View Single Post
Eski 20-04-2012, 08:12   #61
Sûz-i Dilârâ
Ağaç Dostu
 
Sûz-i Dilârâ's Avatar
 
Giriş Tarihi: 11-10-2007
Şehir: Tarsus
Mesajlar: 3,042
Ben de size Şanslı'yı anlatayım

Şanslı bir sokak köpeği, onun talihsizliği hem annesinin hem de kardeşlerinin ölmüş olması daha da kötüsü doğduğu zaman diliminin önü kış. Bakan olmazsa ölmesi kesin.

Sokak hayvanlarına birlikte baktığımız çocuklardan birkaç tanesi bir gün kapıyı her zaman ki gibi güm güm çalarak heyecanlı sesleriyle haber verdiler Şanslı'nın durumunu. Hemen yanına gittim bu gibi durumlara alışık olduğum için yanımda su ve yiyecekle gitmiştim. Zavallının halsizlikten kıpırdayacak durumu kalmamıştı. Bulunduğu mağaranın arka tarafında ölmüş kardeşleri yatıyordu.

Haşlanmış tavuktan minik parçalar koparttım ağzına tuttum, kokuyu alınca azıcık hareketlendi, yattığı yerden azıcık kaldırdı başını, ağzını azıcık açtı ben de oradan tavuğu içeri soktum. Böyle böyle epey yedirdim. Mağaradan kardeşlerini çıkarttık çocuklarla. Evden çarşaf getirdim katladım yuva yaptık.

Yanına da su koyduk şimdilik evlerimize döndük. Yanında bilerek yemek bırakmadım, kokusunu alıp büyük köpekler gelir ve zavallıyı hırpalayabilirlerdi. Düzenli üç öğün yemek götürdüm her gün. O da her geçen gün kendine gelip toparlandı haber veren çocuklarla zıplaya zıplaya oyunlar oynamaya başladı. Bazen yemek götürdüğümde bulamazdım "Şanslıııı" diye bir seslendim mi koşa koşa gelirdi hemen.

Bir akşamüstü rüzgâr yüzünden çıkamadım, akşam da elektrikler kesildi, el fenerimiz de yok yanıma mum ve çakmak aldım, çıktım (hangi akla hizmetse, eşimden de yalvar yakar benimle gelmesini istedim. Niyetim Şanslı'nın yemeğini verip dönmek. Gittim ama sesleniyorum sesleniyorum gelen yok. Az sonra bir inilti duydum, hayvancık gelemiyor ama orada olduğunu haber veriyor, karanlıkta araya araya zorla bulduk.

Çakmağı bir çaktım feci bir görüntü kalın, uzun bir çöp zavallıcığın gözüne batmış ama Allah'tan gözüyle alt kirpiği arasındaki boşluğa. Gözü çapaklanmış, iyice kapanmış, azıcık görünen kısmınsa feri gitmiş, bulanıklaşmış neredeyse kör olacak. Eşim ilk defa ben söylemeden "sen bunu yarın hayvan hastanesine götür" dedi. Öyle sevindim hemen Şanslı'yı alıp arabanın içine yerleştirdim zaten küçücük daha.
Sabah erkenden kalktım bir baktım arabanın içine tuvaletini yapmış ama ne gam bir petrole sokar çamaşır suyundan geçiririm.
Yanına yiyeceğini koyup kaptığım gibi kampüse zaten sınavım da var o gün. Hastanede benim sınava gitmek için çıkacağımı söyleyince önce kabul etmek istemediler, bırakıp kaçma olayları çok oluyormuş. Şansımı başka hocalarda denedim, öğrenci kimliğimi gösterdim. Sonunda Cumali hoca "sen bırak sınavına git, biz hallederiz" dedi. Ha bu arada Şanslıcık uyuza da yakalanmıştı, tüy dökümü vardı bir süredir.
Onu oraya bırakıp sınava girdim ama aklım hep kızımda.

Arabanın içi öyle pis kokuyordu ki bütün camları açmak zorunda kaldım. Sınavdan çıktım, doğru kızımın yanına gözündeki çöpü çıkarmışlar, uyuz iğnesi yapmışlar, bir de damla verdi hoca, mikrop kapmasın diye günde birkaç kere damlatılmak üzere.

Tekrar evimize geldik, Şanslı yine tepelere gitti. Damlasını ihmal etmedim. Birkaç gün içinde de yaralı gözü yine pırıl pırıl, kara kara bakmaya başladı, bir hafta sonra deriden taze tüyler çıkmaya başladı.

Kış, bahar geçti bizim kız kocaman oldu, oturduğum binayı öğrendi bahçeden ayrılmamaya başladı ama öyle çenesiz öyle çenesiz sabaha kadar durmaksızın havlıyor. Bu arada bahçemizin asıl sahibi Şanslı'dan önce büyüttüğüm Tin Tin onu deli gibi kıskanıyor, sık sık hırpalıyor. Bu mücadelede kazanan Tin Tin oldu, yaş ve ebat avantajını kullandı, Şanslı'yı geri püskürttü ve Şanslı yine tepelerine döndü.

Sonra ne mi oldu? İyice büyüdükten sonra kendi yolunu çizdi, tepelerden ayrıldı, nereye gitti bilmiyorum. Kızımın kaderi aklıma geldikçe hâlâ içim sızlar, inşallah kendine iyi bakıyordur.

Sûz-i Dilârâ Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön