|
Çukurova'da geçen yıl kabak fidesine aşı yapılarak karpuz yetiştirilmesi yüzünden o güzelim Adana Karpuzu'nun tadına kabak tadı bulaştırılınca geçen dönem ihracatın bir önceki yıla göre yüzde 90 düştüğünden haberiniz var mı?
Dünya ölçeğinde tat ve aromada marka olma varken, Adana Karpuzu'nun aromasının korunması için titizlik gösterilmesi varken az emekle çok para kazanmanın kör hırsı yüzünden piyasa Portekiz ve İspanya'ya kaptırıldı.
İç piyasada da vatandaş o devasa görünümlü, sünger dokulu, kabak tadının aromasını iğrenç hale getirdiği karpuzları evine sokmadı, kavuna yöneldi. Hala hatırladıkça içim kalkıyor. Yazlıkta dört gözle o rengi kırmızıyla, koyu pembe arası; kütür kütür, ince kabuklu, sulu ve, 'işte karpuz tadı olursa böyle olur' dedirten Çanakkale Karpuzu'nu bekledim. İyi ki o vardı...
Şimdi bu gerçekler orta iken kabağa salata aşılamak da nereden çıktı?
Böyle girişimler agaclar.net'in felsefesine ters değil mi?
. Ben zaten ortasından, 'çat!..' diye kırılınca o kekre kokusunu dışa vuran, tadıyla adamın ağzını buran yerli salatalığa hasretim. Çocukken arkadaşımızın salata yemiş olduğunu kokusundan anlardık. Abartıp abartmadığımı benim çağdaşlarıma sorun. Bakın, salatalık sap kısmından azıcık kesilirdi. Kesilen saplı parça, kesildiği yere dairesel şekilde sürekli sürülünce beyaz bir tortu köpürürdü.. Bu kesilen kısmı alnımıza koyardık. Baş ağrısına iyi geldiğine inanılırdı.
Şimdi o beğenmediğim İsrail tohumlu salatalıklar da bozulacak.
Ortaya çıkacak olan salatalığın tadını merak eden bir salatalıktan, bir kabaktan ısırsın...
|