Tohumu tohum olmayan meyveleri sebzeleri yemeyin diyorlar.
Tabiiliği kalmamış olmaları bir yana, bu tür bitkileri yetiştirmek için her yıl yeniden tohum satınalmak gibi bir ekonomik sıkıntı da var.
Benim çocukluğumda, hıyarlar, kabaklar, patlıcan vs. en gürbüz bitkinin köke en yakın, en gelişmiş bir tanesi tohuma bırakılmak suretiyle her yıl yeniden üretilirdi.
Onların tadına da doyum olmazdı.
Tabii o zaman her bölgede sebze meyve yetiştiriliyordu, bugünkü gibi her şey Adana'dan, Çukurova'dan gelmiyordu.
Rahmetli babam, Anadoluhisarı'ndan her gün altı motor (tekne) dolusu sebze meyvenin hale götürüldüğünü söylerdi.
Bir saatlik yol.
Şimdi ise Adana'dan İstanbul'a kamyon 12 saatte gelebilir mi, bilmiyorum.
Bu durum, domatesin yola dayanması için beton gibi olmasını, çileğin ancak bıçakla kesilebilir sertlikte olmasını gerektiriyor.
Özetle, mahalli üretim sağlanmadıkça, genetiğiyle oynanmış tohumlardan ve bunlardan elde edilmiş sebze meyveden kurtulamayacağız herhalde.