Merhaba dostlar,
Topraksız tarım konusunu yaklaşık bir birbuçuk aydır ilgi ile takip etmekteyim. Zaman zaman 10 yaşındaki oğlumla da okuduk. İki hafta önce oğlum(Sarp) geldi "Baba dönem projesi olarak topraksız tarımı seçtim." dedi. Ben de "Eyvallah okuduk bir aydan beri yeterince, hadi yapalım." dedim.
Neyse, geçen Cumartesi günü Bauhaus'a gittik durgun su kültürü için büyükçe bir kap, strafor, çilek fideleri, yakındaki bir pet shop'tan da Atman 7500 hava motoru ve su taşı aldık eve gelip straforu kaba göre kesip içine suyu da doldurup hava motorunu çalıştırıp hava çıkışının da sağlıklı olduğuna kanaat getirdik.
Kudret Tezel üstadımızdan da Cuma günü besinler geldiğinde hafta sonu programımız belli oldu.
Deneklerimiz zaten geçen hafta Carrefour'dan alınmış kuzu kuzu başlarına gelecekleri beklemekteydiler.
Kabımız yaklaşık 350*220*140 mm ölçülerinde.
Daha önce bu işlerle uğraşmış arkadaşlar ışık girmesin dediği için kabı siyah kalın bir torbayla sağlamca örttük. Sonra Sarp "Baba siyah ışığı emeceği için içindeki eriyik güneş görünce kesin kaynar." dedi. Akıl akıldan üstündür deyip siyah torbayı bir de alüminyum folyo ile kapladık.
Işık konusunda iyice gaza geldiğimiz için 30mm'lik strafordan yaptığımız üst kapağı da folyo ile kapladık. Hızımı alamayıp çilekleri de folyo ile sarmaya başlamışken Sarp'ın "Baba biraz abartmıyor musun?" lafı ile kendime geldim.
Hava motoru ve sutaşı bağlantılarını yapıp, hazırladığımız eriyiğin içine attık ve çalıştırdık. Sutaşları üste çıkıp yüzmeye başladığı için üstlerine, alet kutumdan bulduğum ilk ağırlığı koydum. Kullanım kitapçığını sonradan okuyunca sutaşlarını önceden suda biraz tutup ıslanmalarını sağlamak gerektiğini de böylece öğrenmiş oldum. Sanırım ilk hafta besin eriyiğinin demir konsantrasyonu biraz fazla olacak.
Zaten azman boyutlarda iken aldığımız, çiçeğe durmuş olan çileklerimizi de, bayağı bir ızdırap çektirerek üç köke ayırdık ve delerek peynire döndürdüğümüz plastik su bardaklarına az miktada torf ile dolgu yaparak alt tarafları yaklaşık 4 cm eriyik içinde kalacak şekilde strafor kapağımıza yerleştirerek sistemimizi çalıştırdık.
Üç kökten ikisini bayağı bir hırpalamış olmalıyım ki, bir saat sonra ikisi "Bizden bu kadar abi." diyerek yerlere serilip moralimizi bozdu. Bu da yetmezmiş gibi bütün bu operasyonu yaparken bizi dehşet içinde seyreden babam akşam telefon edip, "Senin çilekleri toplamak için bir küfe aldım, müsait bir zamanında uğra da vereyim." dedi.
Neyse ki Pazar sabahı tüm fideler güne başları dik ve mağrur tavır ile başladılar da bu işi yapabileceğimize olan inancımız geri geldi. Geriye iki soru kaldı.
1. Acaba babama bir tane bile olsun çilek ikram edebilecek miyim?
2. Bu projeyi Sarp'ın yaptığına öğretmenini ikna edebilecek miyim?