View Single Post
Eski 29-04-2011, 18:05   #57
bernacyhn
Ağaç Dostu
 
bernacyhn's Avatar
 
Giriş Tarihi: 14-04-2008
Şehir: Sakarya
Mesajlar: 837
Aslında birçok kitapta ve filmde gerçekte var olan mistik olaylardan bahsediliyor ancak büyük çoğunluk onları fantastik bilimkurgu şeklinde algılıyor. Neyse, gelir gelmez şikayet etmeye başladım asıl konuşmak istediğim konudan aklım soğumadan anlatmaya başlayayım. Ben hayvanları ve bitkileri çok severim. Hepsiyle mutlaka aramda bir duygusal bağ kurmuşluğum vardır. Bu yüzden onların da duyguları olduğuna inanırım ve hep derim ki hiç bir canlı sevgi karşısında duramaz. Buna en güzel örneği bir belgeselde görmüştüm, hala tüylerim diken diken olur hatırladıkça. Belgeselin ve belgeseldeki adamın adını bilmiyorum, yanlız ilk gördüğüm anda hayvanlara olan sevgisinin büyüklüğüne hayran kalmıştım. Bu belgeseldeki adam doğanın en vahşileri arasında bildiğimiz sırtlan ve aslanları öyle çok sevmişti ki bir anne sırtlanın yeni doğurduğu yavruları adamın eline alıp okşamasına izin vermiş, hatta adam yavruları severken yerde gerim gerim gerinip esnemişti. Sırtlanın gözlerinde adamı ne kadar çok sevdiğini görmüş, hüngür hüngür ağlamıştım. Belgeselin devamında ise yine aynı adam aslanlarla sanki sıradan bir ev kedisiymiş gibi oynuyordu. Adam yüksek bir yere çıkıp oturmuş ve ayaklarını aşağıya sarkıtmıştı, aslan da yanına gelip arkasından ön ayaklarını adamın omuzlarını koyup olanca ağırlığıyla ve olanca sevgisiyle adamın başını yalıyordu. Yine aynı aslan bu adamın sevgisinin karşısında duramayıp sudan nefret etmesine rağmen adamın çağırması üzerine suya girmiş ve suyun içinde yine ön ayaklarını adamın omuzlarına koymuştu. Bu videoyu izlerken içim dolmuş hüngür hüngür ağlamıştım ve annem de ağladığım için kızmıştı, çünkü benim gördüğümü görememişti orada. Ben orada kocaman bir sevgi görmüştüm. Bu sevgi içime işlemişti.

Yine filmler konusuna dönersek, hani geçtiğimiz sene vizyonda olan AVATAR filmi mesela.. O film için benim ütopyam derim hep. Hani mavili insanlar saçlarının ucundaki püsküllü oluşumu hayvanların ya da ağaçların püsküllerine değdirdikleri anda o püsküller birleşir, duygu düşünce akımı başlar. Aslında bu hayvanları ve bitkileri bariz şekilde aşağılamak olur. Çünkü yukarıda sizlerin belirttiğiniz gibi bitkilerin ve hayvanların duygu, düşünce akımı için bu tarz oluşumlara ihtiyaçları yoktur, onların algıları bizim gözlerimizin ve bilimum algılarımızın ötesinde olduğu aşikardır.
Aklıma gelen bir diğer film ise NARNİA GÜNLÜKLERİ.. Orada da bitkiler sevgiyle dans edip şarkı söylemekte, hayvanlar ne kadar vahşi olurlarsa olsunlar tamamen şefkatle yaklaşmaktadır insanlara. Bunun yanında bu filmin üçüncü serisinde kötü adamlar gelip bitkileri ve hayvanları öldürüp, onları asıl hareketsiz ve vahşi doğalarına geri dönmelerine neden olurlar. Bitkiler ve hayvanlar sevgiyi unutur ve sevgisinden asla vazgeçmeyen minik kraliçeyi bile hatırlamazlar.

Dediğim gibi bu filmler ne kadar ütopya gibi görünse de aslında kısmen gerçektirler. Şimdi aklıma geldi, tibetteki keşişlerin kaplanlarla beraber yaşamaları da bu konuya gerçek bir örnek. Aklıma geldikçe geliyor işte bir şeyler İçim çok doluymuş meğerse..

Benim bundan iki sene önce çok güzel çiçeklerim vardı. Difenbahya, bol bol menekşe, dreceana, kılıç, sarmaşık, mum ve birçok türde çiçek. Ben otuz kadar menekşeyle aynı odada uyuduğum zamanları bilirim. Annem ne kadar zararlı dese de ben menekşelerimi kendimden üstün tutup onları odamdan dışarı çıkaramazdım, gözümün önünden ayırmak gelmezdi çocuklarımı. İşte ben onları böyle severken kısa süreli bir taşınma durumum oldu ve menekşelerimle beraber diğer çiçeklerim de istanbulda kaldı. 6 ay boyunca ne görebildim ne de konuşabildim çocuklarımla. Ayrılık bana zor geldiği gibi onlara da zor geldi ve benim yokluğum onların ölümüne neden oldu. 40-50 saksı menekşeden bir kısmını ölmesinler diye komşulara verdim ve diğerleri de maalesef öldüler. Şuan o menekşelerden ve diğerlerinden bir saksı yavru menekşe (çok zor büyüyor, yanında olduğuma inandıramadım henüz), kılıç, mum ve yumrulu bir zambak kaldı. Evin havası çok pis ve ev çok donuk geliyor bana. Demem o ki bu konu gerçekten önemli çünkü biz insanlar başta olmak üzere tüm canlılar sevgiye ve ilgiye ihtiyaç duyarız. İnsan insanın halinden elbet anlar bir şekilde, ancak hayvanları ve bitkileri sevmek, onları koruyup gözetmek başlı başına bir sevgi yoğunluğu ve sorumluluk gerektiren bir durum.
Son olarak da şunu söylemek isterim; eğer hiçbir şeye güveniniz yoksa sadece sevgiye güvenin, yeter.

bernacyhn Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön