PDA

View Full Version : Bitkilerde Etimoloji




Halit Togay
09-12-2006, 21:30
Ağaçlarda etimoloji konulu bir başlık daha var . Buraya yazacak arkadaşlar ağaç ve çalı dışı bitkileri yazarlarsa daha iyi olacak. Türkçe ve taksonomideki Latince karşılıklarının etimolojisi yazılabilir.
İlk maddeyi ben yazayım. Gerçi ağaçlarda etimoloji ye de yazdım ama ..

Bitki: Eski Türkçe'de bütmek bitmek:doğmak , olgunlaşmak , sona ermek, bütünlenmek kökünden geliyor.

Arapçası nebat.
Latince planta ,
grekçe pelagos.
Azericesi de aynı.
Diğer türki lisanlarda ösimlik , ösümdük , üsimlik gibi kelimeler kullanılıyor.




sukranayalp
10-12-2006, 10:34
Vigna caracalla ya eski İstanbullular Zülf-ü aruz derler.
Bu da sevgilinin perçemi, saçı anlamına gelir.
Çünkü çiçeğe dikkat ederseniz Selluka (Vigna caracalla) (http://www.agaclar.net/gallery/agac.php?id=5034)ortası salyangoz gibi ya da bir perçem gibi kıvrılmıştır.

Süs bezelyesi (Lablab) (http://www.agaclar.net/forum/attachment.php?attachmentid=3415&stc=1&d=1156509217) bitkisinin adı ise Leb : dudak tan gelir. Nasıl ki aslanağzı diye isim veriyorsak bu bitkinin de açılır kapanır durumda dudakları vardır.

Halit Togay
22-12-2006, 05:45
Yaprak : Eski Türkçe'de yapmak :kapamak örtmekten geliyor. yapurgak.. yapırgak.. yapırkak.. yaprak. yap kökünde örtmek ,kapamak , gizlemek gibi anlamlar saklı. Ağacı örten kaplayan anlamında. Tüm türki lisanlarda da benzer sesçe benzer kelimelerle ifade ediliyor.

Todor
22-12-2006, 08:03
Odun: od dan gelir. Eski türkçe od ateş, sıcaklık demektir. İngilizceye hot olarak geçmiştir

Todor
22-12-2006, 10:52
Bostan: Büistan
Bü: farsça güzel kokan anlamına gelir
İstan: Farsça yer, diyar, memleket, durak anlamına gelir
Bostan güzel kokan yer demektir

Todor
22-12-2006, 11:02
Tomurcuk: Tömür
Töm: eski türkçe şişmek, yuvarlak, küre anlamında kullanılır.
Tömürmek : şişmek, kabarmak

(tümör kelimeside bu kökten geliyor olabilir.)

Evet şimdi baktım, tümör kelimesi latince tumor kelimesinden geliyormuş, anlamı şişik yumru demekmiş. demek ki latinceye eski türkçeden geçmiş:rolleyes:

Todor
22-12-2006, 11:11
Yeşil: Yaş-ıl, taze bitki, yaş bitki rengi
Mavi: mayi den gelir. Mayi arapça Ma kökünden helir. Sıvı, su demektir.
Sarı : Zar dan gelir. Zar arapça altın demektir
Turuncu: Turunç dan gelir. Portakal rengi. İngilizcesi Orange, fransızcasıda oranj herhalde
Beyaz: Beyzadan gelir, arapça yumurta demektir. (Demek ki orda tavuklar beyaz yumurtluyor:))
Lacivert: Farsçca Lajvertden gelir. Gök rengi bir taşın adıdır.
Siyah: Farsça siyav kelimesinden gelir.

Todor
22-12-2006, 11:15
Güneş: Gün-eş, gün ışığı

Todor
22-12-2006, 11:18
Güney: Gün-ey (gün yönü)
Kuzey: Kuz-ey (karanlık yönü) (kuzgun da aynı kökten gelir, kara kuş, karanlık kuş demektir)

Todor
22-12-2006, 11:45
Böcek: Böğ-cek eski türkçeden gelir
Böğ: bir tür zehirli örümcek
cek: küçültme eki

Todor
22-12-2006, 11:47
Örümcek: Örüm -cek. Eski türkçeden gelir
Örüm: örülmüş olan
cek: küçültme eki

Todor
22-12-2006, 11:53
Budak: Bütık kelimesinden gelir. Eski türkçe dal demektir.
Budamak: Bütımak

Todor
22-12-2006, 12:36
Tepe: Töp, töpü kelimelerinden gelmiştir. Eski türkçe yükselti anlamına gelir. İngilizceye top olarak geçmiştir.

Todor
22-12-2006, 12:43
Rakkamların kökeni ile ilgili olarak "Karagöz'le Hacivat neden öldürüldü?" filminde çok güzel bir sahne vardı. Anmadan geçemeyeceğim:)
Serçe parmağı, pırr diye uçar serçe
yüzük parmağı, serçe parmağının eki
orta parmak, en uçtaki
işaret parmağı, adamı dürtmeye yarar
baş parmak, en baştaki

pırr, eki, uç, dürt, baş
bir, iki, üç, dört, beş

Baş altınıda ben ekliyeyim.

Halit Togay
22-12-2006, 21:15
Maydanoz:grekçe makedoniesis Makedonya otundan geliyor. Osmanlıca midenuvaz (mideokşayan) kelimesi makedoniesisin bozulmuşu.

Todor
22-12-2006, 21:26
Begonvile: Fransız denizci ve sayyah Louis Antoine de Bougainville'in isminden gelir

Todor
22-12-2006, 21:36
Şebboy: farsça şeb-ünbüy kelimelerinden gelmiştir. Gece kokan anlamına gelir.

Todor
22-12-2006, 21:41
Tarla: tarıglak kelimesinden gelir. Eski türkçe kökenlidir. Tarıglak kelimesi ise darı kelimesinden gelir. Darı ekmek manasında.

Halit Togay
22-12-2006, 21:43
Tomurcuk: Eski türkçe tömürmek kelimesinden gelir. şişmek, kabarmak demektir.
Tümör kelimesi dilimize latinceden geçmiştir. Latince aslı tumeur demektir. Latince-türkçe sözlükteki karşılığında şişik, kabarık olarak yazar. demek ki latinceyede eski türkçeden geçmiş diyebiliriz:)

Tomurcuk bizde dalların baharda yaptığı kabarık yeni sürgün olarak kullanılıyor ; tomur diğer türki lisanlarda bitkinin kökü demek . Tabii ki kök de tomur yani kabarıklık vererek büyüyor.

Todor
22-12-2006, 21:43
Papatya: Farsça batüte kelimesinden gelir. 14üncü yy.a kadar babüne babadça kelimeleri kullanılmıştır.

Todor
22-12-2006, 21:49
Dal:Eski türkçe tal kelimesinden gelir.

Halit Togay
22-12-2006, 21:50
Sebze : Farsça sebz =yeşil den geliyor. Yani sebze derken yeşillik demiş oluyoruz.

Todor
22-12-2006, 21:54
Zerdeçal: Farsaça zerdeçüb kelimesinden gelir. Zerde sarı, çüb çubuk demektir

Todor
22-12-2006, 21:58
Sinameki: Arapça sina-i Mekki kelimesinden gelir. Mekke sinası demektir. Sina bir tür ağaçtır.

Todor
22-12-2006, 22:02
Hevenk: farsça aveng kelimesinden gelir. asılı olan, sallanan şey demektir.

Todor
22-12-2006, 22:05
Çay: farsça çay kelimesi dilimize aynen geçmiştir. Farsçaya çince ça kelimesinden geçmiştir

Todor
22-12-2006, 22:06
Kahve: Arapça qhv kelimesinden gelir. Usare, öz su demektir

Halit Togay
22-12-2006, 22:19
Papatya: Farsça batüte kelimesinden gelir. 14üncü yy.a kadar babüne babadça kelimeleri kullanılmıştır.
Papadia: Grekçe papaz karısı. Kaynak:İsmet Zeki Eyüboğlu Gerçi Eyüboğlu'nun Rumcanın Türkiye Türkçesi üzerine tesirini Trabzon Maçka'lı olması hasebiyle abarttığı biliniyor ama....

Halit Togay
22-12-2006, 22:26
Kabak: Eski Türkçe'de kabağ Kapamakla ilgili kapak (kapalı olan kabukla kuşatılmış). Tüm türki lisanlarda benzer kelimelerle ifade ediliyor.

Halit Togay
22-12-2006, 22:29
Kavun: Eski Türkçeden tüm türki lisanlara aynen geçmiş.

Halit Togay
22-12-2006, 22:32
Karpuz: Farsça'sı harbuz , Rusça'sı arbuz. Tüm türki lisanlarda karpuz benzeri kelimelerle ifade buluyor. Acaba Türkçe'den Farsça'ya mı geçti yoksa tersi mi geçerli?

Todor
22-12-2006, 22:53
Bendeki kaynaklar karpuz için farsça xarbüze kalimesini kaynak gösteriyor.
xar: eşek,
büzak: hıyar, kavun
yani karpuz farsçada eşek kavunu demek.

Todor
22-12-2006, 23:03
Leylak: Farsça nilak, arapça lilak, sanskritçe nila. Hepsinde çivit rengi demek

Todor
22-12-2006, 23:07
Patlıcan: Dilimize arapça badincan kelimesinden geçmiştir. Aslı hintçe brincaldir

Todor
22-12-2006, 23:24
Unutma beni çiçeği: Latincesini bulamadım
Bir delikanlı sevgilisi ile dağlarda dolaşıyormuş. Derken kız, yamaçta masmavi bir çiçek görmüş. "Sevgilim bana o çiçeği getirir misin?" demiş. Delikanlı bakmış yamaç çok dik, aşağısı uçurum. Ama sevgiliside çok istiyor. Gitmiş çiçeği koparmış. Koparmış ama tam kopardığı anda da ayağı kaymış. Son bir gayretle çiçeği kıza fırlatmış. Fırlatırkende bağırmış. "DARLING, FORGET ME NOT!". Ve delikanlı uçurumun dibine cansız yayılmış.
Delikanlının anısına o çiçeğe ingilizcede forget me not derler. Dilimize de aynı şekilde çevrilmiştir. Üzücü bir hikaye.

uyar11
23-12-2006, 00:03
Sevgili Todor,
Unutma beni cicegine ufak bir katkida benden.
Boraginaceae ailesinden, latincesi Myosotis, latince'de fare kulagi anlaminda.
Bircok cesidi mevcut, renk olarak; civit mavisi, acik mavi, pembe, sari ve beyazi da var.
saygilar,
Uyar11.

Todor
23-12-2006, 15:02
Bezelye italyanca piselloii, latince pisellum kelimelerinden dilimize geçmiştir.

sukranayalp
24-12-2006, 11:05
Salatalarda kullandığımız mercanköşk

Türkçe adı : Mercanköşk
etimolojik kökeni : (Farsça) MERZENGÜŞ : farekulağı (Türkçeye çevrimi)İstanbul ticari adı majoran
Latince adı : Origanum majorana(Uluslararası bitki adlandırma sırasında cins ismi olarak Origanum, tür ismi olarak da Majoran literatüre geçmiş bir isimdir.)
Merzengüş ;
Latince, Yunanca, Almanca ve İngilizce'de bizim okuduğumuz ağıza yakın olarak marjoranum, matsurana, marjoram gibi adlar verilerek kullanılmıştır.

Halit Togay
25-12-2006, 05:34
Turfanda: Doğu Türkistan'da bulunan Turfan denen (şimdi Çin Halk Cumhuriyeti'nin Şincan Uygur Özerk Bölgesi'nde bulunuyor) denizden 150 metre kadar aşağıda bulunan bir ova-çöl . Yazları son derece sıcak olan bu havzada çevredeki yüksek arazilere göre yaz erken geliyor ve pamuk dahil bir tarım cenneti. su cevredeki dağlardan karız-keriz denen yeraltı sulama kanalları vasıtası ile getiriliyor. Aynılarından İran'da da var.
Su olunca , sıcak ve güneşli bir hava olunca sebzeler de Turfan -da yetişiyor.
Bir kelime Türkçe dil ailesinin en doğusundan çıkıyor ve en batısına nasıl böyle geliyor değil mi? Hem de çoktan unutulmuş bir coğrafi yer adı.

Todor
19-02-2007, 06:48
Dere: Farsça vadi
Irmak: Arapça gürül gürül akmak, akarsu
Çay: Farsça cüy küçük akarsu, Osetçe ç'ay ırmak anlamına gelir.

Todor
19-02-2007, 06:50
bahçıvan: Farsça bağceban, bahçe bakan anlamında

Todor
19-02-2007, 07:00
Marangoz: Yunanca marangos, İtalyanca marangón. Latince mare kökünden gelir. Mare deniz demektir. Herhalde ilk marangozlar gemi yapım ustaları idi.
Dülger: Farsça dürōger kelimesinden dilimize geçmiştir. Dürü (biçmek, yontmak) ve kar (iş, eylem) kelimelerinden oluşur.

Sebahattin
20-02-2007, 17:21
Turfanda: Doğu Türkistan'da bulunan Turfan denen (şimdi Çin Halk Cumhuriyeti'nin Şincan Uygur Özerk Bölgesi'nde bulunuyor) denizden 150 metre kadar aşağıda bulunan bir ova-çöl . Yazları son derece sıcak olan bu havzada çevredeki yüksek arazilere göre yaz erken geliyor ve pamuk dahil bir tarım cenneti. su cevredeki dağlardan karız-keriz denen yeraltı sulama kanalları vasıtası ile getiriliyor. Aynılarından İran'da da var.
Su olunca , sıcak ve güneşli bir hava olunca sebzeler de Turfan -da yetişiyor.
Bir kelime Türkçe dil ailesinin en doğusundan çıkıyor ve en batısına nasıl böyle geliyor değil mi? Hem de çoktan unutulmuş bir coğrafi yer adı.

Harika bir bilgi.

Teşekkürler, Halit Bey.
Merakımdan soruyorum bu kadar kelimenin etimolojisini nereden araştırıyorsunuz?

ortanca
21-02-2007, 22:00
Unutma beni çiçeği: Latincesini bulamadım
Bir delikanlı sevgilisi ile dağlarda dolaşıyormuş. Derken kız, yamaçta masmavi bir çiçek görmüş. "Sevgilim bana o çiçeği getirir misin?" demiş. Delikanlı bakmış yamaç çok dik, aşağısı uçurum. Ama sevgiliside çok istiyor. Gitmiş çiçeği koparmış. Koparmış ama tam kopardığı anda da ayağı kaymış. Son bir gayretle çiçeği kıza fırlatmış. Fırlatırkende bağırmış. "DARLING, FORGET ME NOT!". Ve delikanlı uçurumun dibine cansız yayılmış.
Delikanlının anısına o çiçeğe ingilizcede forget me not derler. Dilimize de aynı şekilde çevrilmiştir. Üzücü bir hikaye.

Bitkinin adı Senin yüzünden öldüm de olabilirdi...
Biz bayanların bazen en olmayacak şeyleri isteme huyumuza bir örnek..
olan fedakar gence olmuş..

Halit Togay
25-03-2007, 21:43
Yeşil: Yaş-ıl, taze bitki, yaş bitki rengi
Mavi: mayi den gelir. Mayi arapça Ma kökünden helir. Sıvı, su demektir.
Sarı : Zar dan gelir. Zar arapça altın demektir
Turuncu: Turunç dan gelir. Portakal rengi. İngilizcesi Orange, fransızcasıda oranj herhalde
Beyaz: Beyzadan gelir, arapça yumurta demektir. (Demek ki orda tavuklar beyaz yumurtluyor:))
Lacivert: Farsçca Lajvertden gelir. Gök rengi bir taşın adıdır.
Siyah: Farsça siyav kelimesinden gelir.

Renk: Farsça renk, boya.
Mavi: Mai, Farsçası abi. Ma ve ab ikisi de su manasına geliyor.
Beyzi: oval, yumurtamsı.

Halit Togay
25-03-2007, 21:55
Turfanda: Doğu Türkistan'da bulunan Turfan denen (şimdi Çin Halk Cumhuriyeti'nin Şincan Uygur Özerk Bölgesi'nde bulunuyor) denizden 150 metre kadar aşağıda bulunan bir ova-çöl . Yazları son derece sıcak olan bu havzada çevredeki yüksek arazilere göre yaz erken geliyor ve pamuk dahil bir tarım cenneti. su cevredeki dağlardan karız-keriz denen yeraltı sulama kanalları vasıtası ile getiriliyor. Aynılarından İran'da da var.
Su olunca , sıcak ve güneşli bir hava olunca sebzeler de Turfan -da yetişiyor.
Bir kelime Türkçe dil ailesinin en doğusundan çıkıyor ve en batısına nasıl böyle geliyor değil mi? Hem de çoktan unutulmuş bir coğrafi yer adı

Harika bir bilgi. Teşekkürler, Halit Bey.
Merakımdan soruyorum bu kadar kelimenin etimolojisini nereden araştırıyorsunuz?

Turfandayı çok eskilerden okumuştum. Karızlarla ilgili yazıyı da yakınlarda Bilim ve Ütopya dergisinde okudum. Turfan'a Doğu Perinçek kendisi gitmiş sanırım.

Halit Togay
25-03-2007, 22:23
Arpa:İşte gerçek bir Türkçe bitki ismi daha.

Halit Togay
25-03-2007, 22:24
Buğday:Bu da Türkçe ve etimolojisi seçilemeyecek denli eski.

Halit Togay
25-03-2007, 22:26
Yulaf: Arapça alef : hayvan yemi. Alf yem verme.

Halit Togay
25-03-2007, 23:07
Mercimek:Farsça mürd:mersin mürdümek. Mercek lafı da mercimekten geliyor mercekler en azından bikonveks olanlar mercimek şeklindeler ya.

nil
17-04-2007, 21:25
Güney: Gün-ey (gün yönü)
Kuzey: Kuz-ey (karanlık yönü) (kuzgun da aynı kökten gelir, kara kuş, karanlık kuş demektir)

Bilim ve Ütopya dergisinin ilk sayılarından birine yapılmış bir okuyucu katkısında okumuştum (ne kadar aradıysam da, sonradan o sayıyı bulamadım ne yazık ki): Eski bir Çin gravüründe bir Çin şehrini kuşatmış büyük bir Türk ordusu betimlemesi yer alıyormuş. Renkli olan bu gravürde ordunun kuzey kanadı kara bayrak taşıyormuş. Güney kanadı ak bayrak, doğu kanadı yeşil ve batı kanadı da kızıl bayrak taşıyormuş.

Besbelli, Türkler yönleri renklerle ifade ediyorlarmış. En azından askeri lisanda.

Sonra düşündüm... Latinler veya eski Akdeniz halkları Akdeniz'e 'iç deniz' anlamında 'karaların ortasındaki' adını vermişler. Peki biz niye Akdeniz demişiz? Tabii bize göre güneyde olduğu için... Karadeniz de kara bir deniz olduğu için değil, bize göre kuzeyde olduğu için Karadeniz adını almış. Yeşilırmak yeşil, Kızılırmak da kırmızı ırmaklar oldukları için değil, her ikisi de Karadeniz'de birbirine yakın yerlerden denize dökülen bu iki ırmak birbirlerine göre doğuda ve batıda yer aldıkları için böyle adlandırılmışlar. ...bence.

Sonra düşündüm... Ne çok Akdağ'ımız var... Ne çok Karatepe'miz, Karasu'muz, Aktepe'miz, Aksu'muz... Kızıltepe'miz, Yeşiltepe'miz, Kızıldere'miz... Demek bu renk isimlerinin bunca sık görülmesinin nedeni bu imiş diyorum. Gelip Anadolu'ya yerleşen Türkler kendi yerleşim yerlerine göre yanlarındaki yörelerindeki coğrafi oluşumları ve yerleri renklerle özdeşleştirmekten ziyade yönlerine göre isimlendiriyorlarmış meğer. Yoksa hiç kara bayır olur mu, kara dere olur mu? Kuzeye kuzey demişler elbet ama köylerinin kuzeyindeki dereye Karadere demişler onlar. Böyle böyle ad vermişler yeni coğrafyalarına. Doğu'yu Batı'yı yön ismi olarak her yerde görüyoruz ama bu isimleri sıfat olarak hiç görmüyoruz. İş sıfat tamlamasına gelince hep renk isimleri kullanılagelmiş.

Rüzgar isimlerinde de böyle olduğunu öğrendim sonradan. Mesela, halk arasında anlatıldığına göre baharda sert rüzgarlar uğuldayarak eserken aslında "kış ile yaz gidecektin-gelecektim diye kavga eder, bu arada ağyel (akyel) ile karayel birbirine karışır"mış.

İşte böyle...

Halit Togay
27-04-2007, 22:25
Teşekkürler Nil.
Yeni bir açılım oldu benim için.

tourkana
28-04-2007, 08:44
Teşekkürler Nil.Gerçekten çok ilginç ve güzel bir bilgi ...
Ama benim aklıma kuz-ey için neden siyah,gün-ey için beyaz sıfatı kullanıldığı takıldı.....Sonuçta herşeyin bir nedeni vardır , umarım bunu da öğrenebiliriz.

Todor
28-04-2007, 08:53
Bizim köyün adı Karadere, ama kuzeyde olduğu için değil, karanlık dereden geliyor. Eskiden orman çok sık olduğu için, dereye hiç güneş vurmazmış.

nil
03-05-2007, 22:55
Sevgili Halit Togay, Tourkana, Todor

Aktardığım bilgilerin ilginizi çekmesine sevindim. Böylece bir derginin eski sayılarından birinde unutulmaktan kurtulmuş oldular. Umarım birisi asıl kaynağa ya da yazılı-basılı bir referansa ulaşır bir gün.

Sevgili Tourkana, kuzey ile siyah, güney ile beyaz ilişkisine gelince...

Güney'e neden Güney dendiği bence açık. 'Gün' güneşi, günışığını tanımlıyor da ondan. Sonuçta 'güney' Güneş tarafı, yani Güneş'in gökyüzünde "gezdiği" yer değil mi? Aydınlığı beyazla ilişkilendirmekten daha doğal ne olabilir? Işığın renginin de beyaz olduğunu düşünürsek...

Eh, Kuzey de Güney'in tersi olarak ışık gelmeyen, ışığın olmadığı yer anlamında kullanılmış olsa gerek. Sonra karanlık. Derken kara...

('Kuz' belki soğuğu çağrıştıran bir sözcükten türedi kimbilir? Buzla benzerliğini düşünsenize? Ya da belki buz kuz'dan geldi... Arada bir ilişki olması ihtimali var bence)

Sevgiler,

Nil

tourkana
04-05-2007, 18:31
sayın Nil,
Gün-ey tamam kelime olarak gün tarafı olabilir de benim anlamak istediğim Güney neden Gün tarafı...kuzey neden karanlık taraf....bunu kelimeler böyle diyordan daha öteye mantık yürütmeye çalışmıştım geçen hafta ,şöyle bir mantığı olabilir diye düşündüm :
"Kuzey bakılar daha az ışık alıyor,mesela gölge seven yosunlar ağaçların kuzey (karanlık) bölümlerinde oluşuyor ,güneyde yani daha fazla ışık alan yönde ise ağaçlar,bitkiler kuzeye göre daha canlı ve kuvvetli gelişip yaşıyor"..ya da "Güneş ışığının daha fazla göründüğü yön güney yönü olarak zamanında izlenmiş,buna istinaden bu isim takılmış olabilir.. "

Buket Aknar
06-05-2007, 16:20
Güneş görmeyen yere ayni zamanda "Güzey" de denir.

nil
06-05-2007, 16:21
Herkese Merhaba

Dün bir kitap aldım: Türklerin Tarihi (Kabalcı Yayınları). Yazarı Fransız Türkolog Jean-Paul Roux. Esaslı bir kitap, konunun meraklılarına tavsiye ederim.

İşte bu kitapta, 120. sayfaya geldiğimde baktım Raux da yukarıda bahsettiğim Ak-kara konusundan bahsediyor bir paragrafta:

"Ana yönler, Çin tarzında bir renk adıyla ya da evrenin dört ana öğesinin adıyla anılırdı. Örneğin, Osmanlılarda Karadeniz adı, sözkonusu denizin kuzeyde olması nedeniyle verilmiştir. Güneyde olan Akdeniz'in adı ise yine bu nedenle "ak" olan denizdir."

Çinliler de mi yönleri renklerle gösteriyorlarmış ne??

Selamlar,

Nilgün

tourkana
09-05-2007, 23:41
Ben bu konuyu çok sevdim ve google da "yön renkleri" diye aratma yaptım, Ahmet Vural adlı yazarın "Kültürümüzde Renkler" adlı yazısını okuduktan sonra kafam karıştı yine,
Şöyle ki, biz güney yönü Ak-beyaz ile simgelenmektedir demiştik hatta Akdeniz örneğini vermiştik,ama Akdeniz o bahsi geçen dönemde Türklerin güneyinde değil batısındaydı,Ak rengin Batı'yı belirttiğini destekleyecek bir nokta da Atatürk"ün meşhur "Ordular ilk hedefiniz Akdeniz'dir ,ileri" sözünde kastedilen yerin İzmir olduğu ve Akdeniz in batıda olduğu,sonra bunun yunanca'dan dilimize yerleşen EGe denizi olduğudur.
Peki Güney'i hangi renk temsil ediyor sorusuna ise Kızıl ile cevap veriyor,buna göre Selçuklu döneminde güneydeki Kızıldeniz in bu adı alma nedeni budur.
Doğu yönü ise Gök rengi ile belirtilmiştir demiştir.

Yeşil:Hayatiyet
Sarı:Hakimiyet
Kırmızı: Güçlülük diye ifade etmiş, bu renklerin gerek göktürklerde kullanıldığı,gerek Selçuklu imparatorluğunun bayrak renkleri olduğunu gerekse Osmanlı imparatorluğunda sancak renkleri olduğunu açıklamıştır..ve bu renklerin sadece bölücü örgüt tarafından kullanıldığının sanılmasından da oldukça rahatsız olduğunu dile getirmiştir.

Halit Togay
16-06-2007, 21:57
sakız:

Halit Togay
16-06-2007, 21:59
grimurya:

Halit Togay
16-06-2007, 22:00
keleme:?

Halit Togay
16-06-2007, 22:00
Bunların etimolojisini bilen var mı?

Todor
17-06-2007, 00:55
Sakız: Eski Türkçe kabarmak, filiz çıkarmak, tomurcuklanmak anlamında sak kökünden gelir. Sakal ve saksı gibi.

Todor
17-04-2008, 16:35
Önemli bir konuyu atlamışız. Ay adları. Kasımda budayacağız, ağustosta çiçeklenir diye konuşuyoruz ama ay adları dilimize nerden gelmiş?

Ocak:
Sözcüğün, odcak >>> ocak olduğu savlanırken, öte yandan Eski Türkçedeki "oc-mak, uc-mak" "ateş tutuşturmak" kökünden de olabilir. Ocak, ateş yakılan yer, ev, yuva sözcükleriyle bağlantılı olup ocakların yakıldığı, günlerin dışarıda çalışarak, avlanarak değil de, ocaklarda (evlerde) geçirildiği soğuk ay, anlamını taşımaktadır. Ocak adı ayrıca üç uzun çubukla ateş üstünde pişirme kabının tutulmasına yarayan düzeneğin, üçok'un adının evrilmesi sonucunda da bugünkü formuna kavuşmuş olabilir.

Şubat:
Süryanice şabat sözcüğünden Türkçeye geçmiştir. Esasen Babil takviminde 11inci aydır, Babil sürgünü sırasında Yahudi takvimine geçmiş.
Mart:
Eski Roma’da Mart ayının adı, Roma Savaş Tanrısı "Martius" idi ve bu ayın savaşa başlamak için şanslı bir zaman olduğu kabul edilirdi. Ocak ve Şubat ayları, savaşmak için uygun olmadıklarından Roma takviminin ilk ayı Mart idi.

Nisan:
Nisan sözcüğünün, Arapça (nisan), Süryanice (nisanna), Sümerce (nisag = ilk meyveler), Akadca (nisānu) ve İbranice (nîsān) sözcüklerinden alındığı söylenebilir.

Mayıs:
Yunan Tanrıçası "Maia'nın ayı" (maia's) anlamında Latince maius mensis'ten gelmektedir.

Haziran:
Süryanice sıcak anlamına gelen "hazıran" sözcüğünden alınmıştır.

Temmuz:
Eski Türkçe'de "tamu-z" "çok sıcak, cehennem" sözcüğünden, Sümerce/Sumarca/Sümmerce/Suomerce bereket tanrısının bir adı olan "dummuzzi" sözcüğünden gelme Süryanca/Süryanice "temmuz" sözcüğü aynen Türkçeye geçmiştir. Türkçe'de bu aya "Orak ayı" ya da "Ot ayı" denir

Ağustos:
Ağustos adının İngilizce karşılığı olan "August", bir rivayete göre, Roma İmparatoru Caesar Augustus’a ithafendir. Bir rivayete göre, Augustus da, tıpkı Julius Caesar’ın ayı Temmuz gibi (Julius’dan kaynaklanan July: Temmuz)) kendi ayının da 31 gün çekmesini istediği için Ağustos ayında 31 gün vardır. Augustus, Cleopatra’nın öldüğü zamana denk geldiği için, bu ayın, takvimde bulunduğu yere yerleştirilmesini istemiştir. Augustus bu aya adını vermeden önce Ağustos ayı, Mart ayı ile başlayan Roma takviminde altıncı ay olduğu için, Latince "Sextilis" olarak adlandırılmaktaydı.
Oysa ayın adı; Sanskritçe "agastamaasa" dır. Kökeni de budur.

(Agastamasa, Sanskrtiçe ağustos ayının karşılığı fakat anlamını bulamadım. Todor)

Eylül:
Süryanice "üzüm" anlamındaki aylûl'den (üzüm ayı) gelmektedir

Ekim:
Türkçe "ekme" eyleminden türemiş olup tarlaların sürülüp ekildiği ay anlamındadır. Anadolu'da bu ay için "Gazel ayı" dendiği de olur, "gazel" "kuru yaprak" anlamına gelir

Kasım:
Ayın adı bir iddiaya göre Arapça kâsim قاسم, (bölen)'den gelmektedir, ama neyi bölmektedir? Oysa Anadolu'da, bu yasa çıkmadan yüzyıllar öncesinden beri halk yılı, Kasım, Kasım Günleri ve Hızır, Hızır Günleri diye ikiye ayırır, Hızır Günleri 6 Mayıs günü ile başlar ve Kasım'a dek sürer.

Bir başka iddiaya göre ise, adın "koç katımı" ya da "katım ayı" olarak bilinen dönemin bu aya denk gelmesidir. T - S ses değişimi Türkçede başka kelimelerde de gözlenir.

Bu ay için Kasım adının sebebi budur. Hızır, Hıdır, Haydar حيدر ,خضر, tarihte türlü adlarla (Saint Valentine /Ermiş-Aziz Valentine, Aya Nikola/ Santa Klaus/Noel Baba, Dede Korkut ...) anılan bir biçimde Bilinen vaktin günü ne dek yaşayacak olan bir insandır, kimi inanışlar onu bir nebi/peygamber olarak sayarlar. Arapça söyleyişle Kasım قاسم, Kazım كاظم, İlyas الياس ya da İbranice Kazaam כזאם ile Ellas אללס, Alias אליאס ise Yahya يحيي (Yuhanna, Yohanna, Yohann, John, Ioannes, Ivan, Yohannes, Johannes, Hans, Johann, Jean, Giovanni ...) Peygamber'in takma adı olarak bilinir. 6 Mayıs günü Hızır ile İlyas (Ellez)ın buluştuğuna inanılır.

(Kasım ayında sürüye koç katarsanız, 150 gün sonra nisanda kuzularınız çıkar. Otun en bol olduğu, çayırların en yeşil olduğu zamandır. Günümüzde koç katımı hala kasım ayında yapılır.

Hızır ile İlyas arasındaki bağlantıyı hıdırellez başlığında yazmıştım.Todor)

Aralık:
İki bayram arasına denk geldiği için aralık olduğu rivayet edilir.

Kaynaklar:
http://tr.wikipedia.org
http://www.nisanyansozluk.com

Halit Togay
05-11-2008, 21:15
Turkana Tourkana'nın okunuşu: Doğu Afrika'da göl yakınlarındaki Koobi Fora bölgesinde bilinen en yaşlı iki ayak üzerinde yürüyen hominid fosili olan Lucy'nin bulunduğu göl. Rudolf gölü olarak da bilinir. Bu fosilin leğen kemiği ve kalça eklem ve kemiklerinin yapısından iki ayak üzerinde yürüdüğü ve dişi olduğu anlaşılmış. Australopithecus Aferensis ti sanırım. O yıllar Beatles çok meşhur. Ekip de o sırada radyoda "Lucy in the Sky with Diamonds" adlı parçalarını dinledikleri için bu fosile Lucy adı verilmiş diye rivayet edilir.
Gerçi dostumuz Tourkana kendi nam-ı müstearının etimolojisi ile ilgili çok farklı bir izahatta bulunsa da ben bu fikir mecrasını takip ederek bu Tourkana'yı tercih ettiğine inanmak istiyorum.

Halit Togay
26-11-2008, 05:28
Mantar: Rumca manitari den Türkçeye geçmiş.

Halit Togay
26-11-2008, 05:29
Marul: Rumca maroulion dan maruli ve Türkçe marul.

Halit Togay
26-11-2008, 05:45
Kır: Eski Türkçe'de geniş otlu arazi, ova, çayır. Türki lisanlarda da benzer.
İlginç olan Sümerce'de de kur kır demek. Rumca'sı da khora (kura-kora)
Ayrıca atın gri rengine de kır deniyor.

Halit Togay
26-11-2008, 05:49
Ökse Otu: Nişanyan Yunanca iksia-iksos kökünü vermiş. Eyüboğlu Yunanca oksos (Macar Üzümü) kökenine işaret ediyor. Eyüboğlu'nun yorumu daha derin sanırım. Ökse otunun ağaçtaki biçimi de bildiğiniz gibi üzüme benzer.

Halit Togay
28-12-2008, 11:04
Göynümek : (meyvelerde) yumuşamak, olgunlaşmak.

Cymbelina
19-12-2012, 08:41
Muşmula ile ilgili arama yaparken çıkan sonuçlarda yolum buraya düştü;) ancak ne yazık ki buraya yıllardır birşey eklenmemiş. İnşallah hem buraya hem de ağaçlarla ilgili etimoloji başlığına ilgi devam eder. Konuya ilgi duyanlar bu kadar az mı?