View Single Post
Eski 29-05-2011, 00:11   #667
acemi_caylak
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 29-11-2009
Şehir: İstanbul - Gaziantep
Mesajlar: 1,194
Alıntı:
Orijinal Mesaj Sahibi soilless Mesajı Göster
Sn safranlı,

delilik değil olması gereken diye düşünüyorum. Sadece saksıdaki biberler değil 10 dönümün 1 dönümünde değerlendirin bence. Neden mi? yasarugur üyemize özelden bir mesaj at narenciye ürünlerindeki uygulama sonuçlarını sor.
Sevgili Soilless,

Enzim artık rüştünü ispatlamış bir ürün. Sadece Yaşar Uygur değil, bizde bir çok deneme yaptık. Hatta bu linkte belirttiğim gibi, piyasadaki bir çok sıvı gübre ile birlikte denendi. Şunu söyleyebilirimki onların hiç birisinden geri kalır tarafı yoktu. Hatta 3 tanesini solladı. Bir tanesi ilede başa baş gitti. Geçen yıl dağıttığımız çiftçiler bu yıl tekrar istiyorlar.

Kaolinden dolayı bir çok bayii ile görüşüyorum. Doğal olarak fiyatları da yakından biliyorum. En büyüğünden en küçüğüne bir çok firmanın ürününü inceleme fırsatı buldum. Fiyatlar oldukça geniş aralıkta ve çok değişken. En ucuzu 20 TL'den başlıyor, 80-90 ları buluyor. İthallerde dahil hepsininde içeriğinde, melas ya da şilempe katkılı humik asit ve fermente meyve posası var. Bu ürünler organik azot ya da organik gübre diye pazarlanıyor.

Sevgili Sarıcan sayesinde herkes kendi gübresini yapabilir hale geldi. Ucuz ve kaliteli ürün kullanmak bence çiftçinin en doğal hakkı. Örneğin Trakya'da dönümden 600 kg buğday alınıyor ve geçen yıl fiyatı 55 kuruş idi.

600x55=330 TL yapar.

Siz çiftçiye dönüme litresi 50 TL'den 2 litre gübre kullandırırsanız, ki buğdayda bu yeterli değildir. Dönüme 100 TL maliyetle gübre satamazsınız. Bunun içerisine mazotu, ilacı ve işçiliği de katarsak çiftçi külliyen zararda demektir. Bu durumda çiftçi kesinlikle organik ürün kullanmaz. Oysa bizim hedefimiz bütün çiftçilerin organik girdiler kullanabilmesi.

Bırakalım birileri kendi teknolojilerinin en üstün olduğunu anlatıp bunların yapılamaz olduğunu söylesinler. Biz işin biyolojisini de, kimyasını da biliyoruz. İnanç ve azmin üstesinden gelemeyeceği hiç bir engel yoktur. Dün en iyi araba ürettiğini söyleyenler bugün pazarı Çin ve Kore'ye kaptırmış durumdalar. Çünkü başından beri Korelilerin iyi arabalar üretebileceğine kimse inanmıyordu.

Gariptir toplumlar tarihi bunun gibi balonlarla doludur. Borsa en tepe noktasındayken düşer. İmparatorluklar en tepe noktasıydayken yıkılır. Seçimlerde en güçlü gözüken partiler seçim kaybeder. Bu bir kitle psikolojisidir. Size tarihten ilginç bir anekdot anlatayım.

"1625 yılında Hollanda’da başlayan Lale çılgınlığı lalelerin bir spekülasyon ve yatırım aracı olarak kullanılmaya başlamasıyla doruk noktasına ulaştı. 1634 yılına kadar, toplumun yüksek kesiminin yeraldığı lale sahibi olma yarışı, bu tarihten sonra orta sınıfı da içine aldı. Bir lale soğanı 1625 yılında 5 florinken, 1636 yılında 5500 florine ulaştı.12 yılda yaşanan ve yıllık %79 getiriye karşılık gelen inanılmaz bir kazançtı bu. (Osmanlı'da da bu dönemi Lale Devri diye tanımlar tarihçiler. - Benim notum.)

1636 yılında bir grup insanın pozisyonlarını likide çevirmelerinin ardından düşüşe geçen lale fiyatları, önce yavaş yavaş ardından hızla devam etti. Yükseliş boyunca oluşan güven yerini paniğe ve korkuya bıraktı. Tam 6 hafta içerisinde lale fiyatları %90 değer kaybederek, çok büyük bir kitlesel katılımın, yine aynı büyüklükteki şok ile sona ermesine neden oldu. (Dikkat 12 yılda oluşan kazancın %90'ı 6 haftada kaybediliyor. - Benim notum.)

Hollanda’yı saran Lale Çıgınlığından tam bir yüzyıl sonra bu sefer İngiltere’de yaşanan bu çılgınlık ve ardına gelen çöküşün arka planında ise, İngiltere’nin milli borcunu ödemek için halka sunduğu hisse senetleri ve bu hisse senetlerinin fiyatlarındaki artış ile balon şirketlerin ortaya çıkması bulunuyor.Öylesine fazla balon şirket ortaya çımıştı ki, insanlar kendilerini kaybetmişce hisse senetlerine saldırıyor ve balonu hergeçen gün büyütüyorlardı.

Şirketlerin birkaçına bakacak olursak:

İsveç demiri ithal etmek
Muslin kumaş üretmek
Deal kentine tatlı su sağlamak
Flanders danteli ithal etmek
Londra caddelerini kaplamak
Gemici maaşlarını sigortalamak
Sabun yapma sanatını geliştirmek

Örnekler çoğaltıldığında tam olarak 86 balon şirkete ulaşıyor.
...
Biraz sonraki örneklerde de olacağı gibi, bu tür yükselişlerin ve çöküşlerin hepsinde kitlesel katılımın doruk noktasına ulaştığı ve grubun bir mıknatıs gibi her geçen gün daha fazla insanı içine çektiği görülmektedir. Toplumun zeki, bilgili ve “rasyonel” kabul ettiği insanlar ve davranışlar bile yerini irrasyonel hatta manik-depresif psikolojik ruh haline bırakmaktadır. Öyleyse, piyasalar senelerdir lineer yaklaşımlar doğrultusunda tarif edildiği gibi rasyonel değil mi? Herzaman akılcı davranan yatırımcılar neden büyük kayıplarla, böylesi yenilgiler almaktalar.

Güney Denizi Balonunda, yükseliş sırasında uygun bir zamanda çıkan Newton, çılgınlığın öylesine hızla büyüdüğünü görmüştür ki, kendini yeniden coşkun sürünün içerisinde bulmuştur. Sürünün yanlış yere koştuğu anlaşıldığında ise, Newton da diğer normal insanlar gibi kaybetmiştir. Bu çöküş sonrasında Newton ise şunu söylemiştir:"

“Kütlelerin hareketlerini hesaplayabiliyorum ancak, insanların çılgınlığını asla.”
Isaac Newton (Bu uzun yazı Sosyonomi konusunda güçlü bir birikimi olan, Sayın Tuncer Şengöz'den alıntıdır.)

İşte olayın özeti bu. Bırakalım birileri bizim organik gübre yapacağımıza inanmasın, kaolin yapabileceğimize inanmasın. Daha arkası gelecek. Neden sırada mikrobiyal gübre de olmasın.


Düzenleyen acemi_caylak : 29-05-2011 saat 07:23
acemi_caylak Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön