View Single Post
Eski 29-01-2012, 11:09   #67
Sûz-i Dilârâ
Ağaç Dostu
 
Sûz-i Dilârâ's Avatar
 
Giriş Tarihi: 11-10-2007
Şehir: Tarsus
Mesajlar: 3,042
Alıntı:
Orijinal Mesaj Sahibi syılmaz Mesajı Göster
Bu forumda birçok kişi evinde ya da bahçesinde domates, biber vs. yetiştiriyor değil mi? Neden? Domates alacak paraları olmadığından mı? Tabi ki değil. Kendi yiyeceklerini doğadan kendileri almak istiyorlar. Bunun zevkine varmak istiyorlar.

Avcılıkta böyle, et alacak paramız olmadığından değil, kendi yiyeceğimizi mücadele ederek, doğadan kendimiz almak istediğimizden, aldığımız zevkin sebebi budur. Nasıl öldürdüm ama diyerek hava atmak şeklinde değil!
Kurduğunuz mantık insana bu kadarına pes dedirtecek cinsten. Saksıda domates yetiştirirken verilen mücadeleyle, avcılığın sözde mücadelesini nasıl kıyaslarsınız aklım almıyor. Haklısınız bizler, siz ve sizin gibi insanların mantığını anlamıyoruz. Saksıda domates yetiştirirken bir defa bir canlının hayatına son vermiyorsunuz, oysa siz ormanda verdiğiniz sözde mücadeleyle hiç gereği yokken sağlıklı -siz aksini söyleseniz de- üreme kabiliyeti olan bir hayvancağızı öldürüyorsunuz(!).

Bize bilinçli avcılar hikâyesini anlatmayın lütfen hiçbir avcı yaşlanmış, eti kartlaşmış bir hayvanı öldürüp de etini yemez.

Başka bir mesajınızda bir tavşanın başka bir canlıya besin olmak için yaratıldığını söylüyorsunuz, biz de diyoruz ki bırakın yaban hayatı kendi varlığını ve dengesini insan eli ile müdahele edilmeden kendisi sürdürsün ki o denge bozulmasın. İnsan elinin değdiği her yer bozuluyor bunu çok iyi bildiğinizden eminim-avcı ister bilinçli isterse bilinçsiz olsun-.

Bir de lütfen başka yanlışlardan örnekler vererek kendi fikrinizin savunmasını yapmayın, basit kaçıyor, bu forumda aklı başında hiç kimse eve alınan evcil bir hayvanın sokağa atılmasına razı olmaz, buna karşı çıkar. Kuş ya da tavşanın kafese kapatılmasına rıza göstermez. Bunu yapan kişilere de ne hayvansever ne de doğasever denir.

Dünyanın öbür ucundan getirilip sırf insanların zevklerini tatmin etsin diye havası, suyu, toprağı elverişli olmayan yerlerde satılan ve göz göre göre ölüme terk edilen Sibirya kurtları, muhabbet kuşları, papağanlar, kaplumbağalar vs. bunları hiçbir gerçek hayvansever, doğasever tasvip etmez, tıpkı çiçeğin dalında güzel olduğu gibi o hayvancıklar da kendi vatanlarında güzeldir, yararlıdır doğaya, insana. Çok seven gider onları kendi yerlerinde görür. İmkânı olmayan da oturur belgesel izler. Ki bizler o dengenin bozulmaması uğruna bu merakımızdan vazgeçmeye de hazırız görmesek de olur.

Yani size diyebileceğim bizler yaban hayatına yabancı değiliz, o güzelliklerin el değmeden muhafaza edilmesini isteriz. Ne açsınız, ne açıktasınız, gidip ormana kendi mücadelenizle yiyeceğinizi kazanmanızı gerektirecek hiçbir durum yok, eğer bir mücadele verilecekse -hani bir mesajınızda yazmışsınız ya- 45 günlük civcivler kesiliyor, tıka basa yediriliyor veya mezbahanelerde vicdan sınırlarının çok ötesinde uygulamalarla o zavallı hayvanlar kesiliyor ya mücadele bence bunların düzeltilmesi olmalı. Kapitalist obezler, ceplerini dolduracak diye hiçbir canlıya bunun yapılmasına izin verilmemeli.

Kuran'da bir ayette belirtildiği gibi -ki bunu siz de yazmışsınız- Allah bazı hayvanları etinden, binitinden faydalanalım, onlarla uzak mesafeler yakın olsun, hem onlarla yüklerimiz bize eziyet vermeden yerimize vasıl olalım diye yaratıldı. Ama bu demek değildir ki biz onlara gereğinden fazla yük vuralım veya ihtiyacımızdan fazlasını keselim her şey kararınca güzeldir sayın syılmaz.

Peygamber efendimiz zamanında bir kişi devesini kesmek için hayvanın yanında bıçağını bilemiş de Hz. Muhammed o kişiye kızmış, "neden onu iki kere öldürüyorsun" diye. Bilmem anlatabildim mi? Eğer insanlar ahiretlerini ve verecekleri çetin hesapları düşünüyorlarsa bin kere düşünüp bir kere yapmalılar.

Ha bu arada ben evimin et ihtiyacını -kendim yemiyorum- yılda bir defa kesilen kurban etinden karşılıyorum, derin dondurucu sağolsun. Gözümüz ne tavşan pilavında, ne bıldırcın etinde ne de onları avlarken vereceğimiz mücadelenin zevkinde. Taş devrinde de yaşamıyoruz, açlık sınırının altında olan bir ülke de değiliz, fakirimiz var ama açlıktan ölecek kadar değil, velhasıl kelam o tavşancağızın veya bıldırcının bir gram etine muhtaç değiliz.

Elimizde olmayanların peşinde koşmak yerine biraz da elimizdekine şükretmek ve yaşarken ve henüz nefes alırken yaşatmaya gayret etmek. İnanın öldürmek en kolayı zor olan yaşatmak. Bu kadar çok tüketim çılgını ve terminatörün arasında bizler zor olana talip olduk.

Sûz-i Dilârâ Çevrimdışı   Başa Dön