PDA

View Full Version : İstanbul'dan kurtulmak...




gülserenkulakac
29-01-2014, 20:14
istanbuldan kaçmak için memleketimizden 3.5 dönüm arazi satın aldık
(giresun-görele).şuan arazi parasını ödüyoruz.istanbulda son 12 ayımız.bu arada nasıl ev yaptıracagız diye düşünüyoruz.betonarme yapsak ustalarsa uğraşırız prefabrik yaptırsak nasıl olur bilmiyorum.karadenizde prefabrik nasıl olur iklime uygun olurmu bilemiyorum ....::confused:




pomodoro
30-01-2014, 08:44
Tüm iyi dileklerim sizinle. Umarim her şey gönlünüzce olur. Benim de bütün istediğim bu çivisi çıkmış şehirden kaçmak. Ama daha zamanı gelmedi :(

Atum
30-01-2014, 09:30
istanbuldan kaçmak için memleketimizden 3.5 dönüm arazi satın aldık
(giresun-görele).şuan arazi parasını ödüyoruz.istanbulda son 12 ayımız.bu arada nasıl ev yaptıracagız diye düşünüyoruz.betonarme yapsak ustalarsa uğraşırız prefabrik yaptırsak nasıl olur bilmiyorum.karadenizde prefabrik nasıl olur iklime uygun olurmu bilemiyorum ....::confused:


Öncelikle böyle bir karar verdiğiniz için sizi tebrik ediyorum. Çünkü bir hayatı bırakıp, başka bir yerde yeni bir hayata karar verebilmek oldukça riskli ve zordur.

Ev konusuna gelince; Çevremden edindiğim bilgi ve tecrübelere dayanarak söylüyorum, prefabrik evin bakımının biraz zor olduğu söylenir. Ne derece doğru bilmiyorum. Tabi burda kullanılan malzeme ve işçilik de önemlidir. Şahsen, prefabriK evler bana hep geçici konut gibi gelmiştir. Lütfen bu dediğimden etkilenmeyin. Ben şahsi fikrimi söylüyorum. Belki de, yanlış bir düşüncedir. Bence bu konuyu inşaat konusunda uzman bir-iki kişiyle konuşun. İklim şartlarını da dikkate almanızda yarar var diye düşünüyorum.

Bana kalırsa ve maddi imkanlarım da varsa, kesinlikle betonarmeden şaşmam.
Yine de tercih sizin. :)

Güler
30-01-2014, 10:02
Bu satırları okuyunca aklıma gelen şarkı....

Ne kadar söylesek de bu öyle bir sevgi ki içimizden atmamız zor.

http://www.youtube.com/watch?v=7d0EcXV9bYE

gülserenkulakac
30-01-2014, 14:05
iyi dilekleriniz için sonsuz teşekkürler .aslında biz şartları zorluyoruz.5 ve 13 yaşında küçük kızlarımız var.yani onlarıda maceraya sürüklüyoruz .bütün iyi niyetimle yola çıkacağım .allah utandırmasın.

gülserenkulakac
30-01-2014, 14:09
Öncelikle böyle bir karar verdiğiniz için sizi tebrik ediyorum. Çünkü bir hayatı bırakıp, başka bir yerde yeni bir hayata karar verebilmek oldukça riskli ve zordur.

Ev konusuna gelince; Çevremden edindiğim bilgi ve tecrübelere dayanarak söylüyorum, prefabrik evin bakımının biraz zor olduğu söylenir. Ne derece doğru bilmiyorum. Tabi burda kullanılan malzeme ve işçilik de önemlidir. Şahsen, prefabriK evler bana hep geçici konut gibi gelmiştir. Lütfen bu dediğimden etkilenmeyin. Ben şahsi fikrimi söylüyorum. Belki de, yanlış bir düşüncedir. Bence bu konuyu inşaat konusunda uzman bir-iki kişiyle konuşun. İklim şartlarını da dikkate almanızda yarar var diye düşünüyorum.

Bana kalırsa ve maddi imkanlarım da varsa, kesinlikle betonarmeden şaşmam.
Yine de tercih sizin. :)

aslında bende betonarme istiyorum ama inşaat uzun sürer bide ustalarla ilgili fikirlere baktım gözüm korktu.prefabrik yapı kullanan arkadaşlar bilgilerini paylaşırlarsa çok sevineceğim..

yağmur
30-01-2014, 16:26
Beton evde oturmak kadar rahatsız olduğum bir şey yok. Ahşap veya çelik evi tercih ederdim. Prefabrik ayrı çelik ev ayrı. Ahşap karkas evleri de şimdi çok hızlı monte ediyorlar. Umuyorum sonunda gönlünüze göre bir eviniz olur.

hosseda
30-01-2014, 17:12
Hayırlı olsun yeriniz...

Bu denli usta korkunuz yerinde değil. Bulunduğunuz yörede size geleneksel tarzda ev inşa edecek ustalar hala vardır ve iyi dürüst ustayı bulursanız inşaat yapmak zor gelmeyecektir.

Ben 2 yıl süren beraberliğimizde ustamla sorun yaşamadım desem yeridir.
Şunu yapmanız lazım : onların işi tarif edilemeyecek kadar ağır... Arada anlaşma dışı dahi olsa fark taleplerini karşılayacaksınız, sigortasını eksiksiz yatıracaksınız, bana para öde dedirtmeyeceksiniz hatta onun sizi makul miktarlarda içeriye almasına göz yumacaksınız ama o da size hakkı ile çalışacak. Ben ustamın hala her telefonunda onu açmaz reddederim ve hemen geri ararım, hafta sonu geliyorum usta bir şey lazımsa çekinme derim ve hiç evzinmeden ona gerekeni şehirden taşırım...

Biz karşılıklı helalleştik inşaat bitip hesaba oturunca. Ben hala ustamın sadece ev için 15-20 kamyon taşı elinden tek tek geçirerek ördüğü duvarlar içinde otururken ona hayır duası etmekten geri kalmıyorum.

Asoo
30-01-2014, 17:22
Şehirden kaçış planı olan üç çocuklu bir baba olarak İstanbul'da çocuk yetiştirmenin kötü bir macera olduğu kanaatindeyim.

Oysa 21. y.y. yaşantı şekli diye bize dayatılanlardan bir kaçının kırıldığını görerek, küçük bir yerde, bahçeli bir evde büyümek, çocuklarınız için güzel bir macera olacaktır.

Yolunuz açık, gözünüz aydın olsun.

Rastgele.

İsmail Karagülle
30-01-2014, 18:33
Gitmek mi zor kalmak mı zor?

Harun Parlak
30-01-2014, 19:24
Hayırlısı olsun Allah gönlünüze göre versin. Ev konusunda prefabrik te yapsanız ahşap ta yapsanız zemine güzel bir beton atmak mecburiyetindesiniz. Atmadan da halledebilirsiniz ama bu seferde taş duvarlar yaparak topraktan yukarı çıkmak zorundasınız.
Benim size önerim kolay ve hızlı sağlıklı olması bakımından önerebileceğim kendim de yapsaam aynısını yaparım.
Arazinizin durumunu pek bilmiyorum ama az meğilli olarak kabul ederek önce zemini düzleyerek sert zemini bulup sonra üzerine biraz mcır ya da sert stabilize ile dolgu yapıp sıkıştırın.
Daha sonra 10 cm kadar bir koruyucu beton atın 1 günde atılabilir. Koruyucu betonun biraz düz ve güzel tesviye yaptırın daha sonra bohçalamaa dediğimiz işlemi yapmak için usulüne uygun mebran serdirin bu sizin binanızın alttan nem aalmasını önleyecektir.
Sonra 25-30 cm kalınlıkta donatılı radye temel dediğimiz temeli atın.
Zemini bu şekilde hazırlamak 10 günlük iştir. Sonra üstüne prefabrik te yapsanız kaplama malzemesine betopan malzemesidir genellikle onun içinde de zararlı asbest maddesi vardır.
En güzeli Bims piriket yapın (http://www.bilginticaret.com.tr/urunler/bims_biriket.html) hem doğal hem yalıtım sağlar hem de tuğlaya göre daha hafiftir.
duvarları ördükten sonra duvar üzerine sağlam bir hatıl geçin üzerine yapacağınız çatıyı biraz dik tutarsanız çocuklarınıza üst katta iki oda elde edebilirsiniz. Aşap ve piriket karadeniz bölgesindeki nemde sizi kurtaracaktır.
Eğer parada proplem olmaz ise bu inşatınız en fazla 90 günde oturulacak hale gelir. Biraz zorlanırsa 60 günde de yerleşebilirsiniz.

Sarıyer Kilyos tarafında bir arkadaşımıza yaptığım ev (http://www.agaclar.net/forum/attachments/buralardan-cekip-gitmek-ev-yapimlari/36248d1209749994-21650020-full.jpg). Umarım size fikir verir.

hira
30-01-2014, 19:31
Gitmek mi zor kalmak mı zor?

Bence kesinlikle gitmek zor, isi pisi kalabalığı trafiği kısacası her şeyine alışığım, İstanbul doğumluyum ve bırakıp gitme düşüncesine bile tahammül edemiyorum.

gülserenkulakac
30-01-2014, 20:02
Beton evde oturmak kadar rahatsız olduğum bir şey yok. Ahşap veya çelik evi tercih ederdim. Prefabrik ayrı çelik ev ayrı. Ahşap karkas evleri de şimdi çok hızlı monte ediyorlar. Umuyorum sonunda gönlünüze göre bir eviniz olur.

güzel dilekleriniz için teşekkürler.ahşap ev enuygun olanı ama maddi olrak beni aşıyor.prefabrik olanı düşünüyorum tek takıldığım konu aşırı yağış ve nem olayı.:(

gülserenkulakac
30-01-2014, 20:15
Hayırlı olsun yeriniz...

Bu denli usta korkunuz yerinde değil. Bulunduğunuz yörede size geleneksel tarzda ev inşa edecek ustalar hala vardır ve iyi dürüst ustayı bulursanız inşaat yapmak zor gelmeyecektir.

Ben 2 yıl süren beraberliğimizde ustamla sorun yaşamadım desem yeridir.
Şunu yapmanız lazım : onların işi tarif edilemeyecek kadar ağır... Arada anlaşma dışı dahi olsa fark taleplerini karşılayacaksınız, sigortasını eksiksiz yatıracaksınız, bana para öde dedirtmeyeceksiniz hatta onun sizi makul miktarlarda içeriye almasına göz yumacaksınız ama o da size hakkı ile çalışacak. Ben ustamın hala her telefonunda onu açmaz reddederim ve hemen geri ararım, hafta sonu geliyorum usta bir şey lazımsa çekinme derim ve hiç evzinmeden ona gerekeni şehirden taşırım...

Biz karşılıklı helalleştik inşaat bitip hesaba oturunca. Ben hala ustamın sadece ev için 15-20 kamyon taşı elinden tek tek geçirerek ördüğü duvarlar içinde otururken ona hayır duası etmekten geri kalmıyorum.

ustanızla olan dostluğunuza bayıldım lakin benim hep başkalarının ustalarıyla ilgili sorunlarım aklımda kaldı.şöyle oturduğum eve taşındığımda oturulabilir durumda ama eksikleri vardı.ev sahibimiz mantolamasını yaptırırken iskele kurulduktan sonra ustaların hastalıkları ve hastaları hiç bitmedi.tam gelmiş çalışacak usta hafi f çise ben yağmurda çalışamam der ve usta kaçar.iskele binada tam 45 gün kaldı.sıkıntıyı biz çektik.hırsız korkusu köyümdeki ustalarında az biraz huylarını biliyorum .usta korkum ondan.kendime güveniyorumda ustalara güvenemiyorum.sizin ustanızın insanığı varmış inşalllah bizede öylesi denk gelir.

yarenimex
30-01-2014, 20:16
Öncelikle arsanız hayırlı olsun sayın Gülseren Kulakaç.. İnşallah gönlünüze göre bir ev yaparsınız ve huzurla oturursunuz.. Biz de Istanbul kaçkınlarındanız. Usta işinden o kadar korkmamanız gerektiği konusunda sayın Hoşseda'ya katılıyorum. Biz de 2005 yılından bu yana her yıl ufak **** orta çapta inşaat yapıyoruz. İşi her seferinde evimizi yapan ustamıza veriyoruz. O bizden memnun biz ondan. Evimizi yaparken ben ustaların yanında onları izliyordum, zaman zaman şurasını söyle yapalım gibi uyarılarda bulunuyordum. Bir ara ustamız yaptığı bir bölümü geri söktü,aslında benim de hoşuma gitmemişti ama henüz bir şey demeden söktüğü için neden söktüğünü sordum. Cevabı " Hoşuma gitmedi." oldu. Yani işini seven işine saygısı olan bir usta olduğunun itirafıydı bir anlamda. O gündür bugundür hep aynı ustayla çalışırız. Yani usta konusunu biraz sorar soruşturursanız iyi bir usta bulmanız mümkün olur. İnşaaat malzemesi satanlar ustaların çoğunu iyi tanırlar, onlardan fikir alabilirsiniz. Bir de yapacağınız inşaat tipinde de öncelikle yörenizdeki yapıların tarzını ve depremselliğini de gözönüne alarak karar vermenizin uygun olacağını düşünürüm. Kolay gelsin..

yarenimex
30-01-2014, 20:20
Gitmek mi zor kalmak mı zor?

İstanbul'a geldiğinizde ilk bir hafta içinde geri gidebilirseniz kolay, bir haftayı aşkın sürede İstanbul'da kalırsanız siz de potansiyel İstabullulardansınız demektir. İstanbul'un esrarengiz bir manyetik gücü var, biraz oyalandınız mı o gücün manyetizması sizi artık kolay kolay bırakmaz..

gülserenkulakac
30-01-2014, 20:28
Hayırlısı olsun Allah gönlünüze göre versin. Ev konusunda prefabrik te yapsanız ahşap ta yapsanız zemine güzel bir beton atmak mecburiyetindesiniz. Atmadan da halledebilirsiniz ama bu seferde taş duvarlar yaparak topraktan yukarı çıkmak zorundasınız.
Benim size önerim kolay ve hızlı sağlıklı olması bakımından önerebileceğim kendim de yapsaam aynısını yaparım.
Arazinizin durumunu pek bilmiyorum ama az meğilli olarak kabul ederek önce zemini düzleyerek sert zemini bulup sonra üzerine biraz mcır ya da sert stabilize ile dolgu yapıp sıkıştırın.
Daha sonra 10 cm kadar bir koruyucu beton atın 1 günde atılabilir. Koruyucu betonun biraz düz ve güzel tesviye yaptırın daha sonra bohçalamaa dediğimiz işlemi yapmak için usulüne uygun mebran serdirin bu sizin binanızın alttan nem aalmasını önleyecektir.
Sonra 25-30 cm kalınlıkta donatılı radye temel dediğimiz temeli atın.
Zemini bu şekilde hazırlamak 10 günlük iştir. Sonra üstüne prefabrik te yapsanız kaplama malzemesine betopan malzemesidir genellikle onun içinde de zararlı asbest maddesi vardır.
En güzeli Bims piriket yapın (http://www.bilginticaret.com.tr/urunler/bims_biriket.html) hem doğal hem yalıtım sağlar hem de tuğlaya göre daha hafiftir.
duvarları ördükten sonra duvar üzerine sağlam bir hatıl geçin üzerine yapacağınız çatıyı biraz dik tutarsanız çocuklarınıza üst katta iki oda elde edebilirsiniz. Aşap ve piriket karadeniz bölgesindeki nemde sizi kurtaracaktır.
Eğer parada proplem olmaz ise bu inşatınız en fazla 90 günde oturulacak hale gelir. Biraz zorlanırsa 60 günde de yerleşebilirsiniz.

Sarıyer Kilyos tarafında bir arkadaşımıza yaptığım ev (http://www.agaclar.net/forum/attachments/buralardan-cekip-gitmek-ev-yapimlari/36248d1209749994-21650020-full.jpg). Umarım size fikir verir.

kilyosda yaptığınız eve bayıldım.aslında yazdılklarınızı okuyunca hemenyaptım bitirdim evi .anlattığınız gibi :D ama bizim orada ustalar başına buyruk davranıyorlar.tek korktuğum ustalarla uğraşmak .küçük çocuklar olmasa herşeyi bu kadar düşünmem. ama onların okulu servisi dresanesi düş
ndükçe başım ağrıyor....:(

Harun Parlak
30-01-2014, 20:38
İşini ciddiye alan ustalar mutlaka bulabilirsiniz. Ben memlektte olsaydım sizin işinizi kolayca halledebilirdim. Ama ben hanüz İstanbul dan ayrılmayı düşünmüyorum. Karadenizde iyi ustalar vardır ama Mart ayından sonra zor bulursunuz gurbete çıkmadan ayarlamalısınız.

yağmur
30-01-2014, 20:40
Sonra üstüne prefabrik te yapsanız kaplama malzemesine betopan malzemesidir genellikle onun içinde de zararlı asbest maddesi vardır.


Harun Bey yanlış bilmiyorsam sadece betopan kullanılmıyor çelik ev kaplamasında alçıpan da tercih edilebilir. Tabi ben kimyasal içeriklerini bilemiyorum her ikisininde.

Harun Parlak
30-01-2014, 20:45
Alçıpan iç mekanda kullanılabilir ama dışarıda kullanılamaz. Her ne kadar neme karşı korunmaya alınsa da. İri bir sığır çarpsa içeri girebilir.
Ahşap kaplama da yapılabilir.
Maliyet hesabı yapıp en uygun fiyata en kaltili inşaatı yapmak biraz araştırmak bilenlerden bilgi almak işi bilenler ile yapmak ileride başınızın ağrımaması demektir.

yağmur
30-01-2014, 20:48
2 sene kadar Ordu'da eski ahşap bir evde yaşamış biri olarak Karadeniz'e en yakışanı ahşap aslında. Yazın cayır cayır yanmaz, kışın buz gibi donmazsınız. Ama en önemlisi sizin isteğiniz elbette. Size çok imrendim şu an, demek ki eşinizde buralardan kaçıp gitmeye hevesli biri. Nasip olursa kısa zaman sonra pencerenizden Karadeniz'deki yeşilin binbir tonunu görecek sık sık yağan yağmurlardan sonra toprak kokusunu içinize çekeceksiniz.

İsmail Karagülle
30-01-2014, 22:38
Konuyu ilgiyle izliyorum .

Bundan bir buçuk yıl öncesine kadar , yani 62 yıl İstanbul'da doğup büyüyen , hatta yaşlanan biri olarak İstanbul'dan kaçıp köyümüze dönme hayalleri ile vakit geçirdim .

Ve Köye geldim .

Önce ev yapmak lazımdı .

Evden vaz geçip bir kulube yaptım .

İstanbul'da alıştığımız konfora sahip tabii sahip değilim . Ama köylünün alıştığından az biraz daha konforlu hale getirebildim .

Bir sera yaptım . Hala eksikler bitmedi .
Ve hiç bir zaman da bitmeyecek .

İstanbulda hareketsizlikten yakınıyordum . Köyde sürekli hareket halindeyim . Önceleri biraz yoruluyordum . Ama zamanla alışılıyor.

Konu ev yapımına gelince ben çok ucuza mal ettim .

Yerden yüksek ve OSB denilen plakaları kullanarak , Ahşap bir kulube yaptım .

yaklaşık 5000 tl harcadım .

30 metre kare bir kulubem oldu .

Bir yerlerde resim olacak bakayım bulunca göndereyim .

İsmail Karagülle
30-01-2014, 22:46
Konu hakkında bilgi verebilecek rsimler.

İlk zamanlar köye gitme konusuna iyi gözle bakmalyan eşim de şimdilerde bundan memnun , ve keyfini çıkarıyor.

İsmail Karagülle
30-01-2014, 22:48
Mevsim yaz olduğu dönemde kulube henüz yoktu .Ve çadırım vardı .☺

Harun Parlak
30-01-2014, 23:19
Bu kulübenizi kabladığınız OSB leri neme karşı korumazsanız üç yıl içinde şişmeye başlayıp dökülmeye başlarlar. Keşke Su Kontrplakaları kullansaymışsınız. Ya da sadece ahşap tahta da sağlıklı olurdu.
Sıcak havalarda kimyasal koku da alma ihtimali olasıdır ama belki oraların temiz havasından fark etmeyebilirsiniz.

gülserenkulakac
31-01-2014, 00:55
İşini ciddiye alan ustalar mutlaka bulabilirsiniz. Ben memlektte olsaydım sizin işinizi kolayca halledebilirdim. Ama ben hanüz İstanbul dan ayrılmayı düşünmüyorum. Karadenizde iyi ustalar vardır ama Mart ayından sonra zor bulursunuz gurbete çıkmadan ayarlamalısınız.

prefabrik yapıyı eşim ısrarla istiyor arkadaşının prefabrik fabrikası varmış.en kaliteli malzemeyle daha uygun yaptırmak için ısrarcı.en iyisi oraya taşınmak inşaatın başında durup betonarme yaptırmak.zaten yazın vaktimiz dışarıda geçer kışın 3 ay evde kalırız diye düşünüyorum.siz memlekete gelemesenizde bize yapım aşamasında fikir verirseniz çok sevinirim...

gülserenkulakac
31-01-2014, 01:03
2 sene kadar Ordu'da eski ahşap bir evde yaşamış biri olarak Karadeniz'e en yakışanı ahşap aslında. Yazın cayır cayır yanmaz, kışın buz gibi donmazsınız. Ama en önemlisi sizin isteğiniz elbette. Size çok imrendim şu an, demek ki eşinizde buralardan kaçıp gitmeye hevesli biri. Nasip olursa kısa zaman sonra pencerenizden Karadeniz'deki yeşilin binbir tonunu görecek sık sık yağan yağmurlardan sonra toprak kokusunu içinize çekeceksiniz.

köyümüze kaçmak eşimle en büyük sevdamız oldu.daha önce kaçabilirdik ama biz kendi yerimiz olsun istedik. araziyi bulmak 2 yılımızı aldı.şimdi kredileri ödüyoruz.bu arada dükkanımızı devretmeye çalışıyoruz.yeşilin binbir tonu toprağın kokusu için son 12 ayımız .aslında ahşap çok güzel olurdu .bende ahşap bir evde büyüdüm.çocukluğum dan aklımda kalan ahşap evdir.

gülserenkulakac
31-01-2014, 01:06
Gitmek mi zor kalmak mı zor?

kaçıp gitmek için kalmak çok zor. malum tamamen duygusallll

gülserenkulakac
31-01-2014, 01:13
Mevsim yaz olduğu dönemde kulube henüz yoktu .Ve çadırım vardı .☺

ismail bey kulübenize bayıldım. çok doğal ama bizim küçük çocuklarımız olduğu için olurmu bilmiyorum .aslında bizde ahşap kulübe düşündük ev yaptırdıktan sonrada misafir evi olarak kullanırız dedik ama kafamızda bir türlü netleştiremedik.aslında burada ahşap ustası bir komşumuz var. işinde tam bir profesyonel onu ikna edebilirsek önce ahşap kulübe daha sonra ev diye düşünüyoruz.daha bunun ahırı var kümesi var hepsini düşünüyoruz .

İsmail Karagülle
31-01-2014, 01:26
Bu kulübenizi kabladığınız OSB leri neme karşı korumazsanız üç yıl içinde şişmeye başlayıp dökülmeye başlarlar. Keşke Su Kontrplakaları kullansaymışsınız. Ya da sadece ahşap tahta da sağlıklı olurdu.
Sıcak havalarda kimyasal koku da alma ihtimali olasıdır ama belki oraların temiz havasından fark etmeyebilirsiniz.

dışarıdan saçaklar 50 cm uzatıldı . yağmur neredeyse değmiyor. ayrıca bu yaz yat verniği süreceğim .
Koku konusunda haklısınız. çok rahatsız eden bir koku değil.

İsmail Karagülle
31-01-2014, 01:38
Mesele kentten kaçmak olduğunda , ilk zamanlar her türlü konfordan biraz fedakarlık yapmadan , bazı şeylere katlanmadan , bunu başarmak maddiyat açısından epeyce zor.

Ama kentten kurtulmanın sevinciyle önceleri konfor eksiklikleri cazip bir değişiklik gibi geliyor. Fakat zamanla bunlarıda istemeye başlıyorsunuz.

İlk zamanlar cep telefonu , internet , hatta tv bile yoktu .
Çok kısa zaman sonra bunlar teker teker yerine getirildi.

Tv alıp uydu anteni kurduk .

cep telefonu önceleri çekmiyordu .Bizim bu konuda sabit telefonumuz oldu .

kısa süre sonra cep telefonu da çekmeye başladı .

Ağaç kesim işi bizim bölgeye gelince , kesilen ağaçlar cep telefonunun çekmesine vesile oldu .

Ağaç kesim işi orman köylüsü için çnemli bir gelir kaynağı . kontrollü yağpıldığında ormana zararı değil faydası bile olduğu söyleniyor.

maliyet açısından en ucuz yolun ağaç iskelet ve OSB olduğuna karar verdik .

Maliyet konusunda az daha pahalısına karar verilirse Osb YERİNE Lambri de kulla-nılabilir .

Yapması çok kolay . İskelet yapı kurulduktan sonra ister Osb İster lambri ile kapatın , hepsi 3-5 günde bitecektir. Hadi olmadı bir haftada iş biter.

Bizim kulube su tesisatı elektirik tesisatı dahil bir haftada bitti.

Harun Parlak
31-01-2014, 08:57
prefabrik yapıyı eşim ısrarla istiyor arkadaşının prefabrik fabrikası varmış.en kaliteli malzemeyle daha uygun yaptırmak için ısrarcı.en iyisi oraya taşınmak inşaatın başında durup betonarme yaptırmak.zaten yazın vaktimiz dışarıda geçer kışın 3 ay evde kalırız diye düşünüyorum.siz memlekete gelemesenizde bize yapım aşamasında fikir verirseniz çok sevinirim...

Siz yapım aşamasında sorduğunuz sürece tecrübelerime göre elimden geldiğince cevaplamaya çalışırım.
Ev birkere yapılır araziniz de küçümsenemeyecek kadar büyük sayılır. gelecekte çocuklarınızın da kullanması ve faaydalanması açısından prefabrik ten uzak durun derim.
Yazın sizin de dediğiniz gibi çadırda da durabilirsiniz. Zaten üç ayda bitirip içeri girebilirsiniz.
Buradaki evlerden de size fikir vereebilecek ayrıntılar yakalayabilirsiniz.
(https://www.google.com.tr/search?q=%C3%A7iftlik+evleri&client=firefox-a&hs=3up&rls=org.mozilla:tr:official&tbm=isch&tbo=u&source=univ&sa=X&ei=3FbrUpW7I-m1yAOK74CQDA&ved=0CDgQsAQ&biw=1280&bih=671&dpr=1)

Nilüferce
31-01-2014, 20:02
iyi dilekleriniz için sonsuz teşekkürler .aslında biz şartları zorluyoruz.5 ve 13 yaşında küçük kızlarımız var.yani onlarıda maceraya sürüklüyoruz .bütün iyi niyetimle yola çıkacağım .allah utandırmasın.

Allah utandırmasın,

Neden böyle bir karar aldınız, niyetiniz gerekçeleriniz, hayalleriniz, geride kalanlar, sizi bekleyenler bunları yazabilirseniz eğer, bu notlar zaman zaman okuyup rahatlamanıza vesile olabilir.

yağmur
31-01-2014, 20:51
Harun Bey verdiğiniz linkteki evlerin çoğu "çelik ev". Zamanında pek çok çelik ev planı yapım aşaması, örnek ev vs incelediğimden biliyorum. Diğer büyük kısmı da ahşap karkas.

Ben ısrarla "çelik ev" diyorum bilmeyen illa ki vardır diyerek. Prefabrik geçici konut gibi bir şey, içinde sürekli yaşamak için uygun değil bence. Ancak çelik ev çelik konstrüksiyon üstüne kuruluyor ki artık 17 cm'lik açıklıklardan oluşuyor bu dikey ve yatay konstrüksiyonlar. Yani prefabrik gibi dört köşesinde bir demir ortası kaplama değil. Tabi çelik ev de olsa prefabrikte olsa sanıyorum beton temel şart.

Harun Parlak
31-01-2014, 21:05
Linkteki evlerin çoğunluğu çeliktir. Ben görsel olarak faydalanması bakımından linki vermiştim.
Tabi ki çelik evler de çok sağlıklı. Paslanmaz çelikten yapılırsa çok daha güzel olur. Normal çelik binalar Karadeniz gibi tuzlu ve rutubetli bölgelerde kullanılmasını pek önermem zira boyanmış olsa dahi zamanla en ufak yerden paslanmaya başlayınca korozyon kansergibi binanın ömrünü çok çabuk tüketebiliyor.

gülserenkulakac
19-02-2014, 21:47
Allah utandırmasın,

Neden böyle bir karar aldınız, niyetiniz gerekçeleriniz, hayalleriniz, geride kalanlar, sizi bekleyenler bunları yazabilirseniz eğer, bu notlar zaman zaman okuyup rahatlamanıza vesile olabilir.

sayın nilüferce teşekkür ederim iyi dilekleriniz için .neden böyle bir kara aldık uzun uzun yazmak isterim ama başınızı ağrıtmak istemiyorum.kısaca anlatayım ben 1998 yılında post modern darbe ile işsiz kalınca eşimde dükkanını devretti ve istanbula taşındık.çocuklar daha iyi şartlarda okur,bizde iş sıkıntısı çekmeyiz diye düşündük.istanbula taşınırken iki çocuğumz vardı.iki çocuğumuz daha oldu. daha büyük bir ev daha büyük bir araba derken 15 senedir istanbuldayız.her sene yazın köyümüze gideriz yeşillik deniz yaz boyunca stresten uzak dinleniriz. bizde çocuklar ikiye ayrılır büyükler(23 yaşında-21 yaşında) ufacıklar (13 yaşında-5 yaşında ).büyükler kendi hayatını kurdu.biz kaldık ufacıklarla.ufacıklar köyü çok seviyorlar.aldığımız yere ev yaptırıp ufacıklarla küçük çaplı hayvancılık yapmayı düşünüyoruz.laf aramızda kumbaralarında dana parası biriktiriyorlar.istanbulda neler bırakıyoruz büyükleri,evimizi ve çok değerli dostlarımızı bırakıyoruz.bizi orada ne bekliyor buradan baktığımda sancılı bir inşaat süresi gibi görünüyor.ama sonunda alabildiğine yeşillik ,hırçın karadeniz ve sonsuz huzur ....
şimdi son 12 ayımız istanbulda. umarım herşey planladığımız gibi gider bu süre uzamaz.

Atum
20-02-2014, 09:39
Gülseren hanım; tekrar söylüyorum en doğru kararı vermişsiniz. Eğer imkanınız varsa ve satmak zorunda değilseniz, İstanbul' daki ev kalsın. N'olur, n'olmaz... Hayat bu! yarının ne getireceği belli olmaz. Sıkıldığınızda arada tekrar İstanbul yaparsınız.

gülserenkulakac
21-02-2014, 08:13
Gülseren hanım; tekrar söylüyorum en doğru kararı vermişsiniz. Eğer imkanınız varsa ve satmak zorunda değilseniz, İstanbul' daki ev kalsın. N'olur, n'olmaz... Hayat bu! yarının ne getireceği belli olmaz. Sıkıldığınızda arada tekrar İstanbul yaparsınız.

sayın atum teşekkür ederim. size katılıyorum.dünyanın bin türlü hali var.dükkan istediğimiz miktara devredilirse satmayacağız.en kötü borçlandırırız evi kendi borcunu öder diye düşünüyoruz.
ama zor olan ney biliyormusunuz araziyi alıp gitmek için beklemek.şimdi yeşillik canlanmıştır.mis gibi toprak kokar her taraf.kuşlar cıvıl cıvıl alabildiğine huzur.:rolleyes:

Nilüferce
21-02-2014, 13:09
Ummuduğunuzdan daha da güzel bir hayat çıksın karşınıza o yemyeşil köyünüzde ...

Ne güzel İstanbulda son 12 ay, diye süre verebilmek ...

Harun Parlak
24-02-2014, 11:54
Güzel bir çiftlik evi. (https://www.facebook.com/barmoddesign/photos/a.388900720158.193224.258464735158/10152283238655159/?type=1&theater)

gezidekiağaç
19-08-2014, 16:23
İstanbul'a geldiğinizde ilk bir hafta içinde geri gidebilirseniz kolay, bir haftayı aşkın sürede İstanbul'da kalırsanız siz de potansiyel İstabullulardansınız demektir. İstanbul'un esrarengiz bir manyetik gücü var, biraz oyalandınız mı o gücün manyetizması sizi artık kolay kolay bırakmaz..

öyle bir şey yok. kandırmayın kendinizi istanbullular. sizi dışardan izleyen biri olarak konuşuyorum. istanbuldan gelen arkadaşlarımın, keçi ile koyunu ayırt edememesi, bazlama nedir bilmemesi, ağaca aşı nedir bilmemesi çok kötü bir durum. biz de 2 milyonluk bir metropolde yaşıyoruz. bizim de 20 dk lık bir yerden bir yere gitmemiz trafiğe göre 2 saati bulabiliyor. biz de fabrikadan eve servis+tramvay+otobüs şeklinde 2 saatte gidiyoruz. ama en azından doğaya çok yakınız. 20 milyon nedir abi. biz yeri geliyor 20 dk yol giderek en yakın yeşil alana ulaşabiliyoruz. her şeyin yetiştiği geyikbayırı, feslikan, moryer gibi yaylalara ayrıca elmalı, korkuteli gibi yaylalara gidip sırf haftasonu bile doğayı görebiliyoruz. 20 dk yol gidip hatta hiç yol gitmeden denize giriyoruz. veya manavgata gidip yazın dahi 15-20 derece soğuklukta akarsularda yüzebiliyoruz.
feslikan, moryer gibi yaylalara çıkıp kartopu oynuyoruz, en kötü 1 saat yol gidip saklıkent kayak merkezinde kayak veya kızak kayıp mangal yapıyoruz. antalyanın banliyösü döşemealtı ilçesine herkes villa müstakil ev yapıyor. oralarda bahçesinde kendi sebzesini yetiştirenler var. hem de antalyaya göre nemi daha az ve serin. 10 dk yol yaparak en yakın avm ye gidebilirsiniz. amerikan filmelerindeki gibi sırf villalardan oluşacak bir banliyö orası mesela.

ki bunlar sırf antalya. diğer şehirlerimiz de güzel. istanbul kadar saçma bir yer yok. rahat olun

sakagun
19-08-2014, 17:29
Ben İstanbul'dan kaçtığımda bahçeme yakın bir yerde ev kiraladım. 2 yıl kadar kirada oturdum. Bu süre içinde evimiz tamamlandı. Siz de ev yapılana kadar kirada oturabilirsiniz.

yarenimex
21-08-2014, 10:00
Sayın Gezidekiağaç, öncelikle Antalya'da yaşamaktan, oranın güzelliklerinin tadını çıkarabilmenizden memnun olduğumu belirtmek isterim. Bahsettiğiniz güzellikler ve hoşluklar sayesinde Antalya her yıl artan, gururumuzu okşayan turizm rekorlarını yeniliyor. Görev icabı ben de 7 yıl kadar Antalya'da yaşadım. Gerçekten güzel hoş günlerdi. Elbette tüm şehirlerimiz güzel, yaşanılası yerler. Mesele o güzellikleri farkedebilmek ve onları yaşayabilmekte.

Ancak "İstanbul'un Manyetizması"ndan kastım ne İstanbul'un doğal güzellikleri ne de orada doğaya kolay ulaşım. İnsanların İstanbul'a gidişleri ve oraya yerleşmelerinin çok farklı nedenleri var. Kimimiz eğitim, kimimiz iş veya daha iyi şartlarda iş bulabilme, kimimiz işini büyütme, kimimiz sağlık ve tedavi olanakları gibi daha da sayılabilecek bir sürü nedenlere bağlı olarak İstanbul'un yolunu tutuyor. Zaten giderken ya bir tanıdığınızın, ya akrabanızın **** arkadaşınızın, hemşehrinizin orda olduğunu biliyorsunuz. Kendi olanaklarınızla tutunamazsanız onlardan birinin desteğiyle bir şekilde İstanbul'a tutunuyorsunuz. Ondan sonra da Istanbul'dan kurtulmak kolay olmuyor, ya çocukların eğitimi öne çıkıyor, ya maddi durumunuzu toparlamak sonra gitmek aklınıza giriyor, ya emeklilikten sonraya bırakıyorsunuz, **** bunca yıl Istanbul'da yaşadıktan sonra sosyal çevrenizden çıkıp yeni bir sosyal çevreye girmeyi göze almakta tereddüt ediyorsunuz. Bu nedenleri de uzatmak mümkün. Gene de ben de bir Istanbul kaçkınıyım ve iyi ki de kaçmışım diyenlerdenim. Esenlikler dilerim..

ayazkentli
21-08-2014, 14:38
1967 yılında İstanbul'un havadan ve denizden görüntüleri.


https://www.facebook.com/photo.php?v=10202843481039621&set=vb.1579391170&type=2&theater

aznif güregen
25-08-2014, 15:08
1967 yılında İstanbul'un havadan ve denizden görüntüleri.


https://www.facebook.com/photo.php?v=10202843481039621&set=vb.1579391170&type=2&theater

İstanbul'a o zamanları için aşık olunduğunu düşünüyorum.

pria
01-09-2014, 19:20
Şehir kaçkını organik çiftçiler!

Pazar Vatan (http://pazarvatan.gazetevatan.com/haberdetay.asp?hkat=1&hid=23289)

bernacyhn
02-09-2014, 01:25
Ben de İstanbul'dan kaçıp kurtulma fırsatını yakalamış şanslı insanlardan biriyim. Benim kaçışım pek planlı olmadı. Üniversiteye hazırlandım ve ailem ve ben, nereyi kazanırsam oraya taşınacağımız konusunda bir karar aldık. Bundan sonra okulu kazandım ve iki hafta içinde evimizi kiraya verip Sakarya'da ev kiraladık. Ne ailem ne de ben bir kere bile pişman olmadık. Hatta taşındıktan bir kaç ay sonra sanki hiç İstanbuldaki eski evimizde yaşamamış gibi hissettiğimi ve çok nadiren hatırladığımı farkettim. İki ay önce de İstanbulda babamın 2B arasini satıp (tapu parasını ödemeye gücümüz yetmemişti) buradan bir ev satın aldık ve huzurumuz iki kat arttı.

İstanbuldan kaçma isteği taşınmadan 9 yıl öncesine kadar dayanıyordu. Çünkü o sıralarda o 2B arazisindeki müstakil evimizden apartman dairesine taşınmış ve iyiden iyiye bunalmaya başlamıştım. Sonrasında da hastalıklar ve ailevi nedenler yüzünden hiç mutlu olamadık. Bunun yanı sıra özlediğim bahçe hayatını ve sessizliği bir türlü bulamamak, sabah akşam yollardan gelen arabaların yarattığı uğultuyla yaşamak, koca koca çirkin binaların çirkin, sevimsiz yüzlerine bakmak zorunda olmak beni ve ailemi zehirliyor gibiydi. Her gün daha kötüye gidiyordu ve sorumlusu da bana göre İstanbul'du.
İşte böyle bir ruh haliyle kaçtık İstanbul'dan. Her yanı yeşil, 4 kattan fazla apartman yapılmasına izin verilmeyen, sessizliğim ve huzurum olan Sakarya'dayım şimdi. Hayalini kurduğum birçok şey gerçek oldu. Aslında bahçeli ve müstakil bir ev istiyordum ama en azından bahçesini ekip biçebileceğim bir apartmanda yaşıyorum. Şimdilik bu kadarı da kafi :)

Bunun için dokuz yıl bekledim, sabrettim ve çabaladım ama gerçekten çok istedim. Zamanı geldi ve ben amacıma ulaştım. Umarım bunu benim gibi arzulayanlar da bir gün amaçlarına ulaşırlar. Sevgilerimle...

çağrıbey
24-10-2014, 19:27
Yahu İstanbul'dan kaçmak için hala neden arayanlara ben hayret ediyorum. Şunu anlarım İstanbul'da harika bir işiniz vardır kirada bile olsanız madden çok iyi kazanıyorsunuzdur o zaman eyvallah, İstanbul'un iyi para kazananlarındansınızdır her türlü İstanbul'dan istediğiniz anda bir yere gidip gezme şansınız vardır anlarım. Ama bizler gibi başkasına üç otuz paraya çalışıp, araba, ev kredisi ödeyecem diye imanı gevremişlerden olup, her gün bu şehrin rezalet trafiğinde 15 dk.lık yolu 1 - 1,5 saatte alıyorsanız, toplu taşımada insanlık dışı bir halde koyun gibi ayakta gidiyorsanız, kendi aracınızda daha kapıdan çıkar çıkmaz sinirlenmeye başlıyorsanız densizlikler yüzünden, dahası kendinizde de her geçen gün o insanlıktan çıkışı seziyorsanız, iş yerindeki insanların insanlıktan çıkarcasına sırf kendi yerlerini ya da çıkarlarını sağlamlaştırma adına çiğlikten çiğliğe koştuğunu görüyorsanız, İstanbul'dan en kısa zamanda hadi o da olmadı en azından emekli olur olmaz kaçma planı yaparsınız arkadaş. Ben en fazla 8 - 9 seneye gidişime hazırlanıyorum mesela. İlle de dağa, köye kaçmaya da gerek yok ki, daha yaşanılır bir şehre, bir ilçeye de kaçılabilir, ki ben öyle yapacağım. Şimdiden evmiş, işmiş ne yapılabilirmiş araştırmaya başladım bile. Hem de öyle İstanbul'daki ev kalsınmış filan hiiç umursamayacağım, İstanbul'daki evi satıp, gideceğim yerden o dandik dairenin parasına müstakil ev alabiliyorsam hiç acımam İstanbul'daki kutu gibi daireye, komşuların abuk sabuk gürültüsü, sokaktaki adamın ego tatmini beni delirtirken ne yapayım İstanbul'da ev bırakıp da bir de onun derdini mi çekeyim. Minik kızıma da kendini bilmeye başlar başlamaz anlatacağım üniversite için bile bu şehri yazmasın. Başka şehirlerde ne okullar var.
Hiç kimse kendini kandırmasın, İstanbul artık yaşanılır olmaktan çıktı ve tersine göç vermek zorundadır yoksa her geçen gün daha beter bir kaosa doğru gidiyor, hele ki beklenen depremin gerçekleşmesini düşünmek bile istemiyorum 99 depremini yaşamış biri olarak. Ben 18 yaşına kadar bir ilçede büyüdüm ve küçük yer korkum yok, tam aksine küçük yerde daha büyüksündür, konu komşun tarafından daha fazla önemsenirsin. Hiç fark etmiyor musunuz tatile gittiğinizde, hatta bırakın güneyi egeyi, İstanbul'un azıcık dışına çıktığınızda Anadolu insanının farkını. Bu şehir hepimizi insanlığımızdan çıkartıyor artık, insan gibi insana rastlamak şans olmuş sokakta.
Ben üniversitede okurken 90'ların başında bir İstanbul aşığıydım, hala pek çok yönden(özellikle tarihi ve turistik açıdan) çok severim, ama insan gibi yaşamak için artık İstanbul uygun bir yer değil.(Kaldı ki tarihini ve turistik değerini de bitirmek için birileri hızla çalışıyor, allah aşkına galataya dikilen Süleymaniye'nin güzelim siluetinin içine eden o diken gibi ayaklı metro köprüsü nedir? Dolmabahçenin sırtındaki Swiss Otel nedir? Çırağan Sarayı niye otele dönüşmüştür hiç girmeyi denediniz mi gezmek için aldılar mı müşterisi değilseniz içeriye, Haydarpaşa niye rant kapısına dönüşmektedir, kızkulesini gezip görmek niye o kadar pahalıdır ya da Galata Kulesini, neyini seveceğiz o zaman bu şehrin)
Gece 24:00 sonrası geçtiği sokaktaki binlerce insanı hiçe sayarak otomobilinden müziği sonuna kadar açan libido patlaması yaşayan genci mi seveyim, olmadık saatlerde tepemde çekiçle duvarı delen komşumu mu, yoksa metrobüste sabahın köründe suya sabuna dokunmamış dünden kalan terle işe giden insanı mı, o metrobüsü babasının sanıp klimasını açmayan şöförü mü? Trafikte yolların sadece kendilerine ait olduğunu sanan taksicisi, minibüsçüsünü mü, kazıkçı insafsız esnafını mı?(İstisnalar yok mu var tabii ki, ama kaideyi bozamıyorlar ne yazık ki)
Çok uzattım, diyeceğim şu ki, şayet siz bir holding sahibi değilseniz, siz bir dizi oyuncusu değilseniz ya da muhteşem imkanlarla muhteşem bir işiniz yoksa, kendi işinizden iyi para kazanan bir iş yeri sahibi değilseniz, çoluğunuz çocuğunuz varsa ve özel okullarda okutma imkanınız yoksa v.b., v.b. ve şu anda İstanbul'u terk etmek için en ufak bir fırsat ve imkanınız varsa hiç tereddüt etmeyin derim, emin olun gideceğiniz yerde İstanbul'dan daha rahat edeceksiniz. Hiç bir şey yapamıyorsanız hiç değilse benim de düşündüğüm gibi emekliliğinizde çekin sakin bir yere gidin, hiç değilse yaşlılığınız rahat geçer, hem de bu şehre gelecek gençlerin önünü açmış olursunuz(Ben her ne kadar bu şehre özenen gençlere tavsiye etmesem de).
Ben Beşiktaş'ta bir otobüs durağında, 60 yaşlarındaki, belediye otobüsünün peşinden koşup yetişemeyip yere düşen teyzeyi gördüğümde kesin kararımı vermiştim o yaşta İstanbul'da bunu yaşamayacağım diye. Umarım gerçekleştiririm ve umarım o zaman bu site hala olur ve burada ben de paylaşırım yeni yaşamımın hallerini. Ayrıca özellikle emekliler ve yaşlıların, hele hele kendi parası evi malı mülkü olup da bunları satıp neden çok daha sakin bir yere yerleşmediklerine de hiç anlam veremem. Öyle bir ülkedeyiz ki neredeyse her yanı ayrı güzel gitmek için o kadar çok alternatif var ki, hele de emekli iseniz. Yahu çoğumuz başka şehirlerden geldik hiç bir şey yapamıyorsanız dönün memleketinize bari yaşlılığınız iyi geçsin.
İnsanoğlu yeni bir duruma 20 günde adapte olabiliyormuş, yeni bir yer için hadi siz şunu 2 ay yapın, emin olun 2 yıl geçtiğinde arkanıza bakıp iyi ki İstanbul'dan ayrılmışım diyeceksiniz.
(Tabii ki maceraya atılın demiyorum, planlı programlı bu işi yapabilenler bunun için yıllarını verip bekleyenler işte yazıyorlar yukarıdaki mesajlarda, gözlemlediğim bu sitede de bir sürü böyle başarılı kaçış öyküleri var)

Çok uzattım biliyorum ama son olarak bir İstanbullu'nun öyküsünü aktarayım.
Eşimin doğma büyüme İstanbullu bir arkadaşı vardı. Datça'daki bir tatilinde tanıştığı adamla evlenme kararı aldı ve Datça'ya yerleşti. Çalıştığı iş yerindeki fena olmayan ama öldürmese de güldürmeyen konumunu terk ederken epeyce düşündü, üstelik İstanbul'u da çok severdi, ama Datça'ya da sevdiği adama da aşık olmuştu. Gittikten bir süre sonra alışmaya çalıştığını söylüyordu bize. 2.yılın sonunda İstanbul'a geldiğinde bize gülerek siz bu kaos'ta bu kalabalıkta nasıl yaşıyorsunuz yaa demeye başladı. Geçen 6 yıldır Datça'da yaşıyor, bir de çocuğu var ve artık İstanbul'a gezmek için bile gelmeye üşeniyor dahası gelmek istemiyor. Ara sıra tatillere gidiyoruz evine, her gidişimizde yüzünün daha çok güldüğünü gözlemliyoruz.
Benim şahsen tanıdığım ve İstanbul'u benden daha çok sevdiğini bildiğim bir insanın kısa hikayesi de bu.

sakagun
25-10-2014, 11:12
Ben 18 yaşına kadar bir ilçede büyüdüm ve küçük yer korkum yok, tam aksine küçük yerde daha büyüksündür, konu komşun tarafından daha fazla önemsenirsin. Hiç fark etmiyor musunuz tatile gittiğinizde, hatta bırakın güneyi egeyi, İstanbul'un azıcık dışına çıktığınızda Anadolu insanının farkını. Bu şehir hepimizi insanlığımızdan çıkartıyor artık, insan gibi insana rastlamak şans olmuş sokakta.
Gece 24:00 sonrası geçtiği sokaktaki binlerce insanı hiçe sayarak otomobilinden müziği sonuna kadar açan libido patlaması yaşayan genci mi seveyim, olmadık saatlerde tepemde çekiçle duvarı delen komşumu mu, yoksa metrobüste sabahın köründe suya sabuna dokunmamış dünden kalan terle işe giden insanı mı, o metrobüsü babasının sanıp klimasını açmayan şöförü mü? Trafikte yolların sadece kendilerine ait olduğunu sanan taksicisi, minibüsçüsünü mü, kazıkçı insafsız esnafını mı?(İstisnalar yok mu var tabii ki, ama kaideyi bozamıyorlar ne yazık ki)

Söylediklerinize katılıyorum, ancak İstanbul'dan kaçıp herhangi bir yerde yaşamaya başladığınızda göreceksiniz ki insan her yerde AYNI. İstanbul'dan uzaklaştığınızda (büyük ihtimalle tatil için) karşılaştığınız insanlar tabi ki size iyi davranacaklar. Sizinle herhangi bir çıkar çatışmaları yok. Ama hele bir yere yerleşin, sınır sorunu gibi çeşitli sorunlar çıksın ya da komşular emek verdiğiniz bahçenize çöp atmaya veya yeni sürdüğünüz bahçenizden arabayla geçmeye kalksın o zaman fikrinizin değişeceğini düşünüyorum. Küçük yerlerdeki tüm insanların saf, art niyetsiz, insan gibi insan olduğu doğru değil. Bunu yaşayarak öğrendim. Hala en iyi arkadaşlarım İstanbul'dan. Nerede yaşarsanız yaşayın insanın iyisi de var kötüsü de. İstanbul'daki trafik sorunlarını küçük yerlerde yaşamayacak olsanız bile küçük yerlerde daha farklı trafik sorunlarıyla karşılaşabiliyorsunuz. Yıllardır bitmeyen yol kazıları, yolun ortasında arabadan arabaya sohbetler, yolun ortasına park edilen araçlar, şehir merkezinde çocukların traktör kullanması, yolcu kapmak için ağır aksak giden minibüsler...
Umarım iyi insanlarla karşılaşırsınız.

çağrıbey
26-10-2014, 10:19
Söylediklerinize katılıyorum, ancak İstanbul'dan kaçıp herhangi bir yerde yaşamaya başladığınızda göreceksiniz ki insan her yerde AYNI. İstanbul'dan uzaklaştığınızda (büyük ihtimalle tatil için) karşılaştığınız insanlar tabi ki size iyi davranacaklar. Sizinle herhangi bir çıkar çatışmaları yok. Ama hele bir yere yerleşin, sınır sorunu gibi çeşitli sorunlar çıksın ya da komşular emek verdiğiniz bahçenize çöp atmaya veya yeni sürdüğünüz bahçenizden arabayla geçmeye kalksın o zaman fikrinizin değişeceğini düşünüyorum. Küçük yerlerdeki tüm insanların saf, art niyetsiz, insan gibi insan olduğu doğru değil. Bunu yaşayarak öğrendim. Hala en iyi arkadaşlarım İstanbul'dan. Nerede yaşarsanız yaşayın insanın iyisi de var kötüsü de. İstanbul'daki trafik sorunlarını küçük yerlerde yaşamayacak olsanız bile küçük yerlerde daha farklı trafik sorunlarıyla karşılaşabiliyorsunuz. Yıllardır bitmeyen yol kazıları, yolun ortasında arabadan arabaya sohbetler, yolun ortasına park edilen araçlar, şehir merkezinde çocukların traktör kullanması, yolcu kapmak için ağır aksak giden minibüsler...
Umarım iyi insanlarla karşılaşırsınız.


Benim kastettiğim küçük yer Geyve ya da Akyazı gibi kötü şehirleşmiş yerler ve yoğun göç almış yerler değil zaten, ben de o bölgeden kaçarak geldim zamanında İstanbul'a. Ben özellikle belli yerleri geziyorum ve gözlemliyorum ve sizin bahsettiğiniz şeylerin çok daha az olduğu yerler var güzel ülkemde. Mesela ben Marmara bölgesi civarında ya da İstanbul'a yakın bir küçük yer sevdasında değilim, hiç olmadım, zaten o civarda büyüdüm ve oralarda yaşanan inanılmaz bozulmayı gözlemlemek acı, Marmara bölgesi genel anlamda ülkenin en yoğun göç bölgesi ne yazık ki. İnsanın iyisi kötüsü her yerde var, ama gerçekten bazı bölgelerde inanılmaz bir göç yaşandığı için çok fazla bozulma var mesela Sakarya bölgesi bunlardan biridir, Marmara bölgesinde böyle yer çoktur. Ben gidersem gittiğim ilçe ya da kasabada da muhtemelen şehrin daha dış kısımlarında bir yere yerleşeceğim, buna rağmen bahsettiğiniz sorunlar olmaz mı olabilir. Ama yine de şu İstanbul'daki abuk sabuk ve hiç tanımadığınız insanlardan gelen delirtici sorunlar kadar baş ağrıtmazlar emin olun. Küçük yerde yaşadığım ve ara sıra gittiğim için biliyorum. Sanırım bu göç olayında asıl mesele ihtilafsız bir arazi bulmak ve benim yapmayı düşündüğüm mümkünse dibimde komşunun olmayacağı bahçeli bir yere yerleşmek. Ki bu da zaten "aha bura güzel buraya gideyim alayım" değil, bu uzun süre araştırılması gereken bir süreç. İnsanla uğraşmak zor ve evet her yerde dert var ama 25 yıl İstanbul'da yaşayınca, çocukluğumda kıllandığım kasabanın bile daha rahat bir yaşamı olduğunu hala gittiğimde görüyorum. Buradaki mesele biraz da İstanbul'un heyulasını yaşamayınca bulunduğun yerin sorunlarını dert etme meselesi, o yolda durup muhabbet eden şöförler oradaki rahat ortamdan, trafiği dert etmediklerinden duruyor olabilir mi? Burada 30 saniye dursun hır çıkıyor, kornalar başlıyor bağırmaya çünkü, çünkü herkes hızla bi yere yeşitme derdinde burada. Küçük yerde herkes sütten çıkmış ak kaşıktır demedim, hatta çok daha beter insanlar da var, ama nüfus az ve bunlardan İstanbul'daki kadar çok olmadığı kesin :) Ama bu konu böyledir küçük yerdeki İstanbul'a özenir, İstanbul'dan bıkmış küçük yere. Ben üniversiteyi kazanana kadar kaçmak için gün sayardım mesela. Oysa burayı ve (bilhassa şartlarınız pek de iyi değilse) buradaki kaosu yıllarca yaşayınca o beğenmediğiniz, cahil, kültürsüz saydığınız kasabanızın, ilçenizin bile yine de buradan iyi olduğunu anlıyorsunuz.
Ve dediğim gibi ben bir ilçeye bile yerleşsem merkezine, kalabalık bölgesine yerleşmek niyetinde değilim, çünkü onu yaşadım küçük yerde.
İstanbullu arkadaşlarınızın en iyi insanlar olması değil zaten konu, benim de şu anda en iyi arkadaşlarım İstanbul'da yaşıyor, ben genel olarak İstanbul'da insanların durumundan bahsettim zaten, yoksa tabii ki İstanbul'da da pek çok adam gibi adam var bu başka bir konu. İnsanın her yerde aynı olduğu tezinize ise katılmıyorum, belli bölgelerin insanları bambaşkalar bunu yakınen gözlemledim sadece tatil esnasında değil. Bir bölgede göç ne kadar yoğunsa o bölgede insani karışıklık ve bozulma artıyor, bunun bir nedeni de oraya göç edenlerin tutunma çabaları ve kazanma hırsları şüphesiz, İstanbul ve çevresi hatta belki tüm büyük şehirler bunun en iyi örnekleri. Bu sebeple bir yerin yerlileri öncelikle o yere sahip çıkmalı, gelene de burada nasıl yaşandığını yansıtabilmeliler, yoksa gelen kendi abuk sabuk yaşantısını oraya getirip bozabiliyor, bunu çocukluğumunu geçtiği yerlerde gördüm, inanılmaz bir bozulma yaşandı ve benim için çok geri dönülecek bir cazibesi kalmadı oraların mesela. İstanbul'a yaklaştıkça yakınındaki yerlerde de inanılmaz bir İstanbullaşma ya da insani bozulma mevcut. Belki bu sadece İstanbul'da değil tüm büyük şehirler için geçerli. Yoksa dolmuşçunun yavaş gitmesi ya da çocuğun traktör kullanması meselesi değil benim kastettiğim, eminim İstanbul'da yaşayanlar ne demek istediğimi daha iyi anlıyordur. Ayrıca özellikle büyük bir şehirden küçük bir şehre göçecekseniz, kafaca kendinizi hazırlamalısınız zaten, ben İstanbul'da neyi istediğim gibi yaşıyorum ki zaten diyerek çocukluğumda yaşadığım kasabayı hatırlıyorum, hatırlatıyorum kendime, onun o zamanki halini yaşayan yerler var, oralaradır özlemim. Haa ben giderim oralarda kötüler mi, evet bu olabilir ama yine de bir büyük şehir kadar kötülemeyecektir. Zaten diğer mesajımda da bahsettim İstanbul'u yaşayabilen, sıkıntı çekmeyen adam gitmeyebilir bir yere. Ben kişisel olarak artık bu şehirde yaşamak istemiyorum, ama İzmir'miş Ankara imiş onların da merkezlerinde yaşama gibi bi derdim yok. Küçük yerdeki amcam söylerdi buraları gelip görenler bayılıyor ama buradaki adam da buradan sıkılmış diye, çok haklıydı ve küçük yerler en azından bazıları gerçekten fena halde sıkıcı olabilir, ama sizin hayattan neyi beklediğinizle de alakalıdır. Hayatınız alışveriş merkezlerinde ya da inanılmaz sanatsal, eğlence merkezsel ortamlarda geçilorsa o zaman küçük bir ilçe sizi kasacaktır. Ama bunlarla zaten temasınız yoksa daha doğrusu olma imkanınız da yoksa maddi (ya da belki düşünsel) sebeplerden o zaman İstanbul'un hele de orta yaş sonrasında heyulasını çekmek akıl işi gelmiyor bana. Antalyalı bir arkadaş yukarıda bir yorum yazmıştı mesela, bakın neler anlatıyor, İstanbul'la alakası var mı?
Dedim ya bu hayattan beklenti ve hayata bakış açınızla da alakalı bir şey. Benim evimde kitaplarımı bile koyacak yer kısıtlıyken ve o evi satıp sadece kitaplarım için bile ekstra bir odam olabilecek ev alabiliyorsam küçük yerden, hatta bir de bahçemde hobi atölyem varsa, varsın yollar biraz bozuk olsun, İstanbul'da da bozuk zaten. Dolmuşçu burada yavaş gitmeyi bırakın, bazen araçtan levye ile inip sizi dövebiliyor bile :) Ve dediğim gibi bir yerde şehirleşme hızla başlamışsa o yer bozuluyor. Haa gece vakti müziği açarak geçen genç her yerde var onunda farkındayım, zaten bu sebeple gittiğim yerde merkezin epeyce bir dış kısmına yerleşmek niyetim. Bir de gidilen yerle doğru orantılı olarak bunu tolere edebilirsiniz zihnen, zira sabah uyanıp kendi bahçenize bakarak gerindiğinizde, yazsa verandanızda kahvaltı yaptığınızda, bisikletinize binip mis gibi çicek, ağaç kokularını içinize çekerek işe ya da gezmeye gittiğinizde, varsın gece o genç geçsin müziği açıp geçsin diyebilir insan. Ama hem bu yok hem öbüründen fena halde varsa bu delirtici olabiliyor işte. Ve bir de küçük yerin içinden çıkmayıp, çevresini hiç gezmeyen insanın handikapı var tabii, o insan o küçük yeri sıkıcı bulacak, büyük şehir özleyebilecektir şüphesiz. Küçük yerde sıkılana şahsi tavsiyem hemen gezmeye başlamısı, bir hobi edinmesi ve doğaya çıkmaya başlamasıdır. Bilirim çünkü biz de zamanında gitmezdik, şimdi ara sıra gidince 18 yılımın geçtiği ilçenin çevresinde ne çok gezip görmediğim yer olduğunu anlıyorum, İstanbullularsa para ödeyip oraya trekkinge geliyor. Bu da önemli küçük yeri sevmek için, çevreyi gezmek, tanımak, doğaya çıkmak.
Bunu çook uzatabilirim, mesele ben haklıyım meselesi değil, bakış açısı ve hayattan ne beklediğin meselesi sanırım. Benim beklentim ömrümün kalanını ve ailemi İstanbul'da heba etmeye devam etmemek yönünde. ;) İyi dileğinize teşekkürler. Umarım herkes iyi insanlarla karşılaşır hayatında. Ve umarım kötüyle karşılaştığında ise sinmez ve iyi tarafın hakkını başkası için de olsa savunmasını bilir. Yoksa kötülerden yakınmamız artarak devam edecek tüm ülkede. Selamlar.


NOT: İnsanımızdaki ve tabii yerleşim yerlerimizdeki "özellikle son yıllardaki" bozulmayı gözlemlemek acı verici ve bunda çok açık ve net siyasi hataların, yönetimsel hataların, eğitimsel hataların, yanlış ticari hedefler belirlemelerin ve sırf kendi inanç ve düşüncelerini hakim kılmak için başkalarının özgürlüklerini hiçe saymaların olduğu gerçek. İyi de kötü de her yerde var, ama yaşayanlar bilir bölgesel olarak bazı yerlerin iyi ya da kötü anlamda birbirinden çok farklı olduğunu(Bu İstanbul'un ilçe ve semtleri arasında bile böyle). Ve ne acıdır ki, ben emekliliğimde düşündüğüm bu göçü kendi doğduğum topraklara yapmayacağım çünkü oralar artık - en azından benim için - geri dünülemeyecek kadar kötülemiş durumda. Yani gidilen yerle çok ilintisi var göçten memnun kalıp kalmamanın da.

sakagun
26-10-2014, 12:14
Yerleştiğim yer merkezde değil. Köye bağlı. Etrafında evler yok diye aldık. 3 sene içinde sağ tarafımız yukarıdan aşağıya 3 katlı evlerle doldu. (Burada 3 kat sınırı var.) Diğer tarafımıza da yaklaşık 1 dönümlük bir bahçeyi kaplayacak şekilde bir depo yapıldı.
Bir yerin yerlileri o yere sahip çıkmalı diyorsunuz. Bu nasıl olacak? İstanbul'dan oraya kaçmış kişileri aralarına almayarak mı? Bana tam da onu yapıyorlar. Adımı bile bilmiyorlar. Benden bahsederken İstanbul'lu diyorlar. Uyumsuz biri olduğumu düşünmüyorum.
Bu arada gördüğüm tek yer burası değil. Başka köylerde de bulundum. Maalesef sizin bahsettiğiniz iyi niyetli, saf insanlara rastlayamadım. Allah'tan umut kesilmez. Vardır elbet. Ben yok demiyorum zaten, sadece insan her yerde aynı diyorum.

çağrıbey
26-10-2014, 12:35
Ben doğma büyüme İstanbul'luyum. Dedelerim ve büyük annelerim de İstanbul'lu. 35 yılımı İstanbul'da geçirdim.
Yerleştiğim yer merkezde değil. Köye bağlı. Etrafında evler yok diye aldık. 3 sene içinde sağ tarafımız yukarıdan aşağıya 3 katlı evlerle doldu. (Burada 3 kat sınırı var.) Diğer tarafımıza da yaklaşık 1 dönümlük bir bahçeyi kaplayacak şekilde bir depo yapıldı.
Bir yerin yerlileri o yere sahip çıkmalı diyorsunuz. Bu nasıl olacak? İstanbul'dan oraya kaçmış kişileri aralarına almayarak mı? Bana tam da onu yapıyorlar. Adımı bile bilmiyorlar. Benden bahsederken İstanbul'lu diyorlar. Uyumsuz biri olduğumu düşünmüyorum.
Bu arada gördüğüm tek yer burası değil. Başka köylerde de bulundum. Maalesef sizin bahsettiğiniz iyi niyetli, saf insanlara rastlayamadım. Allah'tan umut kesilmez. Vardır elbet. Ben yok demiyorum zaten, sadece insan her yerde aynı diyorum.

(mesajımı edite ettmiştimbi daha okuyunuz)
Size hak veriyorum çünkü o bölgeleri iyi tanıdığımı düşünüyorum. bu herkesin başına gelecek diye bir şey yok ama ülkenin bazı bölgelerinde insanlar oraya sahip çıkmayı geleni paralamak olarak görebiliyor haklısınız. Ayrıca sahip de çıkmıyorlar maalesef özellikle sizin ora bölgelerde, sonradan gelmişler çoktan halletti oraları. Ayrıca cehalet her yerde, gelişimi, ilerlemeyi binaları betonları artırmak olarak algılıyor artık herkes. Yukarıdaki mesajdaki notumu okuyunuz. Siz gitmeden sizinle tanışıyor olsak ben size başka bölgeleri tavsiye ederdim. (gidiş amacınızı bilmiyorum tabii iş mi, keyfi mi) Neyse ki üç kat sınırı varmış ama bence oralara üç kat bile yaptırılmamalı özellikle de merkezi yerlerin dışlarına. zaten ülkede son dönemin en büyük sıkıntısı hemen her yerde inanılmaz bir inşaat manyaklığı sevdasının başlamış olmasıdır ve sizin yaşadığınız yerler, benim çocukluğumun geçtiği yerler bu işin en yoğun yaşandığı yerler. Ne diyim siz kendinizce haklısınız. Sürekli başka yerlere göçecek değilsiniz sonuçta ama işte Marmara bölgesi faktörü de var bu işte.
İnsan her yerde aynı değil, genel olarak eğilimleri aynı diyebiliriz bunu da sağlayan şu küreselleşme denilen şey ne acı ki, fakat bölgesel olarak çook fark var insanlar arasında, bu farkı kapatmaya çalışanlar rezil politikalar deniyor olsa bile hala var, neyse ki var. Ama gidilen yere çok büyük beklenti ile gitmemeli, ayrıca gidilen yer çok ama çok iyi araştırılmalı, insanı da dahil buna, eğilimleri de, eskiden de olsa göç alıp almadığı, nereden aldığı v.s. v.s. , bu sebeple ben 10 yıl öncesinden araştırmaktayım ve kesin olarak Marmara bölgesinde özellikle İstanbul'a yakın bir yere gitmeye niyetim yok. Bölgeyi ya da insanını kötülemek için yazmıyorum bunu burada olan şey tamamen ekonomik, siyasi ve sosyolojik, insanlar da ona eğiliyor ister istemez. Sizin adınıza üzüldüm. Ama her göç, her satın alının arazi gelecekte böyle şeylere maruz kalabilir bunu da düşünmek lazım, risk hep var bu işte. Neticede o gerçeği yaşayan sizsiniz, size kolaylıklar dilerim.
(Şahsen görüşebilsek size bahsettiğiniz yerlerle ilgili çok şeyler anlatırdım, nasıl oldu, niye böyle oldu ile ilgili ama burada yanlış anlaşılmak istemem. Her yerin iyisi kötüsü var diyelim. Ancak gidilen yerin önemi büyük, ben de bunu gidip memnun olanlardan biliyorum)



Bir de naçizane tavsiye, size İstanbullu diyenlerle bilmem gidip tanıştınız mı? tanışmadıysanız, gidin bi tanışın, bi çaylarını için ya da siz davet edin, onlar utansın :) hatta onlara niye bu güzelim yerleri korumadıklarını betona boğduklarını güzel bi dille anlatın. belki de yaptınız bilemiyorum. Paylaştığınız fotoları baktım, şayet bunlar yaşadığınız yerdense, hala harika bir yerdesiniz demektir. Biraz da Polyannacılık yapmak lazım sanırım, şimdi etrafınızdaki evlerin 3 katlı olduğuna şükretseniz yeri, zira İstanbul'da 3 katlı ev görmek mucize gibi siz benden daha iyi bilirsiniz İstanbullu olduğunuza göre :) Yanınız depo mu oldu, benim evin yanı park ama gündüz güzel gece it kopuktan kavgadan geçilmiyor, sizce hangisi evladır. Yani iyi yanı kesin benden fazla şu an sizin yerinizin :) Göçülen yerle de doğru orantılı olarak bilhassa komşularla en kısa zamanda temasa geçmekte fayda olduğunu düşünüyorum. Bunun yarar getireceği kesin. Fotolarınız hakikaten güzelmiş.
(Her halükarda - bilhassa yeşili bol bir yere gittiyseniz - gidilen yer şu anki İstanbul'dan daha az stresli olacak orası kesin.)

Size kolaylıklar dilerim, ne diyim.

chimaera32
27-10-2014, 10:06
Sevgili agaclarnet üyeleri kaçmak için meyve cenneti Isparta yı araştırmanızı tavsiye ederim

kerkenez
27-10-2014, 10:22
Sevgili agaclarnet üyeleri kaçmak için meyve cenneti Isparta yı araştırmanızı tavsiye ederim

Eğirdir gölünün kenarında harika yerler var ama kışları baya bir soğuk geçer gibime geliyor. Ama gerçekten çok güzel bir yer düşünülebilir.

chimaera32
27-10-2014, 18:19
Sayın kerkenez ısparta iklimi üç bölgenin ( ege-Ak deniz-İç Anadolu) geçiş iklimindedir. İstanbuldan biraz soğuktu sizin düşündüğünüz kadar soğuk yoktur. Isparta insanların bildiği gibi sadece gül cenneti değildir Başta Elma ve Kiraz olmak üzere tam bir meyve cennetidir.

Oğuz Karsan
12-12-2014, 15:16
Merhaba,

İstanbuldan kaçılmaz. Sadece biraz uzaklaşabilirsiniz. Dışarıdan gelip birkaç yıllığına konaklamış birisi olarak değil, Bizzat Şişli, Etfal hastanesinde doğmuş ve 57 yıl sonra İstanbuldan ayrılan biri olarak yazıyorum.

Trafiği, Hava ve gürültü kirliliği, garip ve karışık yaşantısının yanında bir kaç olumlu durumu da var. Mesela bozulan bir aletinizin tamirini İstanbul dışındaki şehirlerden hiç birinde kolayca yaptıramaz, aradığınız bir ürünü kolayca bulamazsınız.

Hele, Beyoğlunda veya Boğazda yiyeceğiniz bir balığın ve içeceğiniz rakının tadını bulabileceğiniz hiç bir metropol,Büyükşehir vs yok.

Yine de İstanbulda yaşamak çok zor. Biraz uzaklaşıp, istediğinizde nimetlerinden faydalanabileceğiniz bir uzaklık bence daha makul olur.

Saygılar

gingy
12-12-2014, 15:52
İstanbul'dan kurtulmak,
İstanbul'u kurtarmak,
Keşke...

gülserenkulakac
16-12-2014, 22:16
veeeeeeeeeeee giresundayımmmm

aziztoprak
06-09-2015, 21:48
Konuyu ilgiyle izliyorum .

Bundan bir buçuk yıl öncesine kadar , yani 62 yıl İstanbul'da doğup büyüyen , hatta yaşlanan biri olarak İstanbul'dan kaçıp köyümüze dönme hayalleri ile vakit geçirdim .

Ve Köye geldim .

Önce ev yapmak lazımdı .

Evden vaz geçip bir kulube yaptım .

İstanbul'da alıştığımız konfora sahip tabii sahip değilim . Ama köylünün alıştığından az biraz daha konforlu hale getirebildim .

Bir sera yaptım . Hala eksikler bitmedi .
Ve hiç bir zaman da bitmeyecek .

İstanbulda hareketsizlikten yakınıyordum . Köyde sürekli hareket halindeyim . Önceleri biraz yoruluyordum . Ama zamanla alışılıyor.

Konu ev yapımına gelince ben çok ucuza mal ettim .

Yerden yüksek ve OSB denilen plakaları kullanarak , Ahşap bir kulube yaptım .

yaklaşık 5000 tl harcadım .

30 metre kare bir kulubem oldu .

Bir yerlerde resim olacak bakayım bulunca göndereyim .



Köyünüz nerede acaba. Kulübeniz hayırlı olsun.

İsmail Karagülle
06-09-2015, 22:03
Köyünüz nerede acaba. Kulübeniz hayırlı olsun.

Bolu -Mengen'deyim.
Teşekkür ederim

mhmet_do
28-05-2016, 21:09
Sevgili Gülseren Kulakaç,
hayalleriniz ne durumda görsellerle birlikte paylaşırsanız seviniriz :)

Mert52
29-05-2016, 01:33
Son durumu merak ettim. En kısa sürede paylaşmanız dileğiyle.

pria
04-06-2016, 08:30
''Evdeki hesabın çarşıya uymadığı'' üzücü bir hikaye:
....
Buraya kadarmış.....
Yıllardır yurtdışında çalışıp emekli olunca tek hayalim olan gezen tavuk yumurtası üretmekti hayalim

Tüm paramı bu işe yatırdım,kızlarım için en doğal ortamı yarattım
Kışın yeşillik yetmediğinde pazar pazar dolaşıp yeşillik topladım...
Şu an 7 dönümde diz boyu yoncam var..
İlk aylarda işler çok güzeldi,200 tavukla başladım ,taleplere yetişemeyince sayıyı 500 e çıkardım

Bir yıl boyunca çiftlikte sabahladım,kışın en zor şartlarında,karda buzda hep yanıbaşlarındaydım.bir gece sabaha kadar 500 tavuğa aşı vurdum ( yaşayan bilir )
Ama şu bir kaç aydır tek bir yumurta satamıyorum,sebebine gelince..!
Burada ,yani Akhisarda kolisi 5 tl ye yumurta satılıyor.
Burada yer gök tavukçu yumurtacı,sanırım benim şanssızlığım....

2.000 tavuğu 500 metrekarede yetiştiren var,full yem yiyorlar ve doğal adı altında yumurta satıyorlar....
Bendekiler çok şanslılar...

KÜÇÜK ÜRETİCİYİM BEN.ne markam var nede üzerinde tarihi basılı yumurtam
Büyük marketlerde satılan,markalı ,yumurta sahibi olan arkadaşlarım var benim
Hiç birinde tek bir tavuk yok,üretmiyorlar küçük üreticilerden yumurta topluyorlar
Dedim ya ben küçük üreticiyim,hep küçük kaldım.....
Buraya kadarmış,her gün yumurtalayan kızlarımı tek tek kesip 25-30 tl ye satıyorum
Ta ki son tavuk kesilene dek bu işlem sürecek
Sizler İstanbulda doğal yumurta peşinde koşarken,buradakiler ucuz yumurta peşinde,belkide alım gücüyle ilgili bir olay bilemiyorum
Bundan böyle kümeste köpek yetiştirmeyi düşünüyorum,bir Pug veya King Charles yavrusu 1,500 tl ediyormuş..
Ben nediye uğraşıyorumki 300 tavukla ?
Küçük üretici çoktan öldü,başınız sağolsun ... :(

https://www.facebook.com/groups/tatuta/?multi_permalinks=1334682933214006&notif_t=group_highlights&notif_id=1465020678514832

tarku
04-06-2016, 20:22
Sayın Pria,

Yazdıklarınız bana başımdan geçen 2 senelik elma serüvenimi hatırlattı. Bahçemi aldığım ilk sene hiç bir ekipmanım yokken, ilaçlama ,gübreleme vs. yapmadım ve elmalarım küçük ve kurtlu oldu. Pazarda perakende satmaya çalıştım. Doğal olarak insanlar dudak büktüler ve çoğunu satamadım. 2. sene ekipmanım tamamlandı ve her şeyi kuralına göre yaptım. Pazar da satmak için çıktığımda, kadının biri gelip "bu senin kendi bahçenden, Allah veriyor, sen topluyorsun, 25 kuruşa verirsen 10 kilo alayım" dediğinde, katil olmamla, kadının yaşaması arasında bir kaç saniyelik mesafe vardı. Kadına " kurtlu olsa alır mısın? elmalar ceviz kadar olsa alır mısın? dedim. Pis pis sırıtıp " niye alayım ki?" demez mi? Elmaları Allah veriyor da, ilacı, gübreyi Allah vermiyor maalesef diyeyim diye düşündüm. Sonra yaşadığım şehrin konya olduğu aklıma geldi. Konyalılar arasında bir laf vardır "etli ekmek kafalı" diye. Bu söz çok doğrudur. İstanbuldan kaçıp, başka yerlerde yaşamayı hayal edenler ; Aman konyadan uzak durun :p

İsmail Karagülle
04-06-2016, 20:41
Pria, Şu anda kümesten geldim .Ve 200 tavukla ben de başladım .
Sizin tecrübeniz için üzüldüm . Pazarlaması çok kolay değil. Ama başaranlar da var. Ben ne yapacağım arayışlar içindeyim .
Kesip köy tavuğu isteyenlere satabiliyorsanız bu yola devam edebilirsiniz. Belki de nasip yumurtada değil tavuk yetiştirmektedir .
Yumurta tavuğu veya et tavuğu değil , köy tavuğu yetiştiriyorsanız , yumurta satabildiğiniz adarını elde tutup fazlasını kesip satmak suretiyle ,
Hangisine talep varsa , talep kadar üretmeye devam etseniz.

Kolay gelsin . Sağlıcakla kalın .

tarku
04-06-2016, 20:49
Pria, Şu anda kümesten geldim .Ve 200 tavukla ben de başladım .
Sizin tecrübeniz için üzüldüm . Pazarlaması çok kolay değil. Ama başaranlar da var. Ben ne yapacağım arayışlar içindeyim .
Kesip köy tavuğu isteyenlere satabiliyorsanız bu yola devam edebilirsiniz. Belki de nasip yumurtada değil tavuk yetiştirmektedir .
Yumurta tavuğu veya et tavuğu değil , köy tavuğu yetiştiriyorsanız , yumurta satabildiğiniz adarını elde tutup fazlasını kesip satmak suretiyle ,
Hangisine talep varsa , talep kadar üretmeye devam etseniz.

Kolay gelsin . Sağlıcakla kalın .
Allah kazancınızı bol etsin. Başaranlar var derken? Küçük ölçekli işletmelerin kar ettiğini mi söylüyorsunuz? Kuş gribi başladığı zamanları hatırlar mısınız? köy köy dolaşıp, evinde 3-5 tavuk besleyen köylülerin tavuklarını itlaf edenleri hatırlar mısınız? Sizce bu normal miydi? O zamanlar da büyük işletmelerin böyle itlaf görüntüleri neden yoktu? Belki bir kaç göstermelik örnek çıkabilir ancak böyle hastalık haberleri genelde küçük işletmeleri öldürüp, büyük işletmeleri daha da büyütmek için uydurulan safsatalardır. Bu sebepten bu ülke de başarı isteniyorsa, çalıp, çırpıp, büyük oynamak gerekiyor. Aksi halde biraz palazlandınız mı tepenize binmeleri an meselesi olur. Kuş gribi diye ortaya çıkıp köylünün önce tavuklarını öldürürler. Ardından tavuk kalmadığı için artan keneler yüzünden köylünün kendisi ölür.

kiziltan
04-06-2016, 21:16
Kucuk isletmeler kurulurken sehir efsanelerine dikkat !

Devekusu, esek sutu, sulun, sus tavugu, mavi yumurta, salyangoz isletmeleri bence sehir efsanesi. Hatta topraksiz marul, yesil sogan gibi yatirimlar icin de kuskuluyum. Bunlarin dogru yatirim olmadigini saniyorum.

Anlamadigim sey, Sn Pria kendi olayini mi yazdi, baskasindan nakil mi ?

pria
04-06-2016, 21:25
Sizin tecrübeniz için üzüldüm . P.

Yanlış anlaşılma olmuş..Link verdim ama hikaye benim başımdan geçmiş gibi algılanmış..

Öykünün sahibi Akhisar'a yerleşip gezen tavukçuluğa gönül vermiş ama hüsrana uğramış Orhan Bakır'dır..

https://www.facebook.com/turkchief/about

İsmail Karagülle
05-06-2016, 10:37
Pria düşüncenize katılıyorum .
Ama şartlar böyleyken yine de bir çıkış yolu bulmak mücadeleye devam etmek lazım .

Ben köy yumurtası için birkaç yıldır yavaş yavaş çalışıyorum .

Bana 1000 tavukla başlamam önerildi ,
Ben 20 tavukla başladım .
sonra 50
ve şimdi 200
200 tavuk yapana kadar herkes yumurta istiyordu .
yumurta yok derken sıkılıyordum
yok dememek için miktarı artırayım dedim .
200 tavuk yaptım .
Ben yapana kadar benim bulunduğum ilçede 1000 yumurta talebi karşılanamıyordu .
Ben de komşu ilin çaycuma ilçesinden tedarik etmiştim .
Şimdi günde 2000 den fazla üretim yapan üniteler kuruldu .
Tabii artan üretim talebin çok üzerine çıktı .
Şimdi pazarlama problemi çıktı ortaya .

Küçük işletmeler 250 yumurtaya kadar üretim yapabiliyor .
60 kilometre içinde satış yapabiliyor .
Üzerine çıkarsa kurulum ruhsatı ve maliye konusunda yapması gereken bir dolu formalite ve külfet devreye giriyor .

Küçük yumurta üreticileri , ya kendi yiyeceği kadar üretecek veya büyük işletme şartlarını yerine getirecek .

Bu da sermaye eleman istihdamı pazarlama vs demek.

Tabii risk de büyüyor .
200 tavuk yumurtasını satamazsan keser ,satar veya konu komşuya köy tavuğu hediye edersiniz .yıkım olmaz .
Ama ille de yapacağım der ve işi büyütürseniz risk daha büyür ve batarsanız büyük batarsınız .

kOLAYLIKLAR DİLİYORUM

kiziltan
05-06-2016, 11:27
Sn Karagulle durumu cok guzel ozetlemisler.

Yumurta isini cok buyutmeye kalkan batiyor, kucuk kalinca kurtarmiyor. Kurtarmama sebebi bu is icin yer kiralama ve ya sadece bu is icin yatirim yapip gelen parayla gecinmeyi ummak.
Bagi, bahcesi, serasi olup yaninda 200-300 tavuk yapan zarar etmiyor cunku isci tutmuyor, arazi icin ayrica para vermiyor. Gecimini baska isten saglamis buradan ne gelse kardir diyor.

Findikligina tavuk salan, zeytinligine tavuk salan batmiyor. Sn Karagulle`nin yazdiklari gibi sonucta tavuklarini satsa zararsiz kapatabiliyor,

Isin icinde tamah etmek var, 2 donum yer alir ve ya kiralarim, atarim 200-300 tavuk, bir de kulucka makinasi, tavuklari cogaltirim basina bir isci koyarim gelsin paralar. Maalesef dusunce yanlis, boyle para yok. Babadan kalan zeytinlikten gecinemeyen ciftci varken teknolojiye yatirim yapmadan uc bes tavukla gecinmeyi beklemek bastan hatali. Ek is, ek gelir olsun deyip giren cok para kazanamaz ama batmaz.

Allah kolaylik versin girmis olanlara.

tarku
05-06-2016, 18:14
Konu istanbuldan kaçıp gitmek ama çiftçiye bir dokun bin ah işit.
Çocukluğumda mahallemize traktörle çiftçiler gelir ve domates satarlardı. Bir sokağa girdiklerinde, sokak mis gibi domates kokardı. Bizde üzerimize akıta akıta, ağzımız yüzümüz domates suyu olana kadar yerdik. Ne oldu da, çiftçiler traktörle domates satamaz oldular? Acaba bu hal yasasının bir sonucu mudur? Malını hale sokmadan satamıyorsun. Bütün Ürünlerde aynı durumun olduğuna eminim. Bir takım avantacılar para kazansın diye, çiftçi ürününden para kazanamıyor. Tüketici ise tarlada 10 kuruşa satılamayan ürüne, 100 kuruş veriyor.
İnsanlar hak ettikleri gibi yönetilirler. Sen üreticiysen malını ederine satamıyorsan, oy verdiğin kişilere bak!. Tüketiciysen, tarladan evine gelene kadar ürün 10 kat pahalanıyorsa, ya kazık yemeğe devam et ya da kim tarafından yönetildiğine dönde bir bak!

kiziltan
05-06-2016, 20:04
Sn Tartu ciftcinin durumunu kacinci defadir yaziyor, dikkat cekene kadar da yazmali bence.

Ancak herseyi siyasetciye ve devlete yuklememekte lazim. Hal kanunun cok uzun zamandir var, ve belediyeler para kazandiklarindan degismesini istemiyor. Ciftci kooperatif kurup halde yer alsa ve kendi malini o firma (kooperatif ) uzerinden halden gecirse olmaz mi ? Olur ama bizim kulturumuzde kooperatif yurumuyor maalesef.

" turboilan marul " yazip bir arayin, bakin 2-3 gun onceki ilanlara, Izmir Menemen`de kesime hazir marul 10.000 adet 2500 TL pazarlik payi var !

Bu mal para kazanir mi sizce ?

Bir baslikta gordum Samsun Carsamba`da topraksiz seraya ekili 12.000 marul. Basinda daha once okumustum, kaymakam ziyaret etmis, efendim soyle proje boyle proje, tarimda buyuk atlim...

Bu seranin maliyeti, kendi soylediklerine gore 125.000 TL olmus. Bu soylenen 12.000 marulun ilanlara gore satis fiyati yaklasik 2500 TL. Tarla mali ciktigi zaman ekmedi desek, yilda 6 devir ekse satisi yapar 6 x 2500 = 15.000 TL. Dikkat satis bu kar degil ! 15.000 / 12 ay eder ayda 1.250 TL. Bu satis ! Yani sera, kredi, iscilik, isitma/sogutma, tohum, fide, ambalaj hepsi bedava olsa ayda 1.250 TL. Bu yatirimi banka kredisi ve tesvik var diye yapan ciftci yarin batarsa suclu kim ?

Esegi saglam kaziga baglayip sonra Allah`a tevekkul ! Kendi dusen aglamamali.

Konya. Encok su tuketenlerden seker pancari ekiyorlar, su bulamayinca binlerce kuyu aciliyor, yeralti sulari kurumaya obruklar olusmaya basliyor. Arkadas baska birsey eksen olmaz mi ? Sen suyunu kurutup sonra aglarsan sana devlet ne yapsin, yapabilecegi ve yapmadigi sey ciftciyi uyarmak. Ne yapsin yasaklasin mi ? Burada cozum ne olabilir ?

Ciftcinin sorununu kendisinden baskasi cozemez. Kanunla olmuyor.

İsmail Karagülle
05-06-2016, 20:33
Bir sitede bir arkadaş her yazısının altına yazardı .
Çok beğendiğim bir söz.
''Bedava peynir sadece fare kapanında bulunur ''

Hem İstanbul'dan kaçacaksın, köye göçeceksin, hem çok para kazanacaksın , bu ham hayal.

İstanbul'dan kaçışın en önemli nedenlerinden biri de doğa içinde bazı şeyleri tüketmeden bazı şeyleri kendin üretip , doğal yaşamak .

Bunun yanında bir de para kazanmayı başarırsan çok iyi.
Fakat çok kolay değil.

Köyde yaşayacaksanız , ürettiğiniz şeyin pazarını köyde aramak yanlış, pazar yine kentlerde .

Kentte ürün satabilmek için mevcut yasalar sizi zorlar .

Organik sertifikası alırsanız ( bir çok formaliteye ve maliyetine razı olmanın yanında , bulunduğunuz yerin çevresi de buna uygun olmalı)
İstanbul' da ( veya diğer kentlerde de var) organik pazara ürününüzü götürebiliyorsanız ,
İşte o zaman para kazanırsınız.

Doğal ürün yetiştirip , organik sertifikası almadan bu işten iyi para kazanan tanıdıklarım da var . Fakat pazarlama becerisi olan , ürününü çok güzel pazarlamasını yapan kişiler bunlar.

Yani bedava peynir yok. Sadece üretmek yetmez ürünü satmanın bir yolunu bulmak lazım .

Bu da alışılmış metotların yanında yaratıcılık gerektiren bir konu .

En önemlisi satabileceğin kadar üretmek .

Küçük küçük yavaş adımlarla ilerlemek ,
işler ters gitse bile çok zarar ettirmez.

Herkese kolaylıklar , başarılar dilerim sağlıcakla kalmanızı dilerim .

tarku
05-06-2016, 21:23
Sayın Kızıltan,

Kooperatif dediniz, inanın çok güldüm. Bizim burada meyveciler birlik kurmuşlar. Sonunda birlik kapanmış. Son başkanla tanışma fırsatı buldum. Birlik üyelerine öyle küfürler ediyor ki inanılmaz. Çay paralarını bana kilitleyip kaçtılar diyor. Düşünebiliyor musunuz koskoca meyve bahçesi sahipleri, birlikte içtikleri çay paralarını vermemek için kaçıyorlar. Başkana, tekrar kuralım birliği çay paraları benden dedim. Adamın bana bir bakışı vardı, amanın. İlçemizde, belediye soğuk hava deposu yapmış. İşletmesini becerememiş ve bir üreticiye devretmiş. Onlarda becerememiş ve kapıya kilit vurmuşlar. Atıl olarak çürümekle meşgul. Yine ilçemizde meyve suyu ve şeker pancarından şurup üretmek üzere bir fabrika kurulmuş ama 15 senedir mahkemelerle uğraşılıyor ve bir bekçiden başka yolunu bilen yok. Mahkemenin neden olduğunu araştırayım dedim. Bin bir türlü rivayet çıktı karşıma.

İşin özü bizim insanımız hem kel, hem fodul. Hem tembeller, hem de her şeyi biliyorlar. Bahçe komşum var bana sürekli budama konusunda tavsiyelerde bulunur. Elmalarını yanlış buduyorlar, bana ver ben budayayım diyor. Sen elma ağaçlarını ne yaptın diye sorunca, söktüm, saksağanlar yiyordu diyor. Terzi kendi söküğünü dikemezmiş gibi. Bir düşmanınız varsa sakın ola ona kurşun falan sıkmayın. Bir meyve bahçesi alıp hediye edin, 2-3 seneye kanser olmazsa gelin benim kafama sıkın. Hay ben böyle hobinin...

kiziltan
05-06-2016, 21:51
Sn Tarku demek bizdensin, aglanacak haline gulenlerden.

Yinede vazgecme derim, kendin gibi dusunen 10 kisi bulup kooperatif ile kabzimallik isini yapmaya calis.

Amcamin bir sozu vardi, " Koylunun akli gozundedir "

Eski yaziyla ogretmen olmus, 45 yil fiilen calismisti. Cok eskiden koyde ogretmenken okulda ogrendikleri zaman zamanda yaz kurslarinda ogrendikleri tarim bilgilerini koyluye anlatirlarmis, ama kimsa dinlemezmis, uygulamazmis. Gitmis kendi parasiyla 4-5 donum kiralayip tutun dikmis ve kursta ogrendigi sekilde dikip toplamis. Urun bilinenden iyi ve fazla olunca, gozleriyle gorunce, koyluler gelip sen su toplantilari birdaha yapip anlat bakalim hoca demisler.
Saglicakla kalin

pria
06-06-2016, 09:29
Eğer, yeterli bilgi ve deneyiminiz yoksa, İstanbul'dan kaçıp bir köye yerleşerek tarımsal faaliyetler yaparak kurtulacağını sanmanın da ağır maddi manevi faturaları mutlaka olacaktır.
Köyde yaşamak aksine belki de İstanbul'da yaşamaktan da zordur.
Çiftçilik çekirdek aile işi değil..

kiziltan
06-06-2016, 10:12
Dogru olanin yasadigi sehire yakin birkac donum yer alip gidip gelerek birseyler yapmak oldugunu saniyorum. Bu isi gecinmek icin ve ya ek gelir garantisi olarak yapmamak lazim, az birsey geliri olursa ne ala. Alinacak yerin buyuk vr ucuz olmasindansa degerlenebilecek ve gerektiginde kisa surede satilabilecek olmasina dikkat etmek iyi olur. Arazinin buyuklugu oyle olmali ki cevreden birisine gel sen burada otur calis, urunun birkismi senin diyebilesiniz. Aksi takdirde gittiginizde meyveleriniz toplanmis olabilir, tavuklariniza kimse bakmamis olabilir, sebzeler sulanmamis olabilir.

Ciftcilik artik cekirdek aile isi degil, teknoloji ve minimum yatirim/uretim hesabi gerektiriyor.

Sehirden gitmek hesabi yapildigi xaman maalesef cocuklar hala anne baba yaninda, torun var ilgilenmek lazim, hastaliklar baslamis doktor ve bakim lazim . Bunlar sehirden uzaklasmayi zorlastiriyor.

Gidip oralara yerlesmek isteyen, ornegin serbest tavuk yapmak istiyorsa, yakinda bir yerlesim bolgesinde cevirme tavuk satan biryer acabiliyorsa, ve ya ufak bir dukkanda koy tavugu ve yumurtasi satabiliyorsa belki bir miktar kazanacaktir, ayni zamanda vakit gecirmis olacaktir.

Sn Kuzucu`nun yaptigi gibi hem acikta hem serada cesitli urunleri yetistirerek dogrudan satabilecek olan varsa cok fazla zorlanmayacaktir.

Kacmayi dusunenlere bol sans ama unutmayalim herseyi dusunmeden atilim yapmak gercekten sans ister, planli olmakta fayda var.

Burada Turkiye`de ev almak isteyip bana soran cok var. Soyledigim standart seyler var, once git orada 6 ay kirada otur bakalim alisabiliyor, yasayabiliyormusun, ve unutma kac sene gecerse gecsin orada sen yabancisin. Bulundugun yerde bir is yapamiyorsan orada yapma sansin daha az.

pria
06-06-2016, 14:05
Sayın tarku, yazmaya kalksam ancak sizin yazdıklarınızı yazabilirdim..Hepsi doğru ve yerinde öneriler.

kiziltan
06-06-2016, 14:32
Kurtulmak istedigin yere yakin, hani haftasonu gidip gelebilecegin bir yerde arsa olsa, emeklilikten 5-6 yil oncesinden orayi cevizlik yapsan, emeklilik gelince urun veren yerin olur. Bir nedenle gidemesen satarsin, bos tarlayla urun veren cevizlik arasinda buyuk fark olur, zarar olmaz. Satmam dursun diyene her hafta gidip gelmeye bile gerek yok, bir yarici ile isletmek mumkun.

tarku
06-06-2016, 21:31
İstanbuldan uzaklaşıp, bir bahçe veya çiftlik sahibi olmak isteyenlere naçizane bir tavsiyem olacak. Bağ, bahçe ile kendiniz ilgilenecekseniz, bir yardımcı tutmayı düşünmüyorsanız; Alacağınız bahçenin bir bölümünü elle çapalayın, daha sonra otlanmış bir bölmesinin otlarını temizlemeyi deneyin, bir bel alıp 30-40 metre kare bir yeri belleyin. Bu dediklerimi yaptıktan sonra kafanızı kaldırıp, alacağınız bahçenin büyüklüğünü ve yaptığınız çalışmayı bütün bahçeye yapacağınızı hayal edin. Eğer o yorgunluk anında bahçe size büyük gelmiyorsa, aradığınız arazi orasıdır.

Ben bahçemi alırken, ağaçları, iki yanından dere gibi akan sulama kanalındaki suyun şırıltısını duyunca hipnotize olmuş gibi düşünmeden aldım. Bahçenin başından sonuna iki tur yaptım mı yarım saat mola veriyorum. 10 sıra olduğuna göre bahçenin tamamını gezmek için 2.5 saat molaya gidiyor :P. Gözünü toprak doyursun lafını niye söylemişler bilmiyorum ama benim gözümü doyurdu gerçekten. Toprakla, ağaçlarla uğraşmayı seviyorum ama herkesin bir limiti vardır. 25 dekar beni biraz aştı sanki ;)

tarku
06-06-2016, 21:43
Kurtulmak istedigin yere yakin, hani haftasonu gidip gelebilecegin bir yerde arsa olsa, emeklilikten 5-6 yil oncesinden orayi cevizlik yapsan, emeklilik gelince urun veren yerin olur. Bir nedenle gidemesen satarsin, bos tarlayla urun veren cevizlik arasinda buyuk fark olur, zarar olmaz. Satmam dursun diyene her hafta gidip gelmeye bile gerek yok, bir yarici ile isletmek mumkun.

Bir akrabam, köyümüzde arazisine 60 tane chandler ceviz dikti. Köy ile ilçe arası 25 km. 1 senede cevizlerin 25 tanesi kurumuş, 10 tanesi can çekişiyormuş. Fidanı dikeyim 5-6 sene sonra mahsule yatar düşüncesi, düşüncede güzel ama fiiliyatta doğru değil. Yeni dikilen fidanlar bebek gibi, 115 tane armut fidanı diktim, günde 3 defa her birinin yanına gidip onlarla konuşuyorum :p. Uyanmayanlara " hadi oğlum", sürgünleri zayıf olanlara " ha gayret" diyorum. Yine de 10 tane fire var. Fidan dikeceksin her hafta sulayacaksın. Yaz budaması, gübrelemesi, otların çapalanması vs.. Fidan diktin mi, başında nöbet tutmazsan zor dostum zor.

pria
06-06-2016, 23:27
Bizim kasabada da beni saymazsak iki hüzünlü insan var..

Biri emekli Ziya Hoca..Kasabadaki tüm resmi bayramların, yazın Belediye konser ve şenliklerinin vazgeçilmez sunucusudur. Edebiyatçıdır.. Benim gibi 15 yaşlarında 500 kadar zeytini var..Tüm işini yevmiyecilere yaptırdığı için para kazanması mümkün değil..
Oysa oldukça iyi ürün alıyor ama kendi başımda aynı dert olduğu için eloğluna para ile iş yaptırmanın maliyetinin neleri silip süpürdüğünü çok iyi bildiğim için para kazanması mümkün değil..Benden daha yaşlı olduğu için sanırım dayanacak tahammülü kalmadı..450 bin liraya satışa çıkarmış 20 dekar cıvarındaki arazisni..
İçindeki zeytinler bu fiyatın içinde hiçbirşey ifade etmiyor..Belki tarla boş olsa çok daha fazla para edecek..Çünkü kasabamızda yapılan bir termik santral var..Çorak araziler bile sanayi bölgesi olacak, imar planı genişleme alanı içinde kalacak, otoyol, hızlı tren geçecek falan reklamlarıyla dekarı 15-20 bin liradan gidiyor..
Ziya Hoca'nın zeytinleri yüzünden belki de arazisinin dağeri düşüyor..Adamlar gıcır gıcır kumsal çorak dağ tepelerdeki yerleri dekarı 15-20'den alıyor ama araziler ovaya, hele hele sulak, baraj suyu inen yerlere kaydıkça diyatlar 6-7 bin liraya düşüyor..
Yani, verimli, münbit, içinde fidan, ağaç olan yerler değil, kıraç, dağ tepe, çalılık, verimsiz yerler para ediyor..
Kendimden örnek verirsem..Tüm zeytinlik haricinde tarlalarımı sattım..Kıraç gıcır kum, boş tarlayı 17 bin liraya satarken, ovada çeltik ekilen tarlalarımı 7-10 bin arasında bir yıllık gayret sonucunda ancak satabildim..

İkinci örneğim de şu.. Asvalt yol boyunda 30 dekar sulanabilen ovanın en münbit yerinde 30 dekar kiraz eken bu işlere merak salmış yabancı biri vardı..O da dayanamadı bu yıl satılığa çıkardı yerini..Adamın köyde konuşulanlara göre bugüne kadar 15 yılda 650 bin lira para batırdığını söylüyorlar o kirazlığa..Kiraz sevdası uğruna döktüğü paraları alabileceğine inanmıyorum..Çünkü o civarda tarlanın dekarı 9-10 bin lira..
Alıcı zaten huylanıyor ''neden satışa çıkardığı'' için..Alıcı, ''adam para kazansa kirazlığını satışa çıkarır mı , diye düşünüyor ve öldüm fiyat çekiyor..

Yine bir şahıs elmalığını satılığa çıkarmış duyduğuma göre..

Yani vaziyetler böyle..

Hani, boş yeri fidanla doldurup tarlam değerlenir düşüncesi de bazı yörelerde geçerli olmayabilir..Üzüldüğünüzle kalır, emeklerinize yanarsınız..

pria
07-06-2016, 00:02
Kendimden de örnek vereyim..Elimde sadece belediye imar planı içinde 5250 metrekare zeytinlik kaldı..Denize nazır, muhteşem manzaralı bir yer..Fakat, tam karşımda termik santral bacası yükseliyor..Gördükçe keyfim kaçıyor..
Onu da satışa çıkardım..400 bin lira..ama içindeki 200 kadar 16 yaşındaki ağacın hiçbir anlamı yok..Zeytin dikili olduğu gören alıcılar nedense vazgeçiyor..Eğer boş olsaydı belki de 500 bin liraya çoktan satmış olacaktım..Bunu ben değil, emlakçılar söylüyor..

kiziltan
07-06-2016, 14:20
Bu konuda bende soru isaretleri vardi, yazdiklariniz dogru. Emlak sitelerinde zeytinliklerin fiyati 5000 den basliyor. Anlamiyorum hastalik mi var ?

tarku
07-06-2016, 20:26
Bu konuda bende soru isaretleri vardi, yazdiklariniz dogru. Emlak sitelerinde zeytinliklerin fiyati 5000 den basliyor. Anlamiyorum hastalik mi var ?

Hastalık değilde, Zeytinlikler koruma altında (tabii santral yapıyorsanız geçerli değil) Normalde zeytinliklere çivi bile çakılamaz. Bir bakıma tarımsal sit alanı gibi. Şimdilerde böyle arazi alanlar içine bir villa yapayım, havuzu olsun, zeytinleri de toplar organik zeytin ve zeytinyağı yaparız düşüncesindeler. Zeytin ve zeytinyağı tamam da imar izni almak hiç kolay değil.

Şu andaki bahçemi almadan önce ege taraflarında küçük bir yer almayı ve bahsettiğim tarz da bir ev yapmayı düşünmüştüm. Ucuz bir yer buldum ve emlakçıyı aradım. İlk başta pazarlık iyi gidiyordu, adam neredeyse üzerine para vereyim diyecek. Derken iş patladı. Adam anlaştık ama burası zeytinlik bilginiz olsun dedi. Ben de ne olmuş zeytinlikse dedim. Buraya ev hatta kümes bile yapmanıza izin vermezler, ağaç sökemezsiniz deyince iş anlaşıldı.