View Single Post
Eski 14-06-2009, 22:51   #5
kuru.umit
Ağaç Dostu
 
kuru.umit's Avatar
 
Giriş Tarihi: 27-05-2007
Şehir: istanbul
Mesajlar: 712
Camiden aşağıya doğru inince karşınıza Sveti Spas kilisesi çıkıyor. Sveti kutsal demekmiş. Osmanlı zamanında yapılan kiliselerin camilerden yüksek olmasına izin verilmezmiş. O nedenle bu kilisenin tabanı derine kazılmış. Sveti Spas kilisesi Osmanlı döneminde yapılan çoğu kiliseler gibi, dıştan gösterişsiz ama içten çok güzel işçiliği olan bir kilisedir. Üsküp ün en önemli eserlerinden olan bu kilisenin önemi içinde bulunan benzersiz tahta işi ikonalarından geliyor. Sveti Spas kilisesinin tahta oyma (ceviz ağacından) ikonaları önemli. Philipovski kardeşler bu oymalarla 7 yıl uğraşmışlar.

Bu kardeşlerin ikonlarını oymakla uğraştıkları bir diğer kiliseyi de sonraki günlerde gezdik. Kilise de görevliler çok güzel bilgiler verdiler. Türk olduğumuz söylenince Makedonların yüzlerinde samimi bir gülümseme oluyor. Bu insanlara kanımız kaynadı. Bu hissi Makedonya’nın her yerinde hissettik. İkonlar gerçekten çok güzeller. Fotoğraf çekmek yasaktı bu nedenle çekemedim. Ama hiçbir fotoğrafta o güzelliği yansıtamaz zaten, görmek lazım.

Kilisenin avlusunda Goce Dolcev adlı Türk’e başkaldıran bir Makedon’un mezarı var. Ayrıca bir de müzesi var. İnsan orada biraz burkuluyor ama ne yaparsınız? Goce Dolcev onların ulusal kahramanı, bizim için ise Osmanlı ya başkaldıran hain.

Yürümeye devam ediyoruz. Sonraki ziyaret yeri Mustafa Paşa camisi. Yavuz Sultan Selim’in vezirlerinden Mustafa Paşa nın 1492 yaptırdığı cami restorasyon nedeni ile kapalıydı. Makedonya ve Arnavutluk’ta hayatımda gördüğüm en güzel camileri gördüm. Bu caminin içi de onlar gibi miydi bilmiyorum.
Yürümeye devam ederek Bit pazarı içinden geçtik. Burası bizim pazarlar gibi. Zaten pazarcılarda bizim Türk olduğumuzu anlayınca hemen Türkçe konuşmaya başlıyorlar. İlk alışverişleri daha burada başladı. Bu arada da para bozdurup Makedon Denarı aldık.

Kurşunlu Han, Sulu Han beklediğim gibi çıkmadılar. Kötü olduklarından değil, bakımsız bırakıldıklarından. Makedonlar buraları ve hamamları sanat galerisi haline getirmişler ama kapıları kapalıydı, içeri giremedik. Yürümeye devam edince Türk Çarşısına geldik. Sağlı sollu dükkanlar, ne kadar da güzeller! Grup ta yorulmaya başladı, merkezdeki lokanta-kafe karışımı yerlerden birine oturduk. Türkçe bir hoş geldiniz ile karşılandık. Artık buralarda Stefan yabancı kaldı.. İnsanlar memnun, onlarda rahatlamışlar belli, güzel bir kahve söyledim kendime, bol köpüklü.. Üsküp’te çay içebileceğiniz tek yer burası. Çay derken bizim anladığımız anlamda çaydan bahsediyorum. Diğer yerlerde çay var mı dediğiniz zaman var diyorlar ama getire getire kuş burnu getiriyorlar. Siyah çay var mı diye sormalısınız.

Eklenen Resimler
     
kuru.umit Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön