View Single Post
Eski 27-10-2009, 00:37   #204
MeyveliTepe
agaclar.net
 
MeyveliTepe's Avatar
 
Giriş Tarihi: 22-03-2007
Şehir: Kocaeli
Mesajlar: 8,962
Mine hanım, Bionem ve Roa başlıklarında olup bitenler gerçekten bir talihsizliktir (bana göre). Roa denen ürün hakkında hiç bir bilgi ve fikrim yok, ilgilenmedim de. Bionem başlığını ise ürünün ne olduğunun tam anlaşılması için ilk ben açmıştım. İlgimi çeken ise bu ürünün içeriğinde olduğu bildirilen bakterinin dünya tarımında önemli ve yadsınamaz bir yerinin olmasıydı. İlginç olan ise bu bakterinin belirleyici misyonunun antagonist özellikleri sebebiyle bir biyolojik fungusit olmasıdır.

Talihsiz olan ise (kimseyi kırmak istemiyorum, kusuruma da bakılmasın ama), satıcısının bilgiye, bulguya, mesnede, literatüre dayanmayan iddiaları ve bu sebeple girdiği tuhaf polemiklerdi. Bu başlıkta dahi (nazikçe de olsa) polemik örnekleri mevcut. Öyle ki, bazı iddialar için literatür talep ettiğimde gönderilenlerin iddia edilenle uzaktan yakından alakası bile yoktu. Bir bakıma acınası bir durum (en azından benim için). Öyle ki, söylenen doğru bir şey varsa onun da geçerliliğini yitirmesine yol açıyor.

Söz konusu başlıklarda izlediğim kadarıyla bir çok üye yanlış yönlendirildi. En azından, objektif olmaktan, bilgiyle davranmaktan fazlasıyla uzaktı. Her ne kadar, aklı olan herkes doğruyu yanlışı ayırd edebilme kaabiliyetinde olsa da, olayın böyle cereyan ediyor olması site yöneticilerini de rahatsız etmiş olmalı (bir sorumluluk boyutu da var çünkü). Bu sebeple site yönetiminin almış olduğu kararı saygıyla ve anlayışla karşıladım.

Belki bu rahatsız edici durumun tekrarını önlemek için düşünüldü. Fakat, işin bir de başka bir boyutu var. Burada konuşulacak her şeyi, resmen verilmiş ruhsatlar sınırı içinde tutmaya çalışmak, zaman zaman hepimizin şikayet ettiği mevcut kurumsal ataleti kabullenip benimsememiz, ötesini düşünmeye bile çalışmamamız anlamına da gelir, ki bu, sitenin varlık nedeni ve üstlendiği misyon ile en azından kavramsal boyutta uyuşmaz diye düşünüyorum. İlerleme ancak sınırların ötesini görerek, sınırları zorlayarak olur.

Elbette burada yönün ne olduğu da çok önemli. En basit şekliyle doğayı, çevreyi koruma, toksik maddelerin üretimini, kullanımını azaltma, enerjinin tasarrufu, emisyonların azaltılması vs. yönünde her bilgi kırıntısının, her deneyimin, resmi sınırlara ve ruhsatlara bağlı kalmadan bir değeri olmalı.

Bu konuda pek çok örnek vermek mümkün. Deneyimli bir ziraatçi olarak sizin verebileceğiniz yüzlerce örnek vardır. Benim dikkatimi çeken iki boyut söz konusu.

Birisi, aynı ürünün yurt dışı ruhsatları ile Türkiye ruhsatlarının farklılığı.

Örnek Delfin. Türkiyede sadece 2-3 zararlı için ruhsat almış. Biri sanırım bağ güvesiydi. Oysa içeriği BTK. Tesir etmediği kelebek larvası yok gibi. Bu başlıkta zeytin güvesine karşı etkili olduğunu ben dahil bir kaç arkadaş yazdık. Sadece ruhsatlara bağlı kalsaydık 8-10 farklı zehirden başka yazacak bir şey yoktu. Bu durumda, zeytin güvesi ile kitlesel doğal mücadelenin ruhsatlı bir yolu yok mu demeliydik? Firması para verip ruhsat almamış. Kaç paradır bilmiyorum ama pek kolay değil anlaşılan. Belki de bu bilgiyi paylaşmayıp bahçelerimizde gizli gizli uygulamalıydık. Evet, yatırım yapıp para harcayarak ruhsatı alınmış zehirlerin kullanımını azaltmış olduk. Bu bakımdan ilgili ruhsat sahipleri hoşnut olmayacaklardır. Özellikle de bu bilginin daha çok yaygınlaşması durumunda. Burada gerçek olan, BTK denen bakteri, doğaya çevreye bir zarar vermeden, üründe sıfır kalıntıyla kelebek larvalarını kontrol altına alıyor. Bilginin de küreselleştiği günümüzde bu yadsınabilir ya da gizlenebilir bir şey değil.

Bu anlamda kaolin kili de iyi bir örnek. Yazdığınız gibi kaolin kili bir pestisist değil. Hiç bir zararlıyı öldürmüyor. Fakat dünyada çok önemli bir pest kontrol aracı. Firmasıyla (ki iki ayrı firma ve aynı efsafta iki ürün var) defalarca kere görüştüm, niye buna tescil, sertifika vb. almadınız diye. Firmanın verdiği yanıt, "senelerce kurumlarda aşındırmadık eşik bırakmadım, sonunda da pes ettim, ben ürünün kalitesiyle, saflığıyla ilgileniyorum, ne işe yaradığını bilen gelip alıyor" şeklinde oldu. Bu ürünü kurumlarımızın bilmiyor olması mümkün değil. Devletin IPM talimatlarında adı bile geçmiyor. Kaolinin tarımda kullanımı ilgili kurumlarının kapsama alanının tamamen dışında. Onlar zararlıyı öldürecek ürünleri getirip yeterli parası olana ruhsat verecek bir sürecin döngüsü içindeler. Beklenti ise, uygulamanın parası verilip ruhsatı alınmış olanlarla sınırlı kalmasından ibaret. Zeytin sineği için ruhsatlı en az otuz zirai ilaç vardır. Biri hariç hepsi zehir. Zehir olmayan ise fahiş fiyatla satılıyor (etkisi de tartışılır). Oysa orta yerde en azından çok büyük masraflarla yapılmış araştırmalar, deneyler, bunlara ait makaleler var. Etkili IPM aracı olarak ülkelerin organik tarımda kullanımına izin verilen tarım girdisi listelerinde yer alıyor. Bu anlamda özel işlevi olan bir pestisist olarak kabul edilebilir.

Söz gelimi, Almanyadan geri dönen kalıntılı armutlarda hiç kuşkusuz ruhsatlı ilaç kullanılmıştı. Şimdi o armutları çoluk çocuk hep birlikte tüketeceğiz. Elbette tuhaf olan, o kadar aşırı doz zehire nasıl reçete alındığı (miktar kontrolu olacaktı diye hatırlıyorum). Fakat hepimizin bildiği, her bayinin maaşlı reçetecisi var. Raftaki hangi ürüne ne kadar isterseniz reçete yazıyor. Hoş, kalıntı konusu da relatif bir limitten ibaret. Limitin çok altında dahi zehirin varlığı çocukların vücutlarında birikime yol açıyor.

İkincisi ise, mikrobiyal ürünlerin karakteri ile ilgili. İçerdikleri bakteriler ne için ruhsatlanmış olursa olsun işlevlerini yapıyorlar. Ruhsatla sınırlı davranma ve etki gösterme kaabiliyetleri yok. Bu anlamda, filanca zehirin ruhsatlanmadığı bir şey için kullanımıyla karıştırmamak gerek. Ruhsat mekanizması, yukarıda yazdığım şekilde çalıştığı için, mikroorganizmaların yeteneklerini sınırlamak, yok saymak, söz etmemek gibi bir çelişki yaratmış oluyoruz (ikinci paragrafta bahsettiğim husus hariç).

Bir de tabii, pek çok başbelası problemin yurt dışında çaresi olduğu halde ülkemizde bir emtia şeklinde çaresinin olmaması (ya da zehirsiz çaresinin olmaması) durumu var.

Uzun yazdım. Okuyanlardan özür dilerim. Özetin özeti, doğanın, çevrenin, çocuklarımızın ve geleceklerinin korunması için, dürüstçe, gerçek bilgiyi üreterek, bularak, her türlü kısa vadeli ve ticari kaygının dışında mevcut sınırları, anlayışları zorlayacak mıyız, yoksa ilgili sektörün neticede tamamen ticari düşünceyle oluşturduğu mekanizmanın içinde hapis mi kalacağız? Bilgi ve bulgularımızı "underground" denen yöntemlerle mi paylaşacağız? En azından kavramsal boyutta yönümüzü belirlemeliyiz.


Düzenleyen MeyveliTepe : 27-10-2009 saat 09:29
MeyveliTepe Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön