Konu: Lale
View Single Post
Eski 27-02-2009, 12:39   #317
k0900
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 18-04-2007
Şehir: Ankara
Mesajlar: 1,962
Alıntı:
Orijinal Mesaj Sahibi kgursan Mesajı Göster
Sevgili arkadaşım Yaseminin çalışmasından haberdar olmak güzel oldu. Borabay gölü neredeyse? orada görüldüğü iddia ediliyor. yasemin in çalışması Türkiyede soğanlı bitki türlerinin kültüre alınması vs. ve yalova Atatürk Bahçe Kültürleri Araş. Enstitüsü koordinatörlüğünde yürütülen çalışmanın Karadeniz Bölgesindeki kolu. Çalışmanın bir bölümü Yalova daki arkadaşlar, bir bölümünü Antalya'daki arkadaşlar ve sanırım Ege de debir bölümü yürütülüyor. Yalovada sn. Erdal Kaya ve Kamil Erken tüm Türkiye yi taradılar örneğin Şakayık türlerini topladılar ve kültüre almaya çalışıyorlar, İris türlerini ve diğer bazı türleri (Yasemin Lale türlerini) topluyorlar. Bilginiz için yazdım.
Görünüyor ki Araştırmacılar Yangelip yatmıyor!!
Sn.kgursan, Araştırmacıların çalışması için ortam ve imkanlar sürekli artırılmalı, buda yetmez kendileride kişisel iyi imkanlar sunulmalıdır.(konu yeri burası değil ama hoşgörülsun)

Rahatca mesleki gezi vs. katılabilmeli, iç dış kaynaklara abone olabilmeli, kamu teşvikleri onları geçim , istikbal düşüncelerinden uzaklaştırmalı.

Sadece işlerini değil ülkenin genel konularında cesur, gerçekci söz söyletebilecek şekilde olmalı. Sürülme, haksızlığa uğrama korkusunun zerresi olmamalı.

Bunlar hepimizin katılacagı hususlar.

Yalova çifliği ve Arş. Ent. doğaseverlerin ilgisinde olan ve gündemdeki yerini koruyor.

Ancak yaşananlar ve haberler bu güzellik içinde sona doğru geldiğimizi gösteriyor.

Yalova ile ilgili bir haber sitesinde yakın zamanda okuduğum bir yazıyı aşağıda ilginize sunuyorum.



Yalova Üniversitesi Rektörü Sayın Niyazi ERUSLU’nun Yalova Gazetesi’ndeki açıklamalarını okuyunca beynimden vurulmuşa döndüm.

Sayın Rektör, “…Üniversite için merkez, rektörlüğe tahsis edilen Milli Eğitim Müdürlüğü Bilgi İşlem Merkez olacak. Bu bina olduğu gibi rektörlüğe tahsis edildi. Bir hedefimiz Araştırma Enstitüsü… Burası 1929 yılında kurulmuş. Tarım üzerine araştırma yapan bir enstitü… Bu enstitünün temel görevi araştırma, ikinci görevi ise bu araştırmayı yapan eleman yetiştirmektir. Bu da üniversitenin görevidir. Dolayısıyla o arazinin üniversiteye tahsisi gerekir.” diyordu. (Yalova Gazetesi, 25 Eylül 2008)

Sayın ERUSLU’nun, (internet haber siteleri, ulusal ve yerel gazetelerdeki) açıklamalarından sonra ortaya çıkan durum şöyle özetlenebilir:

Arboretum’daki içinde kütüphane de olan Bilgi İşlem Merkezi binası Yalova Üniversitesi’ne geçici rektörlük binası olarak verilmiş. Bu arada, Atatürk Araştırma Enstitüsü’nün üniversite kapsamına alınması için gerekli çalışmalara başlanmış !.. Bu konuda sonuca ulaşıldığında, Yalova Üniversitesi’nin kuruluş tarihi 1929 yılına kadar gidecek ve böylece Yalova Üniversitesi, Türkiye’nin en eski üniversiteleri arasında yer alacakmış (!).

Eski adı Millet Çiftliği, günümüzdeki adıyla Atatürk Bahçe Kültürleri Merkez Araştırma Enstitüsü, Atatürk’ün Yalova’da, Yalovalıya emanetlerinden biridir.

Araştırma Enstitüsü’nün Üniversite için düşünülmesi konusuna ayrıca geleceğim.

Ama öncelikle, bilmeyenler olabilir, daha hiç görmeden, burada neler yapıldığını doğru dürüst bilmeden burası hakkında fikir sürenler olabilir düşüncesiyle, kısaca açıklama ihtiyacı hissediyorum.

Atatürk, 1929 yılında Ankara’dan İstanbul’a gittiğinde, en önemli hedeflerinden biri, tarım ve hayvancılıkta örnek olacak çiftlikler kurarak Türk çiftçisine çağdaş ufuklar açmak, doymayan bir canavar olan İstanbul’un bu gereksinimine yanıt vermekti.

Bu amaçla, sık sık İstanbul civarında çiftlik yeri olabilecek araziler arıyordu.

Aynı yıllarda, biri Yalova’nın doğusunda, diğeri batısında iki çiftlik mevcuttu. Doğudakine Millet Çiftliği ( günümüzde Atatürk Bahçe Kültürleri Merkez Araştırma Enstitüsü), batıdakine Baltacı Çiftliği ( günümüzde TİGEM ) deniyordu.

Atatürk, Yalova’ya geldiği 19 Ağustos 1929 günü Baltacı Çiftliği’ni, ertesi günü de Millet Çiftliği’ni gezdi.

Her iki çiftliği de beğenen Atatürk, kısa süre sonra bunları satın aldı.

O zamanlar Millet Çiftliği, 6928 dekar, Baltacı Çiftliği 4048 dekardı.

Atatürk, her iki çiftliğin yönetimiyle bizzat ilgilendi.

Her iki çiftlik de kısa sürede tarım ve hayvancılıkta Türk çiftçisi için örnek bir yer oldu.
Atatürk, 1937 yılında, tasarrufu altındaki tüm çiftlikleri bütün tesisat, hayvanat ve demirbaşlarıyla (bedelsiz olarak) hazineye bağışladı.

Çiftliklerde, günde 15 bin litre pastörize süt ve bin kg. tereyağı işleme kapasitesine sahip bir modern süt fabrikası, bir yoğurt imalâthanesi, modern bir tavuk çiftliği de bulunuyordu.

Her iki çiftlik, Atatürk’ten sonraki zaman içinde, değişik tarihlerde çeşitli aşama ve kuruluşlar geçirdi. En son Millet Çiftliği, ‘Atatürk Bahçe Kültürleri Merkez Araştırma Enstitüsü ‘, Baltacı Çiftliği de ‘Atatürk Tarım İşletmesi Müdürlüğü’ (TİGEM ) adını aldı.

1945’te, toprağı olmayan ya da yetmeyen çiftçilerin aileleriyle birlikte geçimlerini sağlayacak ve iş güçlerini değerlendirecek ölçüde toprak edinmeleri amacıyla, Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu çıktı.

Ancak, bu kanunu CHP çıkarmış, durum parti içinde bölünmelere sebep olmuştu. Sonuçta bu kanuna en fazla karşı çıkanlar tarafından kurulmuş bulunan Demokrat Parti’nin eliyle yürütüldü.

Böylece: Millet Çiftliği’nin 6928 dekarının 5700 dekarı, Baltacı Çiftliği’nin 4048 dekarının 1098 dekarı vatandaşa dağıtıldı.

Toprak dağıtılmakla birlikte, topraklandırılan çiftçiye işletme kredisi verilemediği, çiftçi modern tarım araç ve gereçleriyle desteklenemediği için, amaca ulaşılamadı. Tarım amacıyla işlenmek için verilen topraklar, iskân için kullanılır oldu. Daha sonra bu topraklar üzerinde Gaziosmanpaşa, Kemâlpaşa ve İsmetpaşa mahalleleri kuruldu.

Atatürk’ün Elmalık yolu üzerindeki Mandıra Sırtları’nda yerli Merinos ırkı yetiştirmek için başlattığı çalışmalar da, mandıra dağıtılınca son buldu.

Ama, maalesef çiftliğin toprağının yağması burada bitmedi; Araştırma Enstitüsü toprakları hep gündemde oldu; her zaman, birileri, (özellikle de siyasetçiler) burada mutlaka yapacak bir şey buldular.

Örnek vermek gerekirse…

Araştırma Enstitüsü’nün Nadir Yolu doğusunda bir tarım arazisi ( bahçe ) vardı. 21 dekarlık bu arazi 1997’de (Tarım Sitesi) olarak Yalova İl Tarım Müdürlüğü’ne tahsis edildi. Zira, Yalova İl Tarım Müdürlüğü’nün ayrı bir yeri yoktu, bu müdürlüğün tesisleri Araştırma hudutları içinde bulunuyordu.

Ancak, son anda ne olduysa, bu Tarım Sitesi olarak ayrılan alana “Hastahane” yapıldı.

Depremden sonra, girişe Defterdarlık binası yapılacaktı, son anda önlendi.

6 dekarlık bir alana, Vali Konağı yapılması düşünülmüştü, itirazlar üzerine olmadı.

1998’deki Yalova Kongresi sırasında, kongre salonunda asılı bir haritada, Araştırma Enstitüsü içine bir Atatürk Araştırma Merkezi binası çiziliydi. Buraya, nasıl olacaksa, tüm Türkiye’deki Atatürk’e ait hatıra eşyalar ve belgeler toplanacaktı (!)

Sonra ne olduysa hiç gündeme gelmedi, unutuldu; iyi de oldu !...

Ana yolun güneyindeki ( Kivi- Üzüm Bağı) alan, 164 dekardı.

Belediye tarafından yapılan bir İmar Plânı’nda, burası üç bölüme ayrıldı. Spor tesisi yapılacağı ileri sürülen 13 dekar alan, ilk aşamada elden çıktı.

Sonra, ikinci bir 13 dekar araziye Devlet Hastanesi yapılacağı gerekçesiyle el konuldu. Temel atma töreni yapıldı. Yanılmıyorsam buradaki törene dönemin Başbakanı da geldi. Ancak ödeneksizlikten inşaata başlanamadı. Kısacası, 26 dekar alan, hudut dışında kaldı.

Daha sonra, nasıl olduysa, burada yapımı düşünülen devlet hastanesi, yukarıda belirtilen Tarım Sitesi için ayrılan bölüme kaydırıldı. Bu alan bir süre hayvan pazarı olarak kullanıldı. Arazi tarım vasfını kaybedince de buraya KİPTAŞ konutları yapıldı.

Burada geri kalan alan 138 dekardır. Burası da, Yalova Belediyesi tarafından ( Yüksek Öğretim Tesisi ve Kampusu ) olarak Nazım Plânı’nda belirtilmişti. Sonra bundan vazgeçildi ve bu bölge 1/25 000’lik plâna “Süs Bitkileri Fuar Alanı” olarak girdi.

Oysa burası Toprak Koruma Kanunu’na göre 1 nci sınıf tarım arazisi… Danıştay 6 ncı Daire’nin de burasıyla ilgili “Bu arazinin Araştırma Enstitüsü’nde kalması kamu yararınadır” diye kararı var.

Ayrıca, Çiçekçilik Organize Sanayi Bölgesi için Çiftlikköy hudutları içinde bir yer düşünülmüş, plânlanmış ve burasını kazanmak için yapılan çalışmalar devam ediyor. Bu Çiçekçilik Organize Sanayi Bölgesi bittiğinde doğal olarak içinde “Çiçekçilik Fuar Alanı” da olacak. O zaman, Araştırma Enstitüsü’ne ait bu yerde Çiçekçilik Fuar Alanı için ısrarın anlamı ne?

Atatürk Bahçe Kültürleri Merkez Araştırma Enstitüsü ( ABKMAE ), halen 1204 dekar araziye sahiptir. Bu arazinin 897 dekarlık kısmı araştırma ve demostrasyonlar için, geriye kalan kısmı idari ve servis binaları, lojmanlar, yeşil alan olarak kullanılmaktadır.

Enstitü’de: Islah-Yetiştirme Teknikleri çalışmalarının yürütüldüğü Meyvecilik, Sebzecilik, Süs Bitkileri, Mantarcılık, Doku Kültürü, Gıda Teknolojisi ve Bitki Besleme ve Koruma Laboratuarları yanında Bitki Hastalık ve Zararlıları, Hasat Sonrası Fizyolojisi ve Teknolojisi Laboratuarları yer almaktadır.

Verimliliğin ve kalitenin artırılması amacıyla yaprak, toprak, meyve analizlerinin yapılması, iç ve dış ticaretin düzenlenmesinde ihtiyaç duyulan zirai karantina uygulamalarında test ve kontrollerin yapılması da çalışma konuları arasındadır.

Türkiye’de ilk Organik Sebze Tohumu üretimi burada gerçekleşmiştir.

Kivi üretimi, ilk defa burada üretilmiş ve Türk çiftçisine tanıtılmıştır.

Türkiye’de Kültür Mantarı konusunda ilk çalışmalar burada yapılmıştır.

Burada yapılan melezleme ıslahı ve seksiyon çalışmaları sonunda pek çok sebze türünde yeni çeşitler elde edilmiştir.

Türkiye’de bağ- bahçe sektörünün geliştirilmesi amacıyla yapılan ıslah ve çeşit seçimi çalışmaları sonucunda 25 meyve ve 38 sebze çeşidi üretime kazandırılmıştır.

53’ü sebze, 1379’u meyve ve 84’ü süs bitkisi olmak üzere 1516 çeşit üzerinde çalışılmış ve bu çeşitler genetik kaynağı olarak korumaya alınmıştır.

Anlamayanlar için bir kez daha belirtelim: Burası çok önemli bir gen merkezidir. Burada 1516 gen materyali ve muhafaza edilen son derece nadir bitki /meyve türleri var. Genetik kaynakların korunmasındaki önemi ayrıca izaha lüzum var mı?

Tarsun/Mersin’in Alibeyli Köyü, “Yalova İncisi Üzümü” ile tanınıyor. Bu üzüm, Yalova Araştırma Enstitüsü’nde yetiştirildi ve tüm Türkiye’ye dağıtıldı.

Yalovalı farkında mı bilmem, yine bu enstitüde yetiştirilen “Yalova Ata Sarısı Üzümü”, tüm Türkiye’de en fazla tanınan ve beğenilen üzümlerden…

Kısacası, ABKMAE, yalnız Türkiye’de değil, bütün dünyada, yaptığı son derece etkin ve yararlı çalışmalarıyla çok iyi tanınan ve her Yalovalının mutlaka gurur duyması gereken bir kuruluştur.

Araştırma Enstitüsü’nün üniversiteye dönüştürülmesi kadar yanlış bir şey olamaz. Burası zaten üniversitelerle uyumlu ve akademik çalışma yapılan bir yer. ARGE çalışmaları üniversitelerle birlikte yapılıyor. Araştırma Enstitüsü personelinden 50’ye yakın görevli, çeşitli üniversite kadrolarına Doçent veya Doktor olarak geçti.

Kanaatimce, (arboretum alanı olarak kullanılacağı söylenerek TİGEM’den kopartılan alandaki) içinde kütüphanenin de olduğu binanın rektörlüğe verilmesi uygun değildir. Şöyle düşünelim: kütüphane yapılırken, yapılacak binanın üniversiteye rektörlük binası olarak verileceği söylenseydi, orada kütüphane yapılabilir miydi ?

Ayrıca, arboretum alanında üniversite için ek bina yapılmasını düşünmek bile 1 nci sınıf tarım arazisine yapılmış cinayet olur.

“Araştırma Enstitüsü 1929’da yapıldığı için buraya yapılacak bir üniversitenin kuruluş tarihi de 1929 olur ve böylece Yalova Üniversitesi Türkiye’nin kuruluş tarihi en eski üniversitelerinden biri olur” düşüncesi külliyen yanlıştır.

Bir kere 1929’da burada Millet Çiftliği vardı, Atatürk Bahçe Kültürleri Merkez Araştırma Enstitüsü 1961’de kuruldu, kuruluşunu da 1964’te tamamladı.

Diyeceğim o ki: Yalovalı bu son derece yararlı tesise sahip çıkmalı ve onu her türlü etkilerden korumalıdır.

Atatürk’ün Yalovalı’ya emaneti olan Atatürk Bahçe Kültürleri Merkez Araştırma Enstitüsü’nde üniversite olmaz.

Elinizi ve gözünüzü bu emanetten çekin !..

www.ahmetakyol.net

k0900 Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön