derece daha sıcak oluyor.
Ama bu durum Kaleciğin bir çanağın ortasında bulunmasından kaynaklanıyor.
Benim bahçemde bulunan Chandler fidanlarım bu sene kış soğuklarından ağır darbe aldılar ve hepsinde soğuk vurgunu var bilginize

jinekolog1959
01-07-2014, 22:53
Bu araştırmalar sonunda ağaçları en baştan çit şeklinde dikerek yeni bir yetiştiricilik ve terbiye modeli denemeye karar vermişler. İlk deneme bahçesi 1974 yılında Vina'da chico türüyle kurulmuş. Ağaçları kuzey-güney istikametinde 3,3 x 6.6 m mesafelerde dikerek, büyüklüğü işletme müddeti boyunca sabit tutulacak bir çit oluşturmayı planlamışlar. Ağaçları 90 cm'den taçlandırmışlar. Sıra üzeri mesafelerin bir an önce kapanmasını, çitin doğu ve batı kenarlarında kompakt birer duvar oluşmasını planlamışlar. Bunun için ana dalları sıra üzerlerine doğru yönlendirmişler, sıra arasına doğru büyüyen sürgünleri durdurmuş veya çıkarmışlar. Çitin enini alt kısımda 2.4 metre, tepede 1.2 m olacak şekilde, yüksekliğini de 6 m olarak planlamışlar. Tek tek ağaçlarla ilgilenmek yerine, çok gövdeli tek bir canlı gibi çiti işletme birimi olarak kabul etmişler. Ağaçlara form verme, katmanlar oluşturma gibi işlemleri hemen hemen hiç yapmamışlar. Çitin içinde oluşan kalabalıklaşmayı önemsememişler. Köklerin suya ve besine yönelmesi gibi, yeni sürgünlerin de doğal şekilde çitin dış yüzeylerinden ışığın en bol olduğu boşluğa doğru geliştiğini ve çit içi kapalılığın belli bir noktadan sonra dengede kaldığını izlemişler. Bu tarz bir yetiştiricilikte sürtünmeden kaynaklanabilecek dal kırılmalarının, geride ürün verecek yeterli sayıda dal olduğu için verim kaybına yol açmadığını tespit etmişler. Verim için önemsedikleri bölge, oluşturulan duvar yüzeyleri ve onlara yakın mesafedeki kısımlarmış.Mekanize bir araçla 4. yıldan itibaren bir yıl çitin bir yanını, diğer yıl öbür yanını budayarak, bir sonraki yılın meyve gözlerini oluşturuyor ve bu arada çit genişliğini ve yüksekliğini sürekli sabit tutuyorlarmış.

Bu deney bahçesinden olumlu sonuçlar alınca, yeni geliştirmekte oldukları türlerle de deneme çitlerini oluşturmuşlar ve yıllarca gözlemişler.
Elde ettikleri sonuçları Kaliforniya'lı üreticilerle paylaşmışlar ve bu dikim ve işletme tarzını yeni kurulan bahçeler için önermişler.

Bu sistemle, özet olarak aşağıdaki faydaları elde etmişler:

-Fidanları yıllarca terbiye etme ve her yıl elle budamanın gerektirdiği büyük işgücü maliyetleri, önemli ölçüde düşmüş.

-Çit yüksekliğinin sabit tutulduğu, bahçe içi kapalılığın klasik yönteme göre daha az olduğu ve artmadığı bu sistemde, kuzey güney ekseninde konumlandırma sayesinde çitler, alt kısımları dahil optimum güneş alabilmişler. Kapalılığın sağlandığı 9x9 bahçelerde ağaca gelen ışık ışınlarının taçtan ağaç gövdesine kadar 4.5 metre yol katetmesi gerekirken, çit sisteminde bu mesafenin 120 cm'e inmesi, klasik bahçelerin meyvelerinde başgösteren kalite ve kalibre kaybı problemlerine kalıcı bir çözüm oluşturmuş.

-Özellikle ağaç gövdelerine kadar tam bir sprey ilaçlamanın yapılabilir hale gelmesiyle, ağaçlarda hastalık ve ölüm nedenli verim kayıpları azalmış.

-Klasik yetiştiricilik sisteminde ağaç kayıpları, direk olarak hektar başına verimi olumsuz etkiler ve yerine aynı verimi ikame edecek ağacın yetiştirilmesi yıllar alırken, sık dikimli çitlerde ağaç araları hemen dolup kapandığı için hissedilir verim düşüşlerine yol açmadığı tespit edilmiş.

- Hektar başına verim olarak, yıllarca sürekli bir şekilde, en az klasik işletilen bahçelerle eşit veya daha fazla ürün almışlar.

Bu sistem, çok daha geniş alanlarda ceviz yetiştiriciliğini teşvik etmiş ve Kaliforniya'nın dünya pazarlarındaki rekabet gücünü çok arttırmasına ve dünya pazarlarına hakim olmasına vesile olmuş. Sistem şu anda Amerika'dan başka Şili, Avrupa'nın pek çok ülkesi, Avustralya'da yaygınlaşmış ve son yıllarda da Çin'de de uygulamaya konmuş durumda.

(devam edecek)

gencgirisimci87
02-07-2014, 14:33
Sn Jinekolog1959, cevabiniz icin cok tesekkur ederim. Bu aralar toprak testlerini aldiriyoruz. Sonuclara gore ya bu bolgede fernor ile yola devam edecegiz ya da golpazarina yonelecegiz.

Hocam Kalecik'te bir mikro klima mevcut
Ankara merkeze göre kışın 3-4 derece daha sıcak oluyor.
Ama bu durum Kaleciğin bir çanağın ortasında bulunmasından kaynaklanıyor.
Benim bahçemde bulunan Chandler fidanlarım bu sene kış soğuklarından ağır darbe aldılar ve hepsinde soğuk vurgunu var bilginize

Orhan bey, arazinin rakimi biraz daha yuksekte 980mlerde kaliyor. Bu sekilde canaktan kurtulmus olabilicegini dusunuyorum. Benimde icimden gecen chandler dikmek ancak bize yardimci olan ziraat muh. arkadasin ve doktor beyinde onerdigi turler Fernor. Bu konuda sizin bir pismanliginiz oldu mu ? don disinda agaclariniz baska bir sorunla karsilastimi? Bir de rica etsem agaclariniz yasini ogrenebilir miyim. Cunku 5 seneden sonra dondan etkilenmesinin azaldigi soyleniyor.

Orhank
02-07-2014, 14:54
Orhan bey, arazinin rakimi biraz daha yuksekte 980mlerde kaliyor. Bu sekilde canaktan kurtulmus olabilicegini dusunuyorum. Benimde icimden gecen chandler dikmek ancak bize yardimci olan ziraat muh. arkadasin ve doktor beyinde onerdigi turler Fernor. Bu konuda sizin bir pismanliginiz oldu mu ? don disinda agaclariniz baska bir sorunla karsilastimi? Bir de rica etsem agaclariniz yasini ogrenebilir miyim. Cunku 5 seneden sonra dondan etkilenmesinin azaldigi soyleniyor.

Soğuk vurgunu olan ağaçlarımın biri 4 yaşında diğer 4 ağacım 1 yaşında idi.
5 yaştan sonra vurgun azalıyor mu bu konuda bilgi sahibi değilim.
Ama 5 yaşına kadar yaşayacağınız kayıp ne olacak ?
Don dışında bi sorun yaşamadım.
Bahçem küçük ağaç sayım az zaten tecrübe amaçlı bu az sayıdaki fidan ile uğraşmaya başladım.
Kaleciğe geldiğinizde görüşelim isterseniz.

ykaya194
02-07-2014, 19:09
Çitin enini alt kısımda 2.4 metre, tepede 1.2 m olacak şekilde, yüksekliğini de 6 m olarak planlamışlar. yakın mesafedeki kısımlarmış.Mekanize bir araçla 4. yıldan itibaren bir yıl çitin bir yanını, diğer yıl öbür yanını budayarak, bir sonraki yılın meyve gözlerini oluşturuyor ve bu arada çit genişliğini ve yüksekliğini sürekli sabit tutuyorlarmış.



Budamanın mekanize bir araç ile nasıl yapıldığını aşağıdaki linkteki videoda görebilirsiniz..

https://www.facebook.com/photo.php?v=856273117723291&set=vb.710076152342989&type=2&theater

jinekolog1959
03-07-2014, 01:30
Peki bu yötem her derde deva, hemen uygulanabilir sihirli bir çözüm mü? Tabii ki hayır. Başlıca 2 dezavantajı var: Birincisi, standart yoğunluklu bir bahçeye göre 2-4 kat fazla ağaç içerdiğinden ilk kurulum masrafları yüksek. İkincisi, çit biçme makinasının teminindeki güçlük. Aslında bu durum, dünyada ceviz üretiminde Çin ve ABD’nin ardından 3. Sırada gelen ülkemiz için çok büyük bir ayıp. Bir zamanlar, sonradan iflas etmiş olan Uzel Makine’nin bu amaçlı bir aleti varmış, ama şu anda bildiğim kadarıyla Türkiye’de üretilen bir çitvari budama makinesi yok. Eskiden yukarıdaki video’da görüldüğü gibi bu iş için dizayn edilmiş büyük araçlar kullanılırken, şimdilerde giderek küçülüp hafifleyen ve traktör arkasına takılarak çekilen, ya da direk traktör üzerine monte edilebilen, kuyruk miliyle çalıştırılan makineler kullanılıyor. Bunlar gerçekte yapılması zor, komplike aletler değil. Ama zannediyorum ki üreticilerden böyle bir talep gelmediği için zirai makine üreticileri böyle bir üretimle ilgilenmemişler. Aslında Fransa’dan veya ABD’den ikinci el bir araç getirtmek veya hurda bir makineyi ithal edip burada sanayide aynısını yaptırmak çok zor olmasa gerek. Benim tahminim o ki şu anda ülkemizde kurulmakta olan büyük ölçekli kapama ceviz bahçelerinin sahibi olan kişi veya firmalar bu konuya el atacak ve bizde de birkaç yıl içinde bu makinalar gözükmeye başlayacaktır.

Küçük üreticilerin alete sahip olması şu an için ekonomik olmayabilirse de, onlar da kendi bölgelerinde aralarında birleşerek satın alma veya büyük üreticilerden kiralama yoluna gidebilirler. Belki de şu anda ağaçları budamada kullanılan, elde taşınan, 5 metrelik teleskopik kollu, benzin veya mazotlu zincirli testerelerin biraz daha gelişmiş formları kullanılarak bu mesele çok daha pratik bir yolla halledilebilecek. Zamanla bunları yaşayarak göreceğiz.

“Hemen çit dikimi yapalım ve çok para kazanalım” diyen acemi cevizcilerin göz ardı ettiği çok önemli bir mesele daha var: O da Türkiye’de kullanılan türlerin ve anacın çit dikimine ve yetiştiriciliğine uygun olup olmadığı.

Çit dikiminin uygulanabilmesinin bazı şartları var: Yetiştirilecek türün orta derecede dikine gelişme eğilimi olması, yanlara yayılma eğiliminde olmaması, yan dal veriminin yüksek olması, çok erken meyveye yatıp, kaliteli meyve veren bir tür olması gerekiyor. Kaliforniya Üniversitesi son yayınlarında, bu şartları en iyi sağlayan türlerin Tulare ve Howard olduğunu, Vina, Payne ve Ashley türlerinin de karlı bir yetiştiricilik için uygun olduğunu söylüyor. İlk çitlerde kullanılan Chico’nun, meyve küçüklüğü ve için rahat çıkamaması nedeniyle pazarda tercih edilmediği belirtiliyor. Çok önemli ve enteresan bir saptamaları da şöyle: “Chandler için ekonomik olarak en iyi sistem, çit tarzı yetiştiricilik olmayabilir. Bu tür, yeteri kadar erken verime yatan ve yan sürgünleri kuvvetli gelişen bir tür olmadığından, ilk yıllarında, ilave ağaç masraflarını çıkaracak kadar yeterli bir verimi sağlayamayabilir.”

Anaç seçimi konusunda da Üniversite’nin son görüşleri şöyle:

-Juglans hindsii, en ucuz anaç olmasına rağmen, hızlı büyüme yeteneği orta derecede, ayrıca marjinal topraklara toleransı az. Çit dikiminde, yavaş geliştiği için ilk yıllarında yeterince verimli değil.

-Paradox anacı, 3 anaç arasında en hızlı gelişen, üzerindeki aşılı sürgüne de en hızlı büyüme gücünü veren anaç. Bu hızlı gelişme yeteneği sayesinde, bu anaç üzerine aşılı çitlerde ekonomik verim çok daha erken başlayabiliyor.

Ve Türkiye’de bizim kullandığımız Juglans regia hakkında üniversitenin görüşü:

-Juglans regia, sadece siyah çizgi hastalığı görülme sıklığının yüksek olduğu yerlerde kullanılmalıdır. Büyüme yeteneği değişken olduğu ve Armillaria’ya, Phytophtera’ya, ıslak topraklara ve tuzluluğa diğer anaçlardan çok daha hassas olduğu için, arzu edilen bir anaç türü değildir.

(devam edecek)

juglandales
03-07-2014, 10:39
Anaç seçimi konusunda da Üniversite’nin son görüşleri şöyle:

-Juglans hindsii, en ucuz anaç olmasına rağmen, hızlı büyüme yeteneği orta derecede, ayrıca marjinal topraklara toleransı az. Çit dikiminde, yavaş geliştiği için ilk yıllarında yeterince verimli değil.

-Paradox anacı, 3 anaç arasında en hızlı gelişen, üzerindeki aşılı sürgüne de en hızlı büyüme gücünü veren anaç. Bu hızlı gelişme yeteneği sayesinde, bu anaç üzerine aşılı çitlerde ekonomik verim çok daha erken başlayabiliyor.

Ve Türkiye’de bizim kullandığımız Juglans regia hakkında üniversitenin görüşü:

-Juglans regia, sadece siyah çizgi hastalığı görülme sıklığının yüksek olduğu yerlerde kullanılmalıdır. Büyüme yeteneği değişken olduğu ve Armillaria’ya, Phytophtera’ya, ıslak topraklara ve tuzluluğa diğer anaçlardan çok daha hassas olduğu için, arzu edilen bir anaç türü değildir.

(devam edecek)[/QUOTE]

Sayın Jinekolog

Bildiğiniz üzere killi topraklarda Armillaria, Phytophtera gibi hastalıklar büyük sıkıntıdır. Buna rağmen Paradox anaçların ülkemizde neden kullanılmadığı hakkında bir fikriniz varmıdır.?

Basitçe Anacı Paradox olan bir ağacın ( Yurtdışından ) meyvesini alıp bahçemize ekersek ve üstüne bahçemizdeki diğer çeşitlerden aşı yaparsak Paradox anaçlı bir ceviz ağacımız olmuş olur mu.?
Saygılar.

jinekolog1959
03-07-2014, 13:53
Bu konu benim de hiç araştırmadığım, ama cevabı çok önemli bir soru. Hatta Türkiye cevizciliğinin bence hayati önemde konularından biri. Sayın gökhan07'den rica edelim, kendisi biliyorsa cevaplasın, yoksa da Sn.Yaşar Akça ile sürekli iletişim içinde olduğundan hocamızdan bizim için cevabı öğrensin. Soruların cevabını bilen fidancılar veya ziraat mühendisleri varsa, onların da katkısını bekleriz.

-Türkiye'de paradox anacının kullanılmasına yasal mevzuat mı uygun değildir?
-Amerika'da geliştirilen ve juglans hindsii ile juglans regia'nın hibridi olan bu anaç, herhangi bir patentle koruma altına mı alınmıştır?
-Yasal olarak ithalatı veya kaçak olarak getirtilip burada üretimi mümkün değil midir?
-Hibrit bir anaç üretme tekniği kabaca nedir?
-Çözüm Sn.Juglandales'in belirttiği kadar kolay mıdır? Öyleyse uygulanmamasının nedeni nedir?

Saygılar

bozy
03-07-2014, 18:39
su anda amerikadaki bahcelerin en buyuk sorunu black line hastaligi ve bu hastalik sadece paradoks anaclarina asili agaclarda goruluyor .. caresi de yok. maalesef .. ulkemizde paradoks anac kullanilmamasinin sebebi ise burada yerli cetin ceviz tohumlarinin neredeyse bedevaya gelmesi maliyet acisindandir ...

bozy
03-07-2014, 18:42
simdi bizim ziraatciler paradoks anac furyasi da cikartabilirler yani.. o da ayri..

gökhan07
03-07-2014, 20:12
Sayın jinekolog1959, gerçekten önemli bir konu ve bir çok insanın yanıldığı bir konu.
Aslında konu çok kapsamlı ama kısaca söylemek gerekirse her doku kendi özelliğini taşır.
Anaç ve aşılanan çeşit arasında genetik etkileşim olmaz.

Chandler çeşidinden alınan, tohumdan çıkan bir fidan hiç bir zaman anacı yansıtmaz ve anacın aynısı olmaz.
Her zaman tohumla üretimde açılım vardır, chandler özelliklerini de taşımaz.

Saygılarımla.

( Benim bildiklerim bunlar, isterseniz yaşar hocaya da bu konuyu sorabilirim )

jinekolog1959
03-07-2014, 20:50
Sayın gökhan07,

Cevabınız için teşekkürler, ama paradox anaçların ülkemizde neden kullanılmadığı hakkında hocamızın görüşlerini alıp bizimle de paylaşırsanız çok memnun kalacağım.

Saygılar

gökhan07
03-07-2014, 20:56
Sayın jinekolog1959, yarın yaşar hoca ile görüşüp sizleri bilgilendiririm.

juglandales
03-07-2014, 21:49
Gökhan bey kusura bakmayın kafama takıldı. şimdi ben kendiliğinden yetişmiş yabani ( aşısız ) bir cevizin meyvesini aldım ve bahçeme ektim. Daha sonra buna Chandler aşıladım ve bunun meyvesini alıp ektiğimde yeni anacımı Juglans Regia olarak tanımlayabilir miyim.? Genetik etkileşim yoksa bu anacın cinsi ne olur.?

gökhan07
03-07-2014, 22:15
Sayın juglandeles üstteki materyal ne ise o olur ama yanlış anlaşılma olmasın chandler tohumundan chandler meyvesi çıkmaz.
Melezleme ile üretilen cevizlerin anne ve babaları aynıda olsa birbirlerine benzemezler.
Mesela chandler melezleme ile bulunan bir çeşittir ve kardeşlerinin hiçbiri chandler'e benzemez.

Biraz karmaşık konular ve bazen anlatmakta kolay olmuyor.

karabuz
04-07-2014, 08:07
.... şimdi ben kendiliğinden yetişmiş yabani ( aşısız ) bir cevizin meyvesini aldım ve bahçeme ektim. Daha sonra buna Chandler aşıladım ve bunun meyvesini alıp ektiğimde yeni anacımı Juglans Regia olarak tanımlayabilir miyim.? Genetik etkileşim yoksa bu anacın cinsi ne olur.?


Ticari olarak bildigimiz her ceviz cinsi birer "Juglans Regia" dır , Juglans Regia nın isim verilmiş bir bireidir, chandler, fernor, yalovalar, kamanlar olsun hepsi.

acılım görülen nokta tohumdan yetişen fidan anacına tam benzemez. daha da iyi cıkabilir - şans işi

juglandales
04-07-2014, 09:36
Sonuç olarak ;

Türkiye'de yetişmiş aşılı ya da aşısız herhangi bir cevizin meyvesini ekersek çıkacak olan anacımız Juglans Regia'dır.

jinekolog1959
04-07-2014, 19:41
Bu arada son yayınlarda Chandler’in meyve verme özelliklerinden dolayı çitvari budamasının 3 yıllık sirkülasyonla yapılması ( Bir yıl çitin bir yüzü, bir yıl diğer yüzü, bir yıl bekleme) öneriliyor. İspanya da uygulamayı bu şekilde değiştirmiş.

Şimdi artık meselenin özüne geliyorum. Dünyada bunlar olup biterken, 40 yıldır kullanılmakta olan çit dikimi ve çit tarzı yetiştiricilik meselesinde biz neredeyiz?

- Ülkemizde çit yetiştiriciliği tarzında işletilen tek bir bahçe dahi yok.
- Bilebildiğim kadarıyla kullanılmakta olan bir çitvari budama makinası da yok.
- Çit dikimi için en uygun türler kabul edilen Tulare ve Howard, nispeten uygun türler kabul edilen vina, payne, ashley türleri (en azından bakanlığın tescil listesinde) yok.
- Bu yetiştiricilik sisteminin gereği olan erken yaşta çok verimi sağlayan paradox anacı yok.
- Keza yüksek verimi sağlayan ve idame ettirebilen 2. önemli faktör olan, Amerikalıların ‘rejuvenating hedge cut’ dedikleri ‘canlandırıcı çit budaması’ uygulaması yok.
- Üniversite – özel sektör işbirliğiyle yapılmış, juglans regia anacı üzerindeki Chandler’a ait verim çalışmaları yok.

Peki neler var?

- Kaliforniya’da ve paradox anacında dahi çit tarzında yetiştirilmesinin ekonomik olup olmayacağı tartışmalı olan Chandler’in, juglans regia anacı üzerindeyken de çit dikimine uygun olduğu iddiasıyla pazarlanması var.( Vaadedilen değerler de Kaliforniya’da bu yetiştiricilik tarzıyla elde edilebilen değerlerin çok üzerinde. Kaliforniya’da en optimum koşullarda ve paradox anacı üzerinde verim maksimum 600-700 kg/da. Bizdeki malum kitapta 7x7 dikilmiş bir bahçede 20 yaşındaki ithal cevizde vaat edilen verim 1400 kg/da iç ceviz = 2800 kg/da kabuklu ceviz :) )
- Bu propagandaların etkisiyle ve çok karlı bir yatırım olduğu düşüncesiyle bu işe girişen veya girişmeyi düşünen yüzlerce küçük büyük yatırımcı var.
- Çit dikimi ve çit tarzı yetiştiricilikle çok büyük kazanç beklentileri nedeniyle, tam da forumdaki ağabeyleri haklı çıkartacak bir fidancıları zengin etme furyası, fidan satışı patlaması var.

Türkiye’de şu anda fiilen uygulanan sistem, çit dikiminin yapılıp, çit tarzı yetiştiriciliğin yapılmaması. Sonradan çıkarılmak üzere birim alana fazla sayıda fidan dikiliyor, ağaçlar gene tek tek modifiye doruk dallı sistemle terbiye ediliyor, işletme müddeti boyunca elle tek tek budanıyor. Türkiye’de çit tarzı dikimin öncülerinden Sn.İbrahim Balkal’ın Özyurt Arda Fidancılık adlı sitesinin bilgiler bölümünde uyguladıkları budama sistemi detaylı şekilde anlatılıyor. Amaç, aradaki fidanların olabildiğince geç çıkarılması. Arda fidancılık, dürüstçe Türkiye’de Kaliforniya verim rakamlarına yaklaşan bir işletme olmadığını söylüyor , ama kendi uyguladıkları yöntemle elde edilmiş verim hakkında (henüz) bir bilgi verilmemiş.

Peki bu yöntem kötü mü? Hayır, bence özellikle benimki gibi killi, nispeten marjinal, ağaç cüsselerinin küçük, gelişmelerinin yavaş olmasının beklenebileceği topraklarda, araların boş kalmasındansa, yıllarca verim alınması son derece mantıklı. Kötü olan bir şey varsa, bazı fidancıların çit yetiştiriciliği sistemiyle ABD’de elde edilen verim değerlerinin burada ve bu yöntemle de elde edileceği beklentisini yaratması.

Kanaatime göre Türkiye’de zaten toprağı kuvvetli olup, araların hızlıca kapanacağı bahçelerde kesinlikle standart aralık mesafelerde dikim yapılmalıdır. Çit tarzı yetiştiriciliğin hiçbir gereği uygulanmazken, çit dikimi için yapılacak onca ekstra fidan alımı, çukur açma, dikim, bakım, gübreleme, budama , sonra da aradan çıkarma masraflarının o sürede geri alınması bence imkansız.

Son bir söz: Bizler bu kafayla gider ve dünyadaki gelişmelere ayak uydurmazsak, daha uzun bir süre tek tek fidanlarımızla, ağaçlarımızla uğraşır, forumda fidanın 3 no’lu dalını mı çıkaralım, 4 no’luyu mu kısaltalım diye ağabeylere sorarız. Vatandaş da, artık pazarında marketinde Niksar veya Kaman cevizi diye pazarlanan Şili ve Kaliforniya Chandler'larını yemeğe devam eder.

ykaya194
04-07-2014, 20:58
Sayın jinokolog1959
Umarım paylaşımınızdaki bilgiler bu işe yeni başlayacak ve bahçesini çit dikim olarak tesis etmek isteyen arkadaşlara bu konuyu bir daha düşünmelerine vesile olur. Yazınıza örnek görseller ile katkıda bulunmak isterim. Aşağıdaki video, Amerika'da örnek standart ve çit dikim kurulu bahçede ceviz silkme çalışmasına ait.

https://www.facebook.com/photo.php?v=856271101056826&set=vb.710076152342989&type=2&theater

cem tanriver
06-07-2014, 16:11
Sayın Jinekolog1959: Ben de kendi arazimde 32 dekarda Amasya Merzifon da Ceviz bahçesi tesis ettim. Orman Bakanlığının kredi desteği dışında eğer arazinizin bulunduğu köy ÇATAK (Çevre Amaçlı Tarım Arazilerini Koruma) programına dahil ise, dönüm için yaklaşık 400 tl. hibe desteği veriyor. Bu projenin tek uymanız gereken kuralı arazınıze her yıl toprak analizi yaptırmanız ve damlama sisteminin kullanılıyor olaması gerekiyor. Bu 400 liralık hibeyi 3 yıla sari şekilde veriyor. Bilgilerinize..

jinekolog1959
06-07-2014, 22:36
Sayın Cem Tanrıver

Şimdi araştırdım, Ankara ÇATAK kapsamında değilmiş. İleride kapsama alınırsa başvururuz artık. Bahçenizi hangi cinsle ve ne zaman oluşturduğunuzu öğrenebilir miyim?

gencgirisimci87
07-07-2014, 08:27
Sn Jinekolog,

Bahcenizi cit dikimi seklinde olusturdugunuzu anlatmistiniz, bu tipte budama icin ileride makine satin almayi ya da kiralamayi dusunuyor musunuz ? ayrica 10-15 sene sonra agaclarin cikarilip araliklarin seyreklestirilmesi gerekecek midir sizce?

Bu sorularimin disinda, potansiyel satin alacagimiz arazi uzerinden bahcenin olusturulmasina kadar muhtemel maliyet hesabi cikardim. Sizden ricam ozelden mesaj olarak paylassam kisaca degerlendirmede bulunabilir misiniz ?

Saygilar

jinekolog1959
07-07-2014, 09:43
Sn. gençgirişimci87

Makine edinmeyi tabii ki düşünüyorum, bu kiralama mı, satın alma şeklinde mi olur, bunu o zamanın şartları belirleyecek. Aradan ağaç çıkarıp çıkarmamayı da belirleyecek olan ağaçlarımın iriliği, gelişim düzeyi olacak. Benim şimdiki amacım seyreltme yapmadan işletme müddeti boyunca devam edebilmek.

Bunlar oldukça uzun vadeli konular. Şu an gündemimde fidanlarımın sağlıklı bir şekilde büyütülmesi var.

Özelden yazacağınız maliyet hesabınız hakkında tabii ki değerlendirmede bulunurum.

Saygılar

cem tanriver
07-07-2014, 12:00
Sayın j1959 bahçemi bölgede yetişen cetin cevizlerin tohumlarından yetiştirdim. Şu an yaklaşık 1 karış kadarlar 2015 te istediğim bir tur ile aşılayacagım. mail adresinizi verirseniz fotografları paylaşabilirim..

formullaone
07-07-2014, 13:13
Sn. gençgirişimci87

Makine edinmeyi tabii ki düşünüyorum, bu kiralama mı, satın alma şeklinde mi olur, bunu o zamanın şartları belirleyecek. Aradan ağaç çıkarıp çıkarmamayı da belirleyecek olan ağaçlarımın iriliği, gelişim düzeyi olacak. Benim şimdiki amacım seyreltme yapmadan işletme müddeti boyunca devam edebilmek.

Bunlar oldukça uzun vadeli konular. Şu an gündemimde fidanlarımın sağlıklı bir şekilde büyütülmesi var.

Özelden yazacağınız maliyet hesabınız hakkında tabii ki değerlendirmede bulunurum.

Saygılar

Sayın jinekolog1959, 8*4 dikim mesafesinde, aradaki ağaçların tam olarak kaçıncı yıl çıkarılacağını net olarak söyleyemesem de, Fernor çeşidinde, 3. yaz itibariyle 4 metrelik kısımların hızlı bir şekilde birbirine yaklaştığını ve çok büyük ihtimalle 6. yazlarında dalların birbirine girmeye başlayacağını söyleyebilirim. Bildiğiniz gibi 6. yıl ağaçların tam olarak meyve vermeye başlayacağı bir dönem olacak. Bu dönemde aradakileri sökersem,benim sık dikim yapmış olmaktaki kazancım ne olacak ? İşte bu soruya henüz ben de cevap veremiyorum. Bunu zaman gösterecek.

Yukarıda bahsettiğim gelişim durumu, toprak yapısı oldukça kaliteli ve derin olan,budaması en iyi şekilde yapılan bir bahçe için geçerli. Tabi ki, daha zayıf toprak yapısına sahip ve yetersiz bakım yapılan bahçelerde dalların birbirine girme süresi uzayabilir.

Bu yaz sonunda ve bundan sonra ki yazlarda 4 metrelik kısımların gelişimlerini fotoğraflandırmaya çalışacağım.

gökhan07
07-07-2014, 13:22
Sayın jinekolog1959,
Az önce yaşar hocayla görüştük, paradox anaçlarının amerikanın bir çok bahçesinde kullanılan altlık olduğunu, fidanları hızlı geliştirdiğini fakat siyah çizgi hastalığına hassas olduğunu söyledi.
Amerikanın siyah çizgi hastalığına dayanıklı yeni bir paradox anacı geliştirdiğinide ekledi.

obahar
07-07-2014, 14:41
gökhan bey bu paradox dediğiniz nedir acaba

jinekolog1959
07-07-2014, 17:46
Sayın jinekolog1959, 8*4 dikim mesafesinde, aradaki ağaçların tam olarak kaçıncı yıl çıkarılacağını net olarak söyleyemesem de, Fernor çeşidinde, 3. yaz itibariyle 4 metrelik kısımların hızlı bir şekilde birbirine yaklaştığını ve çok büyük ihtimalle 6. yazlarında dalların birbirine girmeye başlayacağını söyleyebilirim. Bildiğiniz gibi 6. yıl ağaçların tam olarak meyve vermeye başlayacağı bir dönem olacak. Bu dönemde aradakileri sökersem,benim sık dikim yapmış olmaktaki kazancım ne olacak ? İşte bu soruya henüz ben de cevap veremiyorum. Bunu zaman gösterecek.

Yukarıda bahsettiğim gelişim durumu, toprak yapısı oldukça kaliteli ve derin olan,budaması en iyi şekilde yapılan bir bahçe için geçerli. Tabi ki, daha zayıf toprak yapısına sahip ve yetersiz bakım yapılan bahçelerde dalların birbirine girme süresi uzayabilir.

Bu yaz sonunda ve bundan sonra ki yazlarda 4 metrelik kısımların gelişimlerini fotoğraflandırmaya çalışacağım.

Sn. formullaone

Tabii ki o kadar özenle, çabayla ve masrafla yetiştirdiğiniz ağaçlarınızı aradan çıkartmayacaksınız. Zaten yazımda bahsettiğim çit tarzı yetiştiriciliğin gereği olarak ana yan dallar sıra üzerlerine doğru yönlendirilmemiş olduğundan, muhtemelen modifiye doruk dallı sistemle terbiye etmekte olduğunuz ağaçlarınızın içleri kalabalıklaşmamış olacak. Normalde çit tarzı yetiştiricilikte tacın içi çok kalabalık olduğundan sıra aralarına doğru tacın en fazla 120-150 cm uzamasına izin veriliyor, aksi takdirde içteki meyve odununun öleceği belirtiliyor. Bence sizin durumunuzda sıra aralarına doğru taçlarınızın 2'şer metre uzaması hem ağaçlarınızın yeterince ışık almasını, hem de kültürel işlemler için sıra aralarında 4 metrelik yeterli bir mesafe kalmasını sağlayacaktır.

Ağaçların birbirine değdiği hatlarda, o bölgede sürgün çapları küçük olacağından, yılda veya 2 yılda bir yukarıdan aşağıya tek bir kesim yapabilecek teleskopik kollu zincirli bir testere, hem ağaçların birbiri içine doğru gelişimini durdurabilir, hem ertesi yılın meyve gözlerinin oluşumunu uyarabilir diye düşünüyorum.

3 yıl içinde, sıra aralarında gövdelerden 2 metre mesafede çit budamasını yapabilecek bir makine edinmeyi veya dizayn ettirip ürettirmeyi başarabilirseniz (bence bu işe Trakya'da ortak olarak girebilecek ve çit dikimi yapmış yeterli sayıda ceviz üreticisi vardır) kanaatimce ömür boyu aradan ağaç çıkarmadan işletmenizi götürebilirsiniz.

jinekolog1959
08-07-2014, 09:55
Sayın jinekolog1959,
Az önce yaşar hocayla görüştük, paradox anaçlarının amerikanın bir çok bahçesinde kullanılan altlık olduğunu, fidanları hızlı geliştirdiğini fakat siyah çizgi hastalığına hassas olduğunu söyledi.
Amerikanın siyah çizgi hastalığına dayanıklı yeni bir paradox anacı geliştirdiğinide ekledi.

İlginize teşekkürler Sn. gökhan07

gencgirisimci87
09-07-2014, 13:38
Sn Jinekolog ve forum sakinleri, su siralar uzerine yogunlastigimiz Ankara'nin Kalecik ilcesinin iklim raporlarini almak istiyoruz ancak Ilce Tarim Mudurlugu'nden yardimci olamadilar. Boyle bir raporun ellerinde mevcut olmadigini, onlara gore meteoroloji genel mudurlugunde veya subelerinde de bulunmadigini soylediler. Bu bana biraz ilginc geldi. Bu konuda sizlerin yonlendirmesine ihtiyacimiz var. Aylara gore donlari , sicaklik degerlerini bolgesel olarak gorebilecegimiz bu raporu acaba nereden alabiliriz ? Bakacagimiz rapor makro-klima mi yoksa mikro-klima mi olmalidir ?

Tesekkurler

jinekolog1959
09-07-2014, 19:43
Sn. gençgirişimci87

Ankara Kalaba-Keçiören'de Meteoroloji Genel Müdürlüğü'nün merkez kampüsüne gidin. Kalecik'te Kalecik DSİ isimli otomatik meteorolojik gözlem istasyonu var. Aradığınız her türlü veri Genel Müdürlük arşivlerinde bulunur. Cüzi bir ücret karşılığında temin edebilirsiniz. Bu veriler Kalecik merkezine ait verilerdir ve satın alacağınız tarlanın bulunduğu bölgeyi tam yansıtmazsa da, iyi kötü bir fikir verecektir.

Kolay gelsin

gencgirisimci87
12-07-2014, 08:36
Sn. Jinekolog1959, resimde gordugunuz toprak analizi sonucu icin degerli yorumlarinizi bizimle paylasabilir misiniz ? Bu analizlerin sikligini (60cm-90cm-120cm derinliklerde) 15donume 1nokta olarak dusunduk, siz nasil tavsiye edersiniz.
Ayrica maliyet tablomuza yaptiginiz degerlendirmenizden dolayi cok tesekkur ederim.

508333


http://www.agaclar.net/forum/attachment.php?attachmentid=508333&stc=1&d=1405146844

jinekolog1959
12-07-2014, 19:02
Sn. gençgirişimci87

Bu toprak numunesinin hangi katmana ait olduğunu belirtmemişsiniz. Tarlayı temsil ettiğini düşündüğünüz bir noktada 0-30, 30-60, 60-90 ve 90-120 cm katmanlarından alınan 4 ayrı numunenin değerlendirilmesi çok daha sağlıklı olur. 15 dönümde bir bu analizi yaptırabilirsiniz.

Ben bu numunenin 60, 90, 120 cm'den alınmış 3 numunenin karıştırılarak elde edilmiş olduğu varsayımıyla kabaca bir değerlendirme yapayım.

Biliyorsunuz ceviz için en ideal topraklar tınlı topraklardır.(Saturasyon yüzdesi 30-50 arası). Sizin 44 olan saturasyon yüzdeniz bence mükemmel.

Kum oranınızın yüksekliği bence bir miktar sıkıntı doğurabilecektir. Biliyorsunuz ne su, ne bitki besin maddeleri fazla kumlu topraklarda tutulamayıp aşağı katmanlara doğru yıkanacağı için sulama ve gübreleme aralıklarınızın oldukça sık tutulması gerekecektir. Ankara gibi kurak yazları olan bir bölgede bu durum, arazinin büyüklüğü de göz önüne alındığında, çok ciddi kapasiteli, güvenilir, yazın seviyesi düşmeyecek, kurumayacak bir su kaynağına ihtiyaç duyacağınızı gösterir. (Şu sırada Polatlı'da Sakarya nehri de, Ankara Çayı da, kuyuların %80'i de kurumuş veya seviyeleri çok düşmüş durumda ve çiftçiler perişan)
İşletme müddeti boyunca sulama ve gübreleme maliyetlerinizin normalin iki katı hesaplanmasında fayda var. Tarlaya elektrik çektirme olanaklarını araştırmanızı öneririm. Maliyet analiz tablosunda belirttiğiniz fiyata kurulacak güneş enerji sisteminin kapalı havalarda ve akşam saatlerinde çalışmaması söz konusu ise çok sıkıntı yaşarsınız. İhtiyaç duyulacak enerji, tarlanın alt ve üst sınırları arasındaki kot farkı, kuyunun yukarıda mı, aşağida mı olacağı vb değişkenlere çok bağlı olduğundan bir an evvel jeofizik araştırmanızı yaptırın.

Kireç, tuz, pH güzel. Fosfor ve potasyum da sonra takviye edilebilir. Ama organik madde oranı bence çok düşük, adeta çöl gibi. Bu oranın 8-10 kat arttırılması için esaslı bir yanmış hayvan gübresi takviyesi şart.

Şimdilik bu kadar. Sağlıcakla kalın.

gencgirisimci87
13-07-2014, 07:33
Sn. gençgirişimci87

Bu toprak numunesinin hangi katmana ait olduğunu belirtmemişsiniz. Tarlayı temsil ettiğini düşündüğünüz bir noktada 0-30, 30-60, 60-90 ve 90-120 cm katmanlarından alınan 4 ayrı numunenin değerlendirilmesi çok daha sağlıklı olur. 15 dönümde bir bu analizi yaptırabilirsiniz.

Ben bu numunenin 60, 90, 120 cm'den alınmış 3 numunenin karıştırılarak elde edilmiş olduğu varsayımıyla kabaca bir değerlendirme yapayım.

Biliyorsunuz ceviz için en ideal topraklar tınlı topraklardır.(Saturasyon yüzdesi 30-50 arası). Sizin 44 olan saturasyon yüzdeniz bence mükemmel.

Kum oranınızın yüksekliği bence bir miktar sıkıntı doğurabilecektir. Biliyorsunuz ne su, ne bitki besin maddeleri fazla kumlu topraklarda tutulamayıp aşağı katmanlara doğru yıkanacağı için sulama ve gübreleme aralıklarınızın oldukça sık tutulması gerekecektir. Ankara gibi kurak yazları olan bir bölgede bu durum, arazinin büyüklüğü de göz önüne alındığında, çok ciddi kapasiteli, güvenilir, yazın seviyesi düşmeyecek, kurumayacak bir su kaynağına ihtiyaç duyacağınızı gösterir. (Şu sırada Polatlı'da Sakarya nehri de, Ankara Çayı da, kuyuların %80'i de kurumuş veya seviyeleri çok düşmüş durumda ve çiftçiler perişan)
İşletme müddeti boyunca sulama ve gübreleme maliyetlerinizin normalin iki katı hesaplanmasında fayda var. Tarlaya elektrik çektirme olanaklarını araştırmanızı öneririm. Maliyet analiz tablosunda belirttiğiniz fiyata kurulacak güneş enerji sisteminin kapalı havalarda ve akşam saatlerinde çalışmaması söz konusu ise çok sıkıntı yaşarsınız. İhtiyaç duyulacak enerji, tarlanın alt ve üst sınırları arasındaki kot farkı, kuyunun yukarıda mı, aşağida mı olacağı vb değişkenlere çok bağlı olduğundan bir an evvel jeofizik araştırmanızı yaptırın.

Kireç, tuz, pH güzel. Fosfor ve potasyum da sonra takviye edilebilir. Ama organik madde oranı bence çok düşük, adeta çöl gibi. Bu oranın 8-10 kat arttırılması için esaslı bir yanmış hayvan gübresi takviyesi şart.

Şimdilik bu kadar. Sağlıcakla kalın.

Sn. Jinekolog1959 , yaptiginiz degerli yorumlar ve anlasilir ifade tarziniz bizim icin yol gosterici ve heyecan verici oluyor. Bunun icin bir kere daha tesekkur ediyorum.

Oncelikle maliyet tablosunu, degerlendirmeleriniz dogrultusunda revize ettik. Soylediginiz gibi arazinin jeofizik raporunu elde ettikten sonra enerji ihtiyaci giderleri netlik kazanacaktir.

Toprak testi icin numuneleri sizinde varsaydiginiz gibi 60-90-120 cm'den aldirmistik. Ancak bu sonuc on bilgi niteliginde tek yerden alinmisti. Jeofizik raporundan sonra benimde Ankara'ya gelisim ile detayli (15da/1bolge olarak) numune aldiracagiz. Yukarida bahsettiginiz gibi yuksek kum oranini, atilacak gubre ile kontrol altina almayi dusunuyoruz. Ankara gibi su kaynaklari kisitli bir bolgede umuyoruz ki su ihtiyacimiz astronomik seviyelere ulasmaz. Yanliz bu durumun iyi tarafi, daha once hesapladigimiz kum cekme masrafindan bizi kurtariyor. Bunlarin yaninda en onemli mudahale olan organik seviyesini yukseltmek icin kullanilacak gubre miktarini, donum basina ya da fidan cukuru basina nasil hesaplayabiliriz? bu konuda kime danismaliyiz? Sizce en garanti cozum deneme cukuru olusturmak olabilir mi?

Saygilar

jinekolog1959
15-07-2014, 00:06
Sn.gençgirişimci87

Mesajlarınızdan edindiğim intiba, kendinizi kafaca bu araziyi almağa angaje etmiş bulunduğunuz şeklinde.

Aslında ben forumdaki yazımı sizler gibi pek çok girişimciye yol gösterici olması için kaleme almış, her ne kadar çala klavye yazmışsam da, içinde yeni ceviz bahçesi kuracak girişimcilerin en önemli sorularına yanıtlar bulunsun istemiştim.

Paylaşım yazımı, başından sonuna kadar, her cümlenin anlamı üzerinde biraz düşünerek, tekrar okumanızı önereceğim. Aradığınız pek çok cevabı yazı zaten barındırıyor. Gene de buna üşenebilirsiniz diye, bir kere daha okumanız için aşağıda bazı alıntılar yapmakla yetineceğim:

".......bir kişinin bile yıkımını önlemek bu çabaya değer."

"Türkiye, yeterince araştırılmadan, bilgilenilmeden, yeterince emek ve para sarf edilmeden alelacele kotarılmış ve doğal olarak da başarısız olununca kendi haline terk edilmiş meyve bahçeleri mezarlığıydı."

"Ceviz benim istediğim yerde olmuyordu. Onun istediği yeri benim bulmam ve oraya gitmem gerekiyordu."

"Su yoksa ceviz de yoktur!"

Sn. Yaşar Akça'nın sözlerinden:

"Bu yatırımı İç Anadolu'nun karasal ikliminde değil de daha ılıman bir bölgede yapsaydınız çok daha iyi olurdu."

"İç Anadolu'da chandler gibi çok uzun vejetasyon süresi gerektiren tür olmaz. Bu söylediğim cümlenin altına imzamı atarım."

Ve size daha önce vermiş olduğum yanıttan:

"Bilecik Gölpazarı mükemmel bir alternatif olabilir."

"Ceviz bahçesi uzaktan kumandayla olmaz, aileye emanet edilmez."

Sn. gençgirişimci87, size daha ne diyebilirim?

Gübre takviyesini sormuşsunuz. Bunlar şu anda teferruat. Siz önce bana sudan haber verin. 150 dönüm araziden, 500 bin TL'lik yatırımdan bahsediyorsunuz.
Ben size gübre hesabından önce su hesabını çıkarayım:

Toprak zayıf, silt ve kil çok az, organik madde hemen hiç yok. Bu durumda bu araziye, uygun şartlar sağlanabilirse, sık dikim yapmak uygun olacaktır. 8x4 dikimle dönüme 30 ağaçtan 4500 ağaç dikilecek. Yetişkin bir ceviz bahçesinin (normal toprak yapısı olduğu varsayılarak) yıllık su ihtiyacı 1300-1500 mm dir. Ankara'da yıllık yağış 300 mm'dir. Aradaki fark olan 1000-1200 mm'yi sulamayla siz yerine koyacaksınız. Değil tüm bahçeye, sadece her ağaç çevresindeki 1 metrekare alana bu suyu verseniz ağaç başı 1.2 metreküp su eder. %70 kumlu bir toprakta bu ihtiyaç 2.4 metreküp olarak kabul edilebilir. Çarpın ağaç sayısıyla, yaklaşık 10 bin ton su eder. Bu suyu yazın 3 ayda vereceksiniz. Haftada bir sulasanız 12 sulama eder. Demek ki her sulamada yaklaşık 800 ton su vereceksiniz. Bu çok ciddi bir miktardır. Size bu debiyi yazın en kurak günlerinde dahi sağlayacak su kaynağını garantilemeden sakın ola ki tek bir adım dahi atmayın. Bu suyu yeraltından çekip ağaçlara ulaştırmanın maliyetini de asla gözardı etmeyin.

Para sizin paranız. Türkiye'de ihtiyaç olan suyun çoğunu sırf yağışla karşılayabilen yerler olduğu gibi, kum, silt ve kil oranları çok daha dengeli, organik maddesi çok daha yüksek binlerce satılık arazi var.

Kimden nasıl danışmanlık alabilirim diye sormuşsunuz. Şu ana kadar bedavaya oldukça iyi bir danışmanlık aldığınızı söyleyebilirim. Bundan sonrası için kesinlikle profesyonel destek alın. Maliyet analiz hesabına bir kalem de bunun için ekleyin.

Sevgiler, başarılar.

fagu03
15-07-2014, 01:55
Cok net aciklamalar.
Bumudur budur abi deriz aynen öyle yazilmis tesekkurler.

vetinte
15-07-2014, 10:33
Sn.gençgirişimci87,

"Bu araziye yatırım yapmak yanlıştır" cümlesini söylemeden,
sonuç ifadesi ancak bu kadar güzel anlatılabilir.

Sn.Jinekolog1959 daha ne desin.

Sizin için en iyisi, yatırım planlama ve maliyetlendirme çalışmanızı
bir başka araziyi hedefleyerek yapmanız.

Kolaylıklar diliyorum.

ysnkizilay
20-07-2014, 13:48
hocam böyle bi paylasim yaptiginiz icin gercekten cok tesekkür ederim. Icimdeki bahce kurma hevesiyle bir solukta okudum. Su an bende arazi bulma asamasindayim 50-60 dekarlik bir alan ariyorum. Su an yurtdisindayim ama ankaraya döner dönmez sizinle bahcenizde görüsmek isterim. Arazi konusunda baba memleketim olan yozgat taraflari **** dogdugum büyüdügüm sehir Ankarayi düsünüyorum. Sizinle bulusmak ve degerli fikirlerinizi almak isterim. Insallah bahcenizde esinizle cocuklarinizla sevdiklerinizle güzel bir hasattan sonra ceviz yemenizi temenni ederim

kolay gelsin

OrmanRuhluAdam
25-07-2014, 16:28
Sayın Hocam,
Sayfanız (yazımınız, bilginiz vs vs) resmen bağımlılık yaptı. Hergün en az bir kere kontrol ediyorum yeni yazınız var mı diye. :)

jinekolog1959
03-08-2014, 12:02
Sn. OrmanRuhluAdam,

İki haftalık, medeniyetten uzak bir tatil yaptığım için yazınızı görmemişim. İlginize teşekkürler.

fahris
04-08-2014, 11:26
Sn. fahris bey

Bu soruya cevap vermeden önce bir gün bekledim. Ümit ettim ki sorunuzun içinde barındırdığı çelişkileri kendiniz fark eder ve mesajınızı geri çekersiniz. Ama şu anda görüyorum ki soru yerinde duruyor.

Cevaptan önce, doğa aşığı ve bilim insanı olduğu her halinden belli olan ve forumun en paylaşımcı isimlerinden Sn. cnrtkt hakkında yazdığınız haksız ve acımasız yorumu da çok yadırgadığımı öncelikle belirteyim. Kendisinden özür dilemeniz gerektiğini düşünüyorum.

Cevap yerine ben de size bazı sorular yönlendireceğim:

1- Ceviz yetiştiriciliğinin tüm önemli sorunlarını (arazi, tür, yetiştiricilik sistemi, vs.vs.vs.) hallettiniz de sıra fidanların hangi firmadan alınacağına mı geldi ki bu konuya takıldınız?

2- Herhangi bir kitabı okumuş olmak, o kitapta gizli ya da aleni pazarlanmakta olan başka bir ürünü de almayı zorunlu kılıyor da, bundan benim mi haberim yok? Siz bir kitap alıp okuduğunuzda, orada reklamı yapılan ürünü hemen gidip alıyor musunuz?

3- Bir şey almanız gerektiğinde, aynı kalite ve güvenilirlik düzeyindeki ürünler arasında bir seçim yaparken, diğerlerinin iki katı pahalı pazarlanan ürünleri mi tercih ediyorsunuz?

4- Paylaşım yazımın sunuş bölümünde insanların hayali fizibilite raporlarıyla yanıltılıp yıkıma uğratılması konusundaki hissiyatımı açık seçik belirtmişken, bana isim ve firma bazında soru yönelterek ne yazdırmayı amaçlıyorsunuz?

5- Forumu takip etmedikleri için cevap şansı olmayan bir şahıs veya firma hakkında yazı yazmanın etik olmadığını bilmiyor musunuz?

6- Bu gece herkesin yararlanabileceği 'çit dikimi' üzerine bir yazı yazmayı düşünürken, sizden başka kimseye faydası olmayacak bu yazıyı bana yazdırmış olmaktan mutlu musunuz?

7- Eğer bu forumun ortasına düşmüş çok zeki ama kötü niyetli bir provokatör değilseniz, soru, yargı ve yorumlarınızı aklınıza düştüğü anda paylaşmak yerine bir müddet tartıp, ölçüp, biçip üzerinde düşündükten sonra yazmayı düşünebilir misiniz?

Saygılarımla,

Not: Polemiklere ayıracak vaktim yok. Sayfamdaki mesajınızı silerseniz, bu yazı da 24 saat içinde silinecektir.

Sayfanızdaki mesajlarımı sizi üzmemek adıan silmek isterdim ancak maalesef bu işlemi yöneticiler görüyorlarsa onların yapmaları gerekir.. Beni de yanlış anladığınızı ifade etmenin yanı sıra sizi üzmüşsem kusuruma bakmayınız..

jinekolog1959
17-08-2014, 18:45
Fernor'un yeterince verimli bir tür olmadığına dair yaygın bir kanaat mevcut. Bu nedenle de ceviz yetiştiricilerinde veya adaylarında İç Anadolu'da bile Chandler dikmek yönünde bir tercih oluşabiliyor.

Kanımca fernor hakkındaki bu kanaatin en önemli nedeni kurulan bahçelerde tozlayıcı olarak sadece fernette kullanılması. Ronde de Montignac'lı bir bahçede fernorun verimini izlemenizi isterim. Görüntüler, neredeyse "Chandler'den eksiği yok, fazlası var" dedirtebilecek bir verimi işaret ediyor.

https://www.youtube.com/watch?v=_SupIYSCupU

gencgirisimci87
21-08-2014, 19:31
Doktor bey, gecen ay sordugum gereksiz sorudan dolayi sizden ozur dilerim amacim size ve yardimlariniza saygisizlik yapmak degildi. Eger bize kizgin degilseniz size yeni buldugumuz arazinin toprak raporunu form sayfanizdan yorumlamaniz icin yayinlamak istedim, yorumlariniz bizim icin cok degerli. En son olarak tavsiyenize uyup bilecik'e yoneldik. Sonuclari sirasiyla 0-30, 30-60, 60-90 ve 90-120cm derinliklere gore asagiya ekliyorum.

jinekolog1959
21-08-2014, 23:52
Sn. Gençgirişimci87

Benim kızmam veya kızmamamdan daha önemli olan, doğru işlerin yapılması. Geç de olsa doğru yolda adım attığınız için tebrik ederim. Benim bu sitede bu paylaşımları yapmamın tek bir nedeni var, o da mütevazi bilgi ve birikimimin elverdiği ölçüde cevizci adaylarının vahim hatalar yapmalarını önlemeye çalışmak.

Aklın yolu birdir. İç Anadolu'da vejetasyon süresinin Marmara Bölgesi'nden en az 1 ay kısa olması maça 1-0 yenik başlamak demektir. Marmara Bölgesi'nde ağaçlarınız, meyveleriniz her sene 1 ay daha fazla gelişebilecek. Risk almadan Chandler yetiştirebileceksiniz.

Yıllık yağış miktarının azlığı İç Anadolu'da sizi 2-0 mağlup hale getirecekti. Marmara Bölgesi'nde sulama suyu ihtiyacınız önemli ölçüde azalacaktır.

Kalecik'teki arazide kum oranının nispi yüksekliği, kil çok az olduğu için aşırı bir su ve gübre ihtiyacı doğurabilecek ve daha maçın başında oyuna 3-0 mağlup başlamanıza yol açacaktı.

Yeni arazinin bünye özellikleri çok daha olumlu, cevizcilik için bence ideal. Tuz, kireç, pH da mükemmel.

Organik madde burada da çok yetersiz, fosfor ve potasyum gibi ciddi takviye gerektiriyor.

En önemli sıkıntı ağır metal konsantrasyonlarında olabilir. Bakır, demir ve manganın çok fazla, çinkonun çok az olması bence profesyonel değerlendirme gerektiriyor. Bakır toksisitesi ceviz için ciddi bir tehdittir. Ağır metallerin bitkilerce alımı büyük bir rekabet ortamında oluşur ve bakır, mangan ve demirin fazla oranlarda alınması çinko eksikliğine yol açar. Toprakta çinkonun zaten çok az bulunması sıkıntıyı daha da arttırabilir.

Bence tahlili yapan laboratuar güvenilir ise, bakır ve demirin 'çok fazla' olmasının anlamını soruşturun. Bununla yetinmeyin, herhangi bir ziraat mühendisinden değil güvendiğiniz bir toprak hocasından bu seviyelerin toksik olup olmadığını değerlendirmesini isteyin.

Arazinin su durumu, topoğrafyası, mikrokliması, büyüklüğü ve işgücü temin olanakları gibi verileri de paylaşırsanız burada tartışabiliriz.

Sağlıcakla kalın.

Cev
25-08-2014, 01:04
Merhaba Hocam,
Öncelikle böyle bir yazı ile bu işi kalkışmak isteyenlere "Dur! Bu iş o kadar da kolay değil." dedirttiğiniz için teşekkür ederim. Ben 25 yaşında İstanbul Üniversitesinde İşletme okuyan genç bir girişimci adayıyım. Sayın Hocam yazınız o kadar sürükleyici o kadar bilgi doluydu ki sadece bir solukta başından kalkamadan okudum. Bizde kuzenimle ailelerimizin onayını aldık ve bir ceviz bahçesi kurmak için araştırmalara başladık. O kadar şanslıyım ki karşıma ilk siz çıktınız. Ailem Ankara'da yaşıyor ve şu an ailemin yanındayım. Eğer izniniz olursa Hocam hafta sonu bahçede olduğunuz bir gün sizi ve bahçenizi kuzenimle ziyaret etmek istiyoruz. Saygılarımla

Cev
25-08-2014, 11:26
Sayın Cem Tanrıver

Şimdi araştırdım, Ankara ÇATAK kapsamında değilmiş. İleride kapsama alınırsa başvururuz artık. Bahçenizi hangi cinsle ve ne zaman oluşturduğunuzu öğrenebilir miyim?

Hocam tarim.gov.tr de Ankara'nın 2011 yılında ÇATAK kapsamına alındığı yazıyor acaba size yanlış mı bilgi verildi yoksa site mi yanlış bilgi veriyor.

ÇATAK (Çevre Amaçlı Tarım Arazilerini Koruma Programı) (http://www.tarim.gov.tr/Konular/Bitkisel-Uretim/Tarla-Ve-Bahce-Bitkileri/CATAK)

jinekolog1959
25-08-2014, 16:48
Merhaba Sn.Cev

Haklısınız, ben Ankara'nın ÇATAK kapsamında olmadığını 2010 tarihli bir yazıda okumuşum, uyarınız üzerine yeniden baktım ve 2011'de kapsama alındığını öğrendim. Ancak sanırım bütün il kapsama alınmıyor ve belli bölgeler, belli köyler programa dahil ediliyor. Ankara'da hangi ilçelerde, hangi köylerin destek kapsamında olduğunu Polatlı İlçe Tarım'dan bir soruşturacağım.

Gerek forumda, gerekse özel mesajla bahçemi görmek istediğini belirten pek çok kişi oluyor.Şu anda bahçemde misafirlerimi ağırlayabileceğim, sohbet edebileceğim, bir bardak çay ikram edebileceğim bir ağaç gölgesi bile yok. Verandalı küçük bir konteyner ev için planlamamı yaptım, yerini hazırladım, yeraltından elektrik ve su hattını çektim. Kısmet olursa gelecek yaz bahçemde ziyaretçilerimi kabul edebileceğim. O zamana kadar sohbetlerimizi forum üzerinden yürütebiliriz. Ya da dilerseniz tanışma ve sohbet için Ankara Çayyolu'ndaki evimin bahçesine buyurun. Geleceğiniz haftasonu özelden cep telefonumu alıp beni arayabilirsiniz.

Sağlıcakla kalın.

Cev
25-08-2014, 20:41
Sn. Hocam,
Öncelikle umuyorum ki bahçeniz ÇATAK kapsamındadır. Bahçenizi bize burada öyle bir betimlediniz ki değil gelip görmek fotoğrafına bile gerek yok:). Bizde sizin gibi bu işe kuzenimle iyi bir araştırma yapıp hata yapmadan girmek istiyoruz. Açıkçası bahçe bahane:) Amacım sizi tanımak ve o güzel sohbetinize dahil olmak. Ayrıca bizde sizin gibi bu işe yeni gireceğimiz için sizin ağzınızdan çıkan her kelime bizim için altın değerinde olacaktır. Bu hafta sonu özelden size mesaj yazacağım. Umarım müsait olursunuz ve görüşürüz. Saygılarımla

gencgirisimci87
27-08-2014, 15:36
Sn. Hocam,
Detayli cevabiniz icin cok tesekkur ederim. Tavsiye ettiginiz gibi henuz bir toprak uzmani ile agir metal bulunma riski uzerine konusamadim, ancak en kisa zamanda aldigim bilgileri burada paylasacagim.

Arazinin diger ozellikleri,

-Alan: 103 donum; 3 parca(76+16+11) aralarinda 150 metre mesafe var. Ileri de aradaki tarlalarda satin alinabilecek durumda.
-Su: Remzi Bey incelemesini yapti, rapor henuz elime ulasmadi ancak telefonda konustugumuz kadari ile, yuzeye yakin blok kayasi yok ve su cok bol olmamakla birlikte 100metreden sonra cikar gorusunde.
-Isci gucunu yakin koyden karsilamayi dusunuyoruz. Arazi sahibi de bu konuda yardimci olabilecegini belirtti.
-Topografyanin detaylarini Remzi beyin jeofizik raporu ile daha saglikli paylasabilirim, ancak gordugumuz kadariyla buyuk arazinin %90i tatli bir egime sahip %3 civari, geri kalan kisimlar ve ayri 2 tapu %6-7 civarinda gozukuyor. Buyuk arazi dogu diger araziler kuzey cephede.
-Iklim bilgileri;
* Don, 10.ayda baslayip en gec 4. ayin sonlarinda gozukuyor. Yilda toplam 35gun don sayiliyor. Bu konuda size bir sorum olucak Hocam, don ile ilgili degil ama soguklama suresi ile ilgili olarak, yillik ihtiyaci kac saattir? Soguklama araligi 7C alti olarak okumustum, bu bilgi sizce dogrumudur?
* Iklim raporlarina gore ortalama sicakliklar 11inci ayin ortasinda 7C nin altina dusup mart basina kadar oyle devam ediyor.
* Vejetasyon suresi icin yaz aylari ortalama sicakliklarina baktigimizda; mayis ayinin ortasindan eylul ayi sonuna kadar 20 derece ve ustu sicakliklar gozukuyor.
* Yagis bilgilerine ulasamadim.

degerli yorumlarinizi bekliyoruz. Saygilar ve Sevgiler

jinekolog1959
27-08-2014, 23:07
Sn. gençgirişimci87

Soğuklama ihtiyacı +7.2 derece altında geçen toplam süredir ve ceviz türleri arasında kabaca 500 ile 1800 saat arasında değişkenlik gösterir. Gölpazarı'nda yıllık soğuklama süresi 2470 saat civarında olup her türden cevizin soğuklama ihtiyacını fazlasıyla karşılar ve bu konuda hiçbir sıkıntı olmaz. Yıllık yağış miktarı da 400 mm veya biraz üzerindedir.

Google Earth'de aday araziyi işaretleyerek fotoğrafı gönderirseniz topoğrafya konusunda sağlıklı bir değerlendirme yapabilirim.

Sağlıcakla kalın.

Zeyonsal
31-08-2014, 00:23
Sn. Jinekolog1959,
Pek çok kişinin belirttiği gibi ben de yazınızı soluksuz okudum. Tutkunuz ve kararlılığınızdan çok etkilendim. Üşenmeden ve çok güzel bir ifade ile yazdığınız bilgi ve deneyimler umarım benim gibi ceviz yatırımına başlamak isteyen herkes için faydalı olur.
Teşekkürler..

jinekolog1959
31-08-2014, 00:33
Sn.gençgirişimci87

Keşke koordinatları ve köy ismi görülmeyen bir google earth fotoğrafını sayfama gönderseydiniz, herkes için eğitici bir örnek olurdu.

Özelden konumunu göndermiş olduğunuz tarlalarda topoğrafya ceviz için mükemmel. Soğuk havanın rahatça kayıp uzaklaşabileceği yeterli bir eğim olduğu gibi, köyden aşağı doğru uzanan vadi de soğuk hava için doğal bir drenaj kanalı oluşturuyor. Burada don zararı oluşması hemen hemen imkansız.

Gene de mutlak kış soğuklarına karşı uyanık olunmalı. Rakımın 1000 metreye yaklaşması ve kuzey cephe olması nedeniyle ben burada da fernor öneririm.

Kolay gelsin.

gencgirisimci87
31-08-2014, 10:02
Sn Hocam,

Haklisiniz, forumda ki diger arkadaslarinda gorebilmesi icin asagiya fotografi ekliyorum. Dediginiz gibi arazi koyun hemen yukarisinda iki vadinin ortasinda kaliyor. Bu iki vadinin ortasindan gecen yol arazilerin birine sifir otekilere kadastro yolu ile 100metre kadar uzaklikta.

Asagida bolgenin don raporunu da link olarak paylasiyorum. Sizce riskimiz ne seviyededir? Daha once koruma amacli fidan cevresine poset geciren bahce sahiplerini duydum, bana ilginc gelmisti. Hocam, acaba bu yontem ne kadar dogrudur?

Dosya.tc - cretsiz, Hzl ve Kolay Dosya Paylam (http://www.dosya.tc/server34/aiWFIM/gunluk_donlu_gunler.doc.html)

jinekolog1959
31-08-2014, 16:36
Sn. gençgirişimci 87

Topoğrafyanın forum izleyenlerince net olarak anlaşılabilmesi için arazinin 3 boyutlu fotoğraflarını, yükseltiler bir kat arttırılmış olarak yayınlıyorum.

515625

515626

İlk fotoğraftaki büyük arazi ve altındaki parçada eğim kuzey-güney istikametinde %7, ince uzun parçada %10. Bu da soğuk havanın mobilizasyonu için son derece yeterli. Ayrıca arazinin soğuk havanın kaçışına hem kuzey-güney, hem batı-doğu istikametlerinde çift yönde olanak sağlayan yapısı çok güzel. Aşağı yönde kesintisiz uzanan vadiler arazilerden soğuk havanın drenajını çok rahatlıkla sağlayabilecek özellikte.

Linkten edindiğim bilgilere göre 2009 yılında 25 Nisan'da, 2011 yılında 22 Nisan'da ilkbahar geç donları, 2011 19 Ekim'inde sonbahar erken donu kaydedilmiş. Üstelik bu meteorolojik ölçümlerin yapıldığı otomatik gözlem istasyonunun rakımı 825, sizin aday arazinin üst kot rakımı 970 metre. 150 metrelik rakım farkı da göz önüne alındığında, kesinlikle Mayıs başından önce hareketlenmeyen bir tür seçilmeli.

Çevrede bu rakım seviyelerinde kurulu Chandler bahçesi varsa sahipleriyle konuşup ne zaman hareketlendikleri soruşturulmalı. Nisan'ın son haftasında uyanmaya başlıyorlarsa kesinlikle Chandler'den uzak durulmalı. Kurulu bahçe bulunamıyorsa, asla riske girilmemeli ve Fernor'dan şaşılmamalı.

Şimdilik bu kadar, kolay gelsin.

Zeyonsal
04-09-2014, 00:13
Sn.Jinekolog,
Yazınızda bahsettiğiniz Ramos'un Walnut Production Manual kitabının bazı kısımlarına internette denk geldim ve okudum. Kesinlikle çok iyi bir kaynak... Almak istediğimde sadece 1-2 sitede satışı var ve fiyatı nakliye hariç 150 USD. Siz nerden almıştınız acaba? Belki benim atladığım bir sitedir...
Teşekkürler

jinekolog1959
04-09-2014, 10:01
Sn. Zeyonsal

'UC ANR catalog' olarak google'dan arama yapın, çıkan sayfada search kısmına 'walnut production manual' yazın, nakliye hariç 35 dolara satışı mevcut. Siteye üye olun ve sipariş verin.

Kolay gelsin.

gencgirisimci87
04-09-2014, 13:00
Sn. Hocam,
Degerli yorumunuz ve tavsiyeniz icin tesekkur ederiz. Artik karar verme asamasina yaklasmisken, risklerini belirttiginiz gibi toprakta ki agir metaller konusunda Yasar Hoca'ya ulasmaya calisiyoruz. Onun da hem bu metaller konusunda hem de arazide ceviz yetistirilebilirligi ve en onemlisi tavsiyeniz gibi Fernor tur secimi konusunda degerlendirmelerini almaya calisacagiz. Son olarak size daha once belirttigim jeofizik raporunu asagida ki linkte gonderiyorum. Sanirim su konusunda istedigimiz kadar sansli degiliz ancak bunu birden fazla kuyu acarak giderebiliriz diye dusunuyorum. Eger bu konuda sikinti yasama ihtimalimiz var ise arazi bizim icin cazip olma ozelligini yitiriyor.

http://s3.dosya.tc/server27/TdwUc4/JEOFIZIKRAPORU_BILECIK_imzali.pdf.html

Tesekkurler
Saygilar

Zeyonsal
04-09-2014, 20:14
Sn. Zeyonsal

'UC ANR catalog' olarak google'dan arama yapın, çıkan sayfada search kısmına 'walnut production manual' yazın, nakliye hariç 35 dolara satışı mevcut. Siteye üye olun ve sipariş verin.

Kolay gelsin.

Teşekkürler Sn. Jinekolog,
Siparişi verdim, umarım biz de sizin gibi bahçeyi kurmada başarılı oluruz..

jinekolog1959
07-09-2014, 22:56
Ceviz yetiştiriciliği dışarıdan görüldüğü gibi kolay ve zahmetsiz değil, aksine çok meşakkatli bir süreç. “Fidanı dikerim, olur” diye düşünen varsa çok yanılır.

Bu sezon benim için çok zorlu ve sıkıntılı geçti. Fernor zaten çok geç uyanan bir tür, rakımım 1200 metre, bir de ilk dikim yılı olunca fidanların uyanmaları iyice gecikmiş, 9 Mayıs’tan başlayarak Mayıs sonuna kadar yavaş yavaş ancak uyanabilmişlerdi.

1850 fidanın yaklaşık 250’si hiç uyanamadı. Bu fidanları söktüğümde hiç kök yapamamış olduklarını gördüm. Fidanlar açık köklü olarak gelmişler, fakat toprak donduğundan 2.5 ay hendeklenmiş olarak bekledikten sonra dikimleri gerçekleşebilmişti. Dikilirken her ne kadar saçak kökler normal görünümde idiyseler de, muhtemelen önemli bir kısmında mikroskopik düzeyde soğuk hasarı oluşmuş olmalıydı. Belki de Nisan ve Mayıs’ta aralıksız devam eden yağışlar bu fidanların köklerinde çürümeye yol açmıştı. 150 civarında fidan ise uyanıp filiz atmış, sonra devamını getiremeyip kurumuştu. Bunlarda da saçak kök gelişimi yok denecek seviyedeydi ve muhtemelen barındırdıkları özsu ile filizlenmişlerdi. Her ne sebeple olursa olsun, %20’yi aşan çok yüksek oranlı bir fireyle işe başlamak oldukça moral bozucu olmuştu.

Haziran’ın son haftasına girmiştik . Sezonu tamamen kaybetmeden kayıpları telafi edebilir miyim diye yeni bir arayışa girdim. Tüplü fidanlarla kayıpları kısmen ikame etmeyi planladım. Ekiz fidancılık’tan Okan Bey temmuz sıcaklarında dikimin çok fazla fire getirebileceğini, Eylül’ü beklemenin daha iyi olabileceğini söyledi. Gene de riski alıp getirttiğim fidanlar, gerçekten çok büyük stres yaşadılar. Dikilenler birkaç gün içinde yapraklarını dökmeye başladılar, birçoğu tüm yapraklarını kaybetti ve sadece bir gövde halinde kaldılar. Dikmeden tüpte ve gölgede muhafaza ettiğim ve düzenli sulanan fidanlar dahi çoğu yapraklarını döktüler, onların bile içlerinden birkaç tane kuruyan oldu.

Zannediyorum ki 400 rakımdan 1200 rakıma çıkmak ve aşırı sıcak giden, kimi günler 40 dereceyi bulan sıcaklar hepsini strese sokmuştu. Bu yılın olağanüstü koşullarının, kışın hiç kar yağmayıp, baharda aşırı yağan yağmurların, donların, doluların ve normallerin çok üzerinde giden temmuz sıcaklarının da bu sezon yaşadığım yüksek oranlı fidan kayıplarında etkili olduğunu düşünüyorum. Bir kısım fidanımın da fare ve köstebek kurbanı olduğuna şahit oldum.

Tüplü fidan kayıplarında önemli bir etkenin de sulama rejiminde tansiyometre kullanmamam ve sulama aralıklarını iyi ayarlayamamam olduğunu düşünüyorum. Sezon başlarında sulamalarda temkinli gidiyor, Mayıs boyunca gerçekleşen aşırı yağışları ve toprağımın killi yapısını göz önüne alarak her fidana 32 litre olmak üzere 10 günde bir sulama yapıyordum. Sıcaklar giderek artınca 7 günde bir sulamaya başladım. Haftalık sulamalara geçince bitkilerdeki stres giderek azaldı ve kendilerini hızla toparladılar. Ama bu arada yeni dikilen fidanlarda da önemli fireler oluşmuş, ilk dikilen fidanlarda da kuruma ve kayıplar devam etmişti.

Hasılı bütün bu mücadelelerin neticesinde, sezon sonuna doğru yaklaştığımız Eylül başı itibarıyla 1850 fidanımdan takribi 1600 kadarı var olma savaşını kazanmış ve yerine sağlamca tutunmuş durumda. 250 kadar gelişemeyen ve kuruyan fidanı da Mart ayında açık köklü fidanlarla yenilemeyi planlıyorum.

Tutan 1600 fidan, böyle zorlu bir sezonda olabileceği kadar tatminkar gelişti. Zaten birçoğunun yapraklanması Mayıs sonuna doğru ancak gerçekleştiğinden, bu sezon boylanmalarını teşvik etmeyip, zaten kısa olan vejetasyon süresince asıl olarak köke çalışmalarını istedim. Seneye Haziran’da liderleri belirleyip tek gövdeli olarak geliştireceğim. Şu anda fidan boyları 40 ile 140 santim arasında oldukça geniş bir yelpazede değişkenlik gösteriyor. Tamamı iyi durumda, streste olan kalmadı.

Sezon boyunca antraknoz, bakteriyel yanıklık veya diğer bir hastalık belirtisiyle karşılaşmadım. Fidan çukuru başına yaklaşık 250 kg ahır gübresi kullanmış olmama rağmen toprakta kök bölgelerinde hiçbir kurtlanma veya böceklenmeye rastlamadım. Antraknoza karşı aldığım Maneb ilacını kullanmaya da gerek görmedim. Gövdeleri beyaz plastik boyayla Murat’a bu hafta boyatıyorum, buna ancak yeni fırsat bulabildik.

Otla mücadele de bu sezon beni çok zorladı. Murat’ın çabaları dışında 3 kez de toplu olarak işçi getirtip ot alma ve çapalama yaptırdık. Hala da otla mücadelemiz devam ediyor.

Sulamaya Eylül ortasına kadar devam edeceğim, bitkilerin bir daha strese girmelerini istemiyorum.

Ortalama gelişim düzeylerinin görülebilmesi için bazı fidanlara ait resimleri ekliyorum:

516613516617516618516619516620516621516622516626

jinekolog1959
07-09-2014, 23:00
516627

516628

516629

516630

jinekolog1959
07-09-2014, 23:40
516634

516635

kotaydin
08-09-2014, 14:21
Merhabalar jinekolog1959, yazınızı **** bir başka deyişle cevizciliğe giriş serüveninizi büyük bir merak ve zevkle okudum. Bundan sonrası içinde başarılarınızın devamını diliyorum. Benim size küçük bir sorum olacaktı? Cevizin meyvesinden çok "KÜTÜĞÜ" için dikimini ve yetiştirmesini düşünenlere ne önerirsiniz? Hangi tür, dikim sıklığı, rakım, kullanılacak gübre çeşidi, iklim, toprak vs... Kuru meyvecilikten farklı bir yol izleniyor mu izlenmiyor mu? İlginiz için şimdiden teşekkürler...

jinekolog1959
08-09-2014, 17:59
Sn. Kotaydın,

Bu konu benim çok bilgi sahibi olduğum bir konu değil, eğer İnternette “growing walnut trees for profit” yazarsanız çıkacak sayfa sizin birçok sorunuzu cevaplayabilir.

Gene de özetle şöyle söyleyeyim: Kütük yetiştiriciliği için Amerikalılar black walnut denilen türü kullanıyorlar, başlangıçta 3.6 x 3.6 m aralıkla dikip ağaçlar büyüdükçe seyreltme uyguluyorlar. Ara tarımından ve ceviz meyvesinden de kazanç sağlıyorlar. 30 yılın sonunda 30 metre yüksekliğe ve 75-100 cm çapa ulaştıklarında ağaçları kesiyorlar ve dönümde 25 000 Dolarlık ceviz kütüğü elde ediyorlar.

Yeterince gençseniz, sabırlıysanız, çocuklarınız ve torunlarınız için yatırım yapacaksanız denenebilir, neden olmasın?

i_simsek
12-09-2014, 17:46
Merhabalar Sn.Jinekolog1959,

Yeni üye olduğum bu forumda bu denli zengin içeriğe sahip, paha biçilmez tecrübeler ve ciddi oranda teknik bilgi içeren bir yazıyla karşılaşmaktan duyduğum hazzı tarif edemem.

Size şükran ve minnet duygularımı iletmek istiyorum çünkü yazı diziniz benim kafamda planladığım bahçe kurulum akışına, yaşadığınız sorunlar ise kafamda cevap beklediğim sorulara o kadar benziyor ki bir insanın ancak yaşayarak, zaman, emek ve para harcayarak edinebileceği tecrübelerinizi burada bizlere aktararak ulaştırmanız ve bizim de bunlara sadece okuyarak ulaşmamızın paha biçilemez olduğunu düşünüyorum.

Temellerini çok sağlam olarak attığınıza inandığım bu uzun soluklu yürüyüşte size ve arkadaşınız Murat Bey'e başarılar diliyorum.

jinekolog1959
13-09-2014, 14:31
İlginize çok teşekkürler Sn. i-simsek, yeni başlayacak arkadaşlara ufacık dahi olsa bir katkım olmuşsa ne mutlu bana...

Ben de size başarılar diliyorum.

cEVİzz
14-09-2014, 23:38
Sn.jinekolog1959,
Cevizle ilgilenenlere değerli tecrübeler ve bilgileri karşılık beklemeden paylaştığınız için çok teşekkür ediyorum, bahçenizin kurulumunu en başından beri okuyarak takip ettim çok güzel yazmışsınız sayenizde çok şey öğrendim başarılarınız devamını diliyorum.

jinekolog1959
18-09-2014, 19:50
Bu hafta arazimin bulunduğu Avşar köyünün ÇATAK (Çevre Amaçlı Tarımsal Alanların Korunması) programı kapsamında olduğunu öğrendim. Polatlı'da sadece 5 köy program kapsamında imiş ve benim köy de bunlardan biriymiş.

Bugün resmi müracaatımı yaptım. Kasım ayından itibaren 3 yıl süre ile hibe desteği alabilecekmişim.

Bu programdan beni haberdar eden forum üyesi Sn. Cem Tanriver'e ve Ankara'nın 2011'de kapsama alındığını hatırlatan forum üyesi Sn. Cev kardeşime çok teşekkürler.

Herkesin, arazisinin bulunduğu il ve köyün kapsamda olup olmadığını araştırmasında fayda var.

enginyilmaz
24-09-2014, 13:47
Sn. Jinekolog1959 yazılarınız gerçekten çok güzel ve sürükleyici. Tesadüfen yazılarınızla karşılaştım. Hemen hemen hepsini çok dikkatli bir şekilde okudum. Çok faydalı bilgiler. İnşallah yazılarınızı devam ettirerek bu işe ilgi duyanları bilgilendirmeye devam edersiniz. Teşekkürler...

nurani
24-09-2014, 16:39
sayın jinekolog,sabrınız,çalışmalarınız ve emeğiniz için ne kadar tebrik etsem az olur,sonunda gülerek verdiğiniz resimlerin daha da büyük başarılarla sonuçlanmasını diliyorum

jinekolog1959
28-09-2014, 00:46
Bu hafta malç tekstili ile ilgili epeyce bir araştırma yaptım. Seneye baharda otlanma başlamadan tüm sıra üzerlerinde 2 metre genişliğinde kesintisiz bir şerit halinde uygulamayı düşünüyorum. Biraz maliyetli olacak ama beni 4 yıl boyunca yabani ot mücadelesinde çok rahatlatacağını düşünüyorum. Ceviz yetiştiriciliğini bıçak kemiğe dayanmadıkça herbisit kullanmadan, toprağı zehirlemeden, vicdanımı rahatsız edecek bir uygulama yapmadan götürmeye çalışacağım.

'İyi Tarım Uygulaması' sertifikası almak için de bu hafta özel bir sertifikasyon kuruluşuna başvurdum. Gelecek yıl Tarım Bakanlığı'nın vereceği yıllık 50 TL/dekar tutarındaki desteği almaya başlayacağım.

Sulamada güneş enerjisini kullanabilme olanaklarını da araştırıyorum. Şu anda jeneratörümde fosil yakıt kullanarak hem çevreye hem keseye zararlı bir uygulama içindeyim, ama en kısa zamanda mevcut sistemi yedeğe alarak hem temiz ve çevreci, hem bedava enerjiye geçebilmeyi umuyorum. Bu konuyla ilgili gelişmeleri buradan paylaşmaya devam edeceğim.

Bugün bahçedeydim. Bu sezon artık yavaş yavaş sona eriyor. Birkaç fidanımın yapraklarında sararmalar başladığını farkettim. Fernorların, deneme maksatlı bahçemde bulundurduğum Chandler'lardan ne kadar önce yaprak dökeceğini izleyeceğim.

Dört ay önce ilk yapraklanmalarına başlayan fidanlarımın ilk sezon performansları fena değil. Killi toprağımda 'bonsai'lerim olacak diye korktuğumdan, aralar çok uzun yıllar boş kalmasın diye 8 x 4 diktiğim fidanlarım sanki beni utandırıp normal gelişecekler gibi.

519124

ncp1963
28-09-2014, 06:23
selamlar

kuyu ruhsatını aldınızsa, bölgenizin elektrik dağıtım şirketine gerekli evrakları tamamlayarak başvurunuzu yapın. size tarımsal sulama amaçlı olarak (5,5 kw geçmemek şartı ile) eğer köy yakınsa köyün elektriğinden, uzaksa trafo direği ve trafo size ait olmak şartı ile orta gerilim (31.500) volt vermek zorundalar.

Orhank
01-10-2014, 16:49
Hocam tutmayanların yerine yeni fidan alacaksınız sanırım.
Nereden alacaksınız paylaşır mısınız çok değil 5 adet kadar bende almak istiyorum.

jinekolog1959
01-10-2014, 17:52
Selamlar

Gene Ekiz Fidancılık'tan alacağım.

Kolay gelsin

OZGUR79
07-10-2014, 23:03
Hocam Merhaba,

Serüveninizi iki uykusuz gecede soluksuz okudum. Özveriniz için öncelikle teşekkür ederim.
Sizden ricam, vaktiniz el verirse; Tarım Bakanlığı, Orman Bakanlığı ve bilmediğim başka Kamu İştrakleri vb. ceviz yetişriciliği konusunda girişmsicilerin destek alabilecekleri kalemler ile ilgili detay verebilir misiniz? İlgili yönetmelikler detaylı incelenerek bu bilgilere ulaşılabilir biliyorum ancak; sizinde çok iyi bildiğiniz üzere hem yönetmelik okumanın zorluğu, kısa sürede çok sayıda eklenti/değişiklik bu konuyu karmaşık hale getiriyor.

Kıymetli bilgi birikiminizi vaktinizin elverdiği ölçüde derleyerek bizimle paylaşabilirseniz müthiş bir zaman tasarrufu elde edeceğimizi düşünüyorum.

Bu konuda uygun görürseniz bir önerim olacak; aşağıdaki alt başlıkları içeren ve destek kalemlerini gösteren bir tablo oluşturabilir miyiz? Bildiğim bir kaç destek kalemi ile ilgili doldurup aşağıya ekleyecektim ancak hatalı bilgimin kirlilik yaratması endişesindeyim. Örnek olarak; hangi desteklerde en az 10 da kapalı bahçe şartı var, hangileri hibe, hangilerinde Çiftçi Kayıt Sistemi gereklidir durmadan birbirine karıştırıyorum.

DESTEK ADI
Destek Miktarı:
Destek Periyodu:
Geri Ödeme Şartları:
Asgari Başvuru şartları:
Başvuru Yeri:
Başvuru Dönemi (varsa):

İsterseniz ben dersime çalışıp edindiğim bilgiyi derleyip size özel mesaj olarak gönderirim, düzeltmelerinizi takiben burada temiz halini yayınlarsınız?

İlginize tekrar teşekkür ederim.

Saygılarımla.

jinekolog1959
08-10-2014, 19:49
CEVİZ ÜRETİCİLİĞİNDE DEVLET DESTEKLERİ

Desteklerin detayları internetten kolayca bulunabilir. Herkesin faydalanması için aklıma gelenleri burada sıralayacağım:

1- Arazi tahsisi: Hazine arazilerinde 20 dönüm, bozuk orman alanlarında 5 dönümden az olmamak kaydıyla, en fazla 500 dönüme kadar arazi, özel ağaçlandırma yapmanız için size tahsis edilebilir.

2-Özel Ağaçlandırma Kredisi: En az 20 dönüm hazine arazisi, 5 dönüm bozuk ormanlık alan, veya 5 dönüm tapulu arazi için Orman Bakanlığı'na başvurulabilir. Yaklaşık 700 TL/dönüm olarak kullanırsınız. Yıllık faizi kabaca %1 civarında olup, 15 yıl sonra tek seferde geri ödenir.

3-Kapama bahçe desteği: Tarım Bakanlığı'nca kullandırılan bir hibedir. En az 10 dönüm bahçe şartı aranır.Bir seferliğe mahsus, Sarı sertifikalı fidan kullanımında 100 TL/dönüm, mavi sertifikalı fidan kullanımında 230 TL/dönüm destek kullanılır. ÇKS gerekir.

4-Ziraat Bankası Kredileri: Sertifikalı fidanla bahçe tesisi, damla sulama sistemi kurulması, zirai araç (traktör vb.) alımı, işletme kredisi gibi çeşitli kalemlerde yıllık %5 faizli krediler mevcuttur. ÇKS gerekir.

5-ÇATAK (Çevre Amaçlı Tarımsal Arazilerin Korunması) desteği: Tarım Bakanlığı tarafından 3 yıl süreyle verilen bir hibedir. Her yıl 30, 60 ve 135TL/dönüm olarak 3 kategoride kapsam dahilindeki arazilerde uygulanmaktadır. ÇKS gerekir.

6-Mazot, gübre toprak analiz desteği: Tarım Bakanlığı tarafından her yıl 12TL/dönüm civarında verilen hibedir. ÇKS gerekir.

7-İyi Tarım Uygulaması desteği: Tarım bakanlığı tarafından her yıl 50TL/dönüm olarak verilen bir hibedir. ÇKS gerekir. Özel sertifikasyon kuruluşuyla sözleşme yapılarak kullanılabilir.

8- Organik Tarım desteği: Tarım Bakanlığı tarafından her yıl 70TL/dönüm olarak verilen bir hibedir. ÇKS gerekir. Özel sertifikasyon kuruluşuyla sözleşme yapılarak kullanılabilir.

9- Makine-ekipman desteği:Tarım Bakanlığı'nca Kırsal Kalkınma Yatırımlarının Desteklenmesi kapsamında 41 çeşit zirai araç ve ekipman alımı için %50 hibe desteği verilmektedir. 25.000 TL'ye kadar hibe desteği alınabilir. Bahçe traktörü de listede mevcuttur ve en az 20 dönüm tapulu bahçeniz varsa başvurabilirsiniz. ÇKS gerekir.

10- Sulama sistemleri desteği: Aynı Program kapsamında damla sulama sistemleri veya güneş enerjili sulama sistemleri için de 25.000 TL'ye kadar hibe kullanılabilir. ÇKS gerekir.

11- Avrupa Birliği Kırsal Kalkınma (IPARD) Fonları kapsamında, çiftlik faaliyetlerinin çeşitlendirilmesi başlığında, direk ceviz üretimi için olmasa da, ara tarım olarak yapılabilecek 71 çeşit 'Tıbbi ve Aromatik Bitki Yetiştiriciliği' için en az 5000, en fazla 250 000 Euro tutarındaki projeler de %50 oranında hibelendirilebilmektedir.

Benim bildiklerim bunlar. Katkısı olacak arkadaşlar listeye ilave yapabilirler.

hazerhan
09-10-2014, 14:38
Sayın hocam malç tekstilini nereden temin ediyorsunuz

YESHILL
09-10-2014, 20:07
Sayın Hazerhan, Geçen sene malç tekstili uygulaması yaptık.. Birkaç üretici var. Biz iyi referansları nedeniyle Galaser Tarım'ı tercih ettik. Internetten iletişim bilgilerine ulaşamazsanız mail adresinize kontak kurabileceğiniz kişi ve tel no verebilirim. Selamlar

hazerhan
10-10-2014, 09:28
sayın yeshıll çok teşekkürler internetten buldum.

sahinlibaris
14-10-2014, 20:21
ÇATAK denen hibe konusunda biraz açıklama yapabilirmisiniz. Benim 33 dönüm 3 yaşında ceviz bahçem var ben başvurabilirmiyim.Özel sertifikasyon kuruluşu önerebilirmisiniz

jinekolog1959
14-10-2014, 21:05
Sayın hocam malç tekstilini nereden temin ediyorsunuz

Henüz almadım, Ulaşabildiğim firmalardan en uygun fiyatı veren Adana'daki Yılsan firmasından 100gr/m2'lik numune getirttim. Sahada damla sulama geçirgenliğini deneyeceğim ama ilk intibam olumlu.

Galaser Tarım'ın internetteki numaralarına ulaşılamıyor. Sn. Yeshill'den bir kontak numarası alabilirsem onlardan da fiyat almak istiyorum.

jinekolog1959
14-10-2014, 21:12
ÇATAK denen hibe konusunda biraz açıklama yapabilirmisiniz. Benim 33 dönüm 3 yaşında ceviz bahçem var ben başvurabilirmiyim.Özel sertifikasyon kuruluşu önerebilirmisiniz

Bahçeniz ÇATAK kapsamındaki bir arazi ise başvurabilirsiniz. Bunun için internetten ÇATAK projesi kapsamındaki illeri öğrenin. İliniz kapsamda ise köyünüzün de kapsamda olup olmadığı bilgisini İlçe Tarım Müdürlüğü'nden sorun.

Gene internette arama yaparak bölgenize en yakın özel sertifikasyon kuruluşlarının listesine ulaşabilirsiniz. Bunlardan fiyat alarak seçiminizi kendiniz yapacaksınız.

vetinte
14-10-2014, 22:13
Malç örtüsü , Tarım Kredi Kooperatifinden de temin edilebiliyor.
Buraya üye olursanız, kredili alım da yapılabiliyor.

Zeyonsal
14-10-2014, 23:28
Sn. Zeyonsal

Aşağıdaki alıntı daha önce Avustralya cevizciliği hakkında yazdığım yazıda bahsettiğim makaleden:

"Subsoil ripping, prior to planting a walnut orchard, is common in California even though field trials conducted on a sandy loam with a depth of topsoil ranging from 0.6m to 1.2m deep showed no significant effect on tree vigour nor on walnut yield (Edstrom et al. 1998). The trial was slip plowed (ripped) to a depth of 1.8m, planted as a hedgerow at a tree density of 500 trees ha-1 and irrigated by two drip lines on each treeline. By USA standards, the shallow soil was considered as marginal for walnuts even though the trial continues to produce high yields of walnuts 12 years after planting. In the USA, as an alternative to deep ripping, a backhoe pit dug to a depth of 1.8m to 3m and refilled for each tree site, is used in preparing the soil for a new walnut orchard (Begg et al., 1998). Based on the evidence from the USA, it is not clear why deep tillage continues to be widely used when there is little scientific fact to support it."

Söylenen özetle şu: Saha çalışmaları, bahçe kurulmadan önce yapılan derin riperlemenin, marjinal topraklarda bile ne ağaç gelişimi, ne ceviz verimi üzerinde anlamlı bir etkisinin olmadığını göstermiştir...............Amerika'dan gelen verilerin ışığı altında, faydası olacağına dair bilimsel veriler çok sınırlıyken, derin riperlemenin hala neden yaygın bir şekilde uygulandığı anlaşılabilir bir şey değildir.

"Walnut Production Manual" kitabınız geldiyse 6.bölüm sayfa 51'de derin dikim çukurları açmanın, riperlemeye alternatif olarak geliştirildiği ve ona karşı üstünlükleri sıralanıyor. İki yöntemin eşzamanlı olarak kullanılması gerektiğine ait hiçbir bilgi bulunmuyor.

Kendi bahçemi oluştururken bu konu benim de kafamı kurcalamış ve sayın Yaşar Akça'ya sormuş, derin dikim çukurları açtığımda riperleme gerekmediği bilgisini kendisine de teyit ettirmiştim.

Not: Bu yazınızla tesadüfen karşılaştım, normalde bu forum sayfasını takip etmiyorum. Bana yönlendireceğiniz soruları sayfama yazarsanız memnun olurum.

Sn. Jinekolog,
Bilgi ve paylaşım için teşekkürler. Evet kitabım geldi ve bahsettiğiniz kısmı okudum:) kitap konusundaki yönlendirme için de tekrar teşekkürler bu arada.

YESHILL
16-10-2014, 20:23
Bizim aldığımız fayatlar bana uygun gelmişti.

serdem809
11-11-2014, 14:24
Merhabalar,

62 dönüm arazi için devletten almayı hak ettiğim destek, 42.000 TL'si Orman Bakanlığı’ndan, 6.200 TL'si Tarım Bakanlığı’ndan olmak üzere toplam 48.200 TL. Orman Bakanlığı 32.000 TL’yi Mayıs sonunda ödedi, kalan 10.000 TL’yi ağaçlarımın bakımını yaparsam sanırım 2 yıl içinde iki taksit halinde alacağım. Tarım Bakanlığı’nın desteği de Kasım gibi ödenecekmiş. Ayrıca bu yıl ÇKS gübre-mazot-toprak analiz desteği olarak 700 TL civarında bir para aldım.
yazmışsınız. bu konu ile ilgili Orman Bakanlığı 42.000 TL hangi ödenek ile size ödeme yaptığını merak ettim.


Malina'dan Not:

serdem809, sorunuza verilen cevapları,

http://www.agaclar.net/forum/ceviz/31687.htm
başlığına taşıdım.

Bu konuda bilgilenmek isteyenler için o sayfalar iyi bir kaynak olacaktır.

cevizadam
13-11-2014, 18:28
Jinekolog hocam tarlayi sürmek mi sürmekmek mi? Bu konuda bir arastirmaniz oldu mu?

serdem809
21-11-2014, 09:38
Sayın Jinekolog
Ankara da ÇATAK kapsamına dahil olan köylerin listesine ulaşılabilecek bir bilgi ortamına internetten ulaşılabilirmi acaba ?

Kalkay
13-01-2015, 15:04
Doktor Bey Merhaba İsminizi Bilmediğimden Dolayı Size Bu Şekilde hitap etmek zorunda kaldım :)
sizinle en yakın zamanda görüşmek ve bahçenizi görmek tecrubelerinizden yararlanmak istiyorum olumlu **** olumsuz olsa dahi lütfen beimle iletişime geçin :) ankarada nerede oturuyorsanız gelip sizinle kesinlikle görüşmek istiyorum :) lütfen benim bu istegimi geri çevirmeyin :)

saygılarımı sunarım..

Ağlayan Kütük
23-01-2015, 08:48
Nezaketiniz ve bu faydalı bilgileri paylaştığınız için teşekkür ederiz.

Cumhur Tonba
20-02-2015, 10:46
Sayın Jinekoloğ1959,

Olmaz böyle bir şey. Kahvemizdeki sohbetlerde bugün sayın vetman996 bu sayfanın link' ini vermiş. Tıkladım. İlk otuz mesajı bir solukta okudum.
Şu an uzunköprü'ye gideceğimden diğer mesajlarınızı okuyamadım. Tadı tamağımda kaldı. Sanki bir film gibi. Hayatı, Türkiyeyi, insanlarımızı, doğayı ve bir çok şeyi o kadar güzel, o kadar gerçek bir şekilde anlatıyorsunuz ki, hayran olmamak elde değil.

Bilgisayarımı açınca ilk olarak buradaki mesajları okumak niyetindeyim.
Saygılarımla.

vetman996
21-02-2015, 09:08
Sayın Jinekoloğ1959,

Olmaz böyle bir şey. Kahvemizdeki sohbetlerde bugün sayın vetman996 bu sayfanın link' ini vermiş. Tıkladım. İlk otuz mesajı bir solukta okudum.
Şu an uzunköprü'ye gideceğimden diğer mesajlarınızı okuyamadım. Tadı tamağımda kaldı. Sanki bir film gibi. Hayatı, Türkiyeyi, insanlarımızı, doğayı ve bir çok şeyi o kadar güzel, o kadar gerçek bir şekilde anlatıyorsunuz ki, hayran olmamak elde değil.

Bilgisayarımı açınca ilk olarak buradaki mesajları okumak niyetindeyim.
Saygılarımla.
Sayın Cumhur Bey,

Sn. Jinekoloğ1959 Hocamız gönül kırgınlığı içindeler. Temennim bir an önce geri dönüp paylaşımlarına devam etmeleri. Bunu ben de hasretle beklemekteyim.

Davet edildiğim"özel misafirhane"de kendilerini ikna etmeye çalışmıştım. Başaramadım, başaramadık.

Atalarımız demiş ki;"Bak Şu Çeşmenin Haline Suyu Var İçecek Tası Yok, Kırma İnsanın Kalbini Yapacak Ustası Yok"

Sayfalarda yapılan tartışmaları Kahve ortamına çekelim, olmadı sonra "özel misafirhane" devreye girer dememin sebebi buydu aslında. Sayfalardaki paylaşımlar sırasındaki tartışmalar gönül kırıklığına neden oluyor. Bunu ben de yaşadım bir çok defa.

Doktor Bey'in geri dönmesini özlemle, hasretle bekliyoruz. Kendilerine en derin selamlar... Saygılar...

seyyah53
21-02-2015, 14:06
Daha ılk mesajlarında durumu anladım ve onu ıkaz etmıstım...burayada yazdım sanırım ozelden de mesaj attım ...sıze karsı cıkanlarlar olucaktır dedım...omrunde bır agac bıle sulamamıs ınsanlar sızı yıldıracaklar dedım...lutfen aldırıs etmeden sız yaptıklarınızı bızlere aktarın dıye yazdım...fakat malesef dedıgım cıktı...ılk defa bu forumda bırseyler yaparak yaptıklarını da bızlere aktaran nadır ınsanlardan bırtanesıne rastlamıstık..kaybetttık...oburlerıde kına yaksın...ellerıne

Cumhur Tonba
21-02-2015, 18:48
Sayın vetman996,
Kahvede anladım bu sayfanın durumunu zaten. Çok çok yazık olmuş.
Gelse bile aynı şevk, aynı heyecan ve aynı duygular ile anlatabilir mi yine bilemiyorum. Onun kalbini tamir edebilecek ehil bir usta buluruz inşallah.

Cumhur Tonba
21-02-2015, 19:05
Sayın vetman,

Yukarıdaki mesajı yazdıktan sonra, ilk hızla ikinci sayfayı da okuyup, üçüncü sayfaya geçtim. Esas hikaye ikinci sayfanın sonunda b,itmiş zaten. Ve aklıma geldi. Keşke ulaşabilsem de bu yazıyı paylaşsam diyecektim facebook da. Fakat düşünenler olmuş.
Doktor bey burada (http://www.agaclar.net/forum/1295196-post75.htm) açıklamış. Yine de ulaşabilsem paylaşmak için izin ister ve paylaşırdım hikaye tadında.

Bilemiyorum kendisi acaba ara sıra mesajlara bakıyor mu, giriş yapıyor mu?
İşte bizi kurtaracak kişiler bunlar. İdealist. Sorunları çözen ve örnek olan.

Muda
22-02-2015, 16:10
Okuduklarıma göre ceviz yetiştirecek nitelikte toprağım olmamasına rağmen ben de arkadaşlarımızın başından geçenleri, tecrübelerini ilgi ile okuyordum. Ceviz dikilmesi tavsiye edilmesine rağmen ceviz dikmek için yeterli toprak derinliğinin olmadığını sizin yazdıklarınızdan öğrenmiştim. Ne olursa olsun diye bu yıl en fazla toprağın olduğu yere burada yetişen yerli ceviz diktim. Fidan yerine en azından kuraklığa daha dayanıklı olması için. Çeşit olması açısından.

İnsanların en iyi yaptığı şey eleştiri. Uygulama ise çok zor. Araştıran, dünyadaki yenilikleri uygulama ile birleştiren insanlar çok şey değiştirebiliyor. Bilmediğim çok şeyi burada yazan arkadaşlardan öğrendim. Sitede yazılanlar ve resimlerden benim bulunduğum yerde olan ancak bilinmeyen bakla zınıyı tanıdım, mücadelesini öğrendim. Şimdi onu başkalarına anlatıyorum. Bunun gibi bir sürü şeyi paylaştıkça değerlendirenler mutlaka çıkıyor. Halen diziler gibi eski hali ve sonraki hallerini görmek insana kendi yetiştirmiş gibi haz veriyor. Sitede kayıtlı üyesinin çok üstünde kişi tarafından yapılan paylaşımlar takip ediliyor. Kartopunun çığı oluşturduğu gibi bilgi ve tecrübe de katlanarak çoğalıyor. Umarım siz ve diğer bu şekilde olan arkadaşlar paylaşımlarına devam eder.

jinekolog1959
25-02-2015, 23:41
Değerli dostlar

Cevizcilik serüvenimde yeni bir kulvara doğru yöneliyorum.Sizlerle de paylaşmak istedim.

Son yazılarımdan birinde “İyi Tarım Uygulaması” sertifikası almak için başvuracağımı söylemiştim. Ama bu işte içime sinmeyen bir şeyler vardı. Bu uygulamada özellikle en kanserojen pestisit ve herbisitler dahi, zehir kalıntı limitlerini aşmamak kaydıyla serbestti. Yani bir anlamda, “Bu limitlerin altında kalan zehirleri halka serbestçe yedirebilirsiniz” deniyordu. Peki bu “limit altı” zehirleri yiyen gebelerin, bebeklerin, çocukların uzun vadede neyle karşılaşacakları biliniyor muydu? Kesinlikle hayır.

Peki topraklarımızı ve sularımızı katleden sentetik kimyasal gübrelerde gerçek bir kısıtlama var mıydı? Benim görebildiğim kadarıyla o da yoktu. Kısıtlamadan ziyade “kayıt altına alma zorunluluğu” vardı. Yani topraklarımızdaki mikroorganizma faaliyetlerinin yok edilmesi, çoraklaşma, tuzlanma, verimsizleşme “kayıt altında” olarak devam edecekti. Giderek daha fazla kimyasal gübre ihtiyacı, daha fazla verimsizleşme kısır döngüsü kırılamayacak, yer altı sularımız, nehirlerimiz daha da kirlenecekti.

Ben bu çemberin içine girmek istemedim. Devraldığım toprağı erozyondan korumak, aldığımdan daha temiz, daha verimli olarak oğluma teslim etmek istedim. Sondaj kuyumdan çıkan, doğanın bana bahşetmiş olduğu o tertemiz ve gür suyu nitrata, fosfata, ağır metale maruz bırakmadan, yeraltından ilk çıkarttığım saflıkta muhafaza etmeyi arzuladım. Ben bu toprağın ve altındaki suyun sahibi değil, geçici bekçisiydim. Oğlumun da bu toprağı ve suyu aynı duyarlılıkla koruyup, torunlarıma devretmesini istiyordum.

Kafada böyle düşünceler olunca ister istemez kendimi “Organik Tarım Uygulaması” sertifikası için başvururken buldum.

Çok zorlu bir sürece girdiğimin farkındayım. Ama içim huzurlu, alnım açık, vicdanım rahat olarak cevizcilik yapacağım. Hekim kimliğime böylesi daha çok yakışacak diye düşünüyorum.

MeyveliTepe
26-02-2015, 00:49
Sizden de böylesi beklenirdi. Elimden gelecek her yardımı borç bilirim.

TCM
26-02-2015, 10:53
...Oğlumun da bu toprağı ve suyu aynı duyarlılıkla koruyup, torunlarıma devretmesini istiyordum...

Yazın işlendiğimiz bahçe yaylada, evi içinde, çevresinde henüz aşırı yerleşim yok, hava temiz, dağlarda çam, göle uzaklığı 500 metre, İzmir in sıcağında geceleri örtünüp yatmazsan üşüyorsun. Kavun, karpuz, domates, biber, fasulye, barbunya, papatya, dahliya vs. vs. çiçek, sebze ve meyveler. Mümkün olduğunca yabancı bir şey sokmadan tamama yakını tohumdan kendi üretimim uğraşıyoruz başında. İki ay boyunca her açıdan her yaş için ideal bir ortam. Allah cümlemizin evlatlarını bağışlasın, acılarını göstermesin, kızım 12, oğlum 15 yaşında. Kızımın arkadaşları var da yanımızda götürebiliyoruz. Ben her gün işe gidip geliyorum ve mesafe 16 km. Oğlan geçen yıl bilgisayarın başından kalkıp ta toplasan 10 gün anca kalmıştır. Çocukluğumuzda yollar, şartlar, imkanlar yoktu, biz buraya ayda yılda bir günlük gelebilmek için can atardık. Konuyu şuraya bağlayacağım; ben çocuklarımın toprağı, suyu, çevreyi korumasını geçtim, şu haliyle az da olsa sevsinler, görsünler ve anlasınlar razıyım.

jinekolog1959
26-02-2015, 14:50
Sayın MeyveliTepe,

Sizden bu mesajı almanın beni gururlandırdığı kadar, içimi de çok rahatlattığını bilmenizi isterim. Benim henüz tam anlamıyla acemisi olduğum bu alanda herkesten çok sizin yardım ve önerilerinize ihtiyacım olacağı kesin.

Esen kalın

önal
27-02-2015, 04:18
Sayın jinekolog1959,cevizlere uyguladığınız bu kış bakımı ve yeni döneme hazırlık için neler yapılacağına dair sizin tecrübelerinizden faydalanmak isteriz.Bu konudaki görüşlerinizi yazarmısınız?Selamlar.

jinekolog1959
27-02-2015, 18:03
Sayın Önal,

Benim bahçem henüz 1 yaşında ve bu sene ilk kışını geçirdi. Kışın bölgemdeki killi toprak yapısı nedeniyle tarlaya kadar olan yoldaki balçıklaşma ve göllenmeler yüzünden ulaşım çok zor. Ayrıca tarla bütün kış karla kaplıydı. Dolayısıyla kış bakımı konusunda "tecrübe" olarak sunabileceğim bir faaliyetim olmadı.

Yeni sezona hazırlık faaliyetleri olarak da bence herkes kendi bahçesinin ihtiyaçlarına göre kendi programını hazırlamalı. Ben kendi bahar faaliyet programımı özetleyeyim:

Organik tarıma geçtiğim için birinci önceliğim toprağımı erozyona karşı korumak. %10 eğimi olan arazimde bunu sağlamak için sıra aralarımda beşer metrelik şeritler halinde korunga ekeceğim. Kars'tan getirilmiş ve hiç ilaçlanmamış korungadan elde edilmiş tohum için bağlantımı yaptım, muhtemelen haftaya alacağım.

İkinci önceliğim, artık kimyasal gübre kullanmayacağım için toprağımı azot yönünden şimdiden zenginleştirmek. Bu amaçla, bir baklagil bitkisi olan ve havadaki azotu fikse ederek toprağa bağlayan korunga köklerinin azot dolu nodüller oluşturmasını sağlamak gerekiyor. Bu oluşumu garantilemek için korungaya has Rhizobium bakteri kültürünün tohumlara karıştırılarak ekilmesi lazım. Bana gerekli olan 4 kg bakteri kültürünü Yenimahalle'deki Toprak Su Gübre Araştırma Enstitüsü'nden temin ettim.

Üçüncü işim ise otla mücadelede hiçbir şekilde herbisit kullanmayacağım için her fidanın çevresinde 2x2 metre olarak kullanmaya karar verdiğim malç tekstilinin döşenmesi. Haftaya, daha önce bağlantı yaptığım firmaya kesin siparişimi vererek ruloları getirteceğim. Bu uygulamanın otlanmaya engel olma dışında, sırtlarımda oluşabilecek erozyonu da engelleyeceğini düşünüyorum.

Geçen yıl tutmayan fidanlarımın yenilenmesi için toprağımdan çamurun kalkmasını ve tava gelmesini beklemek zorundayım. Ama açık köklü olarak ve hendeklenmiş durumda Denizli'de bekleyen fidanlarıma orada olası bir iyi havada erken su yürümesi riskini almamak için acilen bahçeme nakletmem ve dikime kadar bahçemde hendeklemem gerekiyor. (Fernorlara benim bahçede Nisan ortasına kadar su yürümesi mümkün değil.) O yüzden haftaya fidanları da naklettirip bahçede hendekletecek ve ilk fırsatta dikeceğim.

Bu baharda dalgıç pompamı da büyütüp, damlatıcılarımı da 4 lt/saat'lik damlatıcılarla değiştirmeye niyetliyim. Bu işlemle önemli bir enerji tasarrufu sağlamayı planlıyorum.

Daha yapacağım pek çok şey var, ama isterseniz yaptıkça fotoğraflarıyla beraber paylaşayım.

Esen kalın