PDA

View Full Version : mcege'nin deneyimleri




mcege
31-08-2007, 13:16
Merhaba!
Vay be ne kadar iddialı bir başlık oldu.Vallahi dikkat çeksin ve herkes okusun belki işlerine yarar birşeyler bulurlar diye öyle dedim başka bir niyetim yok.))))
Öncelikle birkaç tesadüf beni, hep istediğim ama birtürlü başlama cesareti gösteremediğim yeni hayata ilk adımı attırdı.

Büyük dayımın vefat etmesi nedeniyle kalan, bugünün parasıyla 60,000 ytl.'lik miras ile kiracılıktan kurtulma şansım ortaya çıktı. İzmir'de mütevazi bir apartman dairesi ararken 1999 Marmara depremi oldu.Kocaeli'nde yaşayan eşimin akrabası bir aile yara almadan kurtuldu.Ve bizim yanımıza geçici bir süre geldiler.Tabii ki anlatılanlar bizi iyice bir silkeledi.Alacağımız ev bir apartman dairesi olmamalıydı, bahçeli müstakil bir ev almalıydık.Ve başladık araştırmaya.

Bu arada biz o zaman 31 yaşındaydık ve iki de çocuğumuz vardı. Araştırmalarımızı çok yönlü yapmak zorundaydık, hastane,okul,ulaşım, alışveriş merkezi, insanların iyi olduğu, hala medeniyetin kötü yönlerinin uğramadığı v.s gibi.(Bu araştırmalarımı "Karaburun Yarımadası Gizli Cennet" konusu altında ayrıca anlatıyorum.)

Bu arada eşimin ve benim de çalıştığımız işyerlerini dikkate almak zorundaydık. Ne de olsa para hep gerekli bir araç, az **** çok.
Eşim kendi işi( kuaför) olduğu için daha avntajlıydı. Ben ise çok büyük bir firmanın ambar bölümünde yönetici pozisyonunda 6 yıldır çalışıyordum.Tabii ki ortada bir tazminat olayı vardı. İstifa edemezdim.Tazminatımı alarak ayrılmak istediğimi yönetime iletmeme rağmen hiçbir kolaylık göstermediler.Ve ayrılamadım dolayısı ile.

Araştırmalarımız sonucunda benim şartlarım oluşmadığı için planlarımızı değiştirmek zorunda kaldık.

İleride yeni bir yaşama başlayacağımıza karar verdiğimiz Karaburun Yarımadası'na en yakın yerden 3 katlı bir apartmanın çatı katını satınaldık.Tabiiki elimize gelen para evin sadece yarısını karşılayabildi biz de kredi çekmek zorunda kaldık ve kaçmak isterken yeniden ve iyice şehire bağlanmak zorunda kalmıştık.

Ancak aklımızda hep kaçış olduğu için sürekli araştırmalara devam ettik.İşten ayrılabilrsem ne gibi bir iş yapabilirim ve geçim sağlayabilirim gibi konuları arştırırken "ZEYTİN" i keşfettim.

Zeytincilik yapacaktım.Her yönüyle gelir sağlayan bir ağaçtı zeytin.Budarsınız odunu para eder,sıkarsınız yağı para eder,siyah veya yeşil sofralık zeytin yapabilirsiniz,sabun yapabilirsiniz, yapraklarından çay bile yapılabiliyordu ( tariş bu çayı satışa sundu)

Ne harika bir ağaçtı zeytin ağacı beni kurtarmıştı işte.Üstelik bir zeytin ağacını ömrü 700 yıl civarıydı.İşte aradığım can yeleği buydu.İyi de zeytin ağaçlı bir arsayı alacak parayı nasıl bulacaktık.İki çocuk,ev kredisi,dükkan kirası derken birikim yapamıyorduk.

Derken imdadımıza internet yetişti.O zaman web adresi www.orman.gov.tr (http://www.orman.gov.tr) olan Orman Bakanlığı'nın resmi sitesinde, ağaçlandırma amaçlı hazine arazilerinin çok uygun fiyata kiralanabildiğini (yıllık kirası 1,750 YTL.yani 1,750,000TL.) olduğu bilgisini okuyunca havalara uçmuştum.

Sonra ne mi oldu? Vallahi hepsini bir anda anlatırsam bütün forumu ben işgal ederim sanırım onun için şimdilik bu kadar.

Hepiniz hoşçakalın,görüşmek üzere.




zenfree
31-08-2007, 15:38
Sevgili mcege 2. bölüm ne zaman yayınlanacak merakla bekliyorum. :)

aslihanalaca
31-08-2007, 16:38
Açıkçası ben de bu kaçış planını çok merak ettim. En kısa zamanda 2. bölümü yazarsanız çok sevinirim.

mcege
01-09-2007, 11:32
Merhaba!
Kaldığımız yerden devam.

Daha önce bahsettiğim gibi işlerim o kadar yoğundu ki sadece internetten teorik olarak bilgileri alıyordum ama pratik uygulama yapmaya zamanım yoktu.Zamanı oldukça bol olan bir akrabama konuyu açtığımda kendisinin de böyle şeylere ilgili olduğunu ve gereken tüm yardımı yapacağını söyleyince hemen harekete geçmeye karar verdik.

İzmir'den ulaşabileceğimiz en iyi zeytinliklerin Karaburun'da olduğuna karar verdikten sonra ağabeyim( yakın akrabam demiştim ya işte o halamın oğlu ama biz ailecek ona ağabey deriz.)

hemen yola çıktı.Kanunda yazdığına göre yerine göre valilik veya kaymakamlığa müracaat etmeden önce kadastroya gidilip "ağaçlandırma amaçlı hazine arazilerinin yerlerinin gösterilmesini" istedik.Kanuna göre bu onların göreviydi ama bize dediler ki "bizim işimiz çok araziyi siz bulun biz hazineye mi ait olup olmadığına bakarız."Haaydi bu ne demek şimdi.?Ben kafama göre yer mi bulacağım veya kime ne soracağım.Ortada kalakaldık.

Neyse ki yardımımıza ortanca ağabeyim yetişti.1999 yılında Karaburun'un terk edilmiş bir köyünde 157 m2 bir arsa alıp oraya bir kulübe yapmıştık.(Elektriği ve suyu olmayan ancak Şahin tepesi gibi bir yer burası.Deniz manzarası 230 derece görülen sincaplar,bademler,ve incir ağaçlarının altında harika bir yer.Burasını diğer "gezdiğimiz yerler bölümünde Karaburun Yarımadası"nı anlattığım forumda ayrıntılı olarak anlatacağım.)

Bu arsayı aldığımızda bize tapu dairesi tarafından verilen krokilerde bazı hazine arazileri gösteriliyordu.Bunlardan en uygun olan iki tanesini seçtik.Birincisi 15 dönüm(15000 m2) diğeri 25 dönümdü.

Hemen gerekli olan evrakları hazırlayıp başvurmak için kadastro dairesine gittik.Bize öyle bir yaklaşım gösterdiler ki "nerden buldunuz bu bilgileri,kendinize iş mi arıyorsunuz,bize de iş çıkartıyorsunuz?" der gibiydiler.Neyse mecburen görevlerini yaptılar ve evrakın üzerine hazineye ait olduğunu belirten yazıyı yazıp onayladılar.

Hemen oradan orman bakanlığına bağlı ağaçlandırma genel müdürlüğüne bağlı şubeye gittik.Burası bize ençok yardım etmesi gereken yerdi.Bu dairede görevli orman ve zıraat mühendisleri bize ne dediler biliyor musunuz?"Karaburun'da zeytin olmaz, siz fıstık çamı dikin.

" Yuuh yani Rum'lar yüzlerce yıl,Türk'ler ise neredeyse 100 yıldır bu yarımada da sadece zeytinle geçimlerini sağlıyorlar."Diye cevap veremedik tabii ki.Ama işimizin ne kadar zor olduğunu iyice anlamış olduk.Yine de tüm evrakları tamamlayıp kaymakamlığa müracaatımızı yaptık.

Sonucu bir dahaki yazımda anlatacağım.Ancak bahsetmiş olduğum kanunu incelemek isterseniz şu anda sanırım www.agm.gov.tr/faaliyetler6.asp (http://www.agm.gov.tr/faaliyetler6.asp) adresinde bulabilirsiniz.İsterseniz önce onu inceleyin ve neden bu kadar heveslenip, sonra da neden bu kadar hayal kırıklığı yaşadığımı anlayabilirsiniz.
Hepiniz hoşçakalın.

Beyaz Kartal
01-09-2007, 17:14
Hikayenin devamına gore her an izmire tasınabilirim...

malina
01-09-2007, 17:43
ÖZEL AĞAÇLANDIRMA ÇALIŞMALARI VE GENEL ESASLARI


1-) ÖZEL AĞAÇLANDIRMANIN TANIMI
Kamu Kurum ve Kuruluşları ile gerçek ve tüzel kişiler tarafından orman sınırları içindeki açıklıklarla bozuk orman alanlarında, Hazine arazilerinde, gerçek ve tüzel kişilerin mülkiyet ve tasarrufu altındaki alanlarda asli ve tali orman ürünü veren bitki türleri ile yapılan ağaçlandırmaya özel ağaçlandırma diyoruz.

2-) ÖZEL AĞAÇLANDIRMANIN AMACI
Kamu Kurum ve Kuruluşları ile gerçek ve tüzel kişiler tarafından orman sahası içindeki açıklıklarla bozuk orman alanlarında, Hazine arazilerinde, gerçek ve tüzel kişilerin mülkiyet ve tasarrufundaki alanlarda orman sahasını ve ağaç servetini çoğaltmak, toprak, su ve bitki arasındaki bozulan dengeyi kurmak, çevre değerlerini geliştirmektir.

3-) ÖZEL AĞAÇLANDIRMANIN YASAL DAYANAĞI
6831 Sayılı Orman Kanununun 57, 63'üncü maddeleri ile bu maddelere dayanılarak çıkarılan 09.10.2003 gün ve 25254 Sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren “Ağaçlandırma Yönetmeliği” ve 07.07.2004 gün ve 25515 Sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren “Ağaçlandırma Yönetmeliğinin Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik” ayrıca 03.09.2005 gün ve 25925 Sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren “Çevre ve Orman Bakanlığı Ağaçlandırma ve Erozyon Kontrolu Hizmetlerine İlişkin Usul ve Esaslar” dır.

4-) ÖZEL AĞAÇLANDIRMANIN GELİŞİMİ
Yurdumuzda özel ağaçlandırma çalışmaları, 1986 yılında başlayarak mevzuatta yapılan iyileştirmeler sonucu artarak devam etmiştir.1986 yılında 1 adet proje ve 1390 dekar özel ağaçlandırma yapılmışken 31.12.2006 tarihi itibari ile Devlet Ormanlarında, Hazine ve Sahipli arazilerde gerçek ve tüzel kişiler tarafından yapılan özel ağaçlandırma toplam proje sayısı 1751, saha toplamı ise 58800 hektara ulaşmıştır.

5-) ÖZEL AĞAÇLANDIRMAYA KONU EDİLEBİLEN VE EDİLEMEYEN SAHALAR
5.1 – Özel Ağaçlandırma Çalışmaları;
a) Bozuk orman alanları ile orman toprağı (OT) sahalarında,
b) Hazine arazileri ile Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki arazilerde,
c) Gerçek ve tüzel kişilerin mülkiyet ve tasarrufu altındaki alanlarda,
yapılabilir.
5.2- Özel Ağaçlandırmaya Konu Edilemeyen Yerler:
a) İlan edilen turizm alan ve bölgeleri,
b) Doğal veya tarihi sit alanları,
c) Deniz kıyı kenar çizgisine 2000 metre, tabii göl kıyı kenar çizgisine 500 metreden az mesafede bulunan alanlar,
d) Verimli orman niteliği kazanmış alanlar,
e) Teknik açıdan ağaçlandırmaya uygun olmayan sahalar,
f) Toprak muhafaza karakteri taşıyan muhafaza ormanları,
g) Milli Park alanları,
h) Ulaşım imkanı olmayan alanlar,
ı) Mülkiyet belgesinde mera olarak belirtilen sahalar,
i) OGM tarafından maden arama ve işletme için muvahakatname verilen sahalar,
j) Başka kişi ve kuruluşlara tahsisli olan sahalar,
k) 2/B uygulaması ile orman dışına çıkarılan yerler,
h) Çaplı tapu vesikası olmayan ve zilyetliği mahkeme kararına dayanmayan yerler,

6-) SAHA BÜYÜKLÜKLERİ
Özel Ağaçlandırmaya konu sahanın;
a-Ormanlık alanlarda en az 30 dekar,
b-Hazine Arazilerinde en az 20 dekar,
c-Sahipli arazilerde en az 5 dekar,
büyüklüğünde olması gerekmektedir.
Özel Ağaçlandırmaya 1 defada en fazla 3000 dekar saha için izin verilmektedir.
Odun hammaddesi işleyerek faaliyetini sürdüren kuruluşların kendi ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla yapacakları özel ağaçlandırmalarda, maden sahalarında ve Devlet ormanlarında fiilen fındık ve çay bahçesi olarak kullanılan yerlerde alt ve üst sınır aranmaz.

7 -) ÖZEL AĞAÇLANDIRMA BAŞVURUSU
a) Devlet ormanlarında;
Gerçek ve tüzel kişiler, özel ağaçlandırma yapmak istedikleri ormanlık alanın koordinatlarını belirten kroki ile birlikte ili, ilçesi, köyü, ve mevkiini belirten dilekçeyi Çevre ve Orman Bakanlığının merkez veya taşra birimlerine başvurabilir.
b) Hazine arazilerinde;
Özel ağaçlandırma yapmak isteyen gerçek ve tüzel kişiler sahanın koordinatlı haritası ile birlikte söz konusu sahanın yer ve mevkiini belirten dilekçe ile birlikte illerde valiliklere, ilçelerde Kaymakamlıklara müracaat edebilirler. Milli Emlak Genel Müdürlüğünce müracaat uygun görülerek 3 veya 4 ay süreli “ön izin” verilmesi durumunda ön izin yazısı ile birlikte ilgili gerçek ve tüzel kişi orman idaresine başvurur.
c) Sahipli arazilerde;
Gerçek ve tüzel kişilerce yapılacak özel ağaçlandırmalarda, arazi müracaatçıya ait ise sahanın çaplı krokisi, tapu senedi ve dilekçe ile birlikte en yakın orman idaresine, eğer özel ağaçlandırmaya konu saha başka bir şahsa ait ise sahanın koordinatlı krokisi, dilekçe ve kira kontratı (ağacın idare müddeti kadar süreli) ile birlikte en yakın orman idaresine başvurulur.

8-) PROJELENDİRME
100 dekar dan büyük sahalar için Köy Tüzel Kişiliklerinin uygulama projeleri Bakanlığımız taşra teşkilatınca, diğer gerçek ve tüzel kişilerin uygulama projeleri ise Orman Mühendisleri Odasından alınan Serbest Müşavirlik Mühendislik belgesi bulunan serbest orman mühendislerince düzenlenir.
Sahanın 100 dekardan küçük olması durumunda uygulama projesine gerek olmayıp Bakanlıkça düzenlenen ön etüt raporu yeterlidir.
Uygulama projesi tanzim süresi 3 aydır.
Uygulama projeleri İl Çevre ve Orman Müdürlükleri tarafından onaylanır. Onaylı projeler saha tahsisi için ormanlık alanlarda Çevre ve Orman Bakanlığına, hazine arazilerinde ise Maliye Bakanlığına iletilir.
Çevre ve Orman Bakanlığınca saha tahsisleri idare müddeti süresince ücretsiz olarak tahsis edilir.
Hazine arazileri ise yine idare müddeti süresince Maliye Bakanlığı tarafından ilgiliye kiraya verilir.

9-) ORMANLIK ALANLARDA İZİN ÖNCELİĞİ
Ağaçlandırma izni verilecek sahalar için müraacat ve askı ilanı süresi içerisinde birden fazla talep olması halinde öncelik sırasına göre ;
Köy ve Belde Köy Tüzel Kişiliklerine,
Orman Köylerini Kalkındırma Kooperatiflerine,
O yer nüfusuna kayıtlı ve orada ikamet eden kişilere,
Odunu hammadde olarak kullanan en yakın sanayi kuruluşuna,
Diğer Tüzel Kişilere,
izin verilir.

10-) ÖZEL AĞAÇLANDIRMA ÇALIŞMALARINDA KULLANILABİLECEK TÜRLER
10.1- Devlet Ormanlarında;
Kavak, sedir, çam, göknar, kayın, okaliptüs, kızılağaç, meşe, akasya v.b türler ile gelir getirici türlerden olan ceviz, kestane, antepfıstığı, menengiç, sakız, mahlep, hünnap ve harnup türleri.
Asli türün altında alt tür olarak;
Kapari, biberiye, kekik v.b. tıbbi, aromatik ve soğanlı yumrulu bitkilerin yetiştirilmesine izin verilir.
10.2- Hazine ve Sahipli Arazilerde;
Orman sayılan yerlerde kullanılan bütün türlere ek olarak zeytin ile alt tür olarak tıbbi, aromatik, soğanlı ve yumrulu bitkilerin yanında tarım ürünleri yetiştirilmesine izin verilir.

11-) ÖZEL AĞAÇLANDIRMA SAHALARINDA YAPILAŞMA
a-Ormanlık alanlardaki özel ağaçlandırmalarda yapılaşmaya izin verilmez. Ancak bakım ve koruma amaçlı taşınabilir konteynır ve karavan konulmasına izin verilir.
b-Hazine arazilerinde tesis edilen alanının % 0,1 (binde biri), Sahipli arazilerde de % 6'sı kadar alanda koruma ve bakım amaçlı bina yapılabilir.

12-) ELDE EDİLECEK ÜRÜNÜN DEĞERLENDİRİLMESİ
Özel ağaçlandırma sahaları işletme planına göre işletilir. Tesis edilen ormanlardan proje süresi sonuna kadar elde edilecek her türlü ceviz, zeytin, kestane gibi meyveler ile kesim çağında elde edilecek tüm ürünler talep sahibi tarafından hiçbir izne tabii olmadan istenildiği gibi değerlendirilir.

13-) AĞAÇLANDIRMA SAHALARININ TABİ OLACAĞI HÜKÜMLER
Özel ağaçlandırma yolu ile tesis edilen ormanlar 6831 sayılı orman kanunu hükümlerine tabidir. Bu sahalarda ilgili suçlar orman kanunu hükümlerine göre işlem görür. Tesis sahibinin bu ormanlarda izinsiz yapacağı her işlem hakkında 6831 sayılı yasa gereği işlem yapılır.

14-) ÖZEL AĞAÇLANDIRMA SAHALARINDA DEVİR
Arazi hazırlığı ve dikim çalışmaları tamamlanan sahaların izin irtifak hakları üçüncü şahıslara veya ortaklar arasında birbirlerine devredilebilir.

15-) ÖZEL FİDANLIKLAR
a- Hazine arazilerinde ve sahipli arazilerde özel fidanlık kurulabilir.
b- Hazine arazilerinde özel fidanlık kurmak isteyenler İllerde Valiliklere, İlçelerde Kaymakamlıklara başvururlar.
c- Özel fidanlıklara konu olacak sahanın en az 10 dekar olması gerekir.
d- Özel fidanlıklar, serbest orman mühendisi tarafından tanzim edilen özel fidanlık kuruluş raporuna dayanılarak tesis edilir.
e- Kredi talebi halinde; uygulama projesi gideri kadar düşük faizli kredi verilebilir.
f- Özel fidanlıklarda çıplak köklü, tüplü, çok yaşlı, boylu, formlu fidanlar ve süs bitkileri yetiştirilebilir. Fidanlıklarda yetiştirilen fidanların %70' inin orman ağaç ve ağaççık fidanı olması zorunludur.

16-) HİBE VE KREDİLENDİRME
Özel ağaçlandırma yapmak isteyen;
a- Köy tüzel kişiliklerine hibe verilmektedir.
b- Diğer gerçek ve tüzel kişilere,
c- Belediyelere,
d- Tarımsal kalkınma kooperatiflerine,
e- Köylere hizmet götürme birliklerine,
f- Şirketlere,
g- vakıflara,
h- derneklere,
kredi tahsisi yapılmaktadır.

17- KREDİ VERİLEN İŞ GRUPLARI
Özel ağaçlandırma kapsamında projede belirtilen;
a- arazi hazırlığı,
b- ekim veya dikim,
c- fidan veya tohum bedeli (aşı kalemi),
d- ahşap ihata kazığı ve dikenli tel,
e- üç yıllık bakım,
tutarı kadar hibe **** kredi verilir.
Fidanlıklarda ise ödeneklerin imkan verdiği ölçüde proje bedeli kadar kredi verilebilir.

18- TAHSİS EDİLEN KREDİ KARŞILIĞI BORÇLANMA
a- Hibe yapılan köy tüzel kişilerinden saha tahsisleri **** projelerinin iptal edilmesi durumunda aldıkları hibeyi yasal faizi ile birlikte geri ödeyeceklerine dair taahhütname alınır. Taahhütname için noter onayına gerek yoktur.
b- Kredi tahsis edilen tarımsal kalkınma kooperatifleri, köye hizmet götürme birlikleri ile belediyeler adlarına düzenlenecek noter onaylı borç senedi veya gayrimenkul ipoteği,
c- Diğer gerçek ve tüzel kişiler ise iki muteber müşterek müteselsil kefil tarafından imzalanacak noter onaylı borç senedi veya gayrimenkul ipoteği,
karşılığında borçlandırılır.
Kefiller, Ticaret Odasına veya Esnaf ve Sanatkarlar Odasına kayıtlı olmalıdır.
Kredi tahsisi yapıldığının ilgilisine tebliğinden itibaren en geç 30 gün içinde borç senedinin veya gayrimenkul ipoteğinin idareye verilmesi zorunludur.

19- KREDİ FAİZ ORANLARI
a- Asli orman ürünü veren ağaç ve ağaççıklar ile yapılacak özel ağaçlandırmalara verilen krediler faizsizdir.
b- Hızlı gelişen türler ile odun dışı orman ürünü veren Ceviz, Kestane, Antepfıstığı, Zeytin, Mahlep ve Harnup türleriyle yapılacak ağaçlandırmalar için verilecek kredi ile özel fidanlık, özel imar-ihya, özel enerji ormanı çalışmaları için verilen krediye faiz uygulanmaktadır.
Faiz, Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankasının küçük ölçekli tarımsal işletme tanımına giren üreticilere uyguladığı kredi faizinin yedide biri oranındadır.

20- KREDİNİN GERİ DÖNÜŞ ZAMANI
a- Asli orman ürünü veren ağaç ve ağaççıklar ile yapılacak ağaçlandırmalar için verilen kredi, otuzuncu yılın Ekim ayında bir defada geri alınır.
b- Hızlı gelişen türler ile odun dışı orman ürünü veren türler için verilen kredi ile özel fidanlık, özel imar-ihya, özel enerji ormanı çalışmaları için verilen kredi on beşinci yılın Ekim ayında faizi ile birlikte bir defada geri alınır.

malina
01-09-2007, 17:52
Karavanda yaşabilecek kimler var? :)

Tek karavan konur diye bir şart göremedim :)

nevsune
01-09-2007, 18:37
Bu karavan işi benim hiç aklıma gelmemişti. Hep bir arsa bulayım, üzerine prefabrik ev yaptırayım diye düşünürken, ve de paraları da yetiremezken; bu çok iyi bir fikir.
De, kendimi bir ormanda, bir karavanın içinde etrafta kimseler yokken hiç düşünemiyorum.

Bir de 11. maddede koruma amaçlı konteyner veya karavan konulabilir diye bir ibare var. Yani ikamet amaçlı olamıyor galiba.

Bu toplu karavan işini bir ele alsak. Şöyle ortak bir arazi bulsak, organik tarım yapabileceğimiz. Çiçek falan yetiştirebileceğimiz. Hayal etmesi bile güzel.

mcege
02-09-2007, 10:24
Arkadaşlar benim bu anlattıklarım ve araştırmalarım 3-4 yıl öncesine ait.Bu arada herhangi bir kanun değişikliği olmadıysa Karavan şartı sadece Orman arazileri için geçerli.Yani orman arazisini kiralarsanız geçerli oluyor.Hazine arazilerinde ise kiralanan arazinin bakımı için gerekli olan alaet ve makinaların konulabileceği bir bina ve bu arazinin bakımı için çalışacak işçilerin barınmasını karşılayacak binanın yapımına izin veriliyor.Ancak ifadeye dikkat edin "arazinin bakımında çalışacak işçilerin barınmasını sağlayacak bina".Bu da demek oluyor ki triplex villa yapamazsın veya çok gösterişli bina yapmak kuşkuya yol açıyor devlet adına.Ayrıca şunu da belirtmek isterim ki hazineden yer kiralamak, ormandan yer kiralamaya göre daha kolay.Orman idaresi bu konuda kanunlar,yönetmelikler olmasına rağmen çok katı bir tavır sergiliyor.Bence ormandan yer kiralamak neredeyse imkansız tabii bireysel olarak.Eğer bir dernek,spor kulübü, okul veya vakıf iseniz o zaman kapılar biraz daha aralanıyor.
Ayrıca Malina'ya da teşekkür ederim.Bu kanun maddesini foruma nasıl ilave edeceğimi bilmiyordum.Benim yerime zaman ayırıp ilave etmiş.Tekrar teşekkürler.

mcege
03-09-2007, 14:26
Hazine arazisine başvurumuzu yaptık ve ne zaman sonuç alabileceğimizi sorduk.15 gün sonra uğramamızı söylediler.Geçmek bilmeyen 15 günün ardından uğradık.Ara sıra uğramamızı söylediler.Ara sıra uğradık.Araya bir tanıdık koyup tüm işlemleri yeniden takip ettirdik.Yine beklememiz gerektiğini söylediler.Yıl 2007 biz hala bekliyoruz.Kısacası sonuç bizim için hüsran oldu.Ancak 2 yıl önce bizim istediğimiz yere yakın olan 50 dönüme yakın bir araziyi Antalya'lı bir yatırımcı kiraladı.Geçen sene ise Salman ve Parlak Köyleri arasında çok büyük araziler birilerine kiraya verildi ve zeytin ile fıstık çamı dikimi yapıldı.Bundan 4 yıl kadar önce Parlak köyündeki yaşlı bir amcayla yaptığımız sohbette buradaki arazilerde hiç bir ürünü yetiştirmeyi başaramadıklarını söylemişti.Bakalım köylü amca mı,yoksa diğerleri mi haklı çıkacak.Bu yaşlı amcanın şimdiki yorumu " devletten kredi koparmak için yapıyorlar bu işleri." oldu.Bilmiyorum hangisi haklı.Ancak Antalya'lı yatırımcı başarılı oldu.??
Nasıl mı?
Kiraladığı razinin tamamına nergis çiçeği dikti.
Nergis soğanlı bir çiçektir ve her yıl yeni soğanlar verir.İki yılda bir bu soğanları seyreltmeniz gerekir yoksa günden güne verim düşer.Nergis çiçek verdikten bir süre sonra toprakla bir olur.Sonbaharın ortalarından itibaren sulama yapılmaya başlanır, yeniden filizler çıkıp bir karış boyuna ulaşınca sulama kesilir.Ve çiçeklenme dönemi beklenir.Bu şekilde yetişen nergisler evimize geldikten 15 gün sonrasına kadar aynı koku ve görüntüsünü sürdürür.Ancak sulamayı zmanında kesmezseniz çiçek hasatını 3 hafta kadar önce yaparsınız.Bu şekilde sulamalı yetişen nergisler ise evlerimizde 4-5 gün ancak dayanırlar.Nergis piyasaya ilk çıktığı zaman İzmir'de bile demeti 5 YTL.civarında satılır.(bir demette 4-5 adet çiçek vardır.)Antalya'lı arazisinin tamamında damla sulama yapıyor.Köylülerimiz ise kendi aralarında sulama ile nergis yetiştirenlere bile kötü gözle bakıyor Nergis'in adını lekeliyor diye.Paragöz,çıkarcı derler böylelerine.Köylüler genel olarak nergis üretimini küçük (2-3 dönüm) arazilerde yaparlar.Bunun nedeni ise nergis ile zeytin aynı zamanlarda yetişir köylü ikisine birden yetişemez.Nergis açtığı gün koparılmalı ki uzun dayansın.Nergis soğanlı bitki olduğu için nergis tarlasına başka birşey dikemezsiniz.Kendilerine göre bunun gibi sebepleri vardır.Ancak Antalya'lı yatırımcı geçen sene tüm düzeni alt üst etti.Nergis zamanından 3 hafta önce tüm Türkiye piyasasına girdi ve aslan payını kaptı.Köylünün yetiştirdiği gerçek nergis ise fiyatlar ancak 2 YTL:'ye düştüğünde piyasaya sürüldü.Görünüş ve koku farkı olmadığı için köylü de derdini anlatamadı ve zarar etti.aklıma gelmişken belirteyim.Nergis Karaburun Yarımadası'na özgü bir çiçektir.Bu yörelerde dağlarda bile kendiliğinden yetişir.Türkiye'de başka yerlerde de yetiştirildiğini duydum ancak koku ve şekil farkı olduğu söyleniyor.
Bizim hazine arazisi maceramız sırasında nergis ile ilgili bu bilgilri Tepeboz köylülerinden öğrenmiştik.Ağabeyimle birlikte köylülere Nergis kooperatifi kurmayı önermiştik bize verdilkeri yanıt " o kooperatif dediğiniz ne ki?"olmuştu.
Haaaydi şimdi bir de kooperatif konusunu araştırıp köylülere anlatmamız gerekiyordu.Ve başladık araştırmaya sonra köye tekrar gittik ve kahvede anlatmaya başladık.Sonuç; bir dahaki mesajımda olacak.
Hepiniz hoşçakalın.

habibe
03-09-2007, 15:39
Bekliyoruz :)

zenfree
04-09-2007, 09:19
Bu nergis işine fena halde kafam bozuldu. :(

mcege
04-09-2007, 10:29
Sevgili " zenfree" !
Nergis işinde kafanın bozulduğu konuyu biraz daha açarsan bir yorum yapabilirim.

zenfree
04-09-2007, 10:43
Ancak Antalya'lı yatırımcı geçen sene tüm düzeni alt üst etti.Nergis zamanından 3 hafta önce tüm Türkiye piyasasına girdi ve aslan payını kaptı.Köylünün yetiştirdiği gerçek nergis ise fiyatlar ancak 2 YTL:'ye düştüğünde piyasaya sürüldü.Görünüş ve koku farkı olmadığı için köylü de derdini anlatamadı ve zarar etti.

Köylülerin durumuna üzüldüm.

mcege
04-09-2007, 11:38
Şimdi daha iyi anladım.Ancak bir dahaki yazımda neden bu duruma düşüldüğünü,bunun sorumlusunun biraz da kendileri olduğunu daha iyi anlayacaksınız.

mcege
04-09-2007, 15:38
Koopertif kurmak konusunu araştırdıktan sonra tekrar Bozköy köyüne gittik ve kahvede başladık anlatmaya.Herkes pür dikkat dinledikten sonra "hele siz bir kooperatif kurun da bakarız bakalım o zaman." Dediler.İyi de kooperatif kurabilmek için en az 10 kişi gerekiyor,burada ikamet etmek gerekiyor,toprağımın olup bunu işlemem gerekiyor yani benim kurma imkanım yok bu ancak sizler tarafından kurulur.Biz ancak yardım ve yöneticilik yapabiliriz.Nergis'inizi, zeytinyağınızı,enginarınızı sizin belirleyeceğiniz fiyata satabilirsiniz böylece.Üretim tekniklerinden kaliteye kadar herşeyi kontrol edebilirsiniz(sulu Nergis yetiştirenlerden yakınmaları karşılğında).Dediysek te kimse ikna olmadı." Toptancılar geliyor buradan,bizim ayağımızdan alıyorlar ürünleri, kooperatif olunca biz mi pazar bulacağız,ödemesinin peşinden biz mi koşacağız." gibi bahanelerle geçiştirdiler.
Bu konuşmaların üzerinden 2 yıl geçtikten sonra Antalya'lı amcam gelir, piyasanın kralı olur böylece çünkü karşısında sadece küçük üreticiler vardır.Yani bazen bizim köylümüz de kendi kendine zarar veriyor.
Gelelim bize.Hazine arazisinden ağzımızın payını aldıktan,kooperatif girişiminden de dilimiz yandıktan sonra biz artık bu Karaburun'a yerleşemeyeceğiz diye karamsarlığa düştük.Uzun bir süre değişik alternatifler düşünüp sonunda bir başka çıkış yolu bulduk.
Daha önce size bahsetmiştim Karaburun ilçe merkezine çok yakın bir yerde terk edilmiş bir köyden ağabeyime bir arsa almış ve buraya bir ev(gecekondu gibi) yapmıştık.Bu köyü ayrıntılı olarak "gezdiğimiz yerler bölümünde" anlatacağım.Ancak konuya yardımcı olması için buradan biraz bahsetmem gerek.Bu köyün bilinen tarihi 500 yıl.Yarımadadaki en eski camii(kalıntısı % 60'ı ayakta) bu köyde.Manzarası muhteşem(muhteşemden daha iyi bir kelime biliyorsanız onu söyleyebilirsiniz.)Şu anda yıkılmış olan evlerin tamamı taş.
Ve biz kendi evimizi taştan yapmaya karar vermişken inşaatın 1. metresini çıkmışken badem toplamaya gelen köyün eski oturanları " o taşları almayın " deyince evin gerikalanını tuğla ile yapmaya devam ettik.Ev neredeyse bitmişti ki yaşlı ve bir ayağı aksak bir bey geldi.Yaptığımız evi inceledikten sonra bize neden taş ev yapmadığımızı kızgın bir şekilde sordu.Biz de olayı anlattık.Adam daha çok kızdı ve bunu söyleyenin kim olduğunu sordu.Biz de köylülerin söylediğini anlattık, adam daha da kızdı.Biz de saf saf birbirimize bakıp " bu kim yahu?" ifadesiyle susuyorduk.Neyse biz sormadan o anlatmaya başladı.Meğer bu bey köydeki arazilerin % 80' inin sahibiymiş.Kendisi Almanya'da çalışıyorken bu köyden ve Karaburun'dan orada çok bahsetmiş, yaz tatillerinde Almanya'dan birlikte geldikleri Alman arkadaşları da burayı görünce hak vermişler.Ve bu köyü yeniden yaşanabilir hale getir meye karar vermişler, tabii ki eski hali ile.Taş binaları, daracık sokakları ile.O zmanlar yabancıların Türkiye'de mülk satınalmaları imkansız olduğu için verdikleri vekaletle bu adam tüm arsaları kendi üzerine almış.Emekli olduktan sonra Türkiye'ye dönmüş.İnşaatlara başlayacakken,ne yaptığını merak eden köylülere "burasını yine eski haline getireceğim, adını da Börklüce Mustafa köyü olarak değiştireceğim." Deyince hayatının en büyük hatasını yapmış.O zamanlar Karaburun halkı fazlaca tutucu olduğu için Börklüce Mustafa ismi herkesin bu adama sırtını dönmesine yol açmış.Ve adam hiçbirşeye başlayamadan öylece kalakalmış ortada.Hakkında açılan pekçok tapu iptal davasını mahkemede kazanıncaya kadar Alman arkadaşları bu plandan vazgeçmişler ve paralarını geri istemişler.Bu adam da İzmir'de kurulu olan mobilya fabrikasını satarak bu paraları geri ödemiş.Tabii bu süreç çok sancılı ve uzun bir zaman almış bu adam da bu hayalinden vazgeçmiş.O bunları anlatırken biz de burası için düşündüğü hayalleri gerçekleştirmek için yardımcı olabileceğimizi söyledik.Bizim gibi doğa dostu ve birazda hayalperest arkadaşlarımıza bu arsaları satabilmek için yardımcı olabileceğimizi ve yavaş yavaş da olsa bu köyün yeniden canlanabileceğini söyledik.Adam bir şartla kabul etti.Mutlaka ve mutlaka sizler gibi kişiler olsun ve kesinlikle villa tarzı ev yapmak isteyen kişileri getirmeyin dedi ve ayrıca bu arsaları hiçbir kar almadan (Mark ile aldığı için) aynı fiyattan vereceğini söyledi.Biz de hemen eş,dost,arkadaş çevremizi aradık ve olayı anlattık.Pekçok kişiyi oralara götürdük ancak sadece iki kişi arsa aldı.Şu anda bile 5000-6000 YTL:'ye 150-250 m2 yıkık taş evli arsalar var.(tabii evler 36m2 civarı,arsaları 150-250m2)
Anlattığım olay 2000 yılında oldu.Biz hazine arazisi ve kooperatifleşme macerası hüsranıyla düşünürken aklımıza gelen şey;Madem ki bu köyün arsalarını bu şekilde satamıyoruz o zaman büyük bir yatırımcı bulalım ve turistik bir işletme olarak bu köyü yeniden canlandırsın.
Ben yine yoruldum.:)))Yaşlanıyor muyum ne?))
Haydi hoşçakalın.Görüşmek üzere

sayat
04-09-2007, 17:35
"Büyük yatırım" "turistik işletme" sözleri biraz tehlikeli geldi bana... Umarım bir şekilde kararınız değişmiştir daha sonra... Devamını sabırsızlıkla bekliyoruz.
Ellerinize sağlık bu arada, nefes almadan okuyorum neredeyse. :))

malina
04-09-2007, 20:07
mcege, lütfen yazılarında noktalama işaretlerinden sonra boşluk bırakır mısın?
Ayrıca paragraf da gerekiyor. Bunu bir satır boşluk bırakarak yapabilirsin.

Yazılarınız okunur ve anlaşılır olsun istiyor musunuz? (http://www.agaclar.net/forum/showthread.php?t=2079)

Bu yazıda nedenlerini anlatmaya çalıştığım için tekrarlamıyorum :)
Ama emin ol, okunma sayını en az 10 kat arttırsın :)

mcege
05-09-2007, 08:15
Teşekkürler Malina
Paragraf başını yazarken veriyordum ama otomatik olarak düz yazı haline geliyordu. Daha dikkatli olacağım.

Tekrar teşekkürler.

mcege
05-09-2007, 12:00
Evet "sayat"
Senin dediğine benzer şeyler oldu. Üç değişik yerle irtibata geçtik fotoğraflar, planlar, projeler v.s ama hepsi boştu. Yine hiçbirşey elde edememiştik. Ve bir süre beklemeye karar verdik.

Bu arada yaptığımız tek şey Karaburun'daki ağabeyimin kulübesine gidip manzaraya karşı rakı, balık, mangal yapmaktı. Birkaç ay sonra fabrikada birlikte çalıştığımız bir arkadaşın babası vefat etti. Cenazeyi toprağa vermek için birlikte arkadaşların köyüne gittik.

Biz daha önce bu köye hiç gitmemiştik. Sürekli Karaburun'a gidiyorduk ve bu köy kullandığımız yola çok yakın olmasına rağmen hiç bu yöne gelmemiştik. Bu köy Barbaros Köyü idi. En yakın denize mesafesi 8 km., eski taş binaları, çam ormanı, ve heryer zeytinlik olan biryerdi. Cenaze işleri sırasında arkadaşımın çok yaşlı olan annesiyle de tanışmıştık. Artık Karaburun'a gidiş güzergahımız Barbaros köyü üzerinden ve o tatlı ihtiyarı ziyaret ederek oluyordu. Eski, taş, bir köyevinde oturuyordu her gidişimizde çocuklarının kendisini ziyarete gelmediğinden, bizim onu daha çok ziyaret ettiğimizden, artık onun gerçek çocuklarının bizler olduğumuzu gözleri dolarak anlatıyordu. Bu ziyaretlerimiz sırasında köyün kahvesinde sohbetler ediyorduk çeşitli bilgiler topluyorduk. Karaburun'a alternatif olabileceği konusunda karar veremiyorduk. Taa ki tarla fiyatlarını öğreninceye kadar. Birikimimiz buralardan bir zeytinlik almaya ve bir kulübe yapmaya rahatlıkla yetiyordu.

Köyün yerlisi olan arkadaşımıza fikrimizi açtıktan sonra araştırmaya başladık. Bir türlü istediğimiz gibi bir yer bulamıyorduk. Birkaç günlük araştırmanın ardında yorgun bir şekilde arkadaşımın annesinin evinde yorgunluk çayı içerken, ihtiyar teyze söze girdi ve oğluna çıkıştı "oğlum bizim arsayı gösterdin mi, belki beğenirler." diyerek.

Arkadaşım en küçük kardeş olduğu için abla ve ağabeylerinin tepkisinden korktuğunu söylememesine rağmen, teyze "ben daha ölmedim, ben varken kimse laf edemez, hele beğensinler para bile istemem. Otuz yıldır hiçbiriniz o tarlaya gitmiyorsunuz bile, hele benim ziyaretime ancak yılda iki bayramda geliyorsunuz" diyerek son sözünü söyledi. Ve birlikte tarlanın yolunu tuttuk.

İşte ardığımız tarla buydu. Çok büyük değildi ( 2080 m2 ), var olan 14 tane zeytin ağacı tarlanın çevresine dikilmişti, tarlanın ortası bomboştu ve biz o bölümde her türlü ağacı, sebzeyi, üzümü yetiştirebilir ve kulübemizi yapabilirdik.
Tarlayı beğendiğimizi söyleyip fiyat konusunu konuşmak için arkadaşımın en büyük ağabeyini aradık. Normalinde dönümü 5,000 YTL: olan tarlayı bize toplam 9,000 YTL.' ye verebileceğini söyleyince teyze çok kızdı. Neyse kendi aralarındaki konuşmadan sonra 7,500 YTL. olarak fiyatta anlaştık. Yıl 2004'ün Nisan ayıydı. Ve işte hayatımda ilk kez bir toprağım oluyordu. Bu çok güzel bir duygu inanın bana.

Bu günlük de bu kadar.

Tekrar görüşmek üzere hoşçakalın.

mcege
06-09-2007, 18:05
Evet, çok heyecanlanmıştım. Artık her hafta sonu tarlama gidip her köşesini adım adım geziyordum ve buraların benim olduğuna inanamıyordum.

Nisan ayının sonlarında toprak sahibi olduğum için herhangi bir ağaç fidanı dikemiyordum. Ancak yine de birşeyler yapmam gerekiyordu. Ben de domates, biber, patlıcan fidanları alıp dikmeye karar verdim. Burası 30 yıldır hiç işlenmemiş toprak olduğu için öncelikle köyden bir traktörle 20YTL. karşılığında anlaştık ve tarlayı bir güzel sürdürdüm. Daha sonra sebze fidanlarını dikeceğim yeri belirleyip tırmık ve çapa yardımıyla düzelttim.

Sıra fidanları almaya gelmişti ancak tarlada su olmaması bizi düşündürüyordu. Bu konuda köylülere danıştık. Bu yörede doğal su kaynağı olmadığı için genellikle suya çok fazla ihtiyaç duymayan çeşitler diktiklerini söylediler. Nasıl yani domates, biber gibi sebzeler hep aynı değil miydi? Değilmiş, köylüler kendi yörelerine uygun " susuz domates v.s" gibi fidanları kendileri yetiştiriyorlarmış ve bize de bunlardan temin ettiler. Bu fidanları toprağa diktikten sonra çiçekleninceye kadar haftada 1-2 kez sulamamız yetiyormuş. Çiçeklenme olduktan sonra suya gerek yokmuş, hatta sularsak daha az verim alacağımız konusunda da uyarıldık. Biz de söylenenleri harfiyen yaptık.

Bu arada kazma, kürek, tırmık gibi aletlerimizi her hafta arabayla tarlaya götürüyor işimiz bitince geri getiriyorduk. Bir de fidanları sulamak için annemlerin artık kullanmadıkları 1 tonluk saç su deposunu tarlaya götürmek istiyorduk ama bizim arabayla zor oluyordu. Onun için ihtiyacımız neyse ona göre bir araba almamız gerektiğine karar verip arbamızı sattık ve yerine 1976 model bir Renault aldık. Türkiye şartlarına en uygun, dayanıklı ve tarlaya bile giren, yakıtı az, yedek parçası ucuz olan Renault'umuzun adını "eşşek" koymuştuk. Artık herşeyi gönül rahatlığıyla yükleyip taşıyorduk.

Önce su deposunu ve her köye gidiş gelişte doldurmak ve depoya su boşaltmak için gerekli 20 kg.lık bidonları temin ettik. Doldurduk bizim eşşeğe bastık gaza.

Depoyu hafif yüksek bir yere yerleştirdik bir de çeşme taktık ve bidonlarla getirdiğimiz suyu boşaltacağımız bir basamak yaptık. Bir pazar akşamı eve dönecekken kazmaları v.s arabaya yüklediğimizi gören bir köylü tarafından uyarıldık " ayıp olmuyor mu, siz bize güvenmiyor musunuz? Bırakın o aletleri deponun yanına hiçbirşey olmaz." dedi. Biz de güvendik ve bıraktık.

2004 yılından bu güne kadar bir toplu iğnemize bile hiçbir zarar gelmediğini söylersem herhalde köylünün haklılığı ortaya çıkmış olur öyle değil mi?

mcege
07-09-2007, 09:20
Arkadaşlar Barbaros'ta yaptığım evin fotoğraflarını "alışveriş, takas" bölümündeki ilanıma eklemeyi başardım. O bölümde resimleri görebilirsiniz.

Hakan KINACI
07-09-2007, 14:50
Sn.Mcege,
Anlatımınız yaşadıklarını çok güzel bir olay :) ancak bu kadar uğraşlar sonucunda elden çıkarmanızın sebebini çözemedim :)

mcege
07-09-2007, 15:51
Barbaros benim için kendimi denemem ve geliştirmem için bir deneme alanıydı. Burada kendim, hiçbir elektrikli alet kullanmadan sadece keser ve testere ile bir ahşap ev yaptım, kazma kürek kullanarak harç karmayı ve foseptik çukuruna demir döşeyip, kalıp çakmayı ve beton dökmeyi öğrendim. Zeytin fidanı dikip onların ilaçlanmasını, bakımını ve ağaçların budamasını öğrendim. Rüzgardan elektrik üreten sistemlerin kullanılabilirliğini denedim, çatıdaki su oluklarından gelen yağmur suyunu birktiren sistemi yaptım ve ne kadar su biriktiğini, bu suyun ne kadarlık kullanımla ne kadar zaman gittiğini öğrendim.

Kısacası kendi kendine yetebilen bir yaşam alanı oluşturabilir miyim, teorik olarak bildiklerim pratikte ne oluyor onları 3 yıldır deneyerek öğrendim.

Anlattıklarımdan da anlaşılacağı gibi benim asıl düşüncem bu yaşamı Karaburun'da kurmaktı. Ancak Karaburun İzmir'e 100 km. Barbaros 50 km. Karaburun' a günübirlik gidip gelmek çok zor çünkü 100 km.'lik yolu ancak 2,5 saatte gidebiliyorsun. Barbaros'a ise otobandan çıkarçıkmaz ulaşıyorsun yani 30 dakikada. 3 yıl içinde her hafta sonu bu iki noktaya gidip gelmek için harcanacak benzin masrafını hesap edersek asıl neden daha iyi anlaşılacaktır sanırım.

Ayrıca artık emekli oldum ( sadece yaş bekliyorum) ve artık İzmir'den ayrılıp sürekli olarak yaşayacağım yere gitmem gerekiyor. Ve bunun için de pek çok kriteri gözönüne almalıyım.Hastahane, eczane, postane, banka şubesi, büyük alışveriş merkezi, ilköğretim okulu ve lise, temiz hava, sessiz sakin bir ortam, herkesin birbirini tanıdığı ve selam verdiği, hem deniz kıyısı hemde dağları olan ,tarihi bir dokusu olan Karaburun benim yeni yaşamım için en ideal yer.

Tüm bunlara bağlı olarak Karaburun'da eğer bir arsa almaya karar verirseniz 300-350 m2 arsaların fiyatları 30-40,000 YTL civarlarıdır. Ancak şu anda köy statüsünde olmayan terkedilmiş iki köy var ki buralarda içinde yıkık taş evi olan 200 m2 kadar arsalar 7-8000 YTL. civarındadır. Ben de bu köylerden birinden yer alıp alt katı taş üst katı ahşap, cumbalı bir ev yapmak istiyorum. Ayrıca üzüm bağı ve zeytinlik yapmayı düşündüğüm 10-20 dönüm araziler ise bu köylere yakın yerlerde ve fiyatları oldukça uygun.

Sanırım yine çenem düştü.:))
İşte böyle sevgili Hakan. Yani ben ilk etabı geçtim şimdi son noktaya hareket etmek üzereyim ve Barbaros ile artık pek ilgilenemeyeceğim, istiyorum ki orayı da benim gibi ilk adım olarak kullanacak bir arkadaş alsın, ben yine gideyim ona yardımcı olayım v.s.

Hoşçakalın.

mcege
08-09-2007, 15:47
Barbaros' a ve kendi toprağımıza yavaş yavaş alışmaya başlamıştık. Şimdilik yanlızca domates v.s fidanlarını dikmiştik. Mevsim artık iyice yaza döndüğü için arsaya gittiğimizde yaptığımız tek şey mangalımızı yakmak, bahçemizi sulamak ve hamakta sallanmaktan ibaretti. Tabii bir de plan proje yapıyorduk. Evi, foseptik çukurunu, dikilecek ağaçları nerelere konuşlandıracağımız konusu çok heyecan vericiydi.

Öncelikle herşeyin yerlerini belirlemiştik. Şimdi ise evin planını, dikilecek ağaçların çeşitleri ve su ile elektrik sorununu nasıl çözeceğimiz konularında kafa yoruyorduk. Asıl amacımız eninde sonunda Karaburun'a gitmek olsa da burası bizim için tam bir deneme alanıydı. Onun için yapılacak ev çok büyük ve yapım maliyeti yüksek olmayan bir yapı olmalıdı ama yine de her ihtiyacımızı karşılamalıydı. Tuvalet, banyo, mutfak, ebeveyin yatak odası, çocukların kalabileceği aynı zamanda gelecek olan misafirlerin de kalabileceği bir oda, kış akşamları oturabileceğimiz küçük bir salon ve tabii olazsa olmaz bir pergole.

İlk çizdiğimiz planlar 65 m2 kapalı alan ve 15 m2 pergole ile kocaman bir evdi. Bu arada köyün muhtarı ile de görüşüp yapacağımız işlemleri anlatıp herhangi bir yasal engel olup olmadığı konusunda da bilgiler aldık. Hiçbir engel olmadığını sadece Jandarmaya bir bilgilendirme dilekçesi vermemiz gerektiğini öğrendik ve dilekçemizi verdik. Jandarma ile de herhangi bir zorluk çıkmadığı için rahatlıkla planlar ve projeler üretiyorduk.

Yanlız ev planı konusunda küçülte küçülte en fazla 48 m2 kapalı 12 m2 pergole alanına ulaşmıştık ki bunun da maliyeti yüksek çıkacaktı yine de araştırmak için planı aldık elimize ve önce taş ev yapan bir işletmeye gittik.

Sadece kaba inşaatın bitiminde harcanacak para 15,000YTL. yi buluyordu. O zaman hiç istemeyerek de olsa betonerme bina seçeneğine yöneldik. Bunun da maliyeti 11,000YTL. idi. Bir de prefabrik ev arayışına girdik, ancak bizim planlarımız ile onların standart ev planları uyum sağlamıyordu ve maliyeti, fiyat listesinde düşük çıkmasına rağmen iş teslim fiyatı 15,000YTL. 'yi buluyordu.

Bu arada İzmir de açılan yapı fuarında belki de alternatif birşeyler bulabiliriz ümidiyle gittik. Ancak hiç de umduğumuz gibi değildi, fuar sanki yapıların sadece dekorasyonuyla ilgiliydi ve bina yapımıyla ilgili neredeyse hiçbirşey yoktu. Birkaç tane katalog alıp oradan ayrıldık. Eve geldiğimizde canımız sıkılmış bir durumda birer nescafe yaptık. Bir yandan ümitsizce sohbet ederken biryandan da fuardan aldığımız katalogları karıştırıyorduk. Bir izalasyon firmasının kataloğundaki en iyi doğal izolasyonu yapan malzemelerin karşılaştırmalı listesindeki birşey dikkatimi çekmişti. 2 cm. kalınlığındaki ağaç,10 cm. kalınlığındaki taş ve 20 cm. kalınlığındaki bir tuğla aynı izolasyonu sağlıyordu. Ben meslek lisesi ağaçişleri bölümünden mezun olmama rağmen bu konuyu hiç duymamıştım. Acaba evi ahşaptan yapabilir miydik.?

Hemen başladık ahşap yapılar hakkında bilgileri toplamaya. Karşılaştığımız her bilgi bizi ağaçtan ev yapmak konusunda daha da heveslendirmişti. Şimdi iş gelmişti maliyet hesabına, yine aynı plan ile ahşap ev yapacak bir işyeri aramaya çıktığımızda çok fazla bir seçeneğimiz olmadığını gördük. Bu konuda uzmanlaşmış en iyi firmalar ya İstanbul **** Edremit civarındaydı. Bu firmalardan telefon ile aldığımız fiyatlar hiç de içaçıcı değildi. Sonunda İzmir'deki bir marangoza bu evi yaptırmaya karar verdik. Gittiğimiz onlarca marangozdan sadece ikisi "ev" yapabileceğini söyledi. Ancak verdikleri fiyatlar 9-10,000YTL. civarındaydı. Biz de ev planımızı yeniden gözden geçirmeye karar verdik ve harika bir çözüm bulduk.

Bir dahaki mesajımda devam etsem ayıp olmaz değil mi? :))
Hoşçakalın.

sayat
08-09-2007, 16:47
Sevgili mgece, tam da en heyecanlı yerinde bıraktınız. Bir sonraki yazıyı sabırsızlıkla bekliyoruz.
Sevgiler.

mcege
10-09-2007, 16:20
Bu harika çözüm, bir arkadaşımızı ziyarete gitmemiz ile ortaya çıkmıştı. Bu arkadaşımız marinada yat tamiri ile uğraşıyordu. Ziyaretimiz sırasında tamirat ve bakımını yaptığı 13 mt. boyundaki tekneyi gezme olanağı bulmuştuk ve bu kadar küçücük bir alana 2 oda, banyo, wc gibi herşeyi nasıl sığdırdıklarını görünce, kendi evimiz için yeni planlarımızı geliştirmeye başladık.

Sonunda 16 m2 kapalı alana, 1 yatak odası (200*220cm.), bir banyo+wc (100*200cm.), mutfak+salon (200*400cm.) ve bir de üst kata çıkan merdiven boşluğu sığdırdık. Üst kat ise tamamen bölmesiz 16 m2 tek oda olacaktı, bir nevi çatı arası gibi.( yüksekliği 165 cm.) ve tabii olmazsa olmaz pergole( 200*400cm.)
İstediğimiz herşeyi toplam 24 m2 olan bir eve sığdırmıştık. Ve iş gelmişti maliyet hesabına. Ahşap ev yapan bir ustanın daha varolduğunu duymuştuk. Bu kez yeni planımızla onun yanına gittik. Verdiği fiyat malzemeler hariç 2500 YTL. işçilikti. Bu iyi bir fiyattı. Kullanılacak olan malzemelerin listesini yapmak için planın bir kopyasını ustaya bırakıp akşama gelecek olan haberi beklemek üzere yola çıktık. Ancak ayrıldığımızın 15. dakikasında beklediğimiz telefon gelince tekrar geri döndük.

Çıkarılan malzeme fiyatı ve işçilik bizim bütçemizi zorlamayacak miktardaydı ( toplam 7000 YTL.) Herşey yolunda gidiyordu taa ki usta ekstra isteklerini söyleyinceye kadar. Yanına bir işçi daha istiyordu, ayrıca elektrik olmalıydı ki makinalarını çalıştırsın ve hergün evinden arabayla alınıp arsaya götürülecek akşam olunca da geri getirilecekti. Arsada veya yakında elektrik olmadığını söyledik "el aletleri ile yapamaz mısın?" diye sorunca. "O kadar kolaysa kendiniz yapın" dedi.

Bunu daha önce biz neden akıl etmemiştik ki? 2500 YTL işçilik vereceğimize kendimiz yapardık, biraz geç olurdu, belki bazı yerlerini usta birilerine yaptırmak gerekirdi ama yine de bu kadar işçilik tutmazdı. Teşekkürler huysuz usta!!!

Evi kendimiz yapmaya karar verdik ve ustanın yanından ayrıldık. Huysuz usta adamı meslek sahibi yaparmış.:))

Bir dahaki mesaja görüşmek üzere.

mehtap gürbüz
10-09-2007, 22:03
Sayın mcege; inadınıza, azminize, zekanıza, hikayelerinize, zevkinize hayranız eşimle bütün yazdıklarınızı zevkle okuyoruz kaçırmadan çünkü biz yalovada çiçekçilik yapıyor ve buralardan işimizle beraber gitmek istiyor ama gidecek hem yer bulamıyor hemde karşımıza ne çıkacak diye çekiniyoruz. Sizi izlemeye devam ediyor cesaretleniyoruz sağolun hoşçakalın.

mcege
11-09-2007, 10:29
Yapmayı düşündüğümüz evin planını göndermek için dünden beri uğraşıyorum, inşallah bu kez başaracağım.

mcege
11-09-2007, 10:30
Çok net olmamış ama yine de bir fikir verebilir umarım.

Todor
11-09-2007, 10:43
Çamaşır makinası, fortmanto, Tv. için yer kalmamış galiba.:)

Hakan KINACI
11-09-2007, 11:19
Klozet, biraz duş teknesine doğru giderse çamşır makinası lavabonun yanına sığar sanırım. Fotrmanto ise, merdivenin yanındaki boşluğa sığar sanırım, gelelim TV ye onuda karşı duvara askı sehba ile tutturulabilir. Bu durumda sedirin duvar kısmını biraz daha kısa tutmak gerekecek sanırım. :)

mcege
11-09-2007, 12:47
Fortmanto olarak evin giriş kapısının arkasındaki askıları ve yatak odasında dolabın önündeki boşluktaki askılığı kullandık. Televizyonu ise sedirin köşesinde yukarıya yaptığımız bir aparat ile tutturduk. Çamaşır makinasına gelince. Çamaşır makinası çalıştıracak kadar hiç elektriğimiz ve suyumuz olmadı ki. Gerektiği hallerde annelerimizin yöntemiyle hallettik. Yani kuzine üzerindeki güğümde suyu ısıtıp leğende yıkama yöntemi.

Aslında Karaburun'a yerleşme fikrimiz olmasaydı arsaya 30 tonluk bir sarnıç yapmayı düşünüyorduk. Düşünsenize şehirlerimizde elektrik ve su varolalı daha ne kadar oldu ki. Benim yaşım 39, daha bundan 15-20 yıl öncesine kadar İzmir'in merkezinde bile elektrik ve su tam anlamıyla yoktu. İnsanlar rahatlığa ne kadar kolay alışıyor değil mi? Bundan 30-40yıl öncesine kadar pekçok yerleşim yerinde sarnıçlarda yağmur veya kar suyu biriktirilir ve kullanım suyu ( çamaşır, banyo, wc, bahçe sulama v.b) olarak kullanılırdı. Sadece içme suyu ayrı biryerden temin edilirdi.

Benim şahsi fikrim şudur. Teknoloji de tıpkı alkol gibi bağımlılık yaratan birşey. Teknoloji hayatımızda pek çok şeyi kolaylaştırıyor ancak birgün bunların birden ortadan kalktığını düşünün herkes ne yapacağını bilemez halde panikleyip ortalarda dolaşıp duracak. Bunun en basit örneği Marmara depremi zamanında yaşanmadı mı? **** Amerikadaki 5 dakikalık bir elektrik kesintisinin hayatı felç etmesi gibi bir sonuç çıkıyor ortaya. Örneğin bisiklet ile yapılan ulaşım insanlar varolduğu sürece bitmeyecek, insanı özgürleştiren, ve teknolojiye en az ihtiyaç duyulan ulaşım aracıdır. Ancak hiçbirimiz ulaşım için bu aracı tercih etmeyiz. Neden? Çevremizdeki insanların gülmelerinden mi çekiniriz, kariyerimizin zedeleneceğinden mi, yorulacağımızdan mı? Halbuki bisiklet yerine tercih ettiğimiz arabamız bizi her yönüyle bağımlı kılan bir araçatır. Yakıt, tamir, asfalt yollar, yedek parça v.s. Bence mümkün olduğunca teknolojiden uzak durmak bizi daha da özgürleştirecektir.

Biraz fazlaca felsefi yaklaştım galiba. Umarım sizi sıkmamışımdır.
Hoşçakalın.

Hakan KINACI
11-09-2007, 12:59
Sn.Mcege;
Bittimi yazı diziniz :( Bu arada bu linkte http://www.agaclar.net/forum/showthread.php?t=2704 ahşap evlerin tanıtımı var ancak fiyat konusunda sizin yukarıda belirttiğiniz gibi biraz yüksek geldi bana veya ben hesaplama hata yaptım.

mcege
11-09-2007, 14:23
Yazı dizisine devam elbette, daha evin yapım aşamaları var. Zeytin toplama maceralarımız var v.s.

Vermiş olduğun linkteki fiyatlara baktım. Doğrudur. Bu işi yapan pekçok firmanın fiyatları bunlardan daha yüksek. Bu firmanın fiyatları ise piyasa fiyatlarının alt sınırına yakın. Kendi tecrübelerime dayanarak şunu söyleyebilirim genellikle ahşap işinde, malzeme fiyatı ne kadar tutuyorsa işçilik de o kadar alınıyor. Örneğin malzeme 1000YTL ise işçilik de 1000YTL. Toplam 2000YTL fiyatlandırma yapılıyor.

Eğer Karaburun'daki yerleşmeyi düşündüğüm yere agaclar.net ailesinden birileri daha gelmek isterse ve ev yapmak isterse İŞÇİLİK ÜCRETİ ALMADAN her konuda yardım ederim, seve seve. Taş ev mi, ahşap ev mi, kazma kürek çalışmak mı aklınıza ne geliyorsa çok şükür elimizden gelir. Su tesisatından, elektrik tesisatına, harç karmaktan, çatı kaplamasına kadar aklınıza ne geliyorsa hiç problem etmeyin. Yeter ki gönüller bir olsun.

Hakan KINACI
11-09-2007, 14:32
Desenize karşınızda kopyanız duruyor :) yapım, onarım konusunda tabii :))

Penelophe
11-09-2007, 14:37
Bu Karaburun işini ciddi ciddi düşünmek lazım demek ki.;)

Hakan KINACI
11-09-2007, 14:46
Sn.Penelophe,
İşcilik üçreti vermeden karın tokluğuna çalışacak iki kişi halihazırda mevcut :) siz düşünün karar verirseniz iş durumuna göre senelik izin alıp gelirim :))

mcege
11-09-2007, 15:49
Benim senelik izin almama gerek yok. Zaten emekliyim. Biraz biraz dekorasyon işleriyle uğraşıyoruz ( ağabeyimle birlikte ). O da fazla zamanımı almıyor zaten. Ben her zaman hazırım.:))

Yanlız "hakan" bir yerde yanılıyor. Karın tokluğuna çalışacak iki kişi değil 3 kişi var. "hakan", ben ve ağabeyim.

Hakan KINACI
11-09-2007, 15:51
Özür dilerim :))Ağabeyinizi hiç hesaba katmamıştım :))

mcege
11-09-2007, 15:52
Benim bu işleri yapmak için gereksinimim, bir paket cigara, 100gr. clasik nescafe, bir paket 10'lu halley bisküi ve 1,5 lt.'lik Fruko gazoz.

Bu menü bizim Barbaros'taki evi yaparkenki menümüzdü.:))
Şaka değil gerçekten.

Hakan KINACI
11-09-2007, 15:59
Sn.Mcege,
Resmen bedava çalışma bu :))

mcege
11-09-2007, 16:05
Hele bir kendi köyümüzü kuralım, ondan sonra deniz manzarasına karşı bir mangal, rakı yaparız ödeşiriz. Gülümseyen yüzlerinizi görmek benim için en büyük mutluluk.

mcege
13-09-2007, 11:36
Kaldığımız yerden devam.
Huysuz usta adamı meslek sahibi yaparmış dedim ya oradan devam edelim.

Öncelikle kullanılacak olan malzemelerin listesini çıkarmamız gerekiyordu. Evi rutubetten, börtü böcekten korumak için yerden 50cm. yüksekte kurmaya karar vermiştik. Hem böylece ekstra bir yer döşemesi düşünmeyecektik. Ayrıca evin alt boşluğunu ardiye ve odunluk olarak kullanabilecektik. Bir avantajı da temiz ve pis su tesisatını döşemek ve tamir etmek çok kolaylaşacak, yıkım döküm yapmadan evin altına girip halledecektik. ( daha sonra öğrendiğimiz bir avantajı da şuydu evi temelsiz olarak yapmanın. Eğer araziniz SİT alan olsa bile temelsiz olarak inşa edilen yapılara çok fazla sorun çıkarılmıyordu. Çünkü evin toprağa değen yeri toplam 12 adet 10*10cm kalasların toplamı kadar, yani 1 m2 bile yer işgal edilmiyordu.)

Neyse, gerekli olan malzeme listesi bizi çok uğraştırmasına rağmen çıkmıştı sonunda. Ahşap ev yapacağımızı belli etmeden kerestecileri dolaşmaya karar verdik. Çünkü ahşap ev deyince insanların aklına Amerika'daki zenginlerin dağlarda yaptıkları malikaneler geliyor ve bizi de çok zengin "yolunacak kaz" olarak görüyorlardı. Ahh şu Amerikan filimleri, insanları ne şekillerde şartlandırıyordu?

Meslek lisesinde ağaçişleri bölümünde okumamın kazandırdığı bilgiler doğrultusunda kullanılacak olan ağacı "sedir ağacı" olarak belirlemiştik. Çünkü sedir ağacı su, nem, çürüme ve kurtlanmaya karşı dayanıklı, doğası gereği yağlı ve darbelere karşı çok dayanıklı bir ağaçtı. Hatta Osmanlı'lar donanmalarındaki gemileri sedir ağacından yaparlarmış. Şu anda yatlarda ve ahşap teknelerde kullanılan "taek" ağacı yerine zamanında hep sedir kullanılırmış.

Kerestecileri dolaşmaya başladığımızda sedir ağacını bilene denk gelinceye kadar 10 tane dükkan gezmiştik. En sonunda bu ağacı bilen bir işletme bulmuştuk. "Bu ağacı kimse kullanmaz siz ne yapacaksınız?" diye sorulan bir soru bizi hayrete düşürmüştü. Böylesi bir ağaç neden kullanılmıyordu ki?

Ağacın sert ve yağlı yapısı nedeniyle işlerken kullanılan aletleri çabuk yıprattığı için kimse tercih etmiyormuş. Aman ne güzel o zaman fiyatı da uygundur, diye düşünürken yanıldığımızı anladık. Biraz ucuzdu ama düşündüğümüz kadar değil.
( 2004 yılı için fiyatlar; 2.sınıf kızıl çam 650YTL., kavak 350YTL., sedir 550YTL.) Alacağımız toplam malzeme ise 6000 YTL. kadar tutuyordu. Ve o dükkandan alışveriş yapmadan ayrıldık. Yine dükkan dükkan dolaşırken "Rus Sedir'i" denen bir ağaç daha olduğunu duyduk, bunu satan sadece bir işletme vardı ve bu ürün daha yeni gelmişti, hemen oraya gittik. Ben ağaçları incelerken ağabeyim de fiyat konusunu konuşuyordu. Bu ağaçlar yerli sedir kadar iyi olmasa da yine de önemli bir avantajı vardı Rus sedir'lerinde budak yok denecek kadar azdı.
Ben incelemeyi bitirdikten sonra sanki çok beğenmemiş gibi bir tavırla ağabeyimin yanına gittim. "Nasıl beğendiniz mi ağaçları?" diye soran satıcıdan çok ağabeyimin fiyat konusunda neler konuşulduğunu satıcıya belli etmeden el işareti ile bana anlatması içime serin sular serpilmesine sebep olmuştu. Ağabeyim eli ile 4,5 işareti yapıyordu. Bunu açıkça söylememesinin nedeni satıcının pazarlıkla dahada aşağıya inebileceğine işaretti.
Ağaçların kötü olmadığını ama fiyatının almamızdaki en önemli etken olacağını belirtince sıkı bir pazarlık başladı ve "mikap"ı ( metreküp) 425 YTL. den anlaştık.

Elimizdeki listede yazılanları birer birer nakliye kamyonuna yükledikten sonra toplamda 4,750 YTL. tutan ücretin 1500 YTL.'sini peşin, kalanını ise kredi kartına 6 taksit yaptıktan sonra arsamıza doğru yola koyulduk.

Arsaya gelince tüm malzemeleri indirip nakliyeciye de ücretini ödedikten sonra artık geri dönüşü olmayan bir yola girdiğimizi iyice anlamıştık. Başarmaktan başka bir seçeneğimiz yoktu.

Şimdilik hoşçakalın.

habibe
13-09-2007, 12:05
Konu ile ilgisi yok ama merak ettim işte.Ağaçları budaksız yapan etken ne aceba?

mcege
13-09-2007, 12:59
Söylendiğine göre bu ağaçlar Sibirya'dan geliyormuş ve oraların ormanları çok sık olduğu için ağaçlar güneşe ulaşmak ve sağ kalabilmek için kendi aralarında amansız bir yarışa girerlermiş. Böylece gövdeleri hep yukarı doğru gelişirmiş ve çok uzun boylara ulaşabilirlermiş. ( 25-30 mt.)

Bu yaşam yarışı içinde çok fazla yan dalları besleyemezlermiş ve böylece de budaksız, düzgün bir gövdeye sahip olurlarmış.

Bilmem doğru mu ama hikaye böyle.
Görüşmek üzere.

habibe
13-09-2007, 15:52
Doğru olmalı, zira Finlandiya bir ağaç ülkesidir bilirsiniz. Orada ki ağaçlarda gördüm bunu ben de. Olabildiğince düz pürüzsüz ve çok uzunlardı. Teşekkürler.

*Yazılarınızın takipcisiyim.

mcege
08-10-2007, 10:39
Merhaba!
Uzun bir aradan sonra yine aranızdayım.

Müşterimize zeytinlikler içinde bir prefabrik ev kurduk. Bu işlem 3 hafta kadar takip gerektirdiği için dergimizi bile ancak bugün gördüm, çok güzel olmuş emeği geçen herkese teşekkürler. Keşke basılı yayını da olsaydı, bence ansiklopedik değeri olan ve arşivlenmesi gereken bir yayın.

mcege
08-10-2007, 11:28
Ahşap kulübemizi yapmaya başlamadan birkaç ay önce tarlamızda bazı işlemler yapmıştık öncelikle onlardan biraz sözetmem gerek.

Önce tarlayı traktörle birgüzel sürdürdük. Ardından tarlanın bütün boş alanlarına bakla diktik. Ürün hasatını yaptıktan sonra henüz yaprakları ve dalları yeşilken tekrar trakrörle sürdürdük ve toprağa iyice karışmasını sağladık. Bu işlem bize 30 yıldır sürülmemiş tarlanın verimini ve azot dengesini yeniden sağlamak konusunda yardım etmişti.

Önceden belirlediğimiz zeytin fidanı dikilecek yerleri işaretledik. Bir zeytin ağacı ortalama 25 m2 yer kapladığı için ve yatişkin hale geldikten sonraki hasat alma ve traktörle sürme işlemleri için özenle dikim yerlerini belirledik. Bu konuda bize 30 mt.lik bir ip yetmişti.

Daha sonra yağlık zeytin fidanlarından hangi tip zeytinin uygun olduğunu öğrenmek için Ege üniversitesi zeytincilik araştırma enstitüsünden telefon ve e-posta ile bilgi aldık. Ege üniversitesi gerçekten bu konularla ilgili pek çok bilgi ve yardımda bulunuyor. Toprak analizinden tutun, zeytin çeşidinin tespitine kadar her konuda yardım ediyorlar.

Bize, gemlik tipi zeytinin bizim yöredeki en uygun yağlık tip olduğunu ve yağ oranının %28 verimlilikte olduğunu söyleyince daha önceden tanıdığımız bir fidancıdan ilk etapta 10 adet fidan temin ettik. Sıfır yaşında dikilen bir fidandan ancak 5 yıl sonra ürün alabileceğimizi teorik olarak bildiğimiz için fidanları 3 yaşında olanlardan seçtik.

Fidanların dikim ayı Kasım olacağı için sulama yönünden pek bir sıkıntımız yoktu. Bu arada köylülerin de tavsiyelerini dinliyorduk. Bize söyledikleri şuydu."Fidanları ilk diktiğiniz sene uygun olan zanmanlarda sulayın, ancak ondan sonraki sene sadece yaz aylarının en sıcak günlerinde sulama yapın daha sonraki sene artık sulamayı kesin ve ağacı şekillendirme budaması yapın. Eğer sulamaya devam ederseniz zeytin buna alışır ve hep su ister, nasıl alıştırırsanız öyle gider. Susuz yapılan zeytin daha kaliteli ve dayanıklı olur." diye tavsiye ettiler.

Bilimsel doğruluğu nedir bilmiyorum ama biz bu söylenenleri harfiyen yaptık.

Fidanları dikmek için toprağı 50 cm. kadar derinlikte kazmamız gerekiyordu. Kazmalarımızı aldık ve başladık kazmaya, aşağı yukarı 30 cm. derinliğe ulaştığımızda üstteki yumuşak topraktan eser kalmamıştı. Bu derinlikte çıkan toprak o kadar sert ve taşlıydı ki 10 fidanlık yeri kazmak tam 6 saatimizi almıştı.

Neyse çukurlarımızı açtık ve diplerine fidancı tarafından verilen özel bir karışımdan birer avuç attık. Bu karışımda böceklere karşı koruyucu ve ilk gelişim için gerekli gübre ve vitaminler varmış. Fidanları yerlerine yerleştirmeden önce kendimizce bulduğumuz, susuzluğa bir ölçüde de olsa çareyi de uyguladık ve fidanlarımızı diktik.

Bu susuzluğa çarenin ne olduğunu bir dahaki yazımda anlatacağım. Gerçekten çok ilginç ve gülünç bir çözüm ama işe yarıyor.

Hoşçakalın.

mcege
22-04-2008, 12:03
Merhaba!
Uzun bir ayrılıktan sonra yine aranızda olmak çok güzel.
Sitemizde bugüne kadar yaşadıklarımı paylaşırken yepyeni bir oluşumun içine düştüğüm için sizlerden biraz ayrı kaldım. Gerçi bundan sonra da çok sık yazamayacağım, ancak yine de haftada veya 15 günde bir sitemize uğramaya çalışacağım.

Gelelim bu uzun ayrılık döneminde neler yaptığıma.
Daha önceki yazılarımda anlattığım Karaburun'a yerleşme kararı alarak bu konuda harekete geçtik. memet ve murat ile birlikte Karaburun'a yaptığımız gezide çektiğimiz fotoğraflarda görülen ve yazılarımda "kurtarılmış bölge" diye adlandırdığım, Karaburun ilçesi merkezine bağlı eski Çullu köyü'nde ağabeyimin bir evi vardı.(fotoğraflarını siteye yüklemiştim) İşte o evi "Cafe ve Kahvaltı Salonu" haline getirdik.
Nede olsa yeni bir yaşam için öncelik her zaman para oluyor. Öncelikle para kazanacak bir iş yapmamız gerekiyordu ve biz de bu işi tercih ettik. Hem müşterilerimize hizmet ediyoruz hem de benim kendi mesleğim olan ahşap üzerine çalışmalar yapıyorum. Antika görünümlü duvar saatleri, doğa yürüyüşünde kullanılmak üzere çeşitli bastonlar v.s gibi.
Pardon, kısa bir süre aranızdan yine ayrılıyorum sanırım birkaç saat sonra yine buradayım.
Hoşçakalın.

mcege
22-04-2008, 15:58
Daha önceki yazılarımda da anlattığım gibi Çullu Köyü'nde şu anda imar, elektrik ve su yok. Bu nedenle bilgisayar ve internette yok. Ancak Karaburun merkezine indiğimiz zaman internet cafeden sitemize uğrayabileceğim artık. Henüz evimi Karaburun'a taşımadım. Öncelikle yeni düzeni kurup çarkların dönmesini sağlamalıyım.

hic
23-04-2008, 02:40
Merhaba
Forumun belki beni en çok ilgilendiren kısmı burası. Öncelikle daha çok paylaşım bekliyorum herkesten bu topic'te. Genç bir insan olarak önümde ki örnekleri görmek benimde önümü açıyor Bu bağlamda Sn. Mcege' ye ve Sn. Oğuz Karsan' a teşekkür ederim. İki güzel bakış açısı.

Ben üniversite öğrencisiyim, ve hayat beni bir karar vermeye zorlamaya başladı artık. Daha önce ne tarım ne de ekolojik yaşam konusunda tecrübem vardı, agaclar.net e teşekkür ederim. Yerli kaynaklar arasında en ayağı yere basan site diyebilirim.

Felsefe yapmış olmak istemiyorum, sadece aklımdan geçenleri söylüyorum başta onu belirteyim. İstanbul da yaşayan bir insan olarak burayı özümseyemedim, ve daha doğaya yakın, kontrol,stres ve baskının daha az olduğu bir yerde yaşamımı sürdürme hayaliyle yanıp tutuşuyorum. Okuduklarım kadarıyla hem devlet tarafından, hem de diğer insanlar tarafından oldukça zorlayıcı bir yol bu. İnsanlar burada örnek verirken daha çok daima orada yaşadığı bir alan değilde, başka bir yerden geçimini sağlayıp, ayrıca gelişmiş bir yazlık modeli olarak benim istediğim yaşantının yolunu anlatıyorlar gibi. Ayrıca belli bir insan topluluğu gerekiyor sanırım hem geçim hem de iş bölümü yapabilmek için. Ülkemiz bu kadar doğal olarak zenginken ben kendime istediğim yaşantıyı sürdürebilecek bir yer bulamayacak mıyım diye düşünmekten alamıyorum kendimi.

Gerçekten daha fazla insana ihtiyaç duyacak mıyım, duyacaksam ne yapmalıyım? Aile ve arkadaşlar böyle şeyleri ya hayal ya da delilik olarak görüyor ama bence insan karar verdiğinde, yapar. Yapamaması için hiçbir sebep yok. 40 yaşına kadar da beklemek zorunda değil insan böyle şeylerin özlemini duymak için. Ama bir yerlerden başlamalı diye düşünüyorum ki, balkonumda yetiştirdiğim sebzeleri bir adım olarak görebilecek kadar pembe bakmıyorum dünyaya.

Tecrübelerinizi ve tavsiyelerinizi en ince ayrıntılarına kadar bilmek isterim. Sağlıcakla

bilgegezgin
23-04-2008, 13:09
Merhaba siteye önceleri doğaya karşı saygım, sevgim,merakım , inancım benim gibi düşünen **** içinde bu edimleri barındırma ihtimali olan insanlara ulaşma arzusu nedeniyle katılmıştım.Ziyaret ettiğim süre içerisinde bu kadar "zarif" insanın bir arada olduğu başka bir site görmediğimi rahatlıkla söyleyebilirim ve bu nedenden dolayı büyük sevinç duyuyorum.Şu anda yaşamakta olduğum İzmirden "alternatif bir yaşama adım atma" düşüncesiyle ayrılmak; kendime daha sade,anlamlı bir hayat kurmak istiyorum.Bununla ilgili halen araştırma yapmaktayım ancak henüz yol katettiğimi söyleyemiyorum.Amacım ama gönüllü ama küçük bir ücret karşılığı olsun Marmara,Ege **** Akdeniz bölgelerinde yemek ve barınacak yer temin edebilecek bir işletme,çiftlik vs gibi yerlerde saygı ve sevgiye dayalı, uzun soluklu bir iş edinebilmek,yaşamak.İstenildiğinde ayrıntılar konusunda bilgilendirmekten büyük sevinç duyacağım.

Kedi Tırnağı
04-06-2010, 04:10
Eeee! Hevesle okuyordum mcge' nin evini yapma, zeytinleri dikme vs. maceralarını ama birden 2008' de sona erdi:( Ne oldu şimdi, nerede sn mcge? Umarım iyi durumdadır. Forumda okuduğum yorumlarında en son tarihli olanı da hatırlamıyorum. Buradaki aktarımı da devam ettirmediğine göre, 2008' den beri siteye giremedi mi acaba?

Hem o zeytinleri dikerken su sorununa bulduğu çözümü de yazamamış.

kazim polat
04-06-2010, 11:10
Selam sevgili Kedi Tırnağı,

Yanlış hatırlamıyorsam, sevgili mcge o harika kulübesini ve zeytinliğini sattı ve gene Karaburun'da bir başka köye yerleşti. Orada da internet olmadığı için pek siteye giremeyeceğini söylemişti en son. Umarız iyidir. Hatta, irtibat halinde olan varsa bize de haber verirse seviniriz.

Kedi Tırnağı
04-06-2010, 14:25
Sevgili kazim polat teşekkür ederim. Üzücü bir durum gerçekten. Mutlu bir yaşam dilemekten başka yapabileceğimiz birşey yok şu an sanırım:) Darısı başımıza:D

mk222
30-01-2013, 18:11
Bende konuyu sonuna kadar okudum.en çok kendi yaptığı evinin fotolarını merak ettim ama sitede bulamadım.******* mcge teknolojiden uzak yaşamından dolayı siteye girme imkanı bulamıyor.

ekizilaslan
02-02-2013, 21:19
evinizin resmini koymuşmuydunuz. ben mi göremedim. koymamışsanız bir zahmet yükleyin en azından fikir sahibbi oluruz.

SecretGarden..
05-01-2020, 20:33
wallahı hıc nusenmedım okudum sızı tebrık ederım abıcım..