View Single Post
Eski 25-02-2010, 17:17   #7
Oğuz Karsan
Ağaç Dostu
 
Oğuz Karsan's Avatar
 
Giriş Tarihi: 04-12-2006
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 1,085
Merhaba.

Sn. Sebahattin Sargın,

Kanserojen maddeler yerine mikropları tercih ediyor olmam, başka çıkar yol bulamadığım için.

Artık doğal ve sağlıklı olan hiç bir gıda maddesi kalmadı. Bilmek yetmiyor çünkü marketlerde, pazarlarda aldığımız her besinden şüphelensek de elimizden bir şey gelmiyor.

Daha çok gelir elde etmek için,halkın sağlığını hiçe sayan fimalar sattıkları ürünlerin raf ömürlerini uzatmak amacıyla içine bir sürü zararlı maddeler katıyorlar.
Süte gelince bu konuda yetkili bir ağızdan çıkan yazıyı aşağıya yapıştırıyorum.

Alıntı:
Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Aydın, sütün, çok faydalı bir içecekken pastörizasyon ve homojenizasyonla çok zararlı bir ürün haline geldiğini söyledi.

Hangi sütü içmek daha tehlikeli

İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Aydın, sütün, çok faydalı bir içecekken pastörizasyon, yüksek ısı uygulaması (UHT) ve homojenizasyonla çok zararlı bir ürün haline geldiğini söyledi.

Prof. Dr. Ahmet Aydın, AA muhabirine yaptığı açıklamada, sütün raf ömrünü uzatmak için yapılan pastörizasyon ve UHT’nin bazı hastalık yapan bakterileri ortadan kaldırırken, faydalı bakterileri de yok ettiğini söyledi.

Sütün içindeki faydalı bakterilerin hastalık yapmadıkları gibi, birçok hastalığı da önlediğini, sütün kesilmesini ve ekşimesini sağladığını ifade eden Aydın, ”Süt, çok faydalı bir içecekken pastörizasoyon, UHT ve homojenizasyonla çok zararlı bir ürün haline geliyor” görüşünü dile getirdi.

Ahmet Aydın, pastörizasyonun, sütün vitamin ve mineralle zenginleşmesini engellediğini, sindirim enzimlerini tahrip ettiğini ileri sürerek, ”Tahrip olan ve sindirilmeyen protein parçacıkları, bağırsaktan kanımıza geçiyor, vücut da bunları düşman olarak algılıyor ve bağışıklık sistemini tahrip ediyor. İnsan vücudu tahrip oluyor ve alerjik hastalıklara, bağışıklık sistemi hastalıklarına, romatizmal hastalıklara neden oluyor. Çocuklarda görülen kronik orta kulak iltihabının altında da süt kullanımı vardır” diye konuştu.

Homojenizasyon sırasında uygulanan basıncın süt proteinlerinin moleküler yapısını büyük ölçüde değiştirdiğini kaydeden Aydın, molekül yapısı değişmiş proteinlerin immün sistemini aşırı uyardığını ve çocuğun ileride diyabet, astım ve multiplskleroz gibi ”otoimmün-kendi dokularını tahrip edici” hastalıklara yakalanmasına yol açtığını iddia etti.

Prof. Dr. Aydın, sütün iyi bir kalsiyum kaynağı olmadığını savunarak, ”Bizim gibi ülkelerde laktaz eksikliği çok fazladır. Bu nedenle bizim gibi ülkeler yoğurdu bilir, yoğurt ihtiyaçtan doğmuştur. Batı ülkeleri yoğurdu bilmez, çünkü onlar süt şekerine daha eğilimlidirler” dedi.

SÜT, KEMİKLERİ SAĞLAMLAŞTIRI MI?

Aydın, ”Süt, sağlam kemiklere neden olur” yargısının da kırılması gerektiğini belirterek, sütün kemikleri sağlamlaştırmadığını, tahrip ettiğini savundu.

Sütün kalsiyum miktarının yüksek olduğunu, ama iyi emilebilmesi için yeterli kalsiyum-fosfor dengesini tutturamadığını ifade eden Aydın, şöyle konuştu:

”Çünkü kalsiyumun emilebilmesi için fosforla belli bir oranı tutturması gerekiyor. Maalesef sütte bire bir gibi oran vardır ve kalsiyum, fosfor iyi emilmez. İyi emilmediği zaman da kana geçmez. En çok süt tüketen ülke ABD’dir, yılda kişi başına 130 litre süt tüketimi vardır. Ve en çok da kemik kırıkları ve kemik erimesi burada görülür. Meksikalı ve siyahlar fazla süt tüketmezler, bunlarda kemik kırıkları son derece derece azdır.”

Dereotu ve rokada, sütten daha fazla kalsiyum bulunduğunu anlatan Ahmet Aydın, ”Kalsiyum pek çok yeşil yapraklıda var. Bunlar ayrıca bir yığın vitamin sağlıyor. Hele de bunları taze taze tüketirseniz. Emilim açısından kalsiyum, fosfor oranları da çok iyi. Yeşil yapraklılar kemiklerin kuvvetlenmesi için gerekli olan potasyum, magnezyum açısından da zengin. Kemiklerin güçlü olması için yeşil yapraklıların tüketilmesine önem verilmeli” dedi.

SÜT ÜRÜNÜ TÜKETİN

Sütü süt olarak değil, süt ürünü olarak kullanmanın daha doğru olacağını dile getiren Aydın, şu önerilerde bulundu:

”Mümkünse günlük mandra sütü tüketilmelidir. Sütü alınan hayvanın meralarda otlamasına ve suni yem yememesine dikkat edilmeli. Temiz olduğuna güveniliyorsa, sokak sütçüsünden de süt alınabilir. Şehirdeki en iyi seçenek, günlük pastörize şişe sütleridir. Uzun ömürlü homojenize kutu sütlerini kesinlikle kullanmayın. Sadece ekşiyen veya kesilen süt ve yoğurtları yiyiniz. Sütü süt olarak değil, mayalanmış olarak yoğurt, kefir, peynir olarak kullanın. Böylece olunca kaynatmaktan dolayı kaybedilen vitamin, mineral ve enzimlerin bir kısmını geri kazanılır.”
Hadi buyrun süt içelim.

Saygılar

Oğuz Karsan Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön