View Single Post
Eski 08-01-2011, 23:08   #1
hassoman
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 19-04-2007
Şehir: Ankara
Mesajlar: 1,457
Kamkat reçeli

Bitkilerle insanlar arasındaki kimi ilişkiler insanlar arasındaki ilişkilerden pek farkı olmuyor gibi...
Bazı bitkilere (hele hayvanlara) ciddi ciddi bağlanıyor insan...
Yaban asması, acer palmatum, kaktüs, sevdiğiniz birinin size gelirken bir yerlerden kopardığı kuru çiçekler vs gibi...
[B]Kamkat [/B]da bunlardan biri işte.

Benim için Ankara koşullarında kamkat sevgisi platonik kalıyor.
Ev içinde denemedim; çünkü, yazları buralardan kaçınca ona kim bakacak, bakacak olanı bulsam da bakalım benim gibi mi bakacak?.. Al işte, bu sene Afrika menekşelerimin yarısı saksılarını kendilerine mezar eylemişler. Sözüm ona bakan vardı.

Ama iyi bir şey yaptım; bundan iki üç yıl öncesinde yazlığın bahçesine bir adet kamkat diktim. Bu sayede anladım ki çevrede pek kimse bilmiyor bu bitkiyi.
İnanın gören şaşırıyor.

Name:  kamkat 1.jpg
Views: 5809
Size:  19.6 KB
-bahçemden-

Bizim köylümüz yaşadığı ortamdaki pek çok bitkiyi, ağacı tanımıyor. Çoğunun adlarını bile bilmiyor. Sadece işine yarayanları biliyor. Onlar da sınırlı. Merakları hiç yok... Kendi dünyasının dışına çıkmaya pek istekli değiller... Bildikleri, varsa yoksa ceviz, elma, armut, kayısı... “Kamkat” dikin diyorum, “Ne o!..” diyorlar. Anlatıyorum: “benim ne işime yarayacak?..” diyorlar... İlle biri getirip dikecek, ne işine yaradığını –elbette ekonomik getiri olarak- kanıtlayacak ondan sonra aklı yatacak. Bu yüzden Anadolu köylüsü pek çok bitkiye kapalı kalmış... Bir iki önder çıkıp dışardan getirmişse getirmiş... Isparta gülü, fındık, çay, kivi böyle girmiş Anadolu’ya... Neyse bu konu bu başlık altında ancak bu kadar tartışılabilir...

Evet, kamkat kendi ikliminde öyle sanıldığı gibi nazlı niyazlı değil; doğadan ve insanlardan diğer turunçgillerden farklı bir ayrıcalık beklemiyor... Mandalina, portakalın hali neyse onun da o... Hatta yapısına ve görünümüne bakarsanız türlerinin yanında alçak gönüllü bile sayılabilir...

Benim kamkat da böyle, öyle kendi halinde çiçeğini açıyor; meyvesini veriyor... Reçelini yaptık, yapmadık değil. Ama meyveler hem kahverengileşti hem de sertleşti. Bu kış toplayıp yanımda getirdiğim kamkatlara değişik bir yöntem uygulayarak yapmaya karar verdim. Araştırmaya koyuldum.

Çevremde değil kamkat reçelini, kamkatın kendisini bilen yok. İnternette ise aklıma yatan bir tarife rastlamadım. Bulduklarıma inanıp uygulamaya kalkışsam sonuç tam bir hayal kırıklığı olacağı belliydi. Siz siz olun her okuduğunuz tarife aldanmayın... (Forum arkadaşlarımı elbette bu yakınmamın dışında tutuyorum. Ama yeri gelmişken alt yazı geçeyim. Bizzat denenmemiş tarifleri vermekten kaçınmakta yarar var.)

Neyse , kendime göre bir tarif geliştirdim ve kolları sıvadım:

Name:  kamkat reçeceli 2.jpg
Views: 5054
Size:  14.8 KB

- Kamkatları boylamasına ikiye bölerek çıkarabildiğim çekirdekleri bir kavonaza koydum. Yarısına kadar su koyup bir kenara ayırdım.

- Ayıklanmış kamkatların üzerine bire bir kat kat şeker koydum. (Şeker miktarı artırılabilir belki?)
Kavonazdaki çekirdekleri ve kamkatları buzdolabında yirmidört saat beklettim.
(Sonradan düşündüm, buzdolabınde değil de dışarıda bekletseydim suyunu salması daha kolay olurdu gibi.)

- Ertesi gün üzerini geçebilecek kadar su koydum. Kamkatları delikli bir kepçe ile tencereden alıp buhar kabına koydum. (Buhar kabı dediğime bakmayın, benmari usulünü uyguladım. Yani daha büyük bir tencerenin dibine ocaktaki küçük ocağın (hani çay demlediğimiz) ızgarasını yerleştirdim. Üzerine su koydum. Kamkatların bulunduğu küçük tencereyi bunun üzerine oturttum ve büyük tencerenin kapağını kapattım. Kamkatlar bu arabesk usulle yumuşayıncaya kadar buharda pişerken, kamkatları içinden aldığım şekerli suya çekirdeklerin suyununu ekleyerek ocağın üzerine koydum.

Yani buharla pişirme bir yanda, kamkatları içinden aldığım şekerli su bir yanda ateş üzerinde faaliyetteler.

- Buharda yumuşayan kamkatları soğutmadan kaynamakta olan şekerli suyun içine ekledim. Reçel kıvamına ulaştığında yarım limon suyu ve bir parça tereyağı ekleyerek bir iki taşım daha kaynattıktan sonra sterilize kavanozlara koydum... Ha belki su yerine portakal suyu da konabilir. Ama ben kamkatın tadına bu şekilde müdahale etmek istemedim.

Sonuç:, kekremsi turunçgil tadında (ki ben sevdim bu tadı) harika bir reçel oldu... Yediğinizde kokusu ve tadı uzun süre damağınızda ve boğazınızda kalıyor.

hassoman Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön