Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından hazırlanıp tepeden inme bir şekilde 26 Ekim 2009 da yürürlüğe sokulan “Gıda ve Yem Amaçlı Genetik Yapısı Değiştirilmiş Organizmalar ve Ürünlerinin İthalatı, İşlenmesi, İhracatı, Kontrol ve Denetimine Dair Yönetmelik” , GDO’ların ve Genetik yapıları bozulmuş gıda ve yem ürünlerinin ülkemize girmesini, işlenmesini ve tüketilmesini meşru kılmıştır.Yönetmeliğin en can alıcı maddeside şu:
GDO’suz ürünlerin etiketinde GDO’suz olduğuna dair ifadeler bulunamaz.
Hadi bakalım GDO suz gıdayı nasıl bulacağız…
GDO Nedir?
Bir canlının gen diziliminin değiştirilmesi ya da ona kendi doğasında bulunmayan bambaşka bir karakter kazandırılması yoluyla elde edilen canlı organizmalara "Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar" veya kısaca GDO adı veriliyor.
Bir canlıdan diğerine gen aktarımı, bir çeşit kesme, yapıştırma ve çoğaltma işlemi olup, genetik mühendisler tarafından uygulanıyor. Aktarılacak gen önce bulunduğu canlının DNA’sından kesilerek çıkarılıyor. Sonra vektör adı verilen taşıyıcı virüs ile bu gen DNA molekülüne yapıştırılıyor.
Frankeştayn Gıda olarak da nitelenen GDO’lar bugün kolera bakterisi geni taşıyan yonca, akrep geni taşıyan pamuk, tavuk genli patates, balık genli domates gibi gıdalar şeklinde karşımıza çıkıyor.
İnsanlık bugün doğal çeşitliliğe zarar vererek tür zenginliğinin yok olmasına yol açan GDO’ların çeşitli yollardan yayılarak yeni Frankeştaynlar yaratma tehlikesiyle karşı karşıya.
Neden GDO’ya Hayır?
Canlılar üzerinde yapılan bu değişiklikler; canlı sağlığı, biyolojik çeşitlilik, ekolojik dengelerin bozulması, ekonomik bağımlılık, canlıların yaşam hakkının elinden alınması ve canlılar üzerinde mülkiyet hakkı tanıması açısından önemli tehdit ve riskler taşımaktadır.
Türkiye’nin hiçbir GDO’ya ve ürününe gereksinimi yoktur!
Genetiği
Değiştirilmiş tohumlarla tarım yapılan alanda 15 yıl boyunca normal
tohumlarla tarım yapılamıyor ayrıca 35 km. çapındaki alandaki tüm
bitkiler, Genetiği Değiştirilmiş tohumlardan üretilmiş bitkilerden
etkileniyor.