View Single Post
Eski 09-11-2006, 12:35   #4
Oğuz Sağlam
Ağaç Dostu
 
Oğuz Sağlam's Avatar
 
Giriş Tarihi: 06-06-2009
Şehir: Ankara
Mesajlar: 267
Bakî kalan gökkubbeden gelip geçen bir hoş seda, rahmetli Mustafa Kemal’i yarın ulusça anmadan önce bir sözünü tekrar etmek istedim. “İstikbal göklerdedir!”.

Gerek ulusal gerek uluslararası bazı “enerji” konulu kurul ve çalışma guruplarında yer alıyorum. Bunun yanında “küresel ısınma”, “Karbondioksit ve diğer zararlı gazların emisyonu”, “Sera etkisi”, “Kyoto Protokolü”, “AB-Binaların enerji performansı yönergesi” ve benzer konularda gereksiz bir paranoya içinde olduğumuzu sanıyorum.

Sn. memet’in yazdıklarıyla tamamen paralel izde bazı olguları paylaşmak istedim.

Pek çok değerli bilim insanı, önemli bilimsel gerçekliklerin halkla paylaşılması adına çok önemli eserler ortaya koymuşlardır. Bu eserlerin pek çoğu, cilt sırtına “kutsal kitap” yazılası kitaplardır. Bu öncülerin başında Carl Sagan, Isac Asimow, Stephan Howking ve Hoimar Von Ditfurth gibi müthiş insanlar gelir. Bilimsel gerçekler artık ulaşılabilir, anlaşılabilir…

Bundan yaklaşık bir milyar yıl önce yeryüzünde ortaya çıkan ilk yaşam formu, o zamanki atmosferi oluşturan karbondioksiti özümleyerek oksijen saldı atmosfere. Yeryüzü atmosferi, aslında organizma için zehir olan oksijenle o zaman haşırneşir olmaya başladı. Zamanla bu tekhücreliler ve atmosferdeki oksijen o kadar arttı ki (sanırım bu dönemde oksijen yüzdesi yaklaşık % 35-40lara varmıştı) bu organizmalar kendilerini zehirleyerek yeryüzünden silinme riski karşısında direkten döndüler. Çünkü atmosferde biriken oksijeni kullanan yeni hücre yapıları oluştu. Bu oksijen karbondioksit döngüsü o-gün-bu-yan devrilegelir.

İstikbal göklerdedir!.

Yeryüzü ve üzerindeki yaşam çok ciddi riskler altında; Büyük bir göktaşı, bir kuyruklu yıldız hatta başıboş bir gezegen birkaç yıla kadar çıkagelip çarpabilir. Ya da son olarak 700.000 yıl önce gözlenen kutup değişimi (kuzey kutbu ile güney kutbunun yer değiştirmesi) gerçekleşebilir. Bu süreçte yaklaşık 1000 yıl manyetik alan korumasından yoksun kalan yeryüzünde çok ciddi sıkıntılar gözlenebilir. Güneş sistemi, samanyolu galaksisi içindeki yörüngesinde yoluna devam ederken bir gezegen ya da yıldız ya da toz ya da iz bulutuna dalabilir. Hatta bir virüs ya da bakteri çıkıp da tek bir insan kalmayıncaya kadar yeryüzünü tavaf edebilir. 150 milyon yıl hüküm sürmüş ve yeryüzüne hakim olmuş dinazorları yeryüzünden silen felaket her ne ise onu kat be kat aşan ve tüm yaşamı sıfırlayan kıyamet senaryo ve ihtimalleri bile çok fazla.

Doğru, H. sapiens soyu yeryüzünde birçok türün yok olmasına bazı doğal felaketlere neden olmuş olsa da bu felaketler bahsettiğim ihtimallerin yanında anılmayası olaylardır. Hasbelkader bu şanslı seyrimiz devam etse bile güneşin bir ömrü var. Hayat, yeryüzü hayatı, güzel balıklarımız, rengarenk çiçeklerimiz herşey eninde sonunda yeryüzünden silinecek. Çünkü yeryüzü silinecek. 2-3 milyar yıl sonra önce bir kızıldeve dönüşecek olan güneş o kadar genişleyecek ki dünyayı yutacak. O zamana kadar hep kumarda kazansak bile (ki bunu yeryüzü yaşamı olarak söylüyorum) eninde sonunda yok olacağız.

İstikbal göklerdedir!.

Tek kurtuluş yolu var. Gökler. Uzay. Evrensel zaman ölçütlerinde adı bile anılmayacak insansoyunun bütün varoluşu ömründe teknolojik olarak bu gün gelinen nokta uzaya kolaylıkla açılacağımızı açıkça ortaya koyuyor. Ve dünya ortadan kalktığında torunlarımız burada olmayacaklar (sa da çoook uzaklarda olacaklardır).

Üstelik bu güne kadar canına okuduğumuz söylenen doğanın da soyunu (en azından önemli kısmının) kurtararak. Çünkü biz doğadaki diğer yaşam formları olmadan kendi soyumuzu sürdüremeyiz. Ve çooook büyük Nuh’un Gemileri ile evrende tufan ardı kara arayışında olacak sevgili torunlarımız. Dünyada o zaman bulunan yaşam formları neler ise onlar ile birlikte. İnsanoğlu bu doğanın yokedicisi değil kurtarıcısı olacaktır. İnsanoğlu bu doğanın katili değil hizmetkarı olacaktır. İnsanoğlu doğanın umutlarının sonu değil devamı olacaktır.

Sn. memet’le oldukça paralel düşünüyorum.
Ancak, unutulmaya ki bilimkurgu olmadan bilim, bilim olmadan bilimkurgu olmaz. Bilimkurgucular olmasaydı insanlık ve bilim nasıl hayal eder tasarlar ve üretirdi?

Rahmetli Atam ne demiş “İstikbal göklerdedir!.” Yarın tekrar onun anılarını ulusça tazeleyip anacağız inşallah…

Bu arada küresel ısınma, piramidik ilerleme, pirizmatik sera etkileri konusunda kötü halde kullanıldığımızı düşünüyorum. Bu konular sözümona gelişmiş ülkelerin ekonomilerini besleyen “ekonomik argümanlar” gibi geliyor bana. Kendileri eski teknoloji ile üretip, karbondioksiti bolca üretip, ozon tabakasını imha edip kazanıp kasalarını doldurunca, yeni teknoloji/yüksek maliyet/az emisyon sistemlerini bizlere de yüksek bedellerle pazarlayarak kendi havalarını da garantiye alıyorlar.

Sn. memet’in de altını çizdiği gibi, buzul devirleri ve ılıman dönemler bir osilasyon halinde gelir gider. Karaları sular basar, denizler yükselir, karalar çölleşir. Sonra bir başka nedenlerle osilasyon tersine döner. Tersi yaşanır.

Bu anlattıklarımdan aşırı rahat olmamız gerektiği anlaşılmasın. Elbette doğa korunmalı, mümkün olduğu kadar. Yoksa göklere çıkamadan, henüz yeryüzündeyken, bir üyesi olduğumuz yeryüzü yaşamını kendimizle birlikte burada tüketiriz. Ya da biz ve bir kısım canlı tükenir ve evrim yeni kapı aralıklarından yeni bilinçlere doğru yol alır.

E bu çelişki değil mi?
Bir yere kadar evet, o yerden sonra hayır…
Nereye kadar: ekonomipolitikaya…
Politika hiç haz etmediğim, ne evrimsel, ne bilimsel, ne kozmik anlamda var olmayan bir “şey”, bir “hilkat garibesi” insanoğlunun bir “fekes”i.

İnsansoyu bu doğanın bir üyesi, ancak ilginçtir ki dünyada yaşam sona erdikten sonra halen var olabilmesi için de doğa için büyük şans. Er ya da geç, öncelikle yeryüzünde de doğal dengenin “doğal olarak” bir koruyucusu ve destekçisi olmak zorunda. Küremiz ısınıyor diye egemen ulusların ekonomilerine hizmet etmeden, pirizmamızı soğutmadan, piramidimizi koruyarak panikten uzak duralım.

İstikbal göklerdedir!.

Saygılar,

Oğuz Sağlam Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön