View Single Post
Eski 14-05-2009, 13:20   #411
therapido
Ağaçsever
 
Giriş Tarihi: 28-01-2009
Şehir: istanbul
Mesajlar: 81
Olympos'da inşaat Bölüm 2

Tekrar merhaba
Yorumlarınızı okuyorum. Yazımın sonunda ufak cevaplar vereceğim. Ama önce hikayemize devam edelim .

İmar izni alıp güle oynaya döndük köyümüze. Ertesi gün imar müdürlüğündeki denetim memurlarını alıp tekrar köye döndük. Bu durumda onların gelmesini beklerseniz ödenek, araç vs. çıkmasını 1 aya kadar bekleyebiliyormuş, **** onları siz getirip götürüyormuşsunuz. İzin almak için 90 km'lik Antalya-Olympos yolunu yaklaşık 8-10 kere aşındırdığımız düşünülürse bu bize engel olamazdı. Gittik, aldık, geldik. Evin yapılacağı yeri görmek istediler. Direkler çakıp tarif ettim yerlerini. Dediler ki "Bak güzel kardeşim sen bu inşaatı 200m2 altında tututun. Binalarda zaten taştan dolayısı ile bir kaybında buradan var (40-50cm kalınlık), gelsen bunu biraz büyük yap biz görmeyiz!". Hadi buyrun, şeytan girdi aklıma. Uğraştığım onca yasa sağ omzumda, denetim memuru sol omzumda fısıldayıp duruyor... İnsanoğlu işte yine uyduk şeytana...
Direkler birer metre genişletildi.
Sonradan araştırdığımda, zaten olası illegalite tespitinde para cezası verildiğini bununda m2 olarak hesaplandığında neredeyse imar izni almaktan ucuza geldiğini; hatta davayı temyize verip senelerce ödeme dahi yapılmadığını öğrendim.

Köyden iş gücü için iki kardeşle anlaşıldı o zamanın parasıyla günlüğü 30 milyona (sonra bir artış oldu). Mahallenin imamıda arada gelip ücretine mukabil yardım etti. Kazdık hep beraber evlerin pabuç çukurlarını. 70cm genişliğinde, 50cm derinliğinde yere gömülü çerçeve şeklinde demirli bir beton düşünün, onun yatağı. İş makinası opsiyonumuz vardı ama astarı yüzünden çoktu. Geleceği mesafe, yapacağı iş azlığıla toplanınca mantıksızlığı ortaya çıkıyordu. Nitekim daha önce istinat duvarları ve yol inşaatı için kullanmıştık kendisini. Yanılmıyorsam saati 60 milyondu, ve yola çıkarken açılıyordu saat. Siz hiç 100 K/h le giden iş makinası gördünüz mü?

Bu arada inşaat öncesi hazırlığım olan istinat duvarları ve yol yapımını anlatmayı sanırım hiç istemiyorum 3 ay kadar sürdü. Sanırım bir büyük evin kaba inşaatı kadarda tuttu. Hesaplanmayan bir maliyet değildi ama inşaata ilk adım olmasından dolayı epeyce zor oldu.

Yol duvarları esnasında, köyden bulabildiğim çalışan tek bir usta vardı. Sağolsun çok şahsına münhasır biriydi. Yaşı epeyce ilerlemiş olsada, senden benden güçlü ve sağlıklıydı. Anlaşmayı yaparken, (tabiiki yazılı değil) sürekli çay olmasını ve sigara molalarını ekledi (götürü yapmasına rağmen). Meğer saatte bir, sarma sigara içermiş yanındada çay . Semaverle çay sorun çözüldü.
Evine anlaşmaya gittiğimde duvarına asılı şu eski Q&Q plastk "kol" saatlerden vardı. Görmek için en az kırk santim yaklaşmak gerekenlerden. İki gün önce yaz saatine geçmiş olduğumuzu hatırlattığımda "nasıl olsa tekrar ileri alıyorsunuz, gerek yok". "Ben güneşle kalkar, güneşle yatarım, yarın güneş doğarken arsada görüşürüz!" dedi.
Geldide ekibiyle ve ördü. O yol duvarını örerken bende yan tarafta daha az yük binecek bir duvarı kendimce örmeye başladım. İki kardeşten Bedri bana harç ve taş getirdi, bende dandik bir çekiçle şekil verip taşları üst üste mantıklıca koydum. İki işde bittiğinde, ikisini karşılaştırdığımda şeklen benim yaptığımın işin acemiliği atmış taraflarının daha düzgün olduğunu bir kaç arkadaş onayıyla tespit ettik. Ama ustaya sadece malzeme hariç, işçilik bedeli olarak 1980 milyon lira vermiştik bile...

Durum böyle olunca ev için ekonomimiz el verdiğince başka bir usta aramaya başladım. Bir arkadaşla anlaştık. Hatta kendisi arsada kalabileceği bir küçük seraya benzer ev yapmayı önerdiğinde dahada sevindim. İşler daha hızlı yürüyecekti. Küçük bir paraya yaptı barakasını. Ev örülmeye başlandı. Bende etraftaki ufak tefek duvarları örmeye başladım. Arsadaki taşların yetmeyeceği gün gibi ortada olduğundan taş temin etmek gerekti. Arsanın hemen altından geçen derenin aşşağı kısımları yazın kuruduğundan taşları oradan almak en mantıklısı olurdu. Ama unuttuğumuz bir şey vardı. O taşlarında sahibi vardı, DEVLET! Ve o taşların devlet adına köydeki koruyucusu Ormancı! Bu durumu ve cezasını, bilmeden aldığımız bir kaç taktör taş sonunda kendisinden öğrendik. Aramıza devleti sokmadan anlaştık. Ama anlaşma bir iki traktörden fazlasına yetmedi oysa benim 50-60 traktör taşa ihtiyacım vardı. 4 iyi yüklü traktör = 1 Kamyon taş. 1 kamyon taş 600 milyon o zamanın parasıyla.
Taşlar azaldı usta kayboldu. Telefonlara çıkmaz oldu. Neyse dedim ben taş bulayım. Köydeki aza arkadaşlarımdan biri yardımcı oldu, amcasının arazisinden traktör başı 5 milyon alması üzere anlaştık. Taşın geleceği yer 6 km uzaklıkta olduğu için normalde 35 milyona gelen 1 traktör taş yanlış hatırlamıyorsam 45 milyona çıktı birde amcanın 5'i, 50. Her şekilde kamyonla getirtmekten iyidi. İki traktör 4 işçi, 3 günde bu işi halletti (onları hesaba katmayı unuttum ama yinede ucuz).
Bir süre sonra usta geri geldi. Annesinin hastalığı idi sanırım ilk koyboluşundaki bahanesi. Ev tekrar örülmeye başlandı. Ev yükselirken arada bir bakıyordum, usta arsanın başka bir kısmında başka bir duvar örmekte. "Hayırdır?" dediğimde, "Burasıda gerekli" diyordu. Haklı olabilirdide ama neden şimdiydi, neyse iyi geçinmek lazım...
İkinci bahanesini hatırlamıyorum ama epey bir kaybolduktan sonra geldiği üçüncüdeki bahanesinin "başka bir iş aldım onu halledip geldim" olması sanırım benim için en ağırıydı Başka bir usta bulmak şart olmuştu ama nereden bulunacaktı. 4. kayboluştaki aramalarımda o civarda yaptıkları işleri bitmek üzere olan bir ekipten, yine aza arkadaşım bahsetti "Lazlar var bizim" diye. Bir hafta sonra yere gelip görmeleri için anlaştık. Gelip görecekleri gün öncesi bizim kayıp usta, insan üstü bir heves ve kuvvetle geri gelip işe başladı. Ertesi sabah karşılaştıklarında, Laz ustalarla "Bu benim işim, vemem" dedi. Ben "Yok ben artık senle çalışmayacağım" dediysemde, bu sefer Laz ustalar "Biz kimseyi işinden etmek istemeyiz" dedi ve gitti!...

Sanırım bu durum 5. kayboluşa kadar 1 hafta 10 gün idare etti.

İnşaatı yaptığım para kısım kısım geldiği için çok kalabalık bir grupla işe girişmek benimde işime gelmediğinden az ve yavaş işleyecek bir ekip benim içinde mantıklıydı. Zaten taş duvar örerken bina çok büyük değil ise yavaş çalışmak mantıklı. Duvarın yükselebilmesi için alt taraflardaki betonun donmasın beklemek gerekli.

Yeni usta aradım bulamadım. bulduklarımda çok pahalı çıktı. Taş duvar yüzlerinin düzgünlüğüne bakılıp, tek yüz **** çift yüz örülmesine göre hesaplanıyor. Bir yere yaslanan bir duvar örerken tek yüz, bina için çift yüz hesaplanıyor. Eski ustamın verdiği fiyat o zamanın parasıyla (zam gelmeden önce) çift yüz duvar için metrekaresi 25 milyondu yanılmıyorsam. Bölgesel olarak bu rakamlar çok değişiklik gösteriyor.

Usta gitmeden evvel köşeleri örerken kullanmak üzere daha düzgün taşlar olsa daha iyi olur demişti. Bu boşlukta bende onları aramaya başladım. 30 km uzaktaki baraj kenarında bir ocaktan çıkan, bu daha şekilli taşlardan bir kamyon, yola döşemek üzere kayrak taşının epey kalınına benzeyen, üzerlerinden araç geçecek dayanıklılıkta, düzgün yüzlü taşlardan bir kamyon getirttim. Usta geri geldi, o köşeleri, ben yolu yaptım.

Gitti geldi, ilk binanın birinci katı bitti. Gitti geldi, lentosu, ara kat betonu bitti. Gitii geldi, aradaki ikinci binaya geçti. Sonunda onunda lentosu bitti. Arada birde foseptik kuyusu kazdı ördü.

Anlatırken çabuk geçti ama bu terane 2,5 senede geçti...

Bu bölgede kışları inşaata devam etmek çok yağmurdan dolayı neredeyse imkansız, durduğu günleride öncede tespit edip inşaatı planlayamıyorsunuz. Yazlarda hem teknik açıdan hem insani yönden çalışmak çok zor. Gölgede 45 derecede beton çok çabuk kuruyor ve çatlıyor, keza insanda öyle. Arada kalan dönem en mantıklısı. Olaki hala inşaat yapacak vardır diye söylüyorum

Günler geçti çatı için fiyat aldım, onun maliyet bunun maliyeti o kadar çok kalem vardı ki...
Bir gün arsada çalışırken yine o İstanbul'dan ayrılmaya karar veren Kerem geldi, geçti karşıma. "Ya kardeşim" dedi. "Ben sana İstanbul'dan ayrıl dedim ama, bu mudur?" dedi. dedim "Ben nerden bileydim". O'da dediki "işte şimdi biliyorsun, ne o hala elimde tutuğun?"
"Taş" dedim.
Attım o taşı. Herkesede attırdım kazma küreği taşı harcı. Paydos.
Anlamaları biraz zor oldu, özellikle ustanın ne güzel çalışıyordu...

Hayaller hiç bitmedi. Eskileri gider, yenileri gelir. Zaten belkide budur yaşamayı sağlayan.
Dükkan o gün kapandı,
kapısınada satılık tabelası çakıldı.
Merak edenler için,
http://www.hurriyetemlak.com/real_es...?ad_id=2687154
Buradada daha bol resim var
http://yfrog.com/2s43810366jx

therapido Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön