View Single Post
Eski 23-09-2011, 14:00   #5
Erdem
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 10-02-2011
Şehir: Eskişehir
Mesajlar: 200
Merhaba, ben sizi eleştirmek istememiştim. Yazdıklarımdan öyle bir anlam çıkmıyordur umarım Sadece Radikal gazetesinde yazıda çıkan eksik noktalara temas etmek istemiştim.

Organik tarım yönetmeliğinde "Kısmen ya da tamamen GDO'lardan elde edilen, GDO içeren veya GDO'lardan oluşan bitki koruma ürünleri, gübreler, toprak düzenleyiciler, tohumlar, mikroorganizmalar organik tarımda kullanılamaz diyor"

En azından bunun kanun olarak olması bile güzel bir şey. Bu kontrolü bildiğim kadarıyla Türkiye'de sadece Tübitak Marmara Araştırma Merkezi (MAM) yapabiliyor.

TBTAK Marmara Aratrma Merkezi

Ama pratikte bu uygulanıyor mu emin değilim. Örneğin ben organik domates yetiştiricisiyim. Kullandığım tohum ve elde ettiğim üründen her sene bir miktar örnek alınıyor ve MAM'a gönderilip bana kullandığım tohum ve elde ettiğim ürünün GDO'suz olduğuna dair bana bir sertifika veriliyor mu?

Yazar arkadaşın yanıldığı bir nokta da küçük çiftçiden aldığı ürünün GDO'suz, kimyasal ilaç kullanılmadan vs.. olduğunu düşünmesi. Üreticimiz maalesef kendine verilen her tohumu dikiyor ve bunları ya semt pazarlarından ya da şirketlerden alıyor. Bilinçli, özellikle kimyasal gübre kullanmayan, atadan dededen kalmış tohumlarını eken üreticiler de var tabi.

Benim yazarla farklı düşündüğüm bir nokta organik tohumla biyoçeşitliliği ilişkilendirmesi. Aslında organik tohum demek, üretimi doğal yollarla yapılan (atadan babadan gelen tohumlarımız), üretiminde kimyasal ilaç kullanılmayan, GDO'suz tohum demek.

Biyolojik çeşitliği asıl tehdit eden yukarıda saydığım kimyasal ilaç, gübre, pestisit kullanımı ve en tehlikelisi de genetiği değiştirilmiş organizmalar.

GDO'lu ürünlerin biyolojik çeşitliği ve ekolojiye olan etkilerini özetlersek:

- GDO içeren bir ürünün poleni GDO içermeyen bir bitkiye taşınabilir, böylelikle geleneksel olarak yetişen ürün bu yeni geni alabilir. (Rieger et al 1999)

- Kimyasal ilaçlara dayanıklı bir GDO'nun poleni melezleme suretiyle bir yabancı ot tohumuna geçebilir ve bu geni alan bitki de kimyasal ilaçlara dayanıklılık geliştirebilir (Rieger et al 1999

- Kimyasal ilaçlara dayanıklı genetiği değiştirilmiş ürünler bir sonraki yıl da çıkabilir. Ve kültürel olarak kontrol edilmeleri zor olabilir.

- Böcekler (örneğin böcek ilaçlarına dayanıklı) genetiği değiştirilmiş bir organizmadaki genlere karşı bağışıklık kazanabilirler. (örneğin Bt içeren pamuk)

- Genetiği değiştirilmiş bitkiler toprak içinde bulunan doğal canlı yaşama zarar verebilir, böylece besin döngüsünü sona erdirebilir

- GDO'lu ürünler yeterli kadar besleyici olmayabilir ve hazmı zor olabilir.

- Genetiği değiştirilmiş organizmaların toksik, alerjik, teratojonik (psikolojik gelişim yönünde anormallikler) zararları olabilir. (1)

Bu arada yazara çok katıldığım bir nokta var. Tohum sektörünün global dünyadaki 3-5 büyük şirkete devredildiği.

Türkiyede tarımı bir çınara benzetirsek bunun kademeli olarak dalları budanıyor. Tabi avrupa ülkelerinde, başka ülkelerde de. Örneğin şeker konusunda zaten yıllar önce bu zaten yıllar önce gerçekleşti. Şimdi ülkemizde en fazla şekerpancarı tohumu satan şirketlerin bazı ürünlerine GDO için lisans aldığını görüyoruz.

GMO Database - Authorisation and approval status in the EU

Sonra tohum. Eskiden İl ve İlçe Tarım Müdürlükleri her türlü tohum getirebiliyormuş. Benim bildiğim sadece buğday, arpa tohumu getirebiliyordu. Ve bu seneden itibaren artık o da getirilmiyor.

Bunun ne gibi etkileri olabilir?

Tarım sektöründe çalışan çok deneyimli mühendis, teknik eleman arkadaşlarımız var. Örneğin bir yörede en iyi hangi tohumun yetiştiğini, kaç gram tohum atacağını, hangi fidanı, hangi çeşidi ekeceğini (örneğin Marmara bölgesinde yeşil elma daha iyi yetişirken İç Anadolu bölgesinde kırmızı elma daha iyi yetişir), toprağın yapısına göre kullanılan anaç değişir vs..

Sonra eğer tohum getirebilsek, örneğin ben GDO'lu tohumluk üreten firmanın ürettiği tohumu tercih etmem yerine araştırma enstitülerimizde üretilen tohumluğu tercih ederim.

Ayrıca Tigem ve tohum üreten araştırma kuruluşlarındaki hem tohum miktarı, hem de çeşidi arttırılmalı.

Bu konu bir o kadar uzun ve ayrıntılı bir konu olduğu için sadece genel hatlarıyla anlatıyorum.

Sonuç olarak tohum sektöründe devlet kontrolü elden bırakılmamalı. Çünkü gıda ve enerji bir ülkenin geleceği açısından hayati bir mesele.

Ayrıca GDO konusunda örneğin bazı üniversitelerin yabancı kaynakları çevirerek GDO iyidir, hoştur, kullanın gibi bazı makaleleri olduğunu görüyoruz. Ben geçenlerde Science dergisinde moleküler biyolojisi konusundaki çalışmalara dolaylı olarak bürokratik engeller getirildiği vs. gibi bir haber okumuştum.

Moleküler biyoloji konusundaki araştırmalar ve AR-GE çalışmalarının kesinlikle desteklenmesi gerekir. Ancak kendimize ait bir araştırma kuruluşu, üniversitede bunların zararlı olduğu yönünde devlete görüş bildirdiğinde devlet bunları yasaklayacaktır.

Bu konuda gerçekten değerli bilim adamlarımızın yaptığı çalışmalar var. Odtü Gıda Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof Dr. Candan Gürakan'ın ve öğrencilerinin 2 yıl süren bir çalışması sonucunda Ankara, Çanakkale, Ayaş, Eskişehir, Isparta, Antalya, Kalkan, Afyon ve Mersin'de üretilen, Belçika, Ispanya, Çin ve Amerika'dan ithal edilen 28 domates numunesinden 22'sinde antibiyotiğe direnç gösteren genler bulundu.

http://www.zmo.org.tr/resimler/ekler....pdf?dergi=139

Tketiciler Birlii

Gene moleküler biyoloji konusunda Yale Üniversitesinde ilk profesörlerden olan Prof Dr. Oktay Sinanoğlu'nun açıklamaları var. Sanılanın aksine şeker hastalarının kullandığı insülinin sağlık açısından bir sorun oluşturmadığını söylemişti.

Sonuç olarak yapmamız gereken hem devlet bazında hem de birey olarak bilinçli bir şekilde hareket ederek tohumluğumuzu korumak, dışarıdan ithal edilen ve çoğaltılan tohum çeşitleri yerine kendi tohumlarımızın üretimine, kullanımına, geliştirilmesine önem vermek. Ancak böyle tohumluk sektörü gelişir. Yoksa dışarıdan anaç olarak tohum ithal edip, sonra bunları çoğaltmakla gelişmez.

Özellikle bu işe gönül vermiş, meraklı insanlar olarak en ufak bir toprak parçasını bile değerlendirmemiz gerekiyor. Bu işe de özellikle çim ekilen alanlara bahçe, bostan ekerek başlayabiliriz.

Kaynak
1- http://www.environment.gov.au/soe/20...o/pubs/gmo.pdf

Erdem Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön