Aslında bu yazı burada mı yoksa UBYİ başlığında mı olmalıydı karar veremedim. Dökümanın adı Biologic Farming olunca buraya eklemeye karar verdim.
Avustralyalı Biyolojik Yetiştirici Dr. Catherine J. Harvey tarafından yazılmış, aşağıdaki linkteki bu dökümanın yazarının kendiside bizim gibi belirli bir öğrenme sürecinden geçerek bu bilgilere ulaşmış. Bu yönüyle, döküman benim için, bu bilgileri doğrudan okuyucuya aktaran, son zamanlarda okuduğum en keyifli ve en öğretici dökümandı. İngilizcesi olan arkadaşlar mutlaka incelemeli derim. Fırsat buldukça özet bilgiler aktaracağım.
Biologic Farming A Practical Guide
Avustralya’da Alexandrina and Coorong gölü çevresinde kocası David ve 3 kızı ile birlikte yaşayan ve 22 yıldır çiftçilik yapan ve asıl mesleği veteriner hekimlik olan
Dr. Catherine J. Harvey, Nuffield Australian Association tarafından düzelenen bir kursa katılmış ve burada hem teoride, hem de pratikte öğrendikleri yöntemleri bir doküman haline getirmiş. İçerisinde çok güzel bilgiler var.
Biochar ve toprağa eksoz gazlarının enjekte edilmesi oldukça ilginç yöntemler. Toplam 2300 hektarlık alanda çiftçilik yapıyorlar, 400 tane süt ve 350 tane besi inekleri var. Çiftliğin 800 hektarlık bölümünde ise çeşitli ürünler yetişitiriyorlar. Catherine ve kocası çiftliklerinde bu öğrendikleri yöntemlerin tümünü uyguluyorlar. Biyolojik çiftçilik işine ilk olarak, otlaktaki çimlerin uzun ömürlü olmaması, ineklerdeki süt veriminin azalması ve yetiştirdkileri bitkilerin hastalık ve zararlıları ile mücadelede giderek daha fazla herbisit, fungisit ve insektisit kullanmaları gerektiğini ve her yıl kimyasallara ve gübrelere ödedikleri maliyetlerin aşırı miktarlarda arttığını gördüklerinde başlamış.
Kendisi öncelikle toprak mikroorganizmaları üzerine yoğunlaşarak ve bir mikroskop edinerek bu işe başlamış. Kendisi için toprağın sürekli gözlenmesi ve parametrelerin sürekli ölçülmesinin çok önemli olduğunu belirtiyor. Kendisi sadece teorileri öğrenmekle kalmamış, aynı zamanda bir çok farklı yöntem izleyen çiftlikleri gezmiş ve çalışmaları yerinde izlemiş. Yaşadığı bölgede ortalama yağış miktarı 400 mm civarında.
Konvensiyonel tarım sistemleri bize
nedenlerle uğraşmak yerine septomlara odaklanmayı öğretti diye başlıyor ve devam ediyor. Bu nedenle biz, yabancı otlarla mücadele için herbisitlerin, hastalıklarla mücadele için fungisitlerin, zararlı böceklerin kökünü kurutmak için insektisitlerin kullanım miktarlarını artırarak mücadele edebileceğimize inandık ve verimi artırmak için toprağımıza
hayvan parazitleri ve inorganik madde içeren gübreleri verdik.
Biyolojik yetşitiricilik (çiftçilik) toprak parametrelerinin dengesini ilke edinir.
Toprak biyolojik yetiştiriciliğin kalbidir ve toprakta fiziksel, kimyasal ve mikrobiyolojik parametreler bir denge içerisindedir.
Otları kullanarak toprağa karbon sağlama, yeşil gübreleme ve kompost sadece topraktaki mikroorganizmaların sayısını artırmıyor aynı zamanda toprakta nemin tutulmasını, topraktaki katyon değişim kapasitesinin artmasını (ki bu başlı başına başka bir yazının konusu olabilecek çok önemli bir konu -benim notum), topraktaki azotun tutulmasını ve korunmasını sağlayarak toprak yapısını geliştiriyor.
Akademisyenler tarafından desteklenmese de çiftçiler tarafından tarlada yapılan mikroskobik ölçümler ve elde edilen başarılar benim favori tercihimdir. (Akademisyenler kendilerine iş kalmayacak diye korkuyor olabilirler - benim notum)
Bütün bitkiler kök bölgesinde çeşitli şekerleri (karbon) salgılayarak topraktaki karbon stabilizasyonunu sağlarlar.
Bu yüzden toprak karbonunu bu yoldan sağlama üzerine odaklanmalıyız. Çünkü büyük tarla ve çiftliklerde kompost ve gübreleme maliyetleri yükseliyor ve çok fazla işçilik gerektiriyor. Örneğin
Glomalin, çim bitkilerinin köklerine yerleşen mikoriza (mycorrhiza) mantarlarının salgısıdır. Bu salgının içinde toprak oluşumunu artıran şeker proteini bulunmaktadır. Glomalin salgısının arttığı ölçüde karbon birikimi artmakta ve toprağın beslenme gücünü olumlu etkilemektedir. Ayrıca minimum oksijenle yakma yötemiyle üretilen
Biochar (kömürleştirilmiş organik madde) karbonun toprağa uygulanmasıyla verimde %10-300 arası artış sağlanabilir.
Ben bütün bu tekniklerin bir kombinasyon halinde toprağa uygulanması taraftarıyım. Örneğin tohumların mikoriza ile aşılanarak ekilmesi, yeşil gübreleme, anızların toprağa gömülmesi (üzerlerine EM, Bacillus subtilus
vb. kompost hızlandırıcıların serpilmesinden sonra sürülerek toprağa karıştırılması) büyük çiftliklerde topraktaki karbonun kendi yerinde tutulmasını sağlar. Ayrıca gelecekte
Biochar ve toprağa eksos gazlarının enjekte edilmesi kullanılan teknikler arasına girecektir.
Toprakta mikrobiyal aktivite, biyolojik canlılık ve canlı çeşitlerini artırmak için kompost çayları kullanılabilir.
Bu dökümandan dikkat çekici birkaç bilgi. Yeni öğrendiklerim yanında bildiklerimi pekiştiren birkaç kısa not.
Catherine,
Rus Yazar N.A. Krasilnikov’un Soil Microorganisms ve Higher Plants isimli kitabının çok önemli bir kitap olduğunu, bu kitapta 400 adet örnek çalışma olduğunu ve bu kitabın modern tarım bilimciler tarafından gözardı edildiğini, (Ki bu düşünceye bende katılıyorum. Sadece bu kitapta anlatılan teknikler değil bir çok tarım tekniği Rusya’da geliştirilmiş. Örneğin leonarditide ilk keşfendenler Rus araştırmacılar.)
Normal bir toprakta
bakteri:mantar oranının 1:1 olması gerektiğini,
Biyolojik yetiştiricilikte en önemli elementlerin
kalsiyum, fosfor, magnezyum ve bor olduğuna dair bir çok biyoloji uzmanının hemfikir olduğunu. Topraktaki en önemli parametrenin
Ca:Mg (Kalsiyum:Magnezyum) oranı olduğunu,
Mikorizalar tarafından salgılanan Glomalin enziminin toprakta karbon oluşumunu
%20 oranında artırdığını,
Kil partikiüllerinin yapısı dolayısıyla toprakta katyon değişimi konusunda ne kadar etkin olduğunu bir kez daha,
Toprak içerisine eksoz gazı enjeksiyonunun topraktaki mikroorganizma sayısında önemli artışa neden olduğunu,
öğrenmiş oldum.
Ayrıca
kompost mu yoksa Biochar'mı daha önemli? Bu konuyla ilgili bir çok faydalı görüş belirtiyor. Kompost büyük tarlalarda
büyük maliyet ve işçilik girdisi gerektiriyor. Ancak Biochar daha ucuz ve daha kolay uygulanabilir bir yöntem. Ayrıca kompost uygulamasından sonra komposttaki maddelerin 6 ay gibi kısa süre içerisinde büyük bölümümün topraktan yok olup gittiğini, oysa Biochar' ın toprakta uzun yıllar kalabildiğini söyülüyor. Bu nokta UBYİ başlığında tartışması süren hastalıklı bitki artıklarının komposta katılıp katılmamasının bitirecek bir tartışma diye düşünüyorum. Bence Komposta katmak yerine, düşük oksijen ve yüksek ısıda kömürleştirmek daha etkili bir çözüm olarak karşımıza çıkıyor.