View Single Post
Eski 22-05-2010, 11:53   #12
balbay
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 22-03-2009
Şehir: izmir
Mesajlar: 850
Bunların kökü çok derinler de ama yine de biraz biraz budar, yayılmalarını önleriz diye düşünüyorum.

Sizler de nohut, bulgur, fasulye gibi bakliyatı cam bir kabın içerisinde bir süre suda bırakın. Göreceksiniz ki rengi olması gerekenden dada sarı bulgur ve nohut nasıl sarı su bırakacak.

Sözüm ona renkli fasulyeler, o renklerini nasıl suya bırakacaklar görün.

Büyük firmaların tereyağları hep sarı. Halbuki sadece ot ile beslenen hayvanların sütünden sarı tereyağı yapılabilir. Yemle beslendikleri, kuru saman yedikleri kış aylarında ise tereyağı bembeyazdır.

Salam, sosis diye satılan, ama hayvanların etlerinin işlenmesi sırasında asla yenmeyecek artık malzemenin haşlanıp, kıyılıp, bir ton da katkı maddesi ve aromalarla nasıl salam sosise çevrildiğini kontrol edin.

Utanmadan bir de içeriği kısmına ürünü nasıl yaptıklarını anlatıyorlar. 100 % dana etinden mamüldür yazan kaliteli salam sosis in kilogram fiyatı 35-60 TL, üzerinde 100 % dana, 60 % dana - 40 % hindi gibi yazı yazanlar da ise et yerine yine atıkların kullanıldığını göreceksiniz.

Hazır çorbaların üzerinde koruyucu madde içermez yazıyor. Bir de arkasına bakın, içinde yarısı sentetik E türevleri, ve büyük olasılıkla GDO'lu üründen elde edilmiş mısır-soya katkıları var.

İçinde koruyucu yok derken, sanırım tüm saldırılara karşı korumasız bırakıldığımızı ayan beyan yazıyor olmalılar.

Zeytin alacaksınız. Simsiyah zeytin asla olamaz. Zeytin olgunlaşmaya başladıkça aslında bir takım maya ve bakterilerce çürütülmüş oluyor.

Ama bu çürütülme, zararlı değil aksine zeytine hayat ve lezzet veren doğal bir süreç. Normal yollarla zeytin üretilmesi süre ve iş gücü olarak biraz zahmetli.

Bunun yerine, bir çok zararlı asit ve diğer kimyasallar ile zeytini çok çabuk sofraya getirmeye çalışıyorlar. Tabi bunu yaparken de özellikle salamura zeytin imalatın da siyah gıda boyası, is ve demir oksit kullanıyorlar.

Demir oksitin canlılardaki tahribatını kısaca açıklarsak, başta üreme sağlığını tehtit etmesi, düşüklü gebelikler, doğuştan bir takım özürleri taşıyan bebek doğumları, kemik erimesi, yüksek tansiyon ve beyin tümörleri başta olmak üzere bir çok kansere yol açtığını göreceksiniz.

Kısacası, 1900 lü yıllardan sonra önce ABD ve AB ülkelerinde, daha sonra 1945 den sonra Sovyet Rusya ve Doğu Bloku ile Çin, Japonya da, 1954 den sonra da Marshall yardımları süreciyle ülkemizde malesef kimyasal (gübre ve ilaç) kullanımı ile birlikte doğal düzen şaşmıştır.

balbay Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön