View Single Post
Eski 04-10-2009, 02:09   #12
hassoman
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 19-04-2007
Şehir: Ankara
Mesajlar: 1,457
Evet, "Müzik" kelimesi Hristiyanlara göre "peri dili" iken Arapçada, "mûsîkî- mûsîkâ" olduğu için müslümanlar içinde "meleklerin dili" olsa gerek.

Müzik elbette insanlarda din düşüncesi oluşmadan önce ortaya çıkmıştır.
Sonrasında din müziksiz yapamaz olmuştur.
Ancak hangi din olursa olsun müzik türü ve icrası konusunda hayli titizlik gösterilmiştir.

Hristiyanlık anladığım kadarıyla müzikle olan sorununu çok önceleri çözmüştür. Çok sesli müziğe olan katkısı hayli fazladır.
İslam'da müzik ise küreselleşmenin etkisi ve bazı batılı müzisyenlerin müslümanlığı kabul etmeleri sonucu İslami Müzik çemberini biraz daha açmış, tabuları yıkmaya başlamıştır. Hatta, çok sesli denemeler başlamıştır... Elbette bu aşamaya gelmek pek kolay olmamıştır. Ve hala direnmeler vardır...

Hristiyanlıkta kiliseye erken dönemlerde müzik girmiştir. İlk önceleri şeytan işi olduğu inancıyla çalgılara karşı çıkıldığı için sadece insan sesi (acapella) ile müzik yapılmıştır. 16. yy kadar ilahilere sadece org eşlik etmiştir. Rönans döneminde ünlü kilise müziği bestecileri çıkmıştır...

Kilise sözlerin müzik aracılığıyla iletiminde sözlerin geri planda kalmamasına özen gösterilmiştir. Önceleri söz ritminin müziğin ritmine uygun olmasına dikkat edilmiş... Aziz Augustinus müziğin kliseye çok yararlı olacağını görmüş ama diğer yandan duyguları kışkırtma gücünden de çekinmiştir. Martin Luther reformcu kimliğine karşılık müziğin ancak basit bir şekilde dinin hizmetinde kullanılmasından yana olmuştur... Daha sonra çalgının ve insan sesinin kullanıldığı kilise besteleri yaygınlaşmıştır. Sonuçta kilise müziği şapallerde, kiliselerde, katedrallerde ibadetle içiçe olagelmiştir. Ama İslamda da olduğu gibi Hristiyanlıkta da müziğin dinin hizmetinde nasıl ve ne ölçüde kullanılacağı hep tartışma konusu olmuştur. Örneğin Metal ve rock müziğini şeytan müziği sayan pek çok Hiristiyan din adamı vardır. (İşin İronik yanı metal müzik grupları içinde aleni olarak şeytana karşı olan, dini içerikli müzik yapan gruplar var.)
Bütün bunların dışında Hristiyanlıkta duanın müzik içeriğiyle yapılmasının daha sevap olduğunu savunan azizler bile çıkmış... Ortodokslar ise Bizans tarzı ilahileri benimsemişler...

Kilisede müzik aleti olarak kilise orgu kullanılırsa da ender olarak trompet vb kullanıldığı da görülmekteyken daha sonra diğer yaylı sazlar da kiliseye girmiştir ... Günümüzde Hristiyan müziği icra eden pek çok müzik grubu ve korosu bulunmaktadır...


Kilise müziğinin batı müziğinin gelişmesinda katkısı mutlaka büyüktür. Kilise müziğinin yanı sıra Bizans müziğinin de İslami müziğe de kaynaklık etmiş olduğunu görmekteyiz... Bu doğaldır; çünkü, islamiyetten önce bu dinler ve kültürler vardı...

Gelelim İslam ve Müziğe..
Zamanla İslamın da kendine öz bir müziği gelişmiştir.
Cami müziğine Ezan, Dua, Tehlil,Tesbih, Salât, Tekbir ve Temcid;
Tekke müziğine Semâ, Deme, Tevşih, Şugl, Durak, ilâhî, Nefes, Münâcaât, N'at ve Âyin[ vs örnek olarak verebiliriz;

Hristiyanlıkta olduğu gibi İslamda da müzik konusunda pek çok görüş ayrılığı vardır ama cami içinde müzik aletlerine karşı kesin reddedici benimsenmiş bir tutum vardır.

Aletsiz, çalgısız nağmeli sese "sima", çalgı aleti ile birlikte olan insan sesine "gına" denir.
Gına haramdır.
Buna gerekçe olarak da Lokman suresi'nin 6. Ayeti dayanak gösterilmektedir. Harama kadın sesi de dahildir. Bu nedenle camilere çalgı sokulmaz, kadınlar sima yapamaz... Daha radikal olanlar cami dışında da çalgıya ve kadın şarkıcılara karşı çıkmaktadır...

Örneğin:
"Sesini gına ile yükseltene şeytan musallat olur" Deylemi
"Şarkıcı kadını dinlemek, yüzüne bakmak haramdır" Taberani
"Resulullah çalgı aletleriyle para kazanmayı yasakladı" Begavi
Vs...
Bununla beraber sadece yolculuk türkülerini (Hidâ) ve bedevî şiirlerini (neşîdel-a'râbî) caiz görenler de vardır...

Bütün bu görüş ve karşı çıkışlara rağmen İslamda Tasavvuf görüş içinde çalgılı müzik (gına) ortaya çıkmıştır, kendi usul ve tarzını oluşturmuştur. Bu sayede Mevlevi ayinleri, dini peşrevler ilahiler, naatlar şugllar, mersiyeler Bektaşi nefesleri, duraklar ve tevşihler müzikle buluşmuştur... Itri Dede Efendi, Osman Dede, Ahmet Ağa gibi önemli tasavvuf bestecileri yetişmiştir.

Tasavvuf müziğinde kullanılan müzik aletleri olarak Bendir, kudüm, nevbe (zilsiz tef), ney, rebab sayabiliriz...

Son yıllarda Tasavvuf Müziği önem kazanmış, çok önemli icracılar , besteciler , gruplar ortaya çıkmıştır. Bunlar devlet desteğiyle yurt içinde ve dışında pek çok konserler vermekte, çeşitli sufi muzik festivallere katılmaktadırlar...

İslamcı denilen kesimin klasik batı müziğine nasıl baktığına en somut örnek olay olarak 11 Temmuz günü İdil Biret'in Topkapı Sarayı 1.avlusunda verdiği Çaykovski konserini Alperen Ocaklarına bağlı gençlerin protesto için basmaları ve İslamcı bir gazetenin tutumu gösterilebilir...

hassoman Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön