O zaman bir aylık özeti yapalım. Birkaç ana başlık halinde ilerleyeceğiz yine.
İki hafta önce, daha önce söylediğim gibi ana kutuyu tamamen boşaltıp kalan yavruları(erişkinlerin hepsi diğer kutulara aktarılmıştı) yine nemli, anaerob diye nitelendirdiğim kutudaki ortama aktardım.
saatlerce tek tek yavru kalmasın diye yoğun taramalarla çiğ köfte gibi olmuştu gübre.
Yalnız bir önceki entry de bahsettiğim gibi akar döngüsü çoğalma yönünde tekrar oluşmaya başlamış. Daha önemlisi bu sefer kutuda diğer akarlardan küçük ve daha yuvarlak akarlar gelmişti. Daha önce karşılaşmadığım için parazitik olabileceklerinden şüphelendim.
Okların arasında kalan incelmiş segmentler erişkinde görseydim tamamen parazitik bir saldırıyı telkin edecekken, yavrunun gelişiminde normal olabileceğini yahut gelişimsel bir problemi gösterebileceğini tahmin ettiğimden emin olamasam da, yeni oluşmuş akarların parazitik olabileceğini düşündüm.
Ancak sırf bu yüzden gübreyi tamamen çöpe atmayı göze alamadım ve garip yöntemler yapmaya başladım. Aslında tamamen eğlence amaçlı başlayan sonuç gübresini ıslatma sonunda bataklığa dönüştürdü kutuyu
Belki oksijensizlikten ölürler diye suda bekletme aynı zamanda gübrenin anaeroblara teslim edilmesi anlamına gelip oluşacak koku sebebiyle ebediyen kullanılamayacak olması anlamına geliyordu. Büyük yanlışımı oluşan bataklığı mukavva ve kuru kum ekleyerek çözmeye çalıştım ve akarlardan kurtulma planım yalan olarak bitkilere 'sıvadım'. Sıvadım diyorum çünkü alçı gibi garip bir hal almıştı gübre
2 hafta sonra bu hafta gübrenin çimentolaşmış yapısını kırıp dağıtmak istedim. Fakat hemen sonra çıkan seslerden kökleri parçalıyor olduğumu gördüm. Üzerine gübre sıvadığım domateslerim gübreye kök salmışlar, hatta mukavva oluklarından kök sistemleri geçirir olmuşlardı. Umarım ürün kalitemi iyi yönde etkiler ilk tamamen hasatını yaptığım solucan gübrem.
Geri dönüp devam edersek, kutudaki gübreyi tamamen çıkarıp kutuyu bebek şampuanıyla yıkayıp duruladıktan sonra anaerob kutuyu buraya almayı planladım. Bu arada hasat ettiğim kutudan 90 kadar yavru solucan çıkmıştı. Yani hiç gelişme olmasa bile 210 solucana ulaşmış bir solucan popülasyonuna ulaşmıştım bir kutuda.
Anaerob kutuyu transfer etmeden önce, alışkanlık üzerine yumurta kabuğu ekledim. Söylediğim gibi adaptasyonlarını kolaylaştırdığını düşünüyorum.
Yıkanmış kutunun dibine mukavva dizip dipte yapışkanlıkların önüne geçmek ve aşırı nemden böyle kurtulmayı düşündüm. Erişkin solucanların büyüklükleri dikkat çekmekte. Kutularda iki çeşit solucan olduğunu düşünüyorum. Birileri çok büyüyor, diğerleri küçük ve daha yuvarlak olup, erken erişkin hale geçip çok ürüyorlar. Ancak ikisi de Eisenia fetida morfolojisine sahip.
Tüm kasadaki >210 solucanı ekledikten sonra kenarlardaki kahverengi olarak görünen yanmış gübreden ekledim.
2 hafta öncesinin hikayesi budur.