View Single Post
Eski 29-10-2006, 15:07   #1
malina
agaclar.net
 
malina's Avatar
 
Giriş Tarihi: 03-04-2004
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 37,246
Zeytinciler-Ormancılar Meydan Savaşı

ŞİMDİLERDE “3. ZEYTİNCİLER – ORMANLAR MEYDAN SAVAŞI” GÜNDEMDE…


Yücel ÇAĞLAR
Kırsal Çevre ve Ormancılık Sorunları Araştırma Derneği-ANKARA


Özet

Ülkemizde “Devlet ormanı” sayılan arazilerden ormancılık dışı amaçlarla yararlanma eğilimleri giderek hem yoğunlaşıyor hem de çeşitleniyor: Önceleri ormanların içinde ve bitişiğindeki köylülerin tarım ve yerleşme yeri kazanma amacıyla ormanları yok etme eylemleri ve ormanlardaki yabanıl zeytinliklerin aşılanarak zeytin plantasyonlarına dönüştürülmesiyle başlayan bu eğilim günümüzde turizm, madencilik, enerji, vakıf üniversitelerinin yatırımlarına, belediyelerin çöp depolama tesislerine “devlet ormanı” arazileri tahsis edilerek sürdürülüyordu. Bu amaçla çeşitli hukuksal düzenlemeler yapılmıştı. Bu düzenlemelerle “bozuk” sayılan devlet ormanlarında zeytincilik yapılabilmesine de izin verilmişti. Öyle ki, 1990’lı yıllarda TARİŞ’le Orman Bakanlığı arasında bu amaçla bir protokol bile imzalanmıştı.

Ancak, TEMA’nın başvurusu üzerine Danıştay’ın 8. Dairesi 2003 yılında Ağaçlandırma Yönetmeliği’nin bu uygulamaya dayanak olan 14. Maddesini, “zeytin orman ağacı değildir” gerekçesiyle iptal etmiş, bu doğrultudaki uygulamaları da durdurmuştu. Ardından Çevre ve Orman Bakanlığı bu kararın değiştirilmesi için Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulu’na başvurmuştu. Bu gelişmeler üzerine TMMOB Orman Mühendisleri Odası da (OMO), geçtiğimiz yıl İzmir’de bir panel düzenleyerek konuyu yeniden gündeme getirdi.

Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği ile TARİŞ Zeytin Grubu ve Ege Orman Vakfı tarafından desteklenen bu panelde Danıştay 8. Dairesi’nin söz konusu kararının yanlışlığı öne sürülmüş, bu panelin ardından da Oda bu doğrultuda bir rapor hazırlayarak “muhtemel görüşmelerde dikkate alınması” dileğiyle Danıştay Dava Daireleri Genel Kurul üyelerinin bilgisine sunmuştur.

Raporun sunuş yazısında ise, anılan panelde “...zeytinin orman ağacı olduğunda mutabakat sağlanmıştır. Şayet 8 inci Daire kararı aynı şekilde genel kurulda kabul edilerek kesinleşecek olursa, ormanların aleyhine mülkiyet davalarının açılacağı ve sonucunda orman alanlarının daraltılabileceği kanısına....” varıldığı belirtildikten sonra “zeytinin orman ağaççığı olduğu, aksi bir kararın ormanların aleyhine işleyebileceği” öne sürülmüştür.

OMO ve yandaşları, temel amaçlarını gizlemekte, bu nedenle de gerçekleri çarpıtmaya çalışmaktadır:
  • OMO, gerçekte, özel kişi ve kuruluşların “bozuk” sayılan devlet ormanlarında yapacakları “öze ağaçlandırmaların” yanı sıra zeytincilik de yapabilmelerine izin verilmesini sağlama çabası içindedir. Çünkü, bu, Anayasanın 169 ve 6831 sayılı Orman Kanunu’nun 57. Maddelerine göre ancak “zeytinin”, orman ağaççığı/ağacı sayılmasıyla olanaklıdır.
  • Orman ağaççığı/ağacı sayılabilecek ve sayılmayabilecek “zeytin”, gerçekte, iki farklı bitki çeşididir: Orman ve/veya maki ekosistemlerinde doğal olarak yetişen, dolayısıyla da bu ekosistemlerin doğal bileşenlerinden birisi olan bitki çeşidi, “zeytincilik” tarımı yapılabilen bitki çeşidi değildir. Zeytincilik yapılabilmesi için bu çeşidin aşılanması gerekmektedir. Ancak, aşılandığı zaman da orman ağaççığı/ağacı olma özelliklerini yitirmekte; bir tarım/kültür bitkisine dönüşmektedir. Öte yandan, özel kişi ve kuruluşların zeytincilik yapmak amacıyla dikebilecekleri zeytin ağaççıkları/ağacı ise açıktır ki tarım/kültür bitkisi olacaktır; orman ağaççığı/ağacı bitki çeşidi olmayacaktır. Her iki durumda da, yani tarım/kültür bitkisi zeytin dikilerek ve orman ekosistemlerindeki yabanıl bitkilerin aşılanması uygulamlarında 6831 sayılı Kanunun 57. Maddesinin “orman sahasını artırma” amacına uygun “ağaçlandırma” işleminden söz edilemez. Dolayısıyla, Orman Kanunu’nun bu maddesi uygulanarak “devlet ormanı” sayılan arazilerin zeytin plantasyonları oluşturmaları için özel kişi ve kuruluşlara tahsis edilebilmesi hukuksal olarak olanaksızdır. OMO, bu gerçekleri saklama çabası içindedir.
  • Bu nedenlerle, tarım/kültür bitkisi olarak kullanılan “zeytin” çeşidi ile orman ve maki ekosistemlerinde doğal olarak yetişebilen “zeytin” çeşidi birbirinden ayrılmadığında “zeytin orman ağacı değildir” ya da “zeytin orman ağacıdır” tezleri, bilimsel dayanaktan yoksundur.
  • Öte yandan uygulamalar sırasında söz konusu ayrım göz önünde bulundurulduğunda, OMO’nun öne sürdüğü gibi ne ormanların içindeki “zeytin” sayılan bitki çeşidinin bulunduğu alanlar “orman” sayılmayarak ormanlarımız daraltılabilecek ne de ormanlarımızın içinde zeytincilik tarımı yapılabilmesine izin verilebilecektir. Buna karşılık, bu ayrım yapılmadan ormanlarımızın içinde zeytincilik yapılmasına izin verildiğinde ise bir yandan zeytincilik yapılacak orman arazileri, deyiş yerindeyse “orman olmaktan çıkacak”, bir yandan da zeytincilik etkinlikleriyle bu arazilerin çevresindeki ormanlara ve bu ormanlarda yapılan ormancılık çalışmalarına çeşitli zararlar verilebilecektir; ki, bu işlemler de Anayasanın 169 ve 6831 sayılı Orman Kanunu’nun da çeşitli maddelerine açıkça aykırıdır.
***
  • Görüldüğü gibi, ormanlarımız bu kez de zeytincilerin ve yandaşlarının, deyiş yerindeyse, “saldırısıyla” karşı karşıyadır. Başka bir söyleyişle, “3. Zeytinciler-Ormanlar Meydan Savaşı” gündemdedir. Ülkemizdeki tüm ormanların gözetilmesinden, “devlet ormanı” sayılan arazilerin korunmasından, geliştirilmesinden ve genişletilmesinden sorumlu olan Çevre ve Orman Bakanlığı ile Anayasanın 135. maddesine göre “kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşu” sayılan TMMOB Orman Mühendisleri Odası ile kimi hukukçu bilimadamları ve avukatlar, dahası Ana Muhalefet Partisi bu “savaşta” zeytincilerin yanında yerlerini almıştır. Bakalım ormanların yanında kimler olacak? Bu değini, “ormanlardan yana” olanların çabalarına karınca kararınca katkıda bulunmak amacıyla hazırlanmıştır. Umarım bir katkısı olur.


Düzenleyen malina : 29-10-2006 saat 15:39
malina Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön